Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Yakar her insanın içini hayat. Acıyla vurur hayat daha çok. Dağlar ve deler acı. En büyük silahıdır acı, hayatın. Hayal kırıklıkları, pişmanlıklarda silah arkadaşları.
Acı yakar. Ve en çok da düştüğü yeri yakar.
İsyankardır acı, anarşisttir. Kural, yasa, gelenek tanımaz.
Su bile uyur, ama acı asla, hep tetiktedir o.
İyi bir stratejisttir acı. Belki bunun içindir ki, bazen en güçlü yanlarına saldırır insanın. Acı şaşırtır, serseme çeviri insanı.
Su katılmamış bir korkağa çevirir güçsüz insanı. Yere serer ve başınızda nöbete yatar. İzin vermek istemez ayağa kalkmanıza.
Zamanı, mekanı yoktur acının. Davetsiz bir konuk gibi bir anda girer hayatınıza ve bir daha asla ayrılmaz yanınızdan.
Olanaksızdır acıyı bal eylemek, Anadolu toprağının bağrından çıkan türkülerin dışında.
Sert bir katil gibidir acı, en küçük mutluluklara, en küçük sevinçlere bile sıkar kurşunu acımasızca.
Vicdanlara saldırı acı. İşte bunun içindir ki, vicdanının başında nöbete yatanlar tadar maalesef, en yakıcı acıları.
Sıkışan bir yüreğin derinlerde üretip üretip gözlere gönderdiği tuzlu suyu çok sever acı. Ve yalnızlığı. Yalnızlığın tanığı soğuk duvarlar ve büyük sessizliği de.
Bazen coşkun bir nehir, bazen de bir yaprağın üzerinden yere süzülmeye aday bir küçük damla gibidir acı.
En usta nişancıdan bile iyidir acı. Hedefi şaşırmaz asla ve hep on ikiden vurur.
Yıkıp geçse de insanı, iki şeye şapka çıkarmaktan edemez acı. Bir büyük yürek ve cesarettir bunlar .
Hiçbir insanı ıskalamaz acı, bulur her yüreğe sızmanın bir yolunu.
Geçmişinize tutulan ve her an gözlerinizin önündeki bir ayna gibidir acı. Baktıkça onu ve geçmişinizi görürsünüz.
Arsız, yaramaz, afacan bir çocuk gibidir acı. “Terbiye” edebilmek için onunla dost olmak ve de ruhunu anlamak zorundasınız.
Velhasıl, kendisinden çok şey öğrenebileceğimiz bir büyük düşmandır acı.
Ama onunla yüzleşmeye, onun varlığını tanımaya, onunla hesaplaşmaya hazırsanız şayet, acıyı olgunlaştırmak, çok zor da olsa mümkündür yine de. Ve de gerekli.
Yüzleşilmeyen her acının açtığı yara, bir ömür kanar çünkü..
En deli olduğum zamanlarda öğrendiğim şeylerden biri şuydu: İnsan, duvarlarla çevrili, pencereleri parmaklıklı, kapısı kilitli, delilerle dolu bir odada bulunabilirdi, hatta tek başına bir tecrit hücresine tıkılabilirdi ama içinde bulunduğu oda orası değildi aslında. insanın asıl bulunduğu oda hatıralarından, ilişkilerinden, olaylardan, bin bir çeşit görünmez güçten oluşuyordu. Bazen delüzyonlardan. bazen halüsinasyonlardan, bazen arzulardan, bazen hayallerden, umutlardan ya da hırstan, bazen öfkeden. Önemli olan, gerçek duvarların nerede olduğunun ayrımına varabilmekti...