Kök hücre ile ilgili bir kaç haber

Mehmet Yalçın

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
5,369
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
ÖK HÜCRE İLGİLİ BİR KAÇ HABER


Dolly’yi kopyalayan bilim adamı kök hücre için embriyo klonlamaktan vazgeçti. İskoçya’nın Edinburg Üniversitesi’nden Profesör Ian Wilmut, Japonlar tarafından geliştirilen yöntemin ciddi tıbbi sorunların tedavisinde kullanılabileceğine inandığını belirterek, tedavi amaçlı kök hücre araştırmaları için insan cenini klonlama işinden vazgeçtiğini açıkladı.

Prof. Wilmut’ın açıklaması, insan embriyosu klonlanmasına karşı çıkan muhafazakar gruplarca memnuniyetle karşılandı.

Japonların geliştirdiği yeni yöntemle kök hücrelerin deri dokusundan elde edilebildiği ve insan embriyosu kullanılmasına gerek kalmadığı belirtiliyor.

Wilmut Daily Telegraph gazetesine yaptığı açıklamada, Japonya’nın Kyoto Üniversitesi’nden Prof. Shinya Yamanaka tarafından geliştirilen yeni yöntemin, embriyo yapmadan hastanın hücrelerini doğrudan kök hücreye çeviren bir teknik olduğunu ve daha fazla potansiyeli bulunduğunu belirterek, “Çalışma şimdilik sadece fareler üzerinde yapılarak başarılı olsa bile, klonlamayı sürdürmeyi mi yoksa, Japonya’daki çalışmayı kopya etmeyi mi kabul etmemiz gerektiğini düşündüğümüzde, Japonya’daki çalışmayı kopya etmeye karar verdik” diye konuştu.

Çok zaman geçmeden Yamanaka yaklaşımını benimseyerek, embriyo yapmadan aynı sonuca ulaşmayı öngördüklerini ve uzun vadede bunun daha yapıcı olacağını düşündüklerini söyleyen Wilmut, “Birkaç hafta önce nükleer transfer işini (Dolly’yi yaratmakta kullanılan yöntem) artık sürdürmemeye karar verdim. Yeni yöntemi sosyal açıdan kabul etmek daha kolay olacak” dedi.

Wilmut, yeni tekniğin beş yıl içinde daha iyi geliştirileceğine ve etik açıdan da tıbbi araştırmalar için embriyo klonlamaya göre çok daha kabul edilebilir bir alternatif olduğunu söyledi.

İnsan embriyosu klonlanmasına karşı çıkan Reprodüktif Etik Yorumu adlı kuruluşun sözcüsü Josephine Quintavalle da Wilmut’un açıklamalarını memnuniyetle karşıladığını belirterek, “Sonunda bilimciler de neyin doğru olduğunu görmeye başladılar. Bu bizim için çok önemli. Sonunda sağduyunun galip çıktığını görüyoruz” dedi.

Japonya’da geliştirilen teknikte, genetik açıdan değiştirilmiş yetişkin hücreler, kök hücreler kadar esnek hale getirilebiliyor. Şimdilik sadece fareler üzerinde yürütülen bu çalışmanın, Salı günü dünyanın önde gelen bir bilimsel dergisinde yayımlanması bekleniyor.

NOT:Bu haber 19,Kasım,2007 de yayınlandı.....

Şimdi de yeni tarihli bi haber yapıştıralım:

Olgun hücrelerden yeni kök hücreler üretildi
Çinli bilim adamları, olgun hücrelerin yeniden programlanmasından elde edilen kök hücrelerle fare yetiştirdi.


Paris- Çin'in başkenti Pekin'deki Çin Bilimler Akademisi'nde görevli Qi Zhou, olgun hücrelerin yeniden programlanmasını, "yeniden programlanmış hücreler" anlamına gelen iPS hücrelerin "gerçekten pluripotent" olduklarını söyledi.

Akademik tanımda, bir pluripotent kök hücrenin, tüm vücut hücrelerinin köken aldığı her üç germ yaprağı (mezoderm, endoderm, ekdoderm) hücrelerine dönüşebilen bir hücre olduğu belirtiliyor.

"iPS hücrelerinin embriyonik kök hücreler kadar polivalan olduklarını" söyleyen Zhou, "bu özelliğin tıbbi tedavi için belirleyici olduğunu" sözlerine ekledi.

Embriyonik kök hücrelerinin her türden insan hücresini üretmek için birbirinden farklılaşma kapasitesinin, gelecekte kalp ve diğer organları tedavide önemli bir yer tutacağı ifade ediliyor. Ancak, bu tip kök hücrelerin kullanımı halen ahlaki tartışma konusu oluşturuyor.

Japon araştırmacı Shinya Yamanaka'nın 2006 ve 2007'de yürütüğü öncü çalışmalar sayesinde, iPS hücreleri embriyonik kök hücrelere alternatif oluşturdu.
Qi Zhou, İngiliz dergisi Nature'de yayımlanan araştırmasında, Yamanaka'nın kullandığı tekniğin embriyonik kök hücrelerin pluripotent özelliğine benzer hücreler yaratmak için sık sık kullanıldığını belirtti.

Zhou ve ekibi, 37 çeşit iPS hücresinden 27 yavru fare yetiştirdi. Bu 27 yavrudan ilk doğan kahverengi tüylü eğril fare olgunlaştığında, beyaz tüylü dişil fareyle çiftleştirildi. Araştırmacılar, bu çiftleşme sonucu ikinci nesil, sağlıklı yavru farelerin dünyaya geldiğini bildirdi.

Bilim adamları, bu deneyle iPS hücrelerin embriyonik kök hücreleri kadar pluripotent olduğunu kanıtlamış oldu.

23 Temmuz 2009

YORUM:Ne düşünürsünüz bu konu hakkında,kök hücre bir umut mu?Tünelin sonundaki ışık görünüyor mu?
 
E

ENB ÜYESİ

Guest
kanıtlamış oldu kanıtlamış oldu sadece bu hayat gecirseler biran evel bekleyen arkadaşlarımız hayata tekrar kavuşsa diyorum
 

Mehmet Yalçın

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
5,369
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
Kök hücre gerçeğini anlayanlar ayakta kalacak

Türkiye’deki kök hücre çalışmalarıyla ilgili bilgi veren Prof. Dr. Ayhan Bilir, Türkiye’de kök hücre çalışmalarının oldukça iyi düzeyde olduğunu, bu alandaki çalışmaların önemini kavramayan ulusların ayakta kalamayacağını söyledi

Helin Aygün/İstanbul-MEDİMAGAZİN

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Bilir, Türkiye’de kök hücre temelli çalışmaların belli bir aşamaya geldiğini, bu temelde tedavi modelleri geliştirebilecek bir bilimsel birikimin oluştuğunu söyledi. Bilir, “Kök hücre tedavi şekli 21. yüzyılın ikinci çeyreğinin konularını oluşturuyor. Bu gerçeği iyi kavrayıp anlayan uluslar ayakta kalacak, anlayamayanlar ise geri kalacak ve hatta diğerlerinin arasında yok olacaklar” dedi.

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalındaki Doku ve Hücre Kültürü Laboratuvarının Başkanlığını da yürüten Prof. Dr. Ayhan Bilir, Türkiye’nin kök hücre çalışmalarında dünya standartlarını yakaladığını ve birçok ülkeyi geride bıraktığını kaydetti. İnsan kök hücrelerinin elde edilerek tedavide kullanılmasının yasal olarak Türkiye’de mümkün olmadığını dile getiren Bilir, “Bu, birçok ülkede de yasak. Ama bu yasağın çok uzun süreceği inancında değilim. Çünkü usta ellerde bu hücreler insanlara faydalı işler yapabilirler. Gelecekte kök hücreyle tedavi edilebilecek yüzlerce hastalığın ekonomik boyutu düşünülürse, hükümetler mutlaka belli koşullar içinde bu tür tedavi şekillerine izin vereceklerdir. Çünkü işin çok büyük bir ekonomik boyutu var” diye konuştu.

Geçmişte kalanlar aksini savunuyor
Prof. Dr. Bilir, son yıllarda hekimlerin kök hücre çalışmalarına oldukça ilgi göstermeye başladıklarını söyledi. Kök hücrelerle tüm hastalıkların tedavi edilebileceğinin düşünüldüğünü belirten Bilir, şöyle devam etti:
“Hekimlerin birçoğu kök hücre çalışmalarıyla hastalıklarda kayda değer iyileşmeler olacağına inanıyor. Ama geçmişte kalmış bazı arkadaşlarımız bunun aksini savunabiliyor. Bu kesimin ‘hangi hastalığa, ne kadar, nereden alınan kök hücrelerin verileceği’ konusunda itirazları bulunuyor. Tamamen teknolojiye bağlı olarak verilebilecek yanıtları bugün henüz bilmediğimiz için, onlar da bu noktadan itirazlarını dile getiriyorlar. ‘Ne kadar büyüklükteki beyin hasarına kaç kök hücre vererek tedavi edebilirsiniz?’ diyorlar. Veya ‘Bu kadar kök hücreyi nereden alarak üreteceksiniz?’ gibi tamamen teknolojik soruyla karşılık veriyorlar. Ben şuna inanıyorum, insanda kök hücre kaynakları çok zengin. Çeşitli bölgelerdeki dokuların arasına yerleşmiş uygun sinyal mekanizmasıyla ona uygun yanıt verebilen, çoğalabilen, çok yerde depolanmış kök hücre bulunmaktadır. Bunun yanında embriyondan elde edilebilecek ve saklanabilecek depolar elde edilmesi de mümkün.”

Temel bilimler de ilgi gösteriyor
Prof. Dr. Ayhan Bilir, kök hücre araştırmalarının ilk olarak lösemi tedavisi için yapılması nedeniyle kök hücreyle sadece hematologların ilgileniyor gibi göründüğünü, oysa hematologların yanı sıra kardiyologların, fizyologların ve histologların bu alanda araştırmalar yaptıklarını vurguladı. Günümüzde çeşitli beyin hastalıkları, tendon ve kemiklerin tedavisinde, kıkırdak hastalıkları mühendisliğinde, hatta deri hastalıklarında tamamen hematologlar dışındaki hekim grubu tarafından kök hücre araştırmaları yapıldığına dikkat çeken Bilir, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalındaki Doku ve Hücre Kültürü Laboratuvarında yürütülen çalışmalarla ilgili de bilgi verdi. Prof. Dr. Bilir, şunları kaydetti:

“Benim 27 yıldır başkanlığını yürüttüğüm üniversite bünyesindeki laboratuvar, ileri derecede gelişmiş, iyi araştırmalar yapan bir kültür laboratuvarıdır. Burada yapılan araştırmalarda oldukça iyi bir noktaya geldiğimizi iddia ediyorum. Kemik hücre hasarlarını kemik iliğinden aldığımız kök hücrelerden sağlayarak yapabileceğiz. Bundan kıkırdak yapabileceğiz. Türkiye’de çeşitli tıp fakültelerinin temel bölümlerinde bu tür çalışmaların olduğunu biliyorum. Burada sadece kök hücre çalışmaları değil, onarım tıbbı denilen doku mühendisliğiyle ilgili değişik çalışmalar da yürütülüyor. Bu konuda SCI’ya girmiş 53 yayınımız bulunuyor. Uluslararası 2, toplamda 7 tane kitap yazarlığımız var. Bu aşamadan sonra spesifik bir hastalığın tedavisine yönelecek çalışmaların zamanı geldi de geçiyor. Şu an diş dolgu maddeleriyle diş hücrelerinin arasındaki uyumu sağlayan bir çalışma yürütüyoruz. Bakırköy Devlet Hastanesi ortopedistleriyle birlikte yürüttüğümüz kemik onarımıyla ilgili bir çalışmamız var. Kendi anabilim dalımız tarafından yürütülen nöroblaston hücre kültürlerinde tedavi amaçlı bir çalışma yapılıyor. Ayrıca, doktora tezleri de yürütülüyor.”

Cerrahi operasyona gerek duyulmayacak
Kök hücreyle ilgili bazı ülkelerde yasal prosedür sıkıntıları olmakla birlikte, ileride hastalıkların teşhisi zamanında yapılabilirse hiçbir cerrahi operasyon gerekmeden kök hücreler kullanılarak birçok hastalığın orijinaline yakın şekilde tedavi edilebileceğini dile getiren Bilir, “Benim düşünceme göre kalp-damar hastalıklarında daha yakın bir gelecekte tedavi modelleri oluşturulabilecektir” dedi.

