Kadına Şiddeti Araştırmak İçin DDK Görevlendirildi

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
Cumhurbaşkanı Gül, kadına şiddeti araştırmak için DDK'yı görevlendirdi.

Sayın Cumhurbaşkanımız, son günlerde sıklıkla gündeme gelen kadın ve çocuklara yönelik şiddet olayları hakkında merkezi ve yerel kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarının şiddetle mücadele kapasite ve imkânlarının değerlendirilmesini teminen Devlet Denetleme Kurulu’na konunun tüm yönleriyle birlikte araştırılması ve incelenmesi talimatını vermişlerdir.

Sayın Cumhurbaşkanımız, bu kapsamda;

- Aile içi şiddetin kapsamı ve algılanmasındaki mevcut durumun analizi,

- Kadın ve çocuklara yönelik şiddetle mücadelede; politika, mevzuat ve kurumsal mekanizmaların etkinliğinin ve uluslararası iyi uygulama örneklerinin araştırılması,

- Aile içi ve dışı şiddete maruz kalan ve risk altındaki kadın ve çocukların korunmasına/güçlendirilmesine yönelik sunulan adli, idari ve diğer hizmetlerin kalitesi ve etkinliğinin araştırılması,

Gibi hususları ihtiva edecek şekilde konunun tüm yönleriyle birlikte, en geniş biçimde araştırılması ve incelenmesi amacıyla Devlet Denetleme Kurulu’nu görevlendirmişlerdir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.


Memurlar.Net
 
F

Fırtına

Guest
Kadına şiddete doktor şefkati geliyor.!

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, şiddet gören kadınlara, alkolik kocalara ve uyuşturucu bağımlısı çocuklara aile hekimleri aracılığıyla yardım eli uzatılacağını açıkladı.

Kadına şiddete şefkat eli, doktorlardan uzanacak. Sağlık Bakanı Recep Akdağ, hükümetin kadına şiddeti de kapsayan Aile Sosyal Destek Projesi'ni (ASDEK) ilk kez SABAH'a açıkladı. Akdağ, aile hekimleri vasıtasıyla Türkiye'deki riskli aileleri tek tek belirleyeceklerini ve sosyal desteği sistematik hale getireceklerini belirterek, "Sadece para yardımı değil.. Dayak yiyen kadın, alkolik, uyuşturucu, kumar bağımlısı kocanın olduğu aile, riskli aile sayılacak. Kalacak yeri yoksa TOKİ ev sağlayacak, gıda yardımı yapılacak, dayak atan kocanın tedavisi yapılacak" dedi.

'SADECE PARAYLA OLMAZ'

Yeni kurulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'yla işbirliği yapacaklarını söyleyen Sağlık Bakanı şunları söyledi;

Uzun zamandır yaptığımız sosyal destek işini şimdi kemale erdiriyoruz, adeta taçlandırıyoruz. ASDEK Türkiye'nin rüya projesi olacak. Sadece yoksullara değil orta gelirli riskli ailelere de ulaşacağız. Orta gelirli bir ailenin esrar kullanan çocuğu, alkolik babası, dayak yiyen annesi, istismara uğrayan çocuğu da olabiliyor. Bu ailelerin bilgileri aslında ilgili kurumların elinde bulunuyor. Şimdi bu ailelere el uzatacağız. Proje kapsamında, her riskli aileye bir sosyal yardım uzmanı verilecek. Aile Hekimi de karşılaştığı riskli durumları bu Sosyal Destek Uzmanı'na bildirecek. Sosyal yardımlar hiçbir aileyi atlamadan sistematiğe kavuşturacak.."

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçim döneminde Aile Sigortası'yla her aileye 600 lira maaş bağlayacağı vaadini hatırlatan Bakan Akdağ, "Şimdi şöyle bir senaryo düşünün. Ailede baskın alkolik kumar oynayan bir baba var. Siz bu ailede kadına parayı verseniz, ne olur? Üzülerek tırnak içinde söylüyorum, 'O adam kadına bir tokat vurur, o parayı elinden alır ve bir gecede kumarda bitirir.' Biz o aileye para vermek yerine ihtiyaçlarını karşılayacağız. Alkolik babayı tedavi edeceğiz. Sadece parayla bu iş olmaz. Şu anda hükümetin en büyük sosyal projesi budur" dedi.

SOSYAL POLİTİKALAR BİRLEŞECEK

Bakan Akdağ, "Valinin bulması gereken riskli aileleri bu projeyle belirleyeceğiz. İşsizlikse iş bulunacak, konutsa konut, alkolizm ya da başka hastalıksa tedavi edilecek. Sosyal Politikalar da tek bir çatıda toplanacak" dedi.


SABAH
 
F

Fırtına

Guest
Şiddetin nedeni aile içi iletişimsizlik.!

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, ailelerin köyden kente geçişinde geleneksel aile yapısından modern aile yapısına geçişte, aile içi iletişimi yönetememeden kaynaklanan şiddetin, bir çaresizlik göstergesi olduğunu belirterek, ''Şiddete gerek kalmadan insanların kendi içinde iletişimle sorunlarını çözebilecek koruyucu önleyici tedbirleri de hayata geçirmek bizim topyekun mücadele alanımızdır.'' dedi.

Bakan Şahin, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel ile valilik tarafından hizmete sunulan Varlık Mahallesi'ndeki Ankara Yaşam Destek Merkezi'ni ve Ankara Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya ile Kent Güvenlik Yönetim Sistemi merkezini gezdi.

Fatma Şahin, kadına yönelik şiddet başta olmak üzere toplumsal sorunların çözümü noktasında, yerel yönetimlerin ve valiliklerin duyarlılığının çok önemli olduğunu belirterek bunu tek başına bir hükümetin, bakanın, başbakanın çözemeyeceğini ifade etti. Şahin, ''Topyekun 74 milyonun seferberliği ile bizim bütün herkesin mutlu olacağı, herkesin birinci sınıf vatandaş olacağı bir Türkiye'ye ulaşmamız gerekiyor'' görüşünü ifade etti.

Şahin, şöyle devam etti;

''İnsanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışına baktığımız zaman bizim hükümet politikamızın ana merkezi; insan odaklı, insanı merkeze alan hizmet odaklı bir anlayışla 10 yıldan beri süreci götürüyoruz. Geldiğimiz nokta önemli bir nokta.. Teknolojiyi kullanmamız lazım. Özellikle bunu yaşlılarda uyguladığımız 6 aylık pilot çalışma büyük bir tecrübe ve bilgi birikimi sağladı. Özürlü vatandaşların hizmetinde kullanacağımız modele de dönüştürebiliriz. Evde bakım hizmetlerine onların da çok ciddi manada bu yöntemden istifade edeceklerini düşünüyorum.

Bunların Sosyal Yardımlaşma'nın bünyesinde hazırlanan ve mali desteği oradan gelen bir altyapısı var. Bugün bizim Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlanmış olan Sosyal Yardımlaşma Genel Müdürlüğümüzü de aramıza aldık. Sosyal yardımlaşmanın veri bankası var ve TÜBİTAK ile beraber takip ettiğimiz Bütünleştirici Sosyal Hizmetler Sistemi dediğimiz, bütün her şeyi, bütün kurumları tek çatı altında, bilgi havuzuna alacağımız yeni bir sistemin de takipçisiyiz. Önümüzdeki aylarda bunu bitirerek kamuoyu ile paylaşacağımız bir süreci yaşayacağız..''

