Herkesin Kafasını Kurcalayan Sorular

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
1. Neden Gündüzleri Pencere Camlarına Dışarıdan Bakıldığında İçerisi Zor Görülür?

s-ebc16a9e611e9a5a3dbd90317bb81a59056a57c4.webp


Bir cismi görebilmemiz için o cisimden gelen ya da yansıyan ışığın gözümüze ulaşması gerekir. Dolayısıyla dışarıdan bakıldığında içerideki bir cismin görülebilmesi için de o cisimden yansıyan ışık gözümüze ulaşabilmelidir.

Güneş çok güçlü bir ışık kaynağıdır. Bu nedenle gündüz dışarıdaki ışık yoğunluğu camın iç kısmındaki ışık yoğunluğundan çok daha yüksektir. Dolayısıyla camın yüzeyinden yansıyan güneş ışınlarının miktarı, camın iç kısmındaki cisimlerden yansıyan ışık miktarından fazladır. Bu durum içerideki cisimlerin gündüzleri pencere camlarının dışından görülmesini zorlaştırır.

2. Yollarda Gördüğümüz Bazı Suların Üzerinde Neden Gökkuşağı Renkleri Olur?

s-b7022fc8e458707c2e3ab2ff3c0b697927beda9e.webp


Motorlu araçlar veya farklı nedenlerle yolların üzerinde az miktarda da olsa petrol içerikli maddeler bulunur. Bu maddeler yağmur yağdığı zaman su ile karışır. Petrol içerikli maddeler suyun içinde homojen bir şekilde dağılmaz. Ayrıca yoğunlukları suyunkinden daha düşük olduğu için suyla karıştıklarında suyun yüzeyinde kalırlar. Petrol içerikli maddeler suyla karıştığında suyun yüzeyinde ince bir film tabakası oluşturarak yayılır.

Petrol tabakasının kalınlığındaki küçük değişimler ve farklı dalga boylarındaki ışınların bir ortamdan diğerine geçerken farklı açılarla kırılması nedeniyle, ışınların birbirlerini güçlendirme ve sönümlendirme şekilleri de değişebilir. Bu nedenle petrol tabakasının yüzeyinde gökkuşağı renkleri oluşur. CD’lerin yüzeylerinde ve sabun köpüklerinin oluşturduğu baloncuklarda gökkuşağı renklerinin oluşmasının sebebi de bu durumdur.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
3. Erkekler Sabahları Uyandıklarında Neden Ereksiyon Olur?

s-f4820e7f42dd519b3a5435c94d1cd9f9a40e8251.webp


Gün içerisinde ereksiyona sebep olabilecek hormonlar, vücutta en az seviyede tutuluyor. Gün sonunda, uyuyup dinlenme durumuna geçtiğiniz zaman, baskılanan hormonlar vücut tarafından serbest bırakılıyor. Özellikle REM uykusundan itibaren hormonlar salgısını iyice arttırıyor ve doğal olarak penis ereksiyon olmaya açık hale geliyor. Kanda miktarı artmış olan erkeklik hormonu testosteron, uyandığınız an en yüksek seviyesine ulaşıyor. Hazır testosteron bu kadar yüksekken penis, cinsel bir uyarı olmamasına rağmen erekte olabiliyor. Yani sabah ereksiyonuna çoğu durumda rüyalar ve cinsellikle içerikli düşünceler sebep olmuyor. Ancak şunu da söyleyelim: Beyniniz uyuyor olsa bile vücudunuz çevreden sinyaller almaya devam ediyor. Eğer partnerinizle herhangi bir cinsel organ teması meydana gelirse erekte olabiliyorsunuz.

Bu olay sadece erkeklere özgü değil. Kadınlarda da gece içerisinde veya uyanma sonrasında klitoral ereksiyon meydana gelebiliyor.


4. Kara Kediler Yıllarca Neden Uğursuz Olarak Görüldü?


s-0349780277c5a87dbca551ae04303a1a00a3bac5.webp


Eski Mısır'da kara kediler bugünkü inancın aksine kutsal sayılmaktaydı, hatta toplum dişi kara kedilerin tanrıça olduğunu kabul ediyordu. Bu kedilerin öldürülmesini engellemek için kanunlar bile çıkarılmıştı.

Hristiyanlık yayılmaya ve kendinden önceki kültürlerin sembol olarak kabul ettiği şeylere kötü anlamlar yüklemeye başladığında insanların kara kedilere bakış açısı değişmeye başladı.

Hristiyanlığın; inatçılık, özgürlük gibi karakter özelliklerine şeytani anlamlar yüklemesi ve kara kedilerin geceleyin şeytana dönüştüğü gibi inançların kilise tarafından Avrupa'ya yayılması insanların bu hayvanlara olan nefretini iyice arttırdı. Evinde kedi besleyen binlerce kadın; cadı ya da büyücü olduğu gerekçesiyle kedileriyle birlikte yakılarak öldürüldü.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
5. Gök cisimlerinin Bazıları Yuvarlakken Bazıları Neden Yuvarlak Değildir?

s-3063de28cfd60a27c9139872f49fdade157228c2.webp


Yıldızlar, gezegenler ve gezegenlerin uyduları yuvarlak şekle sahipken daha küçük gök cisimlerinin şekilleri düzensiz olabilir. Bir gök cisminin şeklini belirleyen en önemli etken kütle çekimidir. Yoğunluğu ne kadar yüksek olursa olsun, gök cismi yeterince büyükse şekli kütle çekim etkisi nedeniyle zaman içinde küreselleşir. Ancak daha küçük gök cisimlerinin kütle çekimleri bunun için yeterli değildir.
Örneğin çapı yaklaşık 950 kilometre olan Ceres cüce gezegeni küresel bir şekle sahipken, uzunluğu yaklaşık 34 kilometre olan Eros asteroidinin şekli yer fıstığına benzer.

Ancak görece büyük gök cisimleri olan gezegenlerin, kusursuz bir şekilde küresel oldukları söylenemez, yüzeylerinde bazı girintiler ve çıkıntılar görülebilir. Örneğin kütle çekimi Dünya’dan yaklaşık üç kat küçük olan Mars’taki en yüksek dağ Everest’ten üç kat daha yüksektir. Ancak bilim insanları, kütle çekimi Dünya’dan 10 milyar kat daha büyük olan bir nötron yıldızının yüzeyindeki en büyük çıkıntının yüksekliğinin 1 milimetreden daha küçük olacağını tahmin ediyor.

Gökcisimlerinin kendi etraflarındaki dönüşleri de şekillerini etkiler.

6. Yara İzleri Neden Kalıcıdır?


s-e489a8497601d289874cfb341c4b63ba8fcc5a48.webp


Yaralanma anında vücudun ilk tepkisi kanamaktır. Daha sonra burada pıhtılaşma olur. Pıhtının üst tabakası kuruyarak kabuk haline gelir. Böylece yara dış etkenlerden korunur. Pıhtının alt tabakası ise fibroblast adı verilen hücreleri barındırır; bu hücreler kabuk kalktığında ortaya çıkan yara izini oluşturacak dokunun yapı taşlarıdır. Yara izini oluşturan doku normal deri ile aynı hücrelere sahip olsa da, kolajen adlı proteinin yapısı nedeniyle farklı bir görünüm ve his yaratır.

İnsan gibi gergin derili hayvanlarda, normal dokudaki kolajen çaprazlama bir şekilde yer alırken yara izini oluşturan dokuda deri yüzeyine paralel bir yapıdadır. Açık yaralar, yoğun acı ve enfeksiyon tehlikesi nedeniyle vücut için sorunludur. Bu nedenle vücut, deriyi normal yollardan yavaş yavaş oluşturmak yerine acil onarıma geçerek yara izini oluşturur.

Bunu şöyle de izah edebiliriz: Düşünün ki çatıda bir delik var ve yağmur yağıyor. Mahallenin en iyi tamircisini beklemek yerine daha az iyi bir tamirciyle idare etmek durumundasınız. Bu kişinin işi daha kısa zamanda ve daha az maliyetle bitirmesi bir avantajdır. Aynı şekilde, vücudu en kısa zamanda dış etkenlerden korumak için, daha az mükemmel bir yönteme başvuruluyor.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
7. Bal Neden Asla Bozulmaz?

s-813e32e898d4870e66200cbdbed58f2d49c7ff26.webp


Balın bozulmadan kalmasını sağlayan başlıca etken, balın kendi kimyasal bileşimi. Bal, her şeyden önce ve her şeyden çok, bir şekerdir. Şekerler ise biliyor olabileceğiniz gibi higroskopiktir; yani doğal durumlarında çok az su içerirler. Fakat eğer açıkta bırakılırsa, tam da bu özelliklerinden dolayı nemi çeker, suyu tutarlar.

Bal doğal durumundayken çok düşük nem barındırır. Böyle bir ortamda çok az bakteri ya da mikroorganizma hayatta kalabilir; boğulup ölürler.
Bal ayrıca doğal olarak aşırı asidiktir. “Balın pH değeri 3 ile 4,5 arasında olup, bu asit orada yaşamaya çalışan hemen her şeyi öldürür. Bu nedenle bakterilerin ve bozulmaya neden olabilecek diğer organizmaların kendilerine başka kapı bulmaları gerekir. Balın içinde onları bekleyen ömür çok kısadır.

8. Ağladığımızda Boğazımızda Neden Yumru Varmış Hissi Oluşur?


[video]https://img-s2.onedio.com/id-5a09d438b691139212920093/rev-0/w-635/f-jpg-gif-webp-webm-mp4/s-5fbad3509b2b9e4eb8d82b399fc9caa225a7d680.webm[/video]

Uzmanlara göre boğazdaki yumru hissinin oluşma nedeni, vücudumuzun "savaş-kaç" mekanizmasına dayanıyor. Bu mekanizma, tehlike veya stres altındayken nasıl bir karar alacağımızı belirliyor: Olayın üstüne mi gideceğiz (savaşacağız), yoksa olaydan uzaklaşmaya mı çalışacağız (kaçacağız)? Hangi kararı alırsak alalım, vücudumuz bu kararı uygulamamızı sağlayacak şekilde bizi fiziksel olarak hazırlıyor. Bu hazırlanma sürecindeki en önemli değişim ise solunum hızımızın artması oluyor.

Solunum hızının artması boğazımızda bulunan glotis kasını da doğrudan etkiliyor. Bu etki neticesinde glotis kası (nefes borusunun ağız kısmı) giderek genişliyor ve savaşma ya da kaçma eylemini daha efektik şekilde gerçekleştirmek amacıyla vücuda daha fazla oksijen girmesini sağlıyor.

İşte o yumru hissinin nedeni de tam olarak glotis kası. Nitekim yutkunma eylemi, glotisin kapanmasını gerektiriyor. Fakat glotis genişlediği için, yutkunma esnasında kapanması çok daha zor hale geliyor. Hal böyle olunca da boğazınızda o rahatsızlığı hissediyorsunuz. Yani aslında anlayacağınız o his gerçekte bir yumru değil. Tam aksine, daha fazla havanın girebilmesi için nefes borusunun genişlemiş olan ağız kısmı.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
9. Hareket Halindeki Araba Tekerlekleri Neden Ters Yönde Dönüyormuş Gibi Görünür?

Aslında bu sadece araçların tekerleklerinde değil, hızlı dönen bütün pervanelerde tanık olmanın mümkün olduğu bir görsel yanılsama. Ancak bu olguya çoğunlukla televizyonda ya da sinemada izlediğimiz hareketli görüntülerde rastlarız.

[video]https://img-s2.onedio.com/id-5a09d50481e494ff127ac489/rev-0/w-635/f-jpg-gif-webp-webm-mp4/s-4efdc1c76180e7f2a5405274a0d7afb2b5b6bfca.webm[/video]

Video kameralar görüntüyü sürekli olarak kaydetmez. Birbiri ardınca kaydedilen fotoğraflar -video kameralar çoğunlukla saniyede 24 kare kaydeder- görüntüyü hareketli algılamamızı sağlar. Tekerleğin ya da pervanenin dönme hızının kameranın kayıt hızı ile eşleşmesi durumunda, tekerlek ya da pervane duruyormuş gibi görünür.

