Adet Dönemindeki Ruhsal Sorunlar(Premenstrüel Disforik Bozukluk)

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
49
Mutsuzum”
“Eşim beni hiç anlamıyor”
“Kendimi çirkin hissediyorum”
“Kendimi değersiz hissediyorum”
“Sürekli bir şeyler yemek istiyorum”
“Midem bulanıyor, yemek kokularından nefret ediyorum”
“Başım ağrıyor”
“İşe gitmek istemiyorum”
“Her yerim ağrıyor”

Adet Dönemindeki Ruhsal Sorunlar (Premenstrüel Disforik Bozukluk) Nedir?

Kadınlarda her ayın yaklaşık dörtte birini kapsayan, adet döneminden önce ve adet dönemi sırasında görülen ve bazı duygusal, davranışsal ve somatik (fiziksel) semptomları kapsayan dönemler ‘Adet Dönemi Ruhsal Sorunları (premenstrüel sendrom)’ olarak adlandırılır. Eğer bu dönemde yaşanılan çeşitli semptomlar günlük yaşantının gidişatını bozacak derecede ise buna premenstrüel disforik bozukluk adı verilir. Adet dönemi (Premenstrüel) semptomları ortalama olarak kadınların %70’inde görülürken, premenstrüel disforik bozukluk toplumun çok az bir kısmında görülür. Bu bozukluk, psikiyatrik tanı kitabı olan DSM-IV’te duygu-durum bozukluğu olarak kategorize edilmiştir.

Sıklık

Amerika’da, adet dönemindeki ruhsal sorunların (premenstrüel disforik bozukluğun) toplumun %2-%10’u arasında görüldüğü saptanmıştır. Orta dereceli semptomlar ise toplumun %30-%80’inde görülmüştür.
Yapılan bir çalışmada Afrikalı-Amerikan kadınlar ile beyaz kadınlar arasında eşit oranda görüldüğü saptanmıştır.
Yapılan çalışmalarda semptomların ortalama görülme yaşı 20’li yaşlar, tedavi için başvuranların yaşı ortalama 30’lu yaşlar olarak gözlemlenmiştir.
Nijerya’da yapılan bir araştırmada kadınların %7,5’inin bu dönemde işe gitmediği saptanmıştır.
İsveç’te yapılan bir çalışmada ise, kadınların %73’ünün adet öncesi semptomları olduğu ve %2’sinin bu dönemde işe gitmediği gözlemlenmiştir.
Diğer araştırmalarda bu bozukluğa sahip kişilerin birinci veya ikinci dereceden akrabalarında da duygu-durum bozukluğu olduğunu gözlemlenmiştir. Bu alanda yapılan bir diğer araştırmada, hastaların %65’inin birinci dereceden akrabalarında majör depresif bozukluk olduğu saptanmıştır.

Semptomlar

Bu sorunun, bazıları depresyon belirtilerine benzerlik gösteren ve sıklıkla karşılaştığımız semptomları aşağıda sıralanmıştır. Bu semptomlar farklı kişilerde değişen yoğunluklarda yaşanabilir.

Mutsuzluk, karamsarlık, sürekli ağlama
Ölme isteği, intihar fikirleri
Çaresizlik hissi
Anksiyete, ciddi kaygı, gerginlik
Duyguların birden/aniden değişmesi
Öfke kontrolsüzlüğü, aşırı sinirlilik, tahammülsüzlük
Daha önce yapılan aktivitelere artık ilgi duymama
Enerji yoksunluğu, sürekli yorgunluk, rehavet, bezginlik
İştah kapanması, aşırı yeme, belli başlı yiyecekleri aşerme
Uykusuzluk, aşırı uyku
Unutkanlık
Boğulma hissi, kontrolden çıkmış gibi hissetme
Çarpıntı, terleme, baş ağrıları, eklem ve kas ağrıları, kilo alımı, ses ve kokulara aşırı hassasiyet, aşırı şişkinlik ve göğüslerde hassasiyet gibi fiziksel belirtiler

Semptomların yaşanış sıklığı ve yoğunluğu, kişinin iş yaşamı ve özel hayatındaki ilişkilerin bozulmasına yol açıyorsa premenstrüel disforik bozukluk tanısından şüphelenmek gerekir.

