Ne Solcuyuz, Ne Sağcıyız: Engelliyiz, Engelliyiz

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,506
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Din ve siyaset, insanları birbirinden ayırmak için siyasi otoritenin elinde bulundurduğu güçlü silahlardır. İkisi bir araya gelecek olursa, ötekileştirme ve kutuplaşma başlar. Nitekim yakın ya da uzak tarihe eğildiğimizde “insanlık suçu” olarak tanımlayabileceğimiz bütün suçların temelinde bu iki kavram yatmaktadır. Hayatımızın, alışkanlıklarımızın ve hatta kimliğimizin temeline oturttuğumuz bu kavramlar, çoğu zaman “birleştirme”, “bir araya gelme” gibi kılıflarla servis edilir toplumsal olaylarda. Her ne kadar ülkemizde bu iki kavram yanlış kullanılsa da, topluluk arasında olduğu kadar, bireysel anlamda da kimlik kazandıran bir özelliğe sahiptir. Bir yere, bir şeye, bir topluluğa mensup olmak kadar, bir siyasi fikre, dini bir kabileye mensup olmak da insanlara kimlik kazandırır: Kişiye aidiyet duygusu verir. Bu aidiyet duygusu ise, beraberinde "milli şişkinlik", "söz söyleme hakkı", hatta "sesini yükseltebilme" hakkı bile tanır insanlara.

1017550_670494866298908_473989018_n.jpg

Çocukluk yıllarımdan bu yana, kendi içimizdeki Doğu ve Batı çatışmasının merkezinde yer almış, bu iki kültürün ortak ya da karşıt, ortaya serdikleri neredeyse bütün çatışmalarına tanıklık etmişimdir. İki farklı kültür, iki farklı alışkanlıklara sahip hayatlar. Fakat tüm bu karşıtlığa rağmen değişen politik düzenle birlikte hayatımızın merkezinde yer eden bazı alışkanlıklar, anlam veremediğim bir şekilde hayatımızın, hatta kimliğimizin ana hatlarını oluşturan alışkanlıkları arasında yer almaya başladı: Siyasi fanatiklik.

Elbette Özal ya da Ecevit dönemindeki “naif” rekabete buradan çanak tutacak değilim. Hem bu döneme canlı tanıklık etmemiş olmanın eksikliği, hem de içinde bulunduğumuz siyasi şartlar, bizi farklı noktalara iletiyor.

AKP iktidarıyla birlikte “onlar ve biz” diye hayatlarımızın merkezine giren ve bu iki farklı kesimin siyasal anlamda olduğu kadar toplumsal anlamda da birbirine duyduğu politik nefret, çoğunluk kadar azınlıkları, hatta azınlık hâline getirilen kesimleri de siyasal anlamda etkilemiş durumda. Azınlık hâline getirilen topluluklardan biri olan engelli vatandaşlar, bu iki karşıt grubun ortasında tıpkı savaş sonrası muharebe alanında yaralılar arasında dolaşan bir gazeteci gibi geliyor bana. Hiçbir suçu yokken bu vahşete tanıklık etmek zorunda kalan engelli vatandaşlar, ne yazık ki son dönemde kendi iradeleriyle ya da dolaylı yoldan bu savaşın kanlı figürleri arasında yer almak zorunda kalıyor.

Bir süredir bürokratik yapılanmalarda tribünlere oynayan bürokratlar, engelli vatandaşlar gibi “azınlık hâline getirilen” ‘çoğunluğa’ karşı gerzekçe bir tavır takınıyor. (Engelli vatandaşlar ile ilgili yapılan gaflar ve sarf edilen nefret söylemlerine göz gezdirmek yeterli olacaktır.) Fakat az evvel de söylediğim gibi; siz engelli yurttaşlar, bu kanlı savaşın “fanatik” bir figürü olmak yerine, hiç değilse muharebe sonrası savaş alanında gezinen suçsuz gazeteci olun. Şu an mensubu olduğumuz bu oluşumun içinde bile zaman zaman yükselen tansiyon nedeniyle bazı benzer durumlarla karşılaşmak bile mümkünken, bu yüksek tansiyonun sokakta ya da siyasi arenada ne gibi bir reaksiyon doğuracağını siz hayal edin.

Emsalini verdiğim ve binlerce üyesiyle kendi misyonu çerçevesinde ilerleyen bu forumda dahi zaman zaman çıkan siyasal çatışmalarda, ne yazık ki hâlâ desteklediği parti nedeniyle yapılan yanlışı halı altına süpüren yurttaşlarımız mevcut. Bilinçaltımıza sokulan “sorgulamadan kabullenme” dürtüsü nedeniyle çoğu zaman bu tevekkülcü tavır, yalnızca bir yanlışı görmemezlikten gelmemize değil, kendi içimizde de bir ayrımcılığa neden oluyor. Temelde yatan siyasal çatışmalar, geçen zamanla birlikte, tıpkı bizi “öteki hâline getiren” siyasal otorite gibi, kendi içimizde de ayrışmamıza neden olur.

Toparlamak gerekirse;

AKP iktidarıyla birlikte –bunu yalnızca AKP yapıyor diye değil, en çok AKP yapıyor diye söylüyorum- hayatlarımızın merkezine koyduğumuz din ve siyaset, bizim kendi içimizde de ayrışmamıza neden oluyor. Hayatlarınızı değiştirecek, ya da; “Evet, işte bu!” diyebileceğiniz bir sırrı paylaşacak bir adam değilim. Söyleyebileceğim en büyük söz, kibar olmanızı istemektir. İkisi bir araya geldiğinde ölümcül bir silah olan ve yaşamımızın merkezinde yer eden din ve siyasetin bireysel anlamda bize verdiği zararı en aza indirmek, yine bizim elimizdedir. Size düşense, yine sizin üzerinizden prim yapan siyasal figürlere değil, kişisel taleplerinize göre fikrinizi beyan etmektir.

Hepinizin ortak noktası olan engeliniz, size yalnızca maruz kaldığınız bir ortak duyguda buluşma şansı değil, söz söyleme, ama bu sözü kibarca söyleme şansı tanır. Çünkü herkes adam öldüremeyebilir, ama herkes kibar olabilir. Sizler kibar insanlarsınız, birbirinizi öldürmeyin.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Sayın Yöneticim,

Bu neydi şimdi ? İçimdeki sesler çığlığa dönüştü yine yazmak istiyorum haykırmak istiyorum biz sadece insanız diye ama yok olmuyor ben çok şaşırdım ama tebrik ederim bir üye olarak değilde seni abim olarak sevip saydığım için belki kendimle ama en çok da yine seninle gurur duyuyorum. Sitenin yöneticisi olarak hem de bu denli bıçak sırtı bir konuya değindiğin için.

Ne diyebilirim cesaretine bir kere daha hayran olduğum cesur yüreklim :) şimdi seni yanlış anlayacak olanları da gözönüne alarak açmış olduğun konuyu tebrik ediyorum.

Azınlık hâline getirilen topluluklardan biri olan engelli vatandaşlar, bu iki karşıt grubun ortasında tıpkı savaş sonrası muharebe alanında yaralılar arasında dolaşan bir gazeteci gibi geliyor bana. Hiçbir suçu yokken bu vahşete tanıklık etmek zorunda kalan engelli vatandaşlar, ne yazık ki son dönemde kendi iradeleriyle ya da dolaylı yoldan bu savaşın kanlı figürleri arasında yer almak zorunda kalıyor.

Biz ne solcuyuz ne sağcıyız yaklaşımın çok hoş ve abicim biz herşeyden önce insanız bilmem bunu hatırlayanlar var mı? insanız sadece ve bu onuru belki de en fazla taşıyan, ona sahip çıkan insanlarız...
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Hepinizin ortak noktası olan engeliniz, size yalnızca maruz kaldığınız bir ortak duyguda buluşma şansı değil, söz söyleme, ama bu sözü kibarca söyleme şansı tanır. Çünkü herkes adam öldüremeyebilir, ama herkes kibar olabilir. Sizler kibar insanlarsınız, birbirinizi öldürmeyin.

Sayın yöneticim iyi hoş da şimdi sen beni nasıl durduracaksın çok merak ediyorum :) bak demedi deme eminim konuyu kapatmak zorunda kalacaksın :(

Bu site benim ikinci çocuğum gibi ve bu site benim hayatımın dönüm noktası, yenden hayata dönüş gibi bir ışık, bir mucize, bir yıldız benim için öyle özel ki bunu kimselerin anlaması mümkün değil.

O kadar çok sevdim ki bu forum sayfalarında yazmayı, yazılanları okumayı, paylaşmayı, emek verdikçe daha çok sevdim, sevdikçe da daha çok bağlandım. Ama bazen öyle anlar oldu ki hani parmak uçlarımdan saç diplerime kadar acı çekti yüreğim, kırıldım, darıldım, ,incindim bazılarına haydi büyüklük ben de kalsın bazı kardeşlerime diyelim...

Sitede herkesin dini, dili, ırkı, mezhebi, siyasi görüşü, hayata bakışı, dünyaya bakış açısı hatta evrene yıldızlara, güneşe bakışı bile öyle farklıydı ki asıl zenginlik bu kadar çeşitli üyenin ortak acılarla, ortak dertleriyle birbirine kenetleniyor oluşuydu. Bizi biz yapan tuttuğumuz takım değildir, inandığımız din, seçtiğimiz mezhep yada siyasi partimiz değildir arkadaşlar bizi biz yapan insan oluşumuzdur her şeyden önce bizler doğuştan yada sonradan farklı nedenler ve hastalıklar sonucu hayattan engellenmiş insanlarız. Bizler diğerlerinin deyimiyle ötekileriz. peki biz zaten ötekiyken kendi aramızda neden bir kere daha parçalanıp da ötekilerin ötekileştirdikleri oluyoruz?

Özgürlük genlerimizde varsa neden onlar için mücadele etmek yerine her birimiz kendimiz içinde gruplara bölünerek asıl amacımızdan saptırılmak isteniyoruz ve bunu yaparken çoğunuzun kendi iradesi dışında bilinçlendirildiğini düşünerek aslında kendi özgür iradesiyle hareket edemediğini de farkedebiliyorum. Bu yazılarınızdan o kadar net anlaşılıyor ki. Kimin kimi neden tuttuğunu bile biliyorum aslında açık söylemek gerekirse ben hepinizi kardeşim olarak gördüğümden bazen bazı arkadaşların bu kadar suskun ve sessiz duruşuna da hayret ediyorum. Hatta öyleyse ben neden hala buradayım ? ne için uğraşıyorum dediğim anlar bile olmuştur bazılarınızın uzattığı destek ve anlayışla sitede kurulan sevgi köprüsünden geri dönemedim :( hani bazen köprüden atlamak gelir ya içinizden işte bir dost eli uzaktan uzağa uzanır görmezsiniz, duymazsınız ama hissedersiniz o bir dosttur...

Bu satırları okuyan ve paylaşımda bulunmak isteyen her üyeye, her kardeşime, her arkadaşıma, her dostuma sonsuz sevgi ve saygılarımla...
 

DÜŞ GEZGİNİ

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
240
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Dünyanın bütün engellileri, bütün ezilmeşleri kendilerine yutturulan, din, siyaset zokasını yutmaktan vazgeçtiklerinde kurtuluşa ulaşacaklardır.
Siyasi otarite yada egemen güçler adına ne derseniz deyin bu iki olguyu o kadar iyi kullanıyorlar ki tüm insanlığın yumaşak karnı olan bu iki olguyla bizi milyonkere avutmayı başardılar...

Artık avutulmak istemiyoruz.
 

Sağlık Teknikeri

Üye
Üye
Katılım
Haz 8, 2010
Mesajlar
1,034
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
İnsan olmasa din olmazdı...
İnsan olmasa siyaset olmazdı...
O halde her şey insan için. İnsanı yok sayan hiç bir şeyinde dinle siyasetle işi olamaz...
 
Tekerlekli Sandalye
Üst