- Katılım
- May 19, 2010
- Mesajlar
- 14,505
- Tepkime Puanı
- 189
- Puanları
- 63
- Yaş
- 50
Her sınıf kendi burjuvasını yaratır. Kelime kökeni, doğuşu çok eskiye dayanan burjuvazi için, Wikipedia’a “Burjuva; köylü, işçi ya da soylu sınıfına dahil olmayıp, sosyal statüsünü ve gücünü, eğitiminden, işveren konumundan ve zenginliğinden alan kentli kişi” tanımını yapıyor.
Yaşadığımız çağda burjuva sınıfının (kimilerine göre) olmadığı iddia edilse de bana göre burjuvazi bu yüzyılda hiç olmadığı kadar yaşanıyor. Yazımın ilk giriş cümlesine “her sınıf kendi burjuvasını yaratır” diye başladım. Bu cümleden yola çıkıp, biz engellilerin içinde olan burjuva sınıfına, doğuş sebeplerine, beslendikleri kaynaklara hep birlikte bakalım.
İçimizdeki Burjuva Sınıfı
Dil yaşayan bir varlıktır. Bu anlamda burjuva kelimesinin yaşadığımız çağa tercümesini “içinde yaşadığı sınıfın, grubun fakirlik, eğitimsizlik kısaca çaresizliğinden beslenerek, kendi zenginliğini yaratan kişiler” diye yapabiliriz. Niyetim bir dilim bilim yazısı yazmak değil. Öyle bir iddiamda yok zaten. Meramımın anlaşılması açısından zorunlu (belki de biraz gereksiz) bir açıklama deyip bu kısmı geçerek asıl konumuza “engellileri zıplama aracı olarak görüp, her bir acıyı, çaresizliği ustaca bir hamleyle merdiven basamağına çevirerek zirveye çıkan içimizdeki burjuva engellilere” bakalım.”
Kuzu Postuna Bürünmüş Kurtlar
Her sınıf kendi burjuvazisini yaratır diye başladığım cümlenin “İsviçreli bilim adamları” klişesinde olduğunun ve zihninizde tam olarak bir yerlere oturmadığının farkındayım. Bu nedenle direk nokta atışı yaparak, ilerleyelim..
Kim Bunlar?
Toplumun devlette, hatta toplumun içinde yaşadığı başka topluluklarla yaşadığı sorunlar karşısında devreye STK lar (Sivil Toplum Kuruluşları) girerek yaşanan sorunlarının çözümünde örgütlü, bir şekilde çalışırlar. Memlekette 12 milyon engellinin yaşadığı söyleniyor. Sayı ve yaşanan sorun çok olunca ona bağlı olarak engellilerle ilgili STK’ların sayısı da bir o kadar çok oluyor tabi.
Engellilerle İlgili Bu kadar Dernek Varken Neden Burnumuz B… Çıkmıyor?
Haklı bir soru..!
Daha öncede değişik vesilelerle söylemiştim. STK’ların hak arama mücadelelerinin başarıya ulaşmasında en büyük etken kamuoyunu arkasına almasıdır. İçinde yaşadığımız toplumsal doku göz önüne alındığında biz engellilerin devletten beklentileri çok kolay bir şekilde kamuoyu desteğini arkasına alarak siyasi iktidarı o beklentileri yerine getirme konusunda mecbur bırakabilir. Kamuoyu desteğini arkasına alma durumu başka dezavantajlı gruplar (örnekse kadınlar, eşcinseller vb. gibi) için yukarda söylediğim “toplumsal doku” nedeniyle bizim kadar kolay ve toplum tarafından kabul görecek şeyler olmadığı da bir gerçek.
Peki o zaman (Popüler deyimle) konjonktür bu kadar uygunken, sorunlarımızın çözümünde neden bir arpa boyu yol alamadık?
Nedeni çok basit. Meselenin özü bizim sorunlarımızı siyasi iktidara iletip, kamuoyunu da arkasına alarak o sorunların çözümünü yaptıracak STK’ların varlık sebebi olan kitle için değil, kendi cepleri için çalışmalarıdır.
Olması Gereken
Az biraz mürekkep yalamış, oturup kalmasını, konuşmasını, bilen idealist, vicdan sahibi insanların STK’ların yönetimin kademelerinde yer alıp sağır sultanın duyduğu sorunlarımızı siyasi iktidara iletmesi.
Gerçekte Olan
İçinde yaşadığı sınıfın sorunlarını varlık nedeni görüp, o sorunların ve o sorunların doğurduğu ihtiyaçları paraya çevirme gerçeği.
Nasıl?
Coca cola’nın formülünü açıklıyor tribine girme niyetim yok. Bilenlerin bildiği, çoğunluğun bilmediği bir gerçeği söyleyelim. Engellilerle ilgili derneklerin başında olan insanların çoğunluğu medikal sektörüyle (akülü sandalye, tekerlekli sandalye vb. gibi) dirsek temasındalar. Hatta bir kısmı, level atlayarak, dirsek temasının ötesine geçip kurdukları paravan firmalarla dernek üyelerine, derneğin ilişkide olduğu başka derneklere, belediyelere kendilerine gelen temiz yürekli bağışçılara tekerlekli sandalye, akülü sandalye satarak yollarını bulmaktalar. Düz mantık; birilerin fakirliği, birilerinin zenginlik kaynağı oluyorsa zenginler fakirliği sürmesi için ellerinden geleni yapar.
Engelliler Ne Yapsın?
İyi güzelde sıradan vatandaş (engelli) bu kirli düzen karşısında ne yapsın? İlk bakışta haklı bir soru gibi görünen bir soruya bende bir soruyla karşılık vereyim.
Seyircimi kalalım?
Bizi kirli oyunlarına alet eden, bizim dezavantajlarımızı kendi avantajlarına haline getiren, bu kişiler toplumdan izole yaşayan kişiler değil. Üyesi olduğunuz derneklerin başında makam arabalarıyla caka satanların gerçekte neyi amaç edindiklerini sorgulayın. Bu satırları okuyorsanız sizi dünyaya açan internete ulaşabiliyorsunuz demektir. İnsanlık tarihinde matbaanın icadı kadar önemli olan internet ortamında beklentilerinizi, görüp şahit olduklarınızı yüksek bir ses tonuyla haykırın. Yiğitlik bir omuz darbesiyle kapıları kırmak değil, kapalı kapılar arkasında dönen dolapları korkmadan haykırmaktır. Korkak olmayın.!
Son cümle;
Acı duyuyorsanız, canlısınız, başkalarının acılarını duyuyorsanız insan, başkalarından acılarından besleniyorsanız …… Boşlukları siz doldurun.!
Yaşadığımız çağda burjuva sınıfının (kimilerine göre) olmadığı iddia edilse de bana göre burjuvazi bu yüzyılda hiç olmadığı kadar yaşanıyor. Yazımın ilk giriş cümlesine “her sınıf kendi burjuvasını yaratır” diye başladım. Bu cümleden yola çıkıp, biz engellilerin içinde olan burjuva sınıfına, doğuş sebeplerine, beslendikleri kaynaklara hep birlikte bakalım.
İçimizdeki Burjuva Sınıfı
Dil yaşayan bir varlıktır. Bu anlamda burjuva kelimesinin yaşadığımız çağa tercümesini “içinde yaşadığı sınıfın, grubun fakirlik, eğitimsizlik kısaca çaresizliğinden beslenerek, kendi zenginliğini yaratan kişiler” diye yapabiliriz. Niyetim bir dilim bilim yazısı yazmak değil. Öyle bir iddiamda yok zaten. Meramımın anlaşılması açısından zorunlu (belki de biraz gereksiz) bir açıklama deyip bu kısmı geçerek asıl konumuza “engellileri zıplama aracı olarak görüp, her bir acıyı, çaresizliği ustaca bir hamleyle merdiven basamağına çevirerek zirveye çıkan içimizdeki burjuva engellilere” bakalım.”
Kuzu Postuna Bürünmüş Kurtlar
Her sınıf kendi burjuvazisini yaratır diye başladığım cümlenin “İsviçreli bilim adamları” klişesinde olduğunun ve zihninizde tam olarak bir yerlere oturmadığının farkındayım. Bu nedenle direk nokta atışı yaparak, ilerleyelim..
Kim Bunlar?
Toplumun devlette, hatta toplumun içinde yaşadığı başka topluluklarla yaşadığı sorunlar karşısında devreye STK lar (Sivil Toplum Kuruluşları) girerek yaşanan sorunlarının çözümünde örgütlü, bir şekilde çalışırlar. Memlekette 12 milyon engellinin yaşadığı söyleniyor. Sayı ve yaşanan sorun çok olunca ona bağlı olarak engellilerle ilgili STK’ların sayısı da bir o kadar çok oluyor tabi.
Engellilerle İlgili Bu kadar Dernek Varken Neden Burnumuz B… Çıkmıyor?
Haklı bir soru..!
Daha öncede değişik vesilelerle söylemiştim. STK’ların hak arama mücadelelerinin başarıya ulaşmasında en büyük etken kamuoyunu arkasına almasıdır. İçinde yaşadığımız toplumsal doku göz önüne alındığında biz engellilerin devletten beklentileri çok kolay bir şekilde kamuoyu desteğini arkasına alarak siyasi iktidarı o beklentileri yerine getirme konusunda mecbur bırakabilir. Kamuoyu desteğini arkasına alma durumu başka dezavantajlı gruplar (örnekse kadınlar, eşcinseller vb. gibi) için yukarda söylediğim “toplumsal doku” nedeniyle bizim kadar kolay ve toplum tarafından kabul görecek şeyler olmadığı da bir gerçek.
Peki o zaman (Popüler deyimle) konjonktür bu kadar uygunken, sorunlarımızın çözümünde neden bir arpa boyu yol alamadık?
Nedeni çok basit. Meselenin özü bizim sorunlarımızı siyasi iktidara iletip, kamuoyunu da arkasına alarak o sorunların çözümünü yaptıracak STK’ların varlık sebebi olan kitle için değil, kendi cepleri için çalışmalarıdır.
Olması Gereken
Az biraz mürekkep yalamış, oturup kalmasını, konuşmasını, bilen idealist, vicdan sahibi insanların STK’ların yönetimin kademelerinde yer alıp sağır sultanın duyduğu sorunlarımızı siyasi iktidara iletmesi.
Gerçekte Olan
İçinde yaşadığı sınıfın sorunlarını varlık nedeni görüp, o sorunların ve o sorunların doğurduğu ihtiyaçları paraya çevirme gerçeği.
Nasıl?
Coca cola’nın formülünü açıklıyor tribine girme niyetim yok. Bilenlerin bildiği, çoğunluğun bilmediği bir gerçeği söyleyelim. Engellilerle ilgili derneklerin başında olan insanların çoğunluğu medikal sektörüyle (akülü sandalye, tekerlekli sandalye vb. gibi) dirsek temasındalar. Hatta bir kısmı, level atlayarak, dirsek temasının ötesine geçip kurdukları paravan firmalarla dernek üyelerine, derneğin ilişkide olduğu başka derneklere, belediyelere kendilerine gelen temiz yürekli bağışçılara tekerlekli sandalye, akülü sandalye satarak yollarını bulmaktalar. Düz mantık; birilerin fakirliği, birilerinin zenginlik kaynağı oluyorsa zenginler fakirliği sürmesi için ellerinden geleni yapar.
Engelliler Ne Yapsın?
İyi güzelde sıradan vatandaş (engelli) bu kirli düzen karşısında ne yapsın? İlk bakışta haklı bir soru gibi görünen bir soruya bende bir soruyla karşılık vereyim.
Seyircimi kalalım?
Bizi kirli oyunlarına alet eden, bizim dezavantajlarımızı kendi avantajlarına haline getiren, bu kişiler toplumdan izole yaşayan kişiler değil. Üyesi olduğunuz derneklerin başında makam arabalarıyla caka satanların gerçekte neyi amaç edindiklerini sorgulayın. Bu satırları okuyorsanız sizi dünyaya açan internete ulaşabiliyorsunuz demektir. İnsanlık tarihinde matbaanın icadı kadar önemli olan internet ortamında beklentilerinizi, görüp şahit olduklarınızı yüksek bir ses tonuyla haykırın. Yiğitlik bir omuz darbesiyle kapıları kırmak değil, kapalı kapılar arkasında dönen dolapları korkmadan haykırmaktır. Korkak olmayın.!
Son cümle;
Acı duyuyorsanız, canlısınız, başkalarının acılarını duyuyorsanız insan, başkalarından acılarından besleniyorsanız …… Boşlukları siz doldurun.!