Engellilik Ve Mobing.!

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
Türk Dil Kurumu, uzun süredir iş hayatının literatüründe olan ancak bir türlü Türkçe karşılık bulunamayan “mobbing”e bundan sonra “bezdiri” denilmesini istedi.

“İş yerinde psikolojik taciz” anlamına gelen mobbinge, daha çok kadın ve engelli çalışanlar maruz kalıyor.

Biz de bu kavramın engelliler için ne ifade ettiğini “Sıfıra Sıfır Elde Var MOBİNG” kitabının yazarı, Mobbing Eğitim ve Destek Merkezi Kurucusu Çağlar Çabuk ile Engelsizkariyer.com sitesinin kurucusu Mehmet Kızıltaş’a sorduk.

FİRMALAR TANIMIYOR

“Türkiye’de çalışan engellilerin en büyük şikayeti ne? Bunlar ne tür suistimallere maruz kalıyor?”

Bu sorularımıza cevabı Mehmet Kızıltaş’tan aldık; “En büyük şikayet konusu; işveren tarafından nitelikli ve eğitim seviyesi yüksek engelli sayısının ülkemiz genelinde düşük olması.. Firmalar ne yazık ki engelli gruplarını ve engel oranlarının ne anlama geldiğini çok iyi bilmiyor. Hep engeli görünmeyen ya da hareket engeli bulunmayan kişilere öncelik veriliyor. Bu da ciddi ayırımcılık oluşturuyor. Engellilerin şikayeti ise işverenlerin adaylarda potansiyel, deneyim ve eğitim seviyesine göre değerlendirme yapmaması.. İşveren, bunun yerine hep olmayanı arıyor ya da biz engellilerden yüksek vasıflar istiyor. Engelliler, boş olan uzmanlık alanı dışındaki pozisyona yerleştiriliyor. Engellilere kariyer yapmaları ya da mevcut pozisyondaki görevinde yükselme fırsatı verilmiyor. Maaş politikasında eşitsizlik engellilerin en çok ayrılma ya da motivasyonlarının kaybolmasına yol açan durum.. Engelliler özür durumuna göre iş verilmemesi, ulaşım şartlarının zorlaştırılması, günlük iş miktarının artırılması ya da hiç iş verilmemesi, iş arkadaşlarının dışlaması gibi olumsuzluklara maruz kalıyor.

MECLİS ÇALIŞMA YAPIYOR

Mobbingin bir ayırımcılık olduğunu ifade eden Çağlar Çabuk ise “Kavram, Türkiye’de de dünyada olduğu gibi çok yaygın ve sanki iş hayatının olağan bir parçasıymış gibi sayıldığı için yeni yasal değişiklikler sebebiyle gündemimizi çok daha fazla kaplayacak” dedi.

Şirketlerde bu konuda bilinçlenmenin yeni yeni başladığını ifade eden Çabuk, “Ancak, iş hayatını “mobbingsiz bölge” hâline getirebilecek yaygınlıktan henüz çok uzağız.. Patronlar; 1. Önce kendileri ve insan kaynakları eğitilmeli, 2. Sonra etik ilkeler benimsenerek altyapı hazırlanmalı, 3. Bütün çalışanlar mobbingle mücadele eğitiminden geçirilmeli.”

Çağlar Çabuk, TBMM’nin mobbingi önleyici mekanizmalar getirdiğini, Mobbing Alt Komisyonu’nun çalışmalar yürüttüğünü belirtirken Mehmet Kızıltaş da hukukçularımızın mutlaka mobbing konusunda eğitim almaları gerektiğini söylüyor.

DURUMUNA BAKILMAYABİLİYOR

“Engelliler; engel durumuna göre görev sunulmaması, ulaşım şartlarının zorlaştırılması, günlük iş miktarının artırılması ya da hiç iş verilmemesi, iş arkadaşlarının dışlaması gibi olumsuzluklara maruz kalabiliyor.”



TÜRKİYE GAZETESİ
 
F

Fırtına

Guest
Konu: İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi: Başbakanlık Genelgesi

19 Mart 2011 CUMARTESİ Resmî GazeteSayı: 27879

GENELGE

Başbakanlıktan:

Konu: İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi..

GENELGE

2011/2

Kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör işyerlerinde gerçekleşen psikolojik taciz, çalışanların itibarını ve onurunu zedelemekte, verimliliğini azaltmakta ve sağlığını kaybetmesine neden olarak çalışma hayatını olumsuz etkilemektedir.

Kasıtlı ve sistematik olarak belirli bir süre çalışanın aşağılanması, küçümsenmesi, dışlanması, kişiliğinin ve saygınlığının zedelenmesi, kötü muameleye tabi tutulması, yıldırılması ve benzeri şekillerde ortaya çıkan psikolojik tacizin önlenmesi gerek iş sağlığı ve güvenliği gerekse çalışma barışının geliştirilmesi açısından çok önemlidir.

Bu doğrultuda, çalışanların psikolojik tacizden korunması amacıyla aşağıdaki tedbirlerin alınması uygun görülmüştür.

1. İşyerinde psikolojik tacizle mücadele öncelikle işverenin sorumluluğunda olup işverenler çalışanların tacize maruz kalmamaları için gerekli bütün önlemleri alacaktır.

2. Bütün çalışanlar psikolojik taciz olarak değerlendirilebilecek her türlü eylem ve davranışlardan uzak duracaklardır.

3. Toplu iş sözleşmelerine işyerinde psikolojik taciz vakalarının yaşanmaması için önleyici nitelikte hükümler konulmasına özen gösterilecektir.

4. Psikolojik tacizle mücadeleyi güçlendirmek üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi, ALO 170 üzerinden psikologlar vasıtasıyla çalışanlara yardım ve destek sağlanacaktır.

5. Çalışanların uğradığı psikolojik taciz olaylarını izlemek, değerlendirmek ve önleyici politikalar üretmek üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde Devlet Personel Başkanlığı, sivil toplum kuruluşları ve ilgili tarafların katılımıyla "Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu" kurulacaktır.

6. Denetim elemanları, psikolojik taciz şikâyetlerini titizlikle inceleyip en kısa sürede sonuçlandıracaktır.

7. Psikolojik taciz iddialarıyla ilgili yürütülen iş ve işlemlerde kişilerin özel yaşamlarının korunmasına azami özen gösterilecektir.

8. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Devlet Personel Başkanlığı ve sosyal taraflar, işyerlerinde psikolojik tacize yönelik farkındalık yaratmak amacıyla eğitim ve bilgilendirme toplantıları ile seminerler düzenleyeceklerdir.

Bilgilerini ve gereğini rica ederim.

Recep Tayyip ERDOĞAN

Başbakan
 
F

Fırtına

Guest
Mobbing Genelgesi'nin arkasındaki mektup.!

Başbakanlığın yayımladığı mobbing genelgesinin arkasından, kendisine iş yerinde psikolojik taciz uygulandığı için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer'e mektup yazan bir kadın çalışanın mektubu çıktı.

Dinçer, mobbing konusunda bakanlığın bir süredir yürüttüğü çalışmalar sonunda bir Başbakanlık Genelgesi yayımlandığını anımsattı.

Bakanlığa ve kendisine gelen şikayetlerle doğrudan ilgilenmeye ve bunların takibini bizzat yapmaya çalıştığını anlatan Dinçer, bundan bir süre önce Adapazarı'nda çalışan bir kadın çalışandan iş yerinde yaşadığı sorunlarla ilgili uzunca bir mektup aldığını anlattı.

Kadın çalışanın, mektubunda, iş yerinde haksızlığa uğradığı, ayrımcılığa maruz bırakıldığı, küçümsenip, dışlandığı yönündeki sıkıntılarını paylaştığını dile getiren Dinçer, mektubu, okuduktan sonra mobbing genelgesine yönelik hazırlıkların hızlandırılması konusunda bürokratlarına talimat verdiğini söyledi.

Dinçer, “Genelgeyi hazırladığımızda mektubun sahibi kadın çalışana 'bunun için sen vesile oldun' demek için iş yerini aradık ama ne yazık ki işten ayrılmış olduğunu öğrendik” dedi.

Bakan Dinçer, literatürde, bir tutum ya da davranışın mobbing olarak değerlendirilebilmesi için sistemli, kasıtlı ve en az 6 ay süreyle uygulanmış olması gerektiğinin kabul gördüğünü belirtti.

Mobbingin Türkiye'de yaygın olduğunu, ancak bu konuda özel bir düzenleme bulunmadığını vurgulayan Dinçer, akademik çevrelerin bu konudaki çalışmalarının son dönemde arttığını ve yeni yeni mahkeme kararları ortaya çıkmaya başladığını kaydetti.

Kamuda iş garantisinin çalışanları bu konuda bir nebze rahatlattığını ifade eden Dinçer, özel sektörde ise mobbingin, çalışanların işi bırakmasını sağlamanın bir yöntemi olarak kullanıldığını söyledi.

“İŞVEREN, ÇALIŞANINI KORUMAK ZORUNDA”

Ömer Dinçer, çalışma hayatını düzenleyen yasalar çerçevesinde işverenlerin, çalışanlarının sağlık ve güvenliğini korumak zorunda olduğunu, fiziksel şiddet gibi çalışanların sağlığına zarar veren mobbingin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Sürekli azarlanan, aşağılanan, küçümsenen çalışanların iş yerlerinde geri çekildiğini, bir anlamda gizli işsiz durumuna düştüğünü anlatan Dinçer, araştırmaların, İskandinav ülkelerinde intiharların yüzde 15'inin psikolojik tacizden kaynaklandığını ortaya koyduğuna dikkati çekti.

AB'nin 2002 yılında bu konuda bir karar alıp bütün üye ülkelerin mevzuatlarında değişiklik yapılmasını isteğini anlatan Dinçer, Türkiye'de de 1 Temmuz 2012'de yürürlüğe girecek Türk Borçlar Kanunu'nun “işçinin kişiliğinin korunması” başlıklı bölümünde, işverenlerin, işçinin sağlığı ve güvenliğini korumak için diğer tehlikelerin yanı sıra psikolojik tacize karşı da gerekli önlemleri alma yükümlülüğü ile karşı karşıya bırakıldığını belirtti.

Dinçer, mobbingin ağırlıklı olarak üstlerin astlarına uyguladığı bir yöntem olarak görülmesine karşın, astların üstlerine, eşitlerin de bir birine uygulayabildiğinin örnekleri olduğunu belirtti.

“EN ÇOK EĞİTİM VE SAĞLIKTA”

Bakan Dinçer, mobbingin Türkiye'de en çok eğitim ve sağlık alanlarında görüldüğünü, üniversitelerden bu yönde çokça şikayet geldiğini bildirdi.

Başbakanlık Genelgesi'nin kapsamı hakkında da bilgiler veren Dinçer, iş yerinde psikolojik tacizle mücadelenin öncelikle işverenin sorumluluğunda olmasının sağlandığını, işverenin bu yöndeki tehditler karşısında çalışanını koruması gerektiğini vurguladı.

Bunun yanında bütün çalışanların psikolojik taciz olarak değerlendirilebilecek her türlü eylem ve davranışlardan uzak durmasını vurguladıklarına dikkati çeken Dinçer, bundan sonra imzalanan toplu iş sözleşmelerine psikolojik tacizi önlemeye yönelik özel hükümler konulacağını ifade etti. Dinçer, daha çok sendikaların bu konunun takipçisi olmasını istediklerini, iş yerlerinde bu konuda kurullar oluşturulabileceğini, işverenlerin mobbinge karşı bir “niyet belgesi” deklare edebileceklerini anlattı.

Bakan Dinçer, ayrıca çalışanların uğradığı psikolojik taciz olaylarını izlemek, değerlendirmek ve önleyici politikalar üretmek üzere bakanlık bünyesinde Devlet Personel Başkanlığı, sivil toplum kuruluşları ve ilgili tarafların katılımıyla Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu kurulacağı bilgisini verdi. İşçi ve işveren temsilcilerini de bu kurula dahil edeceklerini belirten Dinçer, bu şekilde alınacak tedbirleri geniş bir katılımla belirleyeceklerini söyledi.

Psikolojik taciz şikayetlerinin titizlikle incelenip en kısa sürede sonuçlandıracağını vurgulayan Dinçer, bu kapsamda bütün denetim elemanlarının bu konudaki şikayetleri inceleyebilmesini sağlayacaklarını kaydetti.

Bu kapsamda yapılacak tüm çalışmalarda kişilerin özel yaşamlarının korunmasına azami özen gösterileceğini dile getiren Dinçer, psikolojik taciz konusunda 81 ilde farkındalık yaratma faaliyetleri gerçekleştirileceğini belirtti.

Dinçer, “Başbakanlık Genelgesi mevzuatımızın en önemli parçalarından birisi. Yayımlanan genelge bu konuya verilen önemin bir göstergesi” diye konuştu.

