Şu Engelli Halimle Tut Ellerimden Anne

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,505
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Dünya imtihanlarla dolu. Kimi güzellik, kimi çirkinlik, kimi ise tıpkı benim gibi engeliyle sınanıyor. Biz şanslılar grubuna dâhil değiliz. Biz kaderimize mahkûm olanlardanız.
Günlerden bir gün yine yatağımda yatıyordum. Sürahideki su bitmiş ve ben çok susamıştım. Tekerlekli sandalyeme oturacak kadar bile gücüm kalmamıştı. Anneme yük olmanın ezikliği içinde seslendim.”Anne! Anne su getirir misin?” diyerek annem ise :”Bıktım senden. Gençliğim sana bakmakla çürüyor. Allah’ın cezası!” diye bağırıyordu içeriden. Kelimeler boğazıma düğümlendi, gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Kelimeler sanki diken olmuş boğazımı yırtıyor, ağlamamak için kendimi zorlasam da yaşlar güzümde durmak istemiyordu. Tüm bunların sebebi o iş kazasıydı ya da işteki dikkatsizlik. İnsan suçu kendisinde bulamıyor, çoğu zaman başkalarına atarak çıkılacak yol arıyor, kendisini rahatlatmak adına avunacak sözler söyleyip ona zamanla kendini inandırıyordu. Ruhunun acı çekmemesi için beynini kandırıyor. Yaşadığım o kaza benden sadece bacaklarımı değil ruhumu da almış, bana sadece yarım bir beden bırakmıştı. Peki, bıraktığı bu beden beni ben yapmaya yetecek miydi? Bedenimin kilidi ruhumu hapsetmeye daha ne kadar devam edecekti? Ya hapis olan ruhum başkalarını suçlayarak bedenimden kurtulabilecek miydi? Ya da bu kaderin bana oynadığı büyük bir oyun muydu? Tüm bu sorular kafamı kurcalıyor, içim içimi yiyiyor, günden güne daha da yok oluyordum. Ellerimi tutması gereken annem, ellerimi tutmuyor sözleriyle acıma acı katıyordu. Küçücük bir umut, bir çıkış bulamıyordum. Günler geçiyor güneş yine bize dönüyordu. Annem sabah erken uyandı ve her zamanki gibi beni dışarıya çıkartıp: “Nereye gidersen git! Evi toplayacağım. Bıktım şu pisliğinden!” diyerek bu halimle beni kapı dışarı etmişti. Tüm bu sözlerine alışmış olsam da içimi bir hüzün kaplıyor, kuruyan gözlerim ıslanmak istiyordu. Tekerlekli sandalyemle biraz korku ve hüzünle ilerliyordum.
Kullanmayı çok iyi bilmediğim için korkuyordum. Fakat bu korku ölüm korkusu değildi. Beni ne kadar sevmese de, benden utanıp iğrense de, beni bu yaşa getiren benim tutmayan bacaklarımsın Annem, söylerken bile gözlerimin dolduğu o insanın tek kalmasından korkuyordum. Gerçi bu halimle ona ne kadar yardım edebilirdim ki? Diye düşünüyordum. Bir yandan da annem içimdekileri haykırmak istiyordum. Sen benim yarım kalan yanımsın Anne! Sen benim gözlerimden akamayan yaşımsın diye bağırmak istiyordum.
Ama onun yanına gitmekten, bunları söylemekten korkuyordum. Çünkü vereceği tepkiyi biliyordum. Yine bağırıp çağıracak, söylediklerimi dinlemeyecektir. Belki de alay edecekti benimle. Tüm bunları düşünürken adeta zaman akmış, güneş yavaş yavaş bize yüz çevirmeye başlamıştı. Korku ve hüzün dolu yüreğimle yavaş yavaş eve gitmeye başlamıştım. Kafamda binlerce soru, kalbimde büyük bir korku olduğunu biliyordum. Ama yinede eve gitmem gerekiyordu. Yaşamak azap olmuştu adeta bana. İsterdim ki tüm dünya alay etsin, tüm dünya karşı olsun bana ama annem yanımda olsun. Annem tutsun ellerimden tek o sevsin beni.Ama olmadı annem benden usanmıştı.Tutmayan bu bacaklarımdan en az benim kadar bunalmıştı.Sonunda eve varmak üzereydim.Ağır ağır gittiğimden ancak varabilmiştim.Sokağın başından bakıyordum halı silkeleyen anneme, ona sarılmak halıyı alıp sen yorulma annem ben yaparım demek istiyordum ama bu halimle ne kadar istesem de olmuyordu.Bir an gözlerimi kapattım ve o anı düşündüm.Ardından bir çığlık, annem yerde.Dakikalar sanki isyan edercesine ilerliyordu.Anneme koşmak istiyordum onu kucaklayıp hastaneye götürmek ama bu sadece istemekle kalıyordu ilerisi olmuyordu.Yarım bir bedenle sokakta duruyordum.