Günümüzün modern kahvehanesi olan sosyal medyayı takip edenler mutlaka görmüşlerdir. Bir engelli resmi sosyal medya hesabından yayınlanır, akabinde “her halimize şükür, amin yazar mısınız” kelimesi altına çakılır. Ve tabi peşinden amin amin amin binlerce amin…
Birazdan anlatacaklarıma geçmeden sosyal medyayı ciddiye almadığımı, sosyal medya kullanıcılarının büyük bir kısmının iki kelime yazıyı okumadan aciz, okuduğunu anlamayan, anlasa bile yanlış anlayan kişilerden oluştuğunu düşündüğümü belirtmek isterim. (Birazdan bu tezimi doğrulamak adına kanlı canlı sağlamasını göstereceğim.) Buna rağmen sosyal medyanın reel hayattan çokta kopuk olduğunu düşünmüyorum. Sosyal medya profilleri reel hayatta gördüğümüz insan tipinden çokta farklı değiller aslında. İşte bu nedenle sosyal medya da toplumsal, siyasal, sosyal olaylara gösterdikleri tepkilere, içinde yaşadığımız toplumun ruh halini anlamak adına önemsiyorum.
Geçtiğimiz günlerde dinlediğim bir sosyolog, içinde yaşadığınız toplumun “bilgi, kültür ve ruh halini anlamak istiyorsanız o ülkede yayınlanan evlilik ve din programlarına bakın” demişti. Bu ikisinin yanına sosyal medyayı da ekleyip daha fazla laf kalabalığına girmeden konumuza geçiyorum.
ALGIDA SEÇİCİLİK!
Sosyal medyada ki “engelli resmi yayınlayıp insanların haline şükretmeleri” gerektiği algısını bilinç altımıza yerleştirmeye çalışan bilinçsiz, beyinsiz, duygusuz, düşüncesiz paylaşımların yanlışlığına dikkat çekmek adına sitemizin resmi facebook hesabında uyarımızı yaparak şu resmi yayınladık. ( https://www.facebook.com/Engellilergentr/ )

Üst bölümdeki uyarımıza dikkat!
“Kınıyoruz! Engelliler şükür malzemesi değildir. Engellilere bakıp kimse haline şükretmesin...”
Ve şimdi sıkı durun. Paylaşıma gelen yorumlar…

Bir üst paragrafta söylediğimiz, “sosyal medya kullanıcılarının büyük kısmının okuduğunu anlamayan, anlasa da yanlış anlayan” kişilerden oluştuğunu söylemiştik. Yaptığımız sosyolojik tespitin doğruluğunu tartışma götürmez biçimde kanıtladığımıza göre asıl mevzumuzdan kopmadan konuya dönelim.
Not: Yorum yapanları açık hedef göstermemek ve kişisel hak ihlali yapmamak adına isim ve profiller karartılmıştır. Amacımız kişiler üzerinden çıkarımdan bulunmak değil toplumun içler acısı halini gözler önüne sermektir.
Engelliye Sakat Bakış!
Benim için hayatı anlamlandırmanın biricik ve olmazsa olmazı “insanı ve yaşamı anlamaktan” geçer. Tüm yaşamını hayatı anlamlandırmaya adamış biri olarak, insanların engelli birini gördüklerinde hallerine şükretmelerin bilinç altında yatan gerçeğin şu olduğunu düşünüyorum.
Tarihsel sürece baktığımızda Roma İmparatorluğu döneminde yeni doğmuş çocukların engelli oldukları anlaşıldığında Babaları tarafında öldürülme izni verildiğini görüyoruz. Yine Roma imparatorluğu döneminde engelli köleler eğlence amaçlı kullanılmıştır. Orta Çağ’da ise engellilerin içlerinde şeytan olduğuna inanılırmış. O dönemde doğan engelli bebekler öldürülerek şeytanın ortadan kaldırıldığına inanılmış. Engelli insanlar toplumdan izole edilmiş, böyle insanların karakter problemleri olduğu topluma öğretilmeye çalışılmış.
