Nuri Can

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
Gitme Kal Diyemedim

bir sevda dudağında tutsak kaldı özlemim
uzun kara trenler alıp götürdü seni
hasret boyu uzayan raylara döküldü gözlerim
bütün insanlar ağladı sen giderken
bütün istasyonlar gözyaşlarına boğuldu
bir ben ağlamadım inanki, bir ben
ince bir duman gibi kaybolup gittin

oysa seni sevdiğimi söylememiştim daha
sensiz yaşamayacağımı
sana aşkımı anlatamamıştım
gitme kal, giden ben olayım
gitme kal diyemedim
kahrolası gururum, kahrolası dilim

arkanı dönüp giderken
hıçkırıklar düğümlendi boğazıma
kızdım, bağırdım, haykırdım, isyan ettim
yine de seni sevdiğimi söylemedim
ardında ağlayan bir çift göz
paramparça bir yürek
ve dalları kırılmış bir ağaç gibi baktım
ama gitme kal diyemedim
kahrolası gururum, kahrolası dilim

gittin hayallerim ardında yaprak yaprak düşüyordu
bir çocuk üşüyordu elleri cebinde
dalında bir gelincik ağlıyordu
bir dağ yanıyordu içimde
gitme, gidersen baharda git
sonbaharda gitme
yapraklar düşmesin ardında
diyemedim
kızdım, bağırdım, haykırdım, isyan ettim
yine de seni sevdiğimi söylemedim
kahrolası gururum, kahrolası dilim
gitme kal diyemedim

.../
bir rüzgara açarım şimdi kalbimi
bir de sulara
alıp getirsinler diye sevgimi sana

bir tutam sevgiydi yaşam kalbimde
bir yudum hasret oldu
döküldü gözlerimde tane tane

gittin
bir tren garında
ömrümü rayların arasında götürdün
oturdum bir köşede
öylece ağladım, kahroldum
bir sessiz çığlığın yarayla buluşmasıydı gidişin
ardından gitme kal, gözlerin yaralarımın tek merhemi
diyemedim

dizlerim, ellerim, yüreğim paramparça şimdi
suları çekildi canağacımın
asitli yağmurlar döküldü dallarıma
acılar topluyorum takvim yapraklarından her gece
gözlerime kan oturdu ey yar

her gece bekleyişler öldürür beni
gelmeyişler
bir de eriyişler hasretinden her gece

ah! gurbet ah! sen olmasaydın
ayrılık olmasaydı
hasret olmasaydı
ben olmasaydım
sen olmasaydın
aşk olmasaydı
kahrolmasaydım


Nuri CAN
 
F

Fırtına

Guest
Ahhh!!! Züleyha

her aynada bir yüz unuttum
her kıyıda bir göz
bastırdıkça yanan yüreğimin üstüne ellerimi
iliklerime dek ürperdim
sıcak bir cehennem oldu dünya
anladım ki hiç bir mevsimde yeşermiyor acı
ve hiç bir acıyı alıp götürmüyor ırmaklar


gözleri öksüz bir çocuk gibi yaşıyorum şimdi
yedi kat yerin dibine düştü hayallerim
sevinçlerim uzak bir kıyıda rehin kaldı
sevdalarım dalgalı bir denizde
hüzün kokuyor şimdi öptüğüm bütün maviler


ihanetler kuyusu bu kuyu ahhh! Züleyha
dikenli teller yırttı yüreğimi
hergün böyle paramparça acılarla boğuşmaktayım
kör karanlıklardayım sesimi kimse duymuyor
gücüme gidiyor ihanetler, bu zindan, bu kör kuyu
tut ki, ellerimden bütün acılar ağlasın
utansın ihanetler


varsın hasretler dağlasın
sevgiyle kavrulsun yüreğim
azad eyle beni ey gözleri öksüzüm
ihanetine uğradığım dünyanın
bütün kapılarını kapadım üstüme
Yusuf’ gibi kuyulardayım
zindanlarda esir kaldı yüreğim
tut ki, ellerimden bütün bulutlar ağlasın
utansın ihanetler