Anadolu Ajansı
 
F

Fırtına

Guest
Mobingsiz, Engelsiz Bir İş Yaşamı Mümkün

Sizi korkutan her deyim size güç, cesaret ve güven kazandırır. Kendinize "Ben bu dehşeti yaşadım. Bundan sonra gelecek şeylere hazırım" dersiniz.. (Eleanor Roosevelt)

Yukarıda yer alan söz öyle anlamlı bir mesaj veriyor ki, yazıma ilk olarak bu cümle ile başlamak istedim. Çünkü ülkemizde engellilerin, içinde bulunduğu sosyal ya da iş yaşamında karşılaştığı, tanıklık ettiği pozitif, negatif, dolaylı, dolaysız başına ne eklerseniz ekleyin ayrımcılık dışında adını koyamadığı, bilmediği önemli bir konuyu MOBİNG’i çağrıştırdığı için paylaşmak istedim.

Geçtiğimiz hafta Management Center Türkiye ve Eventus’un katkılarıyla düzenlenen Türkiye’nin en büyük insan kaynakları zirvesinde özel oturum düzenleyen Engelsiz Kariyer, bu yıl gündemin en önemli konusu haline gelen Mobinge yer verdi. ‘Mobingi Önlemek Ustalık İster - Mobingsiz, Engelsiz Bir İş Yaşamı Mümkün’ başlıklı buluşmada özellikle işverenlerin (insan kaynakları profesyonellerinin) karşı karşıya geldikleri mobing sürecini nasıl yönetmeleri gerektiği, ayrımcılık ve mobing arasındaki ince çizgiyi daha iyi görebilmeleri masaya yatırıldı.

‘Sıfıra Sıfır Elde Var MOBİNG’ adlı kitabı yazarı, Profesyonel Koç ve Mobing Eğitim ve Destek Merkezi Kurucusu Çağlar Çabuk, konuşmasında özetle; İnsan yönetimi profesyonelleriyle ayrımcılık ve mobing arasındaki ince çizginin ne olduğunu ve bu iki sürecin birbirinden nasıl beslendiğini anlatarak, mobingin tanısı sırasında dikkat edilmesi gereken parametrelerin varlığının araştırılmasının önemi ve gerekliliği ile işletmelerde önleyici mekanizmaların kurulması ve işletilmesi için nelere ihtiyaç olduğunu paylaştı. Ek olarak Borçlar Kanunu'ndaki son yasal düzenlemenin işverene yüklediği sorumluluklar üzerinde durdu.

Mobing mi? Ayrımcılık mı?

Engellilerde mobing konusu aslında çok hassas bir noktada.. Nasıl mı? derseniz size şöyle özetleyebilirim. Bir tarafta ayrımcılık diğer tarafta mobing arasındaki ince çizginin ayrımı henüz tam yapılamıyor. Örnek vermek gerekirse 2 yıl önce karşı karşıya geldiğim bir olayda engelli çalışanın uğradığı haksızlığın adına ilk olarak mobing konmaya çalışıldı. Oysa mobing uzmanı ve davayı alan avukat tarafından yapılan vaka çalışması sonrası mobing değil de ayrımcılığın ön planda olduğu tespit edildi. Bu tespit sonrası dava ayrımcılık olarak açıldı ve olumlu sonuçlandı.

Engelliler aslında farkında olmadan mobinge maruz kalabiliyorlar. Ancak bu konuda yeterli bilinç ve donanıma sahip olmadıkları için mobing yerine süreç hep ayrımcılık olarak belirleniyor. Oysa her ikisi birbirinden çok farklı ince çizgilere sahip.. Hukukçularımıza bu durumda çok önemli görev düşüyor. Bu iki ayrımı çok iyi yapabilmek için hukukçularımızın mobing konusunda eğitim almaları gerekiyor. Bu dava sürecinde sonuca daha hızlı gidilmesi, doğru ve sağlıklı kararların alınmasını sağlayacaktır.

Şura'nın en önemli maddesi mobing oldu;

Engelsiz Kariyer ve Yaşadıkça olarak 2 yıl önce özellikle Çağlar Çabuk’la tanışmamızdan sonra engellilerle ilgili mobing bilinçlendirme çalışmalarına başladık. 1 yıl önce ise bunu Başbakanlık Özürlüler İdaresi’nin düzenlediği 'İstihdam' başlıklı Özürlüler Şurası kararları arasında mobing maddesinin yer almasını sağlayarak sürdürdük.

Şimdi sizlerle Özürlüler Şurası'nda mobinle ilgili yaşadığım bir anımı paylaşmak istiyorum;

'İstihdam' konulu Şura'nın 'Ayrımcılık' başlıklı komisyonunda görevlendirilmiştim. Komisyonda herkes konu ile ilgili öneri ve düşüncelerini söz alarak paylaşıyordu. Bende sıramı bekleyerek konuşmak için söz aldım ve özellikle en önemli konu olan mobing kelimesini söyleyip sözlerime devam ederken gerilerden bir ses 'Ya nedir bu mobidik gubidik yabancı kelimeler kullanıyorsunuz anlamıyoruz lütfen komisyonumuzun zamanını çalmayın daha önemli konulara geçelim' diyerek konuşmamı bölmüştü. Tam da bu sırada komisyon başkanı o kişiye dönerek ciddi anlamda sert tepki göstererek, 'Lütfen saygısızlık yapmayın bilmiyorsanız susun öğrenin. Çünkü ayrımclıktan çok çok daha önemli bir konuyu gündeme taşıyor arkadaşımız' diyerek sözlerimi bitirmeme ve dinleme sabrı göstermeyen arkadaşımızı susturmuştu.

Bugün Çağlar Çabuk başta olmak üzere bir çok değerli isimlerin yıllardır süren haklı mücadelesi ile mobing bilinmeye, sorgulanmaya ve hatta kazanılmış davalarla çok önemli bir konu olarak günlük hayatımızda yer almaya ve konuşulmaya başladı.

Gazete ve TV’lerde yer alan haberlerden de gördüğümüz gibi henüz çok çok iyi bilinmese de artık insanlar bu konuda hızla bilinçlenme sürecine girmeye başladı. Engellilerin özellikle mobing konusunda bilinçlendirilmesi için 1 yıl önce Engelsiz Kariyer ve Yaşadıkça’nın Engelsiz Yaşam Fuarı’nda düzenlediği ''1 Gün 1 Konu 1 Konuk'' Buluşması’nda özel olarak yer verildi. Bu çalışmalarımız artarak devam edecek.

Unutmadan geçtiğimiz hafta Türk Dil Kurumu aldığı bir kararla İngilizce MOBİNG kelimesinin Türkçe karşılığı olarak BEZDİRİ kelimesinin kullanılmasına karar verdi.

Herkese mobingsiz yani bezdirisiz bir hayat diliyorum.


Mehmet Kızıltaş
 
F

Fırtına

Guest
ALO 170 MOBBİNG’i ÖNLEYECEK İHBAR TELEFONU

Mobbing konusu son yıllarda çalışma hayatımızda sıklıkla karşımıza çıkmaya başladı. Küreselleşen dünyamızda çalışanlar arasında oluşan rekabet bu kavramın yıldızını parlatmıştır.

Kelime anlamı Nedir?

Latince bir kavram olan ”Mobbing”, psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek anlamına geliyor. Özellikle hiyerarşik yapılanmış grup ve kontrolün zayıf olduğu örgütlerde, gücü elinde bulunduran kişinin ya da grubun, diğerlerine psikolojik yollardan, uzun süreli sistematik baskı uygulamasına ”Mobbing” deniliyor. Mobbing, işin akışına ya da bir davranışa ilişkin bir anlaşmazlık ile başlar. Bu baskıya yönetim ve çalışma arkadaşları da dahil olabilir.

Mobbing, duygusal bir saldırıdır. Hedefi ise, bir iş yerindeki kişi veya kişiler üzerinde sistematik baskı yaratarak ahlâk dışı yaklaşımla iş performansını ve dayanma gücünü yok edip, işten ayrılmaya zorlamaktır. Duygusal saldırı, ayrımcılık, örgütsel yıldırma, cinsel taciz, dışsallaştırma, yalnızlaştırma, zorbalık, sindirme, mağdurun benliğini öldürme ve psikolojik şiddet gibi kavramları Mobbing sözcükleri olarak kullanmak mümkündür.

Mobbing Çalışma Hayatımızda Nasıl Uygulanıyor?

Bu konuda mağdurlar genelde kadın olmasına rağmen, erkeklerde zaman zaman psikolojik şiddete uğramaktadırlar. Bu kişiler çalıştıkları işyerlerinde psikolojik baskı kurulması ile hem kendileri hem de aile üyeleri zarar görmektedir. Verimsiz çalıştıkları ileri sürülerek performans düşüklüğü bahane edilerek ücret zamları kısıtlanıyor, fazla mesai çalışmalarına bırakılmıyor, satış primleri düşürülüyor, manevi açıdan terfileri yaptırılmıyor, çalışma koşulları ağırlaştırılıyor, ücretsiz izin kullanmaya zorlanıyor.

Kısaca size sistematik bir şekilde üstleriniz yada çalışma grubunuzdaki arkadaşlarınız tarafından yapacağınız projeler engelleniyorsa, toplantılarda söz verilmiyorsa, devamlı şekilde azarlanıyorsa, devamlı şekilde yaptığı işler karşısında eleştiriye tabi tutuluyorsa, küçültücü davranış ve tutumlara giriliyorsa, kalifiye eleman iken kalifiye olmayan eleman gibi davranılırsa siz artık mobbing mağduru olmuşsunuz demektir.

Bunu kısaca ”İşyerinde Psikolojik Terör” diye tanımlayabiliriz.

Son yıllarda örnek aldığımız ülkelerden küreselleşme uğruna AB’ye benzemek isterken bu hastalığı da ithal etmiş bulunmaktayız. Buna karşı maruz kalan çalışanlarını kendi özgüvenlerini, çalışma arkadaşlarına ve işyerlerine olan güvenlerini kaybediyorlar.

Mobbing Mağdurlarında Ortaya Çıkan Hastalıklar Nelerdir?

Uykusuzluk, iştahsızlık, deprasyon, sıkıntı, hareketsizlik ve panik atak gibi belirtiler gösteriyorlar. Bu hastalığın farkında olmayan çalışanlara maliyeti oldukça yüksek olup kalıcı hasarlar bırakma riski de taşıyor.

Mobbing’e Uğrayan Çalışan Neler Yapmalıdır?

Çalıştığınız yerdeki yöneticinize açıkça duruma itiraz ettiğinizi söyleyin, taciz edici söz ve davranışlarını durdurmasını isteyin. Yanınızda güvendiğiniz ve gerekirse tanıklık edebilecek bir iş arkadaşınız bulunsun.

Olayları, verilen anlamsız emirleri ve uygulamaları yazılı olarak kaydedin.

İlk fırsatta bu davranışı sergileyenleri yetkili birine rapor edin, eşitiniz ise üstünüze, üstünüz ise yönetim kurulu ve insan kaynaklarına durumu açıkça ve kanıtlarıyla bildirin. Gerekiyorsa, tıbbi ve psikolojik yardım alın. Hem yardımcı olacaktır, hem de kanıt oluşturacaktır.

Şikayetiniz hakkında kuruluşunuz içinde ne yapıldığını araştırın.

İş arkadaşlarınızla durumunuzu paylaşın, onlar da aynı şekilde rahatsız olabilirler, grupça başvurmanız daha etkili olabilir.

Bunlar mobbingi bir bütün olarak durdurmuyorsa hukuksal başvuru için elinizde yeterince malzeme toplanmış olur. Suç olarak tanımlanması da uygulamaların azalmasında katkı sağlayacaktır. Hem mobbing’cilerin geri çekilmesini sağlayacak hem de çalışanların çaresiz kalmasını engelleyecektir.

İşveren Nasıl Bir Önlem Almalıdır?

Mobbing eylemleri işyerinde artarsa işverenler bunları görmezlikten gelmemelidir. Mobbing’e uğrayan çalışan tarafından yapılan başvurular değerlendirilmelidir. Bunun önlenmesinde en önemli rol de çalışanlar arasında etkili iletişim sağlanmalıdır. Taraflara arasında karşılıklı bir uyum içinde sorunlar masaya yatırılmalı, kişilik haklarına saygı gösterilmeli, iyi niyetli davranış sergilenerek sorunun çözüm yolları aranmalıdır.

Yasalarımızda Mobbing’i Önleyen Düzenlemeler Var mı?

Anayasanın 17. maddesinde Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz. 18. maddesinde; Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.

17 ve 18 maddeler ile mobbing konusunda yasal düzenlemenin ilk basamağı tamamlanmıştır.

4857 sayılı İş Hukukunda 5. Maddesi ile Eşit Davranma ilkesi ile mobbing’i önleyeceği hükümler mevcut olup İş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayrım yapılması ya da işverenin biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona erdirilmesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapması durumlarında söz konusu madde hükmünde öngörülen eşit davranma ilkesine aykırılığın oluşacağı öngörülmüştür.

