Kadınların Hayatını Etkileyen Ekonomik Şiddet

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
49
Sürekli basından okuruz fiziksel şiddetin boyutlarını ama hep atlanılan bir nokta vardır ki buda ekonomik şiddet! Aslında fiziksel şiddet kadar yıpratıcı ve bir okadar kadın psikolojisinde derin izler bırakıcı olan ekonomik şiddet bana kalırsa hep perde arkasında bırakılmaktadır. Bir düşünelim maddi imkansızlıkları neticesinde gereğinden fazla ve hakettiği paraların çok daha azına çalışan kadınlarımızın yıpranışlarını ,tabiri caiz ise eve gitmeye mecalleri kalmaz halde oluşlarını , bu işe ihtiyacı olduğu bilindiğinden sesini çıkartamayacağını bilen iş veren tarafından nasılda kendi çıkarına kullanılışını gibi İşte size ekonomik şiddet!

ingilterede_kadina_ekonomik_siddet_de_suc_h95.jpg

Bir başka pencereden bakarsak bu konuya kadın çalışıp kendini maddi olarak güvence altına almak ister fakat eşler tarafından engellenir. Kadın evinde sinmiş ve hiç bir maddi özgürlüğü olmayan kocasının eline bakan bir hal almış durumda kalır buda ekonomik şiddetin bir diğer versiyonu değilmidir?

Ayrıca hadi kocası çalışmasına izin verdi diyelim tüm çalıştığı parayı elinden alınanlarıda şöyle bir hatırlayalım bir ay boyunca türlü sıkıntılar çeken kadın maaş günü geldiğinde eve gidipte o paranın elinden alınacağını bildiği için ekonomik şiddetin tamda ortasındadır. Çünkü bütün emeği bir anda ellerinden alınacaktır kendine ait belkide hiç birşey kalmayacaktır. İşte ekonomik şiddetin bir yüzü daha bu örnekte olduğu gibi ortaya çıkmış oldu peki ya nedir bunlara sebep olan neden kadınlar tüm bunlara maruz kalıyor?


Kadınların ekonomik imkanlara, güce hatta eşitliğe erişimi dünyanın heryerinde engelleniyor. Buna sebep belki toplumun sosyal ve kültürel yapısı, belki eğitim eksikliği, belki kadının kendi kendini kontrol edebilme yetisini geliştirmesinin zayıflığı biraz kişisel karakterdeki olumsuz güçsüzlükler, toplumsal roller gibi bir takım etkenler kadını kendi hakkını aramaktan bana kalırsa biraz aciz kılıyor ve ekonomik şiddet riskini arttırıyor.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Sevgili Gülümse,

Aslında bu konuyu açman ne kadar iyi oldu. Şu an için çok zamanım olmasa dahi haftasonu kadınların hayatını etkileyen şiddetin türleri ve dereceleri hakkında yazabildiğim kadar yazmayı düşündüm. Şiddetin her türlüsü kötüdür muhakkak ama inan bana göre en berbat şiddet psikolojik olanıdır ve bir bakıma aslında ekonomik şiddetin yan etkisi gibi :) hani ilaç kullanırsınız faydası olsun diye rahatsızlığınıza iyi gelsin diye ya bazı ilaçların yan etkileri öylesine fazladır ki faydasından çok zararını görmeye başlarsınız. Ekonomik şiddete karşı bunu yenmeye çalışan kadınların uğradığı ve yaşamak zorunda bırakıldığı psikolojik şiddetin boyutlarını ben o ilaçların yan etkilerine benzetiyorum. Bunu kariyerinin en zirvesindeki kadın da aynı şekilde yaşıyor iş hayatına yeni başlayan genç kızlar da...

Aslında şiddet sadece kadının değil insanlığın en büyük sorunudur ve kadın kadar erkeği de etkiler, çocuğu da etkiler ama işte kadını bir başka etkiler. Kadın naiftir, kadın incedir ve kadın hassastır bu yüzden diğer cinsten çok daha fazla ve derinden etkilenir. Şiddet insanın doğasına aykırıdır ve insanca değildir ki hangi türü olursa olsun :(

Yeryüzünün hiç bir ülkesinde şiddetin yaşanmadığı günler, şiddet haberlerinin duyulmadığı bir tv izlemek dileğimle,
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Şiddet! adı bile ürkütücü ve buna maruz kalan her kim olursa olsun bir insanlık suçu ama burada sözkonusu olan kadına yönelik şiddetse ve gülümsenin açtığı konuya bir kere devam edeceğimi söylemişken şimdi geri dönmek olmaz. Kimbilir belki bir yerlerde hala şiddete maruz kalmaya devam eden kadınlar için yol gösterici olabilir umudumla ;

Kadına Yönelik Şiddet Nedir?

