Yüreği Duyuyor ya

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
Sıcak bir yaz sabahı kucağına almıştı küçük kızı annesi.Işık demişti adına karanlık dünyasına inat.Hep ışığa özlem duymuştu çünkü bu garip anne.Bir arayıştı onun için ışık, çölde su aramak gibi bir arayış .Bazen serap olsa da mutlu etmişti onu görebildikleri.Önce rüyaları sonra da küçük bebeği ışık olmuştu ona.Hiç pes etmemişti bu zamana kadar .Çok güçlüydü başkalarının nazarında.Nine Hatun’du düşmana serhat olan Şerife Ana ‘ydı soğuğa meydan okuyan.Amalığı ona hiç engel değildi.Engel kafada, derdi herkese.Duyduklarını renk yapmış nakışlamıştı aklına ve bir dünya hazırlamıştı gönlünde bebeğine…


Fakat bir gün öyle bir an gelmişti ki solmuştu dünyası. Bildiği her şey anlamsız tattığı her şey yavan,hissettiği her şey soğuk gelmişti ona…”Kız Hatice bu kız sağır mı ne?”diyen Ebe Ana’nın sesi gönlüne sarsıvermişti.Aklı demir atan gemi gibi duruvermişti…Sonra da sessizliği bozmak istercesine…”Yo! Ebe Ana ne diyorsun sen, sana öyle gelmiştir.” diyip sarmıştı bebeğini göğsüne , sıkıvermişti minik yavrusunu .Sonra da elindeki kelebeği incitmemek isteyen bir çocuk tavrıyla gevşetmişti kollarını.Ses tonunu biraz da yükselterek “Kızım, yavrum, Işık’ım…”demiş ve Ebe Ana’ ya dönerek ”Bak, gördün mü Ebe Ana?..” diyerek bir ses beklemişti karşıdan.”Evet kızım, yanılmışım.” diyen bir ses, kararan gönlüne ışık olacak bir ses…Lakin Ebe Ana susmuştu bir şey diyememişti…Hatice, eriyen tükenen Hatice dizinde, kolunda kalan son bir dermanla alıvermişti kucağına bebeğini ve atmıştı kendini dışarıya.Ebe Ana “Dur hele ver çocuğu bana…”diyerek bebeği kucağına almış hastane yolunu tutmuşlardı .Hatice Ebe Ana ‘nın eteğine sıkı sıkı sarılmıştı…

İçerdeki pos bıyıklı amcayı ışık görünce ağlamaya başlamış ,hiç susmamıştı “Al şu kağıdı şuradan sağa dön, bir alt katta işitme testi yapılıyor, orda test yapsınlar…”Hatice doktorun sözü bitmeden alıvermiş kağıdı yine atmıştı kendini koridora.Başı kalabalık memur hızlı hızlı testi yapmış vermişti Hatice ‘nin eline … Hatice ” Hele bu kağıtta ne yazıyor ki okuyuver Ebe Ana hele şunu.”demişti.Ebe Ana “Kuzum ben ne bilirim okumayı .”diyivermişti.-Engel asıl kafadaydı bedende değil.Ebe Ana engele takılıp okuma yazma öğrenememişti-Sonra da bir hemşireye tutuşturup kağıdı” Okuyuver hele kızım şunu.” demişti Ebe Ana”Bu bebeğin mi”… “Heeee” diyebilmişti Hatice.Hemşire biraz duraksadıktan sonra “Bu bebek işitme engelliymiş”…Duyunca o haberi Hatice “Keşke sağır olsaydım da…”diye feryat etmişti körlüğünü unutarak.Çökmüş yere, bitmiş, tükenmişti.O güçlü kadın erimişti adeta…Eski günleri hatırlamıştı “Hanım ne yapayım bu kör çocuğu, nasıl öğreteyim okumayı yazmayı?”diyen Selin öğretmenin sesini “Bizim oğlan bilmemiş kızının kör olduğunu,görmüş uzaktan sevmiş amma… “diyen kadının sesini ,kocası ölünce iş vermeyen patronların sesini hatırlamıştı.Beyninden geçen bu ses silsilesini başka bir ses bölmüştü. “Yavrum ,güzel kızım hele dur, şimdi daha güçlü olacaksın sen. Bebeğine ses olacaksın sen o da sana göz olacak inşallah…” demişti Ebe Ana.”Evet…” demişti Hatice ve daha sıkı sarılmıştı minik yavrusuna. Güç bulmuş yavrusunun kokusunda kalkmıştı ayağa.

