Ara güler/babilden sonra yaşayacağiz/bir tuhaf vuruşlar adli öykü irdelemesi

akanyildiz

Üye
Üye
Katılım
Ara 18, 2011
Mesajlar
49
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
BİR TUHAF VURUŞLAR

Ara Güler, "Bir Tuhaf Vuruşlar" adlı öyküsünde objektifini sıradan insanların yaşamına çevirir. Öyküde, baba ocağından uzaklaşıp köyden kente gelen, alışageldiği bir yaşamdan kopup kentte gereksinimlerini karşılamayan, karın tokluğuna çalışmak zorunda kalan, maddi ve tinsel destekten yoksun, modern dünyanın içinde var olma mücadelesi veren bir insanın dramını anlatılmaktadır. Karakterimizin adı yoktur. Ara Güler, modern dünyanın içine sıkışmış kalan, sınırlı saatlerle tutsaklaşan insanın içine düştüğü durumu gerçekçi bir tutumla anlatır.

ÖYKÜNÜN KONUSU:
Öykü, üçüncü tekil anlatımla yazılmış olup tekil örgeyle başlamaktadır. Bir adam, Erico Bar adlı bir meyhaneye girip oturur. Duvardaki sarkaçlı saatin vuruşlarını sayar. Savaştan önce de bu meyhaneye çok gelmiştir. Ancak, savaş ilan edildiği gün, duvardaki saatin ayrımına varır. Sınırlı zaman dilimleri, savaşın yıkıcılığı ya da ölümle yaşamın kesiştiği noktadır. On yıl önceki savaşın korkunçluğunu düşünür. Savaş kararlarını liderler vermektedir. Karakterimiz savaşı anlamsız bulur. Ama savaşa katılıp katılmamak karakterimizin isteğine bağlı değildir. Savaş meydanına çıktığında ya öldürecek ya da öldürüleceksindir.

Bir yanda uygarlıkları yok eden, milyonlarca insanın kaybına yol açan, emperyalist ülkeleri zenginleştiren savaş… Öte yanda, ülkemizdeki gibi her erkeğin savaş anında askerliğe çağrılması… Yazar, karakterimiz üzerinden savaşa karşı eleştirel bir tutum sergiler.

O günden bu güne hiçbir şey değişmemiştir meyhanede. Karakterimiz savaşın ilan edildiği günlerde yaşamı kapkara görmesine karşın bugün öyle değildir. Çünkü artık zengindir. O arada içkisini yudumlarken saat sarkacının garip vuruşlarla işlediğini düşünür. Kadifeli kadına gözleri takılır. Eski günlerdeki gibi yoksul değildir. Kadifeli kadınla yatabileceğini içinden geçirir.

Öyküde görünenin yanında görünmeyen savaş vardır bir de. Bu da yaşama savaşıdır. İsimsiz karakterimiz köyünden kente geleli on yıldan fazla olmuştur. Köyündeki ailesine para gönderecek durumu yoktur. Köyden kente geldiği için pişmanlık duyar. Çünkü, köyde dakikalar sınırlı değildir. Köyünden ayrılmasaydı, tüm bu yaşadıkları başına gelmeyecektir. Yaşamı saatlerle sınırlı olmayacaktır. Tarlasını sürecek, hayvanlarıyla ilgilenecek, kendi kendine yaşayıp gidecektir. Kentte karın tokluğuna çalışan milyonlarca emekçiden biridir.

Öykünün ilerleyen bölümlerinde karakterimizin nasıl zengin olduğunu anlarız. Patronu borçluların çeklerini tahsil etmesini ister. Karakterimiz, yaşamını yoksulluk içinde geçirirken paranın gücüne karşı koyamaz. Bir anlık bir istekle tahsil ettiği paraları cebine indirir. Paraları alıp ortadan kaybolur. Açıktan para çıkarttığını düşünse de, yaptığının hırsızlık olduğunun bilincedir. Geriye dönüp çaldığı paraları patrona vermeyi düşünür. Ancak, aradan bir gün geçmiştir. Arandığından emindir. Bu düşüncesinden cayar.

Yazar, burada parasızlıktan dolayı tasarımlarını gerçekleştiremeyen öykü karakterinin içine düştüğü dramı göstermektedir. Para, gereksinimlerimizi karşılayan bir araçtır. Ancak, o gereksinimlerimizi karşılayamadığımızda bireylerin bozulmasına yol açar. Para, insanı kendi nitelikleriyle çelişen bir duruma düşürür.

Karakterimizin bilinci sürekli saat gibi devinim içindedir. Yaşam gibi… Gerçekten de, yaşamın akışı içinde kimileyin zamanın nasıl geçtiğinin ayrımına varmayız. En çok, mutsuz olduğumuz anlarda, “zamana dur” diyebilmek isteriz. Tıpkı karakterimiz gibi. O da sarkaçlı saat gibi dakikaları saymaktadır. Yakalanma korkusu içindedir. Sıkıntılıdır. Durmadan içmektedir. Ne yapacağı konusunda kararsızdır. Sınırlı saatlerle zengin olunamayacağını aklından geçirir. Sınırlı saatler, savaş zamanında kalmıştır. Paranın savaşla ilgisi yoktur. Peki, o zaman sınırlı zamanlar neden savaşı anımsatmaktadır karakterimize? Ona göre, para yalnızca karşısındaki kadınla ilgilidir. Kadifeli kadınla içmeye başlarlar. Adam, kadına sarkaçlı saatin tuhaf vuruşları olduğunu söyler.

Bu arada polisler gelir. İçtiği içkilerin parasını ödeyemeden karakterimiz götürülür. Kadifeli kadın, geceyi boş geçirdiği için hayıflanır. Henüz mesaisi dolmamıştır. Saatin bir olmasını beklemektedir. Sigara almak için çantasını açar. Çantasında bir deste para durmaktadır. Kadifeli kadın, sarkaçlı saatin vuruşlarını izler. Saat birdir.

Öykünün sonunda, karakterimizin borcunu kadifeli kadının ödemek istemesi, garsonun başka müşterilerden çıkarırız demesi, insanlar arasındaki dayanışmayı göstermektedir. Karakterimizin kadifeli kadının çantasına gizlice bırakması insani değerlerin yok olmadığının göstermektedir. Yazar, insandan umudu kesmemiştir.

KURGU: Öykü, klasik bir öykü değildir. Zaman sürekli ileriye doğru akıp gitmez. Karakterimizin bilinci türlü nesnelerle geçmişe gider. Şimdiki zaman ve geçmiş ve gelecek iç içedir.

ÇATIŞKI: Nesnel bir çatışkı vardır. Karakterimiz, parasızlıktan dolayı hırsızlık yapar. Bunun sonucunda yaşadığı çatışkılar, şöyle açıklanabilir.
Karakterimiz, bu hırsızlığı planlayarak yapmamıştır. Bir anlık bir istekle paraları cebine indirip ortadan kaybolmuştur. Bu nedenle, sürekli yakalanma korkusu içindedir. Kaygılı ve sıkıntılıdır. Aklı hep geçen zamandadır. Kendi kendine sürekli gel-gitler yaşar. On yıldan fazladır gelmediği meyhaneye gelir. Sınırlı zamanlar, on yıl önce ilan edilen savaşır anımsatır. O günlerde yaşamı kapkara görmesine karşın, bugün öyle değildir. Çünkü, artık zengindir. Bütün tasarılarını gerçekleştirebilecektir. Meyhaneye gelmekle onca yıl sonra kimsenin tanımayacağını düşünse de, yakalanma korkusu peşini bırakmaz.
Bu arada kendi kendine bir sürü yalan söyler. Para çalmasını meşrulaştırmaya çalışır. Her gün bu kentte neler olmaktadır? Kendisinin yaptığı da onlardan biridir. Açıktan para çıkarttığını düşünse de, yaptığının hırsızlık olduğunun bilincedir. Bir ara geriye dönüp çaldığı paraları patrona vermeyi düşünür. Ancak, hem işten kovulacağı hem de karakolluk olacağı için bu düşüncesinden cayar. Bir suç işlemiştir. Her ne kadar zengin olduğunu kendi kendine söylese de, er geç yakalanacaktır. Sınırlı zamanlar, kendi sonunu göstermektedir. Bu arada bilinci sürekli devinim içindedir. Köyündeki ailesini, köy yaşantısını, köyden kente gelmekle hata yaptığını düşünür. Köyde kalıp köy yaşantısını sürdürseydi daha özgür ve mutlu olacaktır. Patrondan korkmayacak, yaşamı saatlerle sınırlı olmayacaktır.
Yazar, kapitalist düzende çalışma yaşamında insanın kuşatılmışlığını sınırlı saatlerle vermektedir öyküde.

NESNELERİN BİRLİĞİ: Saat, para, kadifeli kadın.
Öyküde nesnelerin kullanımı nedensiz değildir. Sarkaçlı saat, şimdiki zamanın göstergesi olmasına karşılık, geçmişin ve geleceğin de göstergesidir. Karakterimiz saatle birlikte on yıl önceki savaşı anımsar. Böylece saatle geçmiş gösterilir. Aynı zamanda saat geleceğin de göstergesidir. Çünkü, karakterimiz bir suç işlediğinin bilincindedir. Saat dolayısıyla zaman aktığı için yakalanma kaygısı taşımaktadır.
Yazar, saatlerin ilerlemesiyle karakterin tinsel dünyasında bir paralellik kurar. Saniyeler dakikaları kovalamakta, zaman ilerlemektedir. Karakterimizin iç dünyasında da bir kovalamaca vardır. Sürekli gel gitler yaşar. Kendi kendisiyle savaşır. Dakikalar birbirini iterken, yakalanma kaygısı içini kemirmektedir. Zamana karşı savaşamayacağını bilincine çıkarmak istemez. Bu nedenle, saat vuruşlarını tuhaf olarak nitelendirir. Yaşam, bir var olma savaşımıdır. Bir de böyle bir savaş vardır.
Yazar, paranın kapitalizmde bir erk olduğunu yine karakterimiz üzerinden gösterir. Karakterimiz, paraları çalarak kendini güçlü duyumsamaktadır. Dahası, parayla bir kadının cinselliği satın alabileceğini düşünür. Kadın bedeni, tüketim nesnesi olmuştur. Madalyonun öbür yüzünde ise, bedeni satarak geçimini sağlayan kadınların içinde bulunduğu durum, kadifeli kadınla gösterilmektedir. Kadifeli kadının, fahişeliği isteyerek yapmak istememesi yine sınırlı saatlerle aktarılır. Sınırlı saatler, özgür olmadığının bir göstergesidir. Kadının bedeni de, patronunca sömürülmektedir. Öykünün sonunda parayla insani değerlerin yok olmadığı da gösterilir.
Kadifeli kadının güzelliği karakterimizi etkiler. Köyde onun gibi kadın yoktur. Böylece kadifeli kadınla birlikte karakterimizin bilinci köye doğru akar.

GÜDÜCÜ MOTİF: Sınırlı saatler, karakterimizin bilincini savaşın korkunçluğu ve yıkıcılığına götürür. Bu arada paraları okşamasıyla birdenbire yine savaş aklına gelir. Daha sonra savaşın parayla ilgisi olmadığını, kadifeli kadınla ilgisi olabileceğini, köye para göndermediğini düşünür. Köyü anımsar.

İZLEK: Kapitalist düzende insan özgür değildir. Sömüren ve sömürülen iki karşıt sınıf olduğu sürece insan, ekonomik koşullardan kötülük yapmaya sürüklenebilir.

İRDELEYEN VE YAZAN: SATI İLEN
 
Tekerlekli Sandalye
Üst