bilmem bu kaçıncı kez hasretimi yaktığım
boyun büküp melül mahzun baktığım
acıları yıkadığım göz yaşlarımla
ihanetler kuyusu bu kuyu ahhh! Züleyha
ihanetler kuyusu bu kuyu
biliyorum inmemeliydim bu kadar derine
insan oğluna güvenmemeliydim bu kadar
kervan geçmez, kuş uçmaz bir kıyıda


azad eyle beni ey gözleri öksüzüm
sonbahar da geçip gitti, kar yağıyor işte
ellerim üşüyor, yüreğim üşüyor
bırakıp burda beni umarsız
son kervanda geçip gitti ey zülfü perişanım
vurdukça vur başını taşlara şimdi


bir şiir kaldı yüreğimde ihanet etmeyen
bir de sen gözleri öksüzüm
ağrıdıkça yüreğimi saran
koruyan beni, soluyan
ağladıkça ağlayan


örselenmiş bir geceyim artık
yıkılmış bir hayatın eteklerinde
her gün böyle hasretini yudumlayarak
kanayarak geçip gidiyor günlerim
varsın acıyla bitsin bu masalın son cümlesi
en karanlık gece olsun ayrılığım
varsın ıssız kuyularda öksüz kalsın umudum
yeterki, vurmasın yarama bıçağını hayat
ömrümün en amansız telindeyim tut elimden
yüreğimde şiir ol ışıt beni
koru beni, sar beni, solu beni, anla beni



Nuri Can
 
F

Fırtına

Guest
Ey Denizler Kraliçesi Myra

Ey gönül mihrabımda sultan
ey sabah yıldızının kızı
ey eşsiz dolunay ışığı
ey vefa göğünde hilal
denizler kraliçesi Myra
ben ki gam rüzgarlarında bir geda
ay bakışının dilencisi bir avareyim
sen benim en güzel hayalçiçeğimsin
ben senin aşkınladeli-divaneyim

ey yeryüzü kraliçesi
ey gökyüzü kraliçesi
ey denizler kraliçesi Myra
gel sevgilim ol sevgisizlikler ülkesinde
mutluluk ağacında hayal çiçeğim ol
dost gelişinle gel, gül gülüşünle gel
uyandır beni elem uykusundan
güneşim ol, ayım ol doğ ufkuma
sıcaklığın sarsın dünyamı
muhtacım sana

gelmiyorsan, gelemiyorsan
açık bırak gönül kapını
yükleyip yüreğimi bir martının kanadına
dalga dalga aşıp denizleri
rüzgarın kanadında ben geleyim

damardaki kanın, dudakdaki tadın
ölümsüzlüğün adıdır adın
ey sonsuzluğun hikayesi Myra

seni sevmeseydim ne gülün alı olurdu
ne menekşenin moru, ne de ateşin koru
olmazdı yeşilin tonu
seni sevdiğim için gözlerin mavi, bakışların ay
denizler dalgalı
seni sevdiğim için saçların yağmur rengi
gülüşün gül, dudakların kızıl

milyon kere tutuşsada denizler yüreğimde
sorma kıyılarım niye yanar, niye ağlar martılarım
umutlarım Sende saklı

beni sende seni bende çoğalt, çoğalt ki
dağlara yaslanan hayalini seveyim
denizlerde dalgalanan kalbini
masumluğuna yıldız
gülüşüne gül düşüreyim
ve ben
ve ben
ve ben
yüzyıllarca yalnız seni seveyim
yalnız seni seveyim
seni seveyim
seveyim
seve
sev
se
s




Nuri CAN
 
F

Fırtına

Guest
Sizin Hiç Anneniz Öldü mü? Benim Öldü

Kalk anam kalk, Allah aşkına kalk
bak mevsim umut mevsimi
papatya mevsimi, gül mevsimi
mevsim bahar
dağlar kar
suların coşup taştığı zamandır

Kalk yarasına merhem olduğum kalk
ben geldim uyan da bir bak
yatma öyle sessiz, öyle nefessiz n’olur
yatma öyle çaresiz
aç gözlerini yaşadığını bileyim
gülersen güleyim
ağlarsan gözyaşını sileyim
oynat kirpiklerini bulutlar uçsun gözlerinde
bahar yağmurları yıkasın saçlarını
ölmek gerekiyorsa ben öleyim

Kalk anam kalk, Allah aşkına kalk
ben geldim uyan da bak
kime bu nazın, kime bu küsün
bu inat niye
konuş benimle, Allah aşkına konuş
yatma öyle sessiz, öyle nefessiz kurban olduğum
bir ses ver, bir nefes
yaşadığını bileyim

Kalk anam kalk, Allah aşkına kalk
ben geldim uyan da bir bak
saklandığımız kovuklarda
şidetli yağmurlar yağsın yine
rüzgarlar essin, fırtınalar kopsun, şimşekler çaksın
koynuna al beni, sarıl sımsıkı
başımı göğsüne yaslayayım
yeneyim bütün korkularımı
ve sen beni hiç bırakma, bıkma n'olur

Koynuna al yine,
sarıl sımsıkı üşüyorum
korkuyorum yıldızlar uykuya yattığında
tut elimden güneşe götür beni
saçları sümbül anam, yanağı gül anam
sayki, küçük bir çocuğum daha hiç büyümedim
şimdi ben ne yaparım, nereye giderim
kime gösteririm kanayan dizlerimi

Uyan anam bak sümbül vakti, gül vakti
bin hayat tomurcuğu umuda kızarır dallarda
usul, ağır, yorgun uyuyor bedenin
ah ne kadarda güzelsin anam
uyan kurban olduğum uyan da bir bak
rüzgar vakti dağlarda, sevda vakti

Tut elimden kırlara gidelim
beyaz papatyalar toplayayım sana
düşersen yalnız kalırım
gidersen öksüz
taşıyamaz yüreğimin ağrısını hiç bir beden

Kalk Allah aşkına kalk
böyle yapayalnız boynu bükük koma beni
senin sıcaklığından ayrı, sevginden uzak
kime koşarım, nasıl yaşarım böyle bir başıma
teninin kokusunu özledim anne, sımsıcak nefesini
yavrum diyen o nazlı yumuşacık sesini
hadi uyan canyoldaşım, gözbebeğim
sarı gülüm, altın kalplim, iyilik meleğim
gözlerime acılar yağdıran
kalk ki, yine türküler söyleyeyim sana

Ey dağlar taşlı dağlar
başı telaşlı dağlar
ben anamı yitirdim
gözlerim yaşlı dağlar

Bağların gülü kaldı
gamlı bülbülü kaldı
ah komşular komşular
ben annemi yitirdim
boynum bükülü kaldı

Kalk anam kalk Allah aşkına kalk
sensiz bu yürek nasıl dayanır
derdini kalem olup yazmaya, dil olup söylemeye
sana sarılmayı özledim, nazlanıp darılmayı
kanayan gözlerimde sızılar akıyor bak
kırmızı yağmurlar yağıyor üzerime
ıslanıyor sensiz kalan yanım
hadi uyan yüreğini öptüğüm
koma beni buralarda yalnız
bırakıp gitme
yıkılırım
kahrolurum
bir kez değil, her gün bin kez ölürüm

Sarıl ki
kokun sinsin tenime anne
sevgin işlesin yüreğime
bu yalancı dünyada kimim varki senden başka
gözlerimden öpecek, üstümü örtecek
karanlık soğuk gecelerde

Kalk anam Allah aşkına kalk
karanlık çöküyor bak goncagül sevinçler üstüne
boynunu büküyor yaşam
yaralı ceylanlar meliyor uzak dağbaşlarında
turnalar da geçmiyor artık
kalk Allah aşkına kalk
sen bir maral ol, ben ceylan
dağlar gökkuşağı olsun, ovalar seyran