Ruhsal Sorunlar ve Sosyal Boyut

Adet dönemindeki kişiler şiddetli bir depresyona girebilir, bazen hiç evden çıkmayabilirler. Bu kişiler bu dönemde yaşadıkları sıkıntı nedeniyle işe gidemez hale gelebilirler veya işte yeteri kadar verim gösteremezler. Kişilerin akademik performansları düşme eğilimine girer. Uzun süren sinirlilik halleri ve/veya öfke patlamaları nedeniyle kişiler arası çatışma yaşama ihtimalleri artar, dolayısıyla sosyal ilişkileri ve işyerindeki ilişkileri ciddi anlamda bozulabilir.

Topluma Olan Maliyeti

Bu bozukluğa sahip olan kişiler işyerlerinde çok fazla devamsızlık yaparlar bu da işyerinin o dönemde yeteri kadar verimli olmamasına sebep olur. Bu dönemde yapılan ilaç masrafları kişinin maddi durumunu ciddi boyutta etkiler. Aynı zamanda evden çıkmama ve sürekli yemek yeme de kişilerin maddi durumunun kötüleşmesine sebep olur. Bütün bu etkiler bireysel maddi sıkıntılara yol açtığı gibi, ailevi ve toplumsal seviyede de maddi kayıpların olmasına neden olur.

Adet Döneminde (Premenstrüel Dönem) İlişkiler ve İletişim

Bu dönemde gerçekleşen yoğun hormonal değişiklikler sebebiyle kadınlar bazen aşırı duygusal, bazen aşırı öfkeli, bazen ise aşırı kaygılı hissederler ve bu duygu halleri davranışlarına da yansıyabilir. Bu sebeple, bu dönemde dikkat edilmesi gereken en hassas konulardan biri de ilişkilerdir. Erkekler bu dönemlerde kadınların hormon seviyelerinde oluşan değişikliklerden haberdar olmadıklarından kadınların aşırı duygusallığını ve sürekli değişen ruh hallerini yanlış yorumlayabilirler. Bu konu ile ilgili bilgi eksikliği yanlış değerlendirmelere yol açabildiğinden kadınların bu dönemlerinde ilişkilerinin yıpranma olasılığı oldukça yüksektir.

Kadın, içsel değişikliklerin yanı sıra bu dönemde bazı fiziksel değişikliklere de uğrar. Vücut su toplar ve şişer. Yüzde ve vücutta akneler oluşur. Bazen aşırı terleme de görülebilir. Hem değişen hormon seviyeleri hem de fiziksel özellikler sebebiyle kadın normalde olduğundan daha kötü bir görünüşe sahip olduğuna inanır ve kendini değersiz hissetmeye başlar.

İlişkilerde yaşanan sorunlar ve kadının kendi hakkındaki olumsuz algıları birleşince depresyona kadar varabilecek durumlar ortaya çıkabilir.

Eşlere Öneriler – Zihinsel Notlar

Erkeklerin kadınların bu dönemde oluşan değişken ruh hallerine ayak uydurmalarını sağlayacak basit fakat önemli bazı ipuçları vardır:

Eşiniz veya partnerinizin o dönemde yapmaktan ve yemekten hoşlandıkları şeyleri kendinize hatırlatın.
Partnerinizin o dönemde canının neler çektiğini gözlemlemek çok önemlidir. Hem onu düşündüğünüzü göstermiş olursunuz, hem de onun olumsuz ruh halini bir miktar yumuşatmış olursunuz.
Kadınlar adet öncesi dönemde enerji düşüklüğü yaşayabilirler. Bu sebeple, bir gün evi düzenleyerek veya ona bir gece yemek yaparak onu şaşırtabilir ve mutlu edebilirsiniz.
Bu dönemde iken vücutta şişkinlikle olabilmektedir. Adet süresi boyunca giydikleri ile ve fiziksel özellikleri ile ilgili espri dahi yapmamaya özen gösterin. Bunun yerine abartılı olmayan ve gerçekçi iltifatlar işe yarar.