İnsanı anlamak için tarihi oku!
Orta çağ dönemindeki yoğunlukta olduğu gibi günümüzde engellilere negatif bakışın olmadığını gerçeğinin altını çizip, başka bir gerçek olan toplumda hala “engelliliğin ilahi bir ceza” olduğu anlayışının halen devam ettiğini kabul etmemiz gerekir.
Tarihin tozlu sayfalarından sıyrılıp (sözde) günümüz modern dünyasında insanların engelli birini gördüklerinde “şükür her halimize” diye salyalarını akıtarak dua etmelerinin altında yatan gerçeklik “engelliliğin ilahi bir ceza” olarak görünmesinin ete kemiğe bürünmüş halidir.
Beden sağlığıyla beyin sağlığı ters orantıda işleyen ahmaklar… Gözlerinizi, size göre çarpık, orantısız, hiçte estetik olmayan bedenlerimize dikip dikip bakıyorsunuz ya, işte o gözlerinizin ergenliğe gelmemiş bir kız çocuğuna şehvetle bakan bir canlının gözlerinden hiçte farklı olmadığını biliniz.
Zaten zor olan yaşamımızda tüm zorlukları görmezden gelerek hayata tutunmaya çalışırken bize bakarak halinize şükredip, “gideceğimizi sandığımız cehenneme kadar yolunuz var.”
O pis gözlerinizi, bir o kadar kirli düşüncelerinizi çekin hayatımızdan. Bizler kanayan yaralarımızın kabuk bağlaması için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışırken her seferinde o şükürcü tavrınızla yaralarımızın üzerinde tepinerek verdiğinizden acılardan bıktık usandık.
Bizler sizin inandığınız tanrı herkimse onun bize verdiği cezanın bedelini ödemiyor, dik bakışlarınızın, sakat zihin yapınızın ruhumuzda açtığı ve hiçbir zaman kapanmayacak acıların bedelini ödüyoruz.
Bu yazdığım, ruhumun, kalbimin derinliklerinden gelen yazının sizlerin bir kıymeti harbiyesi olur mu bilmem ama inandığınız tanrı aşkına bu tiksinç tavrınızdan vazgeçin artık.
Birazdan anlatacaklarıma geçmeden sosyal medyayı ciddiye almadığımı, sosyal medya kullanıcılarının büyük bir kısmının iki kelime yazıyı okumadan aciz, okuduğunu anlamayan, anlasa bile yanlış anlayan kişilerden oluştuğunu düşündüğümü belirtmek isterim. (Birazdan bu tezimi doğrulamak adına kanlı canlı sağlamasını göstereceğim.) Buna rağmen sosyal medyanın reel hayattan çokta kopuk olduğunu düşünmüyorum. Sosyal medya profilleri reel hayatta gördüğümüz insan tipinden çokta farklı değiller aslında. İşte bu nedenle sosyal medya da toplumsal, siyasal, sosyal olaylara gösterdikleri tepkilere, içinde yaşadığımız toplumun ruh halini anlamak adına önemsiyorum.
Geçtiğimiz günlerde dinlediğim bir sosyolog, içinde yaşadığınız toplumun “bilgi, kültür ve ruh halini anlamak istiyorsanız o ülkede yayınlanan evlilik ve din programlarına bakın” demişti. Bu ikisinin yanına sosyal medyayı da ekleyip daha fazla laf kalabalığına girmeden konumuza geçiyorum.
ALGIDA SEÇİCİLİK!
Sosyal medyada ki “engelli resmi yayınlayıp insanların haline şükretmeleri” gerektiği algısını bilinç altımıza yerleştirmeye çalışan bilinçsiz, beyinsiz, duygusuz, düşüncesiz paylaşımların yanlışlığına dikkat çekmek adına sitemizin resmi facebook hesabında uyarımızı yaparak şu resmi yayınladık. ( https://www.facebook.com/Engellilergentr/ )

Üst bölümdeki uyarımıza dikkat!
“Kınıyoruz! Engelliler şükür malzemesi değildir. Engellilere bakıp kimse haline şükretmesin...”
Ve şimdi sıkı durun. Paylaşıma gelen yorumlar…

Bir üst paragrafta söylediğimiz, “sosyal medya kullanıcılarının büyük kısmının okuduğunu anlamayan, anlasa da yanlış anlayan” kişilerden oluştuğunu söylemiştik. Yaptığımız sosyolojik tespitin doğruluğunu tartışma götürmez biçimde kanıtladığımıza göre asıl mevzumuzdan kopmadan konuya dönelim.
Not: Yorum yapanları açık hedef göstermemek ve kişisel hak ihlali yapmamak adına isim ve profiller karartılmıştır. Amacımız kişiler üzerinden çıkarımdan bulunmak değil toplumun içler acısı halini gözler önüne sermektir.
Engelliye Sakat Bakış!
Benim için hayatı anlamlandırmanın biricik ve olmazsa olmazı “insanı ve yaşamı anlamaktan” geçer. Tüm yaşamını hayatı anlamlandırmaya adamış biri olarak, insanların engelli birini gördüklerinde hallerine şükretmelerin bilinç altında yatan gerçeğin şu olduğunu düşünüyorum.
Tarihsel sürece baktığımızda Roma İmparatorluğu döneminde yeni doğmuş çocukların engelli oldukları anlaşıldığında Babaları tarafında öldürülme izni verildiğini görüyoruz. Yine Roma imparatorluğu döneminde engelli köleler eğlence amaçlı kullanılmıştır. Orta Çağ’da ise engellilerin içlerinde şeytan olduğuna inanılırmış. O dönemde doğan engelli bebekler öldürülerek şeytanın ortadan kaldırıldığına inanılmış. Engelli insanlar toplumdan izole edilmiş, böyle insanların karakter problemleri olduğu topluma öğretilmeye çalışılmış.
İnsanı anlamak için tarihi oku!
Orta çağ dönemindeki yoğunlukta olduğu gibi günümüzde engellilere negatif bakışın olmadığını gerçeğinin altını çizip, başka bir gerçek olan toplumda hala “engelliliğin ilahi bir ceza” olduğu anlayışının halen devam ettiğini kabul etmemiz gerekir.
Tarihin tozlu sayfalarından sıyrılıp (sözde) günümüz modern dünyasında insanların engelli birini gördüklerinde “şükür her halimize” diye salyalarını akıtarak dua etmelerinin altında yatan gerçeklik “engelliliğin ilahi bir ceza” olarak görünmesinin ete kemiğe bürünmüş halidir.
Beden sağlığıyla beyin sağlığı ters orantıda işleyen ahmaklar… Gözlerinizi, size göre çarpık, orantısız, hiçte estetik olmayan bedenlerimize dikip dikip bakıyorsunuz ya, işte o gözlerinizin ergenliğe gelmemiş bir kız çocuğuna şehvetle bakan bir canlının gözlerinden hiçte farklı olmadığını biliniz.
Zaten zor olan yaşamımızda tüm zorlukları görmezden gelerek hayata tutunmaya çalışırken bize bakarak halinize şükredip, “gideceğimizi sandığımız cehenneme kadar yolunuz var.”
O pis gözlerinizi, bir o kadar kirli düşüncelerinizi çekin hayatımızdan. Bizler kanayan yaralarımızın kabuk bağlaması için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışırken her seferinde o şükürcü tavrınızla yaralarımızın üzerinde tepinerek verdiğinizden acılardan bıktık usandık.
Bizler sizin inandığınız tanrı herkimse onun bize verdiği cezanın bedelini ödemiyor, dik bakışlarınızın, sakat zihin yapınızın ruhumuzda açtığı ve hiçbir zaman kapanmayacak acıların bedelini ödüyoruz.
Bu yazdığım, ruhumun, kalbimin derinliklerinden gelen yazının sizlerin bir kıymeti harbiyesi olur mu bilmem ama inandığınız tanrı aşkına bu tiksinç tavrınızdan vazgeçin artık.