Hatta bu tür davranışlar sonucunda çalışan mağdur kalması durumunda 4 aylık ücret tutarında bir tazminat ve ödenmeyen haklarının tarafına ödenmesini isteyebilir.

4857 sayılı İş Hukukunun 24.Maddesinde;

2. Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri;

a) İşveren iş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri hakkında yanlış vasıflar veya şartlar göstermek yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler vermek veya sözler söylemek suretiyle işçiyi yanıltırsa,

b) İşveren işçinin veya ailesi üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak şekilde sözler söyler, davranışlarda bulunursa veya işçiye cinsel tacizde bulunursa,

c) İşveren işçiye veya ailesi üyelerinden birine karşı sataşmada bulunur veya gözdağı verirse, yahut işçiyi veya ailesi üyelerinden birini kanuna karşı davranışa özendirir, kışkırtır, sürükler, yahut işçiye ve ailesi üyelerinden birine karşı hapsi gerektiren bir suç işlerse yahut işçi hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ağır isnat veya ithamlarda bulunursa,

d) İşçinin diğer bir işçi veya üçüncü kişiler tarafından işyerinde cinsel tacize uğraması ve bu durumu işverene bildirmesine rağmen gerekli önlemler alınmazsa,

e) İşveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse,

f) Ücretin parça başına veya iş tutarı üzerinden ödenmesi kararlaştırılıp da işveren tarafından işçiye yapabileceği sayı ve tutardan az iş verildiği hallerde, aradaki ücret farkı zaman esasına göre ödenerek işçinin eksik aldığı ücret karşılanmazsa, yahut çalışma şartları uygulanmazsa,

Çalışan süresi belirli olsun veya olmasın iş sözleşmesini, sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin fesih edebilecektir. Bu fesih nedeniyle, kıdem tazminatı ödenmesini gerektiren diğer şartları da taşıyorsa çalışana kıdem tazminatı İş Hukuku hükümlerine uygun olarak hesaplanarak ödenmelidir.

2821 sayılı Sendikalar Kanununda bu konuda Hükümler mevcuttur. Sendikaya üye olmak serbesttir. Hiç kimse sendikaya üye olmaya veya olmamaya zorlanamaz. (2821/22.MADDE)

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 105. maddesinde öngörülen taciz eylemine maruz kalması ya da söz konusu eylem nedeniyle işi bırakmak zorunda kalmışsa adli mercilere şikayette bulunabileceği, söz konusu madde de faile karşı ağır yükümlülüklerin öngörüldüğü, yine, aynı Kanun’un 117. maddesinde öngörülen, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali, çaresizliğini, kimsesizliğini, bağlılığını sömürmek suretiyle kişi ya da kişilerin ücretsiz çalıştırılması, insan onuru ile bağdaşmayacak çalışma ve konaklama koşullarına maruz bırakılması hallerinde adli mercilere şikayette bulabileceği, bu hükümde de belirtilen fiilleri işleyen failler hakkında ağır yaptırımların öngörüldüğü görülmektedir.

6098 sayılı Borçlar Kanunun 417. Maddesinde bu konuya açıklık getirilmiştir.

İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.

İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür. İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir. (6098 /417 Madde)

Mobbinge Uğrayanlar İş Mahkemesinde Dava Açabilirler;

Bununla ilgili davalar İş mahkemesinde açılmış ve birçoğu karar aşamasına gelmiştir. Dava açacak çalışanlar birbirleri ile dayanışma içinde olmalı, bu konularda işverenlerine durumlarını düzeltilmesi konusunda dilekçe vermeli, hatta ileride dava konusunda delil teşkil etmesi açısından Noter kanalıyla tebligatlar çekmeli yada Bölge Çalışma Müdürlüklerine şikayet dilekçeleri vermeleri gerekiyor.

Bu konularda baskı görmeleri sonucu psikolojik tedaviye maruz kalmış iseler raporlarını dava dosyalarına koymaları, şayet cinsel ve sözlü tacize uğramaları halinde Cumhuriyet savcılıklarına verdikleri soruşturma dilekçelerini de dava dosyalarına eklemeleri halinde 4857 sayılı İş Kanunun 24. Maddesinin 2. bendinin yazılı fıkraları gereğince işçinin iş akdini haklı sebep ile fesih ile sözleşmesinin sona ermesi durumunda Mobbing’e maruz kaldığını ispatlaması da büyük önem taşıyor. İddia ederken Mobbing olarak adlandırılan eylem ve davranışlardan mağdur kalan çalışan kanuni anlamda haklı duruma gelmek istiyorsa, mağduriyetlerini mümkünse somut belgelerle, bu mümkün değil ise aynı işyerinde çalışanların tanık beyanlarıyla ispat etmelidirler. Yoksa hukuken haklı konuma gelmeleri oldukça zor görünür.

Son yıllarda Mobbing olayının TBMM taşınmasından dolayı 19.03.2011 Tarihli RG 27879 sayısında İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi hakkında Başbakanlık tarafından genelge yayınlanmıştır.

Başbakanlık Genelgesi;

Bu doğrultuda, çalışanların psikolojik tacizden korunması amacıyla aşağıdaki tedbirlerin alınması uygun görülmüştür.

1. İşyerinde psikolojik tacizle mücadele öncelikle işverenin sorumluluğunda olup işverenler çalışanların tacize maruz kalmamaları için gerekli bütün önlemleri alacaktır.

2. Bütün çalışanlar psikolojik taciz olarak değerlendirilebilecek her türlü eylem ve davranışlardan uzak duracaklardır.

3. Toplu iş sözleşmelerine işyerinde psikolojik taciz vakalarının yaşanmaması için önleyici nitelikte hükümler konulmasına özen gösterilecektir.

4. Psikolojik tacizle mücadeleyi güçlendirmek üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi, ALO 170 üzerinden psikologlar vasıtasıyla çalışanlara yardım ve destek sağlanacaktır.

5. Çalışanların uğradığı psikolojik taciz olaylarını izlemek, değerlendirmek ve önleyici politikalar üretmek üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde Devlet Personel Başkanlığı, sivil toplum kuruluşları ve ilgili tarafların katılımıyla “Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu” kurulacaktır.

6. Denetim elemanları, psikolojik taciz şikâyetlerini titizlikle inceleyip en kısa sürede sonuçlandıracaktır.

7. Psikolojik taciz iddialarıyla ilgili yürütülen iş ve işlemlerde kişilerin özel yaşamlarının korunmasına azami özen gösterilecektir.

8. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Devlet Personel Başkanlığı ve sosyal taraflar, işyerlerinde psikolojik tacize yönelik farkındalık yaratmak amacıyla eğitim ve bilgilendirme toplantıları ile seminerler düzenleyeceklerdir.


VEDAT İLKİ
 
F

Fırtına

Guest
Mobbing mağdurları için 'Alo 170' hattı.!

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, ''ALO 170'' ihbar hattında mobbing (psikolojik taciz) mağdurlarına destek vermek için çalışma psikoloğu istihdam edecek.

Bakanlık, iş yerlerinde çalışanlara yönelik mobbing olaylarının önlenmesi amacıyla yayımlanan Başbakanlık Genelgesi doğrultusunda bir dizi önlemi hayata geçirecek.

Çalışma hayatı ve sosyal güvenlik hakkında her türlü soru, öneri, eleştiri, ihbar, şikayet, başvuru ve talepleri, etkin ve hızlı bir biçimde çözüme kavuşturabilmek amacıyla kurulan Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezinin ''ALO 170'' hattından mobbing mağdurlarına da hizmet verilecek.

Merkezin 7 gün 24 saat aranabilen hattıyla, çağrılara hemen cevap üretilemediği durumlarda anında ilgili kurum ve kuruluşlarla iletişime geçilerek en geç 72 saat içinde taleplere cevap veriliyor.

Genelge hükümleri çerçevesinde, mobbinge uğrayanlara destek sunulması ve şikayetlerin değerlendirilmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezine personel takviyesi yapılacak.

Merkezde gelecek ay bir çalışma psikologunu görevlendirilecek daha sonra bu sayı ihtiyaca göre artırılacak. Merkeze iletilen şikayetler kısa sürede sonuçlandırılacak.

Uzmanlar, mobbingle karşı karşıya kalan mağdurların, maruz kaldıkları olayları not etmelerini, yaşananlara ilişkin şahit bulmalarını ve mobbing uygulayan kişilerle açık açık konuşulmasını öneriyor. Bu tür olaylara ilişkin deneyimler, mağdurların mobbing yapanlara ''şikayetçi olacaklarını bildirmeleri'' halinde tacizlerin davranışlarına son verdiklerini ortaya koyuyor.

Mobbing mağdurları ise yaşadıkları karşısında en çok tacizde bulunanlarla açık açık konuşmayı, ilerleyen aşamalarda ise doktor desteği almayı seçiyor.

HAPİS CEZASI DA VAR, TACİZCİYE EĞİTİM DE VAR

Mobbingle mücadele konusunda bir çok ülkede çeşitli tedbirler uygulanıyor.

Belçika'da mobbing şikayetleriyle ilgili işçi temsilcileriyle anlaşılarak profesyonel bir danışmanın görevlendirilmesi, iş yerinde önleyici mekanizmaların geliştirilmesi, iş yerinde konuyla ilgili yazılı bir örgütsel niyetin ilanının yapılması, şikayet mekanizmasının oluşturulması, mağdurlara sosyal destek sağlanması, tacizi gerçekleştiren kişinin hukuksal yaptırımlarla cezalandırılması ve eğitime tabi tutulması gibi mücadele yöntemleri uygulanıyor.

Finlandiya'da cinsel taciz, şiddet tehdidi ve psikolojik taciz gibi konular mesleki sağlık kapsamında değerlendiriliyor. Bu konularda hem işverenlere hem işçilere bazı sorumluluklar yükleniyor. Ayrıca psikolojik tacizle mücadelede özellikle işçi ve işveren arasındaki işbirliğine dikkat çekiliyor.

Hollanda'da iş yerinde cinsel taciz, psikolojik taciz ve şiddete karşı koruma sorumluluğu işverende bulunuyor. Bu düzenleme cinsel taciz, psikolojik taciz, ırkçılık ve şiddeti kapsayan istenmeyen her türlü davranışı kapsıyor.

Fransa'da iş yerindeki psikolojik tacizin engellenmesi için işverenlere yeni sorumluluklar yüklendi. Bu kapsamda, mağduriyeti ve tacizi önlemek için yeni koruma ve önleyici mekanizmalar öneriliyor. Ayrıca psikolojik tacizde bulunanlara ve gerçek dışı bir şekilde mağdur olduklarını beyan edenlere para cezası öngörülüyor. Bu konuda ispat yükü tacizciyle yükleniyor. Ceza Kanununda ise mobbing failine 1 yıla kadar hapis ve 15 bin avro para cezasına hükmedilebiliyor. Sendikalar, kamu ve özel sektörde yaşanan psikolojik taciz olaylarının önlenmesinde taraf olabiliyor. Fransa'da konuyla ilgili kamuoyu ilgisini çekmek için acil telefon hatları ve mağdurlara yardım programları bulunuyor.

ERKEN EMEKLİLİK GEREKÇESİ

İngiltere'de şiddet tanımı, psikolojik şiddeti de içerecek şekilde genişletildi. Söz konusu tanım, psikolojik taciz konusuna temel dayanak oluşturuyor. Psikolojik tacize maruz kalan işçinin işten istifa etmesi ''haklı nedenlerle fesih'' sonucunu doğruyor. İngiltere'de konuyla ilgili olarak taciz hattı kuran sendikaların yanında, bölgesel destek ağı oluşturan sendikalar bulunuyor. Ayrıca bazı sendikalar psikolojik taciz danışmanı görevlendiriyor. Bazı yerel yönetimler de konuya ilişkin özel politikalar geliştiriyor.

İsveç'te işletme komitelerinin psikolojik tacizin önlenmesi için gerekli tedbirleri alma yükümlüğü, işverenlerin psikolojik tacizi engelleyecek şekilde işin ve iş ortamının düzenlenmesi, psikolojik taciz mağdurlarının rehabilitasyonu ve iş yerinde psikolojik tacizle mücadele politikalarının geliştirilmesi sorumluluğu bulunuyor.

Almanya'da psikolojik tacizin neden olduğu zararlar meslek hastalığı olarak değerlendiriliyor. Mobbing mağdurları erken emekliliklerini isteyebiliyor, iş görmekten kaçınma hakkından yararlanabiliyor, iş akdini haklı nedenle feshedebiliyor. Mağdurlar için yardım ve destekte bulunmak amacıyla merkezler bulunuyor, işçi sendikaları tarafından telefon hattı oluşturuluyor. Ayrıca kamuya bağlı yerel sağlık kuruluşları psikolojik tacizin yol açtığı zararların teşhisi ve tedavisi ile ilgileniyor ve psikolojik taciz mağdurlarına danışman hizmeti veriyor. İşverene ise mobbing uygulayan kişinin iş sözleşmesini feshetme imkanı tanınıyor.

İtalya'da işçinin fiziksel bütünlüğünün ve sağlığının korunmaması, işçiye iş tanımında yer alan mesleki niteliklerinin altında nitelikler gerektiren işlerin verilmesi gibi sebepler psikolojik taciz olarak değerlendiriliyor. İtalya'daki işçi konfederasyonlarından biri resmi internet sitesinde psikolojik taciz ile ilgili ayrı bir bölüm oluşturarak üyelerinin ve tüm çalışanların konu ile ilgili bilgilendirilmesi, psikolojik taciz olaylarının internet aracılığıyla rapor edilmesi ve mağdurları arasında dayanışmanın sağlanması için çaba harcıyor.

Japonya'da çağrı merkezi üzerinden mobbing mağdurlarına destek veriliyor.

Anadolu Ajansı
 
F

Fırtına

Guest
iş yerlerinde mobing'e maruz kalmak gerçekten çok zor bir durum..

kızım özlem,

iş yerinde kendi konumundaki bir insan tarafından mobing'e maruz kalıyor.. ve bezdi artık.. psikoloji si bozuluyor.. stres içinde..!!! o insanın yüzünden işten çıkmayı bile düşündü.. dedim; ''iş verenine anlat durumu'' haberi olsun.. ve geçenlerde iş verenine mobing'e maruz kaldığını anlattı.. şimdilik biraz geri çekildi o insan.. bakalım neler olacak..?!
 
F

Fırtına

Guest
Mobbing kanser yapıyor

Atatürk Üniversitesi'nde (AÜ) yapılan bir araştırmada, akademisyenlerin yüzde 82'sinin mobbinge (bezdiri) neden olan davranışlara maruz kaldığı, mobbinge maruz kalan akademisyenlerin kanser olduğu öne sürülüyor.

AÜ İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Önder Barlı'nın danışmanlığında Uşak Üniversitesi Öğretim Görevlisi Mehmet Zahid Çöğenli tarafından yapılan araştırmada, AÜ'de görevli akademisyenlerin maruz kaldığı mobbingin boyutu ortaya çıkarıldı.

Araştırma kapsamında 12 fakülte ve 1 yüksek okulda yapılan ankete, 114'ü kadın, 261'i erkek olmak üzere 375 öğretim elemanı katıldı. Ankete katılanların yüzde 5'i okutman, araştırma görevlisi ve uzman, yüzde 26'sı Yrd. Doç. Dr, yüzde 16'sı doçent ve yüzde 18'i ise profesör unvanına sahip öğretim elemanlarından oluşuyor.

Anket formunda, öğretim üyelerine, ''arkamdan kötü konuşulur'', ''gülünç duruma düşürülürüm'', ''özel hayatım eleştirilir veya alay edilir'', ''kendime olan güvenimi olumsuz etkileyecek işlerle uğraşmak zorunda bırakılırım'', ''yüksek sesle azarlanırım veya yüzüme bağırılır'', ''sözlü tacizler ve tehditler alırım'', ''mimikler, jestler veya çeşitli davranış şekilleriyle rahatsız edilirim'' gibi ''itibara, kişinin psikolojik ve fiziksel sağlığına, sosyal ilişkilere ve kendini gösterebilmeye'' yönelik saldırılara maruz kalıp kalmadıkları soruldu.

Prof. Dr. Önder Barlı, anket sonuçlarına göre, öğretim elemanlarının yüzde 18'inin hiçbir zaman söz konusu davranışlarla karşılaşmadığı, yüzde 82'sinin ise bu tür psikolojik şiddete maruz kaldığının belirlendiğini bildirdi.

CİNSİYET, UNVAN, YAŞ VE MEDENİ DURUMA GÖRE DEĞİŞİYOR

Üniversitede, mobbingin boyutunu cinsiyet, akademik unvan, yaş gurupları ve medeni duruma göre de tespit ettiklerini belirten Barlı, kadınların erkeklerden, bekarların evlilerden, araştırma görevlisi, okutman ve uzmanların da Doç. Dr. ve Prof. Dr. unvanına sahip olanlardan daha fazla mobbinge maruz kaldığının ortaya çıktığını ifade etti.

Prof. Dr. Barlı, erkeklerden yüzde 75 oranında daha fazla mobbinge maruz kalan kadınların, daha çok ''bana verilen görevler değiştirilir'', ''yapmam için verilen işler geri alınır'', ''yeteneklerimin çok altında işlerin yapılması istenir'', ''Beni güç durumda bırakacak kararlar vermeye zorlanırım'' gibi yaşam kalitesi ve mesleki duruma yönelik saldırılarla karşılaştığını ifade etti.

Araştırma görevlisi, uzman ve okutmanların ise yüzde 64'ünün psikolojik şiddete uğradığının tespit edildiğini dile getiren Barlı, ''Akademik unvana göre mobbinge maruz kalma oranı en yüksek olan grup, genç öğretim elemanları olan araştırma görevlisi, uzman ve okutmanlar. Fakat profesör unvanında olan öğretim üyelerinde de mobbingin boyutu çok yüksek. Profesörlerin yüzde 51'i mobbinge maruz kalıyor'' dedi.

KENDİSİ DE ''MOBBİNG''E MARUZ KALMIŞ

Ankete göre, mobbingin üniversitede herkesin sorunu olduğunu ifade eden Prof. Dr. Barlı, şunları kaydetti;

''İnsanın sağlığını, iş verimini ve performansını olumsuz yönde etkileyen mobbing, üniversitelerde araştırma görevlisinden profesörüne kadar herkesin yaşadığı bir sorun. Anket sonuçlarında olduğu gibi kendi mesleki hayatımda da yaşadıklarım ve gözlemim de aynı yönde. Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde görevliyken maruz kaldığım mobbing yüzünden buraya gelmek zorunda kaldım.''

''AKADEMİSYENLER SANILDIĞI KADAR MUTLU DEĞİL''

Prof. Dr. Barlı, akademisyenler, dışarıdan bakanlar için ''mutlu bir topluluk'' olarak görüldüğünü, ancak durumun sanıldığı gibi olmadığını söyledi.

Çalışma hayatının hemen hemen her alanında mobbingin görülebildiğini belirten Prof. Dr. Barlı, şunları söyledi;

''Üniversitelerde de mobbing boyutu çok yüksek. Mobbinge maruz kalıp da kanser olan akademisyenleri biliyorum. Dolayısıyla bu çok ciddi sorun. Yöneticilerin, çalışanları kollayıp gözetlemesi, sorunlarını yakından takip etmesi büyük önem taşıyor.''

Anadolu Ajansı
 
F

Fırtına

Guest
Dahi çocukların eğitim gördüğü okulda, 'mobbing' suçlaması.!

135 IQ'ya sahip T. A., "Üstün yetenekliler okulunda 'duygusal saldırı'ya maruz kalıyorum" dedi ve ekledi; "Öğretmenlerim, arkadaşlarım bana taktı... Şikâyetlerimi çocuk polisine ilettik. 11 yaşındayım, yaşadıklarım o kadar zor ki.."

T. C. A., 135 IQ'su olan "dâhi" bir çocuk... Üstün yetenekli çocukların gittiği İstanbul Beyazıt Ford Otosan İlköğretim Okulu'nda 5'inci sınıf öğrencisi. Ancak 14 Şubat'tan bu yana okula gitmiyor. Ailenin açtığı idari ve adli 17 dava var. İddiaları ise 'mobbing' yani duygusal saldırı... T. A., "Dayak da yedim, hakarete de uğradım. Şikâyetlerimi ailemle çocuk polisine ilettik" diyor. Mobbing davası açmaya hazırlanan aile aleyhinde de, "Öğretmenleri rahatsız ediyorlar" diye şikâyetler var.

'ADI DÂHİ OKULU AMA...'

T. A., 3 yaşındayken okumayı sökmüş. Üstün yetenekli olduğu için babası Hüseyin ile annesi Ebru A., onu Beyazıt Ford Otosan İlköğretim Okulu'na yazdırmış. Bu okula girebilmek için Rehberlik Araştırma Merkezi'nin ve İstanbul Üniversitesi'nin IQ testini geçmek gerekiyor. İki aşamalı test sonucunda T.'nin IQ'su 135 çıkmış, böylece okula başlamış. Milli Eğitim Bakanlığı ve İstanbul Üniversitesi arasında imzalanan protokol ile eğitim yapılan okulda, dâhi çocuklar ile normal zekâya sahip çocuklar karma eğitim görüyor.

86 MADDELİK DİLEKÇE

Fakat 5-B sınıfının öğrencilerinden T. A., 14 Şubat'tan bu yana okuluna gitmiyor. Tam 50 gündür okulundan uzak... Çocuk Hakları Sözleşmesi'nden doğan yasal hakkını kullandığını söyleyen A., derslerini evde yaptığını belirterek "Normal müfredat ile doymuyorum. Bu okulun sadece adı dâhi okulu, yoksa her şey diğer okullarla aynı" diyor. Yaşadıklarını okul yönetimine, Fatih İlçe ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne, Milli Eğitim Bakanlığı'na, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na, İstanbul İdare ve Bölge İdare Mahkemesi'ne bildirdiklerini söyleyen baba Hüseyin A. da, 86 maddeden oluşan dilekçesinde şunlara yer veriyor; "Üstün yetenekli çocukların özel öğretime ihtiyacı var. Bunu devlet de kabul etti. Fakat 3 yıldır yönerge çıkmadı. Okulda 8 yıldır normal ilköğretim öğretmenleri eğitim veriyor. Çocukların ilgi ve yetenekleri geliştirilmiyor. Oğlum, sınıf arkadaşları tarafından gırtlağı sıkılarak, fiziksel saldırıya uğruyor. Bunun raporunu aldık. Çocuk polisine bildirdik."

'AİLE SUÇ İŞLİYOR'

Beyazıt Ford Otosan İlköğretim Okulu Müdür Yardımcısı Turan Öztürk ise konuyla ilgili şöyle konuştu; "Bu okul Türkiye'de, dahi çocukların eğitim gördüğü tek okul... Veli, kurduğu 'okulannesiyiz.biz' sitesinden yazdığı yazılarla öğretmenlerimize hakaret ediyor. Ancak çocuğa hiçbir şekilde okulda baskı uygulanmıyor. Aksine o arkadaşlarını tartaklıyor. Çocuğun okulda olması lazım. Velisi çocuğu okula göndermeyerek suç işliyor. Bu, önce para cezası ardından hapis cezası gerektiriyor. Ayrıca çocuğun anayasal hakkı elinden alınıyor."

'ÇETE ÜYELERİ BENİ İSTEMİYOR'

Boykotunu Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanı ve Milli Eğitim Bakanı'na bildirdiklerini anlatan T. A., "Her şey ailemin okuldan sonra kurs yerine sosyal aktiviteler ve çocukların gelişimi için ders istemesiyle başladı. Öğretmenler bana taktı. Ardından arkadaşlarım... Annem ve babam ölüm tehdidi bile aldı... 11 yaşındayım, yaşadıklarım o kadar zor ki... Çeteler var... C.'nin çetesindekiler bana Amerikan güreşi uyguladı. Çete üyeleri 'T. varsa biz yokuz' deyince herkes korkuyor."

Sabah
 
F

Fırtına

Guest
İlk kez bir Rektör, mobbingden ceza aldı

Bilindiği üzere Uşak Üniversitesi 2010 yılında YÖK Denetleme Kurulu tarafından iki kez denetlenmişti. Bu denetleme neticesinde Rektör Adnan Şişman’ın mobing (Psikolojik Taciz ve ayrımcı davranma) suçundan disiplin cezası aldığı söylentileri vardı.

Rektör Adnan Şişman hakkında Yükseköğretim Denetleme Kurulu tarafından yapılan soruşturma sonucunda subut bulunan suçlarından dolayı Disiplin Yönetmeliğinin 9/i maddesi uyarınca (GÖREVİN YERİNE GETİRİLMESİNDE DİL, IRK, CİNSİYET, SİYASİ DÜŞÜNCE, FELSEFİ İNANÇ, DİN VE MEZHEP AYIRIMI YAPMAK, KİŞİLERİN YARAR VEYA ZARARINI HEDEF TUTAN DAVRANIŞLARDA BULUNMAK) "1 YIL SÜRE İLE KADEME İLERLEMESININ DURDURULMASI CEZASI" ile cezalandırılması teklif edilmiş sonucunda da Yönetmeliğin 5. maddesi kapsamında değerlendirilerek, "UYARMA CEZASI" ile cezalandınlmıştır.

Rektör Adnan Şişman hakkında çok sayıda subut bulan iddialara ilişkin olarak yıllık ceza verme yetkisinin zamanaşımına uğradığı, bu nedenle yapılacak işlem bulunmadığı kararı alındığı yine çok sayıda suçlar hakkında suçların sabit olmasına rağmen5525 Sayılı Memurlar İle Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun kapsamında ise cezalandırma işlemi yapılmadığı belirtilmektedir.

SORUŞTURMADA REKTÖR ADNAN ŞİŞMAN HAKKINDA SABİT BULUNAN SUÇLAR;

1- Bir Öğretim Üyesinin sicil raporlarını husumetle bozduğundan görevini kötüye kullanmak,

2- ÖSYM İl Sınav Merkezi Yöneticisi ve Açıköğretim Fakültesi İl Koordinatörü olarak ayrımcı uygulamalarla gerek üniversite sınavlarında gerek açık öğretim sınavlarında mobbing uyguladığı akademisyene görev vermemek,

3- Bir akademisyene amansız bir mobbing süreci uygulamak ve tecrit etmeye çalışmak,

4- Psikolojik baskı uyguladığı akademisyenle ilişki kuranları sindirdiği,

5- Bir Şube Müdürüne mobbing uygulamak ve üniversiteye girmesini engellemek,

Rektör Adnan Şişman’ın aldığı ceza karşısında idari yargıya gidip gitmediği ise bilinmemektedir.

TCK 94. maddesi 1. fıkrasında “Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” Hükmü yer almaktadır.

Mart ayı içerisinde YÖK tarafından Adnan Şişman ve kurmay heyetini içine alan çok sayıda idareciye YÖK tarafından ceza ve disiplin soruşturmaları açılmıştır. Seçimler nedeniyle ertelenen soruşturmalar kapsamında önümüzdeki ay içinde Adnan Şişman ve ekibinin, Uşak Üniversitesi Rektörlüğünde YÖK Denetleme Kurulu üyeleri tarafından ifadeye çağrılacağı belirtilmektedir.

İŞTE BELGE;


usak.jpg




memurlarnet
 
F

Fırtına

Guest
Mobbinge iki yıl hapis ve 20 bin TL para cezası teklifi.!

Kadın ve Erkek Eşitliği Alt Komisyonu ‘mobbing uygulayanlara en az 2 yıl hapis 20 bin TL para cezası verilmesi’ ile ‘teşvik kredisi verilmemesini’ teklif etti.

TBMM Kadın ve Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu bünyesinde işyerindeki psikolojik tacizin (mobbing) önlenmesi amacıyla oluşturulan Alt Komisyon raporunu tamamladı. Raporda, “mobbing uygulayanlara en az 2 yıl hapis 20 bin TL para cezası verilmesi” talebinde bulunulurken, mobbing uygulayan işverene kredi ve teşvik verilmemesi, yemin belgesi imzalatılması, okullarda ders konulması önerildi.

Komisyonun ‘İşyerinde Psikolojik Taciz (mobbing) ve Çözüm Önerileri’ adlı raporunda şu tespitlere yer verildi;

EL KİTAPÇIĞI HAZIRLANACAK

İşyerinde psikolojik tacizle mücadelede farkındalık yaratılmalı, bunun için konuyla ilgili kurumlara ait bir el kitapçığı hazırlanmalı.. İşyerinde psikolojik tacizle mücadele kapsamında hizmet içi eğitimler verilmesi zorunlu hale getirilmeli..

OKULDA MOBBİNG DERSİ OLSUN

Eğitim müfredatına mobbing konusunda eğitici ve öğretici dersler eklenmeli.. Mobbing öncesi ve sonrası iş yapma biçimindeki farklılık belirlenerek mobbing uygulayan kişiye açık verilmemeli..

SUÇ DUYURUSU YAPILACAK

Savcılığa suç duyurusunda bulunulmalı, kurumun personel veya insan kaynakları koordinatörlüğüne bu durum bildirilmeli..

SÖZLEŞME HÜKMÜ OLACAK

Mobbingin azaltılması için benzer dava açılmalı, sendikaların etkinlikleri arttırılmalı, toplu sözleşmelere mobbing hükümleri konulmalı.. İş Kanunu’nda mobbingi yasaklayıcı hüküm ve hükümler getirilmeli, özel sektörde ve kamuda çalışan işçilerin maruz kaldığı psikolojik taciz, Çalışma Bakanlığı, ilgili sendika ve işverenden oluşan bir komisyon tarafından incelenmelidir.

İŞVERENE KREDİ VERİLMEYECEK

İşçisine psikolojik taciz yaptığı sebit olan işverenler belirle sürelerde kredi, teşvik ve benzeri olanaklardan mahrum bırakılmalı..

HAPİS CEZASI VERİLSİN

Türk Ceza Kanunu’nda psikolojik tacizin açık bir tanımı yapılarak, tacizi yapanlara veya yapılmasına göz yumanlara alt sınırı 2 yıl olmak üzere hapis cezası öngörülmeli ve mobbing suçu işleyenlere ayrıca en az 10 bin ila 20 bin TL para cezası uygulanmalıdır.

SAĞLIK RAPORU ALINACAK

Olaylar, verilen anlamsız emirler ve uygulamalar yazılı olarak kaydedilmeli ve güvenilir, gerekirse tanıklık edebilecek kişiler bulunmalı.. Kanıt oluşturabilmek için gerekiyorsa, tıbbi ve psikolojik yardım alınmalı.. Psikolojik baskıyla ortaya çıkan depresyon, panik atak, paranoya gibi rahatsızlıklar tıbbi raporlarla belgelenmeli.. Kamuda ya da özel sektörde çalışanlar işe başlamadan önce mobbing yapmayacağına dair yemin belgesi imzalayarak, imzalı belgenin bir sureti dosyasına bir sureti kendisine verilmeli.. İlgili tarafların katılımıyla Psikolojik Tacizle Mücadele (Mobbing) Kurulu kurulmalı..

Hastaneler bünyesinde psikolojik taciz destek klinikleri oluşturulmalı, tıbbi yardım ücretsiz verilmeli..

ETİK KURULU

Mobbingi bilerek önlemeyenler, doğrudan veya dolaylı katkıda bulunanlar disipline sevkedilmelidir. Kamu Görevlileri Etik Kurulu yönetmeliğinde mobbing tanımlanmalı.Mobbing mağdurulan bilgi ve belgeyi kasıtlı vermeyen kamu görevlilerine ağır disiplin cezası verilmeli..

MESLEK HASTALIĞI OLSUN

Psikolojik taciz gördüğü için çalışma gücünü belli oranlarda kaybedenlerin durumu meslek hastalığı olarak değerlendirilmeli ve malulen emekliye ayrılabilme imkanı getirilmeli..

İFTİRAYA CEZA

İftira ve karalama için mobbing suçlamasında bulunana da cezai yaptırım getirilmeli..


stargazete
 
F

Fırtına

Guest
Mobbing ve Cinsiyet Eşitliği raporu komisyonda kabul edildi

TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, ''İşyerinde Psikolojik Şiddet (Mobbing)'' ve ''Eğitim Sistemindeki Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Yeri'' başlıklı alt komisyon raporlarını kabul etti.

Mobbing Alt Komisyon Başkanı, AK Parti Trabzon Milletvekili Safiye Seymenoğlu, rapor hakkında bilgi verdi.

Son zamanlarda ''işyerlerinde psikolojik tacizin'' gündemde yer bulması ve komisyona gelen talepler doğrultusunda alt komisyonun kurulduğunu anımsatan Seymenoğlu, yetkililerden bilgi aldıklarını, işyerinde psikolojik şiddetle ilgili hukuki düzenlemelerin yapıldığını, arabuluculuk sisteminin kabul edildiği Fransa'ya bir çalışma ziyaretinde bulunduklarını anlattı.

Seymenoğlu, özellikle yönetim kademesinde, üst düzeyde bulunanların çalışanlarına mobbing uyguladığını ifade ederek, mobbingin üst düzey yöneticilerde bir meslek hastalığı olarak görüldüğünü belirtti. Seymenoğlu, mobbinge kadın ve erkeğin eşit olduğu çalışma hayatında daha az rastlandığını; erkek yoğun çalışanların olduğu yerde ''fiziksel şiddet'', kadın yoğun çalışanların olduğu yerde ise ''psikolojik şiddet'' olarak karşılarına çıktığını kaydetti.

Seymenoğlu, mobbingin özellikle duygusal zekası yüksek kişilere yapıldığını, yasal dayanağı bulunmadığı için ispatının kolay olmadığını, kişiyi yalnızlaştırdığını anlattı. Seymenoğlu, mobbing uygulayanların, ''aşırı kontrolcü, korkak, ayrıcalıklı olmak isteyen, iktidar açlığı'' olan kişiler olarak tanımlandığını söyledi.

Seymenoğlu, mobbingin literatüre yeni giren bir kavram olduğunu, işyerinde psikolojik şiddet, işyerinde psikolojik taciz, yıldırma gibi kavramların da kullanıldığını dile getirdi.

İşyerinde psikolojik tacizi, ''düşey'', ''yatay'' ve ''dikey'' olarak üçe ayıran Seymenoğlu, düşeyde; üst konumda olanların alt konumda olanlara, yatayda aynı konumda çalışanların birbirine, az görülmekle birlikte dikeyde ise astların üstlere taciz uyguladığını kaydetti.

Seymenoğlu, mobbingin, kar amacı gütmeyen kuruluşlarda, okullarda ve sağlık sektöründe daha yaygın olmakla birlike, her işyerinde görülebildiğini söyledi. Seymenoğlu, özellikle yönetim zafiyeti ve organizasyon bozukluğunun daha fazla olduğu işyerlerinde disiplin getirme, verimliliği artırma adına yapıldığını, meşrulaştırıldığını ifade etti.

Mobbingle mücadeleye yönelik önerilerini sıralayan Seymenoğlu, bu konuda farkındalık yaratılması, el kitapçıkları dağıtılması, hastaneler bünyesinde mobbing destek birimleri oluşturulması, tıbbi yardımların ücretsiz yapılması gerektiğini kaydetti.

İş Kanunu'na, mobbingi yasaklayıcı hükümler getirilmesi, işçisine psikolojik taciz yapan işverenin, belirli sürelerle kredi, teşvik gibi olanaklardan mahrum bırakılmasını öneren Seymenoğlu, iftira ve karalama amaçlı olarak kendisine mobbing yapıldığını ifade edenlere de cezai yaptırım getirilmesi gerektiğini söyledi.

AK Parti Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın da mobbing uygulayan kişinin siciline bunun işlenmesini, kademesinin yükseltilmesinin önüne geçilmesini istedi.

''CİNSİYET EŞİTLİĞİ OMBUDSMANLIĞI''

Eğitim Sistemindeki Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Yeri Alt Komisyonun Başkanı Kemalettin Aydın da hazırladıkları rapor hakkında bilgi verdi.

Aydın, orta öğretimdeki kız çocukların okullaşmasına yönelik çalışmalar yapılmasını, okullarda müdür, öğretmen, okul görevlilerinin toplumsal cinsiyet eğitimi almasını, zorunlu eğitim süresinin artırılmasını önerdi.

Aydın, cinsiyet eşitliği ombudsmanlığının oluşturulması gerektiğini sözlerine ekledi.

Konuşmaların ardından raporlar oybirliğiyle kabul edildi.

Milletvekilleri, komisyonun son toplantısını yapması nedeniyle kısa veda konuşması yaptı ve hatıra fotoğrafı çektirdiler.

Anadolu Ajansı
 
F

Fırtına

Guest
Mobbing (İşyerinde Yıldırma) Nedir?

Mobbing nedir?

Mobbing (Yıldırma) duygusal bir saldırıdır. İşyerinde kişi saygısız ve zarar verici bir davranışın hedefi olur. Kişiyle alay edilmesi, iş yaptırılmama ya da zorlanacağı işler verilerek başarısız duruma düşürülmesi, özgüven ve özsaygısını kaybetmeye yol açacak insani olmayan bir ortam yaratılması sonucunda işten çıkmaya zorlanmasıdır.

Kişiye yönelik, yaş, ırk, cinsiyet gibi herhangi bir ayrımcılık olmadan, taciz, rahatsız etme ve kötü davranış yoluyla herhangi bir kişiye yönelen saldırganlıktır. Kişiyi iş yaşamından dışlamak amacıyla kasıtlı olarak yapılır.

Her taciz mobbing midir?

Hayır, her taciz mobbing değildir. Tacizin Mobbing sayılabilmesi için belli parametrelere uyması gerekir. Eğer uymuyorsa sistemli olmayan bir ayrımcılık ya da kötü niyet düzeyinde kalabilir.

Mobbing Teşhisi Sonrası Yapmanız Gerekenler;

Mobbing nasıl teşhis edilir?

Bir tacize mobbing denilebilmesi için, en azından;

1. Kasıtlılık,

2. Süreklilik ve,

3. Sistemlilik niteliklerini taşıması gerekir.

Bunların varlığının ve bir aradalığının teşhisi içinse, çatışmanın, şirket kültürünün ve taciz sürecinin incelenmesi gerekir.

Mobbing mağdurları neler yapmalı?

Mobbing mağdurları yaşadıkları taciz karşısında hemen infiale kapılarak işyeri kurallarını ihlal edecek davranışlar içine girmemeli, haklılığını gölgeleyebilecek yanlışlardan özenle kaçınmalı, üst yöneticileri durumdan haberdar ederek tacizin önlenebilmesi olanaklarını sabır ve olgunlukla değerlendirmeye çalışmalı, ancak iş kanununda sahip oldukları hakların bilincinde özgüvenli iletişim kurabilecek gücü ve motivasyonu sağlayacak destekler alabilmelidir.

Mobbing bilinci nasıl geliştirilebilir?

Hangi pozisyonda olursak olalım çalıştığımız işyerlerinde kişilerin birbirine herhangi bir konuda tacizine tanık olduğumuzda etrafımızdakileri uyarmalı, konu hakknda yazılmış kitapları, makaleleri, konuyla ilgili verilen eğitim programları hakkında bilgiyi paylaşmalıyız.

Mobbing'le Mücadelede Diğer Ülkelerin Çalışmaları;

Dünyada Mobbing;

Avrupa Birliği'ne üye devletlerde, işverenlerin çalışanları fiziksel, psikososyal ve/veya cinsel şiddet ve tacize karşı koruma yükümlülüğüne ilişkin yasal düzenlemeleri yapmak zorundalar.

Fransa'da, İş Kanunu'nda işçi, ruhsal ve fiziksel sağlığını tehlikeye düşürecek, haklarını ve onurunu zedeleyecek manevi tacize karşı korunmuş, işveren psikolojik tacizi engellemek için her türlü önlemi almakla yükümlü tutulmuştur.

Belçika Hukuku'nda 2007 yılında yürürlüğe konulan yasa hükümlerine göre, işveren tacizi önleyici her türlü önlemi almak yükümlülüğündedir. İşçinin şikayetine rağmen gerekli önlemler alınmaz ise yargı yoluna başvurulur.

Hollanda Hukuku'na göre işçi, hem işverenin hem de diğer işçilerin psikolojik tacizine karşı korunmaktadır. İşverenin psikolojik tacizi engellememesi durumunda da, işçiye tazminat yükümlülüğü bulunmaktadır.

Alman Hukuku'nda psikolojik taciz, Alman Medeni Kanunu'nda işverenin işçiyi gözetme borcu kapsamında değerlendirilmektedir. İşverenin psikolojik tacizde bulunmasının yaptırımı tazminattır.

İngiltere'de ve İrlanda'da ise mobbing, eşitlik mevzuatı çerçevesinde değerlendirilmektedir. İrlanda'da 2007'de yayımlanan yönetmelikle, manevi tacizin işverenlerce değerlendirilmesi ve önlenmesi zorunludur.

Japonya'da mobbing mağdurları için sendika tarafından kurulan danışma hattı, sadece 1996"da haziran ve ekim ayları arasında 1700 işçiye hizmet verdi.

ABD'de psikolojik taciz birçok eyalet yasasında fiziksel tacizle birlikte 'işyerinde şiddet' kapsamında değerlendirilirken pratikte ancak cinsiyet, ırk ve din ayrımcılığı gibi konularla ilişkili olduğu durumlarda mobbing'le cezalandırılıyor.

İsveç'te mobbing, 1994"ten beri İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı yasası kapsamında suç sayılıyor.

Finlandiya'da 2000 yılından bu yana psikolojik şiddet suçu sayılıyor.


Mobbing'den Kurtulmak İçin Destek Almalısınız!

Destek Merkezi nasıl işliyor?

Merkeze telefon ve e-mail aracılığı ile ulaşan Mobbing mağduru olduğunu düşünen kişilere, aktardıkları bilgiler ışığında tanı konuluyor. Mobbing tanısı konulursa hukuksal ve/veya psikolojik destek öneriliyor.

Yani, Merkeze başvuran kişinin başına gelen olay sadece bir taciz mi, yoksa sistemli ve bilinçli yapılan bir Mobbing mi? Bunun adını koyuyoruz. Sonra da mağdurun kendi isteğine bağlı olarak koçluk alanında, psikolojik ve hukuki alanlarda yardım yollarını öneriyoruz.

Mobbing desteği almak için;

Mobbing'e maruz kaldığınızı düşünüyorsanız mobbingdestek@berkarda.com adresine e-mail gönderebilirsiniz. Uzmanların sizinle belirlenecek gün ve saatte telefon görüşmesi yapabilmesi için e-mailinize bilgi gönderilecektir. Belirlenen gün ve saatte uzmanımızı aramanız gerekmektedir. Gerek duyulursa yüzyüze görüşme için ayrıca bir randevu belirlenecektir.


engelsizkariyer
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
49
Kişilere İşe Başlamadan Önce Mobbing Yapmayacağına Dair Yemin Belgesi İmzalatılması

TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu bünyesinde oluşturulan İşyerinde Psikolojik Şiddet (Mobbing) alt komisyonu, kişilere, işe başlamadan önce mobbing yapmayacağına dair yemin belgesi imzalatılmasını önerdi.

Alt komisyonun hazırladığı raporda, mobbing, “işyerinde çalışanların, bir başka kişi veya kişileri rahatsız edici, ahlak dışı ve sistematik söz, davranışlarla taciz etmesi” olarak tanımlanıyor. Mobbingin, “özellikle hiyerarşik bir yapılaşmanın olduğu gruplarda, zayıf bir kontrolün olduğu kurumlarda, güçlünün altta kalanlara psikolojik yollardan baskı yapması” şeklinde de ifade ediliyor.

Genelde kadınlar üzerinden yürüdüğü sanılan mobbingin, erkekleri de aynı şiddette mağdur etmesi, mağdurlarının genelde kadın olmasına rağmen Türkiye'de ilk mobbing davasını bir erkek bürokratın açtığına işaret ediliyor.

Hangi şekilde veya hangi amaca hizmet ederse etsin mobbingin, kişiyi psikolojik ve ekonomik hasarlarla dolu bir uçuruma sürüklediği, hatta intiharlara dahi yol açabildiği, mobbinge maruz kalan kişilerin gördükleri zararın büyüklüğü, etkisiyle, işlerini yapamaz duruma geldiği belirtiliyor.

Son zamanlarda özellikle kamu kurumlarında kaba şiddetin kabul edilemezliğinden dolayı psikolojik tacizin yaygınlaştığına dikkat çekiliyor.

Raporda, en kısa mobbing süresi 6 ay, genelde ortalama süre 15 ay, sürecin kalıcı ağır etkilerinin ortaya çıktığı dönem ise 29-46 ay olarak belirtiliyor.

Toplantılara Çağırmamak da Mobbing

Raporda, iş yerinde yaşanan her çatışma ya da her anlaşmazlığın, psikolojik taciz olarak değerlendirilmemesi isteniyor.

İş yerinde psikolojik tacizden söz edebilmek için öncelikle bir iş yerinde gerçekleşmesi, davranışların ayda birkaç kez tekrarlanması, birbiri ardına bir takım evreler içinde geçmesi, bunun tekrarlama sıklığı, uzun süre devam etmesi ve davranışların kişiye kötü muamele şeklinde olması gerektiği vurgulanıyor.

Türkiye'de, adı yeni konsa da mobbingin yaygın olduğu ülkelerden biri olduğunun ifade edildiği raporda, “Ülkemizde mobbing kavram olarak bilinmemekte, çoğu zaman günlük iş çatışmalarıyla karıştırılmaktadır. Mobbing, daha çok işverenin, işçinin kendiliğinden işten ayrılmasını sağlamak için başvurduğu yöntemler olarak görülmektedir. Oysa haksız eleştiri, hata bulmak, dışlamak, yok saymak, sosyal toplantılara çağırmamak, odaya girdiğinde konuyu değiştirmek, alay etmek, kılık kıyafetiyle dalga geçmek, masasının üzerinden eşyaları yok etmek gibi davranışlar da psikolojik taciz sayılmaktadır” deniliyor.

Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu

Mobbingde, psikolojik savunma yöntemlerinin geliştirilmesinin büyük önem taşıdığı vurgulanan raporda, mobbingle, hem bireysel hem de kurumsal olarak mücadele edilmesi, yasal yollara başvurmaktan da kaçınılmaması isteniyor.

Mobbingin tanımlanması, kurumsal çerçevede açıklanması, şikayet eden, şikayet edilen taraflara destek sağlayacak sosyal mekanizmaların geliştirilmesi, yeni işe başlayanlara verilen hizmet içi eğitimlerde bu konunun işlenmesi öneriliyor.

Raporda, yer alan önerilerden bazıları şöyle:

-Eğitim müfredatına işyerinde psikolojik taciz konusunda eğitici ve öğretici dersler eklenmeli,

-Kimliğe, sosyal statüye, cinsiyete karşı mobbing yapılması durumunda TCK'nın 216. maddesinde belirtilen suçu oluşturduğuna istinaden savcılığa suç duyurusunda bulunulmalı, kurumun personel müdürlüğüne bu durum bildirilmeli,

-Olaylar, verilen anlamsız emirler ve uygulamalar yazılı olarak kaydedilmeli ve güvenilir, gerekirse tanıklık edebilecek kişiler harekete geçirilmeli,

-Yaşanılanlar, iş arkadaşları ile paylaşılmalı, daha fazla etkili olmak için grupça yetkili birim/kişiye başvurulmalı,

-Tanığın olmadığı bir yerde tacize uğranılırsa, en yakın arkadaşa anlatılmalı, daha sonraki gelişmeler için onların tanıklığı şimdiden hazırlanmalı, tacizci ile yalnız çalışmayı gerektiren ortamlarda da diğer çalışanlar haberdar edilmeli,

-İşyerlerinde denetlemekle yükümlü olan teftiş personelinin, denetim konuları arasında psikolojik taciz olgusu da yer almalı,

-Kamuda ya da özel sektörde çalışanlar işe başlamadan önce mobbing yapmayacağına dair yemin belgesi imzalayarak, imzalı belgenin bir sureti dosyasına bir sureti ise kendisine verilmeli,

-İlgili tarafların katılımıyla Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu kurulmalı,

-Hastanelerin bünyesinde psikolojik taciz destek klinikleri oluşturulmalı,

-Mobbingin azaltılması yönünde benzer davaların açılması sağlanmalı,

-İşçisine psikolojik taciz yaptığı sabit olan işverenler, belirli sürelerde bazı kredi, teşvik ve bunun gibi olanaklardan mahrum bırakılmalı,

-Türk Ceza Kanunu'nda psikolojik tacizin açık bir tanımı yapılarak, tacizi yapanlara ve yapılmasına göz yumanlara alt sınırı 2 yıl olmak üzere hapis cezası öngörülmeli ve mobbing suçu işleyenlere ayrıca en az 10 bin ile 20 bin lira para cezası verilmeli,

-Psikolojik taciz gördüğü için çalışma gücünü belli oranlarda kaybedenlerin durumu iş kazası ve meslek hastalığı olarak değerlendirilmeli, malulen emekliye ayrılabilme imkanı getirilmeli,

-İftira ve karalama amaçlı olarak kendisine mobbing yapıldığını iddia eden ancak, iddiasının gerçek dışı olduğu açıkça ortaya çıkan kişilere de cezai yaptırım getirilmeli.

Hürriyet
 
F

Fırtına

Guest
Çalışanların yüzde 54'ü şiddet görüyor

Uludağ Üniversitesince yapılan araştırma, çalışanların yüzde 54,4'ünün iş yerinde fiziksel, duygusal, sözlü veya cinsel şiddet türlerinden birine maruz kaldığını ortaya koydu.

Evde, okulda, iş yerlerinde, sokakta kısaca insanın olduğu her yerde ortaya çıkan şiddet olgusu tarihsel süreçte biçimsel olarak değişse de temelde saldırgan davranış ya da şiddeti doğuran güdüler hep aynı kaldı.

İnsanlar zamanlarının önemli bir kısmını iş yerinde geçiriyorlar. İş yerlerinde bulunan insanlar, işlerini yaparken, yöneticileri, astları, müşterileri ya da hastaları gibi hizmet sunulan kişilerle iletişimleri sırasında bazen şiddet, saldırganlık gibi davranışlar sergiliyorlar ya da bu davranışlara maruz kalıyorlar.

Uludağ Üniversitesi'nden Prof. Dr. Serpil Aytaç ile araştırma görevlisi Salih Dursun, geçen ay Başbakanlık genelgesi ile yeniden gündeme gelen mobbing (iş yerinde şiddet, taciz) konusunda bir araştırma yaptı. İş yerinde şiddet davranışlarının çalışanların üzerindeki etkilerine yönelik, hizmet, otomotiv ve tekstil olmak üzere üç farklı sektörde toplam 204 kişiyle görüşülerek yapılan ve TİSK Akademi'de yayımlanan araştırmaya göre, çalışanların yüzde 54,4'ü iş yerinde fiziksel, duygusal, sözlü veya cinsel şiddet türlerinden birine maruz kalıyor.