Sarıl sımsıkı tenim ol, beni bırakma
tut ellerimi benimle ağla, benimle yan
benimle uyu, benimle uyan
birlikte çıkalım dağlara bak yayla zamanı
ben munzur suyu olayım, sen teyran
sen nisan ol, ben haziran
ben küçük bir pınar, sen çağlayan
akıp gidelim koyun koyuna

Sen yoksan kurur kurnalar
dereler susuz, koyunlar kuzusuz kalır
melemez bir daha ardından koyunlar
kan süzülür kirpiklerden yüreklere
keklikler de ötmez bir daha, turnalar da geçmez buralardan
bir daha koşamam çayır kuşlarıyla, yarışamam deli sularla
bastırıp göğsüme acılarımı küserim yaşama

Kalk anam kalk Allah aşkına kalk
bulutlar da ağlıyor bak
kalk şiirler dizilsin yollara, türküler dizilsin
eğilsin önünde kavak ağaçları, akasyalar
selama dursun çiçekler
yaşamın adı sensin, senin adın yaşam
düşersem omuzuna
üşürsem yüreğine yaslanayım
tut ellerimi sevinçlere yürüyellim anne
nasıl taşıdıysan beni dokuz ay karnında
ben sırtımda taşıyayım seni bir ömür

.......

Ah! nazlı anam
uzansam
dokunabilir miyim? yüreğindeki incinmişliklere
durdurabilir miyim? zamanı
gözlerinin içindeki yaşları öpebilir miyim
anlayabilir miyim? yaşamı ve ölümü
anlatabilir miyim? acının dayanılmazlığını
yaşamın umursamazlığını
kim dinler beni

Ey benim dağ dağ kalbime gömdüğüm nazlım
benki, düşleri ıssız nehirlere akan o küçük çocuğum daha
kar yağıyor, rüzgar uğultuları dışarda
al sıcaklığına sar beni, üşüyorum
ya gece, gecede üşür mü anne
kimsesiz kalınca
bırakıp gitme n’olur

.........

Ben başımı nasıl taşlara çalmazım dağlar oy
gözyaşımı nasıl çaylara salmazım dağlar oy
ah komşular komşular hele deyin
ya ben nasıl, ya ben nasıl ağlamazım dağlar oy


Sizin hiç anneniz öldü mü? Benim öldü


Nuri Can
 
F

Fırtına

Guest
Ah! Mümkün Olsa

Ah! mümkün olsa
acıdan sevinç
sevinçten umut yapardım
bölüp yüreğimi acılara
dünyadaki bütün çocuklara sevgi satardım

Ah! mümkün olsa
rüzgar olur eserdim bozkırlarda
dağ bayır dolaşır
usulca odalarına sızardım
üstlerini örter
alınlarından öper
sonra bir masal anlatır
usulca çekip giderdim

Ah! Mümkün olsa
bozkırda ağaç olurdum
her bahar yeşerip
her yaz meyve verirdim çocuklara
sonra döküp yapraklarımı sonbaharda
savrulup giderdim rüzgarlarla

Ah! mümkün olsa
ulu bir çınar olurdum
baharı yaşardım dört mevsim
yağmurla yıkardım saçlarımı
rüzgarla kurulardım
sevgiden bir elbise giyip
çocukları kucaklardım her kış

Ah! mümkün olsa
soğuk bir pınar olurdum
bir yol başında
su verirdim bağrı yanmışlara
üstümde pırıl pırıl güneş
dallarda cıvıl cıvıl kuşlar
akıp giderdim diyar diyar

Ah! Mümkün olsa
toprak olurdum
buğday yetiştirirdim bağrımda
gül olur açardım bağ bahçe
çocuklara salardım kokumu
bulut olur billurdan damlalar dökerdim
yağmur olur yağardım
damla damla çisil çisil
yağmurun yağmadığı ülkelere

Ah! mümkün olsa
baharı yaşardım dört mevsim
güneş olur doğardım
her sabah yeniden
sevgiyle bakardım insanlara
umutla bakardım, dostlukla
gelecek güzel aydınlık günler için

Ah! mümkün olsa
savaştan barış
barıştan insan yapardım
acıdan sevinç
sevinçten umut
umuttan dostluk yapardım
kurşun yerine çocuklara
her sabah şiir atardım



Nuri CAN
 
F

Fırtına

Guest
Sevgiler Kirleniyor Sevgilim

sevgiler kirleniyor sevgilim
uygarlık adına, çağdaşlık adına
umutlar kirleniyor sevgilim
havalar soğuk mu soğuk

insanlar eceliyle ölmüyor artık
radyosyonlu ölümler
kokainli ölümler
kanserli ölümler
aidsli ölümler kol geziyor
dünya çaresiz mi çaresiz

insanlık ölüyor sevgilim
tabiat ölüyor
güzellik ölüyor
kötülükler boy veriyor
zaman hain mi hain

oysa
bir çiçek olmalı umut
açmalı yaralı topraklarda
çocuklar yarınlara güvenle bakmalı
sevinçler yeşermeli yapraklarda

nefretler sevgiye dönüşmeli sevgilim
acılar sevince
dostluklar yücelmeli insan sevince
insan sevince yalanlar küçülmeli
dağlar küçülmeli çocuklar büyümeli
ırmaklar ağlamalı, çocuklar gülmeli

savaşlar bitmeli sevgilim
acılar bitmeli, açlıklar bitmeli
sevgileri kirletenler
bu diyardan gitmeli

bunca kan
bunca gözyaşı
dünyamıza yetmeli

insan bu dünyada ya sevmeli ya da ölmeli



Nuri Can
 
F

Fırtına

Guest
Ne Giysek Yakışmıyor Hüzünden Başka

yüzümüzü sulara bıraktık
hayallerimizi sıvası dökülmüş duvarlara
sardıkça yangınlar içimizi
yoksul bir yaşamın cenderesinde
yaralarımız üşüdü
önce miydi, sonra mıydı
kar mıydı
yağmur muydu
bilemedik
üşüdükçe içimize çöktü sis

hep sancısını çektik kahreden hayatın
ne giysek yakışmıyor hüzünden başka
eğilip bakmaya korktuğumuz
sahipsiz mezarlara döndü içimiz
her akşam tanımadığımız bir hicran
görmediğimiz bir ıstırap çaldı kapımızı

kalbimizi bir vefasız,
ömrümüzü bir hayırsız aldı
hayatın çıkmazında hep teselli aradık
buruk gülümsemeler dindirebilir mi hüznü ah! Can
kime ne verebiliriz ki
gönül mü
ömür mü
can mı
mal mı
yok, yok yüreğimizden başka servetimiz

her baktığımız göz yuttu gönlümüzü
hançerini sapladı her tuttuğumuz el
hangi adaya sığınsak ihanet kokuyor
nereye gidebiliriz ki ah! Can
yüreğimizden başka
sokaklar çıkmaz sokak ömrümüzde
kahretsin

çıktığımız her yolculukta
düştüğümüz her kalabalıkta
ıssız bir kıyıda üşüdü ömrümüz
yetim bir ruh, nemli gözlerle
her gece sarılıp bir hayale
yalnızlığımızı alıp bastık bağrımıza

kırgındık mevsimlerin koynunda, yaralıydık
acılarla yattık, acılarla kalktık
bir ömür acılara acılar kattık
kurudu gözpınarlarımız
karanlığı siper edip gözlerimize
yüreğimizle ağladık

kimsesiz bir çocuğun yüreğine çizip resimlerimizi
kayıp mezarlara gömdük
yüzümüze siper ettiğimiz gülüşleri
ve yükleyip sevdalı bir kuşun kanadına anılarımızı
ardında el açıp aşka ve acıya ağladık

hep yüreğimizde saklı tuttuk sevgimizi
gözlerimizde, yüzümüzün hüznünde saklı tuttuk
gökyüzünü doldurup soluğumuza
isyanımızı kilometrelere zincirleyip
kayıp bir vadide idam ettik geçmişimizi

gidenler dönmedi ah! Can
solgun bir güz bahçesi renginde
boynu bükülü gelincikler gibi kaldık
yaralı uçurumları birer birer koşarak
boş yere yollara baktık, türküler yaktık
kurudu gözpınarlarımız, yüreğimizle ağladık

yaralı bir ülkeyiz şimdi, terkedilmiş bir şehir
nehir nehir acılar damlıyor bedenimize
önümüzde dağ dağ uçurumlar
ardımızda ölümün ayak sesleri
nasılda acıyor hayatımız ahh! Can

gurbet ki, kahreden yanımız
acılara gömdüğümüz isyanımız
derdimizi kime nasıl anlatırız
kimimiz var ki
lime lime yüreğimiz
ilmik ilmik gözyaşlarımızdan başka

hasret ki, göçmen kuşların kanadında taşıdığı
gamdan bir dağ gibi oturmuş gözlerimize
buruk gülümsemeler dindire bilir mi hüznü ah! Can
kime ne anlatabiliriz ki
ağızdan çıkan her söz yaralıyor yüreğimizi



Nuri CAN
 
F

Fırtına

Guest
Sen Gittin Masal Bitti

Sen Gittin Masal Bitti Ben bittim


sen gittin evimin adresi, kapımın zili gitti

sen gittin sazımin teli, kuşumun dili gitti
yangınlar düştü yüreğime, ıssızlaştı şehir
sokaklara hüzün yağdı, gözlerime yağmur
üstüme kapandı kapılar, ben kapandım içime
günlerce haftalarca ağladım
kırık bir ağaç dalında,
öksüz bir kuş gibi kaldım

sen gittin

hazanlar başladı ömrümde
yaprağa duran ağaçlarım gitti
umutlarım gitti, baharlarım
tutam tutam saçlarım gitti
dudağımda şarkılar yarım kaldı
bardağımda rakılar

bir de yüreğimde kanayan şiirler

masamda sigara izmaritleri kaldı
ben kaldım öylece ortalarda tesellisiz
bir de yıkıntım

sen gittin

şiirlerim öksüz kaldı
kalemlerim, defterlerim
ellerim, gözlerim, kirpiklerim
yüreğimde kalkıp giden gemilerim
dillerim öksüz kaldı
ne varsa dağıldı geride kalan
çöl oldu şiiristanım
hayalim, düşistanım

sen gittin

kemanım yayım, güneşim ayım
mutluluk payım gitti
kara bulutlar çöktü üzerime
sen gittin sustu kalbimin bülbülü
soldu bahçemin gülü
bağrımı yoldu yokluğun

sen gittin ağzımın tadı

mutluluğumun adı gitti
yaslı yaşım, gamlı başım
zehir aşım, otuz yaşım kaldı
bir de ben kaldım öyle boynu bükük ortalarda
yastığımda yağmur hıçkırıkları bir de
ve yüreğime batan cam kırıkları her gece

sen gitin hayalim düşüm

sevincim gülüşüm, servetim işim gitti
sen gittin, özlemin yüreğimde
yokluğun kirpiğimde çoğaldı.
umudum gitti, gururum gitti
her gece oturup ağladım
ıslandı ekmeğime karıştı korkunç acı
gülmek nedir unuttum gitti

sen gittin

ömrüm insafsız ayaklarına toprak oldu
kavruldu bahçelerim çiçeklerim soldu
acılarım içimde fışkıran kan
gönlüm rüzgarlarda savrulan yaprak oldu
sen gittin yaslandığım duvarlarım yıkıldı
güvendiğim dağlarım
her gece yıldızlara bakıp bakıp ağlarım

sen gittin, çakıl taşlarım

yürekvuruşlarım
sevgikuşlarım gitti
yaralı bir ceylanın bakışında yaralı kaldım
her yerde izimi sürüyor avcılar
harcanmışlığın, terkedilmişliğin koynunda
korunmasız, savunmasız kaldım
sen gittin anlımın kara yazısı kaldı
kalbimin sızısı

gittin işte o gidiş

bir daha dönmedin geri
yarısı sende kaldı kalbimim
yarısı bende ezgili
ah seher yeli
ardında kara bulutlar, kara günler
ve her gece soğuk ölümler kaldı
hasretin kaldı bir de ölüm gibi
ben kaldım öyle deli, öyle divane ortalarda


sen gittin, masal bitti, ben bittim



Nuri CAN
 
F

Fırtına

Guest
1 - Sustum!

'Herkes konuştuğunu yazar, bense sustuklarımı'

herkesin konuştuğu bir dünyada
ben sustum
ne kadar susulacaksa o kadar sustum
kendimle konuşuyorum şimdi yalnız
yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime
kimse duymuyor

sustum

bin ah sürüp dudaklarıma
ne kadar susulacaksa o kadar sustum
sustu benimle deniz
sustu deli dalgalar, sustu martılar
umutlarımı sarıp rüzgarlara
uzaklara savuruyorum her gece
yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne
kimse görmüyor

sustum

tam acılarımı haykıracaktım ki
sustum
ne kadar susulacaksa o kadar sustum
bir çığlık kanıyor demedim, en derininde yüreğimin
içimdeki volkanları boğarak sustum
açmadım kimselere yüreğimi
hançeri sadece kendime sapladım
sapladım ve sustum
hüznü yüzümde
acıları gözlerimde topladım sustum

sustum

sustu dudağımdaki şarkı
gözlerimdeki şiir
yaraları yalayan rüzgar
sokaklarında kahrolduğum şehir
gözlerim konuşuyor yalnız

Saçı ağarmış hayaller
nemli kirpiklerle
bulutlandığında gözlerim
gökte şimşek olup çakıyorum
kimse görmüyor

sustum

tuz basıp yaralarıma
ne kadar susulacaksa o kadar sustum
içinde volkanlar taşıyan bir derviş gibi
yaslanıp yalnızlığın duvarına
gül döküp kalabalıklara her gece
kimsesiz geziyorum gönül ülkemi
kimse bilmiyor

sustum

tam sevdiğimi haykıracaktım ki, sustum
sustu benimle gök, sustu dağ, sustu toprak
acılar konuşuyor şimdi yalnız
yaralı gönlümün sızıları konuşuyor
tutup öldürüyorum içimdeki sevdaları bir bir
atıyorum uçurumlardan
kimse görmüyor

ne zaman
dudaklarından öpmeye kalksam hayatı
saçlarını koklasam rüzgarların
içimde incecik bir sevgi ürperiyor
sarı hüzünler dökülüyor gönül bahçeme
gelmiyor beklediğim bahar
yaralar merhem tutmuyor
gözyaşı olup dökülüyorum kaldırımlara
kimse silmiyor
yağmur dinmiyor
sevdiğim bilmiyor

sustum

sustu benimle sarı sabır
sustu hasret, sustu zaman
yalnız gözlerimle dokunuyorum hayata
kimse duymuyor

sustum

içimde dalgalar kabardıkça volkanlar gibi
sustum
sustu dudağımdaki şiir
gözlerimdeki nehir
gönlümdeki yara
bulutlar haykırdı isyanımı
şimşekler haykırdı
sadece ben duydum
sadece ben

ey beşiğini sallayıp boğduğum hayat
ey kucağımda büyütüp öldürdüğüm sevgi
yaralar merhem tutmuyor
geceler avutmuyor
ben sustum
acılarım konuşuyor yalnız
yaralı gönlümün sızıları konuşuyor

ben sustum

susmuyor yüreğimi kavuran kasırga
pencereme vuran yağmur damlaları
susmuyor dışarda inleyen rüzgar
yıldızlar küs
ay üzgün
yağmur dinmiyor
içimde binlerce şiir kanıyor her gece
kimse bilmiyor
kimse duymuyor

sustum

sustu benimle sarı sabır, sustu hasret
sustu hayat, sustu zaman
acılar konuşuyor yalnız
acılarım konuşuyor
kimse duymuyor
duymuyor
duymu
duy




Nuri CAN
 

ahir

Üye
Üye
Katılım
Eyl 16, 2011
Mesajlar
7
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
hepsi birbirinden harika yüreğinize sağlık...
 
Tekerlekli Sandalye
Üst