Sevginin dili yoktur...

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Güzel ülkemin güzel insanları sevginin dili yoktur...tıpkı dini, ırkı, cinsiyeti, yaşı, başı olmadığı gibi...sevgi de dil aranmaz...insanlar sadece insan oldukları için sevilmelidir...insana en çok yakışan bu duygunun yaşanması için ille de aynı dili konuşmak gerekmediği gibi aslında konuşmak bile gerekli değildir ki...iletişim kurmak nasıl ki sadece cümle kurmak, duymak , işitmekten ibaret değilse sevmek içinde sadece insan olmak yeterli...dile gerek yok...konuşmaya hacet yok...bazen bir bakış, bir gülüş çok güzel anlatır sevgiyi...

sevgiaskresimleribebekl.jpg







Bazen bir küçük not, bir kısa mesaj, bir resim, bir şiir yüzlerce cümleden çok daha anlamlıdır...kelimelere bile gerek yoktur aslında bin bir itinayla özene bezene süslenen cümleler , sevginin büyüklüğünü ispatlamak için uğraşa dursun bazen tek bir dokunuş bile sevginin dili olabilmektedir.

sevginin-dili-yoktur.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Sevmek yaşamınızın ayrılmaz bir parçası olmalı. Neyi sevdiğinizin önemi de olmamalı siz yeter ki sevmesini bilin...önce kendinizden başlamalısınız...insan kendini sevmeyi başaramazsa bir başkasını nasıl sevebilir ki ? dünyaya seven gözlerle bakmayı becerebildiğimizde dünya daha da güzelleşecektir gözümüzde...


1452399_717386368290681_1371799341_n.jpg


İnsana en çok yakışan bu duyguyu yaşamınız boyunca yudum yudum değil doya doya yaşamanız. Kalbinizi gereksiz küskünlükler ve sitemlerle doldurmak yerine sevgiyle doldurabilmeyi başardığınızda hayatınız daha da anlam kazanacaktır. Kendinizi çok sevin çünkü sizler özelsiniz ve bu dünyaya sadece bir kerecik gelme şansına sahip olduğunuz için bırakın dünya sizin tadınızı alsın. Sizsiniz dünyaya değer katan, hayatı yaşanılır kılan. Kendinizi sevdikçe çevrenizi de sevmeniz mümkün olacaktır zaten.
 
Son düzenleme:

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Sevginin Gücünü Asla Küçümsemeyin

Sevginin Gücü ( Yaşanmış gerçek bir hikayeden alınmıştır )

Otobüs yolcuları elinde beyaz bir baston taşıyan genç ve güzel kadının otobüse binişini içten gelen bir sempati ile izlediler.. Basamakları geçti. Boş olduğu söylenen koltuğu el yordamı ile buldu. Oturdu.. Çantasını kucağına aldı. Bastonu koltuğa yasladı. 34 yasındaki Susan, bir yıldır görmüyordu. Bir yanlış teşhis sonucu görmez olmuş, birden karanlık bir dünyanın içine düşmüştü. Öfke.. Kızgınlık.. Kendine acıma.. Hayatta tek dayanağı artık kocası Mark'ti.. Mark hava kuvvetlerinde subaydı. Susan'i bütün kalbi ile seviyordu. Susan gözlerini kaybedince, Mark karısının içine düştüğü umutsuzluğu hemen farketmişti. Ona yeniden güç kazanması, kaybettiği kendine güvene yeniden sahip olması için yardim etmeliydi. Susan gene kendi kendine yeterli olduğuna inanmalı, kimseye bağımlı olmadan yaşayabilmeliydi. Sonunda Susan'i isine dönmeye ikna etti. Peki ama evden ise nasıl gidecekti?.. Genelde otobüsle giderdi. Ama simdi koca kenti bir uçtan ötekine tek başına geçmekten korkuyordu. Mark her sabah onu arabası ile ise bırakmayı önerdi. Kendi isi tam aksi yönde olduğu halde..

İlk günler Susan kendini rahat hissetti. Mark da, "Görmüyorum, artık hiçbir ise yaramam" diyen karısını çalışmaya başlattığı için mutluydu. Ama bir süre sonra Mark islerin iyi gitmediğini farketti. Başkasına bağımlı yaşamın Susan'i mutlu etmesi mümkün değildi. İşe eskiden olduğu gibi kendi başına otobüsle gitmeliydi. Ama Susan hala o kadar hassas, o kadar kırılgan, o kadar öfkeliydi ki.. Ne yapabilirdi?.. "Otobüs" lafı ağzından çıkar çıkmaz, Susan öfkeyle haykırdı.. "Nasıl yaparım?.. Görmüyor musun ben körüm!.. Nerede olduğumu nereden bilirim, nereye gittiğimi nasıl anlarım.. Galiba sana ağır gelmeye başladım, beni başından atmaya çalışıyorsun.." Duydukları Mark'in kalbini fena halde kirdi. Ama ne yapacagini biliyordu.. "Her sabah ve aksam otobüsünü arabamla takip edeceğim. Sen bu yolculuğu tek başına yapmaya hazır olana dek sürecek bu.." Tam iki hafta Mark, Susan'in otobüsünün arkasından gitti.. İki hafta boyu karısına görme dışındaki duyularını nasıl kullanacağını anlattı. Özellikle duymanın pek çok sorunu çözeceğini izah etti. Kulakları ona nerede olduğunu söyleyebilirdi. Yeni yasam tarzına alışmasına yardımcı olabilirdi. Otobüs şöförü ile ahbab olursa, her şey kolaylaşır, şöför her gün ona önde bir yer bile ayırırdı.

Nihayet Susan, yolculuğu tek başına yapmaya hazır olduğunu hissetti. Pazartesi sabahı geldi.. Ayrılırken, otobüsünün geçici eskortu kocasına, hayattaki en büyük dostuna sarıldı... Gözleri yasla doluydu Susan'in.. Kocasına öyle teşekkürle doluydu ki.. Onun sabrı, sadakati, desteği ve sevgisiyle umutsuzluk uçurumundan nasıl çıkmış, nasıl yeniden hayata dönmüştü.. "Allahaismarladik" dedi kocasına ve uzun zamandan beri ilk defa ters yönlerde yola çıktılar. Pazartesi.. Salı.. Çarşamba.. Her gün mükemmel geçti Susan için.. Kendini hiç bu kadar iyi hissetmemisti. Yapıyordu.. Başarıyordu.. Tek basına başarıyordu.. Kendi kendine gidip gelebiliyordu iste.. Cuma sabahı, Susan her günkü gibi otobüse bindi.. Ofisinin karsısındaki durakta inerken bilet parasını uzattı şöföre...

"Sizi kiskaniyorum bayan" dedi, söför.. Susan söförün baskasina hitap ettigini düsündü.. Bir körün gipta edilecek nesi olabilirdi ki?.. "Neyimi kiskaniyorsunuz benim" diye sordu söföre.. "Sizin kadar sevilmek, sizin kadar sefkat ve sevgiyle korunmak çok hos bir duygu olmali bayan" dedi söför.. "Nasil yani" dedi, Susan.. "Bir haftadir, her sabah yakisikli bir subay kösede duruyor ve siz otobüsten inene kadar izliyor. Yolu kazasiz geçmenize bakiyor, ofisinize girene kadar oradan ayrilmiyor. Sonra size bir öpücük yolluyor, elini salliyor ve yürüyüp gidiyor. Siz çok talihli bir kadinsiniz bayan.." Mutluluk göz yaslari Susan'in yanaklarindan akmaya basladi. Ve birden hatirladi.. Mark'i hiç görmüyordu ama, bir haftadir yaninda oldugunu hem de öyle kuvvetli hissediyordu ki.. Talihli, gerçekten çok talihli idi. Öyle bir armagan vermisti ki ona hayat, görmekten daha degerliydi.. Bu armaganin varligina inanmasi için görmesi gerekmiyordu. Sevginin aydinlatmayacagi hiçbir karanlik yoktu çünkü..
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Sevgi emektir. Sevdiğini herşeyiyle kabullenmektir. Sevdiğinin yanında olmaktır. Sevdiği vezir olursa başına tac, rezil olursa yollarda kalmayı göze almaktır.

Sevgi ateşlerde yanmak, buzullarda donmaktır. Ömrünü vermek, verdiği ömre ömür katmaktır. Yürekte yangın olmak, o yangını söndürecek su olmaktır. Sevgi umuttur. O umuda giden yoldur. Hayattır. Sevdiğine hayatını bağışlamaktır. Yoldur, o yolun yolcusu olmaktır.


%C3%B6zl%C3%BC-s%C3%B6z.jpg


Sevgi inanmaktır. İnandığını yaşamaktır. Sevgi korumaktır. Kaybetmekten korkmaktır. Rüyadır sevgi. Bazen o rüyada cennetlerde gezmek, bazen ateşlerde yanmaktır. Sevgi, herşeyin bittiği yerde ben de varım diyebilmektir. Çünkü sevgi; emektir. Yüreğinin ta derinine sevdiğini kaydetmektir.
 
Son düzenleme:

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Sevdiğiniz insanlar için ümidinizi kesmeyin…
Sevgisiz, ümitsiz kalmayın.



483486_378913938862141_596148717_n.jpg




İkinci bebeği olacağını öğrenince çok sevindi. 3 yaşındaki oğlunu doğacak kardeşi için hazırlamaya başladı…

Bebeğin kız olacağı anlaşıldı. Oğlu annesinin karnındaki kardeşine her gün şarkı söyledi. Kardeşini daha görmeden bir sevgi bağı oluştu.

Zamanı geldi, doğum sancıları başladı. Fakat bir sorun vardı. Doktorlar çaresizdi. Bir sezaryen ameliyatı gerekiyordu.

Ameliyat çok zor geçti. Sonunda bebek doğdu. Bebeğin durumu ciddiydi.

Bebek, yoğun bakım ünitesine kaldırıldı. Günler geçtikçe küçük kızın durumu kötüye gidiyordu. Doktorlar üzgündü, çocuğun kurtulma ümidi yoktu. Bebekleri için evlerinde bir oda düzenlemişlerdi. Şimdi, cenaze için hazırlanıyorlardı.

Oğulları, kız kardeşini görebilmek için yalvarıyordu.

-Kardeşime şarkı söylemek istiyorum- diyordu.

Ama yoğun bakım ünitesine çocukların girmesi yasaktı.

Sonunda kadın kararını verdi. Bebeği nasıl olsa ölecekti. Çocuğunun kardeşini görmesini engellemeyecekti. Ne yapıp edip çocuğu içeri sokacaktı.

Oğluna, oldukça büyük gelen bir ziyaretçi giysisi giydirdi ve yoğun bakım ünitesine soktu. Çocuk yürüyen bir çamaşır torbası gibiydi. Başhemşire onun bir çocuk olduğunu fark etti.

-O çocuğu içeri sokamazsınız- diye uyardı.

Kadın başhemşireye dönerek bağırdı:

-Oğlum kız kardeşine şarkı söylemeden buradan çıkmayacak.

Oğlunu kız kardeşinin yatağına götürdü.

Küçük kız yaşam savaşını yitirmek üzereydi. Çocuk, bir süre kardeşinin yüzüne baktı. 3 yaşındaki bir çocuğun saf, temiz, pırıl pırıl sesiyle şu şarkıyı mırıldandı:

-Sen benim gün ışığımsın, tek gün ışığım, gökyüzü griyken beni mutlu edersin.

Küçük kız bu sesi tanıdı, aniden tepki verdi. Kalp atışları düzelmeye başladı. Annesi:

-Şarkıyı sürdür- dedi oğluna. Küçük çocuk devam etti:

-Seni ne çok sevdiğimi asla bilmeyeceksin, lütfen gün ışığını benden alma bebeğim.

Çocuk şarkıyı sürdürdükçe, bebek, kesik kesik nefes almasını hızlandırdı. Annesi, göz yaşları içinde:

-Devam et oğlum- dedi.

-Geçen gece uyurken rüyamda seni kollarıma aldığımı gördüm bebeğim.

Şimdi, onu içeri almak istemeyen hemşirenin yüzü de gözyaşları içindeydi.

Bütün hastane personeli, doktorlar başlarına toplanmıştı. Annesi de coşkuyla şarkıya katıldı.

-Seni ne çok sevdiğimi asla bilmeyeceksin bebeğim. Lütfen gün ışığını benden alma.

Anne, oğul şarkılarını sürdürdü. Ve küçük kız birkaç gün sonra iyileşti. Abisine, annesine, odasına kavuştu.

Sevdiğiniz insanlar için ümidinizi kesmeyin.

Sevgisiz, ümitsiz kalmayın.

Söz yürekten çıkarsa yüreğe gider. Dilden çıkarsa kulağı aşamaz.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
67833_738037419558909_1266442271_n.jpg
 
Tekerlekli Sandalye
Üst