Kadınlar İçin Adet Dönemi (Premenstrüel) İle İlgili Öneriler

- Kafein ve alkol tüketmeyin
- Az ve sık yiyin
- Portakal, elma, armut, lahana, kuru fasulye, nohut, karnabahar gibi şişkinliğe sebep olacak gıdalardan kaçının
- Yürüyüş yapın

Tedavi Yaklaşımları

Bu sendromun sebebi her ne kadar hormonal olsa da, aşırı duygusal ve davranışsal sorunlar uzun dönemler boyunca sürebildiğinden ve/veya bu sıkıntılı dönemler her periyotta tekrarlama eğiliminde olduğundan, tedavisi psikiyatrik ve psikolojik yaklaşımları gerektirir. En etkili ilaçlar antidepresanlardır. Beraberinde kalsiyum, magnezyum, A, E ve B6 vitamin takviyesi yapılabilir. Adet dönemi sendromun tedavisi adet döneminde başlayıp biten bir süreç değildir. Bu bozukluk için hem ilaç tedavisi hem de psikoterapi daha kalıcı çözümler sunar.

Psikoterapi sürecinde önemli husus, kadınların bu dönemde geliştirdikleri kalıplaşmış bazı olumsuz düşüncelere duyarsızlaşma yapmaktır. EMDR yöntemi ile bu konuda oldukça iyi sonuçlar alınmaktadır.
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
49
Premenstruel Sendrom

Premenstruel sendrom (PMS) kadınlarda adet öncesi dönemde başlayan ruhsal ya da fiziksel birtakım belirtiler topluluğunu ifade eden bir terimdir. Bu belirtiler genellikle adetin başlamasına bir hafta ortaya çıkar ve adet görülmesiyle birlikte birkaç günde kaybolurlar. Kadın doğası oldukça karmaşıktır. Kadının doğasını anlayabilmek için PMS'nin ne olduğu toplumun her bireyi tarafından bilinmelidir. Özellikle işverenlerin ve eşlerin iletişimde oldukları kadınla ilişkilerinin sağlıklı bir şekilde yürüyebilmesi için bu konu hakkında mutlaka bilgi sahibi olmaları gerekir.

PMS ne sıklıkta görülür?
Aslında her kadında adet öncesi dönemde bazı belirtiler ortaya çıkar. Bu belirtilerin amacı kadının adet olacağından haberdar edilmesi ve böylece hazırlıksız yakalanmasının engellenmesidir. Bu belirtiler kadınların yarısından daha azında rahatsız edici, ancak dayanabilecek şiddette olurken, %5 kadın oldukça şiddetli belirtiler hisseder. Burada premenstruel belirtiler ile premenstruel sendrom arasındaki ayrımı yapmak önemlidir. PMS kadının yaşantısını derinden etkileyen sosyal bir durum olarak kabul edilebilir: Amerika'da yapılan bir istatistiksel çalışma bu ülkede kadınların adet öncesi dönemlerinde daha fazla suç işlediklerini ortaya koymaktadır. Aynı raporda tıbbi ya da psikiyatrik bir hastalık nedeniyle hastaneye yatırılan, intihara teşebbüs eden kadınların, çocuklarını normalde önemsenmeyecek ufak bazı şikayetler nedeniyle doktora götüren kadınların önemli bir kısmının adet öncesine yakın günlerde oldukları görülmektedir.

PMS kimlerde görülür?
PMS ergenlik döneminden önce ve menopozda çok ender görülür ve bir doğurganlık çağı hastalığıdır. Sıklıkla 30-45 yaş arası kadınlarda gözlenir. Ailevi bir eğilim sözkonusu olmasına karşın, sosyal sınıf ve ırksal farklılıklar göstermez. Doğum kontrol hapı kullananlarda belirtiler şiddetlenebilir.

PMS neden olur?

PMS'nin nedeni tam olarak belli değildir. Mineral yetersizliği (magnezyum, çinko), vitamin yetersizliği (A, B vitaminleri), hormonal dengesizlik (progesteron yetmezliği), vücutta aşırı sıvı tutulumu, prostaglandin ve nörotransmitter dengesizliği ve psikosomatik nedenler üzerinde durulmaktadır.

