Akreple Yelkovan

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,506
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Öykünün Adı: AKREPLE YELKOVAN

Yazar: SEVGİ ÜNAL

Yazarın Özgeçmişi:

19.07.1957 İstanbul doğumluyum. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik
mezunuyum. Emekliyim. Üç oğlum var. Yazarlık atölyelerine devam
ediyorum. Çeşitli dergilerde hikayelerim yayınlanıyor. Engelliler
konusunda çok hassasım. Ailem evlenmeme itiraz ettiği halde onları
dinlemeyerek evlendim. Engelli olan eşimle otuz iki yıl evli kaldım.
Onun engelli olması, tahmin ettiğim gibi evliliğimizde hiçbir zaman sorun
yaratmadı.


AKREPLE YELKOVAN adlı öyküden kısa bir bölüm:

Bu akreple yelkovan, geceye aşık; eminim. Her biri birbirine nispet yaparcasına sarılıp bırakmıyor onu. Gözkapaklarımla da gizli bir işbirliği içindeler. Ben anlamaz mıyım? Yalnızlığım tavan yapmış kimin umurunda? Onlara aldırmadığımı kanıtlamak için girdiğim internet sitesinde, arkadaşlarımın arkadaş listelerini gözden geçiriyorum. Bir resim... Beni alıp yıllar öncesine götüren. Hemen koşuyorum albüm sayfalarının derinliklerinde kaybolmaya. İlkokul resimlerime ulaşana dek telaş içindeyim. Yanılmamışım. Bu o! Serpil işte! İnsan büyüyünce biraz olsun değişmez mi? Yalnız şimdi iki soyadı var. Hiç düşünmeden yaptığım arkadaşlık teklifini kabul ediyor. Yazışmaya başlıyoruz. Evlenmiş, çocuğu yokmuş. Şu sıralar ev hanımıymış. Beni soruyor. "Kronik bekarım" diyorum. Ne var? Ne yok? Neler yapıyorsun? Neredesin? İşlerimiz, çevrelerimiz derken vaktin nasıl geçtiğini anlamıyoruz. Sabahın ilk ışıklarını karşılayan günden iki saat çalmak üzere yatağıma yattığımda iyi ki ona rastladım diye geçiriyorum içimden. Anılara sırtını dayamış bunca hüsran, bunca içe kapanıklık sona erer mi ümidi zihnimi yalayıp geçiyor nedense. Hatıralarımla rutin uyku öncesi hesaplaşmamı yapmadan yastığımla bütünleşiveriyorum bu kez.
Ertesi akşam yine onunla internette karşılaşıp konuşmaya başlıyoruz. Biyolog olduğunu, işinden memnun olmadığı için ayrıldığını söylüyor. Neyse ki benim öyle bir sorunum yok. Amirlerim çok anlayışlı. İşimdeki huzurumla, evdeki yalnızlığım öyle tezat ki. Bir ara bakıyorum magazine dalmışız. Oradan dizilere atlamışız. Siyasi konuşmalar zaten olmazsa olmazımız. Bir anda İstiklal Caddesi'ndeki yürüyüşün ortasında buluyorum kendimi. Bu kız, insanın ömrüne ömür katar diye düşünmeden yapamıyorum. Sıkı bir kadın hakları koruyucusuymuş. Şiddeti protesto eden yürüyüşlere sık sık katılırmış. Konuya çok duyarlı olduğumdan "seninle ben de geleyim" diyorum ama şimdiler de biraz ara verdiğini söylüyor. Maaşların azlığı, geçim sıkıntısı da genellikle değindiğimiz konular arasında. Duyan da dokuz çocukla ortada kaldığımızı zanneder. Birbirini takip eden akşamlar, geceler boyu devam ediyor sohbetimiz. Yavaş yavaş buluşma saati belirleniyor aramızda bizden habersiz. Hayret ettiğim şey: bu kadar konuyu nereden bulduğumuz. Eşi yurt dışındaymış. Böylece günlerdir zihnimi meşgul eden soru çözümleniyor: Evli biri nasıl olur da bu kadar saatini ekran karşısında başkası ile geçirebilir? Merakımın cevabını almak beni rahatlatıyor. En son görüşmemizde,
- Kamera açalım mı?
- Ne gerek var? Ne güzel yazışıyoruz.
- Olsun, daha iyi olur. Hem yazmaktan kurtuluruz hem de birbirimizin sesini duyarız.
- Tamam, ama yarın akşama… DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
 
Tekerlekli Sandalye
Üst