Prof. Dr. Bilir, Türkiye’de bundan 10-15 yıl önce kök hücreyle ilgili seminerlerde hep internet bilgileriyle ya da bazı kitaplardaki bilgilerle konuşulduğunu, ama günümüzde bilimsel toplantılarda insanların kök hücreyle ilgili kendi bulgularını sunduklarını ifade etti. Bunun da Türkiye’deki kök hücre çalışmalarının belli bir aşamaya geldiğini, bu temelde tedavi modelleri geliştirebilecek bir bilimsel birikim olduğunu gösterdiğini belirten Bilir, “Ülkemizde kök hücre teknolojisini kullanabilecek bir bilimsel birikim olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu merkezlerde oluşturulan birikim seviyesinin uluslararası arenadan geri olmadığını, hatta birçok ülkeden de ileri olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
 

Mehmet Yalçın

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
5,369
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
Kök hücreler gerçekten mucizevi mi?
Gelecekte sağlığımıza kök hücre mi yön verecek?

18.08.2009 09:46
Kök hücre bizlere sunulduğu gibi mucizevi bir oluşum mu?
Günümüzde neredeyse herkesin sanki sıfırdan doku ve organ yaratabileceğini düşündüğü kök hücre bu kadar becerikli mi?
Zamanı geri sarıp dokuları yenileyebilir, organları onarabilir mi?
Bu minicik oluşum gerçekten bazı durumlarda hayat kurtarabilir mi?
Avrupa Kozmetik Cerrahi Akademisi Eski Başkanı Dr. Ziya Şaylan gün geçtikçe hayatımızın hem sağlık hem de güzellik alanlarında daha fazla yer edinen "kök hücre" hakkında görüştük. Uzun yıllar yurtdışında özellikle de Almanya'da yaşayan, şimdi çalışmalarını Türkiye'de devam ettirmekte olan Dr. Şaylan kök hücrenin sağlığımıza neler katabileceğini şöyle anlattı:

"İnsan vücudunun sırrı kök hücrelerde saklıdır. Vücudumuzda farklılaşmamış bir hücre olarak bulunan kök hücreler herhangi bir organa yerleştirildiklerinde farklılaşıp o dokunun özelliklerini kazanarak şimdiye kadar bilinen 200 den fazla dokunun yerine geçebilmekte ve bu sayede hastalıkları iyileştirip, dokuları gençleştirmektedirler.

1990’larda başlayan kök hücre çalışmaları ilk sonuçlarını vermiş ve doktorlar artık hastalardan elde edilen kök hücrelerle onların vücutlarını tamir etmeye başlamışlardır. Vücudumuzda bulunan bu onarıcı hücreler özel yöntemlerle kazanılıp hasta veya gençleştirilmesi gereken dokuya verildiklerinde aktive olmakta ve bozulmuş veya yaşlanmış olan dokuyu tekrar sağlam hale getirmektedirler.

Şimdiye kadar kök hücre kaynağı olarak kullanılan yeni doğan bebeklerin kordon kanı, kemik iliği ve yirmi yaş dişinden sonra bilim adamları insan yağ dokusunda da kök hücre araştırdılar ve yağ dokusunda diğer kaynaklardan çok daha fazla kök hücre bulunduğunu keşfettiler.

Kök hücreler olgunlaşmamış, genetik olarak daha proglanmamış ve o kimsenin genetik şifresini taşıyan hücrelerdir. Vücuda konan kök hücrelerin bir kısmı kondukları dokunun özelliğini alırken diğer bir kısmının da kendi beslenmeleri için gerekli kan damarlarını oluşturmakta ve bu sayede kalıcı olmaktadırlar. Hastanın vücuduna konan kök hücreler onun kendi vücudundan alınmıştır ve herhangi bir alerjik veya bağışıklık sorunu çıkarmazlar. Gelecekte kök hücreler sayesinde organ nakillerine ve bazı cerrahi müdahelelere gereksinim azalacaktır.

Günümüzde kök hücre tedavisi kullanılan veya araştırma safhasındaki hastalıkların başlıcaları; iyileşmeyen yaralar, burun içi mukoza atrofileri, işitme ve koku kaybı, göz dibi ve göz bebeği harabiyetleri, bel fıtıkları, parkinson ve fibromyaljiler ile omurilik kesileridir.

Ayrıca şeker hastalığı (Tip II) bu sayede kısmen düzelmekte ve hastaların insulin ihtiyacı ortadan kalkmaktadır. Kök hücreler sayesinde bacaklarda yeni kan damarları oluşmaktadır ve bacak kesilmesi tehditi de azalmaktadır. Kısırlık tedavisinde artık kök hücreler sayesinde sperm ve yumurtalar elde edilmektedir. Bu sayede yakın bir gelecekte kısırlık oldukça azalacaktır. Yumurtalık ve meme kanserlerinde ışınlamadan zarar gören dokuların onarılmasıda kök hücreler sayesinde mümkün olacaktır.

Kanser hastalarında kök hücreler kanser dokusunu da taklit edip çoğaldıkları için halen kanser şüphesi olanlarda ve kanser hastalarında kullanılmıyor. Kanser nedeni ile göğüsleri çıkartılan hastaların ameliyattan sonra en az 5 sene kadar bekleyip daha sonra kök hücre ve yağ dokusu ile göğüslerini büyütmeleri önerilmektedir.

Kök hücre uygulamalarındaki öfori o kadar fazladır ki birçok hasta daha hayvan deneyleri tamamlanmadan kendilerine bu yöntemi uygulatmaktadırlar. Bunda hastaların kendi kök hücrelerinin onlara zarar vermeyeceği inancı büyük rol oynamakta ve doktorlar uygulamayı gerekli klinik araştırmaların olmamasına rağmen hastanın rızası ile yapmaktadırlar. Hastaların bu bakımdan dikkatli olmaları gerekir. Bush yönetimi sırasında yasaklanmış olan kök hücre araştırmalarında Avrupalı doktorlar daha çok tecrübe kazanmış ancak, Obama iktidara geldiğinin ikinci gününde Amerika’da kök hücre araştırmalarını tekrar serbest bırakmıştır.

Gelecekte ameliyatlar yeni teknolojiler sayesinde giderek azalırken, ameliyatsız yöntemlerde çok büyük bir artış gözlenecektir. 2100 yılında cerrahi uygulamaların diğer tüm tıbbi uygulamaların ancak yüzde üçü kadar olacağı tahmin edilmektedir."

GAZETEHABERTURK
 

Mehmet Yalçın

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
5,369
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
İsrail'in Haaretz gazetesinin haberine göre, bilim adamları hasta farelerin karnında kalp hücrelerini geliştirdi ve böylece kriz geçiren farelerin kalbini onarmayı başardı.

Dr. Tal Dvir tarafından yürütülen araştırmada bilim adamları, yeni bir yöntem kullanarak laboratuvarda önce yeni dünyaya gelen farelerden alınan kalp hücrelerini büyüttü. Hücreler yeterince büyüdükten sonra farelerin karnına konuldu. Burada hücreler büyümeye devam etti ve kan damarları ağı oluşturdu. Bir hafta sonra yeni hücre karından alınıp zarar gören kalbe nakledildi. 28 gün sonra da "yamadaki kan damarları" zarar gören kalbin damarlarıyla birleşti.

Gazetede yayımlanan makalede, ilk kez laboratuvar hayvanları üzerinde bu tür bir deneyin başarılı olduğu belirtildi.
İsrail'in Ber Şeva Üniversitesi ve ABD'nin Massachusset Teknoloji Enstitüsünden bilim adamlarının İsrail'deki iki hastane ile ortak yaptığı ve kalp krizi geçirenlerin tedavisinde yeni umut ışığı olabilecek araştırma Amerikan "Proceedings of the National Academy of Sciences" dergisinde yayımlandı.
 

Mehmet Yalçın

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
5,369
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
ANKARA - Vücuttaki fazla yağların bilim için altın değerinde olduğu bildirildi. ABD’nin Stanford Tıp Fakültesinden Michael Longaker, yağ hücrelerinin pluripotent (sınırlı sayıda farklılaşabilen, ancak organizmada birçok dokunun oluşması veya onarımı yeteneğine sahip hücreler) kök hücrelerine dönüştürülebileceğini, dolayısıyla yağların bilim için "sıvı altın" niteliği taşıdığını belirtti.

Longaker ve ekibi, "Proceedings of the National Academy of Sciences" dergisindeki makalede, yağ alma ameliyatında alınan yağ hücrelerinin, pluripotent kök hücreleri elde etmek üzere yeniden programlanmasının çok daha kolay olduğunu vurguladı.

Bilim adamı Longaker, neredeyse herkesin "vedalaşabileceği" birkaç gram yağ dokusu hücresi olduğunu, bu yağın da "kişisel" kök hücrelerinin kaynağı olarak bir gün tedavi için kullanılabileceğine dikkati çekti. Longaker, yağ alma ameliyatlarının araştırmacılara "çok miktarda malzeme" sağladığını da ifade etti.

Fransız "Le Nouvel Observateur" dergisinin internet sitesindeki makaleye göre daha önce bazı araştırmacılar, esnek olduğu bilinen yağ dokusu hücrelerini kalp ya da kan damarlarına dönüştürebilmişti.

Fransız Ulusal Sağlık ve Tıbbi Araştırmalar Enstitüsünden Christian Dani ve ekibi, kas hastalığına yakalanan farelerin kaslarını yağ dokusu hücreleri sayesinde onarabilmiş, Japon bilim adamları da yetişkin hücreleri, embriyon hücrelerine çok yakın olan pluripotent kök hücrelerine dönüştürmek için bir yöntem geliştirdi.
 

Mehmet Yalçın

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
5,369
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
Kök hücreden zengin yağ hücresi enjeksiyonunun yüzde 90 kalıcı olduğu ve etki süresinin de 5-7 yıl arasında olduğu belirtiliyor.
Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Plastik- Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Karacalar, kök hücreden zengin yağ hücresi enjeksiyonunun yüzde 90 kalıcı olduğunu ve etki süresinin de 5-7 yıl arasında olduğunu belirtiyor.

Yaşlanmanın etkilerini durduran yöntemler arasında en etkili olanın kök hücreden zengin yağ hücresi enjeksiyonu olduğunu belirten Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Plastik- Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Karacalar, “Bu yöntem yüzde 90 kalıcı ve etki süresi de 5-7 yıl arasındadır” diyor.

Dr. Karacalar, son araştırmaların erişkin kök hücrelerin insan bedeninde en bol olarak yağ dokusunda olduğunu gösterdiğini belirterek “Yağ dokusu aynı miktardaki kemik iliğinden 1000 kat daha fazla kök hücreye sahip. Bu bulgular bir anda yağ hücrelerinin ne kadar değerli olduğunu bize gösterdi. Bütün bilimsel çalışmalar kök hücreler ile ilgili potansiyeli açığa çıkarmıştır. Bu inanılmaz hücreler insan bedenindeki tüm dokulara dönüşebilmektedir. Kendilerini sonsuz klonlayabildiği için ölümsüzdürler” diyor.

35 yaşını geçenlere öneriliyor

Gençleşme ve yaşlanmayı durdurmanın en etkin yolunun kök hücreden zengin yağ hücresi ve kollajen üreten hücre enjeksiyonları olduğunu vurgulayan Dr. Karacalar, konuyla ilgili şunları söylüyor:

“Tek başına kök hücre terapisinin, gençleşme için henüz sınırları tam belirlenmiş olmasa da kök hücreden zengin yağ hücre enjeksiyonları gençleşmenin ya da yaşlanmayı geciktiren uygulamaların en başında yer alıyor. Verilen yağların kalmadığı ya da yüzü şişirdiği ile ilgili genellemeler, kök hücreden zengin yağ hücresi enjeksiyonları için doğru değildir. Doğru teknik yüzün bozulmuş geometrisini düzeltir. Yüzü şekillendirir, yeniden onarımı harekete geçirir ve yapısal destek verir. Kişinin kök hücreden zengin yağ hücrelerini çok hassas bir şekilde alıp, ihtiyacı olan bölgelere daha fazla olmak üzere bütün yüze bal peteği tarzında enjekte edilmelidir. 35 yaşını geçen herkesin koruyucu ya da tedavi edici amaçlı bu enjeksiyonları yaptırmaları uygundur.”

Kendi geliştirdiği yöntemle yağ hücre transferi işlemini uygulayan Prof. Dr. Karacalar, bu yöntemi şöyle anlatıyor:

“Yüz ve bedendeki yaşlanma belirtilerinin birinci nedeninin hacim kaybı ve kalan hacmin yer değiştirmesi olduğu biliniyor. Deri, deri altı dokusu, yağ dokusu, kaslar ve hatta kemik, yaş arttıkça hacim kaybına uğrar. Zayıfladığımız zaman giysilerimizin üzerimizden dökülmesi gibi, derimiz de bol gelmeye başlar, katlanır ve kırışır. Boşalan, hacmini kaybeden meme dokusu sarkar. Hacmini kaybeden kalça dolgunluğunu kaybeder ve çevrede yalancı sellülitlere neden olur. El sırtı boşalır, tendonlar ve damarlar görünmeye başlar. Hacmini kaybeden kaşlar bile yerçekimine direnemez. Bizim geliştirdiğimiz yöntemle dışarıdan hiçbir yabancı maddenin karışmadığı ve yağ hücrelerinin oldukça hasarsız olarak alındığı yöntemle yağ hücrelerinin transferi yapılıyor. Bu yöntem ile kök hücreden zengin yağ hücreleri volumetrik yüz ve beden gençleştirme sağlamaktadır. Kollajen üreten fibroblast nakli için kişiden alınan hücreler laboratuvar ortamında çoğaltılarak hastaya verilmektedir. Bu işlemi GMP (uluslararası üretim kalite belgesi ) onayı almış laboratuvar ortamında yapıyoruz.”
 

Mehmet Yalçın

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
5,369
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
Omurilik felcine ‘kök’ten umut

EMİN AKDAĞ
Sayı: 775/ Tarih : 12-10-2009
Doç. Dr. Ayhan Attar ve ekibi, erken dönem omurilik travmalılar üzerinde kök hücre tedavisine dayalı klinik araştırma yapmak için bakanlıktan izin aldı.

Türkiye’deki yüz binlerce omurilik felçliyi yakından ilgilendiren çok sevindirici bir haber. Laboratuvarlarında uzun süredir hayvan deneyleri yürütülen Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirurji (Beyin Cerrahisi) Kliniği’nde, erken evredeki omurilik felçlilere yönelik klinik araştırma yakında başlıyor. Her türlü tıbbi, bürokratik ve etik prosedür tamamlandı. Doç. Dr. Ayhan Attar yönetimindeki ekip, Klinik Araştırmalar Yönetmeliği sonrası kendi sahalarında onaylanan insan üzerindeki ilk deneysel çalışmada, kök hücrenin belirlenen hasta grubundaki etkilerini araştırıp bir rapor hazırlayacak.

Ekibin her açıdan sorumluluk içeren ve çetrefilli bir projeye imza attığı ortada. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) ilaç ve tedavi protokollerindeki suiistimaller göz önüne getirildiğinde, yeni ilaç ve tedavi metotlarının geliştirildiği klinik araştırmalardaki hassasiyet derecesinin önemi daha net ortaya çıkıyor. Sağlık Bakanlığı, -her ne kadar bazı maddelerine ilişkin tartışmalar hâlen sürse de- 23 Aralık 2008 Salı günü Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, “Klinik Araştırmalar Hakkında Yönetmelik” ile Türkiye’deki mevzuat boşluğunun doldurulması adına büyük bir adım atmıştı. Son yıllarda dünya genelinde devam eden hastalık yapıcı sebeplerin keşfi ve hastalıkların iyileştirilmesi odaklı çalışmalar, hücre bazında ilerliyor. Moleküler biyoloji, mikro biyoloji ve genetik ön planda şimdilerde. Bütün ümitler, kök hücreye ilişkin laboratuvar projelerinin olumlu sonuçlanmasına bağlı.

DÜNYADA 5 EKİP İZİN ALABİLDİ…

Doç. Dr. Attar, bakanlığın 12 Ekim itibariyle izin verdiği klinik araştırma projesini Aksiyon’a anlattı. Ekibin en temel amacı, kök hücrenin omurilik felçli hasta grubunda zararı olup olmadığını ve fayda sağladığı aşamaları saptamak. Geçen Eylül’de ABD’nin Boston şehrinde gerçekleştirilen Dünya Beyin Cerrahisi Kongresi’nde, şimdiye kadar elde ettikleri verileri yarım saat boyunca katılımcılara aktaran Attar, “hastalara uygulanabilecek en faydalı ve en az riskli yöntem” konusunda fikir birliğine varıldığını söylüyor. Kimi ülkeler kısmen rahat davransa da, şu anda omurilik felçli gönüllülere kök hücre deneyi için çeşitli devletlerden izin koparan sadece 5 araştırma var. Bu bilgi, 1999’dan beri titizlikle hayvan deneyleriyle meşgul Attar ve ekibinin giriştiği projenin ciddiyetini ve sıkı denetlendiğini tescilliyor. Örneğin ABD’de de bir araştırmaya vize çıkmış. Ankara Üniversitesi’ndeki projede 17 yaşını doldurmuş azami 10 hasta yer alacak. Attar 6 ile sınırlandırmayı düşünüyor. “İlk tatbikatı 15 gün içinde deneyeceğiz.” diyor. İzin 3 yılı kapsıyor ama araştırmayı bir yılda bitirmek istiyor doçent.

Araştırmaya dâhil olacak hastalardan kesinlikle ücret talep edilemiyor. Ücret talebi bir yana, özel muayenede görülmesi dahi etik dışı. Tamamen üniversite hastanesinde başlayıp orada nihayete erecek. Hastalar işlem sırası ve sonrasındaki herhangi bir riske karşı da sigortalanıyor. Bu projede AXA Sigorta ile anlaşılmış. Senkron Tıbbi Cihazlar, toplamda yaklaşık 100 bin avro tutan sigortalama masrafının sponsorluğunu üstlenmiş.

Öte yandan hastalarda aranan şartlardan biri de gönüllülük. Her birinin “Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu”nu imzalaması gerekiyor. Klinik Araştırmalar Hakkında Yönetmelik, formun muhteviyatını şöyle izah ediyor: “Araştırmaya iştirak edecek gönüllüye veya gerekli durumlarda yasal temsilcisine, araştırmaya ait her türlü bilgi, uygulama ve riskin insan sağlığı açısından önemi hakkında bilgi verildikten sonra, gönüllünün tamamen serbest iradesi ile araştırmaya iştirak etmeye karar verdiğini gösteren yazılı belgeyi veya gönüllü okur-yazar değilse, araştırmadan bağımsız en az bir tanığın huzurunda ve tanığın imzası alınmak suretiyle gönüllünün sözlü olurunu gösterir.”

STANDART VE ŞARTLAR ÇOK SIKI…

Bilimsel araştırmada insanın denekliği söz konusuysa hassasiyet katsayısı bir hayli yükseliyor. Yine yönetmeliğin, “Araştırmaların uluslararası bilimsel ve etik standartlarda yapılmasını sağlamak amacıyla araştırmanın tasarlanması, yürütülmesi, izlenmesi, bütçelendirilmesi, değerlendirilmesi ve raporlanması, gönüllünün tüm haklarının ve vücut bütünlüğünün korunması, araştırma verilerinin güvenilirliğinin sağlanması, gizliliğinin muhafaza edilmesi gibi konular hakkında düzenlemeleri kapsayan ve araştırmaya iştirak eden taraflarca uyulması gereken kurallar” diye açıkladığı “İyi Klinik Uygulamaları” ve aynı paraleldeki “İyi Üretim Şartları” kriterlerinden taviz de yok. Dolayısıyla hastada denenecek kök hücrenin nerede işleneceği detayı öne çıkıyor. Kök hücreler her hastanın kemik iliğinden alınacak. Her kök hücrenin potansiyeli aynı değil. Doç. Attar, kendilerinin ‘mezankimel’ kök hücreleri tercih ettiklerini belirtiyor. Hoca hücreyi yurt dışına göndermeyi katiyen aklından geçirmiyor. Kendi ifadesiyle “Çünkü bu bir millî proje.” Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsatlı Trabzon’daki ATİ Teknoloji Laboratuvarı, hücrenin işlenmesi için ilk adres. Orası olmazsa, Sabancı Holding bünyesinde İstanbul’da kurulu laboratuvarın kapısı çalınacak.

Kök hücre, her türlü hücreye dönüşebiliyor. Bunun kontrol edilebilmesine; yani istenilen yere ulaştırılıp, tasarlanan hücrelerin çoğaltılmasına uğraşıyor bilim dünyası. Temelde embriyonik ve yetişkin (erişkin) diye ikiye ayrılıyor kök hücreler. Embriyo kökenlilerin araştırmalara dâhil edilmesi dinî ve etik kaygılarla dünyanın hemen hemen her ülkesinde yasak. Ya da kısmen serbest. Embriyonik kök hücre, başkalaşma ve çoğalma kabiliyetinde, erişkine nazaran daha avantajlı ama tümör oluşturma riski taşıması, bu özelliğini gölgede bırakıyor.

Araştırmada gönüllüler, trafik kazasında omuriliği zedelenen ya da yaralanan erken dönem hastalarından seçilecek. Ayrıca tedavinin olumsuz sonuçlanmışlığı şartı aranacak. Attar, bunun hikmetini şöyle açıklıyor: “Belirli süre zarfında hastaların yüzde 2’si kendiliğinden düzelebiliyor.”

Kök hücrenin Faz 1 aşamasında omurilikleri yaralanan hastalarda denenmesi mutlaka sevindirici bir olay. Önceki tecrübeleri önemseyerek, bir can alıcı nüansı hatırlatmak mecburiyetindeyiz. Ne Attar, ne de ekibinden başkası, nihai amaç buysa da, felçlileri biz ayağa kaldıracağız iddiasında değil. Kaldı ki, dünya yüzeyinde, kök hücre tedavisiyle henüz hiçbir felçli yeniden yürüyemedi. Hiçbir ALS hastası da. Kimi umut tüccarı hekim ve kişiler, hasta ve yakınlarını maddi anlamda sömürdü. Belki de, nice tevekkül, şükür ve terapi seanslarıyla yakaladığı hayata tutundukları dalları kırdı. Aksiyon, haber ve analizleriyle, tacirlerin oyunlarını gündeme taşımıştı. Ankara’daki çalışma nihayetinde bir araştırma. Hangi bulgulara erişileceğini bugünden kestirmek zor.



Türk bilim dünyası için yeni bir sayfa…



Doç. Dr. Ayhan Attar, meslektaşlarına şöyle sesleniyor: “Çalışma, Faz 1 Klinik Araştırma Projesi’dir. Hastalardan kesinlikle bir maddi getiri beklentisi yoktur. Sonuçları bilimsel platformlarda paylaşılacaktır. İzin alınma sürecinin iki buçuk yılı bulduğunu düşünürsek, bizler için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlarız diye tahmin ediyorum. Bu çalışma alanında izin alınmış ilk projedir. Bundan sonra başka kliniklerde yapılacak çalışmaların da önünü açacağını umut ediyorum. Türk bilim dünyasında yeni bir sayfa açmak için ekibimiz elinden gelen her türlü özveriyi, çalışmayı yapmak için huzurlarınızda söz verir.”


http://www.aksiyon.com.tr/detaylar.do?lo...link=25186


Not:Aksiyon dergisine böyle bi haberi duyurup paylaştığı için teşekkür eder,Sayın Attar ve ekibine başarılar dileriz...
 

Mehmet Yalçın

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
5,369
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
Kök hücre çalışmalarında gelişme
14.10.2009 - 13:31

Japon bilim adamlarının, insan bedenindeki 4 geni aktive ederek embriyonik hücreye çevirmeyi başardığı bildirildi


Türk Hematoloji Derneği tarafından Antalya'da düzenlenen 35. Ulusal Hematoloji Kongresi'ne konuk olan Alaska Üniversitesi Biyoloji ve Biyomedikal Program Bölümünden Prof. Dr. Jesse Owens, yaptığı açıklamada, omurilik felci ve inmenin kök hücre nakli ile tedavi edilmesi çalışmaları sürerken, bilim dünyasının Parkinson ile ALS gibi motor nöron hastalıklarına da kök hücreyle çare bulmanın yollarını araştırdığını söyledi.

Parkinson hastalığı konusunda uzman olmadığını ancak bu hastalıkta, hücre kaybının söz konusu olduğunun bilindiğini anlatan Owens, yapılan deneysel çalışmalarla, hastanın kendi hücrelerinin alınarak modifiye edilmesi ve yeniden vücuduna verilerek hücrelerin ölümünün engellenmesinin hedeflendiğini belirtti.

Japonya'da bilim adamlarının 4 geni aktive ederek insan hücresini embriyonik hücreye çevirmeyi başardığını kaydeden Owens, ''henüz yeterli sayıda hücre elde edememişler ama umut veren bir çalışma. Embriyonik hücreler olgunlaşmamış hücre olduğu için tümör oluşturma riski vardır ama insan hücresinin embriyonik hücreye dönüştürülmesinde bu tehlike yok. Ancak bu tedavinin gelişmesinin önünde çok uzun zaman var'' diye konuştu.

İleriki günlerde, ALS gibi motor nöron hastalarında bu tedaviden yararlanılabileceğini öne süren Owens, kişinin hareket kabiliyetini engelleyen ve solunumunu güçleştiren ALS'de kök hücre uygulanmasıyla bu sorunların en aza indirgenebileceğini belirtti. Owens, ''ALS'nin tamamıyla tedavi edilmesi mümkün olmayabilir ama semptomlar (hastalık belirtileri) geriletilerek, kişinin yaşam kalitesi yükseltilebilir'' dedi.


-OMURİLİK FELCİ İÇİN 40 DENEY-


Profesör Dr. Jesse Owens, omurilik felcinin birçok nedeni olduğuna da dikkati çekerek, bu hastalığın kök hücre nakliyle tedavisini sağlayabilmek için ABD, İsrail, İran ve Hindistan gibi ülkelerde 40 kadar deneyin sürdüğünü söyledi. Owens,''omurilik felcinin henüz başlangıç noktasında olduğu hastalarda bazı olumlu gelişmeler gözlendi'' diye konuştu.

Owens, çeşitli kazalar sonucunda oluşan felçlerde de kök hücre tedavisinin umut olabileceğini belirterek, bu durumlarda kişinin yaşının ve bel kemiğinin ne şekilde yaralandığının büyük önem taşıdığının altını çizdi. Owens, ''çok yakın gelecekte olmasa bile kök hücre nakli, felçli kişilerin tamamen olmasa bile kısmen iyileşmesini sağlayacak. Ancak en küçük umudun bile peşinden koşan bu hastaların gazete ilanlarıyla insanları avlayan sahtekarlara karşı dikkatli olmasını öneriyorum. Boş umutlara kapılmasınlar. Bilimsel olmayan, başka insanların deneyip yararını görmedikleri tedavilere prim vermesinler, umut tacirlerinden kaçınsınlar'' diye konuştu.


-KENDİSİ DE 32 YILDIR FELÇLİ-


57 yaşındaki Profesör Dr. Jesse Owens, 32 yıl önce Alaska'da dağda spor yaparken hızla gelen bir kar aracının çarpması sonucu felç olduğunu anlattı. Owens, ''kök hücre tedavisinin benim gibi uzun yıllardır felçli olan kişilerde iyileşme sağlamayacağını düşünüyorum. Bizler de olsa olsa bazı vücut fonksiyonlarının bir bölümünün yerine gelmesine neden olur. 20 yaşında, yeni felç olmuş bir genç için daha fazla umut olduğunu düşünüyorum'' dedi.


-UCUZ VE YARARLI ARAÇLAR YAPTI-


Owens, 25 yaşında bir mimarken felç olmasına yol açan kazayı geçirdiğini belirten Owens, tıbba o tarihten sonra yöneldiğini anlattı. Mimarlık eğitiminin ve kendi deneyimlerinin de yardımıyla felçli kişilerin yaşamını kolaylaştıracak araçlar ürettiğini belirten Owens, şöyle konuştu:

''Felçli kişilerin devamlı oturması nedeniyle kemikleri yumuşar ve kolayca kırılır; tek başlarına yaşam sürdürmeleri zordur. O nedenle elle hareket ettirilen, felçli kişinin ayakta durur pozisyonda olabileceği bir araç dizayn ettim. Evimde ve iş yerimde kullandığım bu araç sayesinde her işimi kendim yapabiliyorum. İki katlı evimde üst kata çıkabilmek için yine elle çalışan bir asansör yaptım. Çok sevdiğim doğadan mahrum olmamak için de özel tekerlekli sandalye ürettim. Bir veya iki kişinin yardımıyla doğasever felçliler de doğanın keyfini çıkarabilir. Ürettiğim araçlar, geçmiş yıllarda Amerika'da satışa çıktı ancak seri üretim yapacak sponsor desteğini bulamadığım için devamını getiremedim.'' AA
 

Mehmet Yalçın

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
5,369
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
Kök hücre umuduna 500 gönüllü denek
Sağlık Bakanlığı'nın izniyle omurilik yaralanmalarında kök hücre uygulaması yapılacak

06.11.2009 11:58

Deniz BİLİROĞLU/ ANKARA

TÜRKİYE'de ilk kez, Sağlık Bakanlığı'nın izniyle omurilik yaralanmalarında kök hücre uygulaması yapılacak. 10 kişiye yapılacak kök hücre tedavisine yaklaşık 500 kişi gönüllü denek olmak için başvurdu.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Nöroşirürji Kliniğinde kurulan kök hücre araştırma laboratuvarında, hayvanlarda deneysel kök hücre araştırmalarının bir kısmı tamamlandı, bir kısmı da hala devam ediyor. İnsanlarda yapılacak bu araştırma ise Türkiye'de yeni araştırma yönetmeliklerine göre izin verilen ilk araştırma olacak.
Bu alanda ilk kez klinik çalışma yapılacağını belirten Doç. Dr. Ayhan Attar, "Hastalar, kendi kendilerine iyileşme şansı en az olan ve çok ciddi omurilik yaralanmasına uğramış 10 kişi gönüllü seçilecek. Sonuçlarını da 6 ay içinde görmeye başlayacağız" dedi.

ÜCRETSİZ YAPILACAK

Başvurunun çok fazla olduğunu söyleyen Attar şu bilgileri verdi:
"Hastaların en az 17 yaşında olması gerekiyor. Hastaların kimlik bilgileri gizli kalacak. Uygulama 15 Kasım'da başlayacak ve ücretsiz yapılacak. Hastaların tüm masrafları sponsor firmalar tarafından karşılanacak. Ayrıca Sağlık Bakanlığı'nın öngördüğü sigorta işlemlerinden geçecekler."

150 OMURİLİK FELÇLİ

Uygulamanın Sağlık Bakanlığı desteğiyle yapılacak olmasından dolayı güvendiklerini belirten Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği Genel Sekreteri Gülüm Yalçın, tedavinin olumlu sonuçlanmasını umut ettiklerini söyledi.
Yalçın, "Türkiye'de son verilere göre 150 bin omurilik felçlisi var. Omurilik yaralanmalarının başlıca nedenleri trafik kazaları, inşat ya da ağaçtan düşme, sığ suya atlama, yanlış yapılan ameliyatlardır" dedi.

KÖK HÜCRE NEDİR?

Kök hücre insanın ana rahminde döllenmesinden sonra oluşmaya başlayan ilk hücreler. Bu hücrelerin diğer organlara dönüşme yeteneği olduğundan ileride bu kök hücrelerle yeni tedavi yöntemleri geliştirilebileceği öne sürülüyor.
Uzmanlar, kürtaj kliniklerindeki artık embriyolardan ya da bir kişinin hücre çekirdeğinin donör bir yumurtaya yerleştirilerek füzyonla elde edilen embriyondan sağlıyor.
Teoride Alzheimer, kanser, parkinson gibi pek çok hastalık için çare olabileceği söyleniyor. Henüz insanlar üzerinde geniş çaplı denenmediğinden tam olarak nasıl bir sonuç sağlayacağı da kestirilemiyor.
Muhafazakârlar yeni bir embriyonun yeni bir hayat olduğunu söyleyerek, etik açıdan kürtaja karşı çıktıkları gibi yok etmek üzere yeni bir embriyon üretilmesine de itiraz ediyorlardı. Ancak son dönemde yapılan araştırmalar yeni kök hücre elde edilebilmesi için embriyon üretilmesine gerek kalmadığını ortaya koydu. Mevcut kök hücreler kullanılarak kişiden elde edilen deri hücresi yeniden programlanıyor, yeni ve genç kök hücre sağlanıyor.

Gazete Haberturk
 

Mehmet Yalçın

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
5,369
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
Kök hücre, farelerin beynini onardı

Kök hücre nakliyle fareler, radyoterapi nedeniyle azalan bilişsel becerilerini yeniden kazandı

AA

Washington- Araştırmaya imza atanlardan California Üniversitesi'nden Dr. Charles Limoli ve ekibi, insan kök hücrelerini radyoterapi gören farelere nakletti. Kök hücreler, beynin sinir hücrelerinin artmasını sağlayan bölümüne, beyin hücrelerine yöneldi.

Bilim adamları, insan kök hücreleri nakledilen farelerin, radyoterapiden 4 ay sonra öğrenme ve hatırlama becerisinin normal sayılabilecek düzeye geldiğini gördü. Radyoterapi gören, ancak kök hücre nakli yapılmayan farelerin bilişsel becerisinin yarısından fazlasını kalıcı olarak kaybettiği belirlendi.

Limoli, araştırma sonuçlarının, kök hücrelerin radyasyon nedeniyle zarar gören beyin dokularını onarabildiğinin ilk kanıtı olduğunu belirterek, başka araştırmaların bir gün kök hücrelerinin radyoterapinin farklı yan etkilerini gözlemlemek ve hatta ortadan kaldırmak için kullanılabileceğini vurguladı.

Şimdi araştırmacılar, radyasyon almış beynin nasıl onarıldığını kesin olarak belirlemeye çalışıyor. Bilim adamlarına göre bu kök hücreler, artmalarını sağlamak amacıyla sağlıklı dokularla birleşmiş, mevcut beyin hücrelerinin onarılmasına ve yok olmamasına katkıda bulunmuş olabilir. Araştırma Proceedings of the National Academy of Sciences (PNAS) dergisinde yayımlandı.

10 Kasım 2009

CUMHURİYET GAZETESİ....
 

Mehmet Yalçın

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
5,369
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
Körler beş yıl sonra ışığa kavuşacak
26.11.2009 - 12:27


Kök hücre araştırmalarıyla körlüğe çözüm bulunmak üzere.Kobay olarak kullanılan kör fareler üzerinde yapılan deneyler başarıyla sonuçlandı.

Pfizer’in İngiltere’deki Ar-Ge Merkezi’nde şimdiden körlük sınırındaki insanların tek başına yolda yürüyecek duruma gelmesi sağlanmış. Beş yıl içindeyse klinik tedaviye geçilebilecek. Yani milyonlarca insan ışığı yeniden görebilecek...

Kök hücre çalışmalarının mucizevi sonuçlar vereceğini açıklayan Prof. Pete Coffey, “10 yıldır kök hücre çalışmalarımız sürüyor. Fare vücudunda insan kulağı üretmeyi bu çalışmalar sayesinde başarmıştık. Şimdi beş günlük embriyodan aldığımız kök hücrelerle kör farelerde görme yeteneğini sağladık” diyor.

İnsanlar üzerindeki çalışmalarala kendi başına yürüyemeyen insanlar artık trafikte karşıdan karşıya geçebiliyor. Körlük tedavisinde 5 yıl içinde standart klinik uygulamalara geçilebileceğini söyleyen Prof. Coffey. Avrupa’da 500 bin, Amerika’da ise 14 milyon insanın bu tedaviyi beklediğini belirtiyor.

Gelinen aşamayı ise şöyle özetliyor “Genetik kodlamayı çözersek, bu meseleyi de çözeriz. Şu anda hangi hücreden sonuç alabileceğimizi araştırıyoruz. 24 genin kodlamasını geriye döndürdük. Bu tedavi için sadece dört gen yetiyor. Dört geni kontrol ederek istediğiniz hücreye dönüştürebiliyorsunuz. Ama bunun izinlerini almak için bin sayfalık rapor gerekiyor. 30 milyon kişinin körlük tedavisi içinse tek bir embriyon hücresi yeterli...”

Kök hücre tedavisi milyonlarca insanın umudu... Bu nedenle göbek bağıyla yapılan kök hücre turizmi başladı bile. Göbek bağı bankaları var. Ancak Prof. Coffey bir uyarıda bulunuyor; “İnsanları kandırıp, çok büyük paralar alıyorlar. Bu tedaviler henüz kanıtlanmış değil. Göbek bağından alınan kök hücreler kemik iliği nakli ve kanser tedavisi için faydalı ama yeterli değil” diyor.

Körler beş yıl sonra ışığa kavuşacak / / SAĞLIK / Gazeteport
 

Mehmet Yalçın

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
5,369
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
Kök hücre tedavisinde insan deneyleri başladı

İnsan embriyonik kök hücrelerinden (İEKH) elde edilen dokuların hastalık tedavisinde kullanımı konusundaki çalışmalar, on yıl süren bir duraklama evresinden sonra yeniden hız kazandı. Öyle ki bazı merkezler insan deneylerine hazır durumda. Kök hücre tedavisinden ilk yararlanacak organın göz olacağı öngörülüyor

Cumhuriyet

Bilim Teknik - Bugüne dek laboratuvar ortamında gerçekleştirilen araştırmaların içinde üzerinde en fazla tartışılanı, insan embriyonik kök hücrelerinden (İEKH) doku üretilmesidir. Bu konuda on yıl süren bilimsel ve politik tartışmalar artık son bulmuş durumda. Şimdi uygulama zamanının geldiğini düşünen bilim insanları, İEKH’dan elde edilen dokuları insan vücudundaki spesifik organlardaki hasarların tedavisinde kullanmaya hazırlanıyor. Ancak hangi organın bu yarışta öne çıkacağı konusunda tam bir görüş birliği yok.
On yıl önce İEKH’nin tıbbi olasılıklarının sınırsız olduğu düşünülüyordu. İEKH, 200 tip insan dokusuna dönüşebilme özelliğine sahiptir. Burada temel düşünce, İEKH’lerden üretilen dokuların hasarlı insan doku ve organlarının yerine nakledilmesi durumunda, en uygunun seçilmesi ve bu şekilde bağışıklık sisteminin dokuyu reddetme olasılığını ortadan kaldırmaktı.
Ancak bu alanda lider konumda olan ABD’de, 2001 yılında Başkan Bush dini ve etik nedenlere dayanarak devlet desteğini kıstı ve bunun sonucunda çalışmalar sekteye uğradı. Pek çok bilim insanı çalışmalarını diğer zengin ülkelerde sürdürme kararı aldı. Bu ülkelerin başında İngiltere ve Çin geliyor. Şimdi Başkan Obama, Bush’un koyduğu engelleri kaldırarak çalışmaların yeniden önünü açtı.

Yeni sorun: İEKH’lerin dönüşebilme özelliği
Ne var ki bu sefer de bilim insanları başka bir engele takılmış durumda. Kök hücrelerin o göklere çıkartılan her dokuya dönüşebilme yeteneği ne yazık ki insan vücudunda önceden tahmin edilemeyecek sonuçlara yol açıyor. Dolayısıyla Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) gibi yetkili kurumlar, İEKH’lerinden yaratılan dokuları çok büyük bir titizlikle inceliyorlar. Çünkü İEKH’lerinden birkaçının istenilen dokuya dönüşmemesi durumunda, bunların hedef bölgeden uzaklaşıp, vücuttaki diğer işlevleri bozduğu biliniyor. Hatta bazı vakalarda kanser oluşumuna bile yol açtığı saptanmış durumda.
Ocak ayında Kaliforniya’daki Geron şirketi, FDA’dan aldığı onay üzerine İEKH’lerinden elde ettiği sinir hücrelerini omuriliği hasarlı insanların vücutlarına implant etmeye hazırlanıyordu ki, bu yöntemle tedavi edilen hayvanların omuriliklerinde kistlerin oluştuğu saptandı. Bunun üzerine uygulama durduruldu.
Şimdi Geron bu olumsuzluğu gidererek, 2010 yılının eylül ayında sinir hücrelerini insan vücuduna implant edeceğini duyurdu. Ancak yeni bir engelin ortaya çıkmayacağını kimse garantileyemiyor. Geçen hafta Massachusetts’daki Advanced Cell Technology (ACT) , İEKH’lerden elde ettiği hücrelerle az görülen genetik bir göz hastalığı tedavi etmek için FDA’nın onayına başvurdu.
ACT’in yetkililerinden Robert Lanza, kendi geliştirdikleri terapilerin Geron’unkiler kadar tehlike yaratmayacağını öne sürerken, Fransız bilim ekibi gelecek yıl yanık tedavisinde İEKH’lerinden elde edecekleri cilt dokusunu kullanacaklarını bildirdi. Bunların yanı sıra diyabet ve kalp hastalığı için tedavi yöntemleri sırada.

Kök hücrelerinin güvenilirliği
Kaliforniya, La Jolla’daki Burnham Enstitüsü’nden Evan Snyder, kök hücrelerin güvenilirliği konusunda FDA’nin gerçekçi olmayan bir düzeyde garanti talebinde bulunabileceğine dikkat çekiyor. Kendisi de FDA’da kök hücreleri konusunda danışman olarak görev yapan Snyder, FDA’nın bu isteğinin anlayışla karşılanması gerektiğini savunuyor. Singapur’daki Institute of Medical Biology’de kök hücre uzmanı olarak çalışan Alan Colman ise bu çalışmaları şöyle değerlendiriyor: “ACT’in göz tedavisindeki hedefini, Geron’un hedefinden daha gerçekçi buluyorum. Çünkü güvenilirlik açısında ACT’in projesi kontrole açık.”

Gözler

İnsan vücuduna ilk nakledilecek İEKH, büyük bir olasılıkla görme bozukluklarının tedavisinde kullanılacak. Geçen hafta Massachusetts’deki ACT şirketi, kök hücreden üretilen “retinal pigment epitel (RPE)” hücrelerini “Stargardt maküler distrofisi” adı verilen genetik bir hastalığa yakalanmış 12 hastaya uygulamak için FDA’dan onay istedi. Bu hastalık orta yaşlarda körlüğe yol açıyor.
Stargardt distrofisinde RPE’ler bozulur ve ölür. ACT’tan Robert Lanza, benzer semptomlar gösteren hasta sıçanlarda, RPE hücrelerinin enjekte edilmesiyle sıçanların görme yeteneklerinin “hemen hemen” normale döndüğünü açıkladı. Lanza’ya göre implant edilen hücrelerin yer ve şekil değiştirme olasılığı çok düşük, çünkü bunlar vücudun geri kalanına kan damarlarıyla bağlı değil. Dolayısıyla bu hücreleri izlemek ve gerektiğinde çıkartmak daha kolay.
İnsan embriyonik kök hücrelerinden elde edilen RPE’ler, ayrıca İngiltere’de University College London’dan Pete Coffey ve ekibi tarafından da üretiliyor. 2011 yılında bunların yaşa bağlı olarak ortaya çıkan maküler dejenerasyon nedeniyle görme yetisini yitiren hastaların tedavisinde kullanılması düşünülüyor.

Deri
Geçen hafta İEKH’den ilk kez insan derisinin üretildiği yönünde rapor geldi. Şu ana dek hücreler yalnızca fareler üzerinde denenmiş olsa bile, yanık tedavisi gören hastalara kök hücrelerden üretilen derinin geçici olarak uygulanma umudu doğmuş oldu. Bu geçici uygulama, hastanın kendi dokusundan üretilen dokunun sürekli kullanımına kadar geçen sürede yarar sağlayacak.Bu çok yeni bir gelişme, ancak geçici çözüm getirmiş olması diğer alanlardaki kök hücre uygulamalarına da örnek oluşturabilecek. Ayrıca görsel açıdan kontrol edilmesi de çok kolay olduğu gibi bir sorun çıktığında çıkartılması da kolay.
Son yapılan bir çalışmada, Fransa’daki Kök Hücre Terapisi ve Monogenik Hastalık Araştırmaları Enstitüsü, İEKH’lerinden yararlanarak keratinosit yamaları ürettiler. Kerotinositler deri üzerinde olgunlaşan hücrelerdir. Bunlar farelerin derisi üzerine yapıştırıldı ve sonuçta hücreler epidermisin beş tabakasını oluşturacak şekilde gelişti (The Lancet, DOI: 10.1016/S0140-6736(09) 61496-3). Baldeschi bu uygulamanın geleceği ile ilgili şu yorumda bulunuyor: “İnsan deneylerine hazırlanıyoruz. Bir yıl içinde Fransız yetkililerden izin aldığımız anda ileri çalışmaları başlatacağız. Eğer ilk uygulama sorun çıkartmaz ise sürekli kalabilecek nitelikte yamalar üreteceğiz.”


Pankreas
Dünyada iki firma, diyabetli hastaları tedavi ekmek için İEKH’lerini insülin-üreten beta hücrelerine dönüştürmeyi planlıyor. Kaliforniya, San Diego’daki Novocell isimli şirket şu anda hayvanlarda yürüttüğü başarılı deneyleri takiben ürettiği hücreleri, vücuda implant edilebilen bir cihazın içinde hapsederek insan vücuduna yerleştirmeyi planlıyor. İmplant edilmeye hazır cihaz, oksijenin, besinlerin ve hormonların içine girmesine izin verecek, fakat hücrelerin dışarıya kaçmasını engelleyecek nitelikte olacak. Şirket yetkilisi bu konuda şu bilgileri veriyor: “Vücuda yerleştirilecek olan cihaz derinin hemen altında yer alacağı için, bunları kontrol altında tutmak ve sorun çıkarsa geri çıkartmak kolay olacak. Bu yöntem hücrelerin serbest bir şekilde vücuda yerleştirilmesinden daha güvenli.”Geron da bu hücreleri üretmeye çalışıyor. Şirket adacık şeklinde ürettiği hücreleri diyabet hastalarına enjekte etmeyi planlıyor.


Kalp
Paris’teki George Pompidou Hastanesi’nden Philippe Menasche ve ekibi, 2012 yılında İEKH’lerinden üretilen hücrelerle hasarlı kalpleri onarmaya başlayacaklarını duyurdu. Bilim insanları, kalp krizi geçiren hayvanların kalplerine kök hücrelerden üretilmiş kardiyak hücreleri enjekte ettikleri zaman, bunların atmakta olan kalp hücrelerine dönüştüğünü ortaya çıkarttılar. Bunlar da daha sonra hasarlı dokuların onarımını tetikliyordu. Bilim insanlarının hedefi bu hücreleri, kendi dokuları hasar gören, koroner arter bypas ameliyatı geçirmiş insanlara enjekte etmek. Menasche bu konuda şöyle konuşuyor: “Planımız bu uygulamaya iki yıl içinde geçmek. Ancak acele etmiyoruz, çünkü çalışıp çalışmayacağı konusunda tedbiri elden bırakmamak gerekiyor.” Biyoteknoloji şirketi Geron da kalp dokusu hasar gören insanların tedavisi için kardiyomiyosit denilen hücreleri geliştirmeye çalışıyor.


Omurilik
Ocak ayında İEKH’lerinden üretilen sinir hücrelerinin insanlara implant edileceği kesin gibiydi. Ancak birkaç ret vakasından sonra Geron isimli biyoteknoloji şirketi bunları alt omurilikleri ağır hasar görmüş hastalara implant etmek için FDA’dan gerekli izni kopardı. Ne var ki ağustos ayında FDA çalışmayı durdurdu. Geron’un bu konuda yaptığı açıklamaya göre FDA, tedavi gören farelerde kist oluşumu tespit etmişti. Şirket, bu kistlerin hasarlı bölgenin dışına taşmadığını ve hayvana zarar vermediğini ileri sürdü. Şirket şimdi hücresel markörler yardımıyla kistleri oluşturacak “başıboş” hücrelerin gelecekte tespit edilmesini sağlayacak bir sistem üzerinde çalışıyor. Bu gelişmelere paralel olarak insan deneylerinin gelecek yıl eylül ayında başlatılması planlanıyor. Ayrıca bu çalışma sadece alt omurilik hasarlarına değil, boyun bölgesindeki hasarlara da uygulanacak. Ayrıca İEKH’lerinden üretilen sinir hücrelerinin MS, inme, Alzheimer hastalığı gibi sinirsel hastalıklarda da uygulanabilecek.


Tedavilerinin hangi evrede olduğu


İnsan deneylerinde kullanılıyor
İnsan deneylerinde kullanılmaya hazırlanıyor
İleri hayvan çalışmaları evresi

Türkçesi: Reyhan Oksay
Kaynak: New Scientist, 28 Kasım 2009


CUMHURİYET GAZETESİ.......

11 Aralık 2009
 

Mehmet Yalçın

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
5,369
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
HÜCRESEL TEDAVİ VE REJENERATİF TIP DERNEĞİ BASIN BİLDİRİSİ

Uzun yıllardır hastalıkların sağaltımında iki ana metod ile mücadele verilmekteydi

a.Farmakolojik tedavi
b.Cerrahi tedaviler

Ancak bu yüzyılda kullanımı giderek artan aslında 300 yıllık bilimsel tarihi olan yeni bir konseptten de artık bahsedilmesi gerekmekte. Bu da hücre tedavileridir. İlk bilinen hücre tedavileri kan transfüzyonu ve atenue(cansızlaştırılmış) çiçek aşısı uygulamalarıdır. 20. yüzyılın ikinci yarısından sonrada ilk gerçek hücre tedavileri olan kemik iliği nakilleri tıp dünyasında yerini bulmuş ve bugün hala birçok hastalığın tedavisinde tek kesin seçenek olarak kullanılmaktadır. İşte Kök hücre nakilleri ile başlayan hücre tedavi konsepti geçen 50 yıl içinde bilim dünyasına hücrenin gücünü öğretmiş ve yeni ufuklar açmıştır.

KÖK HÜCRELER

Tüm bu çalışmalarda kullanılan kök hücrelerin yeteneklerine göre tanımlamaları:

Tutipotent Kök Hücre: Her şeyi yapan anlamında olan bu hücreler Bir insanı yeniden oluşturabilen hücrelerdir. Zigot(döllenmiş yumurta) böyle bir hücredir

Puliripotent Hücreler: Bir insanı-canlıyı baştan aşağıya yapamasa da bir canlıdaki tüm hücrelere dönüşebilen hücrelerdir. Blastokist iç hücre kitlesindeki hücreler ve erişkindeki mezenkimal hücreler bu tip hücrelerdir.

Multipotent Kök Hücre: Diğer kök hücrelere göre daha özelleşmiş çok yetili hücrelerdir. Örneğin kan kök hücresi multipotent kök hücredir tüm kan elamanlarına dönüşebilirken y kas ve nöron hücrelerine dönüşemez.

Kök Hücrelerin Ortak Özellikleri


•Uzun zaman dilimleri boyunca kendilerini yineleyebilme yeteneğindedirler
•Özelleşmemiş hücrelerdir
•Yüksek farklılaşma kapasitesine sahiptirler.
•Hasar gören kaynak dokuyu işlevsel olarak yeniden yapılandırabilirler.
•Farklılaşma yetilerini invitro ortamlarda da gösterebilmektedirler.
•Farklılaşmış hücrelere o dokuda hasar olmasa bile katkı sağlarlar

Bilinen Kök Hücre Tipleri


A.Embriyonik Kök hücreler
B.Non Embriyonik kök hücreler
1.Erişkin Kök Hücreler(Somatik Kök hücreler)
•Hematopoetik kök hücre(Kök hücre nakillerinde kullanılan kemik iliğinde bulunan kök hücre)
•Stromal Kök hücre(Mezenkimal kök hücre, mezengial dokunun bulunduğu her dokuda bulunmakla birlikte en zengin kaynagı fetal hayatta akciğer sonra karaciğer erişkinlerde ise kemik iliğidir)
•Organ spesifik Kök Hücreler( Bu gün için her organa spesifik kök hücrenin o organda bulunduğu kabul edilmektedir)
2.Fetüs Kök Hücreleri
3.Kadavradan elde edilen kök hücreler
4.Partenot kök hücreler
5.Göbek kordonu veya plasental kök hücreler
HÜCRESEL TEDAVİLERİN SINIFLAMASI

Bugün için hücre tedavilerini belli başlıklar altında toplamak mümkündür.

1.Allogeneik (iki farklı kişi arasında yapılan)kök hücre nakilleri: Bu gün için üç amaçla kullanılmaktadır
a.Genetik ve metabolik bazı hastalıkların tedavisinde
b.Hematolojik ve bazı solit tümörlü hastaların tedavilerinde: Kanser tedavisinde kullanılan bu yöntemde allogeneik naklin başarısının altında yatan en büyük etmen sağlıklı bir başka bireyden gelen immün sistem hücrelerinin kanserli dokuyu yok etmesidir ki bu olay resmen hücre- hücre mücadelesi şeklinde gerçekleşmektedir.
c.Aplastik anemilerin(kemik iliği yetmezliği) tedavisinde
2.Organ ve doku mühendisliği uygulamaları: Bugünkü teknoloji doku yapı elamanları olan hücreleri üreterek yeni dokuları oluşturabilmekte ve tedavide kullanılabilmektedir.


A.Bugün için kullanıma girmiş olan olan standart tedavi ürünleri: Bu yöntemlerde hasarlı dokuya özgü diferansiye- farklılaşmış hücreler üretimde kullanılmaktadır
•Plastik cerrahide kullanılmak üzere Cilt doku elemanlarının üretimi: Özellikle yanık gibi önemli doku kayıplarında otolog(Hastaya ait hücrelerden) dermis ve epidermis tabakalarının üretilerek hastalardaki cilt kayıplarının tamiri
•Antiaging(yaşlanmaya karşı) amaçlı fibroblast üretimi ve kullanımı
•Otolog kıkırdak dokusu üretimi: Ortopedik diz cerrahisinde protez yerine hastaya özgü kıkırdak dokusunun üretimi.
B.Organ ve doku mühendisliği araştırma ürünleri: Bu yöntemlerde kök hücre kaynakları hücre kültür ortamlarında farklılaştırılarak şimdilik organ rejenerasyonu için kullanılmaktadır. Bu uygulamalar:
1.Hematopoetik kök hücre ile organ rejenerasyonu: En sık kardiyak rejenerasyon çalışmalarında kullanıldı.
2.Mezenkimal hücre, ile organ rejenerasyonu. Bu gün etik problemler de içermemesi nedeniyle otolog doku rejenerasyon çalışmalarında en çok kullanılan kök hücre çeşididir. Bu gün isminin daha çok Parkinson, Amniyotrofik lateralsklerozis, felçlerdeki uygulamaları ile duyursa da asıl yarattığı mucizeler:
a.Kemik iliği nakli esnasında ortaya çıktığı zaman durdurulamayan Graft versus host (GVHD) adı verilen reaksiyonu %90 oranında kontrol edebilmesidir ki yeni yayınlanan Klinik araştırmalar yönetmeliğine göre ülkemizde artık standart tedavi kapsamına girmektedir.
b.Özellikle kalp-damar hastalıklarının tedavisinde 4 adet faz III çalışma sonrası yayınlanan meta analiz raporu ile standart tedavi metodu olarak kabul edilen bu yöntemde yakında bir çok hastada kullanıma başlayacaktır.
c.Crohn hastalığında yapılan MKH uygulamalarında gösterdiği etkileyici başarı ile de crohn hastalığında yakında standart tedavi haline geleceği anlaşılmaktadır.

Ayrıca deney hayvanlarında bu hücreden pankreas adacık hücreleri , kas, sinir hücreleri,böbrek glomerüler hücreler, Karaciğer (hepatosit)hücreleri, akciğerde bulunan tip I ve II alveol hücreleri, yağ , kıkırdak ve kemik dokusu oluşturulmasında başarı ile kullanılmışlardır.


3.Embriyonel kök hücre ile organ rejenerasyonu: En fazla diğer dokulara dönüşebilme yeteneği taşımasından dolayı organ mühendisliğinde en çok kullanılmak istenen hücre olsa da etik problemleri nedeniyle çalışmalar kısıtlı sayıdadır.

Bu konuda henüz devam eden diğer çalışmalar üç boyutlu organ üretimidir ki klinik uygulama alanı bulan ilk üç boyutlu organ taslakları:


Hücresel kemik mühendisliği uygulamaları,
Mesane (idrar kesesi) üretimi ve uygulaması
Trakea-soluk borusunun yapımı ve bir hastaya uygulanması.


Önümüzdeki on yılda çok daha büyük gelişmeler bizi beklemektedir.


4.İmmünoterapi ve Kanser Aşılarının Üretimi: Kök hücre nakillerinin başarısı altında yattığı anlaşılan hücrenin gücü son 10 yıldır büyük çalışmalarda hastalar üzerinde aşı uygulaması olarak devam etmektedir. Bu hücre tedavi yöntemlerinde ortak tema bağışıklık sisteminin en önemli elamanlarının tümör hücreleri veya antijenleri ile tanıştırılarak tümör hücresini tanıması ve başka hücrelere tanıtabilecek özellik kazanmasına olanak sağlanmaktadır(targetting thrapy-hedefe yönelik tedavi).

Bu konuda 1200 den fazla klinik 600 den fazla randomize ve 17 adet faz III klinik çalışma ve meta analiz raporları bu tedavi yöntemlerinin gelecekte önemli bir tedavi seçeneği olabileceğine işaret etmektedir. Hatta mevcut raporlar yeni klinik araştırmalar yönetmeliğine göre malign melanoma, böbrek hücreli kanser ve kolon kanserlerinde ve hatta GBM'de (glioblastoma multiforme) bazı alt grup vakalarda standart tedavi olarak uygulanabilir özellik kazanmışlardır.

Basın Toplantısı - 13 Ocak 2009
 

Mehmet Yalçın

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
5,369
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
Kök Hücre ve Kordon Kanı‏

Kök hücreler, bir çok dokuda bulunan ve değişerek vücudun diğer dokularını oluşturma yeteneğine sahip olan hücrelerdir, yani vücudun kaynak hücreleridir. Kök hücre vücuttaki bütün hücrelerin yapıtaşıdır. Hastalıkla savaşan beyaz kan hücreleri, oksijen taşıyan kırmızı kan hücreleri ve trombositler gibi kan bileşenlerinin temelidir; kanın, organların oluşumunu ve bağışıklık sisteminin kurulmasına kadar bir çok görevi yerine getirir. Bir dokuya ait kök hücre fonksiyonel olarak farklılaşmamış ve potansiyel olarak heterojen hücrelerdir. Kök hücreler; uygun büyüme ortamlarına yerleşip çoğalma yetenekleri olan, kendini yenileyerek neslinin devamını sağlayabilen ve dejenerasyona uğramış hücreleri rejenere edebilen hücrelerdir

Kök Hücre Nerede Bulunur? Kök hücrelerin insan vücudunda en fazla bulunduğu dönem; bebeğin anne karnındaki dönemidir, yaşın ilerlemesiyle vücuttaki kök hücre sayısında azalma ve diğer hücrelere dönüşebilme yeteneklerinde yetersizlikler görülmektedir. Kök hücreler; kemik iliği, damarlardaki dolaşan kan ve göbek kordonunda bulunmaktadır.

Kök hücreler laboratuarlarda tüp bebek ünitelerindeki embriyolardan da elde edilebilmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki; embriyolar da birer canlıdır ve tedavi amaçlı bile olsa bir canlının yok edilmesi hiç de etik değildir, dolayısıyla bu amaçla embriyo kullanımı yasaklanmıştır. Kordon Kanı Nedir? Bebek, dünyaya gelmeden önce hayatsal fonksiyonlarını sürdürebilmek için göbek kordonu vasıtasıyla anne kanından beslenir. Bebek bu beslenmesini plasenta aracılığıyla sağlar. Plasenta, doğumun gerçekleşmesini takiben dışarı atılır. Kordon kanı dediğimiz materyal ise plasentanın içinde bulunan kandır. Kök hücre açısından çok değerli olan bu kan yakın geleceğe kadar değerinin anlaşılamamasından dolayı doğumdan sonra direkt çöpe atılıyordu.

* Doğum esnasında bebeğin kordonundan alınan kordon kanı ilerde bebeğin kemik iliği nakli gerektiren bir çok hastalığa karşı kullanılması bakımından çok önemlidir çünkü bu kan bebeğin kendi kanı olduğu için kemik iliği nakillerindeki uyum sorunu görülmeyecektir. Ayrıca bebeğin kardeşleri için de ¼'lik bir uyum söz konusudur. Kordon kanı ile beraber anne kanına da HIV ve Hepatit testleri yapılır. Kemik İliği Nedir? Kemik iliği, kemiklerin içini dolduran yumuşak ve süngerimsi yapıda olan bir doku çeşididir. Kırmızı & beyaz kan hücreleri ve trombositler adı verilen kan hücreleri kemik iliği içinde üretilerek olgunlaştırıldıklarında kana karışırlar. Kemik iliğinin zarar görmesi sonucunda, organizmanın enfeksiyon ve hastalıklara karşı direnci azalır, bağışıklık sistemi zayıf düşer. Kemik İliği Nakli Nedir? Kemik iliği nakli kan nakline benzeyen bir işlemdir. Kemik iliği nakli, kişinin kemik iliğinin yetersiz kaldığı durumlarda yada kişinin yüksek dozda kemoterapi & radyoterapi sonucunda yani kemik iliğinin zarar gördüğü durumlarda yapılan bir işlemdir. Tedavi için kullanılan kemik iliği hasta olan şahsın tedaviye başlanmadan önce kendisinden, yakın akrabasından bazen de tamamen yabancı birisinden alınır. Kemik iliği hastanın kendisinden alındığı durumlarda, kök hücreler, hastalıklı hücrelerden mümkün olduğunca arındırılır.

Elde edilen kök hücreler hastaya bir kateter yardımıyla verilir. Kana karışan kök hücreler kan yoluyla ait olduğu kemik iliğine giderek orada hücre üretimine başlarlar. Neden Kordon Kanı? Kordon kanı kök hücre transplantasyonunun gerçekleşebilmesi için kemik iliği kök hücre transplantasyonuna oranla daha düşük uyum yeterlidir. Transplantasyonda başarının maximum olabilmesi için kök hücre nakillerinde kullanılan hücrelerin hastanın kendi hücrelerine mümkün olduğunca çok benzemesi gerekmektedir. Her şahsın hücrelerinin yüzeyinde Human Leukocyte-Associated ( HLA ) antijen adı verilen çeşitli protein setleri vardır. Özel bir çeşit kan testi ile HLA tiplemesi adı verilen test ile tanımlanır.

Verici ile alıcının ( hastanın ) HLA antijenlerinin birbirine uyumu ne kadar yüksekse naklin başarısı da o kadar yüksek olur. Aile içi doku uyumu %25 ve üzerinde seyrederken aile dışında bir kişiden doku uyumu oldukça düşüktür. HLA uyumu için yapılan özel kan testleri ile, HLA antijenlerine bakılır ve nakil merkezleri en az 5 antigenin uyumlu olması durumunu arar, HLA uyumu ne kadar yüksekse bununla ters orantılı olarak GVHD olasılığı düşer. Yetişkin kemik iliğinden kök hücre elde edilmesi için cerrahi müdahale ve genel anestezi gerekmektedir. Kordon kanından kök hücre toplanması ise ağrısız ve birkaç dakikalık basit bir işlemdir, ayrıca gerek bebek gerekse anne için hiçbir risk taşımamaktadır ve kemik iliği nakline göre daha kolay ve ucuzdur. Dolayısıyla günümüzde anne ve babaların bir çoğu yeni doğan bebeklerinin kordon kanlarının saklanmasını istemektedirler.

* Kordon kanından elde edilen kök hücre, dış ortamdan herhangi bir zarar görmediği için, üremeye hazır durumdadır. Oysa yetişkin kemik iliğinden alınan kök hücre bir dış etkene maruz kalmış olabileceği için ( radyasyon, enfeksiyon v.s ) tedavide kullanılınca düşük verim alınabilmektedir. Ayrıca kök hücrelerin bağışıklık red cevapları henüz gelişmemiş olmasından dolayı bireyler arası kordon kanı nakillerinde tam uyum her zaman mümkün olmasa bile büyük oranda başarı sağlanabilmektedir. Halbuki kemik iliği nakillerinde GVHD en sık rastlanan ve ölümcül olabilen yan etkilerden biridir. Nakledilen doku, alıcının vücudunu yabancı doku olarak görür ve reddeder. GVHD, 2 yıl içinde hastaların % 50 sinde ortaya çıkmaktadır. Kordon kanı kök hücre nakillerinde ise kordon kanı hücrelerinin antijenik yapısının henüz tam gelişmemiş olması nedeniyle bu oran çok daha düşüktür. Bu hücrelerden en çok kullanılanı hematopoietik kök hücrelerdir. Hematopoietik kök hücreler; kemik iliği ve çevre kanının hücresel elemanlarını oluşturur.

Kordon kanı saklanan bebek ilerde kök hücre naklini gerektirecek bir hastalığa yakalandığı durumda uygun bir verici aramaya gerek kalmadan kendine ait kök hücrelerle çok daha kolay tedavi edilebilecektir. ( Kemik iliğinden kök hücrenin eldesiyle başta kanser türleri olmak üzere bir çok hastalık tedavi edilebilmektedir fakat hastaların %70'ine uygun kemik iliği bulunamamaktadır. Oysa plasentadaki kan bebeğin kendinin olduğu için bu durum tamamen ortadan kalkmıştır.) Bu saklanan kordon kanı sadece bebeğin kendisi için değil kardeşleri ve yakın akrabaları için de gerekli durumlarda kullanılabilmektedir. *Özellikle atalarında kök hücre tedavisini gerektirecek hastalığa sahip olan aileler kordon kanı saklanmasına önem vermelidirler. Örnek: Doğum sonrası atılan doku ilk kez 1988'de kök hücre nakli amacıyla kullanılmıştır. Fransa'da Fanconi Aplastik Anemi hastası olan çocuğun annesinin bir sonraki hamileliğinde çocuğun doğan kardeşinin kordon kanı toplanmış ve ABD'de nakil zamanına kadar 196 derecede saklanmıştır. Nakil gerçekleştikten sonra tamamen iyileşen şahıs hala hayatını sağlıklı bir şekilde sürdürmektedir.

Hangi Hastalıkların Tedavisinde Kök Hücre Kullanılabilir? * Lösemi tipleri * Lenf bezi kanserleri * Kemik iliği hastalıkları * Bağışıklık yetersizlikleri * Doğuştan gelen metabolik düzensizlikler * Kalıtsal kan hastalıkları * Hücre yenilenmesi * Aplastik anemiler ( kemik iliğinde hücre üretiminin olmaması) * Orak hücreli anemi * Talasemi * Amegokaryositik trombositopeni * Nöroblastom Henüz Araştırma Safhasındaki Hastalıklar: * Kalp enfaktüsü * Parkinson, Alzheimer, damar tıkanıklığına bağlı felçler, sinir yaralanmasına bağlı felçler, Multiple Skleroz * Otizm * Siroz * Romatit artrit * Göz hastalıkları * AIDS

* Kalıtsal kas hastalıkları Kordon Kanı Nasıl Saklanır?

Doğumu takiben uzman hekimler tarafından alınan kordon kanı uygun şartlarda dondurularak kordon kanı bankasında saklanır. Dondurulmuş kordon kanı 190 derecede sıvılaştırılmış azot içersinde 15-20 yıl saklanabilmektedir. Yüksek miktarda kök hücre içeren kordon kanı gerekli hallerde yeniden çözülerek kullanılabiliyor.

* Kordon kanı hücreleri elde edilebilecek en genç kök hücreler olmaları yanı sıra saklanmaları amacıyla dondurulduklarında yaşlanma ve bozulmaları da engellenmiş olur. Kordon kanı, kordon kanı bankasında belirli bir ücret karşılığında saklanıyor, ailenin isteği durumunda saklanan kordon kanı imha edilebiliyor yada başka hastaların tedavisi için kullanılabiliyor. Kordon Kanı Nasıl Alınır? Göbek bağı, doğumun gerçekleşmesinin ardından, göbek bağı kesilince göbek bağının plasenta tarafında kalan kısmından alınır. Kordon kanı hem normal doğumla hem de sezaryen doğumla bebeğe ve anneye hiçbir şekilde zarar vermeden alınabilmektedir.
Hangi Testler Yapılmalıdır?

* Kordon Kanına Uygulanan Testler: Total nucleated cells (pre and post processing) Total mononuclear cells (pre and post processing) Bacterial cultures (pre and post processing) Fungal cultures (pre and post processing) Trypan blue viability (pre and post processing) AB0/Rh typing CD 34+

* Anne Kanına Uygulanan Testler:

Anti-HBc antibody Anti-HCV antibody HbsAg Anti-CMV antibody Anti-HIV 1&2 Anti HTLV HIV P24 Antigen RPR Antibody Screen Kök Hücrelerin Kişiye Nakli Nasıl Gerçekleştirilmektedir? Kordon kanından elde edilen kök hücreler, kişinin genellikle damarına zerk edilerek nakli gerçekleştirilmiş olur. Kana geçen kök hücreler, yine kan yoluyla kemik iliğine ulaşarak burada yerleşirler. Kemik iliğine yerleşen kök hücreler, kemik iliği içinde çoğalma ve hücre üretme faaliyetlerine başlarlar. Bir başka yöntem ise; kök hücrelerin hasar görmüş olan dokuya direkt olarak nakilleri şeklinde olmaktadır. Özellikle kalp ve beyin dokularında bu yöntemin uygulanmasıyla birlikte başarılı sonuçlar alınmıştır.


K
 

Mehmet Yalçın

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
5,369
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
Kök hücreye büyük yatırım
Kök hücre bankacılığı alanında hizmet veren ONKİM Kök Hücre Teknolojileri Yönetim Kurulu Başkanı Demet Sabancı Çetindoğan, kordon kanı ve kök hücre saklanmasına ilginin her geçen gün arttığını belirterek, kısa vadede 3 milyon Avro'luk yatırım yapmayı hedeflediklerini ifade etti.




AA




Adana- ONKİM Kök Hücre Teknolojileri Yönetim Kurulu Başkanı Demet Sabancı Çetindoğan, yaptığı açıklamada, 2005 yılında kurdukları ONKİM AŞ ile sağlık sektörünün kök hücre bankacılığı alanında da hedef büyüttüklerini belirtti.
ONKİM'de kordon kanı ve kök hücre bankacılığı alanında araştırma geliştirme çalışmalarına büyük önem verdiklerini ifade eden Demet Sabancı Çetindoğan, bu kapsamda kök hücrelerin saklandığı İTÜ'de özel laboratuvar kurduklarını hatırlattı.


Kordon kanının önemi

Çetindoğan, kordon kanının kök hücreden daha zengin ve geleceğin güvencesi olan çok sayıda öncül hücreyi içinde barındırdığını anlattı.

Bebeğin kordon kanının ileri yaşlar için sigorta niteliğinde olduğunu ifade eden Çetindoğan, ''Kordon kanı kök hücresi, bebeğin kendi kanı olduğu için uyum sorunu yok. Ayrıca aile bireylerine de doku grubu uyumu olasılığı diğer kök hücre kaynaklarına göre daha yüksektir. Kök hücre nakillerinde doku uyumu büyük önem taşır'' diye konuştu.

Yatırım çalışmaları

Demet Sabancı Çetindoğan, bu alanda yeni yatırımlar planladıklarını belirterek, Ankara'dan yasal düzenlemelerle ilgili gelecek sinyallere göre yatırımlarına yön vereceklerini vurguladı.

Kısa ve orta vadede 3 milyon avroluk yatırım yapacaklarını anlatan Çetindoğan, ''Uzun vadede bakıldığında ise çok daha fazla yatırım gerektirecek. Çünkü çok farklı hastalıkları tedavi etme imkanı çıkacak. Araştırmalarımızı şu anda yapıyoruz. Ancak, şu an yasa olmadan hiçbir şey yapamayız'' dedi.
Son 1,5 yıldır tedaviye yönelik araştırma geliştirme çalışmaları da başlattıklarını ifade eden Çetindoğan, şöyle devam etti:

''Sadece kordon kanı ve kök hücre bankacılığı yapmak için değil, tedavi uygulamaları yapacak bir kurum açmak amacıyla da yola çıktık. Konu yeni olduğu için, Sağlık Bakanlığının yeni düzenlemeler yapması gerekiyor. Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde kök hücre ile ilgili yeni uyum yasası hazırlıyorlar. Hatta biz de kendilerine görüşlerimizi bildirdik. Bu yılın başındaki yasal düzenlemelerle önümüzün açılacağını düşünüyoruz. Altyapı hazırlıklarını ve bazı deneyleri yaptık. Tabii ki yasal çerçevede yürüyeceğimiz için yeni düzenlemeleri bekliyoruz.''
Çetindoğan, devletten bekledikleri en büyük desteğin yasal düzenlemelerin bir an önce tamamlanması olduğunu kaydetti.


Karın yağı ve dişlerdeki kök hücreler

Çok yakında, karın yağındaki ve dişlerdeki kök hücreleri de saklayıp, ilerleyen dönemlerde yararlanmaya yönelik çalışma yapacaklarını anlatan Çetindoğan, şunları kaydetti:

''Ortopedi, diş ve estetik konularında da kök hücrelerden yararlanılarak tedavi edilebilecek birçok hastalık olduğunu biliyoruz. Tıp o kadar hızlı ilerliyor ki, bu konuda adını bile bilmediğimiz birçok hastalığın tedavisinin 5-10 yıl içinde bu yöntemle yapılacağını öngörüyoruz.''



Cumhuriyet Portal
 
E

ENB ÜYESİ

Guest
ALS-MND DERNEĞİ KONGRESİN BERLİN (2009)'dan gözlemler

20. Uluslararası ALS MND Sempozyumu sonrasında aklımızda kalanlar
Uluslararası kongre ve sempozyumlar, sadece bilgi alınan ortamlar değil, aynı zamanda sosyal ilişkilerin geliştirilip güçlendiği, dünyaya entegre olma ve gündemi yakalamaya da yarayan önemli fırsatlardır.

Bu sene bilimsel gelişme ve bilimsel araştırma sayılarına baktığımızda, baş döndürücü hızda bir artış olduğu görülüyor. Öksüz hastalıklar (orphan disease) için FDA tarafından kapıların açıldığı, kök hücre çalışmasında etik sorunların aşıldığı, 1996 yılından beri tek ilaç olan Rilutek’in tahtının sallandığı, (ALSTDI 00846 ilaç faz II çalışmasında) (Knopp Science KNS-760704 Faz II)

İtalya’da yapılan Lityum çalışması ile başlayan serüvenin, diğer merkezlerde yapılan çalışmalarda Lityumun toksik etkileri nedeniyle durdurulmuş olduğunu öğrendik.

Glutamat eksitotoksisitesi dışında ALS nedeni olarak 7 ayrı cephenin farkına varıldığı anlaşılıyor. 1995 yılından beri elimizdeki tek genetik bulgu olan SOD 1 gen mutasyonunun dışında hatalı protein üretimine neden olan yeni mutasyonlar ve proteinlerin (TDP 43, FUS, KIFAP3) bulunması, protein kopyalanması sırasında mRNA - DNA ilişkisinde mRNA silencing gibi yüksek gen teknolojilerinin artık hayal olmadığını gördük.

Kök hücrelerin deney ortamında eğitilip motor nöron hücrelerine dönüştürülebilmesi, motor nöron kültür üretiminin yapılabilmesinin mümkün olduğu anlaşılıyor.

ALS de tanısal yeni yöntemlerin bulunması, ALS de FTLD (fronto temporal lob distrofi) sıklığının zannedildiğinden yüksek olduğunun fark edilmesi yeni MRI teknikleri ile gösterilebildiğini öğrendik.
Hiç hareket edemeyen hastalar için beyin-bilgisayar arayüzü ile (brain-computer interface) iletişimin sağlanabilmesi gibi gelişmeler dikkati çekiyordu.

ALS hastalığının bilindiği ilk yıllardan SOD1 gen mutasyonunun bulunduğu 1995 yılına kadar neredeyse hiçbir şey yapmadan zaman harcandığı, 1995 yılında SOD1 Gen mutasyonunun keşfi ile ALS araştırmalarında bir miladın başladığı görülüyor. 1995-2005 arasında ALS araştırmalarında gözle görünür bir artış olduğu dikkati çekiyor. Glutamat eksitotoksisitesi dışında ALS nin nedenleri ile ilgili olarak elimizde neredeyse hiçbir teori olmadığı halde son yıllarda hızla artan bilimsel çalışma sayıları ile doğru orantılı olarak elimizde birden fazla hastalık oluşturucu nedenler bulunduğu, böylece hastalığa farklı tedavi yaklaşımları imkânı doğduğu anlaşılıyor.

Elde edilen sonuçlar geleceğe yansıtıldığında önümüzdeki yıllarda makul bir tedavi bulunma şansının giderek arttığı görülüyor.

Tedavi bulununcaya dek iyi bir hasta bakımı, hasta yakını ve bakım verenlerin eğitilmesi gerekiyor. Multidisipliner hasta takibi, aile desteğinin çok önemli olduğu anlaşılıyor. Yaşam kalitesi üzerinde çözümler üretmek gerekiyor. Bilişim teknolojilerini kullanarak kamuoyu farkındalığı oluşturmak, görsel basında gündemde kalmak, parasal kaynaklar yaratmak, ulusal ALS veritabanı oluşturmak, sağlık bakanlığını sürekli baskı altında tutmak gerekiyor. Uluslararası ALS dernekleri ile iletişim, işbirliğini sürdürmek, akıllı ve yaratıcı projelerle Dünya ALS birliği içinde aktif olarak görev almak gerekiyor.

17.12.2009
Dr Alper Kaya

Not: Oturumlar konusunda ayrıntılı bilgi için lütfen dralperkaya@superonline.com adresime yazınız. (içerik İngilizcedir)
 

Mehmet Yalçın

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
5,369
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
TÜRKİYE’NİN ‘KÖK HÜCRE’ ÜSSÜ




KÖGEM, hücre çeşitliliğiyle Avrupa’da bile söz sahibi. Türkiye’de ilk kez uygulanan ‘onkogram’ yöntemiyle kanserli hastalara en uygun ilacı ve dozu tespit ediyorlar.

Kocaeli Üniversitesi bünyesindeki Kök Hücre ve Gen Tedavileri Araştırma ve Uygulama Merkezi (KÖGEM), hücre çeşitliliği açısından sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın sayılı üslerinden biri. Merkezde yapılan araştırmalar, Türkiye’de ilklere imza atıyor. Merkez, daha çok bağışıklık sistemini ilgilendiren hastalıklara çare bulmak için çalışıyor. Kanserden MS’e, ALS’den, diyabetten, kemik ve kıkırdak üretimine, kısırlıktan, erken menopoza ve osteoporoza kadar pek çok hastalık ve tedavisi için onlarca kök hücre çalışması bir arada yürütülüyor.

Halen 35 projenin devam ettiği merkezde, kök hücreleri daha iyi tanımaya ve anlamaya yönelik çalışmalar yapılıyor. Deneylerde kullanılan kök hücreler, kanser hücreleriyle karşılaştırılıyor ve nasıl bir tepki vereceği ölçülmeye çalışılıyor. Bazen de kök hücreler, bağışıklık sistemine ait hücrelerle karşılaştırılıyor ve nasıl davrandıkları gözleniyor. KÖGEM, sadece kök hücre araştırmalarının laboratuvar düzeyinde yapıldığı bir merkez değil. Klinik uygulamalarda da pek çok üniversiteyle işbirliği yapıyor, hastanelerle ortak çalışıyor. Türkiye’de ilk kez uygulanan ‘onkogram’ adlı yöntem merkezin gözbebeği. Bu yöntemle, kanserli hastadan alınan tümör hücreleri değişik kanser ilaçlarıyla karşılaştırılıyor ve hastaya en uygun ilaç ve doz tespit ediliyor.

Gece gündüz kök hücre
Merkez müdürü Prof. Dr. Erdal Karaöz, yürütülen tüm projelerden çok umutlu. Karaöz, “Laboratuvarlarda elde edilen kök hücreler, ne yer, ne içer, ne yapar, nasıl yatar, nasıl davranır? İşte bu soruların yanıtını arıyoruz. İki yıldır gecemiz gündüzümüz bunlarla geçiyor” diyor. Yaptıkları çalışmaların bir iki yıl içinde laboratuvarlardan çıkıp insanlarda uygulanabilir hale gelebileceğini de müjdeliyor. Prof. Karaöz, yakın bir zamanda ‘otoimmün hastalıklar’ olarak adlandırılan ‘bağışıklık sisteminin ürettiği hastalıklar’ın tedavisinin kök hücreyle gerçekleşeceğini belirtiyor. En büyük hayalini, “Türkiye’yi kök hücre konusunda Avrupa’daki söz sahibi ülkelerden biri yapmak” diye tanımlayan Prof. Karaöz, sorularımızı yanıtladı.

Kök hücre çalışmaları Türkiye’de yeni değil. Şu an gelinen nokta nedir?
Kök hücreleri daha iyi tanımaya ve anlamaya çalışıyoruz. Gelecekte hastalıkların tedavisinde kullanılmak üzere ne kadar hücre vereceğiz, nasıl vereceğiz, kök hücreleri hangi aşamada vereceğiz gibi soruların yanıtlarını arıyoruz.

Türkiye’de bazı deneylerin insanlarda uygulanması için izin alındı, değil mi?
Evet, ancak çok sınırlı sayıda. Bugüne kadar dünyada yapılan kök hücre araştırmalarında istenilen sonuçlar alınamadı ve tekrar laboratuvarlara dönüldü. Kök hücre araştırmalarının en büyük talihsizliği şu; bütün bu çalışmaların tamamı terminal dönemdeki hastalara uygulandı. Yani hastanın hiçbir umudunun kalmadığı noktada yapıldı. Zaten yasalar, “Hiç umudu kalmamış, modern tıp yöntemleri denenmiş hastalarda bunu uygulayabilirsiniz” diyor. Bu da işin handikapı oldu. Ama baştan, hastalığın yeni teşhis edildiği dönemde mesela bir ALS hastalığı, MS ya da Müsküler Distrofi dediğimiz hastalıklarda daha başlarda denenebilseydi, belki sonuçlar daha iyi olabilecekti.

Deneylerde kullanılan kök hücreler nasıl elde ediliyor?
Çeşitli insan ve hayvanların değişik doku ve organlarından elde edilen ‘mezenkimal’ dediğimiz kök hücreleri kullanıyoruz. Bunlar insanın süt diş pulpasından (sinir) göbekteki yağ dokusuna, amniyon sıvısından, kordon kanına, kemik iliğinden, damar dolaşımındaki kana ve plasentaya kadar farklı doku ve vücut sıvılarından elde edilen kök hücreler. Ve bizler şimdilerde bu hücreleri karakterize ediyoruz.

Bu materyalleri nasıl topluyorsunuz?
Örneğin süt dişini diş polikliniğinden alıyoruz. Bazen de düşmekte olan süt dişini aileler bize getiriyor. Amniyon sıvısını amniyosentez sonrası kalanlardan kullanıyoruz. Ayrıca doğum sonrası atılan plasentayı kullanıyoruz. Yine kordon kanını, doğum sonrası atılan plasentadan alıyoruz. Tüm bunları hastanemizden temin ediyoruz. Bu çalışmalar için etik kurul onayları alındı.

Mesela amniyon sıvısını ve diş pulpasını hangi çalışmalarda kullanıyorsunuz?
Tüm çalışmaların ortak noktası, önce kök hücreyi elde etmek. O hücreleri her yönden ayrıntılı bir şekilde inceliyoruz. Bu hücreleri, sinir hücresi, kalp kası, kıkırdak dokusu, kemik dokusu gibi çeşitli dokularla farklılaştırıyoruz. Bir yandan da çeşitli kaynaklardan elde ettiğimiz kök hücrelerin hangisi daha iyidir, hangisi gelecekte kullanmak için daha etkindir, sorusuna cevap arıyoruz. Örneğin diş pulpasından elde ettiğimiz kök hücreler, daha çok kemik ve sinir hücrelerine kolaylıkla dönüşüyor.

Rahimden yani endometriyumdan elde ettiğimiz hücreler, kas hücrelerine daha hızlı ve kolay dönüşebiliyor. Kök hücreler, birçok farklı doku ya da organın hücrelerine dönüşebilseler de, yaptığımız çalışmalarda gözlemledik ki, kök hücreler onları elde ettiğimiz organın hücrelerine daha kolay dönüşebiliyorlar. Bu bilgi, gelecekte bu hücreleri tedavide kullanmamızda çok yararlı olacak.



1960’TAN?BERİ KULLANILIYOR
Tedavide canlı hücrelerin kullanılmasının tarihçesi, 1960’lı yıllara kadar uzanıyor. Önce, kemik iliğinde bulunan bir grup hücrenin, kan sistemini oluşturan hücreleri yaptığı belirlendi. Başta kan kanseri olmak üzere birçok genetik kan hastalığının tedavisinde, bu hücrelerin sağlıklı bireylerden hastalara nakliyle başarılı sonuçlar elde edildi. (Halk dilinde ‘ilik nakli’ olarak anılır). Aynı yapıdaki hücrelerin dolaşım sistemindeki varlığı saptandı.

Sonraki yıllarda gerçekleştirilen araştırmalar, kök hücrelerin yalnızca bulundukları doku ya da organın hücrelerine değil, sinir, kas, kıkırdak, kemik ve yağ hücrelerine dönüşebildiklerini gösterdi. Çok eskilerden beri varlığından haberdar olunan fakat sadece bulundukları doku ya da organların yenilenmesinden sorumlu hücreler olarak tanımlanan bazı hücrelerin de benzer yeteneklere sahip oldukları tespit edildi. Örneğin, deri tabakasının en alt katmanında bulunan ve genç bireylerde her 18 günde bir derinin yenilenmesini sağlayan bir grup hücre bunlar arasında. Bağırsaklarda ‘kripta’ adı verilen derin çukurcuklarda yerleşik, mukozanın yenilenmesini sağlayan hücreler de benzer özellikler taşıyor.

Günümüzde, pankreas, böbrek ve karaciğer gibi yenilenme yeteneği olmayan ya da çok kısıtlı olan birçok organda, kalp ve merkezi sinir sistemi organlarında da (beyin ve omurilik gibi) ‘kök hücre’ler belirlendi.




Prof. Dr. Erdal Karaöz’ün yönettiği KÖGEM’de kadın araştırmacıların çokluğu dikkat çekiyor.
Fotoğraflar: GARBİS ÖZATAY


KÖK HÜCRE HASTALIKLARIN ŞiFRESiNi ÇÖZÜYOR
 
Tekerlekli Sandalye
Üst