Kendinizden biraz bahseder misiniz?
Ufuk Koçak kimdir?

ufuk koçak Değişken Ağırlık Dünya Serbest Dalış Rekortmeniyim
“1976 Kars doğumluyum. İlkokul orada okudum, geri kalan öğrenimimi burada tamamladım. Fakat benim asıl hikâyem Marmara depreminde ayaklarımı kaybetmenden sonra başlıyor. Bu bir dirilişin, yeniden bir yaşanmışlığın hikâyesidir. Çünkü bir sürü insan depremi yaşadı. Bir sürü insanın hayatında dönüm noktaları oldu ama benim kırılma noktam; her şeye rağmen hayat devam ediyorsa hala, ‘yaşayacaksın’ diyebilmem oldu.”
Depremden sonra yaşadığınız engelleri aşma sürecini anlatır mısınız?
“Hayatı yeniden bir oya, nakış işler gibi tek tek parça parça işlemeye başladım. Çünkü hayatın içerisinde kalıp, sadece kuru kuruya nefes alıp vermek değildir hayat. Fotosentez yapmaya gerek yok. İnsanın yaşadığı hayatın hakkını mutlaka vermesi gerekiyor. Yaşam, sadece soluk alıp vermek değildir. İnsanın ayaklı ya da ayaksız olması önemli değil. İnsanın birazcık yaşama durup bakması, omurgalı olması, dik durabilmesi gerekiyor. Bende onu yaptım ve hayatın içerisinde yaşamaya başladım.”
Başarıya giden yolda gerekli ilgi ve desteği gördünüz mü?
Kocaeli gerçekten çok ketum kaldı bu konuda. 4 yıldır kendi imkânlarımızla sürdürdük bu projeyi. Projenin başında Gölcük Belediye Başkanı Mehmet Ellibeş’in, desteği oldu. Gölcük Kaymakamı Adem Yazıcı, her zaman manevi olarak desteğinin arkamızda olduğunu söyledi. Onun haricinde gerçekten dişe dokunacak, bizi alıp ileri götürecek formatta bir destek göremedik. Burası sanayi şehri. Burada Türkiye’nin ilkleri yetişiyor. Biz, görsellik için bu insanları daldıralım çıkaralım demiyoruz. Sürdürülebilir bir eğitim veriyoruz ve bu eğitimlerin sonunda dünyanın her tarafında geçerli bir sertifika veriyoruz. Bütün bunları Dessat olarak kendi imkanlarımızla sağlıyoruz.
Dessat ve Uluslararası Engelliler Birliği tarafından yürütülen ‘Engelsiz Deniz Projesi’ kapsamındaki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

“Engelsiz Dalış Projesi 4yıl önce başladı. Hem koordinatörü, hem fikir babası benim çünkü ben bu dalış dünyasının huzurunu keyfini yaşadıktan sonra dedim ki bu benim tek başıma yaşayacağım bir duygu değil. Bunu diğer arkadaşlarımda yaşamalı. Bir yol açabilmek için oturdum bu projeyi yazdım. DESSAT ve Engelliler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği işbirliği ile bu proje kapsamında, 2 yıl önce bizim Engelsiz Deniz Projemiz başladı. Engelli arkadaşları dalgıç yapmaya başladık. Ulusal anlamda bir ses getirelim istedik. Türkiye’de ilk defa bir sualtı fotoğraf sergisi açtık. Bu fotoğrafları Değirmendere’de, depremde su altında kalan çınarların, otellerin olduğu yere açalım istedim. Bu işle ilgili bir ilki başarırken, diğer taraftan da deprem bilinciyle ilgili deprem farkındalığı yaratabilmeyi amaçladım. Yalnız başlatmış olduğumuz Engellileri Anlıyorum Ulusal Fotoğraf Yarışması’nın ana şartnamesi, sadece hayatın içindeki engellilerin fotoğraflarının yer alması. Çünkü ağlayan, üzülen, engellere takılmış engellileri görmek istemiyoruz. Biz bu adamların başaran taraflarını hayatın içine giren tarafını aktaralım istedik. Mardin’den, Edirne’ye kadar ülkenin her yerinden yaklaşık 5 yüze yakın fotoğraf geldi. Ulusal ve saygın bir jüriyle biz bunların 50 tanesini ayırdık ve su altında sergiledik ve dedik ki bu fotoğrafları sadece dalgıçlar görmemeli. Dışarıya dev ekranlar kurarak canlı yayınla su altındaki sergiyi, dalgıçların ziyaretini, karadaki insanlara da aktardık. Bununla beraberde bir ilki başarmış olduk. Beldemiz içinde iyi oldu. Etkinliğimize IMF Başkanı Christine Lagarde, eski Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, Dünya Serbest Dalış Rekortmeni Şahika Ercümen, erkeklerde Devrim Cenk Ulusoy katıldı. Yüzümüzü suya doğru döndük. Toplumda yüzünü bize dönerse sıkıntı olmadan yürüyüp gideceğiz.
