İş Kazası Durumunda Haklarımız ve Yapılması Gerekenler

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
İş Kazası Nedir?

İş kazası işçinin, işyeri alanı içerisinde, işyeri dışında veya işverenin işyeri dışındaki bir işinde meydana gelen ve işçiye zarar veren olaydır.

Bir olayın iş kazası sayılabilmesi için işçinin bedenen zarara uğraması mı gerekir?

Hayır, işçinin iş kazasından bedenen zarar görmesi gerekmez. İş kazasına bağlı ruhsal rahatsızlıklar da iş kazası kapsamına girer.

İşçinin kendi işi dışında bir işten dolayı işyeri dışındayken başına bir kaza gelirse iş kazasından sayılır mı?
Evet. Eğer patron işçiyi herhangi bir iş için işyeri dışına göndermiş ve kaza o işin yapılması sırasında meydana gelmişse bu olay iş kazası olarak değerlendirilebilir.

İş kazası sadece çalışırken meydana gelen kazaları mı kapsar?

Hayır. İşçiler patronun tuttuğu bir araç ile işlerine gider gelirken veya bir işyerinden patronun emri doğrultusunda işyeri dışındaki başka bir işe giderken yolda başlarına gelen herhangi bir kaza da iş kazası olarak değerlendirilir.

Bir iş kazası olduğunda işçi bundan hemen zarar görmeyip sonradan rahatsızlık ortaya çıkarsa ne yapılabilir?

Bir olayın iş kazası olarak sayılması için işçinin olay anında hemen bir zarara uğraması şart değildir. Kaza anında bir belirti görülmeyebilir. Ancak sonradan ortaya çıkan bedeni ve ruhi rahatsızlıkların kazaya bağlı olduğu doktor raporu ile tespit edilirse, üzerinden yıllar geçse bile, bu kaza da iş kazası olarak değerlendirilir.

İş kazasına uğrayan işçinin sigortalı olup olmaması önemli midir?

Hayır. İş kazası geçiren işçi sigortasız bile olsa bağlı bulundukları SSK’ya yapılan bir başvuru ile sigortalı işçilerin yararlandıkları bütün haklardan faydalanabilirler.

İş kazası olduğunda ilk ne yapılır?


İş kazası olduğunda işveren hemen bölgedeki zabıtaya (savcılık, jandarma veya karakol) bilgi vermek zorundadır. Eğer patron bu görevini yapmıyorsa işçiler de bu bildirimi yapabilir.

Daha sonra ne yapılır?


Zabıtadan sonra kaza hemen, bir dilekçe ile, SSK Bölge Müdürlüğü’ne bildirilir.

Olayın iş kazası olup olmadığına kim karar verir?

SSK Bölge Müdürlüğü’ne başvurulduktan sonra SSK hemen olay yerine müfettişlerini göndermek zorundadır. Müfettişlerin tuttuğu rapora göre olayın iş kazası olup olmadığına karar verilir.

Eğer olay iş kazası ise ne olur?

Olay iş kazası ise, işçinin tedavisi yapılır. Tedavisi süresince geçici iş göremezlik ödeneği ödenir. Maluliyet durumu varsa tespit edilir. Ve maluliyet durumunun %10’un üzerine çıkması ile maluliyet aylığı bağlanır.

İş kazası nedeniyle başka nerelere başvurulmalıdır?

SSK Müdürlüğü’nün yanı sıra Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne de başvurmak gerekir. Bölge Çalışma Müdürlüğü kendi müfettişlerini göndererek iş kazasını ve tarafların kusur oranlarını tespit eder.

Müfettişlerin incelemesi esnasında işçiler nelere dikkat etmelidir?

Müfettişlerin kaza yeri incelemelerinde kazaya uğrayan işçi eğer orada olabilecek durumda ise mutlaka bulunmalıdır. Eğer kazazede işçi bulunamıyorsa olayı gören işçi arkadaşları mutlaka müfettişlere bilgi vermelidirler. Ayrıca müfettiş raporlarına kazayı gören işçiler tanık olarak isimlerini yazdırmalıdır.

İşçiler başka nelere dikkat etmelidirler?

Patronlar genellikle iş kazası sonrasında, kazaya uğrayan işçi sigortasızsa, kazayı gizlemek için, kazazede işçiyi SSK’ya ait olmayan bir hastaneye götürmektedir. Çoğunlukla da özel hastane ve devlet hastanesi tercih edilmektedir.

Bunun ne sakıncası var, özel hastane daha iyi değil mi?

Hayır. Eğer kaza ciddiyse ve uzun süreli tedavi gerekiyorsa ilk olarak özel hastaneye getirilmiş bir kazazede işçinin tedavi masraflarını SSK derhal ve tamamen ödemeyebiliyor. Patronun da ortada bırakması durumunda hastane, tedavi masraflarını işçinin ödemesini talep ediyor. Bu açıdan en doğrusu kaza sonrasında derhal en yakın SSK Hastanesine başvurulmalıdır.

Kaza sonrası, kazazede işçinin dinlenme süresi ne kadardır?

Kaza sonrasında işçinin ne kadar istirahat edeceğine SSK Hastaneleri karar verir. SSK tarafından verilen istirahat süresince işçinin işten atılması mümkün değildir. İstirahat süresinin işçinin ihbar süresini 6 hafta geçmesi durumunda ise işveren işçiyi ancak tazminatlarını vererek işten çıkartabilir.

İş kazası sonrasında işçi işverene karşı ne yapabilir?

İşçinin iş mahkemelerine başvurarak maddi ve manevi tazminat davası açması en uygun yoldur.

SİGORTASIZ ÇALIŞTIRILMA DURUMUNDA YAPILMASI GEREKENLER VE HAKLARIMIZ

Sigorta nedir, ne işe yarar?

Sigorta, çalışma hayatı boyunca, çalışmasını engelleyecek her türlü (iş kazası, hastalık, doğum,) beklenmedik duruma karşı işçinin güvence altına alınmasıdır. Sigorta ayrıca işçinin çalışarak geçirdiği uzun yıllardan sonra emekli olduğunda asgari insani koşullarda yaşamasının garanti edilmesidir. Kapitalist düzenin işçilere vahşice sömürmesi karşısında işçiler zamanında isyan edip sigortalı çalışma hakkını elde etmişler ve bu haklarını devletlerin anayasalarına yazdırarak kalıcı hale getirmişler.

İşçileri ilgilendiren kaç türlü sigorta vardır?


İşçileri esas olarak ilgilendiren sigortalar şunlardır:

a) Hastalık Sigortası
b) Analık Sigortası
c) İş kazası Sigortası
d) Emeklilik Sigortası
e) Ölüm Sigortası

Bu sigortalardan faydalanmak için ne yapmamız gerekiyor?


Sigortadan faydalanmak için öncelikle bir işyerinde çalışmak gerekiyor. İsteyen dışardan prim ödeyerek de "İsteğe Bağlı Sigortalılık" hakkından yararlanabilir. Ancak bu sigortanın hakları daha sınırlıdır.

Ülkemizde kaç türlü sigorta sistemi var?

En büyükleri Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), Emekli Sandığı ve Bağ-Kur. Bunlar kamu kuruluşları. SSK işçilere, Emekli Sandığı devlet memurlarına, Bağ-Kur esnaf ve serbest çalışanlara hizmet veriyor. Bunların dışında bir de özel sigorta kuruluşları var. Onlar da kendilerine ek sigorta yaptıracak kadar parası olan vatandaşlara hizmet veriyor.

SSK nasıl çalışıyor?

SSK, Emekli Sandığı gibi değil. Aslında aynı özel sigorta gibi çalışıyor. SSK işçilerden ve patrondan prim topluyor. Bu primler karşılığında da işçilerin sigorta ihtiyaçlarını karşılıyor. Dolayısıyla SSK aslında işçilerin kendi parasıyla kurulmuş bir kurum. Ama işçiler bunu genellikle devletin (bir) bedavadan sunduğu bir avantaj gibi düşünürler. Bu doğru değil. SSK işçilerin parasıyla kurulmuştur. İşçilere hizmet vermek zorundadır.

Sigortalı çalışmak zorunluluk mu?

Evet. İşçiler çalışmaya başladıkları andan itibaren SSK’lı olarak çalışmak zorundadırlar. Bu yasal zorunluluktur.

Bu nasıl oluyor?

Patron işçiyi işe başlatmadan 1 gün önce SSK’ya bildirmek zorundadır. Ayrıca işçi her ihtimale karşı sigortaya (Ben şu işyerinde çalışmaya başladım) diye, 1 ay içerisinde kendisi bildirimde bulunabilir. İşçinin buna hakkı vardır.

Patronlar deneme süresi diye birşeyden bahsediyorlar. Bu nedir?