TEKNOLOJİ İYİ AMA YASAL DÜZENLEME GEREK

Ankara'daki pilot projeyi çok önemsediklerini belirten Bakan Şahin, teknoloji ve teknik takibin işleri kolaylaştırdığını ancak yalnızca bunu kullanarak şiddetin engellenemeyeceğini, yasal düzenleme konusunda desteğe ihtiyaçları olduğunu bildirdi.

Yasal düzenleme için hazırladıkları taslağı aile mahkemelerine, sivil toplum kuruluşlarına ve barolara gönderdiklerini anlatan Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü;

''Burada hem kolluk kuvvetlerimizin yalnızca gözetleme değil, gözaltına alma şeklinde güçlendirilmesi önemlidir. Ayrıca Adalet Bakanlığına bağlı aile mahkemesi hakimlerinin, Cumhuriyet Savcıları'nın yetkilendirilmesi, kadın sığınma evlerinin kendi içerisinde daha ihtisaslaşması, kendine gelen vakaların guruplandırılacak şekilde takip edilmesi, sayılarının artırılması, şiddetle mücadeleye gelen kadınlarımızın ekonomik olarak desteklenmesi, barınma ihtiyaçlarının giderilmesi, güvenlik ihtiyacının takip edilmesi.. Bu topyekun bir mücadele alanıdır.

Teknik takip işimizi kolaylatacak kısımdır, her derdin dermanı değildir, onu özellikle belirtmemiz gerekiyor ama önemli bir alandır. Özellikle bugün yaşadığımız vakalara baktığımız zaman kadının kolluk kuvvetine ulaşmasında veya acil bir şekilde kendisine yardım çağırmasında ciddi bir şekilde işe yarayacaktır, önemli bir çalışmadır ve 6 aylık tecrübe bizim için çok kıymetlidir..''

AİLE İÇİ ŞİDDETE SOSYAL DESTEK UZMANI

Ankara'nın göç aldığını, göç alan yerlerde risk faktörünün her zaman çok daha yüksek olduğunu bildiren Şahin, ''Ailelerin köyden kente geçişinde, geleneksel aile yapısından modern aile yapısına geçişte aile içi iletişimi yönetememeden kaynaklanan şiddet, bir çaresizlik göstergesidir. Şiddete gerek kalmadan insanların kendi içinde iletişimle sorunlarının çözebilecek koruyucu önleyici tedbirleri de hayata geçirmek bizim topyekun mücadele alanımızdır'' dedi.

Bir basın mensubunun, ''Kadına yönelik şiddet ne zaman sona erecek?'' şeklindeki sorusunu yanıtlarken, ''Bütün Türkiye'de tam olarak uygulanabilmesi için önce yasal altyapının oluşması lazım'' diyen Şahin, Ankara'daki pilot projenin, şiddetle mücadelede nasıl kullanılabileceğinin değerlendirildiğini söyledi. Şahin, TBMM'nin açılması ile yasal altyapı üzerine çalışacaklarını ve Ankara'nın tecrübesinin bütün Türkiye'ye örnek olacağını kaydetti.

Bakan Şahin, her aileye sosyal destek uzmanı görevlendirilmesi ile ilgili bir soruyu yanıtlarken, bakanlığının yeniden teşkilatlandırılmasının ardından Sağlık Bakanlığının alan çalışmalarındaki tecrübelerinden de yararlanarak bunu gerçekleştireceklerini bildirdi. Şahin, bunu gerçekleştirdiklerinde, vaka olmadan önce, aile sosyal destek uzmanı ile bu olayları kontrol altına almayı hedeflediklerini bildirdi.

Ankara Valisi Yüksel ise altı ay önce pilot olarak Ankara'da başlayan Yaşam Destek Hizmeti ile bin haneye ulaştıklarını belirterek, talebin son derece büyük olduğunu söyledi. Yaşlıların, engellilerin, kronik ve yatalak hastaların, yalnız yaşayıp korkuları olan yurttaşlara 7 gün 24 saat hizmet sunduklarını ve çağrı merkezine 11 bin başvuru olduğunu kaydetti.

Bakan Şahin, daha sonra aynı kampüsteki Kent Güvenlik Yönetim Sistemi binasını ziyaret etti ve Ankara Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya eşliğinde Başkent'teki kameralı takip sistemi hakkında yetkililerden ve çalışanlardan bilgi aldı.

AYDA 7 BİN ŞİDDET MAĞDURU KADIN BAŞVURDU

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, ''Daha önceki siyasiler de hastayı getirme, götürme takibini yapma üzerinden de siyaset izlemişlerdi. Biz ise 'Kimsenin Ankara'ya gelme ihtiyacı olmamalı' dedik. Ankara'ya gelerek tedavi olan hasta ve hasta yakınları için misafirhane hizmeti önemli bir ihtiyaçtı. Bunun veriliyor olması, çok önemli'' dedi.

Ankara Valisi Alaaddin Yüksel ile birlikte, Ankara Yaşam Destek Merkezi'ndeki programın ardından Ankara Valiliği tarafından hizmete sunulan ''Onkoloji Hastanesi Hasta ve Hasta Yakınları Misafirhanesi''ne gelen Şahin, misafirhane odalarını gezerek, incelemelerde bulundu.

Hasta ve hasta yakınlarıyla misafirhanenin bahçesinde bir araya gelen Şahin, herkese ''geçmiş olsun'' dileğinde bulundu.

Akciğer kanseri olan ve Gaziantep'ten gelen Selda Dinçer'in babası Selim Dinçer'in, uygulamadan çok memnun olduklarını belirterek, burada kendilerini evlerinde hissettiklerini söylemesi üzerine Bakan Şahin, daha önceki yıllarda Gaziantep'ten tedavi için Ankara'ya gelen hasta sayısının daha fazla olduğuna dikkati çekti.

Üçüncü dönem milletvekilliğini yaptığını anımsatan Bakan Şahin, ilk dönemde özellikle göz, onkoloji gibi ihtisas alanlarından Gaziantep'ten başkente hasta gelişinin yoğun olduğunu vurguladı. Şahin, ''Daha önceki siyasiler hastayı getirme, götürme takibini yapma üzerinden de siyaset izlemişlerdi. Biz ise 'Kimsenin Ankara'ya gelme ihtiyacı olmamalı' dedik. Ankara'ya gelerek tedavi olan hasta ve hasta yakınları için misafirhane hizmeti önemli bir ihtiyaçtı. Bunun veriliyor olması, çok önemli'' diye konuştu.

İl dışından gelen hastaların barınma ihtiyacına değinen Şahin, misafirhane uygulamasını çok önemsediklerini belirtti. Şahin, ''Sayın Valimizin başlattığı proje, çok ciddi bir ihtiyaçtı. Tüm hasta ve yakınlarına geçmiş olsun, ramazanınız hayırlı olsun'' dedi.

Şahin, Erivan'dan gelerek göğüs kanseri tedavisi olan Ermeni vatandaşı Tereza isimli gençle Azerbaycanlı hastaya da acil şifalar diledi.

Temennilerinin hiç kimsenin hasta olmaması olduğunu vurgulayan Şahin, ''Hastalık kaçınılmazsa bize düşen şey hastamızın yaşamını kolaylaştıran tedbirleri almaktır. Bunun için gayret ediyoruz'' dedi.

''ANKARA'YI ÇOCUK DOSTU ŞEHİR YAPACAĞIZ''

Ankara Valisi Yüksel de ''Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün imkanları size helal olsun. Bizim için esas olan burada şifa bilmeniz ve 'Benim devletin böyle olmalı' demenizdir. Devletimizin gücü, sizinle beraberdir'' diye konuştu.

Bir gazetecenin, ''Şehirlerin kadınlarla kardeş olma projesi vardı. Bu illerin sayısı artırıldı, ancak Ankara projede yok. Başkentte çok sayıda kadın şiddet görüyor. Bu konuda siz ne yapacaksınız'' sorusu üzerine Yüksel, Ankara'nın bir dünya şehri olduğunu, kadın ve çocuk konularında önemli çalışmalar yürütüldüğünü söyledi.

Yüksel, daha önce görev yaptığı Antalya'nın kadın dostu şehirler arasında bulunduğunu belirten Yüksel, şöyle devam etti;

''Türkiye'de en çok göç alan şehirlerin başında Ankara geliyor. Geçen yıl 100 binin üzerinde insanın buraya göç ettiğini tespit ettik. Ankara'da en çok mağdur olan kesim kadınlar kadar çocuklardır. Bundan 4 ay kadar önce Valilikte oluşturulan bir koordinasyon merkeziyle alışmalar yaptık ve UNICEF'e başvurduk. Ankara'yı çocuk dostu şehir yapacağız.

Bu konuda tüm uzmanlarla görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Böylece, Ankara'nın çocuklarla ilgili bir anayasası olacak. 'Haritadaki yeri neresi olursa olsun, rengi, ırkı fark etmeksizin Ankara'da çocuklar eşittir' diyeceğiz. Çocukların yüksek yararını hep öncelikli tutacağız. Çocukların sağlığı, ilk sırda yer alacak. Önümüzdeki yıllarda dünya EXPO'larından birisine talip olacağız. Dünyadaki binlerce çocuğu Ankara'ya getireceğiz..''

''BAŞKENT'TE GÜNDE 35 KADIN ŞİDDET MAĞDURU OLDUĞUNU BELİRTİYOR''

Kadına yönelik şiddetle ilgili önemli çalışmalara imza attıklarını vurgulayan Yüksel, şunları kaydetti;

''Türkiye'de ilk defa vilayet, sivil toplum örgütleriyle il özel idaresi kadına yönelik şiddetle ilgili buluşma yaptık. Ankara Barosu ile protokol yaptık ve bunu bir eylem planına bağladık. önümüzdeki zaman diliminde, bu çalışmaları yeni kurulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile geliştireceğiz. Ankara'da kayıtlarımızda emniyet ve jandarmaya başvurularda 6 ayda 7 bine yakın kadın şiddet mağduru olduğunu beyan etmiştir. Yani, günde 35 kadın başkentte şiddet mağduru olduğunu belirtiyor..''

Bu konuda Ankara Barosu ile ortak çalışmalar yaptıklarını da anlatan Vali Yüksel, ''Geçen hafta yaptığım incelemede, yaklaşık 4 ayda Baro'ya 2 bin kadının başvuruda bulunduğunu öğrendim. Bu kadınların 400'ü ile yüz yüze görüşüldü. 360'ına avukat atanarak hukuki destek sağlandı ve 40 kadın talepleri doğrultusunda sığınma evlerine yerleştirildi..''

Kurulacak yeni çağrı sistemleriyle uygulamaların daha geliştirileceğini ifade eden Yüksel, mağdur tüm kadınlara cihazlar dağıtacaklarını ve iletişimi sağlayacaklarını kaydetti. Yüksel, ''Yeni kurulan Bakanlığın konuyla ilgili hukuki alt yapı çalışmalarını süratle yapmasını bekliyoruz. Bu konuda da Ankara'yı pilot bölge yapmayı arzu ediyoruz. Beraber yürüdüğümüz kadınlarla, Cumhuriyetin önünü her geçen gün biraz daha aydınlık hale getireceğiz'' diye konuştu.


Anadolu Ajansı
 
F

Fırtına

Guest
Bakan Şahin: Erkeklerin zihinsel dönüşümü çok önemli.!

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde eğitim kadar erkeklerdeki zihinsel dönüşümün de çok önemli olduğunu söyledi.

Bakan Şahin, çeşitli temaslarda bulunmak üzere geldiği Ordu'da Vali Orhan Düzgün'ü makamında ziyaret etti. Ziyarette Bakanlığın çalışmaları hakkında bilgi veren Bakan Şahin, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı. Kadına yönelik uygulanan şiddetin önüne geçebilmek için çeşitli çalışmalar yapıldığını söyleyen Şahin, çalışmaların önemli bir ayağını da eğitimin oluşturduğunu vurguladı.

KADINA YÖNELİK ŞİDDETİ öNLEMEK İÇİN TOPYEKUN SEFERBERLİK

Bakan Şahin kadına yönelik şiddetin topyekun bir seferberlikte çözülebileceğine işaret ederek, şöyle konuştu;

''Ben kabinede görev alır almaz özellikle kadına yönelik şiddetle, cinayetlerle ilgili 4320 dediğimiz Ailenin Korunması Kanunu, yani şiddet uygulayan erkeğin evden uzaklaştırılması kanununda bir takım eksikliklerin olduğunu gördüm. Zincirin halkaları tamamlanmadığı zaman bu tür sosyal olaylarda en zayıf halkadan yaşam hakkına son verilebilecek örnekleri yaşadık. Bunun üzerine uzmanlarımızla hem Adalet hem de İçişleri Bakanlığımız ile kendi tekliflerimizi hazırladık, bunları da sivil toplum örgütlerine, barolara, aile mahkemesi hakimlerine gönderdik..''

İşin yasal boyutunun önemli olduğunu ancak eğitim ayağının da önemli olunduğunun bilinmesi gerektiğini belirten Bakan Şahin, kız çocuklarının eğitiminin de önemine değindi.

Sorunun eğitim ayağıyla ilgili çalışmaların 2002 yılında başlatıldığını hatırlatan Şahin, şöyle devam etti;

''Biz Milli Eğitim Bakanlığı ile 2002 yılında yola çıkarken Birleşmiş Milletler ile beraber 'Haydı Kızlar Okula Kampanyası' dedik ve 350 bin kızımızı okullu yaptık. Buna da devam ediyoruz. Eğer kız çocuklarının okutulmasına engel yoksulluksa mali destek veriyoruz, kız çocuklarına erkek çocuklardan daha fazla veriyoruz. Tabii bunu sürdürebilir kılmak ve takibini yapmak zorundayız. Kesinti oluyorsa devlet olarak izlemek ve takip etmek zorundayız..''

''ERKEKLERDEKİ ZİHİNSEL DÖNÜŞÜM ÇOK ÖNEMLİ''

''Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde eğitim kadar erkeklerdeki zihinsel dönüşüm de çok önemli'' diyen Şahin, şunları kaydetti;

''Yani kadın, erkek hayat ortak, hayat müşterek, nimeti de külfeti de beraber paylaşıp, hayatı sevgiyle paylaşmak varken şiddet neden oluyor? İletişimsizlikten oluyor. İnsanlar birbirleriyle konuşamadıkları zaman veya çaresizlikten oluyor. O yüzden biz bunu koruyucu önleyici tedbirler dediğimiz bir takım tedbirlerle daha sosyolojik yönden bu olayların olmasını önleyecek tedbirleri hayata geçirmek durumundayız. Eğitim de bunlardan biri..''

Bakan Şahin, eğitimli ailelerde de şiddetin yaşandığını, onun için hem kızları, kadınları güçlendirmeleri hem de erkeklerin kadınların insan hakları noktasındaki kafalarındaki zihinsel dönüşümü başarmaları gerektiğini sözlerine ekledi. Şahin, ziyaretinin ardından Valilik binasında kaymakamlarla basına kapalı yapacağı toplantıya geçti.


Anadolu Ajansı
 
F

Fırtına

Guest
Her ailenin bir sosyal destek uzmanı olacak.!

aile.jpg



Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, ‘Aile sosyal destek uzmanı projesi’ ile her ailenin bir sosyal destek uzmanının olacağını söyledi. Proje çerçevesinde bakanlıkta 1500 personelin bulunduğunu ifade eden Şahin, 4 bin civarında uzman daha alacaklarını ifade etti.

Bakan Şahin, Bağcılar Belediyesi’nin Ramazan çadırındaki iftar yemeğinin ardından düzenlenen ‘Sosyal Yaşam ve Ailede Kadın’ başlıklı panelde bir konuşma yaptı. Aileyi güçlendirmek için de neler yapacakları konusunda çalışmalar yaptıklarını anlatan Şahin, güçlü ve model aileyi politikalarının ana eksenine koyduklarının altını çizdi.

Toplumsal sorunların temelinde parçalanmış aile olduğuna dikkati çeken Şahin, ''O zaman bize düşen şey, testiyi kırmadan, aile parçalanmadan onu koruyacak politika oluşturmaktır. Aileyi parçalamadan güçlendirecek çalışmayı yapmalıyız'' ifadelerini kullandı. Kadına şiddet ve çocuk istismarı konusunda aile mahkemelerini kurduklarını aktaran Şahin, kız çocuklarının okullaştırılması ve birey olarak güçlenmesi için çok önemli çalışmalar yapıldığını vurguladı.

Aile hekimliği projesine benzeyen ve hükümet programında da yer alan ‘Aile sosyal destek uzmanı projesi’ hakkında da bilgi veren Şahin, “Her ailenin bir hekimi var, herkes de gayet memnun.. Aile hekimliği modelini, aile sosyal destek uzmanı modeline çeviriyoruz. Bu nasıl olacak? Hane bazlı, yalnızca mali destek verdiğiniz zaman ailenin sorununu çözemiyorsunuz. İstediğiniz kadar para verin, alkolle ya da kumarla mücadele eden bir baba varsa, o parayla daha çok alkol alıyor ya da daha fazla kumar oynuyor. Bizim ne yapmamız gerek? Projeyle her ailenin bir sosyal destek uzmanı olacak. Bakanlıkta şu anda 1500 uzmanımız var. 4 bin civarında uzman alacağız ve bunları önce yetiştireceğiz. Bu uzmanlar hizmet içi eğitim alacak. Proje ile sosyal riski yüksek aileler başta olmak üzere 75 milyonu birebir kucaklamayı hedefliyoruz. Örneğin Hakkari’deki Yıldız ailesinin verilerini girdiğimizde ailede neler var bunları göreceğiz. Çocuğun neye ihtiyacı var? Babanın durumu nasıl? Bu tamamen bilgimiz dahilinde olacak” diye konuştu.

Söz konusu sisteme babanın, annenin ve çocukların durumu hakkında verileri gireceklerini söyleyen Bakan Şahin, şöyle konuştu;

“Her şey sağlıklı gidiyorsa ne güzel. Bir problem yok. Ailede bir risk varsa koruyucu ve önleyici tedbirlerle, küçük küçük müdahalelerle maliyeti daha büyük olaylar önlenebilecek. Yeni modelde bunu hayata geçirdiğimiz zaman bu tür olayların tamamen kontrol altına alındığı yeni bir devlet yönetim sistem oluşturacağız. Bunu başarabiliriz. Sizlerden destek bekliyoruz..''
 
F

Fırtına

Guest
Şiddeti uygulayan değil, gören utanıyor.!

Çukurova Üniversitesinin, Türkiye genelindeki kadın sığınma evlerinde, kadınlarla yüz yüze görüşmesiyle yaptığı araştırmada, şiddet gören kadınların hayat hikayeleri dinlendi. Dinleyenlere ''bu kadarı da olmaz'' dedirten araştırmada, yoksul ya da zengin, eğitimli ya da eğitimsiz, kırsal ya da kentli tüm kadınların yaşadıkları dramlar canlı şahitleriyle gözler önüne serildi.

Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalında ''Fiziksel Şiddete Uğramış Kadınlar ve Tıptan Beklentileri'' konulu Neşe Kayrın'a ait ve danışmanlığını Yrd. Doç. Dr. Selim Kadıoğlu'nun yaptığı doktora tezi araştırması kapsamında, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünün belirlediği Adana, Mersin, Samsun, Gaziantep, Ankara, Eskişehir, İzmir ve İstanbul'daki sığınma evlerinde şiddet mağduru 51 kadınla yüz yüze görüşmeler yapıldı.

6 yıl süren araştırmanın sonuçlarına göre, şiddeti uygulayan koca değil, daha çok şiddeti gören kadın utanma duygusu yaşıyor. Şiddet mağduru kadınlar, utandıkları için zorunlu kalmadıkça yaşadıklarını en yakınlarına bile anlatamıyorlar.

Fiziksel şiddete maruz kalan kadınları görenler de zor durumda kalmamak için ihbar sorumluluğunu yerine getirmiyor. Karakolluk olanlar, çevresinin 'Kocandır sever de döver de' tepkisiyle karşılaşıyor. Aile içi mesele olarak görülen kadına dayağa müdahale edilmiyor.

Kadının kaderi kırsalda da metropol kentlerde de değişmiyor. Kadının, eğitimlisi de eğitimsizi de, fakiri de yoksulu da dayak yiyor. ''Kocandır döver de sever de'', ''yaşarsan kocanın, ölürsen toprağın'' tepkileri kadınları çaresizliğe itiyor.

Kadına yönelik şiddet konusunda ulusal bir veri tabanı da bulunmuyor. Bütünleştirilmemiş yerel ve kurumsal kayıtlarda yer alan bilgiler ise ancak buz dağının görünen kısmını oluşturuyor.

Kadınların filmleri aratmayan dramlarından örnek;

''Yaşarsan kocanın, ölürsen toprağın'' bu cümle, Adana'da kocasından şiddet gören 26 yaşındaki C.B'nin ağabeyine ait. 15 yaşında evlenen ve iki çocuğu olan C.B, evlenmeden önce mutlu bir çocukluk geçirmiş. 15 yaşında aile baskısıyla amcasının oğluyla evlenmiş, yaklaşık 3 ay sonra kayın validesiyle tartışınca eşiyle arasındaki köprüler adeta yıkılmış.!

Eşinin şiddet uygulaması talihsiz kadının, ilk bebeğini düşük sonucu kaybetmesine yol açmış. Ev dışına çıkması yasaklanan, doktora gitmesi de engellenen kadının, eşinden gördüğü fiziksel şiddet zaman içinde giderek daha sık ve daha ağır hale gelmiş.. Ailesi önceleri kucak açarken daha sonra kocasından yana tavır almaya başlayınca genç kadın bunalıma girmiş.!

Bu durumu ağabeyine anlatan genç kadın, 'kırık yok, dikiş yok bu nasıl dayak' diyerek, kocanın uyguladığı şiddete inanmak istememiş.. Ağabey, ''Yaşarsan kocanın, ölürsen toprağın'' diyerek kız kardeşine sırtını dönmüş.. C.B, sonraları kayın babasından da dayak yemeye başlamış.. Boşanmayı istemesi üzerine ise kocası 'sen kötü yola düştün her şeyi hak ettin' diyerek bıçak çekip, 'sen kendini öldür, ben öldürürsem hapse girerim' diye saldırmış. Tüm bu yaşananlardan sonra, talihsiz kadın, kimliğini alarak önce karakola gitmiş, ardından da farklı bir ilde sığınma evine yerleşmiş.!

Bunun yanında hikayelerin çoğunda, kocalar, dayak attıkları kadınları tedavi için hastaneye götürürken, dayaktan değil, kazayla merdivenden düştüğünü ya da kapıya çarptığını söylemesi konusunda baskı uygulaması da dikkati çekiyor.

''Kocam yoruluncaya kadar dövüyordu''

Bir başka hikayenin mağduru K.M ise 22 yaşında.. Evlenmeden önce babasından ve ağabeylerinden şiddet gören K.M'nin evlenince de kaderi değişmemiş, bu kez eşinin şiddetine maruz kalmış. ''Dayak yemem için her zaman bir bahane vardı'' diyen K.M, utancından ve korkusundan yüzündeki morluklara rağmen hastaneye gidememiş.!

Hamileyken de dayak yediğini anlatan K.M, ''Kocam, yoruluncaya kadar dövüyordu. Yedi aylık hamileyken ölmek istedim, ilaç içtim doktora götürdüler ama açık açık konuşamadım. Doktor, psikoloğa yönlendirdi. Doğumdan sonra da sırtımdan dayak hiç eksik olmadı. Dayanacak gücüm kalmayınca çocuğumu da yanıma alarak varlığını televizyondan öğrendiğim sığınma evinde umut aradım. Hem kendim hem de çocuğum için psikolog istedim'' diye konuştu.

Kocadan dayak, aileden 'yeniden evlen' baskısı;

D.S ise henüz 19 yaşında olmasına rağmen ailesinden gördüğü şiddetten kurtulmak için evlenmiş.. Hamileliği sırasında yediği dayak nedeniyle bebeğini kaybetme tehlikesi yaşayan D.S, şunları anlattı;

''Belki düzelir düşüncesiyle yıllarca bekledim, bu sürede 4 çocuğum oldu. Eziyetler bitmeyince ailemin evine döndüm ancak bu kez yanımda çocuklarımdan 2'si de vardı. Beni kabul etmediler, 'yeniden evleneceksin' dediler. Bunun üzerine terk edilmiş harabe bir eve sığındım. Bina öylesine kötüydü ki üzerimize yıkılacak diye korkuyorduk. 112'yi aradım yardım istedim. Şimdi kendimi ve çocuklarımı kurtarmak için çabalıyorum. Hayatımda artık huzur ve güven arıyorum..''

Eğitimli kadın da şiddet mağduru;

Bir başka öyküde de, R.M, eğitimli ve çalışarak, kendi ayakları üzerinde durabilmesine rağmen kocasından şiddet görmekten yakınıyor.

Kocasının kıskançlık baskısı yüzünden işinden bile ayrılmak zorunda kalan genç kadın, buna rağmen evliliğini kurtaramayıp şiddet görmeye devam ettiğini anlatıyor. R.M'nin en büyük hayali ise kendini güvende hissettiğinde sığınma evinden ayrılıp, çocuğuyla birlikte şiddet ve hakaret olmayan yeni bir hayat kurmak.!

Öneriler;

Sorunun çözümü için önerilere de yer verilen araştırma sonuçlarında şunlar kaydedildi;

''Kadına yönelik şiddet çeşitleri, fiziksel şiddet, sözel şiddet, ekonomik şiddet, cinsel şiddet ve psikolojik şiddet olarak göze çarpıyor.

Günümüzde Türkiye'de ve diğer ülkelerde yapılan araştırmalarda, kadına yönelik şiddetin öncelikli bir sağlık sorunu olduğu vurgulanıyor. Şiddetin aynı zamanda sağlık sorunu olarak algılanması, şiddetin tanınmasında, ortaya çıkarılmasında ve önlenmesinde önemli katkılar sağlaması umut ediliyor. Bu bağlamda sağlık, emniyet, yargı, eğitim gibi şiddeti fark etme olasılığı yüksek alanlarda çalışanların duyarlılığını artırmak ve bunun ötesinde bu duyarlılıkla tetiklenecek etkili mekanizmalara ihtiyaç duyuluyor.

Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde bireysel çabaların yeterli olmayacağını kabul ederek ulusal ölçekte sistematik politikalar oluşturmak gerekiyor. Son yıllarda sayıları artan kadın sığınma evlerinin yanı sıra tüm sağlık kuruluşlarında kadına şiddete yönelik kriz merkezleri oluşturulması gerekiyor..''


Anadolu Ajansı
 
S

SON_OSMANLI

Guest
Kadına şiddet malesef ileri düzeyde eşlerini dövenin zaten insanlıkla bağdasan bir tarafları olmadıği için insan degilller...
 
F

Fırtına

Guest
Ders kitaplarında ‘cinsiyet’ düzenlemesi!

Şiddete uğrayan kadınlara yönelik “koruma polisi” verilmesi uygulamasının başlamasının ardından Milli Eğitim Bakanlığı’nca da “öğrencilerin aile içi şiddet konusunda bilinçlendirilmesine” ilişkin proje hayata geçirilecek.

Proje kapsamında ders kitaplarındaki konularda “cinsiyet eşitliğinin göz ardı edilmemesi” amacıyla çalışmalar yapılacak. Kadın örgütleri, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’i ziyaret ederek “cinsiyet eşitliği bakış açısının” MEB’in ana politikalarına girmesi ve uygulamalarla yaygınlaştırılması için işbirliği önerdi.

Toplantıya Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi, Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği, Kadın Dayanışma Vakfı, Başkent Kadın Platformu temsilcileri katıldı.

Toplantıya katılan Avukat Gülay Coşkun Tan, öğretmenlerin cinsiyet eşitliği konusunda eğitim alması gerektiğini vurgulayarak, “Evdeki şiddete karşı çocuğun tavır alabilmesi için öğretmenlerin farkındalık yaratması gerek” diye konuştu. Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Elif Uysal Erkol da “Kitapların taranması ve analizi aşamasında yer almak istiyoruz. Buna yönelik bir birim oluşturulmalı. Kitaplar basılmadan önce inceleme yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Kadın, erkek eşitliğine aykırı vurgu yapan ifadelerin çıkarılması için bunun gerekli olduğuna inanıyoruz” dedi.

Bu yıl hayata geçirilecek proje çerçevesinde, ders kitaplarında cinsiyet ayrımcılığını içeren ifadelerin çıkarılması için beklenen temel konular şunlar olacak:

-Kadına yönelik şiddetin engellenmesine ilişkin ifadelerin ders kitaplarına girmesi sağlanacak.

-Cinsiyet eşitliğinin göz ardı edilmemesi sağlanacak.

-Müfredat ve ders kitapları hazırlanırken, kadın örgütlerine görüşüne başvurulacak. Kadın örgütlerinin içerik analizi yapması istenebilecek.

-Kadın örgütlerinin yardımcı ders kitapları, öğretmen kılavuz kitaplarının hazırlanmasında da görüşleri alınabilecek.
 
F

Fırtına

Guest
Şiddet mağduru kadınlar için panik odası uygulaması başlatıldı

2122.jpg



Cinsel istismar ve şiddet mağduru kadınlar için panik odası uygulaması başlatıldı.

Cinsel istismara uğrayan çocukların ifadesinin psikologlar tarafından alındığı "panik odası" uygulaması, bu kez şiddet mağduru kadınlar için başlatılıyor. Yeni uygulama ile mahkeme süreci de bu odalarda tamamlanacak. Cinsel istismar ve şiddete maruz kalan kadınların ifade eziyeti son bulacak.

Mağdur çocukların uzman psikologlar nezaretinde ifade verdiği "izleme merkezi" ya da "panik odasi" uygulamasının benzeri kadınlar için de gündemde... Sağlık Bakanlığı bu uygulamayla kadının karakol, hastane ve mahkemelerde aynı olayı defalarca anlatıp travma yaşamasının önüne geçmek istiyor.

Proje bu merkezlerde şiddet mağduru kadının ifadesinin alınmasından ibaret olmayacak. duruşmaların da panik odalarında tamamlanması planlanıyor. Şiddet uygulayan erkekler de bu merkezde psikolojik tedavi görecek. Yakın zamanda Türkiye geneline yayılacak olan panik odaları, hastaneler bünyesinde hizmet verecek. Konuyla ilgili uzman personel sayısı da artırılacak.
 
S

SON_OSMANLI

Guest
Araştırsalar ne değişecek ki iki ayaklı öküzleri değiştirmeleri gerekli insan koplayalarını
 
F

Fırtına

Guest
Kadın cinayetleri, son 7 yılda 14 kat arttı!

İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü avukat Aydeniz Alisbah Tuskan, "Son 7 yılda kadın cinayetleri, yüzde 1400 artmış durumda, bu korkunç bir boyut" dedi.

Tuskon, son dönemlerde, kadına yönelik şiddet olaylarının artması ve kadınların adli mercilere yaptıkları korunma başvurularına ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de kadına yönelik şiddet konusunda yasal mevzuat olarak durumun iyi olduğunu, ancak altyapısı eksik olmayan bu yasada birtakım değişiklikler yapmak gerektiğini söyledi.

Bir kadın, korunma talebinde bulunduğu zaman, onunla ilgili acil tedbirlerin alınması ve bir sığınma evine yerleştirilmesinin şart olduğunu ifade eden Tuskan, sığınma evlerine yerleştirecek kadınlara, burada hayatlarını devam ettirebilmelerinin sağlanması ve çocuklarından ayrılmamalarının yanı sıra maddi olanaklarının geliştirilmesi gerektiğini kaydetti.

4320 sayılı "Ailenin Korunmasına Dair Kanun"da bazı eksikliklerin olduğunu anlatarak, kadının boşandıktan sonrada da korunması ve birlikte yaşayanların da bu korunmaya dahil edilmesi gerektiğini bildirdi.

"KADINLAR ARTIK ŞİDDETE KATLANMAYI REDDEDİYOR"

Son zamanlarda artan kadına yönelik şiddet olaylarına karşı yapılan korunma talepli başvurularının, kadınların suskunluğunu bozması anlamına geldiğini dile getiren Aydeniz Alisbah Tuskan, "Kadınların, itiraz etmesi ve artık şiddete katlanmayı reddetmesi de bu konudaki başvuruları arttırıyor diye düşünüyorum. Kadınlar, eskiden bunu kabulleniyordu ve sonuna kadar katlanıyordu, ama şimdi kadınlarda, bu konuda devletin kendilerine sahip çıktığı konusunda düşünceler var" dedi.

Avukat Tuskan, kadınların, şiddete katlanmanın, insan haklarına aykır ı bir durum olduğunun farkına vardığını ve bu konuda bilinçlediğini ifade ederek, koruma tedbirlerinin bütün kurumlar tarafından alınabilmesi gerektiğini ifade etti.

Yasadaki koruma kararlarından haberi olmayan hukukçuların da olduğunu dile getiren Tuskan, bu nedenle, Koruma Kanunu'nun, savcılar ve jandarmalar tarafından bilinmesi ve acil koruma kararının bir gün içinde alınarak, uygulanmasının sağlanması gerektiğini vurgulayarak, "Tehlikeli bir durum varsa şiddet uygulamaya yönelen kişinin hemen gözaltına alınması gerekiyor. Çünk ü, son 7 yılda kadın cinayetleri yüzde 1400 oranında artmış durumda, bu korkunç bir boyuttur" şeklinde konuştu.

İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü Tuskan, bu konuda tam olarak sorumlu olan kurumun belirlenmesi gerektiğini anlatarak, kadının korunması, sığınma evlerine alınması gibi önlemlerin, birçok kurumun yapması gereken şeyler olduğunu, ancak bu konuda tam olarak sorumlu olan kurumun belli olmadığını kaydetti.

İstanbul Barosu olarak, kadının korunmasıyla ilgili avukat tahsisi ve bu avukatların acil olarak görevlendirilmesini sağlamaya çalıştıklarını belirten Tuskan, "Koruma olayları, tam olarak şiddeti çözmez. Şiddete yönelen kişinin tedavisinin sağlanması, bir psikolojik durumun incelenmesi gerekir. Sağlık durumunun incelenmesi gerekirse tedavi altına alınması gerekir" dedi.

BOŞANMALARIN YÜZDE 85'İNİN NEDENİ ŞİDDET

Kadına şiddet uyguladıkları tespit edilenlerin, sulh ceza mahkemelerince, Ceza İnfaz Kanunu'na göre cezalandırıldığını vurgulayan Tuskan, verilen hapis cezalarının paraya çevrildiğini ya da iyi halden ertelendiğini söyledi. Tuskan, oysa, hapis cezasının paraya çevrilip ertelenmesi yerine uygulanmasının şart olduğunu kaydetti.

Avukat Tuskan, İstanbul'da yılda yaklaşık 2000 civarında boşanma başvurusunun olduğunu ifade ederek, bu başvuruların yüzde 85'inin sebebinin şiddet olduğunu bildirdi.

Son bir yılda İstanbul Barosuna 300 civarında koruma talepli başvuru olduğunu dile getiren Tuskan, diğer başvuruların nafaka, velayet, çocuk teslimi ve aile konutu şerhi gibi konular olduğunu söyledi.
 
F

Fırtına

Guest
Flört şiddetine dikkat!

medya.php



Flört döneminde ya da nişan alışverişinde dayak yiyen bir kadının, evlendiğinde dayak yeme olasılığının çok yüksek.?!

Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi psikiyatri uzmanı Doç. Dr. Sibel Mercan, yaptığı açıklamada, son dönemde kadına yönelik şiddette artmanın tesadüf olmadığını kaydederek, ''Toplumsal değer yargılarının değişmesi, internet, cep telefonu ile iletişimin yaygınlaşması, kadınların eğitim seviyeleri ve ekonomik güçlerinin artması, beraberinde boşanma oranlarında artışı da getirdi'' diye konuştu.

Kadın cinayetlerinin hemen hemen hepsinin, kadının boşanma ya da ayrılma isteğini takiben meydana geldiğini ifade eden Doç. Dr. Mercan, şunları söyledi;

''Kadınlar, gerek ekonomik, gerekse kültürel, sosyal baskılar nedeniyle evliliklerinde ya da ilişkilerinde hayal kırıklığına uğrasalar da evliliği sürdürmeyi tercih ediyordu. Çalışmayan, kendi başına yaşamını sürdürecek ekonomik gücü olmayan kadın bir de aile desteği olmadığında dizlerini kırıp koca evinde yaşadıklarına katlanmaktan başka yol bulamıyordu. Erkek kadını malı gibi görüyordu, yapılan araştırmalar, dünya genelinde bu algının yaygın olduğunu gösteriyor. Erkek, kendi isteği ile kadını boşasa başka kadınla evlense bile eski karısı ya da sevgilisinin başka bir erkekle bir arada olması fikrine katlanamıyordu. Bu, halen çok geçerli olan bir algı...''

"Anneler kadına saygıyı öğretmeliler"

Doç. Dr. Mercan, yabancı yayınlarda da ''kadının doğurgan olup olmamasının'' ya da ''menopoza girip girmediğinin'' kadın cinayetlerindeki öneminin vurgulandığını kaydederek, ''Kadın menopoza girdiyse, erkek bu ayrılığı daha az tehlikeli buluyor. Kadın-erkek ayrımcılığının kültürel ve sosyal olarak devam etmesi, bu cinayetlere zemin hazırlamaktadır. Erken yaşlardan başlayarak bu ayrımcılığı besleyen tutumların pekiştirilmemesi ya da ortadan kaldırılması önemlidir. Anneler, oğullarına kadına saygıyı öğretmelidir'' dedi.

Doç. Dr. Mercan, aile içi şiddete uğrayan kadınlar ve çocukların, bir yandan taciz mağduru olurken diğer yandan farklı zamanlarda bir başkasına fiziksel taciz uygulayabildiğini aktardı.

Aile içi şiddetin kesin yasalarla önlenmesinin, yapanların cezalandırılmasının önemli olduğunu dile getiren Doç. Dr. Mercan, sözlerine şöyle devam etti;

''Kadın ayrımcılığı yapan, kadına saygı göstermeyen, şiddet eğilimi olan kişilerle beraber olmak uzun vadede şiddete maruz kalma riskini göze almak demektir. Daha flört döneminde ya da nişan alışverişinde dayak yiyen bir kadının evlendiğinde dayak yeme olasılığı çok yüksektir. Birçok kadın, (Onu değiştiririm, aslında melek gibi bir insan, ama sinirlenince ne yaptığını bilmiyor) gibi savunmalarla erkekteki şiddete eğilimli yönü görmezden gelebilir. Bu büyük bir yanılgıdır.''

Alkol ve madde bağımlılığının, şiddete eğilimi artıran faktörler arasında bulunduğunu bildiren Doç. Dr. Mercan, ''Psikotik kişilerde, gerçekle bağlantı kopmuştur ve öfke kontrolü zordur. Gerçekle ilgili olmayan inanışlar ya da algılar varsa, kişide şiddet eğilimi görülebilir. Sınırda kişilik bozukluğu olan ya da antisosyal özellik gösteren kişilerde de öfke kontrolü zordur. Bu kişilerde hem kendine hem de çevresindekilere zarar verme olasılığı normal topluma göre fazladır. Kafa travması geçirmiş, beyinde hasar olmuş kişilerde yine ani öfkelenme ve şiddete eğilim olabilir'' ifadelerini kullandı.
 
F

Fırtına

Guest
Kadına şiddet ve çocuk istismarı ile ilgili yasa, 4 ay içinde çıkacak!

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, kadına şiddet ve çocuk istismarı ile ilgili yasanın parlamento açıldıktan 3 ay sonra tamamlanıp çıkacağını söyledi.

Gaziantep’te Ortadoğu Halı ve Dekorasyon Fuarı’nın açılışına katılan Şahin, çıkışta gazetecilerin kadına şiddet ve çocuk istismarı ile ilgili çalışmalar konusundaki sorularını cevaplandırdı. 4320 sayılı ailenin korunmasını içeren kanunla ilgili bakan olur olmaz ilk talimatının yasanın hızlı bir şekilde hükümet tasarısına dönüşmesi yönünde olduğunu kaydeden Şahin, bunu sivil toplum kuruluşlarıyla da paylaştığını kaydetti. 2 gün önce de baro başkanları ile bir araya geldiklerini anlatan Şahin, 2 gün sonra da aile mahkemesi hakimleri ile görüşeceklerini ifade etti. Haftaya Pazartesi de kadın sivil toplum kuruluşları ile görüşeceklerinin altını çizen Şahin, “Bunu 1 Ekim’de hazır edecek şekilde çalışıyoruz. Katılımcı demokrasiyle hepsinin görüşünü alıyoruz. Onlara göre yapmamız gereken ne varsa yasal alt yapıyı güçlendirip gönderiyoruz.” dedi.

Çocuk istismarına da değinen Şahin, konuyla ilgili uluslar arası anlaşmanın imzalandığını hatırlatarak, “İç hukuka göre bizim hemen kendimize düşen görevi yapmamız gerekiyor. Onunla ilgili de şu an hukukçularımız çalışıyor. Bir müsteşar yardımcımızı hukuki alt yapıdaki eksiklikleri tamamlasın diye görevlendirdik. 1 Ekim’e kadar olan süreçte biz bakanlık olarak görevimizi yapacağız. 1 Ekim’de hem kadınla ilgili hem çocukla ilgili parlamento kısmının takibine başlayacağız. Benim tahminim parlamento açıldıktan 3 ay içerisinde hepsini tamamlayacağız çıkaracağız.” şeklinde konuştu.


Cihan Haber Ajansı
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
49
TBMM raporu: Kadına şiddette elektronik kelepçe caydırıcı olabilir

Kadına karşı şiddeti önleyemeyen Türkiye, elektronik kelepçe yöntemini tartışıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Araştırma Merkezi Müdürlüğü'nün Avrupa'da bazı ülkelerde kullanılıp başarılı olan kelepçe yöntemiyle ilgili yaptığı araştırma sonuçlandı.Kadına karşı şiddette 'elektronik kelepçe' uygulamasının caydırıcı olabileceği belirtilen raporda, uygulamayı hayata geçiren İspanya'da yılda yaşanan 6 ölümlü vakanın 4'e düştüğüne dikkat çekildi.

Elektronik kelepçenin Batılı ülkelerde yaygın bir yöntem olduğu vurgulandı. Suçluların elektronik takibinin, ceza yargılaması sürecinde dava öncesinde ya da sırasında, uygulanan bir emniyet tedbiri olduğu hatırlatıldı. Şöyle denildi: "Her ne kadar kısıtlama kararları sonrası, yaşanan saldırı hatta cinayet vakalarını tamamen ortadan kaldırmasa da elektronik takibin, mağdurun psikolojik bakımdan rahatlaması, kısıtlama emrinin kuvvetlenmesi ve saldırganın caydırılmasına katkıda bulunması adına faydalı sonuçlar doğuracağı öngörülmektedir."

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, kadına şiddet ve çocuk istismarı ile ilgili yasanın Meclis açıldıktan 3 ay sonra tamamlanıp çıkacağını söyledi. Yasayla ilgili aile mahkemesi hakimleri ve sivil toplum kuruluşları ile de görüşeceklerinin altını çizen Şahin, "Bunu 1 Ekim'de hazır edecek şekilde çalışıyoruz." dedi. İLKAY GÖÇMEN

Zaman
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
49
Kadına şiddet Meclis gündeminde

- Kadına yönelik şiddet olaylarının artması, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunu da harekete geçirdi. Komisyon, yeni yasama yılında konuyu gündemine alıp, araştırmak üzere bir alt komisyon kurmayı düşünüyor.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, kamuoyuna yansıyan kadına yönelik şiddet olaylarındaki artışı ele almaya karar verdi. Komisyon, daha önce bu konuda Mecliste kurulan araştırma komisyonlarının raporlarını, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun çalışmalarını istedi, yapılan başvuruları topladı.

Komisyon, bütün bunları ana bir dosyada birleştirerek, kurulması planlanan alt komisyonda ele alacak.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kadına yönelik şiddet konusunda kamuoyunda ciddi bazı olaylar duyduklarını dile getirdi. Komisyon olarak bütün bunları yakından takip ettiklerini belirten Üstün, ''Bunlardan hareketle önümüzdeki dönemlerde kadına yönelik şiddetle ilgili bir alt komisyon kurabiliriz. Bunun için çalışmalarımız sürüyor'' dedi.

Konuyu, ''güncel, toplumu yaralayan, zor bir konu'' olarak nitelendiren Üstün, ''Sadece işin insan hakları boyutu yok. Yaşama hakkı var, kötü muamele var, bir çok hak ihlal ediliyor, bizim alanımıza giriyor'' diye konuştu.

Üstün, olayın komisyonlarının alanına girdiği gibi Milli Eğitim Bakanlığının, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının da alanına girebildiğini, bir çok alanı ilgilendirdiğini vurguladı. Üstün, tek başına çözebilecekleri bir durum olmadığını ancak kendilerini ilgilendiren yönüne el atacaklarını söyledi.

Daha önce hazırlanan raporları gözden geçirerek, neler yapıldığını inceleyeceklerini dile getiren Üstün, bundan sonra neler yapılabileceğini tespit edip, öneriler sunmaya çalışacaklarını kaydetti.

Bazı yasal düzenlemeler yapılabilineceğini, korumaya yönelik ek önlemler alınabilineceğini, eğitim programları yapılabileceğini belirten Üstün, cezaların caydırıcılığının önemine işaret etti.

''Kadın dediğimiz, anne, abla, kız kardeş... Sen annene, kız kardeşine, ablana bu muameleyi yapıyor musun; yapmıyorsun. O zaman eşine karşı bunları niye yapıyorsun?'' diye soran Üstün, bu tür olaylara karşı tolerans gösterilmeyip, üzerine gidilmesi gerektiğini vurguladı.

Üstün, mağdurlar ile görüşüp, onların yanında olduklarını gösterebileceklerini de sözlerine ekledi.

Anadolu Ajansı
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
49
Şiddet gören kadına özel polis

İstanbul'da şiddet gören 67 kadını özel polis koruyor. Koruma bir telefon yakınlığında.Yeni projede 39 ilçede 78 polis görevlendirildi

Ercan SARIKAYA/ İSTANBUL

Gündemden düşmeyen erkek şiddetiyle mücadele için bir proje de İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden. Önce kadın kuruluşlarıyla bir çalışma başlatan Emniyet Asayiş Şube Müdürlüğü bünyesinde kadına şiddet birimi kurmayı planladı.

ERKEĞE POLİS GÖLGESİ

Ancak İstanbul polisi buradan olaylara müdahalenin zor olması, trafik ve zamanında yetişememe çekincesi nedeniyle projeyi il geneline yaydı. Proje kapsamında İstanbul polisi şimdi de 39 ilçedeki İlçe Emniyet Müdürlüklerine bağlı Asayiş Büro Amirliklerinde iki polisi şiddet mağduru kadınlara tahsis edecek. Mağdur kadınlar bu iki polis ile irtibat kuracaklar. İlçenin ekipleri de belli aralıklarla koruma altındaki kadının evinin etrafında ring yapacaklar.

MESLEKTAŞA EĞİTİM

Bütün işlemleri bu iki polis yapacak. Bu polisler aynı zamanda diğer polislere kadına şiddet, aile içi şiddet gibi konularda eğitim de verecek, şiddet olaylarını önlemek için bilgi toplayıp işlem yapacaklar.

67 KADIN, KORUMA ÇAĞIRDI

İstanbul'da 67 şiddet görmüş kadının 'Çağrı Üzerine Koruma Sistemi' ile korunuyor. Bu sistemde, kadın Gayrettepe'de bulunan Korumalar Şube Müdürlüğü'nde görevli personelin gözetiminde tutuluyor. Olası bir sıkıntı halinde hemen buradaki polislere bilgi veriliyor. Eğer çok acil bir durum olursa en yakın polis biriminden kadının evine yardım gönderiliyor.

SOS'İ MİZİ'YLE GÖNDERECEKLER

KADINA şiddet girişimcileri de harekete geçirdi. Telista Bilişim, şiddete maruz kalan kadınlar için 'Mizi' isimli cihazı Türkiye'ye getirdi. Şiddete maruz kalan kadın, elektronik harita üzerinden adım adım takip ediliyor. Kadının herhangi bir acil durum anında ise iPhone ve Android işletim sistemli telefonlar için tasarlanmış olan 'acil durum butonu'na basması yeterli. Acil durum butonuna basıldığı anda, sinyal bulunduğu yer ile birlikte izleyen kişinin telefonuna kısa mesaj ve mail yoluyla ulaşıyor. Şirket yetkilileri cihazın şiddet mağduru kadınlar tarafından kullanılması izin verilmesi için devlet kurumlarıyla iletişime geçti.

HERKES GÜVENDE OLACAK

Telİsta Bilişim Genel Müdürü Yetkin Polat, Mizi isimli cihazı Türkiye'ye getirmelerindeki amacı ise şöyle açıkladı: 'Türkiye'de son dönemde artışa geçen ve her gün hem görsel hem de yazılı basında sıkça gördüğümüz şiddet, kaçırılma, kayıp vakaları, beni öncelikle bu ülkenin bir vatandaşı olarak Mizi'yi herkesle paylaşmaya yöneltti. Sadece kadınlar değil çocuklar ve yalnız yaşayan yaşlılar da bu sitemle daha güvende olacak.
 

Birey

Üye
Üye
Katılım
Eki 13, 2011
Mesajlar
528
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
tüm yazıları okumadan rastladığm bir haberi yazmak istedim.


Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Kadının Şiddetten Korunmasına Yönelik Kanun Taslağı çalışmasında sona geldi. Bakan Fatma Şahin'in başında olduğu ekip hazırladıkları taslakta çok sayıda sivil toplum örgütünden gelen önerileri de dikkate aldı.
Peki önümüzdeki günlerde TBMM gündemine gelecek yasa taslağında neler yer alıyor...

- Elektronik kelepçe, telefonla yardım hattı gibi teknolojik yardımların yanında kadına yeni bir hayat da sunulacak

- Ağır tehdit altındaki kadınlara yeni bir kimlik düzenlemesi yapılacak

- Görünümleri estetik cerrahi yoluyla değiştirilecek

- Nüfus, ikametgah ve SGK gibi bilgilere bakanlıklar karartma uygulayacak

- İşi olmayan şiddet mağduru kadınlara maddi yardım sağlanacak ve meslek sahibi olmaları için yardım edilecek

- Kamuda işi olanların başka ile tayinleri çıkartılacak

- Kadın ibaresi 18 yaş altı kız çocuklarını da kapsamalı
 
Tekerlekli Sandalye
Üst