İçimdeki Deniz (Öykü)

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,505
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Bugün de o sımsıcak hisle başladı gün. Gecenin hakimiyetini bırakışıyla uyanan annem kahvaltı sofrasını hazırlayıp odamın kapısını araladı. Gıcırtıyla uyandım. Yaklaşan ayak sesleri ve sımsıcak bir öpücük alnımda. Bilinçaltında yüzünü kurguladığım o meleğin “günaydın” sesleri. Ardından kornişin tıkırtıları. Güneşin odama yayılışı ve sabahın soğukluğu alıp götürmesi. Her gün ki o neşe umut... Her şeye olan en içten sevgim yine beni tebessümle ayağa kaldırdı. Birde pazar gününün huzuru vardı evimizin her bir odasında. Beraber yapılan bir kahvaltıdan sonra pencerenin kenarında buldum kendimi. Şöyle bir yokladım ellerimle. Menekşem de baharın heyecanına kapılmıştı. Kocaman gülümsemişti mahallenin çocuklarına doğru. Benim güzel mor menekşem... Pencereyi araladım biraz, son gücümle çektim içime mahallemizin havasını. Her hücrem bayram etti.


İşte haftanın en sevdiğim saati gelip çatmıştı. Pazar günlerimizin vazgeçilmezi olan o sahildeydik yine. Mis gibi ızgara dumanları, ailelerin birbirine karışan sesleri, yosun kokuları, tahterevallilerin gıcırtısı, martıların “mutlu pazarlar” ötüşleri… Herkesten iyi tanıyordum o sahili. Onların gördüklerinden çok şey biliyordum. Çünkü onlar bakıp göremeyenlerdi. Ben ise göremeyip yaşayandım. Onların hiç bilmedikleriyle ben mutlu oluyordum. Onlar gülüşürken ben oksijenin bize kattıklarını yaşıyordum, her bir hücremle.

Eve dönüş saatinin yaklaşmasına doğru yağmur damlaları ortak oldu pazar keyfimize. Göğe açtığım avuç içlerime değdi. Saçlarımı ıslattı. Alnımdan doğru damla damla kayıp gitti göğsüme. İlkbaharın habercisiydi bu. Hoş geldin bahar… En derinimi kıpraştıran, her nefesimde huzura erdiren günler, hoş geldin.

Şimdi her tarafta çiğdemler bitecekti. Minik kız çocuklarının annelerinin gönüllerini almalarına yardım edecekti. Yürekleri sevince boğacaktı yine bahar. Kışın sakinliğini alıp götürecekti. Kumsalları hareketlendirecekti. Her bir beden rengarenk olacaktı. Penceremden içeri huzur dolacaktı. Temiz havanın verdiği o refahlık tüm benliğimi kaplayacaktı.

Birde güneş var tabi. Bambaşka gülümsüyor her bahar dünyaya. Sapsarı ışıklarıyla canlılık veriyor durulmuş kalplere. Boş bakan gözleri kamaştırıyor. Sevgiyi, aşkı, huzuru, dostluğu hatırlatıyor. “Gülümsemeyi unutmayın.” diyor.

En çok da bundan yakınıyorum ya. Baharın habercisi olan tenimdeki bu sıcaklığın sarısını bilinçaltımda yaşamak bazen yetmiyor bana. İnsanlığa verilen bu en büyük hediyeyle tanışamamak üzüyor beni. Sonra usul usul babamın yanına yaklaşıyorum. Güçlükle çıkıyor aslında kelimeler. “baba…” diyorum. “Güneş ne renk?” çayını bırakıyor, tıkırtılarını duyuyorum. Bir de bıyıklarının altından gülümsüyor. Babama da bahar gelmiş anlaşılan. Ellerini saçlarımın içine daldırıyor. Okşuyor sakin sakin. “güneş…” Diyor, “Güneş senin saçlarının renginde güzel gözlüm. Senin saçların gibi parlak, sapsarı. Tüm dünyayı affeder gibi doğuyor her sabah. Aydınlatıyor karanlıkları. Ve kendimizle baş başa kalalım diye batıyor her akşam. Yerine ay’ı bırakıyor,yıldızları. Karanlıklara düşmeyelim, aydınlıkta yürüyelim diye.” Sonra düğümleniyor boğazı. Söyleyemediklerine üzülüyor. Bile bile mutlu yaşadıklarımı benden saklamaya çalışıyor adeta. Açıyorum ağzımı. “Benim dünyam karanlık değil baba. Ben gökkuşağının renklerini biliyorum. Her yağmur sonrası yaşıyorum onları, birer birer. Bazen sizin farkına bile varamadığınız gökteki o renk karnavalı benim içimi umutla dolduruyor; yüreğimi sevgiyle, kalbimi aşkla. Seni de çok iyi tanıyorum. Aynadaki senle tanışmadım ama bilinçaltımda,hayallerimde öyle yakışıklı bir prens var ki…” “Elimi tutar mısın?” diyorum. Kaybediyor minik ellerimi avuçları içinde. “Denizi çok iyi tanıyorum. Uçsuz bucaksız içimdeki deniz. Kuşları da biliyorum. Çünkü benim içimde özgürlük yatıyor. Tıpkı onlar gibi. Diyardan diyara uçuyorum bende. Her bir tıkırtıda yeni yerler keşfediyorum. Her bir koku ayrı çarptırıyor kalbimi. DEVAMI İÇİN TIKLAYIN
 
Tekerlekli Sandalye
Üst