Duymak ve Hissetmek

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,507
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Öykünün adı: Duymak ve Hissetmek

Yazar: NİLAY KIR

Özgeçmiş:

16 Ocak 1997’de İstanbul’da doğdum. İstek Vakfı Kaşgarlı Mahmut Fen Lisesi 9. sınıf öğrencisiyim. Kendimi yazarak anlatmayı seviyorum. Kelimeleri bir araya getirip farklı hayatları anlatmak bana hep zevk vermiştir. Öykülere olan ilgim de böyle başladı. Yazdığım her öyküyle birlikte kendimi anlatmak, farklı hayatlara konuk olabilmek hayatım boyunca vazgeçemeyeceğim bir tutku haline geldi. Bunun yanında keman çalmayı seviyorum. Geleceğe dair hayallerimi gerçekleştirmek için çalışıyorum. Öyle umuyorum ki sanat daima hayatımda yer alacak.

Duymak ve Hissetmek adlı öyküden kısa alıntı:

Yaşamak ona düz bir yolda yürümek gibi gelmiyordu artık. Kendini yokuş çıkıyor gibi hissediyordu. Hiçbir şeyi değiştiremediğini düşünüyordu genç adam. Aniden ölseydi kimse yokluğunu hissetmezdi. İnsanlar dilinden anlamıyordu ve o da insanların. Dünyayı daha az seviyordu artık müziğini ise daha çok. Hissedebildiği tek şey müziğiydi. Müzik kalbine dokunabiliyordu. Son zamanlarda kendine olanların ayrımına varmıştı. Değiştiremediği şeyler onu değiştirmeyi başarmıştı. Hayatı koşarak yaşayan adamın yerini yürümekten bile yorulan ruhsuz biri almıştı. Şu dünyada her şeyin yaşanmasının mümkün olduğunu biliyordu. Ama başına gelmesini istemediği bir şey vardı. Hayatın iğrenç düzenine müziğini alet etmek istememişti hiçbir zaman. Müziğine para karışsın istemiyordu. Çünkü para dokunduğu her şeyi kirletiyordu. Üstelik insanları köle ediyordu kendine. Öyle olmasaydı kim sabahtan akşama kadar çalışmayı göze alabilirdi ki? İstemese de o da bu düzenin bir parçası olmuştu. Kemanından dökülen notalar artık yalnız kendi için değildi. Para kazanmak içindi ve en önemlisi hayatta kalabilmek içindi. Yeni yerleştiği kasabada küçük bir yerde her akşam keman çalıyordu artık. Kazandığı yemek masraflarına yetecek kadardı. Kiraladığı evdeki eski eşyalarla yetiniyordu. Amaç hayatta kalabilmek değil miydi? Böyle de yaşayabilirdi. Atık onun için tek değerli şey kemanıydı.
Genç kız evde yalnızdı. Her biri farklı hatıraları anımsatan eski eşyalardan başka hiçbir şey görmüyordu genellikle. Her günü bir diğerinin aynıydı. Yarını merak etmiyordu, dünü hatırlamak onda farklı hisler uyandırmıyordu. Babasıyla birlikte küçük bir kasabada yaşıyordu. Hayat onun için babası, evleri ve birkaç günde bir gidip taze sebzeler topladığı tarlalarından ibaretti. Bundan şikâyetçi miydi bilmiyordu. Zaman zaman babasına kızıyordu. Cam bir kavanoza hapsedilmiş gibi hissediyordu. Babası başka insanlarla karşılaşmasına izin vermezdi. Hep uzaktan izlerdi hayatı. Yine de babasına olan sevgisi, babasının yanında güvende hissetmesi her şeyi unuttururdu ona. Dışardaki insanlar onu anlamayacaktı, oda dışarıdaki insanları. Buna inanmıştı artık. DEVAMI İÇİN TIKLAYIN
 
Tekerlekli Sandalye
Üst