Enes ve Hayatı

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,497
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Herkesin hayatında kendine örnek aldığı birileri vardır. Kimi doktor, kimi bilim adamı, kimi avukat. Başarıdan çok, hayattan ders alacağım, halk tabirince idolüm diyebileceğim, tecrübe edeceğim başka birisi vardı aklımda. Benim hayatımda bu insan gibi olmaya çalıştığım kişi, bir anne... Her anne fedakardır, her anne evladı için kendinden ödün verir; ama bu anne için engel yoktu, tüm engellerine rağmen… Bazen yeni biriyle tanıştığınızda, o kişinin sizin hayatınızı bile etkileyecek bir hikayesi olması bu sizin kendinizi onun yerine koymak, merhametinizin birkaç adım ilerisine taşır. Aranızda bir bağın olması şart değildir o yüzden… Sadece kendimizi onlar yerine koymak tüm zorlukların ortadan kalkmasını bile sağlayabilir; ama bu anne benim merhametimin bile çok üstünde bir fedakarlık ve emeğiyle eminim okurken bile derin bir iz bırakacak… Sadece ben anlatırken kendimizi onun yerine koymak, demek istediğimi daha iyi ifade edecektir…

Her şey Enes’i görmem ile gelişti. Evet Enes hayatımdaki idolün oğlu... O özel bir çocuk… 10 çocuğa eş bakıma ihtiyacı olan bünyesi oldukça zayıf, koşacak kadar kasları gelişmemiş ve bir o kadar da azimli, mutlu ve zeki bir çocuk… Enes normal doğumla dünyaya geldiği için diğer çocuklar gibi koşamıyor, maçlarda sadece izleyebiliyordu. Doktor hatası sadece! Geciken doğumun beraberinde sezeryan ile alınması gerekirken normal doğumla açmıştı gözlerini…Hayata hep olumlu bakan o gözleriyle hayatı basitleştiren bir çok insana mesaj veriyordu adeta…Bunun en önemli etkeni,ailesinin aşıladığı sevgi,hatta yoğun sevgi…Cesaretli ve özgüvenli olması beni bile utandırırdı bazen…Başta normal doğumun Enes’te herhangi bir soruna yol açmadığını düşünen ailesi,sağlıklı bir o kadar da tosuncuk bebeğini sevmenin doyumuna varamıyordu... Ta ki hastanede yoğun bakımda başlayan savunmasız zamanları başlayana dek, Zatürre… Daha küçücükken başlayan hastalığı ilerleyen zamanlarda başka rahatsızlıklara ve gitgide teşhisi konulamayan hastalığa çevirmişti. Ailesi Enes’in iyileşmesi için tüm maddi manevi imkanları kullanmış hatta yaşadıkları şehri bile değiştirmişlerdi. Kimi doktor umut veremiyordu. En fazla 14 yaşlarına kadar ömür biçiyor, kimisi de kas hastalığı diyordu. Aile her şeyi bile bile yinede umutlarını tüketmemiş tüm imkanlarını tereddüt etmeden kullanmıştı. Birçok ailenin belki de duraksayacağı noktada bu ailenin evladının normal çocuklar gibi koşması, maçları izlemek yerine maçta oynamasını istediği Enes’in ne kadar şanslı olduğunu gösteriyordu… Umutları nerdeyse tükenen ve gün geçtikçe gözleri önünde eriyen çocukları için yardım Almanya’dan gelmişti… Tam 2 yıl süren bu tedavi süreci Enes için yolunun aydınlanması demekti, artık bir engeli kalmadı demekti, koş artık koşabildiğin kadar, hayatını yaşa demekti! Ve bu anne artık emeklerinin meyvesini alacaktı. O süre annesiyle Enes Almanya’da ablası ve babası evlerinde birbirinden ayrı fakat sağlam bir sevgiyle güçlülerdi; ama özlem vardı, hasret vardı… Çok zor ameliyatlardan güçlü bir motiveyle geçti tedavisi… Yardım geceleri yapıldı… Enes için toparlandı herkes.Gereken masraflarını karşılaması için, moral olarak fanatiği olduğu takımı bile doğum gününde yalnız bırakmadı hastanede… Ve mutlu son mu diyelim? Enes iyileşti artık... Gazetelere kadar haberi çıktı ve mutluluğu herkesle paylaşıldı bu ailenin... Türkiye’ye geldiler… Artık Enes’in istediği gibi okul ve derslerden ibaret olacak hayatı arada da fizik tedavisi elbet… O kadar zeki ki onu sevmeyen yoktu üstelik... Her şey çok güzeldi artık… Gözlerinin içi gülüyordu Enes’in…

Ama bir gün…Böbrek taşı sebebiyle yine hastane yoluna düştü minik yürek…korkuyordu,’yinemi!’ diyordu annesine,ayakları geri geri gidiyordu…Annesi de ablası da babası da bozmuyordu moralini taş kırılacak ve eve geri dönülecekti düşüncesi vardı her zamanki gibi…Öyle olmadı...Yine bir hata…Yine ihmallik ve Enes’in yorgunluğu geri döndü sanki kara bulutlar kaplar gibi üstünü…Bu ihmallik öyle bir şey oldu ki toparlanamadılar…Yılların 14 yıllık emeği sanki çöpe gitti…Kalp yetmezliği çıkmış Enes’in minik yüreğinde…Bazen ufacık bir rahatsızlığımız olsa hemen hastanelere koşarız yada mızmızlanırız ya bu minik yüreğin tüm olumsuzluğa rağmen istemese bile ‘hadi anne gidelim ve bir an önce yine iyileşeyim,derslerimi ihmal ediyorum yoksa’ demesi,işte bizim bu hayattan almamız gereken asıl dersin ne olduğunu çarpıyordu adeta suratımıza…

Pes etmemek...Sabretmek...Etrafıma bakıyorum da çoğu yaşını almış belli bir olgunluğa erişmiş bir insan da bile göremediğim bu düşünceleri küçücük bir çocukta görmek...Hayatın size göz kırpması gibi...Sonra yılbaşına denk gelen tedavisinden dolayı ailesiyle geçirdi o geceyi Enes hayata inat umut dolu gözlerle.Ertesi gün kimse gülmüyor,tedirgin ve korkuyordu.Hastaneye yatışı alındı.Enes’in anne ve ablası eve geçti babasına emanet ederek.Ertesi güne Enes’in istediği oyuncakları ve birkaç ihtiyaçları getirmek için.Uyumadan önce konuştular…Bu konuşma vedası oldu Enes’in…Veda etti...Büyük bir şoka girdi tüm sevdikleri...Kalbi yenik düştü onca uğraşa,yorgunluğa,hastalığa…O gece tamamen kapattı gözlerini…Ailesi ve en başta annesi hayatlarındaki bu darbeyi atlatamadı bir türlü.Bir de Enes’in yakın arkadaşı...Her geldiğinde ailesinin sanki arkadan Enes gelecekmiş hissine kapılan hep karanlık ve kayıp bakışlarda hayatlarını geçirmek zorunluluğu içinde..önce hayatlarını ayırdı Enes’in annesi ve babası..Ablası ise atlatmaya çalışıyor her zorlukta sadece…Eksik hayatlarına alışmaları gerekiyordu bu hayata inat;ama ne Enes’le gittiği yerlere gidiliyor ne de hatıra kalan resimlere bakılıyordu…Bir gün bu annenin yeni evlerinin önünden geçerken,durdum…Sonra hemen evlerinin 100 metre ilerisindeki mezarlıkta ablasını gördüm Enes’in.Hıçkıra hıçkıra akıyordu engelleyemediği gözyaşları…Ona doğru yaklaştım,yalnız kalmak isteyeceğini düşünmeden.Elinde notlar vardı,bir şeyler yazılıydı.Yanına geldiğimde oturtturdu ve notları göstererek:“tuttuğu günlüğü buldum.Bir kıza aşık olduğunu yazmış“dediğinde yanaklarıma kadar akan gözyaşlarımı ellerimle sildim birden.Enes her şeyi yaşamış akıllı bir çocuktu.Birçok çocuğun hayallerini süsleyen çok şeye ulaşmıştı en başta sevgiyi aşılayan bir ailesi olması en önemlisiydi.Bazen sevdiklerimizden uzağa gittiğimizde sesini duymaya ihtiyacımız olur yada gelişen teknolojiyle yüz yüzeymiş gibi görüntülü görüşebiliriz.Ama bunları yapamayacak olduğu halde bir de sesini unutacağını düşünmenin bile psikolojik draması o kadar yükseltiyor ki acınızı,çaresiz bırakıyor insanı…Ne yazık ki bu annenin bunca emeği evladının son hayali onu özgürce koşarken isteğini gerçekleştirdiğini görmesi içindi,onu bir toprağa defnedilirken görmek değil...Zaman geçtikçe kaybettiğinle arana her gün bir dağ kadar mesafe girermiş!Ama bu anne her gün geçtikçe hayattan beklentisiz ve kendini yarım hissetmesi bu sözlerin ona göre hiç geçerli olmadığının ispatlar gibiydi…Şimdi bu anne, Enes’in fizik tedavi gördüğü rehabilitasyon merkezinde çalışıyor ve Enes gibi 200 den fazla çocukları var...Hayata tutunması gerekli olduğunu gösteren bir kızı daha vardı çünkü…Şimdi kızının ayakları üstünde durması için maddi manevi tüm imkanlarını kullanıyor yine çabalıyordu,meyvesini görmek için…Güçlü prensipler sağlam bir pusula gibidir,seni doğru yolda tutarlar diyordu kızına,o da kendisi gibi güçlü bir insan olduğu için.Hayat bazen aynı anda bir insanı güldürürken,diğer bir insanı acısından ağlatabiliyormuş….

Şimdi bu idolüm olan annenin yaşadıklarına rağmen hep gamzeleriyle etrafa gülücükler saçabilen bir nedenin yani kızının umarım ki hiç yanından ayrılmaz…Umarım ki kızının hayallerinin gerçekleştirdiğini görerek bu hayata karşı hala umudunun olabileceği inancını yitirmez… Ve umarım ki sevdiklerimize ayıracak zamanımız olur, zaman bizi onlardan ayırmadan önce…Sevdiklerinize sevginizi hep göstermeniz dileğiyle…

ADI VE SOYADI: AYÇA ÖZKÖK

ÖZ GEÇMİŞ:
Öncelikle belirtmek istediğim,bu hikayeyi yazmak tam 1 ayımı aldı.Benim hayatımı başka birinin hayatı gibi nüksettirip yine kendimin anlatması baya güç ve azim gerektiren bir husustu…Tüm gücümü kardeşim Burak’tan aldım.Hikayede belirttiğim Enes karakteri engelli kardeşim Burak’ın hayatıdır,idolüm ise canımdan çok sevdiğim annem içindir…Aslen Kahramanmaraşlıyım,ama kardeşimin tedavisi için küçüklüğümüzde Antalya/Manavgat’a taşındık.Annemin kendi ailesi de Manavgat’ta yaşamakta…Öyle bir şey ki bu hikaye yarışmanızla engellilerin yaşamını ele almanız bana kardeşimle bir diyaloğumu hatırlattı.Almanya dönüşü kardeşim okula devam ettiğinde onu tekerlekli sandalyesiyle okula götürdüğüm zaman ona kendini kötü hissettirecek bakışlar olması Burak’ı sinir ederdi,kimisine neden baktığını bile soracak kadar canını sıkardı ve ben onun morali bozulmasın diye en yakın arkadaşlarından yanlarından hiç ayırmaması için her gün tembihlerdim… onlar bizim özelimiz onu kaybetmemle hayatım tamamen değişti annem babam ayrı annemle yaşıyorum evimiz Manavgat’ta kardeşim de tabiî ki… tek isteğim okulumdan mezun olduktan sonra annemin yorgunluğunu artık ellerime almam onun hayata artık olumlu bir şeyler olması için uğraşmam olacak..Eğitim hayatımın 4.senesindeyim ve iktisat öğrencisiyim… Kardeşimi 2009, 2 Ocak tarihinde kaybettim ve 5 yıldan beri yazdığım şiirlerim,onu kaybettikten sonra temalarımda hep Burak var… hep ona hasretim,engellilerin ne kadar özel bir insan olduğu,kardeş acısını ele aldım;ama hiç birinde yansıtamadım düşüncesindeydim... Bu yüzden hikayenizde onu ve bizi yansıtmak istememin sebebi öncelikle buydu…sesini tam 4 yıldır duyamamanın verdiği dramatizeyi hiç tanımadığım birinin okurken kendisi yaşıyor gibi hissetmesiydi… Umarım kurallarınıza ve temanıza uygun bir içerikle yazmış olduğum hikayem sizin istediğiniz şekildedir…
 

yasee

Üye
Üye
Katılım
Nis 13, 2013
Mesajlar
1
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
çok anlamlı harika yazılmış bir yaşam hikayesi okurken hisettiren. Tebrik ediyorum yazanın yüreğine sağlık..şu hayatta engellerle mücadelenin ne demek olduğunu anlatıp paylaşanlara teşekkürler..bir nebzede olsa bir şeyler katıyor bizlere okurken hissettim
 

Fatih..

Üye
Üye
Katılım
Nis 14, 2013
Mesajlar
1
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Yüreğine Sağlık..

Böyle hüzünlü bu kadar acımasızca geçen bir hayatı, bir acıyı bu şekilde güzel ve bir o kadar anlamlı anlatmak ne kadar güzel ellerine, yüreğine sağlık...insan okuyunca bir şeylerin farkına varıyor sevdiklerine verdiği değerin ve daha fazlasını vermesi gerektiğini bir kez daha hatırlattığın için kendim ve sevinç adına çok teşekkür ederim.
 

ayscha

Üye
Üye
Katılım
Nis 13, 2013
Mesajlar
2
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
çok teşekkür ederim... tek isteğim okurken, hiç tanımadığı bir insanın hayatını kendi hayatıymış gibi hissetmesiydi..
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Sevgili Ayça,

Öyküyü yazmakta ki amacını ve duygularını o kadar iyi anlıyorum ki sana yorum yazmadan duramadım ablaların en tatlısı, en güzeli merak etme okuyucuya iletmeyi hedeflediğin duygu birebir ulaşıyor ama benim okurken en çok hissettiğim bir ablanın kaybettiği kardeşine duyduğu acıyı okurken yüreğimin sızlaması oldu. Benim bu kadar üzüleceğimi tahmin bile edemezdin küçüğüm ama o kadar başarılısın ki öykünün her satırından kardeşine duyduğun derin sevgi, özlem ve onu kaybetmenin hasreti dem vuruyor, bu acı kurduğun her cümleye sinmiş durumda.

Biricik anneciğin de eminim böylesine duyarlı , duygulu, sevgi dolu bir evlada sahip olduğu için seninle gurur duyuyordur.

Sana , öğrenim hayatında ve edebiyat yaşamında sonsuz başarılar dilerim.

Her şey gönlünce olsun dileklerimle,
 

ayscha

Üye
Üye
Katılım
Nis 13, 2013
Mesajlar
2
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Merhaba,
Yorumunuz o kadar duygulandırdı ki beni...Çok teşekkür ederim gerçekten çok mutlu oldum..Hissettiklerimi aktarabildiğimi bu vesileyle görmüş oldum..Allah'ım annemi ve sevdiklerimi yanımdan ayırmasın.. Güzel dilekleriniz için çok teşekkür ediyorum.. Hayatın güzellikleri hep sizinle olsun...
 
Tekerlekli Sandalye
Üst