Yüzleşme zamanı

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Yüzleşme Zamanı!

Biz engelliler aynayı kendi içimize tuttuğumuzda ne görüyoruz?
Ayırımcılık kendi aramızda gizli gizli yaşanmıyor mu?
Bizler bizleri yeterince ayrıştırmadık mı bugüne kadar?

Diyelim ki toplum engelliyi kabullendi ve devlet kucak açtı bağrına basmak için peki bizler?
Hazır mıyız kucaklaşmaya?

Bizler toplum içine çıkmaya ne kadar hazırız? yada bu soğuk savaşı bitirmeye ne kadar gönüllüyüz?
Biz kendi duvarlarımızı aşabildik mi? Biz kabuğumuzdan çıkmak istiyor muyuz?

Her zaman iki taraflı düşünmek lazım yada böylesine toplumsal bir sorunu irdelerken bir kerecik de olsa iğneyi önce kendimize sonra çuvaldızı topluma batırmayı denesek? Bize sunulan imkanların ne kadarını kullanıyoruz? yada kullanmak için ne kadar istekliyiz? Yada haklarımızın peşine ne kadar düşüyoruz? Özgürlüğümüz için neler yapıyoruz?

Biz hazır mıyız arkadaşlar kendimizi kabul ettirmeye? Biz kendi etrafımıza ördüğümüz duvarların yüksekliğine hiç dönüp de baktık mı?

Bizler daha kendi aramızdaki ayırımcılığa son veremedik ki! Biz engellerimizi ne zaman masaya yatırdık? Ayrıştırma önce içimizden başlamıyor mu? Biliyorum hatta adım kadar eminim yazdıklarım kimsenin hoşuna gitmeyecek yada kimse yanıt yazma gereği bile duymayacak ama olsun ben bu sitede sadece içimden geldiği zamanlar yazıyorum yani üzerimde hiçbir baskı olmadan tamamen özgür irademle ve sonsuz içtenliğimle duygularımı yazıya dökebiliyorum ve bunu gerçekleştiriyor olabilmekten de son derece mutluyum. Şimdi benim izlenimlerime dayanarak edindiğim sonuçları sizlerle paylaşmak istiyorum he bu konuda bana katılır yada katılmazsınız o da önemli değil yeter ki karşıt görüşte de olsanız sizler de düşüncelerinizi belirtirseniz hem foruma renk katmış olursunuz hemde etkiye tepki vermeyi yavaş yavaş bu sitede öğrenmiş oluruz.

Hayatta en kötü şey bir insanın engelli yada engelsiz hiç farketmez yaşanan olaylara tepkisiz kalmasıdır. Bu durum öğrenilmiş çaresizlikten başka bir şey değildir ve insanların duygu ve düşüncelerini bir şekilde topluma yansıtması gerekir yoksa kim nereden bilecek sizlerin neler hissettiğini? neler istediğini yada neler beklediğini?

Bu sitede aylar önce ( seçim öncesi ) bir konu vardı DÜŞ GEZGİNİ tarafından açılmış olan ;

http://engelliler.gen.tr/f2/engellilerle-ilgili-projen-yoksa-oyda-yok-24244/

Acaba kaç kişi oy kullandı yada kaç kişi oyunu kendi iradesiyle kullanabildi?

Yarın bu ülkede engellilere yönelik devletin yapacağı kapsamlı bir İstatiksel çalışma olsa, çok sorulu geniş bir araştırma diyelim kaç gönüllü engelli seve seve katılır? ( kendisine maddi bir kazanç sağlanmayacağını bile bile )

Meslek kazandırma kursları düzenlense her il ve ilçede ve tüm imkanlar karşılanacak olsa ( servis, yol, yemek vb.) kaç engelli arkadaşım piyango çıkmışcasına sevinecek?

Kendi engel grubu dışında olan diğer gruptaki engellileri ne kadar anlamaya çalışıyoruz yada kendimizden olmayanı önce biz kabullendik mi?

İçimizde ötekileştirdiklerimize ne kadar kucak açmasını başarabildik? yoksa onları biz ötekileştirmedik mi?
Örnek, EKPSS ye girenler diyelim ki atanamayanlar atananları ne kadar tebrik etti yada onların başarılarıyla ne derece mutlu oldu? yada EKPSS yle bir kamu kurumuna atanmayı başaranlar ( şanslı kesim) atanamayan arkadaşlarının üzüntüsüne ne kadar ortak oldu yada ne kadar yol gösterici olabildi?

Arkadaşlar bizler daha burada, bu sitede, bu sayfalarda gözle görülen ayrımcılığı yaşamıyor, yaşatmıyor muyuz? Birbirimizi yüzde yüz koşulsuz, şartsız kabullendik de geriye sadece toplumun bizleri kabullenmesi mi kaldı?

Çok soru sorduğumun farkındayım ama duygularımı tam olarak ifade edebilmem adına belki de ilk defa bu kadar fazla soru sormam gerekiyor bunun için özür diliyorum ama bir kere de olsa kendimizle yüzleşsek? Bu acı da olsa gerekli diye düşünüyorum.
 

akanyildiz

Üye
Üye
Katılım
Ara 18, 2011
Mesajlar
49
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Sevgili Gazoz Ağacı,

Bu site engellilerin bir araya geldiği ve sorunlarının tartışıldığı bir site olsa da, bu coğrafya insanının tümünün irdelenmesi gerektiğinin kanaatindeyim. Her ne kadar Anadolu insanının güzel nitelikleri varsa da, günden güne o nitelikleri kaybediyoruz. Çünkü, köyden kente doğru bir göç dalgası tüm iyi değerlerimizin altüst olmasını sağlıyor. Bunun yanısıra, yabancılaşma, kapitalizmin insanın genleriyle oynaması, aydınlanmamanın olması gibi birçok neden insanın insanla bağlarını koparıyor. Bu konuda öyle çok söz var ki söylenecek. Anne-babalar çocuklara sevmenin ve sevilmenin ne demek olduğunu öğretemiyor. Çünkü o bilinç yok. Her önüne gelen anne-baba oluyor. Çocuklarımızı heba ediyoruz. Eğitim sistemi berbat. Hukuk öyle. Sağlık öyle. Ekonomi bir avuç varsılın elinde. Yoksul hep yoksul.

Böylesine çarpık bir yapı içinde engellilere gelince... Onlar da bu toplumun bir parçası. Toplumun geneli nasılsa onlar da öyleler. Birbirlerini seviyorlar mı? Çok net olarak cevabım hayır. Hani, böyle bir genelleme çok kötümser gelebilir kimilerine. Tabii ki, çok az da olsa, birbirlerine destek olan, acı ve sevinçte birleşenler var. Ama çok az.

Neden engelliler kendi aralarında birbirlerine ayrımcılık uyguluyorlar? Ya da birbirlerini sevmiyorlar? Bu kitle çok acı çekmiş ya da çeken bir kitle. Toplum engelliyi hor görüyor, aşağılıyor, dışlıyor. Bu da ister istemez çeşitli olumsuz kişilik gelişimlerine neden oluyor. Kendilerini çok ezik hissedebiliyorlar. Kompleks duyabiliyorlar. Kendilerini sevmiyorlar. Nefret etmeyi öğreniyorlar. Saldırgan ya da alıngan olabiliyorlar. Kendilerine güvenmiyorlar. Sevmenin ve sevilmenin ne demek olduğunu bilmiyorlar. Bunlar çoğaltılabilir. Bu kişilik bozuklukları bireyin tüm yaşamını etkiliyor. Bir de, bir insanın kendi kendinin farkında olabilmesi için kendini tanıması lazım. Kaç kişiye öğretiliyor kendine tanıma? Kaç engelli eğitime erişip kendini geliştirebiliyor? Eğitim alanlar ise, kendi aşını, işini, eşini bulunca engelli sorunlarıyla pek de ilgilenmiyor. Bana ne diyor. Ben kendimi kurtardım ya! Çünkü evrensel ahlak gelişimi sıfır. En büyük savaşımın kendini geliştirip insan türüne katkı yapmak olduğunu bilmiyor. Bireysellik ve bireycilik birbirine karıştırılıyor. Birey olamayan birinden özgürleşmesini ve özgürleştirmesini bekleyemezsiniz.
 

unuttum.29

Moderatör
Moderatör
Katılım
Eyl 8, 2012
Mesajlar
1,071
Tepkime Puanı
98
Puanları
48
Sevgili Gazoz Ağacı,

Bu site engellilerin bir araya geldiği ve sorunlarının tartışıldığı bir site olsa da, bu coğrafya insanının tümünün irdelenmesi gerektiğinin kanaatindeyim. Her ne kadar Anadolu insanının güzel nitelikleri varsa da, günden güne o nitelikleri kaybediyoruz. Çünkü, köyden kente doğru bir göç dalgası tüm iyi değerlerimizin altüst olmasını sağlıyor. Bunun yanısıra, yabancılaşma, kapitalizmin insanın genleriyle oynaması, aydınlanmamanın olması gibi birçok neden insanın insanla bağlarını koparıyor. Bu konuda öyle çok söz var ki söylenecek. Anne-babalar çocuklara sevmenin ve sevilmenin ne demek olduğunu öğretemiyor. Çünkü o bilinç yok. Her önüne gelen anne-baba oluyor. Çocuklarımızı heba ediyoruz. Eğitim sistemi berbat. Hukuk öyle. Sağlık öyle. Ekonomi bir avuç varsılın elinde. Yoksul hep yoksul.

Böylesine çarpık bir yapı içinde engellilere gelince... Onlar da bu toplumun bir parçası. Toplumun geneli nasılsa onlar da öyleler. Birbirlerini seviyorlar mı? Çok net olarak cevabım hayır. Hani, böyle bir genelleme çok kötümser gelebilir kimilerine. Tabii ki, çok az da olsa, birbirlerine destek olan, acı ve sevinçte birleşenler var. Ama çok az.

Neden engelliler kendi aralarında birbirlerine ayrımcılık uyguluyorlar? Ya da birbirlerini sevmiyorlar? Bu kitle çok acı çekmiş ya da çeken bir kitle. Toplum engelliyi hor görüyor, aşağılıyor, dışlıyor. Bu da ister istemez çeşitli olumsuz kişilik gelişimlerine neden oluyor. Kendilerini çok ezik hissedebiliyorlar. Kompleks duyabiliyorlar. Kendilerini sevmiyorlar. Nefret etmeyi öğreniyorlar. Saldırgan ya da alıngan olabiliyorlar. Kendilerine güvenmiyorlar. Sevmenin ve sevilmenin ne demek olduğunu bilmiyorlar. Bunlar çoğaltılabilir. Bu kişilik bozuklukları bireyin tüm yaşamını etkiliyor. Bir de, bir insanın kendi kendinin farkında olabilmesi için kendini tanıması lazım. Kaç kişiye öğretiliyor kendine tanıma? Kaç engelli eğitime erişip kendini geliştirebiliyor? Eğitim alanlar ise, kendi aşını, işini, eşini bulunca engelli sorunlarıyla pek de ilgilenmiyor. Bana ne diyor. Ben kendimi kurtardım ya! Çünkü evrensel ahlak gelişimi sıfır. En büyük savaşımın kendini geliştirip insan türüne katkı yapmak olduğunu bilmiyor. Bireysellik ve bireycilik birbirine karıştırılıyor. Birey olamayan birinden özgürleşmesini ve özgürleştirmesini bekleyemezsiniz.

Değerli (ve bir çoğuna katıldığım) tespitleriniz için teşekkürler Sn. akanyıldız..
Paylaşımlarınızın artmasını temenni ederim..
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Sevgili akanyildiz,

Bu yazıyı yazdıktan sonra öyle çok üzülmüştüm ki nasıl olsa kimse yine yanıt yazmayacak boşuna bekleme dedim kendi kendime hatta bir daha sitede paylaşımda bulunmama kararı bile almıştım :( böylesi bir karar kolay kolay alınmıyor aslında sitemi her ne kadar çok sevsemde hatta yarısının benim olduğu şeklinde sahiplenmiş bile olsam sonuçta insanın içindeki çocuk bazen kırılabiliyor. Başlığın adı yüzleşme ve benim istediğim de herkesin en azından bir parça olsun kendisiyle yüzleşebilmesiydi tabii ki bunu da bir cümleyle de olsa ifade edebilmesini dilemiştim hem de ne dilemek :)

Yazınızı okuduğumda tespitlerinize hayran kaldım ve arada öyle cümleler var ki işte bunlar benimde engelliler hakkında hissedip de yanılma payımı her defasında kendi kendime sorguladığım belki de üstlerine kondurmak istemediğim gerçeklerdi. Sizin onları çatır çatır dile getirmeniz kendimle de bir yüzleşmeye sebep oldu.

Böylesine çarpık bir yapı içinde engellilere gelince... Onlar da bu toplumun bir parçası. Toplumun geneli nasılsa onlar da öyleler. Birbirlerini seviyorlar mı? Çok net olarak cevabım hayır. Hani, böyle bir genelleme çok kötümser gelebilir kimilerine. Tabii ki, çok az da olsa, birbirlerine destek olan, acı ve sevinçte birleşenler var. Ama çok az.

Bu konuda sizin kendime bile itiraf edemediğim ve anlamamakta ısrar ettiğim kısmı neden engelliler için az olan acı ve sevinçte birleşmek, destek olmak, yoldaş olmak, bir olmak birlik olmak az? neden çoğalmasın ki? ben bunu nasıl başarabilirim?

İnsan bilmediği daha önce tanımadığı bir dünyanın içine girince zamanla anlamaya başlıyor...sorguluyor...olması gerekenden neden oldukça farklı diye? bazen çoğu sorunun cevabını kendime bile veremezken şimdi sizin benim hissettiğim duygu ve düşüncelerimin yansıması olan yazınızı okudukça işte yüzleşme bu diyorum acı ama gerçek. İçimde biriktirdiğim oldukça kötümser duygularımda yanılmadığımı farkettim ama yine hala yanılmak istiyorum. Çünkü böyle olmamalı benim bildiğim azınlıklar birbirlerine tam destek olurlar, olmalılar hatta olmak zorundalar yoksa başka türlü nasıl hayatta kalabilirler ki?

Toplumun öteki dediği bizler hala kendi içimizde birbirimizi neden ötekileştirmekte bu kadar ısrarcı olabiliriz?
Birlikten güç doğar sözünün aksine birbirine köstek olmaya çalışan engellilerle karşılaştığımda neden kabul edemiyorum?

Ben mi hayal görmek istiyorum yoksa gerçekler hayal olamayacak kadar gerçek mi?
 

akanyildiz

Üye
Üye
Katılım
Ara 18, 2011
Mesajlar
49
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Ne güzel bir yüreğin var. Ama güzel yürekli olmak yetmiyor bu yaşamda. Ben seni anlayabildiğimi düşünüyorum. Engellilerle ilgili bir derneğe gittiğimde ben de benzer beklentiler içine girmiştim. Bu yaşamda düş kırıklığına uğramak istemiyorsan, öyle beklentilerini çok yüksek tutmayacaksın. Bir ikincisi, yaşama duygusal değil, gerçekçi bakacaksın.
Öteki olmak insan da bir aidiyet duygusu yaratıyor mu? Bence, bunu çok da içselleştirememişiz. Aslında şöyle desek daha doğru olur. İnsan olmanın aidiyetinde buluşamamışız ki.Çünkü bana göre en büyük kimlik insan olmaktır. Aslında sevgi ve bağlılığı önce ailede öğreniyoruz. Peki, kaç tane ebeveyn biliyor sevginin anlamını. Sonra da çocuğa aktarıyor? Ne yazık ki, sevmeyi bilmeyen bir toplum olduğumuz sürece hiçbir ortak paydada buluşamayacağız.
Bir de, insan koşullarının ürünüdür. Bu sistem insani bir sistem mi? Onu da sorgulamak gerekir.
Bunun yanı sıra, sevgi, dostluk, arkadaşlık, dayanışma gibi kavramları sorgularken, bizler, hep kafamızda bir “idea” ya göre insan arıyoruz. Oysa öyle bir insan yok. Bu nedenle, gerçekçi düşünüp o doğrultuda hareket etmek gerekir. Hani, düş kırıklığı yaşamamak anlamında dedim.
Ha! Peki, ne yapacağız? Önce kendini tamamlayıp kendi kendini gerçekleştireceksin. Sonra da yola düşeceksin. O yol bizi insana doğru götürdüğünde, önce ben sevgiyi, dostluğu, paylaşımı yaşama geçiriyorum mu diye kendi kendini gözlemleyeceksin. Sonra da, kendinle yüzleşeceksin. Ve… İnsanla birleşeceksin. Önce ben…
 

star trek

Üye
Üye
Katılım
Eki 2, 2012
Mesajlar
60
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Bana az ama akıllı engelliler yeter. Emekli engellileri toplayıp hicret etmek lazım.
100000 engelli bireyin maddi gücü ile bir ada alıp. Orayı inşa ederiz. Ekeriz biçeriz. Fırınımızı, yemekhanemizi, lojmanlarımızı yaparız.

Gelmek isteyen gemiye. Nuhun gemisi kalkıyor:D
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Sevgili akanyildiz,

Uzun zaman oldu siteye girmeyeli ( belki bir haftacık ama benim için uzun :) ) size yanıt yazmaktaki gecikmem bu yüzden. Sizin beni tam olarak anladığınızdan emin olduğum için yazmak istedim oysa bir daha bu sitede yazı yazmama kararı almıştım :(

Güzel bir yüreğe sahip olmak yetmiyor evet bunun farkına vardım sonunda hayat hiçbir zaman benim baktığım duygusal pencereden göründüğü gibi renkli değil. Olması da mümkün değil zaten bunu kabul etmek istemesem de biliyorum iş yaşamında son yaşadığım olaylar sonrasında hayat bir kere daha çirkin, sevimsiz, soğuk yüzünü gösterdi. Hafızamda ne kadar tatsız yaşanmışlık varsa hepsini yeniden hatırlattı. Önemli değil aslında bu yaşam her zaman pespembe hayallerden oluşmuyor nasıl olsa her derdin bir çaresi, her çıkmazın bir yolu bulunur önemli olan sağlık olsun diyebiliyorum artık.

Hani, düş kırıklığı yaşamamak anlamında dedim.

Ha! Peki, ne yapacağız? Önce kendini tamamlayıp kendi kendini gerçekleştireceksin. Sonra da yola düşeceksin. O yol bizi insana doğru götürdüğünde, önce ben sevgiyi, dostluğu, paylaşımı yaşama geçiriyorum mu diye kendi kendini gözlemleyeceksin. Sonra da, kendinle yüzleşeceksin. Ve… İnsanla birleşeceksin. Önce ben…


Size sormak istediğim şu aslında sizin yazılarınızı bir kere daha okuma şansım olması adına :)

Önce ben sevgiyi, dostluğu, paylaşımı yaşama geçiriyorum ve kendimle mümkün olduğu kadar çok yüzleşiyorum ama neden yolum insanla birleşmiyor? Bu kadar samimiyetimi ortaya dökerken neden samimiyetten yoksun insanlar karşıma çıkıyor? Ben onlarla aynı yolda yürümek istemiyorum. Bu bir yenilmişlik değil aslında bazen çok istersin ama olmuyorsa belki olmaması benim için daha hayırlı diye düşünmeye başlarsın sözü gibi :) Mevlanaya katılasım geliyor ve içimden bir hızla samimiyetin samimiyetsizliğin ortasında kaybolmasına daha fazla seyirci olmadan mümkünse zamanında kaçıp gitmek. İçimi soğutanların olmadığı sıcacık yüreklerle buluşabilmek istiyorum.

Bu bir bencillik mi kalıp savaşmam gerekirken ?

Yorum yazabilme fırsatınız olursa bundan duyacağım mutluluğun tarifi olmayacaktır. Bilginize :)

Sağlıcakla kalın, dostlukla kalın,
 

Hataylı_72

Üye
Üye
Katılım
May 29, 2014
Mesajlar
151
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Benim dikkatimi çeken bir konu var şöyle ki;
her ay bu sitede ( 2014 'X' Ayı Evde Bakım Maaşı Yatan İller ) başlığında foruma konu açılıyor ve on binlerce defa okunuyor.
Bu ayın ki şimdiden 138 bin hit almış.
Benim düşüncem şu ki,
konu maddiyat olunca talep de öyle çok olmuş ki, keşke diyorum başka konulara da ilgi gösterilmiş olunsaydı, biraz da manevi,kültürel vb. yönlerden de açlık içinde bulunabilselerdi insanlarımız.
En basitinden bu konu başlığı gibi..
 
Tekerlekli Sandalye
Üst