Evlat

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,484
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Bu Öykü "Birinci Engelliler Konulu Öykü Yarışmasında" İkincilik Ödülü Almıştır...

ÖYKÜNÜN ADI: EVLAT

YAZAN: FUAT SEVİMAY

evlat.gif


Evlat Adlı Öykü PDF Formatında Okumak İçin buraya tıklayınız

KONU: Evlat’ta akraba evliliği yapan, doğum sırasında ölen karısının arkada bıraktığı “zeka ve bedensel engelli” kızını kabullenemeyen bir babayla, babasının “ sakat” olduğu için yüzüne dahi bakmadığı, bir kere bile bağrına basıp saçlarını okşamadığı, yok saydığı, görmezden geldiği “zeka engelli” bir genç kızın yaşamından kesitler sunulmaktadır.
Öyküde, toplumumuzdaki akraba evliliğinin sonuçları, sakatlık olgusu, sakatlığı bireyin tercih etmediği, bizzat “nedenin” akraba evliliği olduğu, ancak ebeveynlerin sorumluluğu kendilerinden atarak “sakatlığı” sakat kişiye yükledikleri, sakatlık/yoksulluk, sakatlık/bilinç eksikliği arasındaki paralelliği, sakatların ilkin ailelerince kabul edilmediği, yok sayıldığı, faydasız olmakla ilişkilendirildiği, sakatlık olgusuyla karşılaşan ebeveynlerin bu sorunla nasıl başa çıkılacağını bilmediği, toplumun sakatla/ailelerine karşı kimi kez acıma, kimi kez teselli verme veya yardım etme bazen de yadırgama yoluyla tutumları, erkek egemen toplumun “sözde” erkeklerinin ne çocukluğunu ne de kadınlığını bilen bir zeka engelli genç kıza tecavüz ederek arzularını doyurmaları ve ölümü dramatik bir biçimde konu edilmektedir.

Anadolu’da özellikle bir köyde “zeka engelli” bir çocuğa sahip olmak zordur. Köydeki yaşama ve çalışma koşulları gerekse parasızlık ailelerin belini bükmektedir. Öykü, bu nesnel gerçekliği yansıtırken hiçbir gereksinmesini tek başına karşılayamayan zeka-bedensel engelli bir çocuğa sahip olmanın verdiği ruhsal çöküntü, matem, çaresizlik, kızgınlık ve öfke duyguları en sonunda babanın kızını inkar etmesine, yok saymasına kadar varmaktadır. Bu da, ülkemizde bu tür çocukların sorumluluğunun yalnızca ailelere verildiği ve sosyal devlet ilkesinin göz ardı edildiğini gerçeğini yansıtmaktadır.

Öyküde bir babanın çaresizliği ve yoksulluğuyla birlikte içine düştüğü durum anlatılırken kendi öz evladına yabancılaşması öykünün en dramatik noktasıdır. Bu trajik gerginlik, öyküde zeka engelli genç kızın “kadavra” olması ve belli görüngülerin anlatılmasıyla doruk noktasına ulaşmaktadır. Böylece, kusurlu olan genç kızla, çocuğu engelli olduktan sonra duyarsızlaşan, ilgisiz ve sevgisiz olan bir babanın ve akli melekeleri yerinde olan köy halkının tutumları, gerekse savunmasız bir genç kıza tecavüz ederek onu ölüme sürükleyenlerin eylemleri öyküde karşılaştırmalı olarak verilmektedir. Her iki görüngüden çıkarılan sonuç ise, hangi durumun/eylemin kusurlu olduğudur.

ÖYKÜNÜN TEKNİK OLARAK İNCELENMESİ:

DİL VE ANLATIM: Öykü tekil örgeyle başlamış olup ikinci tekil kişiyle yazılmıştır. Dil akıcı ve durudur.

KURGU: Öyküde zaman sürekli ileriye doğru akıp gitmez. Öykü geçmişten başlar. Çeşitli durumlar aracılığıyla şimdiki zamana gelir. Zaman ve mekan döngüseldir.

ÇATIŞKI: Nesnel ve öznel çatışkı fazladır. Öyküdeki baba karakterinin engelli bir çocuğa sahip olmasıyla birlikte yaşamı ters düz olur. Bu nedenden dolayı kendi dünyasında içsel çatışma yaşadığı gibi kızıyla ve toplumla da bir çatışır. Çocuğunu kabullenemeyen baba, kızına öfke duyar, ona gereken sevgi ve ilgiyi göstermez. Engelli bir çocuğu kendine yük olarak gören ebeveyne, toplum bazen teselli verir. Bazen onu ayıplar. Bu arada akli melekeleri yerinde olmayan bir genç kızın masum dünyasıyla, kendini akıllı(!) zannedenlerin insani değerlerinden yoksun dünyası birbiriyle çatışmaktadır.