En fazla maruz kalınan şiddet türü yüzde 44,8 ile sözel şiddet olurken, bunu yüzde 15,8 ile duygusal baskı ve yıldırma davranışları takip etti. En az oranda maruz kalınan şiddet türü ise yüzde 3,5 ile cinsel şiddet ve yüzde 4,4 fiziksel şiddet oldu.

Araştırma iş yerinde erkeklerin yüzde 40'nın, kadınların ise yüzde 67,5'inin şiddet davranışlarına maruz kaldığını ortaya koydu. İş yerinde, erkekler daha çok fiziksel şiddete (yüzde 55,6) maruz kalırken, kadınların ise daha fazla karşılaştığı şiddet türü, duygusal baskı, sözel ve cinsel şiddet oldu. Duygusal baskı ve yıldırma davranışlarına maruz kalan erkeklerin oranı yüzde 31,3 olurken, bu oran kadınlarda yüzde 68,7 olarak belirlendi. Sözle saldırıya uğrayan erkeklerin oranı yüzde 31,9, kadınların oranı ise yüzde 68,1 çıktı.

Araştırmaya göre iş yeri dışından kişilerle temas halinde olmayanların yüzde 66,7'si şiddet olayına maruz kalmadı. Bu durum, en önemli şiddet kaynaklarından birinin, iş yeri dışından kişiler (müşteriler, hastalar, hasta yakınları, ziyaretçiler gibi) olduğunu ortaya koydu.

EĞİTİM DÜZEYİ ARTTIKÇA ŞİDDETE MARUZ KALMA ORANI AZALIYOR

Araştırmaya göre, eğitim durumu yükseldikçe şiddete uğrama oranı azalıyor. İlköğretim mezunlarının yüzde 70,3'ü, lise mezunlarının yüzde 53,6'sı, üniversite mezunlarının ise yüzde 46,7'si iş yerinde şiddete maruz kalıyor.

Araştırmaya göre, iş yerinde saldırgan davranışlar ya da şiddet görülmesi örgütsel performans ve etkinliği olumsuz etkiliyor. Aşırı tedbirli koşullar nedeniyle kaynakların çoğu gereksiz harcanırken, hastalık nedeniyle rapor alıp işe gelmeyenlerin sayısında artış oluyor. Hastalık nedeniyle devamsızlıkların artması, daha düşük verimliliğe, dolayısıyla geriye kalan personele daha fazla iş yüküne neden oluyor. Düşük motivasyon, çalışan tatminsizliği ve kötü performansa neden oluyor. Tüm bunlar kurumsal imajın sarsılmasına yol açıyor.

Araştırmada iş yeri saldırganlığının önlenmesi ve çalışanlar için sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı oluşturulabilmesi için öneriler de yer aldı. Bunun için öncelikle iş yeri saldırganlığı mağdurlarına yönelik örgütsel ve sosyal destek sağlanması gerektiği vurgulanan araştırmada, iş yeri şiddetine yönelik farkındalığın artırılması ve etkin raporlama sisteminin kurulması gerektiği belirtildi.

İş yerinde her düzeyde sağlıklı bir iletişim kurulmasının, çalışanlar arasında olası yanlış anlamaların önüne geçeceğinin altının çizildiği araştırmada, iyi bir iletişim sisteminin çalışanının tehdit edici bir durumda ne yapacağını bilmesini sağladığı vurgulandı. Araştırmada ayrıca, ne tür davranışların iş yeri şiddeti kapsamına girdiği yönünde bilgilendirici eğitim faaliyetleri düzenlenmesi gerektiği kaydedildi.

BAŞBAKAN'IN GENELGESİ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da geçen ay yayınladığı 8 maddelik bir genelgeyle, iş yerinde kasıtlı ve sistematik olarak belirli bir süre çalışanın aşağılanması, küçümsenmesi, dışlanması, kişiliğinin ve saygınlığının zedelenmesi, kötü muameleye tabi tutulması, yıldırılması ve benzeri şekillerde ortaya çıkan psikolojik tacizin önlenmesinin, gerek iş sağlığı ve güvenliği gerekse çalışma barışının geliştirilmesi açısından çok önemli olduğunu belirtmiş ve mobbinge (iş yerinde psikolojik taciz) karşı önlemler getirmişti. Erdoğan, genelgesinde, iş yerinde psikolojik tacizle mücadelenin öncelikle işverenin sorumluluğunda olduğunu bildirmişti.

İş yeri şiddetine yönelik TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği komisyonu da bir çalışma yaptı. Komisyon bünyesinde oluşturulan Mobbing Alt Komisyonunun raporunda, kişilere, işe başlamadan önce mobbing yapmayacağına dair yemin belgesi imzalatılması önerilmişti. Raporda, işçisine mobbing uygulayan işverenin, belirli sürelerde kredi ve teşviklerden mahrum bırakılması istenirken, olaylar, verilen anlamsız emirler ve uygulamalar yazılı olarak kaydedilmesi, psikolojik taciz gördüğü için çalışma gücünü belli oranlarda kaybedenlerin durumu, iş kazası ve meslek hastalığı olarak değerlendirilmesi, malulen emekliye ayrılabilme imkanı getirilmesi önerilmişti.


Anadolu Ajansı
 
F

Fırtına

Guest
Mobbing yaptığı iddia edilen dekan aklandı

Danıştay 1. Dairesi, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nadide Kazancı hakkında fakülte demirbaşlarını yasaya aykırı sattığı ve tekniker Cihat Erdener'e “mobbing” uyguladığı iddiaları üzerine başlatılan soruşturma kapsamında verilen “men-i muhakeme (son soruşturmanın açılmaması)” kararını onadı.

Danıştay, EÜ Rektörlüğünün ilgili soruşturma dosyalarını, şikayetçi itirazlarını, Tetkik Hakimi Hüseyin Oğuz'un açıklamalarını dinledikten sonra, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 53. maddesi uyarınca inceledi.

Danıştay 1. Dairesinin kararında, “Dosyadaki bilgi ve belgelere göre mevcut delillerin, atılı suçtan dolayı şüpheli hakkında kamu davası açılmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, Ege Üniversitesi Rektörlüğünce oluşturulan yetkili kurulun men-i muhakeme kararının onanmasına oybirliğiyle karar verildi” denildi.

Konuya ilişkin n Prof. Dr. Kazancı, hakkındaki şikayet ve suç duyurularına ilişkin yürütülen soruşturmalar kapsamında Danıştay nezdinde aklandığını belirtti.

Kimse için özel olarak farklı bir işlem yapmayacağını ifade eden Kazancı, “Benim kimseyle kişisel bir problemim yok. Tek amacım fakülte iyi bir noktaya getirmek” dedi.

Kazancı, 2008 yılında göreve geldiği günden bu yana, hakkında yapılan şikayet ve suçlamalara bir anlam veremediğini belirterek, şikayetçi kişilerle herhangi bir kavga veya tartışma yaşamadığını savundu.

Fakültedeki hurdaların satışında usulsüzlük yapıldığı iddialarına da değinen Kazancı, bu olayın ardından ortalık ayağa kalkınca, fakültenin tüm bölümlerinde genel bir sayım yaptırdığını aktardı. Kazancı, “Her birim için komisyonlar, kurullar oluşturuldu. Pek çok eksik ortaya çıktı. Kiminin zimmet fişi var, demirbaş listesinde kayıtlı ama bölümde yok. Bunlar benden önceki olaylar ve neredeler, neden yoklar bilemiyoruz” diye konuştu.

Kendisine “mobbing” uyguladığını iddia eden tekniker Cihat Erdener'in “Yerim değişti, arkamdan helva yaptılar” yönündeki açıklamalarını da değerlendiren Kazancı, “Böyle bir şey olabilir mi, yani bir memurun yerinin değişmesi, yöneticinin böyle bir şey yapmasını gerektirebilir mi? O zaman yönetici olmaması gerekiyor zaten” dedi.

Kazancı, geçen ay “mobbing”i gerekçe göstererek aleyhinde tazminat davası açan ayniyat memuru Emine Öztürk'ün, hala üniversitede çalıştığını, hakkında çeşitli disiplin soruşturmaları bulunduğunu kaydederek, Öztürk'ün bazı disiplin cezaları aldığını da aktardı.

DEKAN HAKKINDAKİ SORUŞTURMALAR

Dekan Prof. Dr. Nadide Kazancı, Dekan Yardımcısı Varol Keskin ve Muhasebe Bürosu memuru Hanifi Ataşçı hakkında, Eğitim-İş Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası vekili Enver Aktaş tarafından “Kuruma ait taşınır malları ilgili yönetmeliğe aykırı olarak satmak ve kurumu zarara uğratmak” suçlamasıyla şikayetçi olunmuştu.

Tekniker Cihat Erdener de “mobbing”i gerekçe göstererek, kendisine hakaret ettiği, ayrımcılık yaptığı ve hastalığının ilerlemesine neden olduğu iddiasıyla Kazancı hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.

Yapılan şikayetler, Yükseköğretim Kanunu'nun ilgili maddesi gereğince, EÜ Rektörlüğünce oluşturulan kurul tarafından araştırılmış, kurul yürütülen soruşturmalar kapsamında men-i muhakeme kararı vermişti.

Kazancı aleyhine ikinci “mobbing” şikayeti de geçen ay üniversitenin ayniyat memuru Emine Öztürk tarafından yapılmıştı. Öztürk, Kasım 2008 tarihinden itibaren yeni dekanlık yönetiminin kendisine uyguladığı psikolojik taciz sonucu kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Kazancı hakkında 10 bin liralık manevi tazminat davası açmıştı.

Buna ilişkin yürütülen soruşturma halen devam ediyor.


Anadolu Ajansı
 
F

Fırtına

Guest
MS hastası öğretmenden müdüre mobbing davası.!

5963.gif



Şişli Atatürk İlköğretim Okulu’nda 7 yıl resim öğretmeni olarak çalışan Zühre Mostafavi, okul müdürü Arif Akay’ın kendisine “mobbing” uyguladığı iddiasıyla suç duyurusunda bulundu

Savcılık, konuyu suç olarak değerlendirmedi ancak, idari soruşturma neticesinde Akay ihtar cezası aldı. Mostafavi’nin avukatı Metin İriz, müvekkili başka okula tayin edilince, İstanbul 2. İdare Mahkemesi’nde valilik aleyhine dava açtı. İlk kez “pikolojik şiddet”i kararda vurgulayan mahkeme, davayı davacı menfaati yönünden reddetti.

Temyize giden Mostafavi’nin avukatı, şimdi AİHM yolunda.. MS hastası olan ressam Zühre Mostafavi, başına gelenleri şöyle anlattı;

“Şişli’ye 2002’de geldim.. 1 yıl sonra müdür Arif Akay göreve başladı. Ertesi yıl bana resmi olarak müdür yardımcılığı önerdi, kibarca reddettim. O günden itibaren yıldırmalar başladı. Velileri kışkırtıyordu. Ders sırasında odasına çağırıyor, velinin yanında onur kırıcı davranışlarda bulunuyordu. 7 yılım bu yıldırmayla geçti. Başka öğretmenlerin önünde aşağılıyordu. Babamın ölümünden sonra nöbet tutamadım. MS’den dolayı nöbet tutmamın önlenmesi lazım..mış..

MS hastaları gürültülü, tozlu ortamlarda duramazmış, buna zorlanırsa suçmuş, ayrı bir dava konusu yani.. Heyet raporunu kabul etmedi. 18 Nisan 2009 günü beni çağırdı, ‘Norm kadronu sıfırlayacağım, 1 Temmuz’dan sonra seni görmek istemiyorum’ dedi. MS ataklarım başladı, raporumu götürdüm, 1 yıl devam edemedim okula.. Çapa’da psikiyatriste gittim, Adli Tıp raporu aldım..”

Var ama iade yok;

Mostafavi, kendisine mobbing uygulandığını belirten bir Adli Tıp raporuyla birlikte avukatı Metin İriz’in aracılığıyla önce suç duyurusunda bulundu. Savcılık tarafından suç olarak değerlendirilmeyen iddialar üzerine avukat İriz, durumu AİHM’e taşıdı. İdari soruşturmayı yürüten Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin okulda müdür Akay’a ihtar cezası verdikleri öğrenildi.

Avukat İriz, müvekkili başka okula tayin edilince de İstanbul 2. İdare Mahkemesi’nde valilik aleyhine dava açtı. Mahkeme, ilk kez “psikolojik şiddet”i kararda vurguladı ancak Mostafavi’yi işe iade etmedi.


Milliyet
 
F

Fırtına

Guest
Kadın öğretmenler de mobbinge uğruyor.!

Sakarya ve İstanbul'da 140 kadın öğretmen üzerinde yapılan bir araştırmada, öğretmenlerin yüzde 59'unun mobbinge (bezdiri) neden olan davranışlara maruz kaldığı tespit edildi.

Adapazarı Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Hülya Aksakal, araştırma sonuçlarının, Sakarya'da 1 ve İstanbul'da 9 eğitim kurumu olmak üzere toplam 10 eğitim kurumunda çalışan öğretmenlerden elde edildiğini kaydetti.

Araştırmaya katılan kadın öğretmenlerin en sık karşılaştıkları 5 mobbing davranışının olduğunu belirten Dr. Aksakal, bunların, beceri düzeyinden daha düşük işlerin verilmesi, bazı önemli sorumlulukların geri alınması ya da önemsiz veya hoş olmayan işlerle değiştirilmesi, iyi anlaşamadığı veya kurum içinde çok yakın olmadığı insanların günlük şakalarına maruz kalınması, işin gereğinden çok denetlenmesi ve yasal hak olan bazı şeylerin talep edilmemesi yönünde baskı yapılması olduğunu kaydetti.

Aksakal, ''Kadın öğretmenlerin mobbing davranışlarına verdikleri tepkiler, hiçbir şey yapmadım (yüzde 39), başka bir bölüme transferimi istedim (yüzde 15), diğer çalışanlara söylemekle tehdit ettim (yüzde 6) arkadaşlarıma anlattım (yüzde 68) personele rapor ettim (yüzde 15) yöneticime rapor ettim (yüzde 29), aile üyelerinden veya akrabalarımdan birine anlattım (yüzde 47) ve psikolog veya bir doktorla görüştüm (yüzde 13) şeklindedir'' diye konuştu.

''KİŞİSEL İLİŞKİLERİNDE DE YIKICI ETKİ YARATMAKTADIR''

Mobbingin kişiler üzerindeki olumsuz etkilerinin psikolojik, fiziksel, sosyal ve ekonomik olarak gruplandırılabileceğini aktaran Dr. Aksakal, şöyle konuştu;

''Mobbing, mağdurların duygusal, fiziksel, zihinsel ve mesleki sağlığını olumsuz etkilemekle kalmaz ayrıca mağdurun iş yaşantısı dışındaki kişisel ilişkilerinde de yıkıcı etki yaratmaktadır. Mobbing mağdurlarının öz benlik, öz saygı, öz güvenlerinin yıkımına, zihinsel süreçlerinde tahribata, duygusal yorgunluğa ve yoğun çaresizlik duygularının neden olabileceği alkol, uyuşturucu bağımlılığı riskinin artmasına neden olabilmektedir. Yapılan çalışmada kadın öğretmenlerin yüzde 53'ünün tükenmişlik, yüzde 42'sinin çaresizlik, yüzde 74'ünün çatışma içinde hissettiklerini, yüzde 84'ü öfkelendiğini, yüzde 26'sı korktuğunu, yüzde 46'sı öz güven kaybı ve yüzde 57'si konsantrasyon bozukluğu yaşadığını, yüzde 35'i unutkan olduğunu, yüzde 66'sı motivasyonda düşüş yaşadığını, yüzde 10'u sigara ve alkol tüketiminde artış olduğunu, yüzde 41'i eleştirilere tahammül edemez duruma geldiğini, yüzde 13'ü panik ataklarının başladığını, yüzde 34'ü uykusuzluk çekmeye başladığını, yüzde 41'i kendini suçladığını ve yüzde 70'i bütün bu olanların kendilerini daha güçlü kıldığını ifade etmiştir.''

''MOBBİNGE UĞRADIKLARININ FARKINDA OLMADIĞINI GÖSTERMEKTEDİR''

Öğretmenlerin yüzde 36'sının ''mobbinge uğradınız mı?'' sorusuna ''Evet'' cevabını verdiğini vurgulayan Dr. Aksakal, ''Bu maddeyi destekleyici diğer sorularda bu oranın yüzde 59 olduğu saptanmıştır. Yani kadın öğretmenlerin mobbinge maruz kalma oranı yüzde 59 olarak tespit edildi. Bu sonuç, öğretmenlerin mobbinge uğradıklarının farkında olmadığını da göstermektedir. Yapılan çalışmada kadın öğretmenlerin yüzde 58'inin grup mobbingine, yüzde 48'inin dikey mobbinge maruz kaldıkları, yüzde 68'inin kendilerinden yaşça büyük kişiler tarafından mobbinge maruz kaldıkları ve yüzde 51'ine her iki cins tarafından mobbing uygulandığı tespit edilmiştir'' ifadelerini kullandı.

Mobbingin yaşandığı iş yerlerinde genel atmosferin, çoğunlukla zorlayıcı, rekabete dayalı ve herkesin kendi kişisel kazancı için uğraştığı bir ortam olduğu, bu olayın yaşanmadığı yerlerde ise genel atmosferin yumuşak ve hoş olduğunun gözlemlendiğini vurgulayan Dr. Aksakal, şöyle dedi;

''Bu çalışmada, mobbing davranışlarının kadın öğretmenlerin yalnızca sosyal yaşamlarını olumsuz etkilemekle kalmadığı, çalışma yaşamlarını da olumsuz etkileyerek çalışmakta oldukları kurumla bağlılıklarını azaltacak etkileri de ortaya çıkmıştır. Kurumda kendini çaresiz hissetme, sürekli çatışma içinde bulunma, öfkelenme, meslekte tükenmişlik hissetme, konsantrasyon bozukluğu ve öz güven kaybının da mobbing davranışlarına maruz kalan kadın öğretmenlerde oldukça fazla görülen duygular olduğu saptanmıştır'' şeklinde konuştu.

''VERİMLİ ÇALIŞANLAR İŞ GÜCÜ DIŞINA İTİLMEKTEDİRLER''

Aksakal, eğitim sektöründe görülen mobbingin, kurumda işini savsaklamaksızın, düzgün çalışarak rekabeti artıran, dürüst yahut hırslı olan kişilere kapasitelerinin çok altında işlerin verilmesi ya da kurumda performansları diğerlerine nazaran düşük düzeyde olanlara, kapasitelerinin çok üstünde, bitirmeleri mümkün olmayan işlerin verilmesi olarak ortaya çıktığını aktardı.

Dr. Aksakal, sözlerine şöyle devam etti;

''Bu tür çalışanlar ise diğer iş görenler için birer fırsat olmaktan ziyade birer tehdit unsuru olarak algılanmaktadırlar. Bunların saf dışı bırakılmaları için psikolojik baskı, yani tehdit, yıldırma ve alay gibi değişik taciz şekilleri uygulanmakta ve ne yazık ki bu verimli çalışanlar bir şekilde iş gücü dışına itilmektedirler. Mobbing olgusu sadece kurumları değil, çalışanları, onların içinde bulundukları aile ve toplumu da olumsuz olarak etkileyen çalışma hayatının önemli bir sorunudur. Bu sorunun çözümünde ve olumsuz etkilerinin en aza indirilmesinde kurum ve yöneticiler, mobbing mağdurunun kendisi, ailesi ve arkadaşları, üzerlerine düşenleri yerine getirdikleri ölçüde bundan hem çalışanlar hem kurumlar kazançlı çıkacaktır.''


Star Gazetesi
 
F

Fırtına

Guest
Mobbinge Yargıtay'dan onay.!

Kocaeli Üniversitesinde (KOÜ) bir öğretim üyesine psikolojik baskı (mobbing) uyguladığı gerekçesiyle yerel mahkemece 3 bin lira manevi tazminata çarptırılan Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zehra Gönül Balkır'ın cezası Yargıtay tarafından onandı.

Edinilen bilgiye göre, KOÜ Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Mustafa Çakır'a ''psikolojik baskı'' uyguladığı gerekçesiyle KOÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Balkır'ın Kocaeli 4. Sulh Mahkemesince, 14 Temmuz 2010 tarihinde 3 bin lira manevi tazminat cezasına çarptırıldığı dava, Balkır'ın avukatı İbrahim Balkır tarafından Yargıtay'a temyize götürüldü.

Dava dosyasını inceleyen Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 12 Mayıs 2011 tarihinde verdiği kararda, tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına oy birliğiyle karar verdi.

KOÜ'de 1994 yılından bu yana görev yapan, son 1 yıldır Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesinde geçici olarak görevli bulunan Yrd. Doç. Dr. Çakır, ''Yargıya taşınmış kişisel husumet'' nedeniyle yurt dışındaki bir kongreye katılmasına izin vermediği ve kendisine ''psikolojik baskı'' uyguladığını öne sürdüğü Prof. Dr. Balkır hakkında 2009 yılının Aralık ayında Kocaeli 4. Sulh Mahkemesinde maddi ve manevi tazminat davası açmıştı.

Davayı, 14 Temmuz 2010'daki duruşmada karara bağlayan Mahkeme Hakimi Yurdanur Balkan, manevi tazminat talebini kısmen kabul ederek, Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Balkır'ın 3 bin TL manevi tazminatı, 3 Aralık 2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte Yrd. Doç. Dr. Çakır'a ödemesine karar vermiş, Çakır'ın maddi tazminat talebi ise reddedilmişti.

Gerekçeli kararda, Yrd. Doç. Dr. Çakır'la arasında devam eden davalar nedeniyle Prof. Dr. Balkır'ın olayda kast ve kusurunun bulunduğu belirtilmişti.

Balkır'ın Hukuk Fakültesi Yönetim Kurulu'nun çalışma ve oylama işlemlerinde üyelerin kanuna uygun oy kullanmasını sağlamakla görevli olduğu belirtilen kararda, Balkır'ın çekimser oy kullanmasının ve bir üyenin de aynı şekilde oy kullanmasına müsaade etmesinin ağır bir kişisel kusur, aynı zamanda hizmet kusuru olduğu kaydedilmişti.

Kararda, Çakır'ın bu olay nedeniyle mesleki kariyerinin olumsuz etkilenmesi, benzer bir kongre için yeniden en başından çalışmasının gerekmesi, kongre heyetine karşı mahcubiyet, aylar öncesinde basılan broşür ve kitaplarda yer alan ve planlanan sunumların gerçekleştirilememesi ve uluslararası bilim adamları nazarındaki itibar kaybı da dikkate alınarak 3 bin lira manevi tazminata hükmedildiği anlatılmıştı.

Çakır'ın, üniversiteden izin almadan bilet ve otel rezervasyonu yaptığına da dikkati çekilen kararda, bu harcamaların yapıldığı zaman itibariyle bir zorunluluk olmadığı kabul edilerek, maddi tazminat talebinin reddedildiği ifade edilmişti.

Bu arada, Danıştay 1. Dairesi de daha önce Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zehra Gönül Balkır'ın hem psikolojik baskı (mobbing), hem de koruyup kollama eylemlerinden ötürü ''görevini kötüye kullanmak'' suçundan ceza mahkemesinde yargılanmasına karar vermişti.

AVUKAT MURAT ÇAKIR

Mustafa Çakır'ın avukatı Murat Çakır, Prof. Dr. Balkır'ın müvekkiline psikolojik baskı (mobbing) uyguladığına ilişkin Kocaeli 4. Sulh Ceza Mahkemesinin verdiği kararı Yargıtay'ın onamasıyla kararın kesinleştiğini söyledi.

Söz konusu kararın Türkiye'de bu tarz baskılara maruz kalan tüm mağdurlar açısından büyük önem teşkil ettiğini vurgulayan Çakır, şöyle devam etti;

''Yargıtay'ın bu kararı ile temel amacı adaleti, insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü öğretmek olan hukuk fakültelerinde bile psikolojik taciz olabileceği, hukukun üstünlüğü ve insan hakları konusunda otorite sayılabilecek konumda olan bir hukuk fakültesi dekanının dahi mobbing uygulayabileceği açıkça ortaya konmuştur. Modern demokrasi ilkelerinin hakim olduğu devletlerde, mobbing mağdurları yasalarla korunmuştur. Artık ülkemizde de, işverenlerin mobbing uygulamaları yargı organları tarafından tespit edilerek cezalandırılmaktadır. Ayrıca belirtmek gerekir ki mobbing uygulayanlar ülkemizde sadece tazminat açısından hukuk mahkemelerinde değil Türk Ceza Kanunu gereği ceza mahkemelerinde de yargılanmaktadırlar.''

KARAR EMSAL OLACAK

Mobbing uygulayan işverenlerin amacının çalışanları ezmek, itibarsızlaştırmak ve yıldırmak olduğunu ifade eden Çakır, sözlerini şöyle tamamladı;

''Sayısı gün geçtikçe artan mobbing mağdurlarına tavsiyem, hiçbir şekilde yılmayarak yargı yolu ile haklarını aramalarıdır. Biz yılmayarak hukuk fakültesinde dahi mobbing olabileceğini ispatladık. Ümidim tüm mobbing mağdurlarının bu haksızlıklara hukuki olarak karşı koyacak adımlar atmasıdır. Yargıtay'ın vermiş olduğu bu karar yerel mahkemeler için içtihat oluşturmuştur. Bundan sonra benzer davalarda bu karar emsal teşkil edecektir.''


Anadolu Ajansı
 
Tekerlekli Sandalye
Üst