Furkan

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,505
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Sınıf öğretmeni olarak kendi memleketimde görev yapıyordum. Okula gelen, sınıfı bana uyan problemli öğrencileri genellikle bana gönderiyorlardı. Ben de hiç itiraz etmeden gelen her öğrenciyi kabul ediyor, elimden geldiğince onlara faydalı olmaya gayret ediyordum. Ders yılı sonu okula bir yazı geldi ‘‘ özel alt sınıf öğretmenliği kursu’’ açılıyormuş, müracaat için son iki gün imiş, aklıma ileride bana faydası olur diyerekten bu kursa müracaat ettim. Süresi de beş gün idi. Seminer döneminde Bursa’ da ki setbaşı semtindeki bir okulda beş günlük kursu bitirip, alt özel sınıfı bitirme kursu belgesini elime aldım. Diğer aldığım belgelerle beraber çantamdaki yerini aldı. Aradan tam sekiz yıl geçti. Kızımın Anadolu lisesini kazanmasından dolayı Bursa’ya tayin istedim. Depo tayin olarak Osmangazi ilçesinde bir okula verdiler. Her sabah okula gidiyorum, akşama kadar okulun kantinine bekliyordum, bu boşta kalmaya sadece beş gün dayanabildim. Geçici görevle bir yıl boyunca boş bulunan okullarda görev yaptım. O zaman ki yönetmeliklere göre ilçelerden il’e gelen öğretmenler yirmi dört ay boyunca sıralı okul dediğimiz okullarda görev yapamıyorlardı. Ben de ilçe milli eğitime gidip alt özel sınıfı öğretmenliği belgem ile merkezi bir okulda görev yapmak istediğimi söyledim. Hemen tayinimi yaptılar. Osmangazi ilçesinde on dört öğrencisi olan bir sınıfta göreve başladım. Bir hafta iki arkadaş görev yaptık daha sonra arkadaşımın tayin olmasından dolayı tek başıma on dört öğrenci ile birlikte o yılı zorda olsa tamamlayabilmiştim. Bu sınıfta hemen hemen her özür gurubundan öğrenci bulunuyordu. Onlara yararlı olmak adıyla yeni çıkan özel eğitim yönetmeliğini, özel eğitim programını boş kaldığım her fırsatta okuyor, dersleri somutlaştırarak, basitleştirerek onların anlayabileceği hale getirerek, yararlı olmaya özen gösteriyordum. Nihayet ikinci senede Gemlik’ ten bir arkadaş geldi ve sınıfı ikiye böldük. Ben dört-beşinci sınıfları okutuyordum, diğer arkadaşımda bir, iki ve üçüncü sınıfları okutuyordu. Özelikle velilerin, öğretmenlerin çevremizdeki insanların, özel eğitim öğrencilerine bakış açılarını beğenmiyordum. Özel eğitim sınıfı okuttuğum son senede İstanbul’da oturan dayım Bursa’ya taşınmıştı, bende okul çıkışında onu ziyarete gitmiştim. Ben onunla sohbet ederken yine bizim memleketten tanıdığımız Ayşe abla dayım ile yengemi ziyarete geldi. Hal hatır sorduktan sonra bana nerede görev yaptığımı sordu, görev yerimi söylediğimde:

-Benim oğlumda size yakın lisede okuyor, ama durumu çok kötü, geçen yıl sınıfta kaldı, bu sene de birinci dönem notları çok kötü dedi.
Ben Ayşe ablanın oğlunu tanıyordum. Doğuştan itibaren gözlerinde problem vardı. Defalarca göz ameliyatı olmasına rağmen sadece rahatsızlığı durdurabilmişlerdi. En büyük numaralı gözlüklerle zavallım ancak önünü zor görebiliyordu. Ben ona:

- Ayşe abla sen oğlunla ilgili heyet raporu çıkarttın mı dedim. Bana:

-Ah kardeş özürlü olmak zor, özürlü çocuk ana-babası olmak daha da zor. Furkan’ı sırf ilkokula kabul ettirinceye kadar babasıyla neler çektik. Birinci sınıf öğretmeni bana ‘‘bu çocuk çok az görüyor, okumayı yazmayı üç yılda öğrenebilirse sevin’’ dedi. Dünya adeta başıma yıkıldı. Sizin çocuğunuzla neler çektiğinizi bilen yok, her öğretmen belki aynı değildir fakat Furkan’ın öğretmeni başarıya endeksli bir öğretmendi. Varsa yoksa Anadolu Lisesi için çalışma yapıyordu. Daha önce beş yıl okuttuğu sınıf başarılı olduğundan dolayı, oğlumun yeni sınıfında kendi başarısını düşüreceğini zannetti ve açıkçası benim çocuğumu yük olarak gördü. Furkan’ın okuyabilmesi için babası, ablası ve ben bütün boş vakitlerimizde öğle bir çaba sarf ettik ki birinci senenin sonuna doğru Furkan okuma-yazama geçti. Beş sene benim çocuğum o sınıfta sığıntı gibi yaşadı. Teneffüslerde onu takip ediyordum, kendine arkadaş bulmakta zorlanıyordu, Başka sınıftan görme engelli bir çocukla arkadaşlık ediyordu, genellikle bir ağacın dibinde oturuyorlardı. Hemen hemen iki üç günde bir basit kazalar geçiriyordu. Belki beş yıl boyunca yirmi tane gözlük almışızdır, özellikle dördüncü sınıftan sonra derdimiz iki üç kat daha büyüdü. Önceden bir öğretmen ile muhatap olurken, şimdi branş öğretmenlerine de, Furkan’ın problemlerini anlatmak derdine düştük. Altıncı sınıftan itibaren aslında on defa Furkan’ı bırakmayı denediler, ancak şube öğretmenler kurulunda efendiliğinden dolayı oğluma sınıf geçirttiler. Ortaokulu bitirdikten sonra evimize yakın diye size de yakın olan liseye yazdırdık. Furkan’ın az gördüğünü bildikleri halde öğretmenler ve idareciler onun sınavlarında bir kolaylık tanımadılar. Geçen yıl sınıfta kaldı, şimdi bu senede sınıfta kalırsa okuldan atılacak dedi. Ben özel eğitim yönetmeliğini bildiğimden dolayı Ayşe ablaya ve Furkan’a yardım etmek istedim. Ayşe ablaya:

-Siz Furkan’ın doktor raporları ile lisenin rehberlik servisine müracaat edin, onlar Furkan’ı Osmangazi ilçesi rehberlik araştırma merkezine yönlendirmeleri gerekiyor, zihin anlamında Furkan’ın bir problemi olmadığından dolayı onu kendi okuluna kaynaştırma öğrencisi olması için rapor gönderecekler. Bu rapor Furkan’a çok büyük kolaylıklar sağlayacak. Furkan’ın sınavlarında hem ek süre hem de yazıların şekillerini, boyutlarını Furkan’ın görebileceği şekle getirmeleri gerekiyor, okuldaki sırasını da Furkan’ın en rahat edebileceği şekilde hazırlamaları gerekiyor dedim. Ayşe abla:

-Biz daha önce bu durumu rapor olmadan anlatmaya çalıştık, ama bir türlü rehber öğretmene dahi derdimizi anlatmak içini fırsat bulamadık dedi. Ben:
-Ayşe abla sen yarın benim okuluma gel, ben özel eğitim yönetmeliğini en az yirmi nüsha yapıp, Furkan’la ilgili bölümünü tek tek öğretmenlere götürelim dedim. Baktım ki kadın sevinçten alıyordu. Ertesi gün özel eğitim yönetmeliğinin Furkan’la ilgili bölümlerin fotokopisini çektirip yirmi nüsha çoğaltım. Ayşe abla ile beraber Furkan’ın lisesine gittik. Önce rehberlik servisindeki rehber öğretmenle bu durumu paylaştım. Rehber öğretmen bana çok teşekkür etti. Beraberce bu yönetmeliğin ilgili bölümlerini idarecilere, teneffüste de Furkan’ın dersine giren öğretmen arkadaşlara verdik. Öğretmen arkadaşlar, bu yönetmelikten habersiz olduklarını açık yüreklilikle söylediler ve dersine giren öğretmenleri bireysel eğitim planı yapacaklarını, Furkan’a özel soru hazırlayacaklarını söylemeleri Ayşe ablayı ve beni çok umutlandırdı. Artık hepimiz rahatlamıştık. Hakikaten de okul idaresi, öğretmenler Furkan’a eğitim öğretim konusunda gereken yardımı yaptılar, Furkan okuldan atılmadığı gibi sadece bir yıl kaybederek liseyi bitirmişti. Özürlü raporunu iş ve işçi bulma kurumuna götürerek de iş talebinde bulundu. Bir ay içinde çok iyi şartlar altında bir tekstil fabrikasının santral bölümünde işe başladı. Aynı yıl açık öğretim fakültesine de kayıt yaptırdı. Furkan, azmi sayesinde hayatını düzene sokmuş, kendi ekmeğini kazanabilen birisi olmuştu. Buna en çok da annesi ve babası seviniyordu.

RAMAZAN GÜNHAN
 
Tekerlekli Sandalye
Üst