Bazen güldüren, bazen düşündüren çoğu zaman her iki fiili de içeren karikatürler..

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
10375153_529208133899938_862556500857595004_n.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
11988458_531569876997097_8618858983932473813_n.jpg



Biz küçükken çok büyüktük. Mesela kollarımızı bir açardık, dünyayı kucaklardık. Güzeldik biz küçükken.
Sonra mı? Büyüdük. Kollarımızı açtığımızda bir kişiyi bile sığdıramayacak hale geldik. Küçülene kadar büyüdük, çok büyüdük yani. Biz olamadık bir daha. Sen, ben olduk. Büyüklük lüks değildi, zenginlik değildi. Koşa koşa büyüdük. Büyürken ne de çok küçüldük...
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
12190848_1055644671125810_4249445007719224845_n.jpg



Bir saat kitap okuyana, bir saat bisikletle gezmek bedava.

Yer: Tunceli/Ovacık Belediyesi

Bu fikri ortaya atan, uygulatan ve uygulayan herkesi ayrı ayrı tebrik ederim. Şüphesiz dünyayı güzelleştiren sizler olacaksınız.
 

unuttum.29

Moderatör
Moderatör
Katılım
Eyl 8, 2012
Mesajlar
1,068
Tepkime Puanı
98
Puanları
48
HER DOĞRU HER YERDE SÖYLENMEZ
Zamanın birinde, hali vakti yerinde bir adamın, bir oğlu varmış.
Oğlunu medreselerde okutup iyi bir makam sahibi yapmak istemiş.
Oğlu medrese çağına gelince, onu Konya’da en güzel medreseye gönderir. Oğlu bir kervanla epey bir yolculuktan sonra Konya’ya varır. Medreseye gider, kaydını yapar, okula başlar.
Amacı dört yıl okuyup bir kadı olarak mezun olmaktır.
Okulun en çalışkan öğrencisi olmayı başararak, bütün hocalarının dikkatini çeker. Fakat üç yıl dolduktan sonra, evine eönmek gitmek ister. Bir yıl daha kalmak istemez.
O zamanlar bir öğrenci isterse üç yılda mezun olabiliyordu. Daha yükseği okumak için isteyen dördüncü yılı ilaveten okumak zorundaydı.
Genç adam hocasına gider, diplomasını ister, gitmek istediğini söyler. Hocası, çalışkan ve zeki gencin bir yıl daha okuması için ısrar eder:
“Evladım, beni dinlersen bir yıl daha kal! Kadı olmak istediğini söylemiştin, ama kadı olmak isteyen birinin dört yıl okuması faydasınadır. Çünkü bu son yıl mesleki siyaset dersi göreceksin. Ve bu ders mesleğin için çok önemli...” der.
Genç kabul etmez:
”Artık memleket hasretine dayanamıyorum, diplomamı hazırlayın gideyim!” diye cevap verir.
Hocası, genci ikna edemeyeceğini anlayınca, daha fazla ısrar etmeden diplomasını hazırlatır, verir.
Genç adam, hocalarıyla, arkadaşlarıyla vedalaşarak yola çıkar.
Bir Cuma sabahı, bir köyden geçerken, hem dinlenmek, hem de cumayı kılmak için köyde mola verir. Caminin şadırvanına abdestini alır, Camiye girer. Etrafına bakar, bir köşede kendine yer bulur ve oturur.
Kürsü de bir vaiz heyecanla dini nasihatler verdiğini görünce merakla vazie kulak verir, cemaatle birlikte pür dikkat vaizi dinlemeye başlar.
Vaizin söylediklerinin hemen hepsi tamamen kulaktan dolma, yalan yanlış şeyler olduğunu görünce, dayanamaz ayağa kalkar:
“Hocam, anlattığınız konu öyle değil, böyledir!” diye vaizin anlattıklarını düzeltir.
Vaiz, genç adama şöyle bir bakar, içinden:”Nerden çıktı bu adam!” diye söylenip, kafasını sağa sola sallar, konuşmasına devam eder.
Cemaat, hocalarını yalancı çıkaran gence dönüp öyle bakarla ki, nerdeyse ayaklanıp dövecekler…
Vaiz cemaati uyararak, kendisini dinlemelerini söyleyince cemaat tekrar hocalarını dinlemeye koyulur.
Vaiz başka bir konuyu anlatırken, genç yine ayağa kalkar:
”Hocam, yanlış anlatıyorsunuz. O konu öyle değil, böyledir!” der.
Hocalarını çok seven cemaat ayaklanmış, ama vaiz tekrar hepsini yerine oturtmuş:
”La havle…” çekerek anlatmaya devam etmiş.
Genç üçüncü defa, ayağa kalkmış:
” Yanlış anlatıyorsunuz, insanlara yanlış bilgiler veriyorsunuz.” Deyince hocalarını çok seven cemaat, genç adamı dışarı çıkarıyorlar. Dışarıda, iyice hırpaladıktan sonra boş çuval gibi caminin avlusuna bırakıp içeri giriyorlar.
Genç adam, bir süre sonra kendine gelir, bakar ki, bütün elbiseleri yırtılmış, her tarafı kan revan içinde…
“Ben yanlış bir şey yapmadım. Vaiz yalan yanlış vaiz veriyordu. Ve ben de bunu düzeltmek istedim. İyi ama cemaat neden beni bu hale getirdi?” diye düşünürken, hocası aklına gelir.
“Mesleki siyaset dersini de gör sonra git!” demişti.
Kalkar, zar zor atına biner, geri medreseye gider. Hocasının yanına çıkar, bir yıl daha okumak istediğini söyler.
Hocası, kabul eder ve eğitimine devam eder.
Bir yıl sonra, tekrar diploması düzenlenir verilir ve yola çıkar. Aynı köye bir cuma günü gelir. Yine içeri girer. Cemaat aynı cemaat, vaiz aynı vaiz ve yine dayanaksız bilgilerle vaaza devam ediyor.
Genç adam bu sefer hazırlıklıdır, bir yıl mesleki siyaset dersi okumuş, ne yapacağını gayet iyi biliyor.
Vaiz her yeni bir konuya girince, genç adam ayağa kalkıyor:
”Hocam ne güzel anlatıyorsunuz, ağzınızdan bal akıyor, helal olsun!” diye yüksek sesle övgüler yağdırıyor.
Vaiz genç adama bakar, tanıyacak gibi olur, ama çıkaramaz. Cemaat, hocalarına övgü yağdıran genç adama hayran hayran bakarlar.
Genç adam üçüncü bir övgüden sonra vaize yaklaşır:
”Hocam izin verirseniz yanınıza gelmek, sizin gibi mübarek bir insanın yakınında oturmak isterim!” der.
Vaiz olanların hayre alamet olmadığını hisseder. Fakat yapacağı bir şeyin olmadığını da bilir, mecburen yanında bir yer açar, genç adamı yanına oturtur.
Genç adam dizleri üzerine kalkar, bütün cemaatin kendisini göreceği bir pozisyonda, vaize son darbeyi indirmeye hazırlanır.
“Değerli hocam, ben uzak bir memleketliyim. Cumadan sonra yoluma devam edeceğim. Bir daha sizi görme imkânım olmayacak. Bu nedenle sizden bir şey isteyebilir miyim?” diye sorar.
Vaiz içinden:
”Nerden çıktı bu bela!” der, ama cemaate karşı mecburen teklifi dinler.
Bütün dikkatler, gencin üzerinde toplanır ve herkes merakla ne diyeceğini bekler…
“Hocam dediğim gibi, sizi bir daha göremeyeceğim. Sizin gibi değerli bir insanın bende bir hatırası olsun istiyorum. Şu sakalınızdan bir tel ben fakire bahşederseniz, bana dünyaları bağışlarsınız! Sakalınızdan aldığım bir kılı hep saklayacağım” der.
Vaiz artık işin çığırından çıktığını anlar ama hiçbir şey yapacak durumda olmadığını da bilir.
Kafasını uzatır, sakalından bir kıl almasını ister. Genç adam, vaizin sakalından bir kıl çekerek alır Fakat vaizin canı o kadar acır ki, gözlerinden yaş gelir.
Genç adam son darbeyi indirmek için cemaate döner:
” Ey cemaat! Böyle alim bir insanın mübarek sakalından bir kıl sahibi olmak istemez misiniz?
Bu fırsat bir daha elinize geçmez!” der.
Bunu duyan cemaat, vaizin üzerine çullanır, vaizin sakalından bir kıl almak için birbiriyle yarışırlar. Vaiz acılar içinde imdat ister ama kimsenin umrunda olmaz.
Genç adam, keyifle olayı seyreder.
Vaiz, yolunmuş tavuk gibi yüzü kan içinde cami kapısından kaçarak oradan uzaklaşır.
Genç adam, medreseye geri dönüp bir yıl daha okumanın faydasını uygulama yaparak görür.
Bu hikâyenin anafikri; her doğru her yerde söylenmez. Her mesleğin kendine has incelikleri vardır. Bu incelikleri bazen okul öğretir, bazen de hayat….
Bilal Civelek
(Not: Hikâye uzun yıllar önce bir kitaptan okumuştum. Kendime ait değildir.)
 

unuttum.29

Moderatör
Moderatör
Katılım
Eyl 8, 2012
Mesajlar
1,068
Tepkime Puanı
98
Puanları
48
Misafir odasında baca deliği olmadığı halde "Anne, sobayı bu sene misafir odasına kuralım mı?" diyen abime, "Olur, boruyu da k.......na sokarız, camdan çıkarırsın, sorun olmaz." diyen anneye,
——————————————
Kaza mahalinde elinde cep telefonuyla koşturup "112′nin numarasi neydiiiii?" diye bagıran sarışına,
——————————————–
Birbirlerine ana avrat küfür eden iki kişinin arasına girip ikisine de birer tokat atan ve "Analar kutsaldır, analara küfür etmeyin, o.çocuklari!!" diyen Karadenizli ağır abiye,
———————————————-
Annesine kızıp, buharlı ütünün içine işemeyi akıl eden! Annesini buram buram çiş kokularıyla iş yerine yollayan! Annesi; ancak arkadaşları ”acayip kokuyorsun” dediğinde işi çözen anneye ve çocuğuna,
———————————————-
Banyonun lambası yanmayınca elektrikler kesik zannedip yarım saat gelmesini bekleyen. Beklerken de canı sıkılmasın diye televizyon seyreden kişiye,
————————————————–
Ailecek televizyon izlerken üst komşu küçük oğlunu göndermiş. Çocuk, anneme ”X teyze, annem dedi ki, bari haberleri açsınlar da, biz de dinleyelim”. Biz de kırmadık, açtık. Ailecek çok iyi niyetli olduğumuzdan, televizyonları bozuk sandık. Yüksek sesten dolayı bize laf soktuklarını anlamamız çocuğun ikinci gelişinden sonra oldu. Bu olayı yaşayan aileye,
————————————————–
Lisedeki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenimiz AIDS’in açılımını yapıyor: (A)llaha (İ)syan eden (D)eyyusların (S)onu… diyen hocaya,birer alkış istiyorum:))
————————————————–


Ayrıca aşağıdakiler de birer tebrik hakediyor:

Acı Kaybımız:
3 ay önce ailemize katılan, "Necmi" ismini verdigimiz kaplumbağamız dün vefat etmiş. Aile arasında sade bir törenle evin arka bahçesine gömdük. Hayvancağız durduk yerde can verdiği için gidip, Necmi’yi aldığımız dükkanın sahibine sebebinin ne olabileceğini sorduğumuzda ”Abi onlar kış uykusuna yatar” cevabını almış bulunmaktayız. Hepimizin başı sağolsun. Bu vicdan azabıyla ben de çok yaşamam herhalde.
————————————————–
Annemin Maceraları:
Shrek’in fragmanlarını gösteren bir televizyon kanalında, el ele
tutuşmuş Shrek ve Fiona’yi gören annem, ‘Bunlar Süleyman ve Nazmiye Demirel çifti mi?’ diye sordu! Seçememiş gözleri o mesafeden.
————————————————–
Alfabe:
Ben de bu yıl okula başlayan torunum için kuvvetli bir moral alkışı istiyorum. Daha ikinci gün: ‘örrrtmenim, taa evden buraya tel çizmeye mi geldik, hep yumarlak mı yapcaz, harf felan öretmicen mi?’ deme cesaretini gösterdiği için,
————————————————–
Annem:
"Bu taraf bitti" diye CD’yi arkasına çeviren ve sonra da "CD çalar çalışmıyor!" diye feryat eden anneme alkış az geliyor!
————————————————–
Modem:
Yemek masamın üstünde duran modeme uzun uzun bakan anneanem "Bu ne?" diye sordu. Ben de kolay anlasın diye "Hani benim bilgisayarım var ya, onunla internete giriyorum. İşte internete girmek için o kutu zorunlu" diye uzun uzun açıkladım. Anneannem dinledi beni ve "Yani modem bu" dedi ve konu kapandi…
————————————————–
Yaz Okulu:
Bir alkış da annesine yaz okulunu kazandığı müjdesini veren üniversite ögrencisine gelsin. Bu yaratıcılıga şapka çıkarılır.
————————————————–
Beyin Göçü:
Tikky olduğu her halinden belli olan kızımız Beşiktaş-Taksim
midibüsünde yanındakı arkadaşına dert yanmaktadır. ”Şekerim dördüncü kez girdim ÖSS’ye, ama yine kazanamadım, gidicem sonunda Amerika’ya o olucak. Böyle böyle beyin göçü oluyor işteeaa!” Sen git, masrafları ben karşılıyorum.
————————————————–
Alman Yazar:
Bir alkış da lisede edebiyat dersinde okuduğu şiir bitince sınıfa dönüp "Bu şiiri ünlü Alman yazar Goethe yazmıştır" diyen hocaya, "Niye, kağıt bulamamış mı?" cevabını veren arkadaşa gonderelim.
————————————————–
Düz Mantık:
Eğer bir sokakta yürüyorsanız ve camında ”Bu ev kiralıktır” yazılı bir evin yanından geçip birkaç adım sonra önüne geldiğiniz bir başka evin camında ”Bu da” yazısını görürseniz, bilin ki Trabzon’dasınız.
————————————————–
İngilizce Yazılısı:
Bir alkış da İngilizce sınavında "Nice …….." şeklindeki boşluğu
"Nice mutlu yıllara!" biçiminde dolduran, dahi mi yoksa aptal mı olduğunu henüz anlayamadığımız öğrencime istiyorum.
————————————————–
Hugo’lar Beşledi:
Bir alkış da lisede edebiyat kitabından bir metni tüm sınıfa sesli olarak okurken V. Hugo’ya "Beşinci Hugo" diyen arkadaşımıza gelsin.
————————————————–
Ne Zaman?
Kardeşim karne almıştı; fakat birçok zayıf notu vardı. Annem, babamla beni kenara çekip uyarıları sıralıyordu: "Sakın çocuğun moralini bozmayın, sakın kötü bir şey söylemeyin" uyarılar özellikle babama yönelikti: "Hele de sen, sakın çocuğun gururunu kırma". Babam daha fazla dayanamadı ve sordu: "Karne için ne zaman özür dileyeceğiz?"
————————————————–
Havale:
Bankada gişenin önünde işlemimin yapılmasını bekliyorum. Yanımdaki gişede işlem yaptıran yaşlı teyzeye, işlemini yapan kadın soruyor: "Parayı kim alacak teyze? Alıcısına ne yazalım?" Teyzem cevap veriyor: "Bu paranın hayrını görme inşallah yazalim" evladım.
————————————————–
Lamba:
Dün gece evime giderken yolun tenhalığından olsa gerek kırmızı ışıkta geçtim. Ardından yurdum polisine alkışı hak ettiricek anons: "Bacım o geçtiğin gece lambası değildi; çek sağa".
————————————————–
Hacim nedir?
Öğretmen bir arkadaşımdan naklen: 5. Sınıfların Fen Bilgisi sınavının 2. sorusu: "Hacim nedir? Bir örnek vererek açıklayınız". Öğrencimizden gelen cevap: "Hacdan gelenlere hacim denir. Örnek: Nasılsın hacim?".
 

unuttum.29

Moderatör
Moderatör
Katılım
Eyl 8, 2012
Mesajlar
1,068
Tepkime Puanı
98
Puanları
48
11178254_880510888678938_2924821230983461264_n.jpg
 
Tekerlekli Sandalye
Üst