Hayatta başarısız oldum...

İnanılmaz derecede moralim bozuk: belli ki HERKESİN derdi menfaat; para-pul. 2002 yılında MS, 2008 yılında şiddetli depresyon (ki bu teşhisin konulduğu bildiğin tüm komedyenler intihar etti), 2019 yılında Bipolar kişilik bozukluğu ve 2022'de de zararlı saplantı (HOCD) teşhisim konuldu.
2014 yılında emekli olmadan 1 yıl önce (ki bu olayın mücadeleyi bırakmamda çok büyük katkısı olmuştur) çalıştığım okula genç güzel bir bilgisayar öğretmeni atandı. Normalde hemen samimiyet kuracağım diye uğraşmam ama birbirimize çok çabuk ısındık. Kafe-pastane-akşam yemeği derken (ki bu noktada her heteroseksüel bekar erkek ciddi birşeyler olacağını düşünür) en sonunda onu kenara çekip açıldım. "Seninle 2-3 aydır geliştirdğimiz bir samimiyet var. Ben seninle bir gelecek kurmak istiyorum" dedim (tamam aramızda 8 yıl yaş farkı vardı ama daha ahi gitmiş-vahı kalmış moruk da değildim ki hala da değilim). Bunu diyen sen misin: "sen ne saçmalıyorsun" "ben seni abim gibi sevdim" aldığım tepkiydi. Ben de lanet okudum 2 ay sonra malülen emekli oldum. Hanımefendinin büyük bir sorunu vardı: Antalya'ya atanmış olsa da bir sonraki seneye şark görevi başvurusu yapmak zorundaydı. Eğer bana evet deseydi ve yüzüğü taksaydık engelli kadrosundan tayin edildiğimden otomatikman şark zorunluluğu düşüyordu ve bana bakmakla yükümlü olacağından müdür yardımcısı bana göre ders programı vermek zorundaydı. Ama ne yaptı? Beni reddetti ve istanbul'a şark görevi müracaatında bulundu. Ondan 6 ay sonra da gazeteye manşet oldu: İstanbul'da kendine hakikaten ÇOK değer veren bir hıyar bulmuş; bu hıyarla tartışmış ve bu hıyar da onu (sayısını unuttum) bilmem kaç yerinden bıçaklamış. Kan-revan halde hastaneye yetiştirmişler ama kan kaybından acil serviste can vermiş.
Gelelim ikinci meseleye: yaklaşık 10 yıldır samimi olduğum boyacı bir arkadaşım var ve çevresi meslekten dolayı bayağı geniş. Yaklaşık iki yıl önce bir Ukaynalı kadınla (ki bu sefer bu benden 8 yaş büyüktü) aramızı yapmaya çalıştı. Benim engelli ama çok iyi bir insan olduğumu ve emekli İnglilzce öğretmeni olduğumu söylemiş. Sonra birkaç ay bu konudan bir daha ses çıkmadı. Tekrar bu kadın bir iş için arkadaşımı çağırmış ve o da benimle ilgili ne düşündüğünü sormuş. Aldığı cevap: "ay bana ne Allah'ın kötürümden? Bu konuyu bir daha açma!" Bu arkadaşla geçen ay görüştüm ve bana kadının başına ne geldiğini söyledi: Uykusunda kalp krizi geçirmiş. Komşuları kapıya 2 gün bakmayınca en sonunda polis çağrıp kapısını kırdırmşlar ve yatakta cansız bedeniyle karşılaşmışlar.
Resmen necromancer'a döndüm: adeta ceset topluyorum. Kendimi o kadar boş ve yalnız hissediyorum ki tahayyül edemezsiniz. Eminim bu mesajıma da bakan olmayacak ama gene de yazayım dedim...
 
Merhaba
Bende rahatsızım ve rahatsızlığımı söyledğim halde sadece cinsellik yaşamak için yakınlık kuranlar var. Ben kurallara bağlı olduğum için olmaz diyorlar
 
Merhaba engelliyim sol ayağımdan yuruyebiliyorum kim ne derse desin benim.icin önemli olan hayatta hep dürüstlüktür
 
Herhalde buradaki hanımlar da pek farklı değil: Emekli sandığı sağlık güvencesi, bakıcı maaşı, ötvsiz araç, ücretsiz toplu taşıma, emlak vergisiz konut (ki müge anlı'ya falan başvursam tekerlekli sandalye de dahil)... Devlet resmen benimle evlenmesi için kasanın ağzını açtı ama bakan yok. Evet doğru şu an %90 gibi abartı bir oranda kısmi felçliyim ama HALA ayakta duracağım diye mücadele veriyorum (daha bugün sanayiye gidip yeni yürüteç siparişi verdim çünkü medikallerin sattığı kıytırık yarım milim boru kalılıklı aluminyum yürüteçler işime yaramıyor ve 7 kilo kromu iteklemekten yoruldum 4 yıldır. 5 yıl önce neredeyse bir trans kadınla bile evlenmek üzereydim: 2 damdan düşmüş talihsiz birbirini bulduk derken (iki defa evlenmiş, ilk kocası boydan boya gırtlağını kesmiş, ikincisi hastanelik etmiş ki "hayatımda tanıştığım en iyi niyetli ve dürüst adamlardan birisisin" dedi ve o bana evlilik teklif etti) annem içine etti (bir de MTF olduğunu öğrenseydi Bülent Ersoy benzetmelerinin sonu gelmezdi) "Bu kadınla ben rekabet edemem: gözünün üstünde kaşı var diyor" dedi ve beni her ne kadar sevse de ayrılmak zorunda kaldık.
2000 yılında üniversitededeyken bölüm panosunda gördüğüm Mark Twain alıntısı beni öyle bir derinden etkiledi ki o günden beri dürüstlük bir numaralı politikam oldu (diyordu ki; "her zaman doğruyu söylersen hiçbir şeyi hatırlamak zorunda kalmazsın). İlk önceki postumda kadınlarla yaşadığım tecrübe ve hayal kırıklıklarına değindim. Benim halimde olunca kötü insanlara kolay hedef oluyorsum Ama hayatımda bir hatayı sadece bir kere yaparım (2011 yılında kredi kartı dolandırıclığna kurban gittim ama sonra öğrendim ki müsebbibi 3 yıl hapse attırmışım). Ben seks partneri/temizlikçi/hizmetçi aramıyorum ama her ne hikmetse bir türlü talihim açılmadı. Herhalde yatan balık misali böyle devam edecek. İnsanlar zayıf oldukları için değil, güçlü olmaktan yoruldukları için ağlarlar...
 
İnanılmaz derecede moralim bozuk: belli ki HERKESİN derdi menfaat; para-pul. 2002 yılında MS, 2008 yılında şiddetli depresyon (ki bu teşhisin konulduğu bildiğin tüm komedyenler intihar etti), 2019 yılında Bipolar kişilik bozukluğu ve 2022'de de zararlı saplantı (HOCD) teşhisim konuldu.
2014 yılında emekli olmadan 1 yıl önce (ki bu olayın mücadeleyi bırakmamda çok büyük katkısı olmuştur) çalıştığım okula genç güzel bir bilgisayar öğretmeni atandı. Normalde hemen samimiyet kuracağım diye uğraşmam ama birbirimize çok çabuk ısındık. Kafe-pastane-akşam yemeği derken (ki bu noktada her heteroseksüel bekar erkek ciddi birşeyler olacağını düşünür) en sonunda onu kenara çekip açıldım. "Seninle 2-3 aydır geliştirdğimiz bir samimiyet var. Ben seninle bir gelecek kurmak istiyorum" dedim (tamam aramızda 8 yıl yaş farkı vardı ama daha ahi gitmiş-vahı kalmış moruk da değildim ki hala da değilim). Bunu diyen sen misin: "sen ne saçmalıyorsun" "ben seni abim gibi sevdim" aldığım tepkiydi. Ben de lanet okudum 2 ay sonra malülen emekli oldum. Hanımefendinin büyük bir sorunu vardı: Antalya'ya atanmış olsa da bir sonraki seneye şark görevi başvurusu yapmak zorundaydı. Eğer bana evet deseydi ve yüzüğü taksaydık engelli kadrosundan tayin edildiğimden otomatikman şark zorunluluğu düşüyordu ve bana bakmakla yükümlü olacağından müdür yardımcısı bana göre ders programı vermek zorundaydı. Ama ne yaptı? Beni reddetti ve istanbul'a şark görevi müracaatında bulundu. Ondan 6 ay sonra da gazeteye manşet oldu: İstanbul'da kendine hakikaten ÇOK değer veren bir hıyar bulmuş; bu hıyarla tartışmış ve bu hıyar da onu (sayısını unuttum) bilmem kaç yerinden bıçaklamış. Kan-revan halde hastaneye yetiştirmişler ama kan kaybından acil serviste can vermiş.
Gelelim ikinci meseleye: yaklaşık 10 yıldır samimi olduğum boyacı bir arkadaşım var ve çevresi meslekten dolayı bayağı geniş. Yaklaşık iki yıl önce bir Ukaynalı kadınla (ki bu sefer bu benden 8 yaş büyüktü) aramızı yapmaya çalıştı. Benim engelli ama çok iyi bir insan olduğumu ve emekli İnglilzce öğretmeni olduğumu söylemiş. Sonra birkaç ay bu konudan bir daha ses çıkmadı. Tekrar bu kadın bir iş için arkadaşımı çağırmış ve o da benimle ilgili ne düşündüğünü sormuş. Aldığı cevap: "ay bana ne Allah'ın kötürümden? Bu konuyu bir daha açma!" Bu arkadaşla geçen ay görüştüm ve bana kadının başına ne geldiğini söyledi: Uykusunda kalp krizi geçirmiş. Komşuları kapıya 2 gün bakmayınca en sonunda polis çağrıp kapısını kırdırmşlar ve yatakta cansız bedeniyle karşılaşmışlar.
Resmen necromancer'a döndüm: adeta ceset topluyorum. Kendimi o kadar boş ve yalnız hissediyorum ki tahayyül edemezsiniz. Eminim bu mesajıma da bakan olmayacak ama gene de yazayım dedim...
Merhaba
 
Geri
Üst