İçimi çığlık değil de korkunç bir sessizlik kaplamıştı.Kendi kendimi bitiriyordum.Ne yapacağımı bilmeden sadece bakıyordum.Ambulans ve polisler çoktan aranmış, gelmek üzereydiler.Anneme baktım ve o kadar korktum ki yüzü kan revan olmuştu.Tanımakta zorlanıyordum onu.O güzel çehresi mahvolmuş bir haldeydi.Bakmak istemiyordum o haline.Yakışmadı be anne, kanlar yakışmadı sana, diyordum içimden.
Nihayet ambulans yolu bulmuştu ve görevliler annemin kıpırdamayan bedenini yavaşça yerleştirmişlerdi. Ağlıyordum! Allah’ım alma onu benden, bu halde O olmadan asla yapamam diyordum. Polislerin yanına gidip beni hastaneye götürmelerini düşen kadının annem olduğunu fakat ayaklarım tutmadığı için yanında gidemediğimi söyledim. Sağ olsunlar beni alıp hastaneye götürdüler. Hemen içeriye girip anneme ne olacağını sordum.
Doktorlar ameliyat olması gerektiğini söyleyip hemen gittiler. İçimde küçücük bir umut kırıntısıyla bekliyordum hastanede. Kendimle boğuşuyordum adeta. Dakikalar birbirine kenetlenmiş gibi hareket etmiyorlardı. Zaman durmak istiyordu sanki dünya karşısında. Karşı koyamıyordum içimdeki sese. Sürekli aynı ses kulaklarımda çınlıyor yalnızsın, yapayalnızsın diyordu. Mutlu olmak olanaksız gibi geliyordu bana. Gülmeyi de unutmuştum uzun süredir. Sadece tek bir şey istiyordum. Allah’ım annem yaşasın beni bırakmasın… Dua etmekten başka hiçbir şey yapamıyordum. Uzun geçen ameliyat sonucu doktor dışarı çıktı ve yorucu bir ameliyat geçirdi 24 saat uyutacağız ve uyanmasını bekleyeceğiz dedi ve gitti. Ya uyanmazsa, diye düşünürken korkuyordum aslında. Umut kesilmez Allah’tan diyordum. Canı veren de O alan ancak O’ dur diyerek umudumu yitirmemeye çalışıyordum. Günler yakalamaca oynuyor gibi geçmek bilmiyordu. Zar zor da olsa o günleri atlatmıştım. Annemin uyanıp uyanmadığını doktora sorup duruyordum fakat o hala uyuyordu. Ben beklerken doktor, uyandığını fakat omuriliği çok zarar gördüğü için iki bacağının da tutmayacağını hayatının sonuna dek yürümesinin imkânsız olduğunu söylüyordu. Kulaklarım duydukları sesi dışarıya geri vurmak, bir daha da duymamak istiyordu. Ama olmuyordu, ses kulaklarımda yankılanıyor beynime korkunç bir acı veriyordu. İçeriden bir ağlama sesiyle kendime geldim. Annemin ağlamasıydı bu. Gözlerim yaşlarla dolu içeri girip ona sarılmak, Annem sakin korkma ben varım demek istiyor fakat cesaret edemiyordum. Sandalyemin tekerlekleri annemin sesine doğru gidiyordu. İçeriye girdim ve gördüm ki annem hıçkıra hıçkıra ağlıyor bacaklarını tutuyordu. Hüzün ve korku dolu gözlerle bana doğru bakıyor ve “Beni affet ne olur beni affet.” Diye mırıldanıyordu. Yanına gittim ve sımsıkı sarıldım ona. Şefkatini ilk kez hissediyordum. Gözlerimden yaşlar süzülürken aklıma gelen tek şey “Şu engelli halimle tut ellerimden Anne!”



Büşra SÜLÜMÜNLAR


ÖZGEÇMİŞ :

18.01.1997.tarihinde Niğde’nin Bor ilçesinde dünyaya geldim. İlköğrenimime Bor ilçesinde Atatürk İlköğretim Okulu’nda başladım. 3 yıllık bir maratonun ardından Mersin Mehmet Akif Ersoy Sosyal Bilimler Lisesi’ni kazandım. Ailemin ikamet ettiği yere yakın olduğu için Ahmet Cevdet Paşa Sosyal Bilimler Lisesi’ne nakil olarak geldim. Halen burada Hazırlık sınıfında öğrenimime devam ediyorum. İleride başarılı bir Hukukçu olmak istiyorum.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst