Birlikte Yürümek

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,507
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
BİRLİKTE YÜRÜMEK

Hışımla bastı telefonun kırmızı tuşuna. Aynı dili konuştuğu fakat bir yol tarifi yaparken bile anlaşamadığı bir insana canın değerini nasıl anlatabilirdi ki? Karşıdakinin dinleme ve anlama ile ilgili ciddi bir özrü vardı. Genellikle okul yüzü görmemiş, cahil insanlara mal edilen bu özelliğin, bir okumuşta karşısındakini nasıl çılgına çevirebileceğini anlamak için eniştesiyle birkaç dakikalık konuşmanın yeterli olacağını önceden de biliyordu .Onun hiç sorusu olmadığı gibi, sorulanlara da hep önceden hazırlanmış cevapları vardı. Yüz yüze geldiklerinde yalnızca selamlaşıp geçmeyi tercih ederdi .Eniştesiyle girdikleri her sohbet, sonunda döner dolaşır, paraya gelirdi ve o para konusunu ancak alışveriş ettiği bakkalla veya kredi çekmeye gittiği banka elemanlarıyla konuşmayı uygun görürdü.Tutmuyordu yani baştan beri akrabalık bağlarına bakışları…

Bu farkı yirmi iki yıl önce, eniştesi dükkanı kapatıp düğününe gelmediğinde görmüştü. Ailede büyük erkek olan enişteyi o gün baba kimliğiyle görmek istemiş, fakat ablasının eline tutuşturulan bileziğe yüklenmişti bu rol.İlk şoku atlattıktan sonra, gelin arabasına binerken ardına bakmış, babasının öldüğüne de o gün inanmıştı.

Bu telefon konuşmasından sonra duvarlar daha bir üstüne üstüne gelmeye başladı. Dili susmuştu, fakat zihni sürekli konuşuyordu. Ayakları otomatik olarak elbise dolabının önüne gitti .Eline denk gelen kıyafetleri özensizce geçirdi üzerine.Canı her sıkıldığında yaptığı gibi, fotoğraf makinasına uzandı, kendini sokağa attı.

Çaresizdi ve sokaktan bir yardım umuyordu sanki…

Demek, ablasını Gata’ya götürecek yol parası yoktu ,bulunamazdı da yani…

Sadece yürümek ve düşüncelerinden uzaklaşmak isterken daha bir düşünceli, daha bir öfkeli buldu kendini. Adımları sıklaşıyor, telefon konuşmasının verdiği öfke nöbetinin etkisiyle olsa gerek, yaşının üstünde bir hıza erişiyor, öfkesi burun kanatlarının açılıp kapanmasıyla içinden dışına çıkıyordu adeta.. Önüne çıkan küçük pet şişeye bir tekme savurdu. Şişe yalpalaya yalpalaya kaldırımda bir süre sürüklendikten sonra, yola doğru savruldu.

Ellili yaşının ortasında olan ablası on ay önce motosiklet kazasında kaybettiği oğlunun acısına bu kadar dayanabilmiş, anne yüreği sol yanından yediği bu darbenin etkisinden olsa gerek, yükselen tansiyona direnememiş, banyoya yığılıp kalmıştı. İki haftadır süren beyin kanaması durmadığı gibi, artma eğilimi de gösteriyordu.

Bir hastanenin yoğun bakım ünitesinde yaşamla ölüm arasında, o incecik çizgide gelip giden ablası evin en büyük çocuğuydu ve her en büyük çocukta olduğu gibi küçük yaştan itibaren hepsinden fazla yüklenmişti hayatın yükünü,

Sol yanına inen felç, çok sevdiği yavrusunun yokluğundan mı diye geçirdi içinden. Bardak kırılmıştı da yani kaşık yere mi düşmüştü? .Acısının ardından duygusuz bir adamla baş başa kalmıştı. Ölen çocuk ne de olsa bu eşinin bir parçası değildi. Evladının acısını bile paylaşma gereği duymamış, her zamanki duyarsızlığıyla kadını yalnız bırakmıştı. Çocukluğun oyunlarını oynarken yere düştüğünde kaldıran, sevecenlikle üstünü başını silkeleyen ablasının ince, fidan gibi yüzü geldi gözlerinin önüne. Eniştesine daha bir öfkelendi. Devamını okumak için tıklayın...
 
Tekerlekli Sandalye
Üst