PMS'nin belirtileri nelerdir?
PMS en ağır şeklinde tüm vücut sistemlerini etkileyebilir ve bu durumda her organa ait belirtiler meydana gelebilir. PMS belirtileri hafif adet öncesi belirtileri şeklinde olabilir, doktora başvuracak kadar, ancak dayanılabilir şiddette olabilir ve iş kaybına, sosyal ilişkilerde sorunlara, kişide depresyona yolaçacak kadar şiddetli olabilir. PMS'nin ruhsal belirtileri depresyon, yorgunluk hissi, aşırı uyuma, çevreye ilginin azalması, duygu durumunda dalgalanmalar, sinirlilik, gerginlik, asabileşme şeklinde olabilir. Memelerin dolgunlaşması, büyümesi ve ileri derecede hassaslaşması şeklinde meme belirtileri olabilir. Vücutta ödemlere (şişmeler), 1.5 kilogramdan fazla ağırlık artışına, karında şişkinliğe ve elbiselerin dar gelmesine yolaçan sıvı tutulumu ortaya çıkabilir. Başağrısı, bulantı-kusma, kabızlık, ishal, iştah artışı, aşırı susama, alkole tahammülsüzlük, cinsel istek artışı, akne (sivilce) ortaya çıkması diğer sık gözlenen belirtilerdir.

PMS tanısı nasıl konur?
PMS tanısı koymak kolay değildir.Adet öncesi dönemde bazı belirtilerle başvuran her kadına PMS tanısı koymak, kadının gereksiz yere bazı tedavilere ve bunların yanetkilerine maruz kalması anlamına geleceğinden ancak belli bazı kriterleri taşıyanlara PMS tanısı konur. PMS tanısı koymak için aşağıdakilerin mutlaka varolması gerekir:

1- Belirtiler düzenli olarak ortaya çıkmalı ve kaybolmalıdır: siklusun ikinci yarısında ortaya çıkan belirtilerin şiddeti giderek artar.
2- Adet görüldükten sonra belirtiler üç gün içinde kaybolmalıdır.

3- Her ayki siklus döneminde en az 10 gün süren belirtisiz bir dönem varolmalıdır.

4- Belirtiler arka arkaya en az üç siklusta görülmüş olmalıdır.

5- Belirtiler iş yaşamı, sosyal yaşamı ve kişisel ruhsal dengeyi etkileyecek kadar şiddetli olmalıdır (Tüm premenstruel belirtiler sendrom değildir!)

Kadınlar PMS tanısını genellikle kendi kendilerine koyarak doktora başvururlar. Ancak bu kadınların yarısında gerçekte abartılı premenstruel belirtiler söz konusudur, ya da başka bir hastalık vardır. Tedavinin doğru bir şekilde verilebilmesi için komple bir jinekolojik sorgulama ve muayene yapılmalı, bazı destekleyici laboratuar tetkikleriyle tanıya gidilmelidir.

PMS nasıl tedavi edilir?

Belirtileri hafif ya da orta şiddette olan hastalar ilaç tedavisi dışında alınabilecek önlemlerden iyi fayda görebilirler. PMS nedeniyle kadın günlük işlerini yapamayacak duruma gelmişse, sosyal ilişkilerinde problemler ortaya çıkıyorsa, intihar girişimi, açık saldırganlık gibi psikiyatrik belirtiler ortaya çıkıyorsa ilaçla tedavi uygulanır.

İlaç dışı tedavi yöntemleri:

Kadının durumu hakkında bilgilenmesi: PMS'li olan kadının "aklını kaçırmadığını" bilmesi önemlidir. Belirtilerin giderek kötüleşmeyeceğini, aksine yaşı ilerledikçe azalacağını, olayın hormonlara karşı dokuların bir tür hassas cevabı olduğunu, birçok kadında bu belirtilerin olduğunu ve tedavisi olan bir hastalık olduğunu bilmesi önemlidir.

Gıdalar: Kafein (kahve, çay, çikolata, kola ve bazı ağrıkesicilerde bulunur) PMS'ye bağlı başağrılarının ve meme ağrılarının kötüleşmesine neden olabilir. PMS'li kadınlar siklusun ikinci yarısında (yumurtlama sonrasında) alkole karşı aşırı duyarlılık geliştiğinden bu günlerde alkol alınması PMS belirtilerinin artmasına neden olabilir.