Geleceğe ilişkin diğer düşünce ve projelerinizden bahseder misiniz?
Engelsiz Deniz’le ilgili gerek su üstü, gerekse altı çalışmalarım devam edecek. 2014 yılında biz bunu Türkiye geneline taşıyacağız. Engelsiz Deniz Projesi’ni 7 bölgeye 7 şehre taşıyacağız. Van, Ordu, Elazığ, Diyarbakır gibi şehirlerde eğitimler vereceğim. Oradaki engelli dernekleriyle toplanıp arkadaşları yetiştirip ‘Su Altı Temizliği Karınca Takım’ kurmayı düşünüyorum. Bu ekiple, düzenli olarak Marmara’da, İstanbul Boğazı’nda, Karadeniz’de, Ege’de Akdeniz’de toplanıp su altı temizliği yapacağız. Tamamı engellilerden oluşan bir Karıca Takımı, çevre temizliğiyle ilgili bir misyon üstlenecek.
İlgilendiğiniz başka spor dalları var mı?
“Dalış benim yaptığım tek iş değil. Aynı zamanda, rüzgar sörfü, yelken, kaya tırmanışı, su kayağı, tenis, Of Road, motor sporları, kampçılık ve tekerlekli sandalye basketbol takımında oynuyorum. Hayatın içinde yaşanmışlık dediğim sporların hepsini yapıyorum. Çünkü hayatın bir kenarından ıskalarsanız, o treni kaçırırsanız olabildiğince geride kalırsınız. Artık sizin geri dönüp bakacağınız tek şey, başınıza gelen talihsiz bir hayat olur. Sistemin sebep olduğu kazalar, depremler ve onları yaşamak zorunda kalıyorsunuz. Onun için olabildiğince hayatın içinde olmaya çalışıyorum.”

Ülkemizde / ilçenizde engellilerin yaşam koşulları hakkında neler düşünüyorsunuz? Sunulan hizmetleri yeterli buluyor musunuz?
Ülkenin durumu genel olarak bakarsak, içler acısı. Ulaşımla ilgili problem çözülmüş değil. Kaldırımlar yapılıyor, rampalar koymuşlar her tarafa. Son zamanlarda görme engellilerin yolu moda oldu ama az bir şey inceleyip baktığınız zaman tamamen pervasızca konuyla ilgili hiç bir eğitimi olmayan bir adamın döşemiş olduğu bir yol, direğe çıkabiliyor, çöp bidonuna çıkabiliyor veyahut engellileri durdurabilecek stopları aralara süs olsun diye yerleştirebiliyor. Kimisi alıyor dükkânının önüne şekil olsun diye kapı girişi gibi yapıyor. Öyle bir aymazlıkta var çünkü işin ehli insan yok bizde. Rampa yap deniyor adama rampanın maksimum yüksekliğinin 8 derece olması lazım açısı 10-15 derece olan rampalar var. Bu tekerlekli sandalye rampası değil, olsa olsa uçuş rampası olur. Görme engelli bir insanın parayı nasıl tanıdığını bilmiyor kimse. Bu insanlar hala yanlarında bir refakatçi bulundurmak zorundalar. Yarım insan sayılıyorlar. Hâlbuki paranın üstüne yapılacak basit bir işaret ile bu işler çok rahatlıkla çözülebilir. Maalesef düşünme konusunda çok ciddi problemlerimiz olduğu için, genel bir engelli toplumumuz var, uzvu eksik engellenen insanlara karşı. Şu konu benim çok hassas olduğum bir konu. Türkiye’de de bunu ilk söyleyen benim. Engelli diye bir kavram yok, engellenen diye bir durum söz konusu. Fırsatlar, olanaklar çevresel koşulların hepsi düzenlendiği zaman uzvu tam olan insanlarla, eksik olan insanların arasında bir fark olmadığını göreceğiz. Su altı engelsiz bir dünya. Çünkü engelleri aşabilmek, engelsiz ortamlarla başlar. Önce engelsiz ortamların yaratılması gerekiyor. Su altıda bizim için öyle. Su altına indiğim zaman ayaklı olan bir dalgıçla aramızda bir fark olmuyor. Her şeyi aynı şekilde yapabiliyoruz. Ülke genelinde zihniyet ve bakış açısı çok farklı. Çözüm devlet dairelerini engelsiz hale getirmekte değil. İnsanların buraya sadece ayda bir işleri düşerse düşer, düşmeyebilir. Gerekirse bu işlerini birine de yaptırabilirler. Önemli olan cafeteryaların, restauratların, eğlence mekânlarının engelsiz hale getirilebilmesi. Çünkü bizim problemimiz bu insanların dışarı çıkamıyor olması. Bu insanlar dışarı çıkamadığı için, insanlarda bunları görmüyorlar, görmedikleri için yok sayıyorlar. Böyle böyle parça parça her şey zincirleme gidiyor. Bizde o arkadaşları dışarı çıkarmaya çalışıyoruz. Dışarı çıktıkları zaman insanlar bunları gördükleri zaman bir takım farkındalıklar oluşacak. Bunu şöyle örnekliyim Değirmendere’de Çınarlık Meydanı’nda ilk dalış yapacağım zaman protezlerimi çıkartıp yürüdüğümde etrafımda bir sürü insan toplandı. Çünkü oturarak yürüyordum ellerimin yardımıyla. Sonraki dalışlarımda yavaş yavaş insanlarda bir farkındalık oluştu. Artık tekrar tekrar dönüp bakma gereği duymuyorlar. Niye çünkü artık böle bir adam gördü bu insanlar, iki ayağı olmayan ve bu şekilde hareket eden ve alıştılar artık dönüp bakma gereği duymuyorlar. Değirmendere’dekiler bana alıştılar. Şort giyiyorum, protez bacaklarım demir aksamı olan şeyler ilk gördüğü zaman insanlar yavaş yavaş bu nedir diye durup inceliyorlar ama zamanla artık insanlar alışıyor. Farkındalık bu şekilde oluşturulacak

Engelli insanlarımıza iletmek istediğiniz mesaj var mı?
Sokağa çıkın diyorum. Ne kadar çok sokağa çıkarlarsa o kadar farkındalık yaratacaklar. Artık belediyelerden, devletten şundan bundan bir şeyler beklemeyi bıraksınlar. Aşılacak, kırılacak bir zincir varsa, önce kendilerini kırsınlar. Kendilerini sokağa atsınlar. Her şey insanların bu insanları görmesi ve bu insanlara dokunmasıyla başlayacak başka türlü algılarını kıramazsınız.
Ufuk Koçak'ın TRT Haber ekranlarında yayınlanan belgeseli
Ufuk Koçak kimdir?

ufuk koçak Değişken Ağırlık Dünya Serbest Dalış Rekortmeniyim
“1976 Kars doğumluyum. İlkokul orada okudum, geri kalan öğrenimimi burada tamamladım. Fakat benim asıl hikâyem Marmara depreminde ayaklarımı kaybetmenden sonra başlıyor. Bu bir dirilişin, yeniden bir yaşanmışlığın hikâyesidir. Çünkü bir sürü insan depremi yaşadı. Bir sürü insanın hayatında dönüm noktaları oldu ama benim kırılma noktam; her şeye rağmen hayat devam ediyorsa hala, ‘yaşayacaksın’ diyebilmem oldu.”
Depremden sonra yaşadığınız engelleri aşma sürecini anlatır mısınız?
“Hayatı yeniden bir oya, nakış işler gibi tek tek parça parça işlemeye başladım. Çünkü hayatın içerisinde kalıp, sadece kuru kuruya nefes alıp vermek değildir hayat. Fotosentez yapmaya gerek yok. İnsanın yaşadığı hayatın hakkını mutlaka vermesi gerekiyor. Yaşam, sadece soluk alıp vermek değildir. İnsanın ayaklı ya da ayaksız olması önemli değil. İnsanın birazcık yaşama durup bakması, omurgalı olması, dik durabilmesi gerekiyor. Bende onu yaptım ve hayatın içerisinde yaşamaya başladım.”
Başarıya giden yolda gerekli ilgi ve desteği gördünüz mü?
Kocaeli gerçekten çok ketum kaldı bu konuda. 4 yıldır kendi imkânlarımızla sürdürdük bu projeyi. Projenin başında Gölcük Belediye Başkanı Mehmet Ellibeş’in, desteği oldu. Gölcük Kaymakamı Adem Yazıcı, her zaman manevi olarak desteğinin arkamızda olduğunu söyledi. Onun haricinde gerçekten dişe dokunacak, bizi alıp ileri götürecek formatta bir destek göremedik. Burası sanayi şehri. Burada Türkiye’nin ilkleri yetişiyor. Biz, görsellik için bu insanları daldıralım çıkaralım demiyoruz. Sürdürülebilir bir eğitim veriyoruz ve bu eğitimlerin sonunda dünyanın her tarafında geçerli bir sertifika veriyoruz. Bütün bunları Dessat olarak kendi imkanlarımızla sağlıyoruz.
Dessat ve Uluslararası Engelliler Birliği tarafından yürütülen ‘Engelsiz Deniz Projesi’ kapsamındaki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

“Engelsiz Dalış Projesi 4yıl önce başladı. Hem koordinatörü, hem fikir babası benim çünkü ben bu dalış dünyasının huzurunu keyfini yaşadıktan sonra dedim ki bu benim tek başıma yaşayacağım bir duygu değil. Bunu diğer arkadaşlarımda yaşamalı. Bir yol açabilmek için oturdum bu projeyi yazdım. DESSAT ve Engelliler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği işbirliği ile bu proje kapsamında, 2 yıl önce bizim Engelsiz Deniz Projemiz başladı. Engelli arkadaşları dalgıç yapmaya başladık. Ulusal anlamda bir ses getirelim istedik. Türkiye’de ilk defa bir sualtı fotoğraf sergisi açtık. Bu fotoğrafları Değirmendere’de, depremde su altında kalan çınarların, otellerin olduğu yere açalım istedim. Bu işle ilgili bir ilki başarırken, diğer taraftan da deprem bilinciyle ilgili deprem farkındalığı yaratabilmeyi amaçladım. Yalnız başlatmış olduğumuz Engellileri Anlıyorum Ulusal Fotoğraf Yarışması’nın ana şartnamesi, sadece hayatın içindeki engellilerin fotoğraflarının yer alması. Çünkü ağlayan, üzülen, engellere takılmış engellileri görmek istemiyoruz. Biz bu adamların başaran taraflarını hayatın içine giren tarafını aktaralım istedik. Mardin’den, Edirne’ye kadar ülkenin her yerinden yaklaşık 5 yüze yakın fotoğraf geldi. Ulusal ve saygın bir jüriyle biz bunların 50 tanesini ayırdık ve su altında sergiledik ve dedik ki bu fotoğrafları sadece dalgıçlar görmemeli. Dışarıya dev ekranlar kurarak canlı yayınla su altındaki sergiyi, dalgıçların ziyaretini, karadaki insanlara da aktardık. Bununla beraberde bir ilki başarmış olduk. Beldemiz içinde iyi oldu. Etkinliğimize IMF Başkanı Christine Lagarde, eski Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, Dünya Serbest Dalış Rekortmeni Şahika Ercümen, erkeklerde Devrim Cenk Ulusoy katıldı. Yüzümüzü suya doğru döndük. Toplumda yüzünü bize dönerse sıkıntı olmadan yürüyüp gideceğiz.
Geleceğe ilişkin diğer düşünce ve projelerinizden bahseder misiniz?
Engelsiz Deniz’le ilgili gerek su üstü, gerekse altı çalışmalarım devam edecek. 2014 yılında biz bunu Türkiye geneline taşıyacağız. Engelsiz Deniz Projesi’ni 7 bölgeye 7 şehre taşıyacağız. Van, Ordu, Elazığ, Diyarbakır gibi şehirlerde eğitimler vereceğim. Oradaki engelli dernekleriyle toplanıp arkadaşları yetiştirip ‘Su Altı Temizliği Karınca Takım’ kurmayı düşünüyorum. Bu ekiple, düzenli olarak Marmara’da, İstanbul Boğazı’nda, Karadeniz’de, Ege’de Akdeniz’de toplanıp su altı temizliği yapacağız. Tamamı engellilerden oluşan bir Karıca Takımı, çevre temizliğiyle ilgili bir misyon üstlenecek.
İlgilendiğiniz başka spor dalları var mı?
“Dalış benim yaptığım tek iş değil. Aynı zamanda, rüzgar sörfü, yelken, kaya tırmanışı, su kayağı, tenis, Of Road, motor sporları, kampçılık ve tekerlekli sandalye basketbol takımında oynuyorum. Hayatın içinde yaşanmışlık dediğim sporların hepsini yapıyorum. Çünkü hayatın bir kenarından ıskalarsanız, o treni kaçırırsanız olabildiğince geride kalırsınız. Artık sizin geri dönüp bakacağınız tek şey, başınıza gelen talihsiz bir hayat olur. Sistemin sebep olduğu kazalar, depremler ve onları yaşamak zorunda kalıyorsunuz. Onun için olabildiğince hayatın içinde olmaya çalışıyorum.”

Ülkemizde / ilçenizde engellilerin yaşam koşulları hakkında neler düşünüyorsunuz? Sunulan hizmetleri yeterli buluyor musunuz?
Ülkenin durumu genel olarak bakarsak, içler acısı. Ulaşımla ilgili problem çözülmüş değil. Kaldırımlar yapılıyor, rampalar koymuşlar her tarafa. Son zamanlarda görme engellilerin yolu moda oldu ama az bir şey inceleyip baktığınız zaman tamamen pervasızca konuyla ilgili hiç bir eğitimi olmayan bir adamın döşemiş olduğu bir yol, direğe çıkabiliyor, çöp bidonuna çıkabiliyor veyahut engellileri durdurabilecek stopları aralara süs olsun diye yerleştirebiliyor. Kimisi alıyor dükkânının önüne şekil olsun diye kapı girişi gibi yapıyor. Öyle bir aymazlıkta var çünkü işin ehli insan yok bizde. Rampa yap deniyor adama rampanın maksimum yüksekliğinin 8 derece olması lazım açısı 10-15 derece olan rampalar var. Bu tekerlekli sandalye rampası değil, olsa olsa uçuş rampası olur. Görme engelli bir insanın parayı nasıl tanıdığını bilmiyor kimse. Bu insanlar hala yanlarında bir refakatçi bulundurmak zorundalar. Yarım insan sayılıyorlar. Hâlbuki paranın üstüne yapılacak basit bir işaret ile bu işler çok rahatlıkla çözülebilir. Maalesef düşünme konusunda çok ciddi problemlerimiz olduğu için, genel bir engelli toplumumuz var, uzvu eksik engellenen insanlara karşı. Şu konu benim çok hassas olduğum bir konu. Türkiye’de de bunu ilk söyleyen benim. Engelli diye bir kavram yok, engellenen diye bir durum söz konusu. Fırsatlar, olanaklar çevresel koşulların hepsi düzenlendiği zaman uzvu tam olan insanlarla, eksik olan insanların arasında bir fark olmadığını göreceğiz. Su altı engelsiz bir dünya. Çünkü engelleri aşabilmek, engelsiz ortamlarla başlar. Önce engelsiz ortamların yaratılması gerekiyor. Su altıda bizim için öyle. Su altına indiğim zaman ayaklı olan bir dalgıçla aramızda bir fark olmuyor. Her şeyi aynı şekilde yapabiliyoruz. Ülke genelinde zihniyet ve bakış açısı çok farklı. Çözüm devlet dairelerini engelsiz hale getirmekte değil. İnsanların buraya sadece ayda bir işleri düşerse düşer, düşmeyebilir. Gerekirse bu işlerini birine de yaptırabilirler. Önemli olan cafeteryaların, restauratların, eğlence mekânlarının engelsiz hale getirilebilmesi. Çünkü bizim problemimiz bu insanların dışarı çıkamıyor olması. Bu insanlar dışarı çıkamadığı için, insanlarda bunları görmüyorlar, görmedikleri için yok sayıyorlar. Böyle böyle parça parça her şey zincirleme gidiyor. Bizde o arkadaşları dışarı çıkarmaya çalışıyoruz. Dışarı çıktıkları zaman insanlar bunları gördükleri zaman bir takım farkındalıklar oluşacak. Bunu şöyle örnekliyim Değirmendere’de Çınarlık Meydanı’nda ilk dalış yapacağım zaman protezlerimi çıkartıp yürüdüğümde etrafımda bir sürü insan toplandı. Çünkü oturarak yürüyordum ellerimin yardımıyla. Sonraki dalışlarımda yavaş yavaş insanlarda bir farkındalık oluştu. Artık tekrar tekrar dönüp bakma gereği duymuyorlar. Niye çünkü artık böle bir adam gördü bu insanlar, iki ayağı olmayan ve bu şekilde hareket eden ve alıştılar artık dönüp bakma gereği duymuyorlar. Değirmendere’dekiler bana alıştılar. Şort giyiyorum, protez bacaklarım demir aksamı olan şeyler ilk gördüğü zaman insanlar yavaş yavaş bu nedir diye durup inceliyorlar ama zamanla artık insanlar alışıyor. Farkındalık bu şekilde oluşturulacak

Engelli insanlarımıza iletmek istediğiniz mesaj var mı?
Sokağa çıkın diyorum. Ne kadar çok sokağa çıkarlarsa o kadar farkındalık yaratacaklar. Artık belediyelerden, devletten şundan bundan bir şeyler beklemeyi bıraksınlar. Aşılacak, kırılacak bir zincir varsa, önce kendilerini kırsınlar. Kendilerini sokağa atsınlar. Her şey insanların bu insanları görmesi ve bu insanlara dokunmasıyla başlayacak başka türlü algılarını kıramazsınız.
Ufuk Koçak'ın TRT Haber ekranlarında yayınlanan belgeseli