Kadına yönelik şiddet, kadının toplumdaki ikincil konumuna dayalı olarak kadına uygulanan her türlü şiddet eylemi ya da tehdidir.

AİLE İÇİNDE KADINA YÖNELİK ŞİDDET


Aile içinde meydana gelen, cinsiyete dayalı, kadın üzerinde baskı ve üstünlük kurmayı amaçlayan, tehdit, dayatma, kontrol içeren; psikolojik, cinsel, ekonomik, fiziksel zararla sonuçlanan, kadının insan haklarını ihlal eden her türlü eylemdir.

Aile içinde kadına yönelik şiddet, her yaştan, her öğrenim düzeyinden, her gelir düzeyinden, bekâr, boşanmış, evli, her ülkeden kadının gerçeğidir. Tüm dünyada kadınlara kocaları, babaları, erkek kardeşleri ya da sevgilileri tarafından şiddet uygulanmaktadır.. Aile içinde kadına uygulanan şiddet, gerek şiddet uygulayan gerek toplum ve kimi zaman da şiddete maruz kalan kadın tarafından meşru kabul edilmektedir. Ayrıca kadınlar yaşadıkları şiddetin sorumlusu olarak görülmekte, şiddetin hak edildiği inancı toplumda yaygın biçimde varlığını sürdürmektedir.

Aile içinde kadına yönelik şiddet en yaygın, buna rağmen en fazla göz ardı edilmiş insan hakkı ihlalidir. Aile içinde kadına yönelik şiddetin, şiddet uygulayan kişinin akıl veya ruh sağlığının bozuk olması, eğitim seviyesinin düşük olması, işsizlik, ekonomik sıkıntılar, stres, gibi bireysel faktörlerden kaynaklandığı görüşü yaygındır. Kimi durumlar için geçerli olsa da bu görüş, dünyadaki yaygınlığına bakıldığında aile içi şiddet olaylarının tümünü açıklayamamaktadır.

Aile içinde kadına yönelik şiddet, bireysel nedenlerden öte daha genel sistemlerle açıklanabilecek bir olgudur. Aile içi şiddet cinsiyet kökenlidir; yani temelini cinsiyetlerin toplumsal hayattaki eksik ve kusurlu yapılanışından alır. Buna göre erkeğin uyguladığı şiddete neden olan, erkeğin kadından daha üstün ve kadın üzerinde baskı kurmasının doğal bir hak olduğuna inanılmasıdır.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Aile İçinde Kadına Uygulanan Şiddeti Ortaya Çıkaran ve Pekiştiren Faktörler

Çok sayıda toplumsal faktör, aile içinde kadına uygulanan şiddeti ortaya çıkarmakta, meşrulaştırmakta ve pekiştirmektedir.

Kültürel Faktörler:


Kadın ve erkeğe yüklenen roller ve beklentiler
Erkeğin güçlü, kadının zayıf olduğu inancı
Erkeğin kadın üzerinde söz hakkı olduğu inancı
Erkeklerin şiddeti uygulamasının normal olduğu görüşü
Evlilik gelenekleri ( başlık parası, çeyiz)
Ailenin öze alan olduğu ve bu alanın erkeğin kontrolünde olduğu görüşü

Ekonomik Faktörler:

Kadının ekonomik olarak erkeğe bağımlı hale getirilmesi
Kadınların paraya ulaşım sınırlılığı
Mülkiyet hakları, boşanması sonrası ekonomik haklar vb konularda yasal ayrımcılık
Çalışma hayatına katılımda yaşanan güçlükler
Kadınlara eğitimde eşit fırsat tanınmaması

Yasal Faktörler:

Kadının yasalarda ve uygulamalarda ikincil yasal statüsü
Boşanma, velayet, mirasa ilişkin yasalar
Aile içi şiddet ve tecavüzün yasal tanımlamaları
Eğitimsizlik
Polis ve hakimlerin yeterince duyarlı olmaması

Politik Faktörler:

Yetkili pozisyonlarda, politika, sağlık, medya ve hukukta kadın temsiliyetinin azlığı
Aile içi şiddetin ciddiye alınmaması
Ailenin, devletin müdahale alanı içinde yer almadığı görüşü
Kadınların politik sistem içinde yer alamaması

Kadına Yönelik Şiddetin Çeşitli Görünümleri

Psikolojik Şiddet

Kadına bağırmak
Hakaret etmek
Aşağılamak
Başka kadınlarla kıyaslamak
Korkutmak
Kıskanmak
Kadının nasıl giyineceğine, nereye gideceğine, kimlerle görüşeceğine karar vermek
Kadına veya çocuklara zarar vermekle, öldürmekle tehdit etmek
Diğer insanlarla ilişkilerini sınırlamak
Kendini geliştirmesine engel olmak
Yaşadığı şiddetin sorumlusu olarak görmek
Kültürel farklılıklarını reddetmek, bastırmaya çalışmak veya bu gerekçeyle kötü muamelede bulunmak.

Cinsel Şiddet

Kadını istemediği yerde, istemediği zamanda ve istemediği biçimde cinsel ilişkiye zorlamak
Çocuk doğurmaya zorlamak
Kürtaja zorlamak Fuhşa zorlamak
Cinsel organlarına zarar vermek
Cinsel özellikleri bakımından başka kadınlarla kıyaslamak

Ekonomik Şiddet

Kadının çalışmasına izin vermemek
İstemediği işte zorla çalıştırmak
Kadının para harcamasının kısıtlamak
Az para vererek çok şey beklemek
Aileyi ilgilendiren ekonomik konulardaki kararları kadının fikrini sormadan tek başına almak
Kadının parasını, şahsi mallarını elinden almak
Kadının terfi etmesini engelleyecek kısıtlamalar getirmek. (İş gezilerine, toplantılara, kurslara katılmasına engel olmak)
Kadının iş bulmasını kolaylaştırıcı becerileri geliştirecek etkinlikleri engellemek
İş yerinde olay yaratmak suretiyle kadının işten atılmasına neden olmak

Fiziksel Şiddet

İtip kakmak
Tokatlamak,
Tartaklamak,
Tekmelemek,
Kesici ve vurucu aletlerle ya da yakıcı maddelerle bedene zarar vermek
Sağlıksız koşullarda yaşamaya mecbur bırakmak
Sağlık hizmetlerinden yararlanmasına engel olmak suretiyle bedensel zarara uğratmak

Aile İçinde Kadına Yönelik Şiddet: Özel Alan Sorunu mudur?

Yapılan birçok araştırma, aile içinde kadına yönelik şiddetin yaygınlığını net bir şekilde ortaya koyarken, toplumsal düzeyde bu şiddet biçimi diğerleri arasında en görünmez ve meşrulaştırılmış olanıdır. Bunun temel sebebi, erkeğin ailede ya da sevgililik ilişkisi içerisinde kadına uyguladığı şiddetin, özel alana yani kamusal alanın dışına ait olduğu ve üçüncü kişilerin, kamu kurumlarının ve yasa koyucuların yetki alanının içine girmediği varsayımıdır.

Bir başka deyişle, kadınların aile içinde ya da sevgililik ilişkileri içinde yaşadıkları dayak, yaralanma, tecavüz, tehdit, dayatma, zorlama, baskı, hakaret ve aşağılanma sırf ?özel alan?da, yani kişiler arası ilişkilerde yaşandığı için toplumsal bir sorun olarak kabul edilmemektedir. Konunun daha açık olması bakımından evlilik içi cinsel şiddet örneği üzerinden gidelim. Kadına yönelik şiddete dair kayda değer bir duyarlılığın görülmediği ülkelerde dahi bir erkeğin bir kadına tecavüzü yasalar çerçevesinde suç kabul edilmektedir. Hatta birçok hukuksal sistemde tecavüz mağduru kadının evli olması durumunda bu ceza ağırlaştırılmaktadır. Fakat evlilik içi tecavüz, yani kocanın karısıyla onun rızası dışında cinsel ilişki kurması, ancak son yıllarda ceza yasalarına girmiştir.

Yabancı bir erkeğin bir kadına tecavüzünü cezalandırırken, kocanın karısına tecavüzünü ceza konusu yapmayan hukuksal sistemlerin ardında, kadının erkeğin mülkü olduğu ve bir erkek bir kadına tecavüz ettiğinde aslında başka bir erkeğin mülküne ve mülkiyet haklarına saldırıda bulunduğu görüşü vardır. Benzer bir mantık, kadına karşı işlenen cinsel suçların kadının bedenine yönelik değil, topluma yönelik işlenmiş suçlar olarak değerlendirildiği ceza hukuku sistemlerinde de bulunmaktadır.

Doğal olarak bu hukuksal ve toplumsal yapılarda, kocanın karısı üzerinde uyguladığı her türlü fiziksel, cinsel, duygusal ve ekonomik şiddet, kadın zımni olarak kocasının mülkü kabul edildiği için sorunsallaştırılmadığı gibi cezai bir yaptırıma da maruz kalmamaktadır.

Aynı şekilde yabancı bir erkeğin hiç tanımadığı bir kadına dayak atması ne toplumsal olarak ne de hukuksal anlamda hoş görülmezken, erkeğin kadına ev içerisinde şiddet uygulaması kabul edilebilir görülmektedir. 2003 yılında Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından tamamlanan Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmasına göre, araştırmaya dahil edilen kadınların % 39 u kadının yemeği yakması, kocasına karşılık vermesi, parayı lüzumsuz yere harcaması, çocuklarının bakımını ihmal etmesi ve cinsel ilişkiye girmeyi reddetmesi gibi durumlardan en az birinin gerçekleşmesinin, kocanın karısını dövmesi için haklı gerekçe oluşturacağını söylemiştir.

Bu anlamda, dünyada 1970 lerden itibaren, ülkemizde ise son 20 yıldır gelişen kadın hareketinin temel kazanımlarından biri; aile içinde kadına yönelik şiddetin, aile ve karı-koca arasındaki ilişkilere, yani özel alana ait bir sorun değil; kamu sağlığını, insan haklarını ve ceza hukukunu ilgilendiren, bu nedenle de kamusal alanda tanımlanması ve ele alınması gereken bir sorun olduğu görüşünün yaygınlaşmasıdır demek çok yerinde olur.

Ülkemizde bu görüş çerçevesinde kadın örgütlerinin sürdürdükleri aile içinde kadına yönelik şiddetle mücadelenin en somut başarılarından biri, hala aksayarak uygulanıyor olsa da 1998 yılında çıkarılan ve şiddet uygulayan erkeğin evden uzaklaştırılmasına olanak sağlayan 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanundur.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Arkadaşlar konuyla ilgili sevimsiz ve bir o kadar okurken bile irkildiğim gerçekleri burada paylaşırken bile bu kadar zorlanırken şiddete maruz kalan yada bırakılan kadınların artık daha fazla susmamaları için yazıya devam etmek istiyorum :(

Şiddete Maruz Kaldığımızda


Bulunduğumuz yerdeki en yakın polis merkezine ya da jandarmaya başvurarak yaşadığımız olayla ilgili tutanak tutturmalıyız.

Şahsen başvurunun yanı sıra, telefon ile de şikâyette bulunabiliriz.

Olaya ve duruma tanık olan kişiler de mesela komşu veya akrabalarımız da şikâyette bulunabilirler.

Fiziksel şiddete uğramış isek en yakın sağlık ocağı ya da hastaneye başvurarak rapor almalıyız. Polis merkezlerinde ya da jandarmada tutanak yazılmadan önce Adli Tıp Kurumu?na sevkimizin yapılması ve başvuru yapılan kurumun alınan raporla birlikte evrakı Cumhuriyet Savcılığına göndermesi zorunludur. Vücudumuzdaki izler kaybolmadan muayene olmamız önemlidir.

Polis tarafından tutanak hazırlanırken yaşadığımız olayı ayrıntılı bir şekilde anlatmalıyız. Yazılan tutanağı okumadan asla imzalamamalıyız.

Eğer anlatımlarımız polis tarafından tutanağa farklı veya eksik geçirilmişse düzeltilmesini istemeliyiz ve ondan sonra imza atmalıyız. Tutanağın polis memuru tarafından imzalı bir örneğini mutlaka istemeliyiz.

Bir avukatımız yoksa barodan bir avukat atanmasını isteyebiliriz. Avukat atanması için yapılacak olan başvuruda gerekli belgeler; nüfus cüzdanı fotokopisi, ikametgâh belgesi, muhtardan alınacak fakirlik belgesidir. Avukatımızın olması işlemlerin usulüne uygun ve eksiksiz yapılmasını sağlar.

Karakol yerine bir dilekçe ile doğrudan Cumhuriyet Savcılığına başvurmak da mümkündür. Ayrıca şiddet uygulayan kişi eşimiz veya başka bir aile ferdiyse evden uzaklaştırılması için Ailenin Korunması Hakkındaki Kanun?un(4320 Sayılı Yasa) uygulanmasıyla ilgili bir dilekçe ile Aile Mahkemesi?ne başvurabiliriz.

Durumu öğrenen Cumhuriyet Savcısının da gerekli tedbirlerin alınması için kendiliğinden Aile Mahkemesi?ne başvurması gerekmektedir.

İlk önce hastaneye gitmiş isek şikâyetimiz hastane polisine iletmemiz mümkündür. Şikâyetçi olmak konusunda henüz karar vermemiş bile olsak, bir hastaneye başvurarak durumu hekimimizle paylaşabilir, muayenemizin yapılıp durumumuzun kayıt altına alınmasını sağlayabiliriz.

Bir sığınağa gitmek istiyorsak


Bulunduğumuz ildeki Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü?ne başvurarak yaşadıklarımızı anlatıp sığınak talebimiz dile getirmeliyiz. Ayrıca bulunduğumuz ilde bazı belediyelerin de sığınağı olabilir. Kadın da(ya)nışma merkezlerinden sığınakların danışma merkezlerinin adres ve telefonlarını isteyebilir ayrıca kadın da(ya)nışma merkezlerinden hem kendimiz hem de çocuğumuz için destek alabiliriz. Birçok merkez hukuksal ve psikolojik destek verebilmektedir. Yapacağımız görüşmeler bizi güçlendirerek yalnız olmadığımızı hissettirir.

Bir avukata ihtiyaç duyuyorsak

Bulunduğumuz ilin barosuna başvurabiliriz. Birçok baro bu konularda ücretsiz danışmanlık sağlamaktadır ve adli yardım büroları ücretsiz avukat tayini yapmaktadır.

4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Yasa nedir?


Kadına yönelik şiddetin görünür hale gelmesi, tanımlanması ve şiddetin önlenmesi konusunda hükümetlere sorumluluklar yüklenmesi, aile içi şiddet konusunda özel yasaların çıkarılması gerekli kılınmıştır. 4320 sayılı yasa aile içi şiddeti önleme/koruma sağlama amacına yönelik olarak 1998 yılında yürürlüğe girmiştir ve yaklaşık dokuz yıllık bir uygulama sonrasında eleştiriler de dikkate alınarak 2007 yılında bazı değişiklikler yapılmıştır.

Evli, evli olmalarına rağmen ayrı yaşayan kadınlar, boşanma davası nedeniyle ayrı yaşayan ya da mahkemece ayrılık kararı verilen kadınlar 4320 sayılı yasadan yararlanma hakkına sahiptir.

4320 sayılı yasa sadece fiziksel durumda değil cinsel, ekonomik, psikolojik şiddet yaşandığında veya bu yöndeki tehdit ve baskı içeren her türlü davranışa karşı uygulanır.

Aynı çatı altında yaşayan aile bireylerinden her biri şiddet uygulayan olabilir.

4320′den kimler yararlanır?

Aynı çatı altında yaşadığımız kocamız, kocamızın ana-babası, kardeşleri, bize veya çocuklarımıza sözlü, fiziksel, duygusal, cinsel veya ekonomik şiddet uyguluyorsa bu yasadan yararlanabiliriz.

Yasa ne sağlıyor?


Bu yasa ile eğer istiyorsak şiddet uygulayan koca evden belli bir süre uzaklaştırılır, bizim evden ayrılmamız gerekmez.

Ayrıca mahkeme koca hakkında başka tedbir kararları da verebilir. Mesela;

Evden uzaklaştırılarak eve ve iş yerine yaklaşmaması

Telefonla rahatsız etmemesi

Şiddete ve korkuya yönelik davranışlarda bulunmaması

Alkol veya uyuşturucu madde kullanıyorsa bunları kullanarak eve gelmemesi, bunları evde kullanmaması gibi örnekler verilebilir.

Eşyalara zarar vermemesi

Silahı varsa polise teslim etmesi

Koca mahkeme kararına uymazsa ne olur?

Üç aydan altı aya kadar hapis ile cezalandırılır. Kocamız hakkındaki tedbirler geçicidir en fazla 6 ay için uygulanabilir. Gerekiyorsa tedbir kararı tekrar verilebilir.

Nafaka alabilir miyiz?


Mahkeme tedbir kararı süresince tedbir nafakası bağlanmasına da karar verebilir.

Karar ne zaman uygulanır?


Bu tedbir kararı mahkeme tarafından derhal verilir ve bunun için harç veya başkaca bir masraf ödememiz gerekmez. Tanık veya doktor raporu göstermemize de gerek yoktur.

Şikayetimizi nereye yapmalıyız? / Yasayı nasıl uygulatabiliriz?

Şikayetimizi sözlü olarak karakola, dilekçe ile savcılığa veya aile mahkemesine yapabiliriz. Ulaşılması kolay, güvenlik açısından uygun bulduğunuz herhangi bir karakol, savcılık veya aile mahkemesine başvurabiliriz.

Şikayeti kim yapmalıdır?


Şikayetin mutlaka bizim tarafımızdan yapılması gerekmiyor. Bizim yerimize komşumuz, arkadaşımız veya akrabamız da şikayette bulunabilir. Biz de şiddete uğrayan komşumuz, arkadaşımız veya akrabamız için şikayette bulunabiliriz.

4320 sayılı yasanın uygulanması için başvuruda nelere dikkat etmeliyiz!


Şikayetimizi bulunduğunuz yerdeki karakola, savcılığa, aile mahkemesine yapabiliriz. Yasa bize istediğimiz yere başvurma hakkını tanımıştır. Ancak bazen karakol, savcılık ve mahkeme görevlileri, çeşitli nedenlerden ötürü, başvurumuzu almaya yetkili olmadığını söyleyebilirler. Yasada belirtilen hakkımızı hatırlatmak ve ısrar etmek gerekir.

Karakola yaptığımız şikayetin tarih ve numarasını not etmeliyiz veya tutanağın bir kopyasını istemeliyiz.

Savcılık veya mahkemeye verdiğimiz dilekçenin bir kopyasını saklamalıyız ve başvuru tarih ve numarasını not etmeliyiz.

Mahkeme acele ve duruşma yapmadan karar vermelidir.

Başvurumuzu takip etmeliyiz.

İlgili kurumlara başvururken kimliğinizi (nüfus kâğıdı, evlenme cüzdanı, pasaport, ehliyet) yanımızda bulundurmalıyız.

4320 sayılı yasa ile bize sağlanan haklar ve olanaklar geçicidir, tedbir niteliğindedir. Kocamızın ya da diğer aile bireylerinden birinin bize ve çocuklarımıza şiddet uygulaması nedeniyle ayrılmak veya boşanmak istiyorsak, ayrıca cezalandırılmasını istiyorsak başkaca davalar açmamız gerekmektedir.

Daha önce boşanma veya ceza davası açmış olmamız, bu yasadan yararlanmamıza engel değildir. Diğer dava veya davalar devam ederken de bu yasadaki tedbirlerin uygulanması için başvuruda bulunabiliriz.

Şikayet ve davalarımızı kendimiz takip edebilir ya da bir avukat tutabiliriz. Avukat tutacak maddi gücümüz yoksa bulunduğumuz ildeki Baro’dan bizim için bir avukat tayin edilmesini isteyebiliriz.

************************************************

Bu konuda daha fazla bilgi sahibi olmak isteyenler için aşağıda verdiğim linki tıklayabilirsiniz.

Kaynak : http://www.kadindayanismavakfi.org.tr/kadin-danisma-merkezi
 
Tekerlekli Sandalye
Üst