İZLEK: İnsanı insan eden ne elinin kolunun sağlam olması ne de akli melekelerinin yerinde olmasıdır. İnsanı insan eden en büyük edinim, en büyük ahlak sevgidir.
 

Çöl

Üye
Üye
Katılım
Haz 16, 2012
Mesajlar
3
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Nasıl da yakalamışsınız duyarsız yüreklerin içinde gizli olanları. Çok güzeldi, tebrikler.
 

Tülayca

Üye
Üye
Katılım
Eyl 20, 2011
Mesajlar
133
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Tebrik ederim Fuat bey,
Bende öykünüzü defalarca okuyanlardanım. Çok özel olmayacaksa size bir şey sormak istiyorum. Sizin yada ailenizden birinin her hangi bir engeli var mı? Bu soru biraz abes oldu ama kişisel bir merak olarak algılayın lütfen. Bu satırları yazan biri engellilerin iç dünyasını çok iyi anlamış özümsemiş olmalıki bu denli vurucu cümleler kursun. Tabi cevap verip vermemekte özgürsünüz.
 

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,484
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Merhaba Tülayca,
Bu sorunun muhatabı ben değilim ama bu yarışmayı düzenleyen ve baştan beri öykü gönderen / göndermek isteyen kişilerle muhatap olan biri olarak sık sık şu soruyla karşılaştım "bu yarışmaya katılmak için engelli mi olmak lazım?" İlginçtir yarışma şartnamesinde böyle bir ibare olmamasına rağmen (zaten böyle bir ibarenin olması da çok çok saçma olurdu) sürekli bu soru soruluyordu. Tülayca'nın sorusu direk bu şekilde olmasa bile ben yinede bir açıklama yapma gereği duydum.

Bu yarışmanın düzenlenme amacı, yarışmanın nasıl ve neden aklımıza geldiği defalarca tarafımdan açıklandı. Kısaca bir özet daha geçmek istiyorum. Haber sitemizde edebiyatçı kimliği olan kişilerce yaptığımız interaktif röportajlar da lafı döndürüp dolandırıp onlara hep aynı soruyu soruyordum. Neden konusu engelliler olan bir roman yada hikaye yazmadınız? Engelliler hiç mi aklınıza gelmedi? Bu kışkırtıcı soruyu bilerek, isteyerek, kasten soruyordum. Zira türk edebiyatında konusu engelliler olan roman, öykü gibi edebi eserlerin sayısı yok denecek kadar azdı. Oysa bir ülkenin yazarı, çizeri o topraklarda yaşayan ezilmiş, hor görülmüş hiçliğe itilmiş grupların sesi olmalıydı. Onların sorunlarını eserleriyle topluma anlatmalıydı. Zaten aydın olmanın geregide bunu öğütler. Oysa (en azından engelliler konusunda) teoride bu böyle olsada pratikte hiçte öyle değildi. Bizler bu yarışma sayesinde bir yandan edebiyat alanında engelliler konulu öyküler kazandırmayı amaç edinirken diğer yandan da memleketin edebiyatçılarına inceden bir mesaj vermeyi amaçladık.

Zira engellilik sorunsalı kişisel bir sorun değil toplumsal bir sorundur. Ve bizler bu sorunu (moda deyimiyle) toplumsal bilinç sağlanmadan aşamazdık. Toplumun değişim ve dönüşümünü sağlayan edebiyatçıların bu mücadelede bizlere bir şekilde destek vermeleri gerekiyordu. Kısaca birilerinin kulağına su kaçırmaya çalıştık. Lafı fazla uzatmaya gerek yok. Nasıl ki kadınların sorunlarına duyarlı olmak için kadın olmak gerekmiyor sa, kadınların sorunlarını dile getiren yüzlerce binlerce edebi eseri yazan kişilerin cinsiyeti erkek olabiliyorsa engelliler konulu öykü yazmak içinde illada engelli olmak gerekmiyor. Fuat beyin bir engeli var mı, yada ailesinde bir engelli var mı onu bilemem (doğrusu çokta merak etmiyorum) ama yazarlar vicdana dokunan insanlardır. Fuat beyde bu dokunuşu kalemiyle enfes bir şekilde yapmış. Gerisi benim için teferruattan ibarettir.
 

Fuat Sevimay

Üye
Üye
Katılım
Haz 25, 2012
Mesajlar
1
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Sağolun Tülay Hanım. Sorunuz hiç abes değil ve açıkçası ben de sizin yerinizde olsam merak ederdim. Ben engelli değilim, birinci derece akrabalarımda da engelli yok. Daha önce beğenilen, ödüllendirilen, okunan başka öykülerde de benzer durumlar vardı. Yani, aslında hayatıma direk temas etmeyen kahramanların öykülerde yer alması durumu. Edebiyat biraz da bunu gerektiriyor zaten. İnsanı (engelli veya değil) ve insana dair sorunları dert edindiğinizde sonuç kendiliğinden ortaya çıkıyor.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst