Hormonlar için müzik terapi!
Müzik vücuttaki birçok hormonu etkileyerek, kan basıncını, solunum ritmini, nabız sayısını değiştirebiliyor. Ağrı, demans, depresyon, hiperaktivite, panik atak, stres, uykusuzluk gibi hastalık ve sorunlarda müzik terapiden yararlanılıyor.
Müzikterapi, ‘Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği’ ile tıbbi uygulamalar arasına girdi. İçgüdüsel olarak yöneldiğimiz müziğin, sağlık uzmanı müzikterapistler tarafından uygulanması ve onun etkileri, bugünkü yazının konusu.
Müzikterapiyi, farmakolog (ilaç bilimcisi) ve tıp doktoru olan, aynı zamanda müzikterapiyi uygulayan Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı ve Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Dekanı olan Doç. Dr. Hanefi Özbek anlattı. Özbek, “Bugün Avrupa ve ABD’de birçok müzikle tedavi okulu var. Bu ülkelerde 5 binin üzerinde müzikle tedavi uzmanı çalışıyor. Geçmişi yüzyıllar öncesine dayansa da gelişmiş ülkelerde son 50 yıldır müzikterapi aktif bir şekilde uygulanıyor. Türkiye’de de bu tedavi yaklaşımından yararlanmalıyız” diyor.
“Farklı kişilere aynı hastalık teşhisi konulsa bile, hastalığın tedavisi hastaların gereksinimlerine göre değişebilir. Yani ‘hastalık yoktur, hasta vardır.’ Bu nedenle hastanın durumuna göre günümüz tıbbının tedavi anlayışına ek olarak tamamlayıcı yöntemleri de düşünmek ve gerektiğinde uygulamak akılcı bir tedavi yaklaşımı olarak kabul edilebilir.
‘Hasta psikolojisini destekliyor’
Müzikterapi binlerce yıldır uygulanmakta olan, son 60 yıldır ise etkileri bilimsel olarak araştırılan; geleneksel tıbba uygun, kendine has kuralları olan, bilimsel bir tedavi yöntemi. Müzik tek başına hiçbir hastalık etkenini ortadan kaldıramaz. Bu nedenle müzikle tedaviyi sadece müziğin kullanıldığı bir tedavi olarak değil, müziğin de içinde bulunduğu bir tedavi olarak açıklamak gerekir.
Unutulmamalı ki hastalık bireyin yalnızca bedensel işlevlerini değil, sosyal ilişkilerini de bozar. Mesela AIDS’li bir hasta yalnızca AIDS’le değil, çevresindeki insanların ona karşı tutumlarıyla da uğraşır. Yani bir AIDS hastasının yalnızca ilaca ve tıbbi bakıma değil aynı zamanda sosyal ve psikolojik desteğe de ihtiyacı vardır.
Müzikterapi uygulamaları, hastaya kendini değerli hissetme, ümit duyguları aşılama gibi etkilere sahip olduğundan hasta psikolojisini desteklemek amacıyla kullanılabilir.”
Depresyona ve strese karşı
Ağrı (baş Ağrısı, doğum ağrıları gibi), demans, depresyon, dikkat dağınıklığı, geriatrik hastalıklar, hiperaktivite, bağışıklık sistemi sorunlarına bağlı hastalıklar, konuşma bozuklukları, otizm, öğrenme bozuklukları, panik atak, stres, uykusuzluk gibi hastalık ve sorunlar müzikterapiden yarar görme potansiyeli olan muhtemel alanlar olarak sayılabilir.
Bilimsel kaynaklara göre, dinletilen müzik serotonin, adrenalin, noradrenalin, dopamin, melatonin, kortizol ve testosteron gibi vücuttaki birçok hormonu etkileyebiliyor. Buna bağlı olarak müzik kan basıncını, solunum ritmini, solunum kalitesini, nabız sayışını ve diğer birçok biyolojik parametreyi değiştirebiliyor.
Hangi makam neye iyi geliyor?
Müzikterapi farklı şekillerde uygulanabilir. Canlı müziğin ya da kaydedilmiş müziğin dinletilmesi yoluyla belli duygulanımların ortaya çıkarılması, müziği hastanın kendisinin oluşturması, terapist tarafından yönlendirilmiş hastanın doğaçlama müzik yapmasının sağlanması veya hastanın bir enstürümanı nasıl çalacağını öğrendikten sonra bir parçayı çalması bunlara örnek gösterilebilir.
Farabi’ye göre farklı makamlar kişide farklı duyguları harekete geçiriyor. Örneğin;
rast makamı insana neşe ve huzur, rehavi makamı sonsuzluk fikri, kuçek makamı hüzün ve elem, büzürk makamı korku, ısfahan makamı güven hissi verir.
Cesaret için Genç Osman türküsü
Neva makamı ferahlık,
Uşak makamı gülme hissi,
Zirgüle makamı uyku,
Saba makamı cesaret,
Buselik makamı kuvvet,
Hüseyni makamı rahatlık,
Hicaz makamı ise kişiye alçakgönüllülük verir.
Ninniler rahatlama ve huzur hissi uyandıran hicaz ailesi makamlarıdır. Uykusuzluk ve anksiyete durumlarında yararlanılır. Buhurizade Mustafa Itri Efendi’nin Segâh Tekbiri; mistik duygular, barış, teslimiyet, huzur ve güven hissi uyandırır. Nişabur makamındaki Genç Osman Türküsü ise cesaret ve kahramanlık duyguları uyandırır.
Makamlar gibi farklı seyir türleri ve seyir alanları da müziğin kişide yarattığı etkiyi değiştirir. Örneğin, çıkıcı seyire örnek olabilecek bir eser olan “Rast Kâr-ı Muhteşem” dinleyen kişiye ağırbaşlılık, dinginlik ve sükûnet hissi verir.
Kürdilihicazkâr Longa (Beste: Kemani Sebuh Efendi) ise inci seyire örnek bir eserdir. Ortamda coşkulu ve güzel bir hava yaratır. Dinleyicinin hemen dikkatini çeker, zihnini açık tutar.
Müzik ile tedavinin geçmişi binlerce yıl önceye dayanıyor. İbrani kaynaklarında Hz. Davud’un rebap çalarak hükümdar Saul’ün sinir ve hiddet halini tedavi ettiği geçer. Bilimsel kaynaklar göre, Pisagor (MÖ 570- MÖ 495), mutsuzluk ve çabuk öfkelenmeyi müzikle tedavi etmenin yollarını aramış.
Konfüçyüs müzik hakkında “kişiler arasındaki ilişkileri düzeltir, gözlere parlaklık verir, kulakları keskinleştirir, kanın hareket ve dolanımını rahatlatır” demiş. Eski Mısır’da ise hastalara ameliyattan önce müzik dinletilir, hastaların bu müzikten güç kazandığına inanılırdı.
Türk-islam medeniyetinde de müzik tedavi edeci bir unsur olarak araştırılmış ve kullanılmış. Farab(870-950), müziğin tıp, astronomi ve fizik bilimleriyle olan ilişkilerini araştırmış; makamların insan ruhu üzerine olan etkileri hakkında söyledikleri meşhur olmuştur. İbni Sina (980-1037) tedavinin en iyi yolları arasında “Hastaya iyi musiki dinletmek” maddesine yer vermiştir.
Orta Asya Türklerinde müzikle tedaviyi şaman/baksa yapıyordu. Müzik, kopuz veya sazla icra ediliyordu. Müzik, yerine göre sakinleştiren, yerine göre güç veren, yerine göre ise topluluktaki birlik duygusunu artıran bir unsur olarak kullanılıyordu.
Avrupa’da ise 18. yüzyılda müziğin tedavide kullanılmasına ilişkin fikirler ortaya atıldı. Bugün Avrupa ve ABD’de birçok müzikle tedavi okulu var. Bu ülkelerde 5 binin üzerinde müzikle tedavi uzmanı çalışıyor. Türkiye’de ise bir müzikle tedavi okulu henüz yok.
‘Stres hormonları yüzde 40 azaldı’
Yrd. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç ( Üsküdar Üniversitesi Ergoterapi Bölümü Öğretim Üyesi, Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Grubu Yöneticisi, Müzik Terapist, Etnomüzikolog)
2000 yılında Avusturya Viyana Meidling Klinik’te öğrencilerimiz tarafından komadaki hastalara farklı zamanlarda 60’ar dakikalık reseptif makam müzikterapisi uygulandı. Hastaların bir kısmı komadan çıktı.
2007-2008 tarihleri arasında Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Algoloji Bölümü’nde kronik ağır ağrılı hastalara ayda bir kere üçer saat müzik, hareket ve ergoterapi uygulandı. Seans öncesi ve sonrası stres hormonları ölçüldü. Seans sonrası ölçümlerde stres hormonlarının yüzde 40 oranında azaldığı tespit edildi.
Aynı tarihlerde aynı üniversitenin çocuk psikiyatri bölümündeki bir kısım otistik, spastik, hiperaktif ve mental geriliği olan çocuklarla ayda bir kere üçer saatlik müzik, hareket ve ergoterapi uygulandı. Klinik gözlem ve testlerle çocuklarda öğrenme ve iletişim gelişmesi tespit edildi.
2010-2012 tarihlerinde Ankara ve İstanbul’da denekler üzerinde müziğin vücudun enerji seviyesine etkisini araştırmak üzere Doğu tıbbı uzmanları ile 40’ar dakikalık reseptif makam müzik terapisi uygulandı. Akupunktur noktalarından elektrotlar ile alınan uyarıların analizi ile müzikterapi seanslarından sonra vücuttaki enerji seviyelerinde yüzde 90 oranında artış tespit edildi.
Şizofreni hastalarında etkili
Doç. Dr. Hanefi Özbek, şizofreni hastaları üzerinde müzikterapinin etkilerini ise şöyle anlattı: “Geçtiğimiz eylül ayında Fransız Lape Hastanesi’nde şizofreni hastalarına müzikterapi uygulaması yaptık. Buselik makamından eserleri haftada bir kez, her biri yarım saat süren beş seanslık canlı müzik uygulamaları şeklinde hastalara dinlettirdik. Uygulamanın hastaların sosyalizasyonuna önemli katkılar sağladığı istatistiksel olarak çalışma sonunda ortaya kondu. Müzikterapi sonrası hastaların birbiriyle olan iletişimi arttı ve hastane bahçesi gibi sosyalleştikleri mekânlarda daha fazla zaman geçirmeye başladılar. Hastanede çalışan sağlık personeli de uygulamanın hastalar üzerindeki olumlu etkileri konusunda geri bildirimde bulundu.”