Deneme süresi bir işçinin işyerine ve işine uyum sağlayıp sağlayamayacağının anlaşılması için geçen süredir. Ancak bunun sigortayla bir ilgisi yoktur. Patronlar işçileri sigortasız çalıştırmak için “Hele bir deneme süresini görelim de ona göre” derler. Patronların bu tutumu yasa dışıdır ve işçileri kandırmak ve oyalamak içindir. 2 aylık bir iş için bile bir işyerine girseniz patron yine sizi işe girmeden 1 gün önce SSK’ya bildirmek ve sigortalı çalıştırmak zorundadır.

İşe başladık, sigortalı olduğumuzu nereden anlayacağız?

Patron sizin çalışmaya başladığınızı bir bildirim formuyla sigortaya bildirir. Bu formda sizin imzanız olması gerekir. Eğer ilk defa sigortalı iseniz, size üzerinde sizin fotoğrafınızın olduğu bir sigorta kartı vermeleri gerekir. Ayrıca patronun düzenlediği "Sigorta Bildirim Formu"nun bir örneğini size vermek zorundalar. Bu formda sigorta kurumunun formu aldığına dair kaşesi olur.

Sigortalı olduk diyelim, peki sigortamız ödeniyor mu nereden bileceğiz?

Patron her ay bir önceki ayın sigorta bildirgesini SSK’ya verip parasını ödemek zorunda. Ödenen primlerin kimlere ait olduğu da bu bildirgede yazılı. İşveren bu bildirgeyi görünür bir yere asmak zorunda. İşçi gidip oradan bakabilir. Ya da artık internet imkanı var. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın www.calisma.gov.tr internet adresinden sigorta sicil numaranızı girerek kendi durumunuzu görebilirsiniz. Fakat bu sitede son 4 aylık primleriniz henüz işlenmemiş olabilir.

Bir de patronlar (girdi-çıktı) yapıyorlarmış. Bu nedir?

Patronlar hiçbir zaman sigortalı işçi çalıştırmak istemezler. Çünkü onlar için işçi bir maliyet hesabıdır sadece. İşçileri genellikle insan olarak bile görmezler. Bana kaça mal olacak diye düşünürler. Bu yüzden (nasıl) bir işçi için verdiği her kuruş ona büyük acı verir. Yasalarımıza göre 1 yıl çalışan bir işçi kıdem tazminatı hakkı elde eder. Patronlar işte bu hakkı vermemek için ya işçiye bir çamur atarlar ve tazminatsız işten atmanın yollarını ararlar ya da işte bu (girdi-çıktı) denilen üç kağıtçılığı yaparlar.

Nasıl yapıyorlar bunu?

Patron, 1.yılı dolmaya yakın işçilerin listesini yapar. Bunları daha 11 aylıkken işyerinden ayrılmış gibi sigortaya bildirir. Sonra keyfince tekrar işe yeni girmiş gibi sigortasını yapar. Bu arada işten ayrılırken veya yeniden sigortalı olurken gerekli evraklarda işçinin imzası yerine sahte imzalar kullanır. Böylece işçi kıdem tazminatı hakkı dolmadan işten ayrılmış da sanki yeniden girmiş gibi olur. Kuşkusuz patron bunları kendisi yapmaz. Personel müdürlüğünde, muhasebede çalışan büro elamanlarına yaptırır bunu. Buralarda çalışanlarına imalatta çalışanlarından her zaman üç kuruş daha fazla verir ki patronun yaptığı her türlü ahlaksızlığa göz yumsunlar.

Bunu neden yapıyorlar?

Amaçları kıdemi artan işçilere kıdem tazminatı ödememek ve sigorta primi maliyetinden kurtulmak. Patron hem tecrübeli işçiyi çalıştırmayı ister, hem de ona kıdem tazminatı ödemek istemez. Kıdem tazminatı biriken işçiyi patron sevmez. Örneğin 10 sene çalışan bir işçiyi patron çıkarmak istiyor. Ona 10 yıllık kıdem tazminatı ödemek zorunda. Ama 10 yılda 5 kere girdi çıktı yapsa ve en sonuncusunu da 1 yıl önce yapsa. Ona 1 yıllık tazminat öder. İşçi itiraz edince de "Yasal olarak yapacak bir şeyin yok. Git mahkemeye başvur" der. İşçi de mahkemeye güvenmediği için 10 yıllık kıdem tazminatı alabilecekken patronla pazarlığa girer. Patronun da beklentisi budur zaten. Ona üç beş kuruş da sus payı verir, mesele kapanır. İşçi hakkını aramazsa tabii...!

Bir de sigortalarımızı eksik yatırıyorlarmış, bu nasıl oluyor?

Sigorta primi belli bir oran üzerinden yatırılıyor. Brüt ücretin yaklaşık %14’ü işçiden %20’si patrondan sigorta primi olarak kesilir. Ancak patron düşük prim ödemek için işçinin maaşını bordroda düşük gösterir. Örneğin 500 milyon alan işçinin maaşını bordroda asgari ücretten göstererek hem sigorta primini düşük öder hem de vergisini düşük öder, vergi kaçırır yani.

Patron bunu kendisi için yapıyor. Bunun işçiye ne zararı var?

İşçinin emekli maaşı ve emeklilik ya da işten ayrılma sırasında alacağı kıdem tazminatı sigortaya bildirilen ücreti üzerinden oluyor. Bu nedenle sigortaya düşük bildirim demek işçinin çok az kıdem tazminatı ve emeklilik maaşı alması demektir. Ayrıca İşsizlik Sigortası’ndan faydalanırken de bordroda yazan ücrete bakılıyor. Bu uygulama işçilere yapılan en büyük haksızlıklardan biridir. Bir işçi yıllarca çalışıyor bir bakıyor ki, üç kuruş kıdem tazminatı üç kuruş emekli maaşıyla bir başına kala kalmış...

Peki, işçiler sigortalı olmadıklarını, girdi-çıktı yapıldığını ya da sigortalarının eksik ödendiğini anladılar. Ne yapacaklar?

Bunu öğrenen işçi hemen Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne ve SSK Bölge Müdürlüğü’ne başvuracak. Bunun üzerine bu resmi kurumlar müfettişlerini göndererek işyerinde inceleme yaparlar.

Müfettişler geldi, patron dedi ki;"Ben bu adamı tanımıyorum, yalan söylüyor." İşçi orada çalıştığını nasıl ispatlayacak?
Burada en önemli kanıt çalışma arkadaşlarıdır. Arkadaşlarını tanık olarak gösterebilir. Bir de işçiler işyerinde kendilerine verilen her türlü belgeyi mutlaka saklamalıdırlar. Bir fazla mesai çizelgesi, nöbet kağıdı, maaş zarfı vb. aklınıza ne gelirse mutlaka saklayın. Bu tür şeyler önemsiz gibi görülebilir ama ilerde bir sorun olduğunda mahkemede çok işe yararlar.

Sonra ne olur?

Müfettişler işçiyi haklı bulurlarsa fazla sorun olmaz. Bu raporla patrondan bu eksikliği gidermesi istenir, gidermezse işçi iş mahkemesine dava açar. İşten çıkartıldıktan sonraki 5 yıl içinde bu davayı açma hakkı vardır. Mahkeme büyük olasılıkla işçiyi haklı bulur ve patrondan bütün kayıplarını geri alır. Ama diyelim ki, patron müfettişleri ikna etti ya da müfettişler görevlerini düzgün yapmadılar. İşçinin bu durumda da mahkeme hakkı kaybolmaz. Bu sefer elindeki bütün kanıtlarla yine mahkemeye başvurabilir.

Peki, işçi patronu şikayet edecek ama şöyle bir durum var. Şimdi sigortalı çalışacağız veya bir haksızlığı gidereceğiz diye işimizden mi olacağız. Patron kendisine dava açan bir işçiyi işte tutmaz ki. İşçinin yine eli kolu bağlı olmayacak mı?

Her şeyden önce bu işçinin kendi kararı. İşçi haksızlığa boyun eğmemeli. Çünkü işçi bütün hayatı boyunca çalışmak zorunda. Böyle haksızlıklar karşısında boyun eğerek çalıştığı sürece ne çalıştığının bir kıymeti oluyor ne de geleceğe bir yatırım yapabiliyor. Ayrıca bu durum karşısında yasal bir güvencesi de var. Yasa diyor ki; eğer bir işçi patronunu herhangi bir nedenle dava etmiş ve patron bu dava etme olayından sonra işçiyi işten çıkarmış ise bu "kötü niyetli" bir davranıştır. İşveren bu "kötü niyetli" davranış karşılığında diğer yasal haklarının yanında ihbar tazminatının 3 katı kadar "kötü niyet tazminatı" öder.

Ülkemizde sigorta sistemi iyi çalışıyor mu?

Hayır iyi çalışmıyor. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; sigortanın sunduğu en temel hizmetler olan sağlıklı yaşamak ve emeklilik sonrası asgari bir gelir garantisi olması her insanın en temel hakkı olmalıdır. Yani bir vatandaşımız bu ülkeye yıllarca çalışarak bir hizmette bulunmuşsa devlet her koşulda o vatandaşımıza yani hepimize ömür boyu sağlıklı ve asgari standartları olan bir yaşamı sağlamak zorundadır. Devlet olmanın gereği budur. Buna sosyal devlet deniyor. Ancak bizim ülkemizde sosyal devlet sadece kağıtta yazılı olduğu için her şey özelleştiriliyor yani parası olan iyi yaşar olmayanın da vay haline. Önümüzdeki yıllarda öyle bir sistem getiriyorlar ki, şimdikinden daha zor günler olacak işçiler için.
 

Remzi ACAR

Üye
Üye
Katılım
Eyl 6, 2014
Mesajlar
60
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
ellerinize sağlık gerçekten faydalı bilgiler
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Selamlar,

Teşekkür ederim okuyup beğendiğiniz için. Bu konu çok ilgimi çekiyor aslında yıllar önce bende iş kazası geçirmiştim ama yaşadığım kazanın iş kazası olduğunu bile bilmiyordum belki o yüzden bundan sonrası için başkalarına faydalı olabilirim düşüncesiyle nette okuduğum en faydalı olabilecek yazıları eklemeye çalışıyorum.

Kimsenin iş kazası geçirmeden sadece bilgi sahibi olma amaçlı okuması dileklerimle...

Soru: İş kazası geçirdim, çalışamayacak durumdayım. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. İşverene karşı dava açsam, hangi davayı nasıl açabilirim?”

Evet, iş kazası geçiren işçi işverenine karşı iş mahkemesinde dava açabilir. Ancak davadan önce de iş kazası sonrası SGK’dan da işçiye geçici iş göremezlik ödeneği ödenir. Ya da iş göremezlik durumu yüzde 10’un üzerinde ise iş göremezlik geliri bağlanır. Bunun için işçinin ilgili sosyal güvenlik müdürlüğüne başvurması gerekir.

Eğer kazanın oluşmasında işverenin iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yükümlülükleri yerine getirmeyerek "işçiyi gözetme borcu"na aykırı davranması hali üzerinden işçi işverene maddi ve manevi tazminat davaları açabilir. Maddi tazminat davasında; işçinin, cismani zarara uğraması ve iş göremezlik ölçüsünde azalma olmasından dolayı maruz kalacağı zarar ve ziyanın tazmini için açılır.

ZAMAN AŞIMI 10 YIL


Maddi tazminat ise iki şekilde olabilir. Birincisi iş göremezlik tazminatı olup işçinin iş göremez duruma düştüğü için açılır. İkincisi ise destekten yoksunluk tazminatı olup iş kazası sonucu bedence ve ruhça arızaya uğrayan işçinin kendisi ve işçinin ölümü halinde ise ölen işçinin desteğinden yoksun kalan hak sahipleri tarafından açılır. Bununla birlikte; iş kazası sonucu cismani zarara uğrayan işçinin veya ölümlü iş kazalarında işçinin ailesinin çektiği acı, elem ve ıstıraplar için hakim takdiri ile manevi tazminat davası da açılır.

İş kazası sonucu sigortalı ve ölümü halinde hak sahiplerinin elde etmesi muhtemel yardım miktarı göz önünde bulundurulur, böylece, tazminatın hesaplanmasında gerek ölen işçinin yaşı, gerekse yardım gören kimsenin durumu itibari ile yardımın devam süresi dikkate alınır.

Geçirdiği iş kazası sonucu maddi ve manevi zarara uğrayan işçi kendisinin veya işyerinin adresi bölgesindeki iş mahkemesinde dava açar. Dava ile ilgili zamanaşımı iş kazasının olduğu tarihten itibaren 10 yıldır.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
İş Arama İzninde Geçirilen Kazalar İş Kazası Sayılır Mı?


Bir işverene hizmet akdine dayalı olarak çalışan sigortalıların geçirdiği bir kaza olayının iş kazası sayılıp sayılmayacağının belirlenmesine ilişkin olarak yasal dayanak olayın meydana geldiği tarihte 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun yürürlükte bulunması halinde 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 11/A maddesi, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun yürürlükte bulunması halinde ise 5510 sayılı Kanunun 13 üncü maddesidir.

Bilindiği üzere iş akdinin feshi durumunda işveren bildirim süresi içinde sigortalıya iş arama izni vermek zorundadır. Kanundan doğan bir hak olan iş arama izni süresi içinde sigortalının iş talep ettiği bir işyerinde meydana gelen bir kaza olayının 506 veya 5510 sayılı Kanun uygulaması açısından bir iş kazası sayılıp sayılmayacağı hususunda taraflar arasında ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümü bakımından bu hususta açıklamalarda bulunulmaya çalışılacaktır.

İş arama izni 4857 sayılı İş Kanunun 27'inci maddesinde düzenlenmiştir. 4857 sayılı İş Kanununda belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinden önce bu durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekir. Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir. İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz süreli sayılır.

Taraflar arasındaki iş sözleşmesi; işi altı aydan az sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak iki hafta sonra, işi altı aydan bir buçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra, işi bir buçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta sonra, işi üç yıldan fazla sürmüş olan işçi için bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra, feshedilmiş sayılır.

Bu bildirim süreleri asgari olup sözleşmeler ile artırılabilir. İşte bu bildirim süreleri içinde işveren, işçiye yeni bir iş bulması için gerekli olan iş arama iznini iş saatleri içinde ve ücret kesintisi yapmadan vermeye mecburdur. İş arama izni, iş sözleşmesinin bildirim süresi tanınarak feshedilmesi halinde söz konusu olur. İş arama izni, belirsiz iş sözleşmesinin işçi veya işveren tarafından feshedilmesine bakılmaksızın bildirim süresi içinde yeni bir iş bulması için işçiye Kanunca tanınmış olan bir haktır. Ancak belirsiz iş sözleşmesinin bildirim süresine uyulmaksızın derhal feshedilmesi halinde ya da bildirim süresine ilişkin ihbar tazminatının peşin olarak ödenmesi durumunda iş arama izninin kullandırılması durumu söz konusu olamayacaktır.

İş arama izninin süresi günde iki saatten az olamaz ve işçi isterse iş arama izin saatlerini birleştirerek toplu kullanabilir. Ancak iş arama iznini toplu kullanmak isteyen işçi, bunu işten ayrılacağı günden evvelki günlere rastlamak ve bu durumu işverene bildirmek zorundadır. İşverenin yönetim hakkının doğal bir sonucu olarak iş arama izninin çalışma süresinin hangi saatleri arasında kullandırılacağı işverenin takdir yetkisindedir. Ancak işverenin bu yetkisini kötüye kullanmaması da gözden kaçırılmamalıdır.

İş arama izni kanundan doğan bir hak olmakla beraber işveren iş arama iznini vermez veya eksik olarak kullandırırsa o süreyi ilişkin ücretini işçiye ödemek zorundadır. Bununla birlikte işveren, iş arama izni esnasında işçiyi çalıştırır ise işçinin izin kullanarak bir çalışma karşılığı olmaksızın alacağı ücrete ilave olarak çalıştırdığı sürenin ücretini yüzde yüz zamlı ödemek durumundadır.

Bilindiği gibi bir olayın iş kazası sayılması için temel unsurlar; kaza geçiren kişinin 506 ve 5510 sayılı Kanunlara göre sigortalı sayılması, bu sigortalının bir kazaya uğraması ve meydana gelen kazanın 506 veya 5510 sayılı Kanunlarda iş kazası sayılan hal ve durumlardan birinde meydana gelmesidir. Bu temel unsurlara bakıldığında sigortalının, onu çalıştıran işverenin denetimi ve otoritesi altında bulunduğu zamanlardaki geçirebileceği kaza olaylarının iş kazası olarak kabul edildiğini görürüz. Oysaki iş arama izni, belirsiz süreli iş sözleşmelerinde sigortalıya yeni bir iş bulması için kanunen tanınmış bir hak olup bu süre içerisinde sigortalı, işverenin otoritesi altında bulunmamaktadır. Bu nedenle sigortalının iş arama izni süresi içinde iş talep ettiği işyerinde veyahut da iş arama iznine ayrıldığı işyerinde geçirdiği kazaların 506 ve 5510 sayılı Kanun anlamında iş kazası olarak sayılmaması gerekmektedir.
 

Kokoo

Üye
Üye
Katılım
Eki 16, 2015
Mesajlar
3
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Ben 8 ayin 12 sinde is kazasi gecirdim sag el isaret parmargim ilk bogum yani tetik cekilen yer maluliyet orani ne verilir ve is yerine 6 ayda grmistim 1.5 aylik calisiyordum burasi fabrika bna is guvenligi kurs vermek zorunda diyilmi onuda vermdiler bna
 
Tekerlekli Sandalye
Üst