Psikoterapi Nedir?

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
2015-08-18_224143.JPG

PSİKOTERAPİ

Psişik etki vasıtaları ile hastaya yardımın bütün yönlerini kapsayan tedavi sistemidir.


Başka bir ifade ile, hastayı ihata eden çevrenin düzeltilmesi ve onun vasıtasıyla hastalıklardan, hastalığı oluşturan etkenlerden uzaklaşılmasına yönelen bir tedavi usulüdür.

Medikal incelemeye alınmış bir çok psikoterapi yönteminin temelini, çağdaş ilmi istikametlere yönelen, sinir sistemi fizyolojisinin kanunları ile uygunluk arz eden psikoterapi okulları olmalıdır.

Psikoterapik etki vasıtasının en geniş yayılmış ve tecrübede kendini ispatlamış biçimi, hekimin sözüdür. Ancak doktorun söylediği tüm sözleri de, psikoterapotik etkiye sahip olduğunu söylemek doğru değildir. Hekimin sözlerinin psikoterapotik değere haiz olabilmesi için; hastanın elemine ve üzüntüsüne etki ederek onda olumlu yankılar yapsın, hastanın iyileşeceğine olan inanç artsın ve doktoruna karşı güveni yükselsin.

Meşhur nöropsikiyat ve psikoterapist V. M. Behterov demiştir ki; "Doktorla konuştuktan sonra, hasta kendisini iyi hissetmiyorsa, o hekim hekim olamaz."

Sadece doktorların değil, bazı din adamlarının, dervişlerin, medyumların, cincilerin ve bu gibi diğer insanların, hastalar üzerindeki etkileri psikoterapotik etki ve telkin efekti gibi değerlendirilmektedir. Bu açıdan, psikoterapi vasıtalarının çok eskiden beri mevcut olması gerekir. Bu da bilinen bir husustur.

Rus bilim adamı hekim B. J. Botçal şöyle demiştir; "Her bir hekim, onun kendi isteğine bağlı olmayarak ilk sırada psikoterapisttir. Onun belirlediği ilaçların ve diğer tedavi usullerinin % 60'ı psikoterapotik etki gösterir."

Psikoterapinin umumî ve hususî biçimleri vardır. Umumî psikoterapi her doktorun kendi tedavi uygulamalarından, şahsına münhasır bir yer tutar. Bu özellik, yalnız hekimin şahsî keyfiyetleri değil, bilgisi, zekası, sözleri, aynı zamanda onun harici görünüşü, muayene ve tedavi tekniği, tedavi müessesinin düzeni ve rahatlığı, duvarında asılmış plaketler, sertifikalar, diplomalar, yazılar v.s. amiller, bu etkiyi oluşturan diğer psikoterapotik faktörlerdir.

Psikoterapinin içeriğini ve etkisini anlayan her hekim bütün bu cihetleri dikkate almalı ve gündelik çalışmasında onlardan yararlı bir şekilde istifade etmelidir.

Psikoterapinin Özel Metodlarını sıralamak mümkündür.

Bunlar;

1. Rasyonel Psikoterapi

2. Psikanalitik Yöntem

3. Telkin

4. Hipnotik Telkin

5. Narkohipnoz

6. Grup Psikoterapi

7. İmagoterapi

8. Autogening Training

9. v.d.

Çağdaş psikoterapinin muhtelif ülkelerde tatbik edilen onlarca birim ve çeşidi vardır.

RASYONEL PSİKOTERAPİ

Rasyonel psikoterapi tüm uyanık halde hasta ile mantiki yönden temellendirilmiş bir tedavi sürecini uygulamaktır. Rasyonel psikoterapiyi ilk tatbik eden İsviçreli psikoterapist P.S. Dubya olmuştur (1912) Telkin etme biçiminden farklı olarak, rasyonel psikoterapi uygulamasında hekim hastayı sadece duyguları üzerinde değil, daha çok entellektüel düşünme, muhakeme etme yapısı üzerinde çalışır. Hastanın iyileşmesi, hekimin yaptığı görüşme peryodları içinde, hastanın kendi hastalığının içeriğini anlaması, iç görüş sahibi olması ve hastalığına karşı münasebetlerini değiştirmesi çerçevesinde ortaya çıkar. Yani bazen de hekimin esas vazifesi hastanın "anormal" muhakemesinin, aksi istikamete döndürmek, yani hastalığının asıl mahiyetinin hastanın tasavvurundaki olumsuz bir savunma mekanizması olduğunu izah etmektir. Dubya, teklif ettiği metodun izah edici, açıklayıcı özelliğin ön plana getiriyor ve bunda hiçbir telkinin olmadığını söylüyor.

Ancak, gerçek bu şekilde değildi. Rasyonel psikoterapi hem telkin, hem inandırma, en başlıcası ise doktorun şahsiyetine yüksek güven olmasıdır. Hekimin gösterdiği psikolojik tesir hastanın emosyonel yapısına tesir etmeden "tedavi etkisi" ortaya konamaz.

Hekim psikoterapi sohbetine başlamadan önce derin bir anamnez toplamalı, çok iyi bir sistemik muayene yapmalı, laboratuvar araştırmalarında bulunmalı, gerekirse konsültasyon istemelidir.

Psikoterapi, entellektüel seviyesi yüksek, zeki eğitimli insanlara yapıldığında daha büyük etki göstermektedir.

Rasyonel psikoterapi muhtelif hipokandrial sendromlar, fobiler ve psikosomatik hastalıklarda geniş olarak tatbik edilebilir.

PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ

S. Freud tarafından ortaya konulmuş bu usul, daha çok Batı aleminde yayılmıştır. Bu metodu temelinde, hastalığı oluşturan "bilinçdışı çatışmaların" bilinçaltından bilince çıkma gayretleridir. Freud'un iddiasına göre, serbest çağrışım yöntemiyle yapılan konuşmalar neticesinde, hastanın ızdıraplarına neden olan faktörler tespit edildiğinde, bilince çıkarıldığında hastanın durumu iyileşmeye başlıyor ve tedricen düzeliyor.

Psikonalitik yaklaşımdaki uygulamada, çeşitli sembollere, bu çerçevede rüya görmelere, görülen rüyanın muhtevasına, dil sürçmelerine, hatalara büyük önem veriliyor. Bunlar, hastalığın bilinçdışı kalmış yansımaları ve kılık değiştirmiş sunumları gibi kabul ediliyor. Hekimin başlıca vazifesi bu sembollerin anlamlarının ortaya konması, muhtevasının tahlil edilmesi ve böylelikle hastanın onların menfî tesirinden kurtarılmasıdır.

TELKİN TEDAVİSİ

Geniş olarak yazılmış metodlardan biri olup aynı zamanda diğer ihtisas dallarındaki uzmanlar tarafından da muvaffakiyetle tatbik edilir. Yerinde önerilmiş hekim sözünün kıymetini her zaman göz önünde tutmak gerekir.

Tedavi seansını yapma için hekim hastayı rahat bir koltuğa oturtur veya bir yatağa uzanmasını söyler. Hastaya gözlerini kapatarak, bütün kaslarını gevşetmesini, gerginlik ve telaştan uzak kalmasını teklif eder. 5-10 dakikadan sonra hasta oldukça sakindir. Böyle bir durumda hekim, telkine başlar. Hekim sözlerini kısa, sade ve anlamlı bir şekilde söyleyerek hastanın ızdırabını hafifletmeye çalışır. Bütün hastalar için uygulanacak tek tip bir telkin yoktur. Bunu hekim tayin eder. Doktor, hastasının yaşına, cinsiyetine, entellektüel seviyesine, medenî yaşantısına ve en önemlisi ise hastalığın esas semptomlarını göz önüne alarak tertip etmelidir.

Bazı psikoterapistlerin, meşhur yazarların ve alimlerin sözlerini buraya almakta yarar var.

"Ümidini yitiren ümitsiz kalır."

"Senden hareket, Allah'tan bereket."

"Her gecenin bir gündüzü, her derdin de bir çaresi vardır."

"Derdini söylemeyen, dermanını bulamaz."

"Dert, dert getirir." v.s.

Uyanık halde yapılan bu telkinin, hipnoza yatkınlığı olmadığı veya aksi tesir gösterebileceği durumlarda uygulamak gerekir. Muhtelif fobilerde, (Kardiofobi, kanserofobi, spidfobi... v.s.) nevrotik sendromlarda, çocuk nevrozlarında başarıyla tatbik olunabilir. Enfarktüs ve felç geçirmiş hastaya emredici tonda telkin yapılmaması tavsiye olunur.

HİPNOTİK TELKİN

Bu usulün başlıca yönü, hastayı hipnotik transın altına alacak telkin vermektir. Hipnotik transın fizyolojik mahiyeti tam olarak ortaya konamamıştır. Bir çok alimler hipnozu, normal uykunun bir çeşidi gibi kabul etmiştir. İ. P. Pavlov'a göre, normal uyku beyin korteksinin yaygın, bazen de subkortikal alanlarında içine alan inhibisyonudur. Hipnotik transı ise local bir inhibisyon halidir. Beyin korteksinde "Gözetici bölgelerin" olması ile normal uykudan ayrılır. Hipnotist, aynı "Gözetici Bölgelerin" aralığı ile hipnoz altına alınan şahısla bağlantılarını sürdürebilir.

Hastayı hipnotik transa almadan önce, sistematik bir muayene yapılması gerekir. Aynı zamanda hipnoza yatkınlığın derecesi tayin edilmelidir. Bazı alimlerin verdiği bilgiye göre, insanlar arasında hipnoza yatkınlık % 60-70 civarındadır. Elbette, hipnoz yapanın tecrübesine ve maharetine bağlı olarak bu rakamlar değişebilir.

Hipnotik transı oluşturmak amacı ile muhtelif uyarıcılar (parlayan eşyalar, ışık, monoton ses, tıkırtı v.s.) istifade ederek beş duyuyu etkileyen (işitme, görme, taktil v.s.) amacına ulaşır. Sözle telkin, gözle tespit yöntemi ile hipnotik trans oluşturmak en çok uygulanan yöntemdir. Bu amaçla gerekli muayene ve hazırlıktan sonra hasta özel bir koltuğa alınır veya rahat bir yastığa uzandırılır. Onun dikkatini herhangi bir noktada topladıktan sonra, takriben aşağıdaki içerikli telkin ifadelerinden istifade etmek mümkündür.

"Gözlerini aynı noktadan ayırmadan benim sözlerimi dikkatle dinleyin. Bir müddetten sonra kolların, ayakların ve nihayet bütün bedeninin ağırlaştığını hissedeceksiniz. Aynı tempoda göz kapaklarının ağırlaşmaya başlayacak ve sonra onları kapatarak uyumaya başlayacaksınız. Ona kadar sayıyorum. 10 dediğimizde göz kapaklarınız kapanarak rahat ve sakin uykusunda dertsiz olacaksınız. Bir...... iki...... üç..... kollarınız yavaş yavaş ağırlaşıyor, ağırlık bütün bedenini sardı. Dört.... beş..... şimdi ise göz kapaklarınız ağırlaşmaya başlıyor. Altı.... yedi..... ara ara derin nefes alın. Gözleriniz kararıyor, bedeninizi hoş bir rahatlık kapladı. Sekiz.... dokuz..... artık gözlerinizi açık tutamıyorsunuz. İradenin dışında onlar kapanmak istiyor. On.... gözleriniz tamamı ile kapanıyor... Rahat ve tam istirahat edin, daha derin uyuyun...."

Elbette ki telkinin içeriği daha geniş ve başka ifadelerden ibaret olabilir. Başlıca şart, söylenen sözlerin telkin gücünü artıran faktörlere bağlıdır. Sözleri monoton sözle, arayla, inandırıcı şekilde söylemek lazımdır. Başlıca şartlardan biri de, muntazaman çalışmak ve tecrübe toplamaktır. Hipnoz ile tedavi metodunun bütün cihetleri konu ile ilgili literatürde geniş olarak mevcuttur.

Hipnotik trans altında telkin etmekle, tedavi bir çok hastalıklarda, nevrozlarda ve nevrotik sendromlarla psikosomatik bozukluklarda, bronşial asthma, hipertanyison ve şeker hastalığında birtakım diğer rahatsızlıklarda, çocuklarda enüreziste, konuşma ve davranış bozukluklarında başarı ile tatbik edilebilir.

Literatürde en çok dissosiyatif bozukluklarında uygulandığını ve en basit tedavi yolu olduğunu görüyoruz. Onun haricisinde anksiyete nevrozu grubu hastalıklarda (fobiler, obsessif kompulsif bozukluk, genelleşmiş anksiyete bozukluğu, PTSS) somatoform bozukluklarda, kişilik bozukluklarında, cinsel fonksiyonel bozukluklarda kullanıldığını ve muhtelif psikoterapotik yöntemlerle kombine edildiğini görüyoruz.

NARKOHİPNOZ

Hastanın ven içine heksonal (% 10'luk) veya tiopental sodyum vermekle uyku meydana getirilebilir. Ancak bu tedavi yönteminde hastayı tam uyutmuyor, sadece bilinçli hali kayboluyor. Ancak hekimle irtibatı devam ediyor. Bu esnada hekimin telkinleri başlıyor. Bazı hallerde yatması için izin veriliyor. Tedavi seanslarının sayısı, hastalığın ağırlık derecesine ve şahsın bu tedavi usulüne ilgisini dikkate alarak 8-10 veya daha çok seans yapılabilmektedir.

Sade yöntemlerle hipnotik trans mümkün olmadığında narkohipnoz metodundan istifade edilir. M. E. Teleşevskiya, bu yöntemi teşvik edici, düzeltici ve güçlendirici bir terapi olarak isimlendirmiştir.

GRUP PSİKOTERAPİSİ

Aynı zamanda birkaç kişi ile veya grup ile yapılan tipleri vardır. Grup içinde yapılan psikoterapide hekim aynı telkin ifadeleri ile bütün gruba tesir gösterir. Grup psikoterapisi, tedavi grubunda olan hastaların birbirine olumlu tesirinden de istifade eder. Bu maksatla, hastalar gruba alınırken, teşhisleri, yaşları, entellektüel seviyeleri göz önüne alınarak seçilir. Psikoterapi konusunun esasını, hekimin grupla diyalogu teşkil eder. Hekim hastalara, onları rahatsız eden hastalıkları hakkında onun meydana gelme sebepleri ve diğer yerlerden bilgi verir. Hastalık hakkında onlarda meydana gelmiş, yanlış düşünceleri ortadan kaldırmaya çalışır. hekimin becerisi, hastalarda biçimlenmiş olan negatif yaklaşımları değiştirmek, onların tedavi olacaklarına ve iyileşeceklerine olan inançlarını sağlamalı ve bunları yükseltmelidir.

Bu tedavi yöntemi, genellikle alkolizm, nevrozlar, nevrotik sendromlar ve sinir sisteminin diğer fonksiyonel bozukluklarında tatbik edilir.

İMAGOTERAPİ

Rus psikoterapisti İ. J. Volpert tarafından (1972) de teklif edilmiş bu yöntemin mahiyeti şöyledir; Psikoterapistin rehberliği (tavsiyesi) altında kendi hastalık belirtilerinin ortadan kaldırılmasına müsbet etki gösterebilecek "hayali suretlerle (imajinasyonla)" hayaller oluşur ve günde 1-2 saat aynı hayalin rolünü oynatır. Hasta seçtiği rolün, mânevî hususiyetlerini, davranışlarını, ilk etaptan duygulanımını ne kadar canlı ve objektif ifade ederse, o kadar çok başarı kazanmış olur.

Hastaya öğretmek gerekir ki; o kendisini temkinli, sakin ve huzurlu hissetsin. Kendindeki gerginliği, asabiliği ve diğer bu gibi halleri mülayimlik, tebessüm, şaka ve çeşitli yollarla ortadan kaldırır. 1-3 ay devam eden bu tedavi usulü bir çok hallerde müsbet neticeler verir.

İmagoterapi nevrozların bütün biçimlerinde o çerçevede gerginlik, sinirlilik, dahili organlarda hoşagitmez duygularla belirtilen nevrotik sendromlar da tatbik edilir.

AUTOGEN TRAİNİNG

Bu yöntemin başlıca üstünlüğü odur ki; onu benimseyen her birkişi, hekimin iştiraki olmadan istenilen vakit ondan istifade edebilir. Autogen Training ilk defa Alman psikiyatristi ve psikoterapisti Şults (1932) tarafından tatbik edilmiştir. Autogen training veya psikoloji jimnastica onunla meşgul şahsın iradesinin gücüne kendine telkin etkisi sağlamak usulüdür. Bu maksatla ilk sırada, kasların relaksasyonuna ulaşmak, bunun arkasından Şults'un teklif ettiği altı vaziyeti oluşturmak gerekir. Bu esnada hasta, rahat yatakta veya kanapede oturmalı veyahut yatmalıdır. Rahat nefes alıp vermek başlıca şarttır. Çalışmaları günde üç defa (sabah uykudan uyanır uyanmaz, öğleyin ve gece yatarken) yapmak gerekir.

Önceden bu konu ile çalışan bir kişi, kollarını, bacaklarını, sonra ise tüm vücudunun ağırlaşmasını ve uyuşmasını telkin etmeyi öğrenmelidir. Bu maksadla, kendi kendine içten birkaç defa "kolların ve bacaklarım ağırlaşıyor. Bütün bedenin ağırlaşıyor" diye tekrar etmeli. Ağırlaşmanın tafsilatını hayalinde canlandırmalıdır. Bundan sonraki aşamada ise; sıcaklık hissi, mide bulantısı, nefes alıp vermenin serbest ve muntazam olmasını, karında sıcaklık ve nihayet alında serinlik hissi oluşturmayı öğrenmelidir.

Gösterilen umumi aşamaların becerilmesinden sonra, her bir kişi için ortaya konan özel telkin biçimlerine geçilir. Tedavi etkileri ortaya çıkarana kadar çalışmalar sürdürülür.

Autegen Training kompleksine, yalnız başına becerilebilmesi için 2-3 ay süreyle her gün uğraşmak gerekir. Hekimle birlikte çalışıldığında bu süre kısalır, kendine telkin her bir şahsın, kendi organizmasına, tedaviye cevap vermesine ve sinir sisteminin bir çok fonksiyonel bozukluklarını tedavi etmeye geniş imkanlar verir.
 
Moderatörün son düzenlenenleri:
F

Fırtına

Guest
Psikoterapi, psikolojik ve duygusal rahatsızlıkları konuşarak tedavi etme yöntemlerinin genel ismidir.

Bu terapötik konuşma seanslarında, kişinin içinde bulunduğu durumun sebeplerini öğrenerek, sorununu daha iyi anlaması sağlanır. Ayrıca kişi, problem yaratan düşüncelerini ve davranışlarını nasıl belirleyeceğini, nasıl değiştireceğini, ilişkilerini ve tecrübelerini nasıl inceleyeceğini, problemleri ile nasıl başedebileceğini, sorunlara nasıl çözümler üretebileceğini ve yaşam ile ilgili nasıl gerçekçi hedefler belirleyeceğini öğrenir. Psikoterapi ile kişi yaşamından mutlu olmayı ve hayatını kontrol altına almayı öğrenir. Ayrıca psikoterapi kişilere, çaresizlik ve öfkeden doğan çeşitli psikolojik rahatsızlıkların semptomlarının giderilmesi için yardımcı olabilir.

Psikoterapi bir kaç hafta içinde iki üç görüşme olabilecek kadar kısa süreli, yada bir kaç yıl boyunca sürebilecek kadar uzun vadeli olabilir. Bireysel terapi, çiftler terapisi, aile ve grup terapileri uygulanır.

Bazen psikoterapi çeşitli tedavi yöntemleri ile karıştırılarak uygulanabilir; örneğin ilaç tedavisi.. Bu durumlarda kişiye uygun tedavi yöntemi çeşitli etkenlere bağlı olarak değişir, örneğin; Psikolojik rahatsızlığın tipi, ne kadar süre devam ettiği, diğer tıbbi sorunlar, geçmişteki tedaviler, kişisel tercihler ve ücret.

Pek çok psikoterapi yöntemleri mevcuttur, en önemlileri aşağıda listelenmiştir;

Davranış Terapisi;

Davranış terapisi sağlıksız ve istenmeyen davranışlar üzerine yoğunlaşır ve genelde ödüllendirme, olumlu davranışları pekiştirme ve olumsuz davranışları elemine etme sistemleri kullanılır. Elemine etme işlemi, rahatsızlık, korku yada sıkıntı yaratan bir olayı kişiye göstermek ve bu olaya bağlı olarak ortaya çıkan tepkileri ortadan kaldırmaktır. Örneğin kişi mikroplardan korkuyorsa ve sürekli olarak ellerini yıkıyorsa, davranış terapisi kişiyi çeşitli yöntemlerle eğiterek ellerini aşırı derecede yıkamasına gerek olmadığını öğretir. Bu terapi şeklinde kişinin günlük hayatta yaşamış olduğu diğer sorunlar, aile ilişkileri, geçmişte yaşanılanlar yada diğer çevresel etkenler dikkate alınmaz, sadece davranış bozukluğuna yoğunlaşılır ve bunun düzeltilmesi için çaba sarfedilir.

En başarılı olduğu hastalık;

* Obsesif-Kompulsif bozukluk,

* Kognitif (Bilişsel) Terapi,

Bu terapi şekli, problemli duygu ve davranışlara yol açan bozuk düşünce kalıplarını tesbit etmek ve düzeltmek için çalışır. Hayattaki tecrübelerin nasıl yorumlandığının, kişinin duygularını ve davranışlarını o yönde değiştireceğine inanır. Örneğin kişi depresyonda ise, yaşamını ve kendisini negatif bir açıdan görme eğilimindedir ve bu kişinin depresyonunu arttırır. Davranış terapisinde olduğu gibi, Kognitif terapide de bilinçaltında yada geçmişte yaşanmış eski çatışmalar yerine kişinin şimdiki zamanda olan problemlerine ve semptomlarına yoğunlaşılır. Fakat Davranış Terapisinden farklı olarak, günlük hayatta yaşanılan tecrübeler sorunun parçası olarak görülür ve terapinin önemli bir parçasıdır.

En başarılı olduğu hastalık;

* Depresyon,

Bilişsel-Davranış Terapi;

Bu terapi tipi, sağlıksız, negatif inanç ve davranışları tesbit etmek ve sağlıklı, pozitif inanç ve davranışlarla değiştirmek için hem Kognitif hemde Davranış terapilerinin bir birleşiminden oluşur. Kişilerin kendi düşüncelerinin (başka insanların düşünceleri yada çevresel koşullar değil) nasıl yaşamaları gerektiğini belirlediğine inanırlar. İstenmeyen ortam ve çevre koşulları değişmese bile, kişinin olaya bakış açısını ve davranışlarını değiştirebileceğine ve daha pozitif bir yaklaşım geliştirebileceğine inanırlar.

Dışavurumcu Sanat Terapisi;

Bu terapi şekli duygu ve düşüncelerini ifade etmekte zorlanan insanların yaratıcı yöntemler kullanarak bu sorunu aşmalarını hedefler. Sanat Terapisi kişinin kendine olan güvenini arttırmasını, travmatik tecrübeler ve semptomlarla baş etmesini ve pozitif değişimlerin gelişmesini sağlayabilir. Bu terapi sanat, dans, hareket, tiyatro, müzik ve şiir gibi değişik sanatsal aktiviteleri kapsar.

Diyalektik Davranış Terapisi;

Bilişsel-Davranış Terapisinin değişik bir biçimi olan bu terapi çeşidinin amacı, stres ile mücadele edebilmesi, duygularını sakinleştirebilmesi ve başkaları ile olan ilişkilerini geliştirebilmesi için kişileri eğitmektir. Bu terapi özellikle intihar eğilimi olan Borderline Kişilik Bozukluğuna sahip kişiler için ortaya çıkmıştır. Fakat Yeme Bozukluğu yada Madde Bağımlılığı gibi sorunları olan hastalara da başarı ile uygulanmaktadır.

Diyalektik Davranış Terapisi, filozofide diyalektik olarak bahsedilen bir olaydan gelmektedir; Bir birine zıt gibi görünen iki kavramın yada fikrin karşılıklı uygulanması sonucunda dengeli bir çözüm bulmak için çalışılması.. Örneğin kişi kendini olduğu gibi kabul etmesi gerektiğini öğrenir ama bunu başarabilmek için aynı zamanda düşüncelerinde ve davranışlarında değişiklikler yapar.

En başarılı olduğu hastalık;

* Borderline Kişilik Bozukluğu,

* Yeme Bozukluğu,

* Madde Bağımlılığı,

Sistematik Desensitizasyon Terapi;

Davranış terapisinin bir çeşidi olan bu terapi tipi, kişiyi korktuğu yada rahatsız olduğu bir olay ile özellikle yüzleştirmeye çalışır. Bu terapi yöntemi genelde Obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu olan kişiler yada Travma sonrası stres problemi olanlar için faydalıdır. Hastalar, kontrol altında tutulan koşullar içinde, obsesif duyguları canlandıran yada travmatik tepkileri yaratan olaylarla, cisimlerle yada varlıklarla yüzleştirilirler.

En başarılı olduğu hastalık;

* Obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu,

* Travma sonrası stres problemi,

Bireylerarası Terapi;

Bu yöntem, kişinin başka insanlar ile olan ilişkilerine yoğunlaşır. Terapinin amacı kişinin ilişki kurmaktaki yeteneklerini geliştirmektir (aile, arkadaşlar ve iş arkadaşları ile iletişim yetenekleri) Bu terapi ile kişi başkaları ile olan iletişimini nasıl değerlendirmesi gerektiğini ve ilişkilerde yaşadığı problemleri aşmak için ne tür stratejiler geliştirmesi gerektiğini öğrenir.

Oyun Terapisi;

Bu terapi yöntemi gelişim döneminde olan küçük yaştaki çocuklar için tasarlanmıştır. Oyuncaklarla oynamak, resim yapmak ve diğer aktiviteler ile uğraşmak gibi pek çok farklı tekniği kullanır. Bu teknikler özellikle duygu ve düşüncelerini sözcüklerle ifade edemeyen çocukların kendilerini çok daha rahat ve kolayca ifade edebilmelerini sağlar.

Psikoanaliz;

Bu terapi yönteminde, şimdiki zamanda yaşanan duygu ve davranışları açıklamak için kişinin geçmişte yaşadığı anıları, olayları ve duyguları incelenir. Çocukluk olaylarının ve biyolojik dürtülerin, insanın davranışını ve düşüncelerini etkileyen ve kontrol eden bilinçaltı mekanizmasını oluşturduğuna inanırlar. Bu terapi türünde, bilinçaltı dürtüleri incelenerek, kişinin yaşamını geliştirecek değişimleri yapması için çaba sarfedilir. Rüya analizi ve özgür çağrışım (akla ne gelirse özgürce konuşmak) gibi teknikler ile bilinçaltına ulaşmaya çalışılır.

Psikoanaliz uzun dönemli ve yoğun bir terapi şeklidir. Bazen bir kaç yıl boyunca haftada bir kaç seansı içerebilir. Psikoanaliz Sigmund Freud tarafından bulunmuştur. Geleneksel olarak hasta bir kanepeye yatırılır ve terapist görüş alanı dışında oturarak, hastanın etkilenmeden rahatça konuşabilmesini sağlamaya çalışır.

Psikodinamik Psikoterapi;

Bu terapi şekli psikoanalizin teorileri üzerine kurulmuştur. Kişinin bilinçaltındaki duygu ve davranışlarını, arzu ve isteklerinin nereden kaynaklandığını ve içinde yaşadığı çatışmaların çözümünü bilinçli hale getirebilmek için uğraşır. Günümüzde en yaygın olarak uygulanan terapi şekillerinden birisidir. Psikoanalizden daha az yoğundur. Genelde terapist ile yüz yüze konuşarak uygulanır. Ayrıca daha geniş aralıklar ile uygulanır (genelde haftada bir defa) ve daha kısa sürede bitirilir (genelde bir yıl yada daha kısa)

Psikodinamik Psikoterapi pek çok değişik terapi tekniğini kullanır, örneğin; kişinin geçmişini incelemek, kişiyi inançları ve davranışları ile yüzleştirmek, vermek ve kişinin duygu ve düşüncelerini yorumlamak gibi. Bu işlem ile kişi duyguları, düşünceleri, semptomları yada davranışları ile bilinçaltındaki dürtüleri arasında bir bağlantı kurar. Böylece bu yeni anlayış ile, kişi istemediği davranışlarını ve düşüncelerini değiştirebilir.

Özellikle başlangıçta terapi rahatsız edici ve ürkütücü gelebilir. Fakat bir kaç hafta içinde semptomlarda azalma görülmeye başlanır. Kişinin stresi azalır, karar verme yetenekleri gelişir, ilişkilerinde iyileşmeler başlar ve sorunlar ile daha iyi bir şekilde baş etmeye başlar. Eğer bu gelişmeler görülmüyor ise doktorunuz ile konuşun, belkide sizin için daha uygun bir terapi yöntemi gerekli olabilir.

Terapi yöntemi kişiye özel olarak belirlenmelidir. Eğer sonuçlar istediğiniz gibi değilse yada doğru olmadığını hissediyorsanız, ikinci bir terapistten fikir alın. Terapi herkese uyan tek bir tedaviden oluşmaz. Yukarıda bahsedilen pek çok terapi çeşidinden bir yada birden fazlası birleştirilerek size uygun bir tedavi yöntemi bulunması için çaba sarfedin.


kozapsikiyatri.com
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Psikoterapi ve Faydaları

Ruh sağlığı, psikoloji, psikiyatri, ve terapi.jpg

Biz ruhsal bozuklukları asla bir hastalık olarak ele almıyoruz, psikolojik sorunlar esasında insan ruhunun dış dünyayla uyum sağlamadaki doğal savunma mekanizması olarak görüyoruz. Örneğin siz çevrenizde annenizle, babanızla, kız kardeşinizle bir bütün olarak dış dünyayla iletişimlerinizde bir takım sorunlar yaşıyorsunuz, sizin hem bedeniniz hem ruhunuz bu sorunlara karşı bir takım farklı tepkiler verecektir. Kiminiz aşırı öfke, mutsuzluk, umutsuzluk, yalnızlık kiminiz herhangi bir bedensel rahatsızlık veya bir çöküntü içinde hissedeceksiniz kendinizi, bazı yaklaşımlar bu tepkilere hastalık derken, biz buna kişinin çevresine uyum sağlamaya verdiği doğal reaksiyonlar olarak bakıyoruz. Bu tepkileri doğru okumak, doğru anlamak nasıl bir yol izleneceğini belirlemede çok önemlidir.

Terapi sizin daha sağlıklı karar almanız sorunlarınıza çözüm üretebilmeniz yönünde yardım eden bir hizmettir. Mesela kaygı bozukluğuyla ilgili bize başvurmuş olabilirsiniz, bizim sizin bu bozukluğunuzu iyileştirmek gibi bir amacımız asla olmayacaktır. Siz psikoterapi sürecinde adeta duygusal ve ruhsal bir eğitim alarak kaygı bozukluğu sürecini sağlıklı ve doğru bir şekilde atlatmayı öğreneceksiniz. Bize başvuran kişilere hasta veya hastalık gözlüğünden bakmadığınızda bakış açımızda sizlere bir tedavi sunmakta yoktur. Size verdiğimiz hizmete tedavi diyemiyoruz peki nedir bu sürecin adı? İster psikoterapi ister psikolojik danışma isterseniz danışmanlık ne derseniz deyin bizde aldığınız hizmet duygusal ve ruhsal bir eğitimdir. Biz asla herhangi bir hastalığı iyileştirme çabasında değiliz, sizleri de asla bir hasta olarak görmeyiz. Sorununuz ne olursa olsun size özel bir terapi yöntemini geliştiririz bunu yaparken psikoloji bilimiyle ilgili kuramları süzgecimizden geçirir sizin yaşadığınız soruna sizin durumunuza en uygun gelen terapi yöntemini tercih ederiz. Ve bu terapi seanslarında bir çok tekniği bir arada kullanırız.

Örneğin izlediğiniz filmler, diziler okuduğunuz kitaplar bu süreçte ele alınır. Hipnoz ve oto hipnoz tekniklerinde rüyalarınızın, çocukluk anılarınızın tekrar deneyimlemenizi sağlarız. Durumunuza uygun gelen bireysel psikoterapi teknikleri olabilir, evlilik ve çift terapisi olabilir, cinsel terapi olabilir, gurup terapisi olabilir bir çok terapi yöntemini sizin yararınıza sunuyoruz. Bize benim bir sorunum var ne yapmam gerekli diye başvurduğunuzda size uygun terapi yöntemine belkide ilk görüşte de karar verebiliyoruz. Belki sizin için aile danışmanlığı uygulanacak, belki evlilik terapisi, belki bireysel terapi ile ilerleyeceksiniz. Hangi terapi yöntemi olursa olsun bizim önceliğimiz sizin sıkıntılarınızın en doğru, en yararlı ve en kısa yöntemle nasıl çözülebileceğidir. Ancak eğer ki uzun süreli bir terapiye ihtiyacınız olduğunu düşünürsek bu haftada bir olmak üzere 45 veya 50 dakikalık seanslar şeklinde planlanır. Bu sürece sizin başladığınızda artık bölük pörçük ilerlemeniz olmayacak. Tıpkı bir yabancı dil öğrenmeye başlayıpta arada bırakmayacağımız gibi psikoterapi seanslarını da başladığımızda en az 8, 10 seans bu yolda ilerlemeniz sizin sorunlarınızın çözümünde ve kendi farkındalığınızı arttırmanızda çok yararlı olacaktır.

 

septik

Editör
Editör
Katılım
Şub 9, 2012
Mesajlar
3,377
Tepkime Puanı
435
Puanları
83
Ah Ceylan son açıklamyı herkes biliyor taktirde ediyorda gel gelelim uygulamada sorun var:D
 
Tekerlekli Sandalye
Üst