Sevmeme Engeli

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,507
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Öykünün Adı: Sevmeme Engeli

Yazar: Gülşah Çamer

Özgeçmiş:

02.01.1986 Antalya doğumluyum. Önlisans Halkla ilişkiler ve lisans İşletme mezunuyum. 10 senedir kendi duygularımı yazıya aktarıyorum. İlkyazı deneyimimi lisede çıkardığımız dergiyle yaşadım. Birçok yerel gazetede ve bazı edebiyat dergilerinde yazılarım yayınlandı.
Amacım, nefes aldığım sürece duygularımı kalemimle anlatmak ve hayatın resmini kalemimle çizmek.

Sevmeme Engeli adlı öyküden kısa alıntı:
Gözlerini ovuşturarak, hafif yumuk gözleriyle sağ ve sol omzuna anlamsızca bakarak odasını selamladı. İlk defa görüyordu eşyalarını sanki. Daha dün o masanın üzerinde kalemini kâğıdına akıtmamış gibiydi. Pencerenin gözünden gökyüzüne bakarken yıldızlara masal anlatmamış gecenin kapanışını seyre dalmamıştı. Bu kadar yaşamışken, bu kadar uzaktı bu odaya ve hayata.
Kapının zili çalıyordu. Israrlı çalışlar a karşılık gelmeyeceğini fark eden yüzünü hiç görmediği postacı, yine her zamanki çözümünü uygulamıştı. Gittiğinden emin olunca odasının kapısını yavaşça aralayıp kapıya doğru yürüdü. Eli titriyordu, zarfı eline aldığında yine o bir türlü engel olamadığı acı vücudunu kaplamıştı. Hiç kıpırdamadan oracıkta kalmıştı, kıpırdasa tüm gerçekler üzerine koşacak ve onu pişmanlığa itecekti. Zarfı açıp açmamak konusunda kararsızdı. Yazılanları az çok tahmin ediyordu fakat ya düşündüğünden farklı şeyler yazıyorsa? Bu duygulardan kutulamayacağını biliyordu ama yine de zarfı açmayacaktı çünkü buna ne cesareti ne de yüzü vardı. Telefonun melodik sesi onu tekrar hayata döndürdü. Arkadaşı günlük uyarısını yapıyordu. İşe gitmesi gerekiyordu, biliyordu. Kararsızlığından sıyrılarak zarfı ceketinin cebine iliştirdi. Atmayacaktı ama okuyamayacaktı da…
Servise bindi ve geç kalmasından şikâyetçi gözler eşliğinde her zamanki yerine oturdu. Az ilerde ofisin en konuşkan adamı onun yanına oturacak ve gündelik esprilerini yapacaktı. Her şeyi ezberlemişti artık. Hayat yine aynı oyunun perdelerini açmıştı. Servis durdu ve işte o konuşkan adam yine yanındaydı. Yüzüne acıma duygusunu giydirmiş öylece bakıyordu. Birkaç saniye sessizlikten sonra hızlı hızlı döküldü kelimeler.
“Günaydın, seni o kadar aradım niye cevap vermedin? Yine beklettin insanları dimi?”Karşısındakinin hiç tepki vermediğini hatta yüzünü pencereye dönüp onu umursamadığını fark ettiği halde pes etmedi. Bu sefer hem konuşuyor hem de elleriyle saçma sapan hareketler yapıp anlaşılmak için büyük çaba sarf ediyordu. O, yine tepkisizdi. Servisin ön koltuklarından karık bir ses duyuldu: “Uğraşma şu gereksizle, anlamıyor işte seni. Bizim de başımız ağrımasın boşuna” Bu konuşmayı destekler sesler yükselti birer birer. Konuşkan adam, bu kadar tepkiden sonra bugünkü çabalarına son vermek zorunda kaldı ama herkes biliyordu ki yarın yine aynı çaba devam edecekti. Servis şirketin giriş kapısına geldi ve şoför oturduğu koltuktan geriye bakarak “kolay gelsin arkadaşlar” diyip mesai başlama zilini çalmıştı.
Masasına oturup bilgisayarını açtı ve e postaları okumaya başladı. İnsan kaynakları bölümünde çalışmak diğerlerine göre çok kolaydı. Akşama kadar bilgisayarın karşısında yazışıp maaşı cebe koyuyorlardı. Üstelik üstün beceriler de gerektirmiyordu, iki kelimeyi bir araya getiren herkes bu bölümde çalışabilirdi. Eline bir dosya alan hızlıca sağa sola koşuşturmaya başladı. Onların işi oturmakla olmazdı. Onun masasının önünden geçen “bu adalet mi?” dercesine ona kızgın bakışlar atıyordu. O ise hiç kimseyle ilgilenmiyordu. Sadece bilgisayarına bakıyor ve sürekli bir şeyler yazıyordu. Parmakları klavyenin üzerinde süratle geziniyordu. Masasının önünden geçen nazik bir bedenden, kendine yakışmayan kaba bir cümle çıktı aniden:”Bazıları oturduğu yerden para kazanıyor, bizde mi kolumuzu ayağımızı sakatlasak acaba?” Daha uzak masadan bir ses: “Bence dilsiz olalım” Gözleriyle onu işaret ediyordu. Gülüşmeler ofisi sardı, içeriye kötü ruhların imzaları dolmuştu.
O, yine konuşmuyordu. Bilgisayarından gözünü ayırmıyordu. Klavyenin üzerindeki parmakları daha hızlıydı artık. O, sadece yazıyordu. Başkalarının kolay para kazanma yöntemi olarak gözüken bu iş, onun en zor göreviydi. Kelimeler parmaklarından öpüyordu. Ruhtan gökyüzüne çıkmanın özgürlüğüydü bu, kolay mı?
Müdürün kapısı açıldı, herkes birden kendine çeki düzen verip hazır ola geçti. Herkesin gözü kapıda görünen müdürdeydi. ÖYKÜNÜN DEVAMI İÇİN TIKLAYIN
 
Tekerlekli Sandalye
Üst