ENGELLER DOSTLUĞA ENGEL DEĞİL
Merhaba. Ben, toplumda yer alan bir bireyim. İçinizden biriyim. Gözlerime bir perde çekilmiş bile olsa, penceremden sizin oyunlarınızı duyarak avunuyorum. Ben karı beyaz göremedim hiç. Sadece soğukluğunu duyumsadım. Gökkuşağı, o rengarenk görüntü hayal benim gözümde. Ama mutluyum hala. Çünkü sizin için faydasız ve hatta önemsiz olan küçük dokunuşlar benim hayatı tanımamı ve ömrüme anlam katmalarını sağlıyor.
Beni tanıyıp arkadaşım olmanızı çok isterim. Biliyorum hayata farklı yönlerden “ bakıyoruz “. Ancak kafesinde delice, çırpınarak uçan bir kuş benzeri kalbim diğer herkes gibi dünyayı renkleriyle tanımayı arzuluyor. Anne babamın anlattıklarına göre apartmanın önündeki cıvıl cıvıl bahçede sarı, siyah, kahverengi saçlı; mavi, yeşil, siyah gözlü değişik karekterli benim gibi çocuklar oynuyormuş. Onların seslerini duyuyorum. Onları sadece sesleriyle tanıyorum. Siz iki sağlıklı göze sahipsiniz. Düşünsenize onları kaybediyorsuz. Bir gülün kararışı gibi dünyanın renkleri soluyor. Devamlı karanlık bir boşluğa bakıyorsunuz. Gün boyu düşüncelerinizden başka ses seda yok... Anladınız değil mi şimdi bu çileyi? Anlamadığım bir başka konu ise engelliler ve sağlıklıları ayıran, soyut boyutlardan gitgide katılaşıp somut boyutlara ulaşan o duvar... Tüm insanlar kardeş değil midir esasında? Sevinç, acı paylaşılmalı değil midir? Engeller değildir asıl aşılamayan, bu duvardır. Peki dostluğa da hakim mi bu duvar? Dostluk sınır tanır mı? Hayır, dostluğa bu duvar bile engel olamaz.
Bilinmelidir ki, hiç kimse kaybedene kadar elindekinin değerini anlamaz. Bir çift göz, aidiyetini yitirdiğinde değeri bir çift pırlantadan daha değerlidir kaybeden için. Şu an ben sağlıklı gözlere sahip olmak için neyim var neyim yoksa feda ederim. Engellilerin engellerine değil yalnızlıklarına acınmalıdır. Ben gün boyu yalnızım ve engelim arkadaşım olmanıza engel değil. Lütfen engellilerle arkadaş olun.
Biz kardeşiz. Hepimiz aynı dünyayı paylaşıyoruz.
ÖZGEÇMİŞ
ELİF ERZİNCAN
30 Nisan 2001 yılında Acıbadem Kadıköy İstanbul’da doğdum.
1 yaşında kreşe gittim.
4 yaşında okuma yazma öğrendim.
6 yaşında 1. sınıfa başladım.
Şu anda 11 yaşında Şehit Er Ersin Güner İlköğretim okulunda 5B sınıfına gidiyorum.
Bir çok spor dalları ve sanat ile uğraştım. (Buz pateni, drama, resim, bale, binicilik, jimnastik, yüzme).
En çok sevdiğim spor, jimnastik idi. Ancak antranörüm artık jimnastiği bırakma zamanının geldiğini söyledi ve beni voleybola yönlendirdi. Şu anda okul voleybol takımında oynuyorum.
Ailem 5 kişilik. 3 kardeşiz. Kızkardeşlerimden biri 9, diğeri de 4 yaşında.
Evimiz Beykoz’da Mahmut Şevket Paşa köyünde. Bahçemizde elma, nar, armut, kayısı, üzüm, erik, vişne, kiraz, böğürtlen yetiştiriyoruz. Ayrıca tarlamızdan da kardeşimle yazın her gün sebze topluyoruz. Geçen sene tarladan sattıklarımız ile kışın okuldaki su paramızı çıkardık.
Geniş bir arkadaş çevrem var. Onlarla oyun oynuyorum. Okul dışında da onlarla buluşuyoruz.
Okulumu ve kitap okumayı çok seviyorum.
Boş zamanlarımın tümünü kitap okuyarak geçiriyorum.
Okulda Kültür Edebiyat ve Kitaplık kolundayım. 5 yıldır bu görevi yapıyorum.
Bu yarışmaya sadece yazmayı sevdiğim için katıldım. Ailem bu yarışmayı duymuş ve beni yarışmaya katılmaya yönlendirdiler.
Evde 3 kitaplığım var. Hikaye ve kompozisyon yazmayı çok seviyorum.
İleride yazar ve öğretmen olmak istiyorum.
Merhaba. Ben, toplumda yer alan bir bireyim. İçinizden biriyim. Gözlerime bir perde çekilmiş bile olsa, penceremden sizin oyunlarınızı duyarak avunuyorum. Ben karı beyaz göremedim hiç. Sadece soğukluğunu duyumsadım. Gökkuşağı, o rengarenk görüntü hayal benim gözümde. Ama mutluyum hala. Çünkü sizin için faydasız ve hatta önemsiz olan küçük dokunuşlar benim hayatı tanımamı ve ömrüme anlam katmalarını sağlıyor.
Beni tanıyıp arkadaşım olmanızı çok isterim. Biliyorum hayata farklı yönlerden “ bakıyoruz “. Ancak kafesinde delice, çırpınarak uçan bir kuş benzeri kalbim diğer herkes gibi dünyayı renkleriyle tanımayı arzuluyor. Anne babamın anlattıklarına göre apartmanın önündeki cıvıl cıvıl bahçede sarı, siyah, kahverengi saçlı; mavi, yeşil, siyah gözlü değişik karekterli benim gibi çocuklar oynuyormuş. Onların seslerini duyuyorum. Onları sadece sesleriyle tanıyorum. Siz iki sağlıklı göze sahipsiniz. Düşünsenize onları kaybediyorsuz. Bir gülün kararışı gibi dünyanın renkleri soluyor. Devamlı karanlık bir boşluğa bakıyorsunuz. Gün boyu düşüncelerinizden başka ses seda yok... Anladınız değil mi şimdi bu çileyi? Anlamadığım bir başka konu ise engelliler ve sağlıklıları ayıran, soyut boyutlardan gitgide katılaşıp somut boyutlara ulaşan o duvar... Tüm insanlar kardeş değil midir esasında? Sevinç, acı paylaşılmalı değil midir? Engeller değildir asıl aşılamayan, bu duvardır. Peki dostluğa da hakim mi bu duvar? Dostluk sınır tanır mı? Hayır, dostluğa bu duvar bile engel olamaz.
Bilinmelidir ki, hiç kimse kaybedene kadar elindekinin değerini anlamaz. Bir çift göz, aidiyetini yitirdiğinde değeri bir çift pırlantadan daha değerlidir kaybeden için. Şu an ben sağlıklı gözlere sahip olmak için neyim var neyim yoksa feda ederim. Engellilerin engellerine değil yalnızlıklarına acınmalıdır. Ben gün boyu yalnızım ve engelim arkadaşım olmanıza engel değil. Lütfen engellilerle arkadaş olun.
Biz kardeşiz. Hepimiz aynı dünyayı paylaşıyoruz.
ÖZGEÇMİŞ
ELİF ERZİNCAN
30 Nisan 2001 yılında Acıbadem Kadıköy İstanbul’da doğdum.
1 yaşında kreşe gittim.
4 yaşında okuma yazma öğrendim.
6 yaşında 1. sınıfa başladım.
Şu anda 11 yaşında Şehit Er Ersin Güner İlköğretim okulunda 5B sınıfına gidiyorum.
Bir çok spor dalları ve sanat ile uğraştım. (Buz pateni, drama, resim, bale, binicilik, jimnastik, yüzme).
En çok sevdiğim spor, jimnastik idi. Ancak antranörüm artık jimnastiği bırakma zamanının geldiğini söyledi ve beni voleybola yönlendirdi. Şu anda okul voleybol takımında oynuyorum.
Ailem 5 kişilik. 3 kardeşiz. Kızkardeşlerimden biri 9, diğeri de 4 yaşında.
Evimiz Beykoz’da Mahmut Şevket Paşa köyünde. Bahçemizde elma, nar, armut, kayısı, üzüm, erik, vişne, kiraz, böğürtlen yetiştiriyoruz. Ayrıca tarlamızdan da kardeşimle yazın her gün sebze topluyoruz. Geçen sene tarladan sattıklarımız ile kışın okuldaki su paramızı çıkardık.
Geniş bir arkadaş çevrem var. Onlarla oyun oynuyorum. Okul dışında da onlarla buluşuyoruz.
Okulumu ve kitap okumayı çok seviyorum.
Boş zamanlarımın tümünü kitap okuyarak geçiriyorum.
Okulda Kültür Edebiyat ve Kitaplık kolundayım. 5 yıldır bu görevi yapıyorum.
Bu yarışmaya sadece yazmayı sevdiğim için katıldım. Ailem bu yarışmayı duymuş ve beni yarışmaya katılmaya yönlendirdiler.
Evde 3 kitaplığım var. Hikaye ve kompozisyon yazmayı çok seviyorum.
İleride yazar ve öğretmen olmak istiyorum.