Engellilik, esaretin müebbete dönüşmüş halidir!!!

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Engellilik ve Özgürlük üzerine..

Uçmasını böylesine severken,
Konmasını öylesine unutmuşken...


engelli-esaret.jpg

Yazmak en çok hafiflemektir der bir çok yazar. insan en çok önce kendisi, sonra okuyucusu için yazarmış. Bugünlerde içimden binlerce sessiz çığlık kopuyor. Ötekilerin duyamadığı kadar gürültülü bir yalnızlığın ortasında kaybolmasın istiyorum. Cümlelerimin ses yoluyla söz olarak çıkamadığı tüm zamanlarımda olduğu gibi yine yazı diliyle duygularımı ifade edebilmenin yolunu arıyorum. Kimilerine göre beyhude yakarışlar olsa da, içimizdeki sesin duyulmasını bir şekilde sağlayabilmek adına yada tüm samimiyetimle en çok kendimi hafifletebilmek adına yazıyorum..

Senin uçurtman, hiç tellere takıldı mı?


Engelliliğin üzerine yapılan binlerce tanımından çok kendi tanımıma gelecek olursak;

Engelli olmak, sakat kalmak yada eski bir söylemle özürlü olmak bir çeşit esarettir! Tutsaklıktır! Hafifletici nedeni bulunmaksızın bir kuş kadar özgün ve de özgür yaşama sevincinin acılar içindeki beden tarafından kıskaca alınmış halidir..bu öyle bir esir düşmek ki ne kurtuluşu mümkün, ne de firar etmesi..

Ruhum ki olabildiğine özgürdü bir zamanlar. Şimdi geriye dönüp baktığımda aynı durumda olan binlerce engellenmiş kuşlar gibi takılıp kaldığım bedenimin kısıtladığı yaşamımdan arka kalanlara en çok neyim eksik diye? Özgürlüğüm..

Özgür olmak, istediğin yere gidebilmek, istemediğin şeyleri yapmak zorunda kalmamaktır vb. açıklamaların çok daha ötesinde yaşamak için ama öyle böyle değil gerçekten yaşamı içine içine çekmek adına kimseye, hiç bir nesneye, eşyaya, insana muhtaç olmamaktır. Özgürsen gökyüzünün maviliğinde kaybolan uçurtmalar gibi bulutlara dokunabilirsin. Aynı zamanda gece olunca da uzanabilirsin yıldızlara..oysa ben artık sadece düşlerimde özgürüm, gerçeğimde değil..

Frida Kahlo'yu okudum bir kere daha..Belki ondan güç almak istedim yada ona sığınmak..kitap en iyi dostum olduğundan beri okumaya doyamadığım sayılı eserlerin içinde sil baştan yapmayı seviyorum. Onun deyimiyle de engelliliğin en büyük sorunu toplumdan ötekileştirilmekten ziyade bedenin yatağa çakılı olması. İnsan kaç zaman yatabilir ki? Kaç saat? Kaç gün? Kaç ay? Kaç yıl? Peki yatarken bası yarası açılmaması için bir başkasının bedenini çevirmesine gereksinim duyduğu anlarda özgür olduğundan sözedilebilinir mi? Bedeninin hareket etmesi hele ki bir başkasının yardımıyla oluyorsa bu bir çeşit ötekileştirilme halinden ziyade bulunduğun nesneye (yatağa, sandalyeye) çivi misali esir düşme hali değil midir?

Ortopedik engelliler dışında tüm engel grupları içinde düşüncem aynıdır. İşitme engelli arkadaşlarımı gözlemliyorum da içlerindeki söylemleri eyleme dönüştürebilmek için yapabildikleri tek şey dudak okumak ve işaret dilini kullanmak oysa ki acı duyduklarında sağlıklı insanlara özgü olan feryat etmek, çığlık atmak yada acıyı dile getirmek ne mümkün :( seslerin yutak borusunda esir düşmüş halini yaşar onlar..Duyguların özgürce yolaldığı ama dile getirilmeyen sessizlikte kaybolan hiçlikler misali ne derin bir tutsaklıktır işitme ve duyma engelli olmak..uçurtmalarını uçurtmak isterken hep tellere takılması bu yüzden..

Her engelli yani çeşidi yada türü ne olursa olsun ve ne kadar iyi şartlarda yaşanırsa yaşansın hep bir engellenme halinin hüküm sürdüğü bu yoksunluk, bu eksiklik, bu yarım kalmışlık bazen çok koyuyor insana. Böyle zamanlarda ötekileşmenin acısını daha fazla duyumsuyorum oysa ki artık alıştım ve kabullendim dediğim bir zamanda kuş misali kanat çırpan ruhumun kerpeten misali içine hapsettiği bedenime isyan ediyorum...

Her zaman olmuyor bu karamsar ruh hallerim belki mevsim sonbahar o yüzden, belki hava yağmurlu bu yüzden bilmiyorum ama genel yaşantım böyle olsaydı yaşayamazdım heralde..

Özgürlüğü bu kadar severken, esarete yenik düşmenin acısını paylaşmak istedim sadece...
 

Hakan.60

Üye
Üye
Katılım
Nis 8, 2017
Mesajlar
253
Tepkime Puanı
2
Puanları
0
Kalemine sağlık,yüreğine sağlık
"Özgürlüğü bu kadar severken, esarete yenik düşmek"
İşte engelilerin ortak dili.
 

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,505
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
İnsan sınanmadığı acıyı anlayamaz derler. Bu söz ne kadar doğru bilemem ama bildiğim bir şey varsa oda hayatın sürekli düz bir çizgide ilerlemiyor olmasıdır.

Hepiniz görmüşsünüzdür kalp atışlarının ritmini gösteren çizgiyi. O çizgi sürekli yukarı ve aşağı doğru iner çıkar. Çizgi düz olduğunda ise hayat biter! Yani bir anlamda bizim hayatta olduğumuzun canlı olduğumuzun göstergesi o çizgilerin iniş çıkışır.

Yaşamdaki duygusal iniş çıkışları da buna benzetiyorum ben. İnsan düşünebilen, duyguları olan bir canlı. Yaşamdaki olumlu olumsuz şeylere tepki vermesi son derece doğal ve bizim canlı olduğumuzun bir göstergesi. Yani canlılık hali devam ettiği müddetçe üzüleceğiz katlanamayacağımız açılarla sınanacağız, isyan edeceğiz, yeri geldiğinde güleceğiz. Yaşamın döngüsü bu minvalde devam edip sonlanacak.

Yüz milyonlarca yıldır da aynı döngü devam edip duruyor. Bu genel insanlık halinin dışında biz engellilerin özelinde sağlıklı insanlara nazaran daha çok acı çektiğimiz, daha çok üzüldüğümüz, daha çok sorunla boğuştuğumuz gerçeğini kimse inkar edemez.

Öyle hüzünlerimiz olur ki güneş bile üşür. Ve fakat her şeye rağmen yaşam bize sunulmuş bir armağandır ve biz bu armağanın değerini sonuna kadar kullanmalıyız. Hiç olmasa bile kara bulutların dağılıp güneşin aydınlığına çıkabilme umudunu hep canlı tutmalıyız.

Ve hayata bir ceylanın ürkekliğiyle değil bir aslanın yırtıcılığıyla saldırıp sarılmalıyız.

Not: Son cümle aşırı derecede subliminal mesaj içerir. Anladın sen onu. Seviliyorsun :)
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
'' Ve hayata bir ceylanın ürkekliğiyle değil, bir aslanın yırtıcılığıyla saldırıp sarılmalıyız! ''

Vay be :) bu neydi şimdi böyle? Bir kere kadim dostum her zaman hayata Ceylan ürkekliğimle yanaşmadığımı sen çok iyi bilirsin. Bir zamanlar bana savaşcı Zeyna diyen sen değil miydin? Arada duygularımın inişine engel olamıyorum ve böyle bir anımda yazdığım için şu an biraz üzüldüm açıkcası..

Marifet, kalbin düzgün bir ritimle atması değildir ki zaten önemli olan kalp atışını hızlandırmayı başarabilmekte gizlidir. Herkesin kalbi tik tak, tik tak diye atıyor ama benim ki ya düşük nabız yada çarpıntı şeklinde yolalıyor :) yine bunu en iyi bilenlerden biri sen olduğuna göre dostum bu sitem niye?

Yazdım işte dün yazdım, en hasta olduğum anda yazdım, o an ne geçtiyse kalbimden peki haklısın bir Ceylan ürkekliğinde yazdım..
İnşallah en kısa zamanda bir Aslan saldırışıyla devam ederim hayata, bakalım o zaman ne diyeceksin?
 

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,505
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Yok be kadim dostum. Niyetim seni üzmek değildi biraz motive etmek adına gönderme yaptım. Eğer bilmeyerek üzdüysemde ahada burada 15 bin üyenin gözlerinin önünde özür dilerim. :)
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Yok be kadim dostum. Niyetim seni üzmek değildi biraz motive etmek adına gönderme yaptım. Eğer bilmeyerek üzdüysemde ahada burada 15 bin üyenin gözlerinin önünde özür dilerim. :)

:) Ne özürü kuzum ya?

Bak beni ağlatacaksın zaten yağmayı bekleyen bulutlar gibi doldu gözlerim yapma Allah aşkına benim derdim yine en çok kendimle. Dur sana kısaca anlatayımda sen de rahatla bende rahatlamış olayım..

Yaşadıklarım bazen ağır geliyor ve taşıyamayacak duruma geliyorum. Hoş aslında her biri başlıbaşına bir tramvaydı ama çok şükür neler atlattım ben..ama bazen bir anda yılların yaşanmamışlığı gelip de en ufak bir sendeleyişte kapına dayanıp hesap sorar gibi. En zayıf olduğum anda (ben en çok yüksek ateşe yenilirim) yüreğimden kopup gelen cümlelerim kimseye bir serzeniş değildi sadece 2 gün boyunca yatağa saplanıp kalmanın vermiş olduğu birde ameliyat öncesi dönemin yarattığı gerilimin patlamasıydı sanki..

Her zaman güçlü olmayı başaramıyorum dostum. Benimde hayata yenilmişliğim, zamana küsmüşlüğüm çoktur bakma sen gülen yüzüme :)

Her şey, ÇOK güzel olacak!!! biliyorum zaten olmak zorunda başka yolu yok ama işte dediğim gibi mevsim sonbahar, İstanbul soğuk, ben yorgunum..

Bak şimdi aklıma geldi, kalp atışıyla ilgili bir anımı anlatmak istiyorum bu akşam izninle :)
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
49
Geçmişler olsun rabbim şifa versin.
Hepimiz zaman zaman ürkekleşsekte herbirimizin içinde uyuyan bir aslan var:) Yüreğine sağlık arkadaşım.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst