Ruhsal Travma ile Nasıl Başedilir?

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
49
Travma kavramı giderek çok güncelleşiyor. Öncelikle psikolojik travmadan başlayalım.
Psikolojik travma nedir?
Psikolojik travma kişinin güçsüzlüğüyle, bedeninin ve becerilerinin sınırlarıyla yüzleşmesi durumudur.

- Burada kişi ne gibi duygu durum halinde olmaktadır?
Burada karşı koyulamaz bir güç kişiyi çaresiz bırakmıştır. Şöyle örnekleyebilirim. Kaygan zemin yazısını görmenize rağmen koşarsanız düştüğünüzde şaşırmazsınız, çünkü olayı denetleyebilirsiniz, neden düştüğünüzle ilgili bağlantı kurup düşmenize bir anlam verebilirsiniz. Oysa, bir arkadaşınızla yolda neşeli bir şekilde sohbet ederken aniden biri gelip kolunuzdaki çantayı kapıp kaçarsa olayı denetleme, bağlantı kurma ve olayı anlamlandırma gibi başa çıkma becerileriniz felce uğrar.

- Örneklediğiniz tarzda kişinin yaşadığı bir olay sonrasında etkisi devam eder mi, kişinin davranışları ne şekilde olur?
Önemli bir konu… Yaşanan bu olayın etkisi o kadar sarsıcı olabilir ki, bir daha o arkadaşıyla kişi görüşmek dahi istemeyebilir. O semtten her geçişte içine korku dolabilir. Travmatik olaylar, kişiye yoğun çaresizlik ve dehşet hissi yaşatır ve felaket yanıtı oluşturur.

Travma oluşturan en yaygın olaylar nelerdir?

Özetle söyleyecek olursak; doğal afetler, savaşlar, trafik kazaları, işkence, tecavüz, iş kazaları, saldırıya uğrama, ani gelişen hastalıklar, ani yakın kaybı, tutsak edilme, eş tarafından aldatılmak tipik travmatik olaylardır. Ancak, evinde hiç kötü söz duymaya alışık olmayan bir çocuğun öğretmenince aşağılanması da travmatik etki bırakabilir.

-Travma yaşayan her kişi yaşadığı olaya verdiği tepki aynı mıdır? Tepkiyi belirleyen öğeler nelerdir?
Travmaya verilen tepkiler aynı değildir. Bunu belirleyen özellikler arasında, mağdurun yaşı, cinsiyeti, eğitim seviyesi, kişilik yapısı; travmanın niteliği, şiddeti ve kişi tarafından nasıl anlamlandırıldığı vardır. Travma sonrası sosyal çevrenin ve toplumun verdiği destek vardır ve önemlidir.

-Her travma sonrasında stres bozukluğu gelişir mi?
Travmanın niteliği ve yoğunluğu travma sonrası stres bozukluğunun (TSSB) gelişimi için önemlidir. Ancak bununla birlikte, her travmatik olay yaşayan kişide Travma Sonrası Stres Bozukluğu gelişmez.

-Peki buradaki etken nedir o halde?
Travmatik olay öncesindeki risk faktörleri vardır elbette. Bunlar nelerdir derseniz; ailede psikiyatrik hastalık öyküsü, çocukluk çağı travması, ebeveyn yokluğu, 10 yaşından küçük anne-baba ayrılığı, içe dönüklük, kaygılı-endişeli-vesveseli kişilik yapısı, psikiyatrik hastalık geçirmiş olmak, olumsuz yaşam olayları, kadın olmak gibi risk faktörlerini sayabiliriz.

-Burada yaşanan olayın tekrarlamasının da etkisinden söz etmek mümkün müdür?
Elbette mümkündür. Travmatik olayın şiddetinden daha çok maruz kalma sıklığı psikiyatrik hastalık gelişimini tetikler. Sadece travmaya maruz kalma değil olaya tanık olmak da örseleyicidir, çünkü suçluluk duygusuna neden olur.

-Burayı biraz daha açabilir misiniz?
Tabii. Depremde yakınlarını kaybedenler sadece onları kaybettikleri için acı çekmez, aynı zamanda hayatta kalmanın verdiği suçlulukla savaşırlar. Benzer şekilde, savaşta arkadaşları şehit olmuş ya da sakat kalmış bir kişi sağlam bir bedenle eve dönmekten mutluluk duyamayabilir. Sanki arkadaşlarının ölümüne kendisi sebep olmuş gibidir. Travma sırasında kişinin sergilediği tutum da sonraki ruhsal hastalık gelişimini etkiler. Örneğin tecavüz sırasında pasif kalan kişilerde direnen kişilere göre daha fazla TSSB gelişir. Yani kişi karşısındaki güçle başa çıkmak için ne kadar savaşırsa olayın ruh sağlığına uzun dönemdeki etkisi o kadar az olacaktır. Yaşanan olayın şiddetinin nasıl algılandığı da önemlidir. Asansörde kapalı kalan kişi, dehşete kapılarak artık asla oradan çıkamayacağını ve havasızlıktan boğularak öleceğini düşünürse, hayatının geri kalanında asansöre binmesi çok zor olacaktır.

-Güven sorunu yaşanıyor mu travma sonrasında?
Evet… Sorunuzda dikkat çektiğiniz gibi travmaya maruz kalmış birisi için dünya artık güvenilir bir yer değildir. Özellikle de insan eliyle yapılmış bir travmaya maruz kalmışsa insanlara olan güvenini kaybeder. Her an her yerden bir zarar görmeyi bekleyerek, insanlardan uzaklaşır.

-O halde çevrenin, yakınların durumu ve yaklaşımları önemli?
Travmatik olay sırası ve sonrasında mağdurun çevresindeki yakınlarının verdiği tepkiler önemli. Bu tepkiler ruhsal sorunların gelişiminde de etkilidir. Bu nedenle, yakınlarının destekleyici tutumu, kişinin güven duygusunun onarılmasını sağlar. Böyle bir kişi rahat bırakılmak istediğini söyleyerek ona yardım etmek isteyenleri uzaklaştırmaya çalışsa da, yalnız kalmaması psikiyatrik hastalık gelişimini önleyicidir. Mağdur yaşadığı olayı başka insanlarla paylaşabilirse dünyayı anlamlı hisseder. Bu durumda toplumun verdiği destek de önemlidir.

-Aile içi bir durum ise yaşanan durum değişir sanırım değil mi?
Kuşkusuz öyle… Cinsel saldırı ya da aile içi şiddet durumlarında hukuk yoluyla adalet sağlanması önemlidir. Ancak, hakkını ararken kişi daha çok mağdur olabildiğinden bu tür durumlar polise çok az bildirilmektedir. Saldırgan mağdurdan statü olarak daha yüksekte bulunduğunda travmasını paylaşamadığı gibi saldırganın daha da fazla tacizine maruz kalabilir.

-Travmaya maruz kalan kişi bunu hiç paylaşmayıp sürekli içinde tutması, travma yaşadığı mekanlardan, mahallerden uzak durmasını nasıl değerlendirirsiniz?
Travmatik olayı paylaşmaktan kaçınmak, olayla ilgili mekanlar ve kişilerden uzaklaşmak gibi bir tavır doğru değildir. Ttravmaya bağlı ruhsal hastalık gelişimini olumsuz yönde etkiler bu. Kişi yaşadığı sıkıntıyı ne kadar çok paylaşırsa ve zorlayıcı da olsa ne kadar çok üzerinde düşünürse acısından kurtulması da o kadar kolay olacaktır aslında.

-Travmaya uğrayan kişi herhalde ilk dönemlerde yaşar bunu etkilerini. Klinik pratiğiniz açısından baktığınızda siz neler görüyorsunuz?
Psikolojik bir travma yaşadıktan sonraki ilk bir ay içerisinde bazı ruhsal sıkıntılar yaşanması doğal olabilir. Bazen ilk bir ay ruhsal sıkıntı çok yoğun olabilir.

-Nedir bunlar? Neler yaşanıyor?
Uyku ve iştah bozulabilir, korku ve öfke olabilir. Kabus görülebilir. Vücutta uyuşmalar, aynaya bakınca kendini tanıma güçlüğü ya da çevreyi yabancı algılama gibi belirtiler oluşabilir. Bu duruma akut stres bozukluğu denir ve ilk bir ay içerisinde geçmesi beklenir. Ancak, psikolojik sıkıntı bir aydan daha uzun süre devam ederse travma sonrası stres bozukluğunun geliştiği düşünülebilir.

-Travma Sonrası Stres Bozukluğu’nun belirtileri nelerdir? Bunları da alabilir miyiz kısaca?
İsterseniz maddeler şeklinde cevaplayayım bu sorunuzu.
1- Yeniden yaşantılama: Olayı tekrar yaşıyormuş hissi, olayın görüntülerinin sebepsiz göz önüne gelmesi (flashback), rüyada görme
2- Kaçınma: Olayla ilgili hafıza kaybı, olayla ilgili yerler ve kişilerden uzaklaşma, olay hakkında konuşmama, içe çekilme, unutkanlık
3- Aşırı uyarılma belirtileri: Gerginlik, uykusuzluk, yerinde duramıyormuş hissi, irkilme, öfke patlamaları, dikkati toplayamama

- Travma sonrasında verilen ruhsal tepki veya belirtiler mutlaka ilk aylarda mı görülür?
Hayır. Bazen travmatik bir olaydan hemen sonra hiçbir ruhsal tepki gözlenmeyebilir. Ancak travmadan 6 ay hatta 20-30 sene sonra bile ruhsal sıkıntılar baş gösterebilir.

-Bu durumda çözülmesi ve yüzleşmesi bakımından kaçınmaya fırsat verilmemeli, öyle mi?
Aynen öyle… Böyle olaylardan sonra yakınlarınızın yanında olmaya ve travmasını konuşmaya paylaşmaya çalışmak faydalı olacaktır. Üzülmesin diye konuyu açmamak iyi bir yol değildir.

-Burada yaklaşım şekli, kullanılan dil önemli mi? Ötekileştirici ve suçlayıcı tavırlar örseleyici ve pekiştirici olmaz mı?
Kesinlikle öyle. Yargılayıcı olmamak gerekir. Örneğin eşinden sürekli dayak yiyen bir kadına “sen de neden eşinden boşanmadın?” demek, o kadının kendini suçlu hissetmesine neden olur. Kadın zaten yaşadığı sıkıntı nedeniyle çaresizlik duygusu içerisindedir ve neredeyse dayak yediği için kendini suçlu hissedecek kadar kafası karışmış bir haldedir.

-Son olarak Travma Sonrası Stres Bozukluğu tedavisi nasıl yapılmaktadır?
Tedavisinde hem ilaç hem de psikoterapi gerekli ve faydalıdır. Travma Sonrası Stres Bozukluğu, sadece beynin değil bütün bedenin çalışmasını olumsuz etkiler. Ayrıca, bazı kişiler acılarını dindirebilmek için alkol ya da uyuşturucu maddeler kullanarak bir nevi kendi kendilerini tedavi etmeye çalışırlar ki, bu durumda alkol ve diğer madde bağımlılıkları gelişecektir. Bu nedenle ilaç tedavisi çok önem taşımaktadır. Seçilecek psikoterapi yöntemi kişiye göre değişecektir, ancak Marmara depreminden sonra edinilen deneyim, EMDR (göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme) denilen yöntemin travmatik anılardan kurtulmada hızlı etki gösterdiğine işaret etmektedir.
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Travmaya neden olan olaylar nelerdir?

1Travmayı anlamak.jpg

Travmayı anlamak

Travmatik olayları kendi içerisinde ikiye ayırıyoruz. Fiziksel tehdit içeren olaylar ve psikolojik tehdit içeren olaylar. Fiziksel tehdit içeren olaylarda kendi içerisinde ikiye ayrılıyor. Doğal yollarla olanlar ve insan eliyle olan diye..

Travmaya neden olan olaylar nelerdir?


Travmatik deneyimler, travmaya bağlı tepkiler oluşturur. Travma, yaşamın ilk devrelerinde olmuşsa, fiziksel, ruhsal, entellektüel gelişimi olumsuz etkiler. Başlangıçta ortaya konan başa çıkma becerileri, uyum belirtilerinin işaretleridir. Ancak sonra bu uyum belirtileri, hastalık belirtileri haline gelebilmektedir.

Zaman geçtikçe travma yaşayan kişilerin travmatik yaşantıları tekrarlar ve genel işlevlerini bozacak bir biçimde bütünleşmemiş (dissosiye) olarak kalırlar.
Farkına varmadan, bu kopan parçalar ( duygu, düşünce ve imgeler ) kişinin davranışlarını etkiler. Sosyal destek sisteminin eksik olduğu durumlarda risk daha yüksektir.Kendilerine zarar verici olan veya tehlikeli olan nesnelerle - ilişkilere yönelebirler.

Düşünce süreçleri, kalıcı ilişki kurma kapasiteleri, duygusal ifadelerdeki yetersizlik, saldırganlık gibi alanlarda aksama görülür. Tekrarlayan travmalar yaşayan kişiler “öğrenilmiş çaresizlik” geliştirebilirler.

Travmanın yaratmış olduğu zorlukları azaltmak için farklı bağımlılık davranışları geliştirerek yüksek kaygılarını kontrol etmeye çabalarlar.
Bu yaşantılara sahip kişilerin çoğu, ikincil ruhsal sorunlar geliştirilebilirler, depresyon, suçluluk duyguları, düşük benlik duygusu, çaresizlik ve umutsuzluk bunlardan sadece bir kaçıdır.


Makale: Psk. Merve YÜRÜTEN
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Travma yaşayan kişinin hayatında ne tür davranışsal ve sosyal değişiklikler olur?

Travmaların insan yaşamındaki rolü

Travmatik etki daha çok beklenmedik bir tehdit karşısında kendi içerimizdeki koruyucu bir alarmın devreye girmesi gibidir. Tehdit ortadan kalktıktan sonra belirli bir süreçte bu alarmın yine kapanması ve normale geçmesini bekleriz.

2Travmaların insan yaşamındaki rolü.jpg

Travma yaşayan kişinin hayatında ne tür davranışsal ve sosyal değişiklikler olur?



TRAVMA

Travma dediğimizde ilk akla gelen kaza, kayıp, afet gibi büyük olaylardır, peki yıllarca içimizde barındırdığımız, çocukluk döneminden kalma bir suçlayıcı bakış, dışlandığımızı hissettiğimiz bir an bir hastane olayı, aile içi sözel ya da fiziksel şiddet, bir hayvan korkusunun hayatımıza olan etkisi neyle anlamlandırılır sizce?

Travma canlı üzerinde beden ve ruh acısından önemli ve etkili yaralanma belirtileri bırakan yaşantıdır. Ruhsal travma kapsamına fiziksel ve duygusal tacizler (dövülme,gasp olayları,çocukluk cağından beri süregelen sevgisiz ortam, sağlık,eğitim ,barınma ve beslenme gereksinmelerinin karşılanamaması gibi), cinsel tacizler, doğal afetler (deprem, sel, fırtına , gibi),yangınlar , trafik kazaları, savaşlar ,çatışmalardan etkilenmek girmektedir.

Ruhsal bir travmayı izleyerek bazı kişilerde önce akut stres bozukluğu bazı kişilerde de bunun sonrasında travma sonrası stres bozukluğu ya da diğer adı ile post travmatik stres bozukluğu dediğimiz bir durum gelişebilmektedir.

Akut stres bozukluğu

Akut stres bozukluğu nedir?


Travma oluşumundan sonraki ilk 1 aylık sure içinde gözlenir. Kişi aşağıdaki iki belirtinin olduğu travmatik bir yaşantıdan geçmiştir:

A-1) Gerçek bir hayat kaybı,olum ya da olum tehdidi, ağır bir yaralanma ya da kendisinin ya da başkasının fizik bütünlüğüne yönelik bir tehdit olayını yasamış, tanık olmuştur.
2) Kişi aşırı korku,çaresizlik ya da dehşete düşme seklinde tepkiler göstermiştir.

B-Kişi bu olayı yaşarken ya da yasadıktan sonra dissosiyatif belirtiler dediğimiz aşağıdaki belirtilerden en az ucunu yasamıştır.

1)Uyuşukluk, dalgınlık,duygusal tepkisizlik,donukluk hiç birsek hissetmiyorum, ne ağlamak ne gülmek geliyor içimden sadece bir noktaya bakıp,dalıyorum
2)Çevrede olup,bitenlerin farkına varma halinde azalma etrafımdan habersizim,kim geldi,kim gitti,kim ne dedi bilmiyorum
3)Çevreyi olduğundan farklı,yabancı,değişik algılama (derealizasyon) burası sanki benim odam,yatağım değil,sanki boşluktayım,yasadıklarım gerçek değil
4)Kendini olduğundan farklı ,yabancı algılama (depersonalizasyon) sanki kendimi dışarıdan izliyorum,ellerim sanki benim ellerim değil,
5)Dissosiyatif amnezi dediğimiz ,travma öncesi,esnası veya sonrasına ait olayları hatırlayamama ne olduğunu,ne yaptığımı bilmiyorum,kimlerle konuşmuşum,nerelerden geçmişim bilmiyorum, bir de baktım buradayım hatta simdi neredeyim bilmiyorum


C- Travmatik olayın kişinin gözünün önüne tekrar gelmesi, ister istemez düşünmesi,rüyalarda görülmesi, kabuslar,illüzyonlar (nesneleri korkutucu bir şekilde travmayla ilgili nesnelere benzetme,kalemleri bıçak gibi algılama seklinde), flashback dediğimiz sanki o olayı tekrar ayni şekilde yasıyor gibi hissetme hali,olayı hatırlatan şeylerle karsılaşınca kaygı duyma (TV.de seyredilen deprem görüntülerinde, çatışma ve savaş sahnelerinde fenalık hissetme,travma tik olayın yıl dönümlerinde huzursuzluk hisleri)

D- Travma ile ilgili hatıraları akla getiren uyaranlardan kaçınma (onları düşünmek,konuşmak,o duyguları hissetmek,o olayın benzeri etkinlikler, yerler ve kişilerden uzak durma)

E- Aşırı uyarılmışlık hali (uykuya dalmakta ve sürdürmekte zorluk çekme, huzursuz bir şekilde dolaşma, bir noktaya,konuya dikkatini verememe, en ufak bir sesten irkilme,yerinde duramama gibi)

Bu belirtiler kişide belirgin bir kaygıya yol açıp,toplum içinde, is yaşantısı, genel uğraşlarında belirgin bir bozulmaya yol açmaktadır.


Post Travmatik Stres Bozukluğu


Travma geçirmiş üç kişinin duygu ve düşünceleri;

Kendimi çok kötü hissediyorum, huzursuz ve sinirliyim. Aslında ben bu değilim. Araba kazası altı ay önce oldu, ama hala arabaya bindiğimde kendimi güvende hissedemiyorum, o kadar korkuyorum ki, mümkün olduğunca yolculuk etmemeye çalışıyorum. Kaza anı kafamda tekrar tekrar canlanıyor, bir türlü kafamdan çıkaramıyorum, hatta geceleri kabus şeklinde, kazayı tekrar tekrar yaşıyorum. Bunlardan çok yoruldum artık.


Hayat hakkındaki görüşlerim değişti, neden bize oldu diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Ölen arkadaşımı kurtarmak için daha fazlasını yapabilirdim diye kendimi suçluyorum. O anı, tekrar tekrar yaşıyorum, keşke bunu yapsaydım, keşke şunu yapsaydım diye düşünüyorum.... bazen, çok moralsiz ve gergin oluyorum...bir türlü gevşeyemiyorum ve çok korkuyorum, ölebilirdim diye düşünüyorum,..... geleceği düşünemiyorum....., kendimi çaresiz hissediyorum...

Sınavı kazanamazsam hayatımın biteceğini düşünüyorum, bu benim son şansım diyorum, sınav esnasında kalp atışlarım yükseliyor, ellerim terliyor, öleceğimi düşünüyorum oysa bunun deneme sınavı olduğunu da biliyorum çevremdeki herkesi başarılı kendimi başarısız hissediyorum


Eğer, siz de travmatik bir olay yaşadıysanız, bunlara benzer duygularınız olmuş olabilir.


Travmatik olay; günlük olağan olayların dışında olan ve kişiyi derinden rahatsız eden bir olaydır. Birçok olay böyle bir etki gösterebilir. Bu, bir yangın, kaza, hırsızlık, saldırı, ölüm gibi travmatik bir olaya tanık olmak veya, birçok insanı kapsayan bir felaket veya sizi, arkadaşlarınızı veya ailenizi, kapsayan kişisel bir olay olabilir.


Travmatik bir olaydan sonra kişiler nasıl tepki gösterirler?

Travmatik bir olaydan sonra tecrübe edebileceğiniz duygulardan bazıları aşağıda verilmiştir. Genel olarak, kişilerin tepkileri aşağıdaki dört gurupta toplanabilir:

Travmayı kafanızda tekrar yaşamak.
Travmayla ilgili veya hatırlatan şeylerden kaçınmak.
Daha fazla gergin, huzursuz veya her zamankinden daha tetikte olmak.
Bunalımda olmak, ağlamak.

Bu duygulardan herhangi birini tecrübe edip etmediğinizi anlamak size yardımcı olabilir.

Travmayı kafanızda tekrar yaşamak

Kafanızda travmayla ilgili istenmeyen görüntüler veya anılar yaşamak (genelde bunlara geçmişe dönüş (flashback) denir).
Travma ile ilgili rahatsız edici veya sizi korkutan başka şeylerle ilgili rüyalar görmek.
Travmanın tekrarlandığını hissetmek - travmayı çok kuvvetli olarak, tekrar yaşamak.
Size travmayı hatırlatan olaylarla veya duygularla karşılaştığınızda, çok rahatsız, huzursuz olmak.
Size travmayı hatırlatan olaylar veya anılarla karşılaştığınızda, örneğin, kalp çarpıntısı, baş dönmesi gibi, rahatsız eden fiziksel tepkiler tecrübe etmek.

Travmayla ilgili olaylardan kaçınmak ve hissizleşmek

Travmayla ilgili düşünce, duygu ve konuşmalardan kaçınmak.
Size travmayı hatırlatan, yer, kişi ve olaylardan kaçınmak.
Travma ile ilgili şeyleri hatırlayamamak.
Hayata küsmek, çevrenizdekilerden ayrı hissetmek veya her zamanki duygularınızı hissedememek.
Normal bir geleceğinizin olmayacağını düşünmek - sanki ödünç alınmış bir zamanı yaşıyor gibi hissetmek.

Her zamankinden daha gergin ve huzursuz olmak

Kızgın veya huzursuz hissetmek.
Konsantre olamamak.
Uykuya dalmada zorluk çekmek.
Her zaman tetikte olmak ve kolayca korkmak.

Travma sonrası bunalımı bizi en az dört farklı şekilde etkileyebilir:

Ne hissettiğimizi.
Nasıl düşündüğümüzü.
Vücudumuzun nasıl çalıştığını.
Nasıl davrandığımızı.

Düzenli bir şekilde tecrübe ettiğiniz duyguların yanına bir çarpı işareti koymak, nasıl hissettiğinizi anlamanıza yardımcı olabilir:

Ne hissediyorsunuz?

Endişeli, rahatsız, huzursuz hissediyor, korkuyorsunuz.
Çok kötü bir şey olacakmış gibi hissediyorsunuz.
Gergin, kasılmış, uçurumun kenarında, karışıksınız.
Gerçek değilmiş gibi, tuhaf, hayalde gibi, herşeyden uzaksınız.
Bunalımdasınız.

Vücudumuzda neler olur?

Kalbimiz daha hızlı çarpar.
Göğsümüz sıkışır.
Kaslarımız gergin/kasılmış olur.
Yorgun, tükenmiş hissederiz.
Vücudumuzda ağrılar olur.
Başımız döner.
Panik oluruz.
Bunalım, moral bozukluğu olur.
Kızgın oluruz.
Ağlarız.

Nasıl düşünürüz?

Sürekli endişeleniriz.
Konsantre olamayız.
Geçmişe dönüş tecrübe ederiz, travma görüntüleri kafamızda canlanır.
Travma sebebi olarak kendimizi suçlarız.
Olayın tekrar olacağını düşünürüz.
Karar veremeyiz.
Pişmanlık, utanç veya kin duyarız.
Düşüncelerimiz karışır.
Sinirli veya huzursuz hissederiz.
Midemiz çalkalanır.
Uyku/kabus sorunumuz olur.
Ürkek oluruz.

Neler yaparız?

Aşağı yukarı dolanırız.
Bize travmayı hatırlatan şeylerden kaçınırız.
Oturup gevşeyemeyiz.
Kişilerden kaçınırız.
Tek başımıza kalmaktan kaçınırız.
Kişileri tersleriz ve huzursuz oluruz.
İlişkilerimizi bozarız.
Daha çok içki ve/veya sigara içeriz.
Başkalarına daha bağımlı oluruz.

Yaygın düşünceler

Benim suçumdu.
Dağılıyorum.
Kalp krizi geçireceğim.
Bu olay beni kontrol ediyor.
Dayanamıyorum.
Bayılacağım.
Neden benim başıma geldi?.
Artık bir anlam bulamıyorum.
Travmaya neden bu kadar yoğun tepki gösteriyoruz?

Travmanın, bizim üstümüzde duygusal olarak, bu kadar yoğun bir etki bırakmasının, birçok sebebi vardır.

1) Hayatın genelde bizim için belli bir şekli, anlamı ve amacı olması, ve korunur ve güvenli olması gibi, hayat hakkındaki temel inançlarımızı sarsar. Bizim kendimizle ilgili olan inancımız sarsılmış olabilir, kriz anında beklediğimizden veya istediğimizden çok farklı bir tepki vermiş olabiliriz.
2) Travma aniden ve habersiz gelir. Bu yeni duruma alışmak için zamanımız olmaz. Bu, genelde normal olarak yaşadığımız durumların çok dışında olan bir durumdur ve bu durumda neyle karşılaştığımızı veya nasıl hareket edeceğimizi bilemeyiz. Öleceğinizi hissetmiş olabilirsiniz, çevrenizdekiler ölmüş olabilir, ve siz şokta olabilirsiniz. Tehlike karşısında, travmaya sıkıca tutunursunuz, bu belkide, aynı tehlikeye tekrar düşmemek için, bir nevi savunma olabilir. Sonuç olarak, yukarıda tanımlanan, travma sonrası tepkilerini gösterebilirsiniz.


Travmayla nasıl çalışıyoruz?

EMDR (Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden yapılandırma) tekniğiyle travmatik olay üzerinde özel bir çalışma yapıyoruz.


Makale: Uzm.Psk.Dan. Meltem OK
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Travma ve Yas

Birçok kişinin aslında kayıp sonrası beklentisi sanki hayatına olduğu gibi devam etmesi yönündedir. Ama değişim karşısında bir dengenin bozulması ve tekrar bir dengeye ulaşana kadar da belirli bir süreç geçmesi gerekir..

3Travma ve yas.jpg

Hayatımız düzgün akışında ilerlerken aniden meydana gelen, yaşamımızı alt üst eden, bizde dehşet, korku, endişe ve çaresizlik yaşatan olaylar psikolojik açıdan travmatik olaylardır. Kişi gerçek bir tehditle karşılaştığını algılamışsa, fiziksel zarar gördüyse veya tanık olduysa; bu esnada da aşırı derecede korku, çaresizlik ve dehşet hissetmişse bu durum kişi için travmatik bir yaşantı olarak tanımlanabilir. Başka bir değişle, eğer bir olayda kişinin yaşamına, vücudunun bütünlüğüne, yakınlarına bir tehdit söz konusu ise bu olay, yaşayan kişi için bir travmadır.

Kayıp sonrası yas tutmak sağlıklı mı?


Hangi Olaylar Ruhsal Travmaya Yol açar?

Ruhsal sorunlara yol açtığı bilinen travma türleri şöyle sıralanabilir:

Doğal afetler (deprem, sel, yangın)
İnsan eliyle yapılan travmalar (savaş, işkence, tecavüz)
Kazalar (iş, trafik)
Beklenmedik ölümler
Ciddi-ölümcül hastalıklara yakalanma

TRAVMA SONRASI GÖRÜLEN TEPKİLER

Duygusal tepkiler: Şok, üzüntü, öfke, endişe, suçluluk, umutsuzluk, kaygı, korku, karamsarlık, donukluk, aşrı sinirlilik, çaresizlik kendi gibi hissetmeme ve geçmiş travma ve kayıpların alevlenmesi verilen duygusal tepkilerdir. Çocuklarda korku ve endişe sıklıkla görülen tepkilerdir. Korku insan hayatını tehdit eden herhangi bir tehlike karşısında verilen normal tepkidir. Çocuklar genelde olayın tekrar olmasından, ölümden, ailesinden ayrılmaktan veya yalnız kalmaktan korkabilirler. Gerçek olayın tetiklediği korkuların yanı sıra, kendi hayal güçlerinin ürettiği korkular da yaşayabilirler. Düşünsel tepkiler: İnanama, düşünce ve dikkat dağınıklığı, unutkanlık, kimi zaman intihar düşünceleri, çarpık ve genellemeye dayalı (her şey ve herkes kötü gibi) düşünceler sık sık beliren imajlar, olayla ilgili görüntüler ve olayı tekrar tekrar yaşama bu tür tepkiler arasındadır.

Travmanın duygusal belirtileri nelerdir?


Fiziksel tepkiler: Baş, göğüs ağrısı, mide yanması ve/veya bulanması,kalp sıkışması, gürültüye karşı duyarlılık, iştah artması yada tam tersi azalması, sürekli yorgunluk hali, nefes darlığı ve kolay hastalanmak gibi fiziksel tepkiler aslında bedenimizin travma karşısında bir çeşit kendini ifade etme halidir.

Travmanın fiziksel belirtileri nelerdir?


Davranışsal tepkiler: Uyku ve yeme bozuklukları, sosyal çevreden uzaklaşma, kendini ihmal etme, içe kapanma, alkol ve madde kullanımı, kaçınma davranışları, konuşmama, dikkatsizlik ve dağınıklık, sürekli aynı şeyle uğraşma, hiçbir şey olmamış gibi davranmak, travma karşısında gösterilen belli başlı davranış biçimleridir. Çocuklarda en sık görülen problemler uyku saatleriyle ilgili olanlardır. Kendi başlarına gidip yatmak istemeyebilirler ,uykuya dalmakta güçlük çekebilirler, geceleri sık sık uyanabilirler ve /veya kabuslar görebilirler.

Travma sonrası hangi davranışlar normal kabul edilir?


Yas, kaybın ardından gelişen doğal bir tepkidir. Zorlayıcı ve stresli bir süreçtir ancak bir hastalık değildir. Yas süreci bireysel ve kendine özgü bir süreçtir. Bu nedenle her birey için farklı bir deneyimdir ve gösterilen tepkiler bireyseldir. Bireyin tepkileri, sakin bir kabulden, ciddi kriz tepkisine kadar değişebilir. Bazıları, tepkilerini açık bir şekilde ortaya koyarken, bazıları ise rahatsızlıklarını saklarlar. Sevilen birinin kaybı sonrasında gelişen yas tepkileri her bireyde farklı olmakla beraber, bir dizi ortak bedensel, bilişsel, duygusal ve davranışsal tepkiler görülür.

Kişi yas tuttuğu zaman sosyal ortamı da bundan etkilenir. Haftalarca işyerinde devamsızlık yapabilir, arkadaşlarıyla bağlantısını koparabilir. Ancak zaman içinde bu durumda kademe kademe düzelme olması ve kişinin kayıptan önceki hayatındaki işlevselliğine dönmesi beklenir. Bu, kişinin kaybettiği insanı özlemeyeceği anlamına gelmez. Kaybedilen kişinin özlenmesi ve beraber yaşanan güzel anların zihinde canlanması son derece doğaldır. Sorun, kaybın ardından kaybedilen kişinin sürekli kayıp dönemindeki hali ile akla geldiği ve acı, aşırı üzüntü, çökkünlük gibi olumsuz duygu hallerinin azalmadan sürdüğü zaman ortaya çıkar. Yaşanan kayıptan 3-6 ay sonrasında kişinin bu halinde değişim olmuyor ya da daha şiddetli biçimde bu hali yaşıyorsa depresyondan şüphelenmek gerekir.


YAS SÜRECİNİN AŞAMALARI

İNKÂR VE ŞOK: Başlangıçta, sevdiğimiz birinin ölümünü kabul etmek zordur, ölümün gerçekliğini inkâr edebiliriz. Yakınınızın ölümüyle ve genel olarak ölümle ilgili duygularınızı yakınlarınızla paylaştıkça, kabullenmek kolaylaşır.

PAZARLIK: Kayıp gerçeğinden kaçınma amacıyla yapılan bu son girişimde kişi Tanrı’yla pazarlık etme girişiminde bulunur. Bu aşamada temel düşünce “Evet, başıma gelenleri kabul edeceğim ama bazı şartlarım olacak” şeklindedir; artık kayıp kabul edilmeye ve kayıp sonrası yeni hayatın koşulları gözden geçirilmeye başlanmıştır.

KIZGINLIK: Sizi geride bırakıp gittiği, yaşamdayken yaptığı ya da yapmadığı şeyler için ölen kişiye kızgınlık duyabilir, bu kızgınlığınızı başkalarına yöneltebilirsiniz. Ölen birine kızgınlık duymak sizi dehşete düşürebilir, oysa olanları kabul ederek ve paylaşarak zaman içinde daha az kızgın olursunuz.

SUÇLULUK: Bir yakınınızı kaybettiğinizde, onunla yaptığınız ya da yapmadığınız şeylerden ötürü pişmanlık ve suçluluk hissedebilirsiniz. Yaşananları değiştiremezsiniz, hata yapmış olsanız da insani yanınızı kabul edin, kendinizi affedin.

ADALET ARAMA: Bu aşamada en çok sorulan soru şudur: “Neden ben?” Ölümün adaletsizliğine karşı çıkar ve yaşadığınız kaybın bir şeyin bedeli olup olmadığını anlamaya çalışır, bulamayınca isyan edebilirsiniz. Ölümü hak edilecek bir ceza değil, yaşamın akışının bir parçası olarak görmeye çalışın.

DEPRESYON: Başlangıçta büyük bir kayıp ya da boşluk hissi yaşayabilirsiniz. Ruh halinde düzensizlikler, yalnızlık duygusu ve sosyal çevreden uzaklaşma bunu izleyebilir. Yas tutan biri olarak eski halinize dönmek ve sosyal çevrenizde olup bitenlerle eskisi gibi ilgilenmek zaman alabilir. Unutmayın ki bu aşamada cesaret verme ya da güven tazeleme gibi teselliler değil, acıya saygı ve sosyal destek yardımcı olur.

YALNIZLIK: Kaybınız nedeniyle sosyal yaşamınızda oluşan değişiklikler, kendinizi yalnız ve korku içinde hissetmenize neden olabilir. İnsanlarla görüşür, yeni arkadaşlar edinirseniz, bu duygularınız zamanla azalır.

KABULLENME: Kaybı kabullenme, ondan mutluluk duymak demek değildir. Kaybedileni unutmak ya da önemsememek de değildir. Tam tersine, durumun gerçek olduğunu kabul ederek, onunla başa çıkmaya çalışırsınız.

UMUT: Zamanla hatırlamanın daha az acı verdiği bir noktaya gelecek, geleceğe ve daha güzel günlere umutla bakmaya başlayacaksınız. Değiştiremeyeceğimiz gerçeklerle başa çıkmada kendinize zaman tanıyın.

"SENİ ÇOK İYİ ANLIYORUM GİBİ BOŞ SÖZLERDEN KAÇININ"

Peki kayba uğramış yakınımıza yardım etmek için neler yapabiliriz? İşte yanıtları:

Kayba uğramış arkadaşınıza, yakınınıza yardımcı olmak için onun yanında olun, acısını paylaşın , saygı duyun , ancak cesaret ve güven veren telkin ve tesellilerden uzak durun . Bunlar işe yaramaz.

Arkadaşınızı üzmemek niyetiyle kayıpla ilgili konuşmaktan kaçınmayın. Tam tersine, o istemediğini belirtmediği sürece durum hakkında konuşun. Konuşmaktan kaçınmak o duyguyu yok etmez, tersine pekiştirir .

Konuşmada yaşananlarını kolaylaştırma amacıyla kaybı hafife almaya çalışmayın, kayıp gerçeğine uygun , onu önemseyen bir tutum sergileyin .
Arkadaşınıza verdiğiniz önemi gösterin. Dikkatli dinleyin ve onun duygularına ve inançlarına olan saygınızı belli edin. Onunkine benzer olan duygu ve deneyimlerinizi paylaşın.

Seni çok iyi anlıyorum ” gibi içi boş sözlerden kaçının .

Yalnızlık, kızgınlık ve üzüntü gibi duyguları açıkça ve dürüstçe arkadaşlarınızla, ailenizle ve yakınlarınızla tartışın.
Umudunuzu koruyun.
Eğer dinsel inançlarınız sizin için önemliyse, bir din insanıyla inançlarınız ve duygularınızla ilgili konuşun.
Kaybınızla ilgili yaşantılarınızı paylaşabileceğiniz bir destek grubuna katılın.
Kendinize iyi bakın, bedeninize özen gösterin, dengeli beslenin ve iyi dinlenin.
Kendinize sabırlı davranın, iyileşmek zaman alır, bazı günler kötü, bazıları ise iyi olacaktır.
Depresyon belirtileri çok yoğun devam ediyor ve bir sonraki kabullenme sürecine geçmesi çok uzuyorsa bir uzmandan destek almasını sağlayın.

Kaynaklar;

Türk Psikiyatri Derneği

Travma - Steve Hamilton


Makale: Uzm. Psk. Emel DENİZCİ
 
Tekerlekli Sandalye
Üst