Pervanenin kameranın kayıt hızından daha hızlı ya da daha yavaş dönmesi durumunda, kanatlarının sayısına ve kanatlar arasındaki açıya bağlı olarak pervane normal dönüş yönünün tersi yönde ya da dönme yönünde ama olduğundan daha yavaş hareket ediyormuş gibi görünebilir.
Genellikle videolarda rastladığımız bu görsel yanılsamaya, nadir de olsa gerçek hayatta da tanık olmak mümkün. Aydınlanmanın belirli aralıklarla ortaya çıkan ışık parlamalarıyla sağlandığı durumlarda, ışık parlamaları arasındaki zaman farkı -kameralardaki görüntü kaydetme hızına benzer şekilde- pervanenin hareketinin farklı şekilde algılanmasına neden olur.

10. Oda Sıcaklığında Metal Maddeler Neden Daha Soğuk Olur?

s-b526db7427e8d53890e4f0af1b0394ac9030d31b.webp


Vücudumuzun sıcaklığı yaklaşık 37 santigrat derece iken, oda sıcaklığı yaklaşık 20 santigrat derecedir. Tabii odadaki eşyalar da oda sıcaklığındadır. Eşyalarımızın metal kısımlarını tahta kısımlarına göre daha soğuk hissederiz. Çünkü metal iyi bir iletkendir ve hemen bizden ısı almaya başlar. Elimizde ısı kaybı olur ve elimiz üşür. Biz de metali daha soğukmuş gibi hissederiz. Tahta, metale göre kötü bir iletken olduğundan bizden daha az ısı alır. Biz de tahtayı, metalde olduğu gibi fazla soğuk hissetmeyiz. Özetle metal ve tahtayı farklı sıcaklıklarda hissetmemizin sebebi vücudumuzdan çektiği ısıların farklı olmasıdır.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
11. Ses Kaydımızı Dinlediğimizde Sesimizi Neden Kendi Duyduğumuzdan Farklı Algılarız?

Kendi ses kaydımızı dinlediğimizde çoğunlukla duyduğumuz sesten rahatsız olur ve kayıttakinin kendi sesimize benzemediğini düşünürüz. Çünkü normalde kendi sesimizi iki şekilde algılarız. Konuştuğumuzda oluşan ses dalgaları diğer dış kaynaklı sesler gibi havada yayılırken kulağımıza ulaşır ve kokleadaki tüy hücreleri tarafından algılanır. Ancak ses dalgalarını oluşturan ses telleri titreştiğinde bu titreşimler boynumuzdaki ve başımızdaki kemikler tarafından da iletilir. Kokleaya ulaşan bu titreşimlerin frekansı havada yayılan sesin frekansından daha düşüktür. Kendi sesimizi bu iki farklı yoldan ulaşan ses dalgalarının birleşimi şeklinde algılarız.

Ses kayıt cihazları sadece havada yayılan ses dalgalarını algıladığı için sesimizin vücudumuzun içinde iletilen bileşenini duyamamış oluruz. Dışarıdan gelen sesleri engelleyen kulaklıkları taktığımızda ise sadece “kendi iç sesimizi” algılarız.

12. Aynadaki Görüntümüz Fotoğraftaki Görüntümüzden Neden Daha Güzel Görünür?


Bir uyarıcıya ne kadar "maruz bırakılırsanız", ona o kadar aşina olmaya başlarsınız. "Maruz kalma etkisi" tam olarak bunu söyler. İlk başta gözünüze çirkin gözüken birinin zamanla dış görünüşünün hoşunuza gitmesinin nedeni bu etkidir aslında. Mesela zamanla tadını sevmediğimiz sebzeleri şimdilerde yiyebiliyor olmamız da bundan kaynaklıdır.

Yapılan bir deneyde, bir grup insana kendilerinin fotoğraf makinesiyle çekilmiş fotoğrafları gösterilir. Daha sonra da katılımcılara ayna görüntülerinin fotoğrafları verilir. Deneyin sonunda çok çok büyük bir çoğunluk, ayna görüntülerini, fotoğraf makinesiyle çekilmiş gerçek fotoğraflarına tercih etmiştir. Çünkü onlar kendilerini hayatları boyunca aynadan görmüşlerdir. Ancak bu kişilerin yakınlarına aynı iki fotoğraf gösterildiğinde sonuçlar farklıdır. Tahmin edeceğiniz üzere katılımcıların yakınları, fotoğraf makinesiyle çekilmiş gerçek görüntüleri daha tercih edilir bulmuşlardır. Ne de olsa onlar da hayatları boyunca bu insanlara aynadan değil de direkt olarak karşıdan bakmışlardır.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst