AB, Türkiye ve Engelli Hakları

Yılmaz Çağan

Üye
Üye
Katılım
Ocak 17, 2012
Mesajlar
9
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Engelli olmak çoğu dünya ülkesizde benzer özellikler gösterir. Bu benzerlikleri engelli insanların karşılaştıkları zorluklara bakarak kıyaslandırmak zor olmasa gerek. Fakat dünyada öyle bir kıta var ki bu kıta engelli insanlar için yaptığı çalışmaların sözde değil pratikte gerçekleşmesine önem veriyor. Evet, Avrupa’dan bahsediyorum. Hepinizin bildiği gibi ülkemiz, Avrupa Birliği’nin kapılarına elli yılı aşkın bir süredir çalıyor; tam ümidimizin kırılacağı zaman olan 2005 yılında Türkiye’nin tam üyelik düşüncesiyle yola koyulduğu Avrupa Birliği ne aday ülke olarak kabul edilmesi bir sonun başlangıcı olmuştur.

Günlük yaşamımızı değiştirecek olan bu süreç vatandaşlarımıza, özellikle gençlere bir çok olumlu avantajlar getirmiş ve ileriki yıllarda da getireceğe benziyor. Bu avantajlar için engelli insanlara yönelik olarak ciddi adımlar atılıyor ve ileriye dönük daha iyi günlerin onları beklediğini söylemek sanırım yanlış olmaz. Bu avantajlardan bahsedecek olursak, ilk olarak AB’nin engellilere yönelik olan ayrımcılığı bir insan hakları sorunu olarak kabul etmesinin Türkiye’de engelli haklarının genel bir insan hakları sorunu kapsamında kısmen değerlendiriyor olmasının önünü açması sevindirici bir haber niteliği taşıyor. Birliğin Temel Haklar Şartı, “engellilerin, bağımsızlıklarını, sosyal ve mesleki entegrasyonlarını ve toplumsal hayata katılımlarını temin etmek amacıyla tasarlanan önlemlerden yararlanma hakları” olduğunu vurguluyor.

avrupabirligiveengelliler.jpg


Bu yüzdendir ki bu doğrultuda hazırlanan AB düzenlemeleri engelli vatandaşlarımıza çalışma hayatında uygulanan her türlü ayrımcılığı yasaklıyor ve bunun bir insanlık ayıbı olduğunun da altını çiziyor. Buna ek olarak iş yerinde iş veren yada devlet tarafından engelliler için uygun bir çalışma ortamının sağlanmaması ayrımcılık olarak kabul görüyor. Bu sebeple, iş verenlerin engelli çalışanlarına uygun bir çalışma ortamı hazırlamasıyla birlikte mesleki eğitim imkanı sağlaması da yapması gereken yükümlülüklerinden sayılıyor. Bu noktada iş verenlerin korkmasına gerek yok; çünkü üye devletler, alınacak bu önlemlerin işverene orantısız maliyetler yüklemesini engelleyecek düzenlemeleri yapmak zorunda. Şimdiye kadar belirtmeye çalıştığım konular engelli insanlarımız için yapılan ve yapılacak olanların bir özeti durumundadır. Engelli insanlarımızın için yapılması gerekenler bunlarla sınırlı kalmadığını, kalmaması gerektiğini ve zihniyetlerin değişmesine verdiğim önemi de buradan altını çizerek belirtmek istiyorum.

Konumuza devam edecek olursak, AB nin bir diğer mevzuatı “dezavantajlı” ve “engelli” kategorilerine giren kişilerin istihdamını teşvik eden belirli devlet yardımlarına izin vermesidir. “Dezavantajlı” kavramı, 6 aydır işsiz olanlar, lise eğitimi almamışlar, 50 yaşın üzerindeki kişiler ve etnik azınlıklar gibi çeşitli grupları, “engelli” kavramı ise, ciddi fiziksel, akli veya ruhsal engeli olan kişileri kapsıyor. Buradanda anlaşılabileceği gibi engelli insanlarımızın istihtamına verilen önemin git gide artıyor olması, sadece onları değil onların ailelerini de sevindireceğe benziyor. “Dezavantajlı” ve “engelli” insanların istihdama katılımını teşvik etmek isteyen üye devletler, firmalara mali yardımda bulunabiliyorlar. Bu yardımlar, işletme başına dezavantajlı çalışanlar için yılda azami 5 milyon Avro’ya, engelli çalışanlar için azami 10 milyon Avro’ya kadar çıkabiliyor. İstenilen seviyenin bu olması insanları ve tabiî ki engelli vatandaşlarımızı sevindiriyor olsa gerek. Türkiye, Avrupa Birliği süreci dolayısıyla açılan bu mevzuata kısmen olarak uyumlu olduğunu şimdiye kadar belirtmiştir.

Bu konuya örnek verecek olursak, Türkiye’de, engellilerin sigorta primleri konusunda bazı teşvikler düzenlenmiş olmakla birlikte, dezavantajlı kesimler düzenleme kapsamına girmiyor. Ümidimiz ve istediğimiz yukarıda belirtilen konularak tam uyum çerçevesinde bakılarak engelli insanlarımızın bundan sonra rahat etmesidir. En önemlisi haklarını bilen bir engelli insan topluluğu oluşacak ve demokratik anlamda daha şeffaf bir ülkenin kapıları açılacaktır.
 

Birey

Üye
Üye
Katılım
Eki 13, 2011
Mesajlar
528
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
AB birliğinin gerek eğitim, sağlık ve adalet gerekse askeri ve ekonomik yönden örnek alınması gereken bir kuruluştur. AB birliği ülkelerinin o şartları yerine getirebiliyor olması onların gelişmiş bir ülke olmalarından kaynaklanıyor. Gelişmeyen bir ülke adalet anlayışı ne kadar sağlam olursa olsun, gerek vatandaşın bilinci gerekse ekonomik gelişme olmadığı sürece gerçek adaleti uygulayacak zemin ve imkandan yoksun kalacaktır.

Engelli, kadın, çocuk veya yaşlı insanların yada ülkedeki tüm vatandaşların çağdaş medeniyetlere yakışır bir hayat sürebilmeleri için evvela o ülke toplumunun bilinçli ve medeni olması, devlettin de bunu sağlayan politikaları izliyor olması gerekir.

Bir devletin amacı manevi siyaset değil, ekonomik siyaset olması gerekir. Aksi halde ne iç huzuru bulur nede gelişebilir...
 
Tekerlekli Sandalye
Üst