İşte Işık’ın engelli daha doğrusu engellenilenler serüveni o günden sonra başlamıştı.Ebe Ana’ nın dediği gibi Işık annesine göz ; annesi ona kulak olmuştu.Işık annesinin sesini hiç duyamamıştı fakat annesinin ninnisi hep zihnindeydi sanki.Bebekken annesi kucağına alıp sallarken ninni söylerdi Işık’ a “Bebeğin beşiği çamdan\ Yuvarlandı, düştü damdan\ Bey babası gelir şamdan…”baba diyince susardı, yetimim! der sarılırdı ona .Bir gün Ebe Ana sormuştu “Ebe kızım duyuyor mu ki söylersin bu ninnileri?..” diye ..Hatice ben onun kulağına değil yüreğine söylüyorum yüreği duyuyor ya.” demişti.Ebe Ana ‘ya tılsımlı gibi gelen bu sözlerdi Işık’ın gönlümdeki ninni seslerinin sebebi belki de.Duymasa da annesinin sesi hep kulağında hep kalbindeydi.Bataklıkta açan nilüfer çiçeği gibi mucizevi şekilde açardı Işık’ın yüreğinde annesinin sesi…

Annesiyle birlikte okullu olmuşlardı..Annesi kabartma yazıyı öğrenmişti, arkasından da işaret dilini ve Işık da annesinin gayretiyle kısa zamanda işaret dilini öğrenmişti….Bir gün Hatice işaret yoluyla en çok neyi merak ediyorum biliyor musun? “diye el diliyle sormuş ve arkasından devam etmişti” En çok senin yüzünü merak ediyorum …“diyerek eliyle keşfe başlamıştı .Yüzünü okşayarak sanki resmediyordu zihnine, hisleriyle bir Işık portesi çizmişti gönlüne.Dünyanın en güzel kızısın, demişti arkasından…


Hatice bir gün göğsünde dayanılmaz bir acıyla uyandı .Birden yıllar öncesine gitti .Doktorun yıllar önce eşine dediği sözü hatırladı.”Bu hastalık sinsi bir şekilde ilerler, hasta iyi bakılmazsa ölümle bile sonuçlanabilir…” demişti doktor. Kapı arkasından yarım yamalak duyduğu bu sözleri pek ciddiye almamıştı .Çünkü alışıktı her türlü sıkıntıya.Eşi Hasan dışarı çıktığında dudaklarında sahte bir tebessümle ,ağladığını belli etmemeye çalışarak “Hiçbir şeyin yokmuş işte.”demişti.Ve bir hafta sonra da bir kaza sonucu vefat etmişti.Biliyordu Hatice ömrünün son demlerini yaşadığını belki biraz daha mücadele ederdi lakin evladının engeli onu çok yıpratmıştı.Şimdi tek derdi evladını emanet edecek bir kapıydı .

Anne bebeğini rahmine misafir ettiği andan itibaren korur ya Hatice de korumak istiyordu tüm tehlikelerden yavrusunu. En büyük tehlikenin de insanların tutumu olduğunu biliyor ona göre programlıyordu adeta kızını fakat şimdi programda bir sıkıntı vardı. Kırmızı ışık yanmış, alarm veriyordu. Aklına okul öğretmeni geldi ona danışmalı , durumu anlatmalıydı.Derdine şifa ancak Şifa öğretmen olabilirdi.O ona hep yardımcı olmuştu.okula başlaması , Işık’ın eğitimi hep onun desteğiyle olmuştu.Evet çalınabilecek tek kapı onun kapısıydı.

Hatice, ertesi gün ders çıkışı Şifa öğretmenle konuşmak için dinlenme odasına geçmişti.Hemen söze başladı Hatice az bir ömrüm kaldı dercesine.”Çok hastayım hocam çok hastayım. Okulu evim seni bacım bildim. Az bir ömrüm kaldı, kızımı emanet edecek kimsem yok…”diyebilmişti ve ağlamaya başlamıştı arkasından.Şaşırmıştı Şifa öğretmen.Şen şakrak, neşesiyle herkese yaşama aşkı aşılayan Hatice’yi ilk defa böyle görüyordu ve biliyordu ki yalan söylemez ve nihayetinde de görme engellilerin altıncı hissinin çok kuvvetli olduğunu çok iyi biliyordu.Bir şey diyemedi-boğazında bir lokma kalmış da yutkunamıyor gibi oldu bir süre-“ Emanetin emanetimdir, merak etme.” diyebilmişti sadece.Sarılmıştılar birbirlerine .”Ben öldüğümde bu mektubu Işık ‘ıma verir misin?Ben bu gün köyüme gidiyorum kızım önce Allah ‘a sonra sana emanet…”diyebilmişti ve görmeyen gözleriyle öyle bir bakmıştı ki gönül gözü o bakışta Şifa öğretmene çok şeyler söylemişti…

Işık dersten çıkınca annesini sormuştu. Şifa öğretmen kısa süreliğine bir akrabana gitti sen o zamana kadar ben de kalacaksın diyerek Işık’ ı evine getirmişti.Aradan üç gün geçmişti ki Hatice’nin köyünden Hatice’nin ölüm haberi gelmişti.Kelimelerin daha doğrusu işaretlerin kifayetsiz kaldığı bir andı bu.Zar zor Işık’ a durumu anlatabildi Şifa öğretmen.Hemen arabaya atlayıp vardılar.Hatice’nin kabrine…Şifa öğretmen Hatice’nin kabri başında Işık’a mektubu verdi.Engeller kakmıştı sanki .Adeta Hatice Işık’ ı görüyor Işık da annesini duyuyordu.

”Kızım ,kınalı kuzum görmeyi en çok istediğim.Sen bu mektubu okurken ben seni görüyor olacağım ve çok mutlu olacağım.Sakın ha sen hiç üzülme. Diyemedim sana yavrum. Nasıl denir ki seni bırakıp gideceğim..Sana yazdığım ilk mektubun böyle olmasını istemezdim fakat… Kızım biz insanlar nazarında engelliyiz. Sakın ha incinme onların tavrından, unutma incitmemek daha kolaydır incinmemekten. Sen zoru başar inşallah ve sakın incinme kimseden biz onların düşündüğü gibi bir adım geri değil bir iki adım daha ilerdeyiz onlardan.Annem bana kızım sana şimdi görmüyor musun?, diyen insanlara sen cennette bakın görmüyor musunuz, bu cennet güzelliklerini?, diyeceksin ,derdi.Allah sana öbür alemde diğer insanlardan daha fazla bakış verecek ve sen bizim göremediklerimizi de göreceksin inşallah derdi.Yavrum sen de inşallah orda duymuyor musunuz bu güzel sesleri diyeceksin inşallah duyduğun güzellikler karşısında. Sakın pes etme sen her şeyi başaracak güçtesin. En çok seni görmek için dua ederdim. Şimdi Allah benim dualarımı kabul etti ve ben seni cennetten hep izleyeceğim inşallah.Unutma ben seni hep mutlu ve hep güçlü görmek istiyorum ,seni çok seviyorum. Sen bana babanın ve Allah’ın emanetiydin, emanete sadık kalmaya çalıştım.Şimdi de seni önce Allah’a sonra da öğretmenime , öğretmenimize emanet ediyorum.Sahipsizlik zordur hele bir de engellenen engelli olursan .Rabbim seni sahipsiz bırakmasın inşallah . “

Ağlamıştı Işık, biraz sevinç biraz hüzün karışımı vardı göz yaşlarında .Annesinin daha mutlu olduğunu düşünerek sımsıkı sarıldı Şifa öğretmene- beni hiç bırakma dercesine-“Merak etme yavrum, sen tüm engelleri aşan güçlü bir kadının emanetisin bana…” demişti Şifa öğretmen ve sonra duymuyor ki, diyen iç sesini yüreği duyuyor ya, diyerek susturmuştu …

AYŞE GÜL ATEŞ (KARDELEN)

ÖZGEÇMİŞİM: 20.02.1985 KOZAN doğumluyum.ilk orta ve liseyi Kozan da bitirdim.SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Türkçe öğretmenliği mezunuyum.7 yıldır öğretmenlik yapıyorum.Evliyim ve iki oğlum var.Şimdi de Adana Kozan da öğretmenlik yapmaktayım.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst