Cinsel Kimlik Oluşumu.!

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
Cinsel kimliğin oluşumunu ve gelişimini destekleyen bir takım süreçler vardır, bunlar arasında cinselliğin farklı boyutları olan biyolojik, fiziksel, psikolojik, zihinsel ve sosyal süreçler sayılabilir. “Cinsiyet”, “toplumsal cinsiyet” ve “cinsiyet rolleri”, “cinsel davranış”, “cinsel yakınlık”, “cinsel yönelim” gibi pek çok kavram, zaman zaman birbirleriyle karıştırılan ya da birbiri yerine kullanılan kavramlar olsa da cinsel kimliği açıklayan kavramlardır.

Cinsel kimlik, bireyin kendi bedenini ve benliğini belli bir cinsiyet içinde algılayışı, kabullenişi, duygu ve davranışlarında buna uygun biçimde yöneliştir. Örneğin, erkeğin kendini erkek olarak algılaması, kabullenmesi; güdü, duyu ve davranışlarında dişiye doğru yönelii bir cinsel benlik duygusunun kişiye yerleşmiş olduğunu ve erkek cinsel kimliğinin varlığını gösterir.

Çocuk, cinsel kimliğini ve rolünü yaşamın ilk yıllarında kazanmaya başlar. Annenin babanın çocuklarında kız ya da erkek yönünde cinsiyet beklentisi, çocuğa verilen isim, çocuğa karşı tutumlar, kız ya da erkek oluşuna göre ondan beklenen davranış, cinsel kimlik gelişiminde önemli rol oynamaktadır. Uygun bir cinsel kimliğin gelişebilmesi için uygun bir biyolojik gelişim kuşkusuz gereklidir. Ancak biyolojik olarak erkek ya da kız olmak, cinsel organların yerinde ve normal yapıda olması, iç salgıların da bu cinsiyete uygun biçimde salgılanması sağlıklı bir cinsel kimlik için yeterli değildir.

Cinsel kimliğin gelişmesinde yaşamın ilk yıllarındaki deneyimlerin etkisi büyüktür. Çocukluk çağındaki öğrenmeler, özellikle de model alma deneyimleri ve kurduğu ilk özdeşimler cinsel kimliğin gelişmesini etkiler ve ona biçim verir. Örneğin bir erkek çocuk kız çocuk gibi yetiştirilebilir. Bir kız çocuk erkeksi davranışları benimseyebilir. Uygun özdeşim ve model alma örneklerinin bulunuşu ya da bulunmayışı, cinsel kimliğin gelişmesinde en önemli etkenlerden biridir.

Erkek çocuğun baba ya da baba yerinde olan bir erkek; kız çocuğun anne ya da anne yerine geçen bir kadın ile özdeşim yapma (model alma) olanağı bulunması, erkek çocuğun babayı, kız çocuğun anneyi benimsemesi sağlıklı cinsel kimlik gelişimi için zorunludur.

Aile içinde cinsel konulara karşı aşırı tutumlar cinsel kimlik gelişimini olumsuz etkileyebilir. ileri derecede suçlamalar, aşırı denetleme, ergenlik öncesi ve sonrası çağda çocuğa ya da gence bir miktar gizliliğin (mahremiyetin) tanınmaması, çocuğu uyarıcı, kışkırtıcı tutumlar, yanlış bilgi vermeler, ağır günah duygusu, suçüstü yakalanma endişeleri, cinsel korkular ve çekingenlikler ya da abartılı cinsel davranışlarla yüklü bir cinsel kimlik gelişimine yol açabilir.

Cinsiyet, insanın biyolojik olarak dişi ya da erkek olmasını belirleyen özellikleri tanımlar. Cinsel kimliğin ilk tohumları biyolojik olarak döllenme sürecinde atılır. Biyolojik özellikler, kromozomlar, cinsel hormonlar, dış ve iç cinsel organlar, üreme hücrelerinin geliştiği dokular ve ikincil cinsiyet özellikleridir. Doğduğumuz anda, bedensel cinsiyetimiz bellidir. Bütün çocuklar dişi ya da erkek cinsel organları ile doğarlar. Dünyaya geldiği andan itibaren çocuğa yönelik yetiştirme tutumlarını belirleyen en önemli etmenlerden biri, cinsiyetidir. Yetiştirme tutumları, kültürün ve toplumun değerlerine uygun olarak cinsiyetler arasında fark gösterir.

Ana babalar, çocuklarının cinsiyetini doğumun gerçekleşmesine yardımcı olan kişilerden öğrenir. Sağlıklı çocuklarda doğumda ilan edilen cinsiyet, yaşam boyu kişinin hangi cinsiyete mensup olarak algılanacağının ilk adımıdır. Çok nadir olarak, hem kız hem erkek organına sahip olarak doğanlar olabilir.

Kuşkulu eşeysel yapıya (ambiguous genitalia, intersex) sahip çocuklarda cinsiyet belirsizliği doğum anında ya da daha sonra herhangi bir zamanda fark edilebilir. Kuşkulu eşeysel yapı, dış eşey organlarının gelişimlerinin anormal olması ve bu durumun cinsiyet tayininde sorun yaratması anlamına gelir. Eşey organları Wolf ve Müller kanallarından gelişirler. Eşey gelişimi temelde dişidir ve erkek yönünde gelişimi sağlamak için testisleri oluşturan, Müller kanallarını gerileten, iç ve dış eşey organlarını erkekleştiren özel etmenlere gerek vardır.. Dişi fenotip gelişimi için östrojenler gerekli değilken, erkek yönünde ayrımlaşma için yüksek androjen düzeyleri gereklidir.

Normal sağlıklı çocukların cinsel kimlik gelişmesini etkileyen anne babanın cinsiyet beklentisi, cinsiyetleri belirsiz doğan bebeklerde daha çok önem taşımaktadır. Böyle durumlarda anne babaların kendi beklentileri yönünde yetiştirme eğiliminde oldukları dikkat çekmektedir.

Örneğin; bilimsel bir çalışmada değerlendirilen bir gençle ilgili olarak şu bilgiler verilmiştir;

On beş yşsına kadar erkek olarak büyütülen çift cinsiyetli bir genç, adet görmeye başladığında ailenin gence kız elbisesi giydirmesi ve kendisinden kız cinsiyetine uygun davranması söylenmesi sonucunda gencin ciddi ruhsal sorunlarının ortaya çıktığı bildirilmiştir. Bu tip vakalarda görüldüğü gibi cinsiyet değişikliği ne kadar geç yapılırsa ortaya çıkan ruhsal sorunlar artmakta, bireyin ve ailenin uyum sağlaması zorlaşmaktadır.

John Money’nin (1957) öncülüğünü yaptığı ve son yıllara kadar yazında hakim olan en uygun cinsiyetin seçilmesi ilkesi (optimal gender policy) yaklaşımı, çocuğun cinsel kimliğinin gelişiminde ana baba tutumlarının belirleyici olduğunu savunmuştur. Son yıllarda ise özellikle uzunlamasına çalışmalar, ana baba tutumlarının bebeklikte karar verilen cinsel kimliğin sürdürülmesi için yeterli olmadığını ortaya koymaktadır. Az sayıda olsalar da, bu tartışmaları olanaklı kılan araştırmalar batılı ülkelerde yapılmış olan, büyük oranda sorunun doğumda fark edildiği ve etiolojinin erken bebeklik döneminde belirlendiği veri tabanlarına dayalıdır.

Örneğin Slijper ve arkadaşlarının (1998) uzunlamasına çalışmalarında cinsiyet tayini sürecinin en geç 1. yılın sonunda tamamlandığı görülmektedir. Ülkemizde sorunun fark edilmesine kadar ve fark edildikten sonra da tanı konarak cinsiyet tayininin yapılmasına kadar belirli bir zaman geçtiğini düşündürmektedir. Belirsizlik yüklü bu süre içinde çocuğun cinsiyetinin aile tarafından benimsenmesinde ve tutumlar aracılığı ile çocuğa yansıtılması ve pekiştirilmesinde güçlükler yaşanmaktadır.

Çocukluk çağı cinsel kimlik bozukluğu oldukça seyrek görüldüğü varsayılan ve güncel sınıflama sistemlerine görece yeni kabul edilen bir durumdur. Bu bozukluğa ilişkin ilk klinik veriler hermafrodit bireylerin cinsel gelişiminin incelenmesiyle başlayan, monozigot ikizlerin cinsel gelişimlerinden geçen ve cinsel kimlik bozukluğu kavramının oluşmasıyla sonuçlanan bir sürecin ürünüdür. Sonraki verilerse erişkin homoseksüel ve transeksüellerin retrospektif değerlendirilmelerinden elde edilmiştir. Tüm bu veriler çocukta cinsel kimlik bozukluğunun etyolojisine ilişkin değişik varsayımların doğmasına neden olmuştur. Çocukluk çağı cinsel kimlik bozukluğunun ilk belirtileri oldukça erken bir yaşta, kız ve erkek çocuklarda farklı süreçler sonunda ortaya çıkmaktadır. Bozukluğun ortaya çıkışında bir tek etkenden çok, değişik etkenlerin bileşkesi rol oynamaktadır.

Cinsel kimlik belirsizliği olan çocuklar tamamlanmamış cinsel organlarla doğmuşlardır. Burada aile, ortamı, çocuğun cinsel yönelimini şekillendiren, cinsel davranışını belirleyen ilk ve en sürekli ortam olması nedeniyle önemlidir. Böyle vakalarda, aile hekimden çocuklarıyla ilgili detaylı bilgi vermesini isteyebilir. Ayrıca hekimle çocuklarının durumu ile ilgili duygu, dşsünce ve endişelerini paylaşmalıdırlar. Anne babaların, çocuğun yetiştirileceği cinsiyet yönünde, anneyi ya da babayı model alma, cinsel kimlik ve roller, bu çocukların yetiştirilme sürecinde uygun tutumlarla ele alabilmeleri gibi önemli noktalarda bilgi gereksinimleri olacaktır. Bu bilgileri almak ve çocuğun ruhsal yönden değerlendirilmesi için bir çocuk ruh sağlığı uzmanına başvurmaları uygun olacaktır. Cinsiyet belirsizliği olan çocuklarda hekime erken başvurarak çocuğa en uygun cinsiyetin belirlenmesi ileride çıkabilecek cinsiyet değiştirme sorunlarını ortada kaldırabilecektir.

Ambigius genitalyali hastalarda uygun cinsiyet seçimi olabildiğince erken, tercihen yenidogan döneminde yapılmalıdır. Bebeğin cinsiyeti ilan edildikten, ismi konduktan ve cinsel kimliğin gelişmesinden sonra tersi yönde bir cinsiyet seçimi ileride tedavisi olanaksız sosyal ve psikolojik sorunlara neden olur. Ambigius genitalyali bir hastada cinsiyeti seçerken erişkin hayatta normal cinsel aktivitesini sürdürmesinin sağlanması ve olanaklı ise üreme işlevinin korunması ilk planda önem taşımaktadır. Karyotipin cinsiyet seçiminde önemi yoktur. Dış genitalyanın anatomik yapısı belirleyici etmenlerden biri olarak karşmıza çıkmaktadır.

Erkek olarak yetiştirilecek olguların cinsel ilişkide bulunabilecek yeterli büyüklükte ve kavernöz doku içeren, androjene duyarlı bir fallusunun olmasi gerekir. Kız psödohermafroditizm olgularında dişi cinsiyetin verilmesi en uygundur. Erkek psödohermafroditizmde cinsiyetin seçimi fallusun uzunluğuna ve androjenlere verdiği yanıta bağlıdır. Testosterona yanıtı olmayan olgularda erkek cinsiyeti seçilmesi önerilmez. Kız olarak yetiştirilecek çocuklarda füzyon açılması, vajina rekonstrüksiyonu, gonadektomi (karşıt cinse ait ya da dışgenetik ise); erkek olarak yetiştirilecek çocuklarda hipospadias onarımı, prostetik testis yerleştirilmesi, gonadektomi (karşıt cinse ait ya da dışgenetik ise), Müllerian yapıların çıkarılması cerrahi tedavi planı içinde yer alır. Gereken olgularda pubertede hormone replasmanı yapılır. Cinsel kimliğin gelişmesinden sonra geç olarak başvuran hastalarda cinsiyet değişimi söz konusu olamaz.

Belirsiz dış genitallere sahip olgularda artmış psikiyatrik problemler görülebilmektedir. Diamond ve Watson (2004) kişilerin tanıyı öğrendiklerinde ilk tepkilerinin inkâr olduğunu, ardından kimilerinde neredeyse yıkılma derecesine varan bir çökkünlük oluştuğunu bildirmektedirler. Slijper ve arkadaşlarının (1998) 59 olguyu inceledikleri araştırmalarında cinsiyet tayini ve genital onarımın doğumun hemen sonrasında yapılmasına, ebeveynlere psikolojik destek verilmesine ve etkilenen çocuklara yoğun psikoterapi uygulanmasına rağmen çocukların % 39’ unda major psikopatoloji geliştiği bulunmuştur. Bu nedenlerle, altta yatan neden ne olursa olsun belirsiz dış genital organı olan çocukların ve ailelerin ergenlik dönemindeki cinsel kimlik oturuncaya dek izlenmeleri ve ailenin danışmanlık alması gerekliliği önem kazanmaktadır (Sobel ve Imperato-McGinley 2004)

Cinsiyet tayinin, cinsiyet belirsizliği döneminin olabildiğince kısaltılması için mümkün olan en kısa sürede, en küçük yaşta yapılması önerilmektedir. Erken bebeklik döneminden sonra cinsiyetin tekrar belirlenmesi gereken durumlarda çocuğun cinsel kimlik duygusunun gelişiminde çatışma riskini artırmayacak, en geç zaman nedir sorusunun cevabı net değildir (Carrillo ve ark. 2003) Böylesi durumlarda cinsiyet tekrar belirlenirken biyolojik zemin ve anatomik yapı kadar, çocuğun gelişimi, çocuğun benimsediği cinsel rol ve davranışlar, ailenin ve çevrenin atfettiği cinsel rol, ailenin inanışları ve kültürel çevresi göz önüne alınmalıdır. Olası risklerin en aza indirilmesi ve gerek çocuk gerekse ailesi için en sağlıklı kararın alınabilmesi için bu çocukların, ruh sağlığı çalışanları, pediatrik endokrinolog ve diğer sağlık profesyonellerinin işbirliği içinde olduğu bir yaklaşım modeli ile ele alınması önerilmektedir.


Dr. Ergül Fidan - Psikiyatrist
 
Tekerlekli Sandalye
Üst