Engelsiz sorular

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,505
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
İstediğin bir şeyi yapınca istemeye devam edersin de yapamayınca, herhalde bir daha isteksizce istemezsin. Aynı yüzme saatlerim gibi. Ben de herkesin kullandığı yolları kullanmak, üzerinden dimdik geçmek isterdim; hani oturmak zorunda kalmadan tekerlekli sandalyeme… Herkesin ayakları yoruluyor yürüyünce, benim ise ellerim. Ben hep denizdeyim çünkü. Ellerimi dengeme uydurmak için yürürken ileri geri sallamak yerine, sürekli kürek çeker gibi çeviriyorum icat edilen tekerlekleri. Bari sürüp giderken bölünmese yanımda taşıdığım zorluğum. Şimdi buradan oraya kadar, ya biri beni itekleyecek engelsizce ya da ben burada durup bir kere daha dünyanın başıma yıkılışını izleyeceğim. Dünya dönüyor ve insanlar bütün azalarını kullanıyorlarken ben niye duruyorum yerimde böyle, hep böyle... Şimdi biri soracak beklide “ne engelin var” diye, acıyacak bana, sadece köprüyü geçirecek kadar yardım edecek. Ben, hep mahcup kalacağım bütün bunlara karşılık ve hep ben utanacağım. Aslında en zor olan benim ki değil mi? Onlar bedenlerini ayaklarında taşıyorlar fakat ben ayaklarımı beynimde yürütüyorum. Her adım çiğniyor düşündüklerimi… Ve ben çiğneyemiyorum bu toprakları. Ayakkabılarım hiç mi eskimez benim? Ayağımda değil mağazada duruyorlar sanki. Bir duvara oturup sallayamadım bile onları. Hep futbolcu olmak istemiştim ama olmaktan korkup vazgeçmiştim. Arabalar dostlarım benim, hıphızlı geçerlerken benim tekerlerimle selamlaşıyorlar sanki. Ama onlar daha züppe ve şımarık. Arkaları kuvvetliymiş, benzine dayanıyormuş güçleri… Yani, benim tekerleklerim bile engelli. Bak ya yine neler soruyorum kendi kendime, hâlâ burada durup bakarken. Aslında şu gördüğüm yürüyen ayakları izlemekte hoşuma gidiyor. Benim sevdiğim manzaralar öyle kartpostallarda ki gibi değil. Hem çıkmaya korkuyorum bu kalabalığa hem de korka korka korkmuyorum artık her seferinde. Acaba onlarında aklında benim kadar soru var mıdır? Ben hayatta hep soruları sevdim zaten. En çok yapabildiğim bu bence- soru sormak. Cevabı olsaydı onu da severdim. Ben aslında küçük şeyleri bile seviyorum, her şeyi yani. Keşke şuraya da benim için bir yol yapsalardı da böyle duraklamasaydım dünya dönerken. Doğruya bugün annem acele ile doktor kontrolüne giderken bana hazırladığı her zamanki ballı yumurtalı sütümü de içmemiştim. Şimdiki güçsüzlüğümün sebebi bu olsa gerek. Artık on yedi yaşımdayım, o karışım biraz bebeksi değil mi? Şu kilolu kadını tanımıyorum ama bana doğru geliyor sanki ellerinde bir haylide poşet taşıyor. Yoksa oda benim gibi durup dinlenecek mi? “Merhaba! Yardım edeyim sana çocuğum”. Gülüyorum utangaç. Aslında benim ona yardım etmem gerek diye yine bir soru soruyorum kendime. “Dur, şu elimdekileri şöyle bırakıp… Ha söyle canım karşıya mı geçeceksin?” Evet dememe ne engel peki? Durduğum yerden anlayıp beni karşıya geçiriyor, yüzümü görmüyor diye utanmaktan vazgeçip kuş gibi havalanıyorum geçerken. Peki ya dönerken ne yapacağım? Abla desem, şu bilgisayarcıdan hemen bir oyun alsam da beni yine geçirsen karşıya. “Oldu herhalde, ben gidip çantalarımı alayım.” Bağırıyorum arkasından, korna sesleri üstüme üstüme geliyor. “Sağ ol abla, çok sağ ol!” Bilgisayarcıya da güzel oyunlar gelmiş, içeri girerken aşağıya bakıyorlar, şu oyunu istiyorum deyince hemen de acele etti çalışan, iyide benim acelem yok ki hazır bu kadar yolu gelmişken. Keşke bende bu kadar hızlı olabilsem, karşıdan karşıya geçip apartmanın yanından engelliler için yapılan betondan kayacağım ve sonra evdeyim. Zaten Münir ağabey beni nalburun önünde görürse asansöre kadar götürür. “Başka bir şey istiyor musun?” “Yok hayır! Başka bir şey istemiyorum.” Bu arada anlıyorum gitmem gerek, beni görünce herkesin neşesi kaçıyor hemen, biraz önce nasıl birbirlerine takılıyorlardı, gülme seslerini ta dışardan duymuştum.

ENGELSİZ SORULAR Adlı Öykünün devamını PDF formatında okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz
 
Tekerlekli Sandalye
Üst