Hayallerimin Yıkıldığı An

2001 yılı eylül ayıydı. Son baharın hüznüyle ünüversite son sınıfa gitmenin ve o yıl okulu bitirmenin sevinci birbirine kavuşmuştu. Okul için yola çıktığımızda babamın hadi bakalım bu yıl okul bitiyor sonunda senin masraflarından kurtulacağız espirisine hep birlikte gülüşmüştük. Gelecek hakkında aklımda neler neler yoktuki.

Yola çıkalı henüz 2 saat oldu olmamıştıki içinde bulunduğumuz araç kontrolden çıktı. Ben o kadar korkmuştumki o an ne yaşandı neler oldu hala hatırlamıyorum. Gözümü açtığımda hastahanedeydim. Sonradan öğrendimki arabanın tekeri patlamış ve şarampole yuvarlanmışız. İlk sorduğum soru babama ne olduğuydu. Neyseki babam kazayı hafif sıyrıklarla atlatmış sağ kolundaki kırıktan başka önemli bişeyi yokmuş. Babamın iyi oluşuna sevinemeden bende bir anormallik olduğunu anladım. Belden aşağımı hissetmiyordum. O an bu duruma fazla önem vermemiş kazanın şokundan olmuştur diye düşünmüştüm. Düşündüğüm gibi değilmiş.

Doktor gelip bu duruma alışmamı tıbbın her geçen gün ilerlediği anlamında bişeyler söyleyip felç olduğumu ve bacaklarımı kullanamayacağımı söyledi. Dünyam yıkılmıştı adeta. Hastane rehabilitasyon arasında koca bir yılı geçirdik. Bu arada pskolojik sorunlar yaşamış bir süre depresyon ilaçları kullanmak zorunda kalmıştım. Bu duruma alışmak çok zor oldu benim için hala tam alışabildimmi? hiç alışamadım ama ister istemez kabulleniyor insan. Engelli olmayı kabullenmek çok zor gerçekten. Kendi kendime uğraşlar bulup duruyordum. Sırf kafamı dağıtmak için evimize yakın babamın arkadaşının yanında işe bile girdim. 3-4 yıl çalışabildim sadece. Felçli olmanın yanısıra şeker hastalığıda çıktı bende. Mıknatıs gibi hastalıkları çekiyor olmalıyım. :)

Aradan geçen yıllar eskiye sağlıklı olduğum günlere olan özlemimi azaltmak yerine tam tersine artırıyor. Gece başımı yastığı koyduğumda geçmişe dalıp duruyorum. Ne zaman biter bu durum bitermi onuda bilmiyorum.
İşte buda beenim hikayem. Herşeye rağmen yaşamaya devam.
 
Sizi en iyi anlayanlardan biriyim, hemen hemen aynı duyguları paylaşıyoruz, elbette insan alışamıyor zaten alıştım diyen görmedim hiç, ama hayatın tadını çıkartmak lazım yaslanıp geriye yakıp sigarayı amannn salla gitsin diyebiliyorsanız senden sizden bizden kralı yok emin olunuz.
 
Vaovv kaç kişi beğenmiş. bu kadar beğenileceğini bilsem daha önce yazardım. :) şaka tabiki. okuyup yorum yazmanıza sevindim. acılar paylaştıkca azalıyor. herkese mutlu yaşamlar.
 
acılar acılar bütün buşeyler insanlık haleri

öncelikle size allahtan sabır dilerim bunlar hayatın icinde olan hadiseler
 
Öncelikle yaşamış olduğunuz bu olaya bukadar dirayetli olup herşeye rağmen yaşamaya devam diyebildiğiniz için kutluyorum. Bir çok insan içine düştüğü bu kaosdan çıkamıyor. Hayatı kendine çekilmez kılıyor. Siz bunu başarmışınız eminimki daha çok şeylerde başarırsınız hayat hep galip kılsın sizi.
 
çok geçmiş olsun..kader diyebiliriz..allahin işine karişilmaz..böyle uygun görülmüşse mükafati da allahtan olur..sabir en güzel ilaç..eski günlerde olduğunu hayel et..dua et..felçlilere yeni umutlar var..inşallah geç kalmadan tekrar eski günlere dönersin
 
Hayatta belli konular vardır karışılmaz. Şimdi hayata dair hikâyemize geçelim.
Bir Bektaşi dervişi hamama gitmiş. Bakmış ötede beride irili ufaklı hamam böcekleri gezinmekte. Hem kızmış hem içi kalkmış:
Hey benim rabbim bu münasebetsiz ve sevimsiz hayvanları ne diye yaratırsın acaba, diye söylenmiş.
Aradan bir müddet geçmiş ve Bektaşi bir gün hastalanmış. O devrin hekimlerinden biri:
Baba efendi, senin bu hastalığının ilacı şudur. Kırk tane iri hamam böceğini bir okka maydanoz ile kaynatıp üç gün, sabah akşam yiyeceksin, bak hastalığından eser kalacak mı? Demiş.
Baba bu işe pek eyvahlandıysa da bakmış ki hastalık aman vermiyor ya Allah deyip hekimin bu tavsiyesini çaresiz iğrenerek yapmış. Artık sebep hamam böcekleri mi olmuş, o bir okka maydanoz mu bilemeyiz ama Allah şifa vermiş.
Sıhhatine kavuşan baba erenler, bir zaman sonra uzunca bir seyahate çıkmış. Bindiği gemi denizin ortasında öyle bir fırtınaya tutulmuş ki hem kaptan, hem tayfaları hem yolcular Allah’ım sen bizi kurtar şöyle zekâtlar vereceğiz böyle kurbanlar keseceğiz diye adaklar adar dururlarmış. Bizim Bektaşi ise bir köşeye sinmiş ne konuşur ne kaçışırmış. Yolculardan biri onun bu sakin halini fark edip:
Yahu baba bakıyorum hiç sesin çıkmıyor sende bir şey adasana deyince baba erenler:
Aman evladım ben Allah’ın işine karışmam bir defa karıştım bana kırk tane hamam böceği yedirdi.. Demiş.
Bu hikâyemizden anladığımız gibi her kes haddini rütbesini bilecek ve kendi bildiği kadar konuşabilir ve fikir yürütebilir. Bir diğer konu ise hiçbir zaman büyük konuşmamalı ve istemediğimiz şeylere bir gün belki gereksinim duyarız.
 
Geri
Üst