Egzersiz: Düzenli egzersiz PMS belirtilerini hafiflettir. Muhtemelen bu durum egzersizin beyin endorfin seviyesini artırıcı özelliğine bağlıdır. (endorfin vücuttan salgılanan "morfin"dir ve rahatlatıcı, gevşetici özellikleri vardır). Haftada en az üç kere yirmişer dakikalık egzersizlerin düzenli olarak sürdürülmesi mutlaka fayda verir.

Yaşam stresinin azaltılması: Gevşeme teknikleri (meditasyon gibi) ve yoga, biofeedback gibi yöntemler faydalıdır. Bunun dışında kadının yaşamından stresi uzaklaştırmak için bilinçli ve istekli olması çok önemlidir. Eşten ayrılma, iş değiştirme gibi stres veren durumlarda psikiyatrik danışmaya başvurmak çok faydalı olabilir.

İlaçla tedavi yöntemleri:

Yukarıdaki önlemler yetersiz olduğunda veya baştan beri şiddetli seyreden PMS durumlarında ilaçla tedavi yapılır.

Doğum kontrol hapları: Bu ilaçlar özellikle beraberinde regl düzensizliği ve dismenore (adet sancısı) olan PMS hastalarında fayda gösterir. Ancak bazı kadınlarda doğum kontrol hapı kullanımı PMS'nin ruhsal belirtilerini şiddetlendirebilmektedir.

Ağrı kesici-iltihap giderici ilaçlar: belirtiler başlar başlamaz düzenli olarak alındığında ve adetin ikinci-üçüncü gününe kadar kullanıldığında bu ilaçlar özellikle PMS ile beraber adet sancısı gibi ek belirtileri olan kadınlarda faydalı olabilmektedir.

GnRH analogları: bu hormon ilaçları yumurtalıkları tamamen susturarak östrojen ve progestron salgısını sıfırlayan ilaçlardır. Dikkatli bir değerlendirme sonrası mutlaka doktor kontrolünde kullanılmaları gerekir. Uzun süre kullanıldıklarında kemik erimesi gibi ciddi sonuçlar doğurabileceklerinden tedavi süresi uzayacaksa beraberinde östrojen takviyesi yapılır.

Histerektomi (rahimin alınması): PMS'de tüm yöntemler başarısız kalındığında yumurtalıklarla beraber rahim ameliyatla çıkarılır. Ancak günümüzdeki etkili ilaçlar sayesinde giderek az uygulanan bir tedavi biçimi haline gelmiştir.

Ödem (şişmeleri olanlar) için tedavi: Nikotin ADH (vücutta su tutan hormon) salgısını uyardığı için sigara azaltılmalı, en iyisi bırakılmalıdır. Sol tarafa yatılarak uyunması genel vücut ödemi olanlarda faydalıdır. Ödem tedavisinde bazı idrar söktürücüler fayda verebilirler.

Mastalji (meme hassasiyeti) için tedavi: PMS'li hastalarda mastalji tanısı konurken fibrokistik hastalık gibi diğer meme ağrısı nedenlerinin ortaya çıkarılması için komple bir meme muayenesi yapılmalıdır. Mastalji tedavisinde memeleri alttan iyi destekleyen bir sütyenin gece gündüz kullanılması, kafein alımının kısıtlanması, sigara içilmemesi çoğu hasta için yeterli olur. Gıdalarda yağın azaltılması, diüretikler ve A, B, E vitamini kullanımı da bazı hastalarda olumlu sonuçlar verir. Gerekli durumlarda danazol ve bromokriptin gibi ilaçlar da kullanılabilir.

Ruhsal belirtiler için tedavi:
Ruhsal belirtiler basit duygusal dalgalanmalar şeklinde olabileceği gibi, ağır depresyon şeklinde de ortaya çıkabilir. Tedavide antidepresan ilaçlar ve gerekli durumlarda psikiyatrik değerlendirme sonucuna göre daha farklı ilaçlar kullanılabilir.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst