Gazoz Agacı
Moderator
Psikoz nedir?
Psikotik olmak demek, geçici olarak gerçeklerden kopmak demektir, bu rahatsızlık algılamayı ve algıları işlemeyi değiştirir.
Öncelikle anlam algılamaları (idrak etme) "özgün idrak"haline gelir ve düşünce çağrışımsal atlamalar halinde gelişir (şizofrenik psikozlar). Veya bu değişiklikler ruh hali ve motivasyonun (duygusal psikoz) güçlü dalgalanmalarının ifadesidir – genelde depresif bir yönde (ünipolar) veya her iki yönde manik-depresif (bipolar).
Gerçek acı, çelişkiler çok güçlü, kararlar imkansız veya duygular dayanılmaz olduğundan bu kopuş bir korunma mekanizması olabilir. Aşırı zorlanmalarda (travmalarda) veya tam bir motivasyon kaybında çok istikrarlı kişiler bile bu tepkiyi verebilirler. Çok duyarlı kişiler de istikrarsız dönemlerde, baskı altında veya sosyal kırılma dönemlerinde psikotik tepki verebilirler. Dispozisyon hastalığın ön durağı değildir, hassaslığın incinmiş arka yüzü olarak görülmelidir. Spesifik ruhsal, bedensel, sosyal veya ailesel iç dinamik durumu bağımsız hale getirebilir ve ağırlaştırabilir: Belirli bilişsel örnekler depresyonu derinleştirebilir, beyin metabolizmasındaki değişiklikler hassaslığı daha da keskinleştirebilir, sosyal kaygılar izolasyonu artırabilir, aile içi anlaşmazlıklar çelişkileri derinleştirebilir.
Psikotik semptomlar içsel istek ve kaygılara ve yaşam konteksine bağlı olarak çok çeşitli biçimler alabilirler. Psikotik semptomlar örneğin akustik veya optik halüsinasyonlar, kuruntular veya düşünce süreçlerinin değişmesidir. Hastalar örneğin bir takım sesler duyarlar, kendilerini gerçeklere aykırı olarak tehdit, izlenme veya kontrol altında hissederler, olaylarla kendi kişilikleri arasında gerçekçi olmayan bağlantılar kurarlar, başkalarının düşüncelerini "okuma" yeteneğinde olduklarını düşünürler veya kendi fikirlerinin bilinenden farklı olduğunu söylerler. Davranışları sık sık değişir, eskiden olduğu gibi verimli değildirler ve kendilerini dostlarından ve ailelerinden geri çekerler.
Psikozlar ne sıklıkta görülür?
Psikozlar nispeten sık görülen hastalıklardır, toplam nüfusun yaklaşık %1 ila %2'si yaşamlarında bir kez bu hastalığa yakalanır. Bugün dünyada şizofreniden muzdarip 51 milyon insan vardır. Bunu Hamburg gibi 1,8 Milyon nüfuslu bir kente aktarırsak, orada 18.000 ila 36.000 kişinin psikozdan rahatsız olduğu ortaya çıkar. Yapılan hesaplamalara göre Almanya'nın bütününde yaklaşık 800.000 ila 1,6 milyon kişi bu hastalıktan muzdariptir. Hastalığın ilk olarak patlak verdiği yaşlar ise genellikle 15 - 25 yaş arasıdır, yani bu hastalığa en sık gençler ve genç yetişkinler yakalanmaktadır. Hastaların yaklaşık %20'si ilk psikozlarında gençlik çağında olmaktadır. Bu yaş grubundaki 100 kişiden üçü bu hastalığa yakalanmaktadır. Buna göre psikozlar şeker hastalığından daha sık görülmektedir.
Hasta kimdir?
Herkes psikoz hastalığına yakalanabilir! Bu olasılık insanın temel donanımına bağlıdır. Her insan çocukluğunda bu hastalığı belli ölçüde geçirmiştir: İki ila üç yaşlarımızda sınırlı nörolojik ve ruhsal gelişmelerimiz deneniyle dünyayı, her şeyin bizim etrafımızdan dönmesinden başka türlü algılayamayız. Bu nedenle bir çocuk anne ve babası tartıştığında kendini suçlu hisseder. Bazı insanlar belirli önkoşullar nedeniyle psikotik bozukluklara daha çabuk yakalanır, bazıları ise ancak aşırı ruhsal ve fiziksel zorlanmalardan sonra yakalanır. Kadınlar erkeklere oranla daha seyrek hastalanır.
İlk belirtiler nelerdir?
bildAkut bir psikozda ortaya çıkan çok sayıda semptom daha zayıf bir biçimde daha önce görülebilir ve bunlar önemli erken uyarı belirtileridir. Ancak bir psikozun ilk belirtisi çok zor teşhis edilir. Ancak birçok insan olağan dışı bir davranışın psikozun ortaya çıkmasından çok önce başladığını tespit etmektedir. Bu ilk belirtiler genellikle gencin (ergenin) uyuşturucu kullanımına veya tembelliğine, kibirli oluşuna veya eksik kooperasyonuna yorulur. Aşağıda bir psikozun tipik erken semptomlarının listesi bulunmaktadır:
Bir psikozun olası erken belirtileri
Huyun değişmesi
Huzursuzluk, sinirlilik, aşırı duyarlılık
Yükselen duygululuk, aşırı hassasiyet, rahatsız edilebilirlik
Uyku bozuklukları (aşırı uyku veya uykudan kaçınma)
İştahsızlık
Kendini bırakma, tuhaf giyinme
Ani ilgi, insiyatif, enerji kaybı
Duyguların değişmesi
Depresyon, sığlaşmış duygular veya ruh hali dalgalanmaları
Korkular – özellikle zarar görme/tehdit edilme korkusu
Verimliliğin değişmesi
Düşük dayanıklılık, özellikle stres altında
Konsantrasyon bozuklukları, aşırı dikkatsizlik
Performans düşmesi
Sosyal alanda değişiklik
Güvensizlik
Sosyal geri çekilme, izolasyon
İlişkilerde sorunlar, ilişkilerin kesilmesi
İlgilerin değişmesi
Aniden ortaya çıkan olağan dışı ilgiler, örneğin dini veya doğaüstü nesnelere, büyüye ve benzerlerine ilgi.
Algı ve idrakin değişmesi
Olağan dışı algılamalar, örneğin gürültü ve renklerin yoğunlaşması veya değişmesi; kendisinin veya çevresinin değiştiği duygusuna kapılmak; Başka insanların algılamadığı nesneleri görme, tatma veya koklama duygusu.
Kendine özgü tasavvurlar, olağan dışı idrakler, örneğin kendiyle ilgili (başkalarının yaşantılarının, davranışlarının veya sözlerinin kendine mal edilmesi); İzlenme duygusu, etkilenme algılaması (başkalarının kendisinin düşüncelerine müdahale ettiği, kendisini kontrol ettiği duygusu).
Psikotik olmak demek, geçici olarak gerçeklerden kopmak demektir, bu rahatsızlık algılamayı ve algıları işlemeyi değiştirir.
Öncelikle anlam algılamaları (idrak etme) "özgün idrak"haline gelir ve düşünce çağrışımsal atlamalar halinde gelişir (şizofrenik psikozlar). Veya bu değişiklikler ruh hali ve motivasyonun (duygusal psikoz) güçlü dalgalanmalarının ifadesidir – genelde depresif bir yönde (ünipolar) veya her iki yönde manik-depresif (bipolar).
Gerçek acı, çelişkiler çok güçlü, kararlar imkansız veya duygular dayanılmaz olduğundan bu kopuş bir korunma mekanizması olabilir. Aşırı zorlanmalarda (travmalarda) veya tam bir motivasyon kaybında çok istikrarlı kişiler bile bu tepkiyi verebilirler. Çok duyarlı kişiler de istikrarsız dönemlerde, baskı altında veya sosyal kırılma dönemlerinde psikotik tepki verebilirler. Dispozisyon hastalığın ön durağı değildir, hassaslığın incinmiş arka yüzü olarak görülmelidir. Spesifik ruhsal, bedensel, sosyal veya ailesel iç dinamik durumu bağımsız hale getirebilir ve ağırlaştırabilir: Belirli bilişsel örnekler depresyonu derinleştirebilir, beyin metabolizmasındaki değişiklikler hassaslığı daha da keskinleştirebilir, sosyal kaygılar izolasyonu artırabilir, aile içi anlaşmazlıklar çelişkileri derinleştirebilir.
Psikotik semptomlar içsel istek ve kaygılara ve yaşam konteksine bağlı olarak çok çeşitli biçimler alabilirler. Psikotik semptomlar örneğin akustik veya optik halüsinasyonlar, kuruntular veya düşünce süreçlerinin değişmesidir. Hastalar örneğin bir takım sesler duyarlar, kendilerini gerçeklere aykırı olarak tehdit, izlenme veya kontrol altında hissederler, olaylarla kendi kişilikleri arasında gerçekçi olmayan bağlantılar kurarlar, başkalarının düşüncelerini "okuma" yeteneğinde olduklarını düşünürler veya kendi fikirlerinin bilinenden farklı olduğunu söylerler. Davranışları sık sık değişir, eskiden olduğu gibi verimli değildirler ve kendilerini dostlarından ve ailelerinden geri çekerler.
Psikozlar ne sıklıkta görülür?
Psikozlar nispeten sık görülen hastalıklardır, toplam nüfusun yaklaşık %1 ila %2'si yaşamlarında bir kez bu hastalığa yakalanır. Bugün dünyada şizofreniden muzdarip 51 milyon insan vardır. Bunu Hamburg gibi 1,8 Milyon nüfuslu bir kente aktarırsak, orada 18.000 ila 36.000 kişinin psikozdan rahatsız olduğu ortaya çıkar. Yapılan hesaplamalara göre Almanya'nın bütününde yaklaşık 800.000 ila 1,6 milyon kişi bu hastalıktan muzdariptir. Hastalığın ilk olarak patlak verdiği yaşlar ise genellikle 15 - 25 yaş arasıdır, yani bu hastalığa en sık gençler ve genç yetişkinler yakalanmaktadır. Hastaların yaklaşık %20'si ilk psikozlarında gençlik çağında olmaktadır. Bu yaş grubundaki 100 kişiden üçü bu hastalığa yakalanmaktadır. Buna göre psikozlar şeker hastalığından daha sık görülmektedir.
Hasta kimdir?
Herkes psikoz hastalığına yakalanabilir! Bu olasılık insanın temel donanımına bağlıdır. Her insan çocukluğunda bu hastalığı belli ölçüde geçirmiştir: İki ila üç yaşlarımızda sınırlı nörolojik ve ruhsal gelişmelerimiz deneniyle dünyayı, her şeyin bizim etrafımızdan dönmesinden başka türlü algılayamayız. Bu nedenle bir çocuk anne ve babası tartıştığında kendini suçlu hisseder. Bazı insanlar belirli önkoşullar nedeniyle psikotik bozukluklara daha çabuk yakalanır, bazıları ise ancak aşırı ruhsal ve fiziksel zorlanmalardan sonra yakalanır. Kadınlar erkeklere oranla daha seyrek hastalanır.
İlk belirtiler nelerdir?
bildAkut bir psikozda ortaya çıkan çok sayıda semptom daha zayıf bir biçimde daha önce görülebilir ve bunlar önemli erken uyarı belirtileridir. Ancak bir psikozun ilk belirtisi çok zor teşhis edilir. Ancak birçok insan olağan dışı bir davranışın psikozun ortaya çıkmasından çok önce başladığını tespit etmektedir. Bu ilk belirtiler genellikle gencin (ergenin) uyuşturucu kullanımına veya tembelliğine, kibirli oluşuna veya eksik kooperasyonuna yorulur. Aşağıda bir psikozun tipik erken semptomlarının listesi bulunmaktadır:
Bir psikozun olası erken belirtileri
Huyun değişmesi
Huzursuzluk, sinirlilik, aşırı duyarlılık
Yükselen duygululuk, aşırı hassasiyet, rahatsız edilebilirlik
Uyku bozuklukları (aşırı uyku veya uykudan kaçınma)
İştahsızlık
Kendini bırakma, tuhaf giyinme
Ani ilgi, insiyatif, enerji kaybı
Duyguların değişmesi
Depresyon, sığlaşmış duygular veya ruh hali dalgalanmaları
Korkular – özellikle zarar görme/tehdit edilme korkusu
Verimliliğin değişmesi
Düşük dayanıklılık, özellikle stres altında
Konsantrasyon bozuklukları, aşırı dikkatsizlik
Performans düşmesi
Sosyal alanda değişiklik
Güvensizlik
Sosyal geri çekilme, izolasyon
İlişkilerde sorunlar, ilişkilerin kesilmesi
İlgilerin değişmesi
Aniden ortaya çıkan olağan dışı ilgiler, örneğin dini veya doğaüstü nesnelere, büyüye ve benzerlerine ilgi.
Algı ve idrakin değişmesi
Olağan dışı algılamalar, örneğin gürültü ve renklerin yoğunlaşması veya değişmesi; kendisinin veya çevresinin değiştiği duygusuna kapılmak; Başka insanların algılamadığı nesneleri görme, tatma veya koklama duygusu.
Kendine özgü tasavvurlar, olağan dışı idrakler, örneğin kendiyle ilgili (başkalarının yaşantılarının, davranışlarının veya sözlerinin kendine mal edilmesi); İzlenme duygusu, etkilenme algılaması (başkalarının kendisinin düşüncelerine müdahale ettiği, kendisini kontrol ettiği duygusu).