Anam, babam, canım sana feda olsun ya ..." RESULALLAH " sav. ...

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
Kütübü Sitte

---

4085 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:

"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Hikmetli söz mü'minin yitiğidir. Onu nerede bulursa, onu hemen almaya ehaktır."

---------

Tirmizi, İlim 19, (2688).
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

Size kim;

“Allah Rasul’ünü örnek alın!”, “Onu çağınıza taşıyın!”,

“Onun ahlakını ‘şimdi ve burada’nızda yeniden üretin!”,

“Onun mirası vahiydir: ona ihanet etmeyin”,

“Onun misyonu risalettir, onu yerde bırakmayın!” diyorsa, onu dinleyin, ona uyun!

--------------------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

4658 - Ebu Hureyre ve Ebu Said radıyallahu anhüma'nın anlattıklarına göre, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmuştur:

"Mü'min kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık bir üzüntü hatta bir ufak tasa isabet edecek olsa, Allah onun sebebiyle mü'minin günahından bir kısmını mağfiret buyurur."

----------

Kütübü Sitte
Buhari, Marda 1;
Müslim, Birr 52, (2573);
Tirmizi, Cenaiz 1, (966).
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--

4663 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Kıyamet günü, afiyet ehli kimseler, bela ehline sevapları verilince, dünyada iken derilerinin makaslarla kazınmış olmasını temenni edecekler."

-----------

Kaynak:

Kütübü Sitte

Tirmizi, Zühd 59, (2404).
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
-----

HZ. MUHAMMED SAV. İN TAİF SEFERİ DÖNÜŞÜ YAPTIĞI DUA

İşte İbn Hişam'm Sîra'daki metninden Türkçeleştirdiğim dua:

Allah'ım!
Kuvvetimin tükendiğini sana arzediyorum.
Gücümün azaldığını,
İnsanların gözünde küçük düştüğümü sana şikayet ediyorum.
Ya Erhamerrahimin!
Sensin ezilmişlerin Rabbi!
Sensin benim Rabbım!
Beni kimlerin eline bıraktın?
Bana gaddarlık yapan yabancıların eline mi?
Yoksa, dâvamı ipotek edecek bir düşmana mı?
Eğer sen bana gücenmedinse,
kesinlikle bunlara aldırmıyorum.
Lakin iyiliğin beni rahatlatacaktır.
Senin nuruna sığınırım;
karanlıkları aydınlatan nuruna,
dünya ve ahiretimi kurtaracak nuruna...
Gelecek gazabın, bana ulaşacak öfkenden
kaçıp kurtulacak bir sığınak arıyorum.
Sana sığındım, yeter ki razı ol.
Güç ve kuvvet sendendir,
yalnız senden. (11/29-30)

-------------------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

Peygamberler gökte değil yerde yürürler; Zira yerde yürüyenlerin izi olur; İz bırakanlar izlenirler.

----------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
Kütübü Sitte link

---

4661 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Allah bir kuluna hayır murad ettimi onun cezasını tacil edip dünyada verir; bir kulu hakkında da kötülük murad ettimi onun günahlarını tutar, Kıyamet günü cezasını verir."

----------

Tirmizi, Zühd 57, (2398).
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

4662 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Mükâfaatın büyüklüğü belânın büyüklüğü ile (orantılıdır). Allah bir cemaati sevdi mi onları musebete müptela eder. Kim bundan razı olursa Allah da ondan razı olur, kim de razı olmazsa Allah da ondan razı olmaz."

-------

Tirmizi, Zühd 57, (2398).
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

4664 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Mü'min erkek ve kadının nefsinde, çocuğunda, malında bela eksik olmaz. Tâ ki hatasız olarak Allah'a kavuşsun."

---------


Kütübü Sitte
Muvatta, Cenaiz 40, (1, 236);
Tirmizi, Zühd 57, (2401).
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--

4665 - Mus'ab İbnu Sa'd, babası radıyallahu anh'tan naklediyor: "Der ki: "Ey Allah'ın Resûlü! dedim, insanlardan kimler en çok belaya uğrar?"

"Peygamberler, sonra büyüklükte onlara ve bunlara yakın olanlar. Kişi diyaneti nisbetinde belaya maruz kalır. Kim dininde şiddetli ve sağlam olursa onun belası da şiddetli olur. Şayet dininde zayıflık varsa, Allah onu da diyaneti nisbetinde imtihan eder. Bela kulun peşini bırakmaz. Tâ o kul, hatasız olarak yeryüzünde yürüyünceye kadar."

-------------

Tirmizi, Zühd 57, (2400).
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

36. Hikmet

Muhammed'in bilin zatı Arabtır
Tarikatın yolu bütün edeptir.

Hakikat bilmeyen insan değildir
Biliniz hiçbir şeye benzemezdir.

Bilin bi-çün olur hem bi-çigüne;
Va bi-şübhe olur hem bi-nemune

Kahırlansa, eyler yer ile yeksan;
Olmakta zelzele yer ile gökler.

Rahmet eylese, biliniz, rahmeti var;
Verir olsa, tükenmez nimeti var.

Muhammed'i tarif eylesem kemine,
Anasının adı bil Amine:

Babasının adı Abdullah'tır
Anadan doğmadan ölmüştür.

Muhammed'i dedesi korumuştur
Çıplak açları yoklayandır.

Dedesi biliniz Abdulmuttalib;
Gönülde saklayınız iyi bilip.

Dedesinin babası idi Hâşim;
İşitince akmakta gözde yaşım.

Biliniz dördüncüsüdür Abdulmenaf;
Onları bilse her kim, gönlüdür sâf.

Rasûl'un bilse her kim dört ceddini,
Kıyamette gezer sekiz cennetini

Babası yedi yaşında ölmüştür;
Rasül'u amcasına vermiştir.

Ebu Tâlib Ali'nin babasıdır;
Bütün Arabların büyüğüdür.

Ebu Talib olmakta iş başında,
Muhammed oturur daima karşısında

Muhammed'in yaşı on yedi oldu;
Ki o vakit Hatice O'nu gördü.

Muhammed'i bilin ki şahin misali
Hatice O'nu görüp olmakta ağlamaklı

Hadice gönlünde O'nu sevmektedir
Muhammed aşkında içi yanmaktadır.

Gece gündüz diler O'nu Allah'tan;
Biliniz sonunda buldu muradın.

Görünüz Allah'ın işini
Muhammed bakmakta iken devesini,

Hadice'ye Rasul çâker olmuştur,
Bu sebeple bil sen O'nu almıştır.

Hadice'nin Allah bahtını açmıştır;
Rasul'un baçına inciler saçmıştır.

Rasul'un yaşları kırka varmıştır,
Ki ondan sonra Allah'dan vahy yetmiştir.

Ki ondan sonra Muhammed oldu sultan
Rasul'un gönlünde yâr oldu Allah.

Muhammed işini Allah yazdırdı;
İnsanların hepsi iman getirdi.

Rasul'un başında oldu imâme;
Kemal buldu otuz üç bin sahabe.

Rasul'a hepsi hizmet eylemektedir
Edep ile yürüyüp izzet eylemektedir

Rasul önüne bir yetim gelmiştir
Garip ve müptelâyım deyip söylemiştir.

Rahim eyledi Rasul onun haline;
Dileğini onun verdi eline.

Rasul dedi ona: "Ben de yetimim;
Yetimlikte, gariplikte yetişmişim."

Muhammed dediler: "Her kim yetimdir,
Biliniz, o benim has ümmetimdir."

Yetimi görseniz, incitmeyiniz;
Garibi görseniz, dağ etmeyiniz.

Yetimler bu cihanda ezilmiştir
Gariplerin işi zordur..

Gariplerin işi daima riyazettir
Diri değil, garip ölü gibidir.

Allah'a garipler bellidir
Garibi sabah akşam sormuştur.

Tarif eylesem, Ali Allah'ın arslanıdır
Ki kılıç ile kâfiri kırmaktadır.

Kâfirleri eyler imana dâvet;
Vermektedir her zaman İslâm'â kuvvet.

Ki mümin olanını alıp gelmektedir;
Kabul kılmayanını kırıp gelmektedir.

Ki kılıç ele alıp binse Düldül'e
Düşmektedir kâfirler kavmine velvele

Elindeki silahı Zülfikar'ı,
Savaşanda uzar kırk arşın.

Ali'nin var idi on sekiz oğlu;
Onun her hangisidir büyük tuğlu,

Ali İslam için kanlar yutmaktadır;
İslam'ın tuğunu sıkı tutmaktadır.

Hoca Ahmed bil garibliğe düşmüştür
Rasul evladına sözler katmıştır

-------------------------

Hoca Ahmed Yesevi
Divan-ı Hikmet - Hoca Ahmet Yesevi link
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--

4667 - Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Bir kul, salih amel işlerken araya bir hastalık veya sefer girerek ameline mani olsa, Allah ona sıhhati yerinde ve mukim iken yapmakta olduğu salih amelin sevabını aynen yazar."

-------------

Buhari, Cihad 134;
Ebu Davud, Cenaiz 2, (3091).
Kütübü Sitte
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--

Allah Rasulü bir ömrü insanlık için vakfetti, Allah da onu insanlık durdukça duracak bir sevgiyle ödüllendirdi.

-----------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--

4668 - Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Kadınlar Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a dediler ki:

"Ey Allah'ın Resulü! Sizden (istifade hususunda) erkekler bize galip çıktı (yeterince sizi dinleyemiyoruz). Bize müstakil bir gün ayırsanız!"

Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bunun üzerine onlara bir gün verdi. O günde onlara vaaz u nasihat etti, bazı emirlerde bulundu. Onlara söyledikleri arasında şu da vardı:

"Sizden kim, kendinden önce üç çocuğunu gönderirse, onlar mutlaka kendisine ateşe karşı bir perde olur!"

Bir kadın sormuştu: "Ey Allah'ın Resûlü! Ya iki çocuğu ölmüşse?

"İki de olsa!" buyurmuşlardı."

------------

Kütübü Sitte

Buhari, İlm 36, Cenaiz 6, İ'tisam 9; Müslim, Birr 152, (2633).
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
İlhami Abi Sohbetleri - Efendi- ... İlhami Abi Sohbetleri - Efendi- / ON ALTI YILDIZ

EFENDİ



“Âdem Âdemi hakir görmekle kalmıyor; birbirini de yok ediyor. Güçlü olan, zayıfı eziyor. Savaşlar, güçlü silah teknolojisine sahip ülkelerin zayıf milletleri işgali,onları ezmesi ne oluyor? Bunun hikmeti nedir?” diye sordum.

Kaşlarını kaldırıp bana baktı. Biraz ürperdim. "Acaba soru sormasa mıydım?" diye de geçirdim içimden. Yüzünde hafif bir tebessüm doğunca biraz rahatladım.

- Hikmeti açık, Âdem dedi

Bölmeyi, paylaşmayı bilmemek.

- Nasıl yani dedim. Bu kadar savaş bölmeyi bilmemekten mi çıkıyor? Dünyanın huzuru bunun için mi kaçıyor? Paylaşmak derken neyi kastettin İlhami Abi ?

Devam etti.

- Bir kere, önce savaş nedir, onu anlamak lazım Âdem.

Ben atılarak

- İşte cephede olan insanların birbirini - kendilerince bir sebebe dayalı - silahla öldürmeleri, yok etmeye çalışmaları. İşte Irak, Afganistan Lübnan... Örnekleri gibi.

- Hayır Âdem dedi.

- “Peki nedir” anlamını taşıyan bakışlarımı ona yönelterek sustum.

Devam etti:

Cephede olmayan savaş, cephesi her yer olan savaş
dedi.

- Nasıl?

Anlatmaya başladı:

- İnsanlık daima savaş içerisindedir “İyi ve kötü”nün “Hak ve Batıl”ın savaşı. Bu savaşları bizler Irak’ta, Lübnan’da, Afganistan’da veya dünyanın- silahla yapılan- herhangi bir yerinde sanırız. Yani cephelerde.

Asıl savaş; cephede olmayan, cephesi her yer olan savaştır.

Bak ve incele: Gelişmemiş veya gelişmiş ülkelerde eğitim literatüründeki kelime sayısı üç - beş bindir. Taş çatlasın yedi bini geçmez. Oysa Amerika,İngiltere, Almanya gibi gelişmiş ülkelerde bu sayı 25 000-30 000 civarıdır. Her yıl açlıktan ölenlerin sayısı milyonlarca kadar. İstatistiklerin çok üstündedir, bu rakamlar. Kesin tedavisi olan ve artık aşısı bulunan, çağımızın utanç hastalıkları diye adlandırılan tifo, kolera, verem, beri beri, çocuk felci gibi hastalıklardan ölenlerin sayısı da her yıl milyonlarca kadardır. Trafik kazaları, iş kazaları ve sakat kalanlar hariç.

Hiç de azımsanacak gibi değildir geçim sıkıntısı, düzen karmaşasının, stres denen çağın hastalıklarının getirdiği ölümler. Sinir sistemlerinin çökmesi, maneviyatın uğradığı tahribât. Aile faciaları, cehaletin getirdiği ölümler de bu savaşın bir parçasıdır.

“Güçlü olan yaşar, efendidir. Zayıf olan ölür, köledir” düşüncesi ilkedir. Neden egemen güçler açları doyurmaz, hastaları tedavi etmez de Irak’a Somali’ye, Afganistan’a veya menfaati olan diğer ülkelere insanlığı tehdit ediyorlar diye, üzerlerinde geliştirdikleri en yeni teknolojik silahlarla saldırıp işgal ederler? ”

İşte bu cephede olan savaşlar asıl savaşları; yani yaşarken cephesi her yer olan, içinde bulunduğumuz - bilinçli veya bilinçsiz, bir neferi olduğumuz savaşı gölgelemek içindir. Dikkatler hep cephelere çekilir - Irak’a, falan ülkeye, filan ülkeye...

Bunu- asıl savaşı- görmeyelim diye dikkatler hep silahlı mücadeleye çekilir dedi.

Sordum:

- Yani biz şimdi şu anda bile savaşta mıyız?

- Evet dedi. Önemli olan bu savaşta bilinçli olmak.

İyilik duvarına bir tuğla da bizim koymamız. Gücümüz nispetinde. Cebrail’i yaşatmamız dedi.

- Nasıl yani? Mecaz kokuyordu kelime; ama yine de sordum:

Cebrail’i biz nasıl yaşatırız?

Gözüme yine manâlı bir bakışla bakarak:

- Vahyin bitmesi; yani uygulanmaması Cebrail’in ölümüdür.Kıyamete kadar Ayetler yeryüzüne, gökyüzüne hayat verir. Kıyamet bile Ayettendir. Bunu kast etmedik.Bizim kast ettiğimiz şudur, Âdem:

Her insanın içinde bir Cebrail yaşar.

Kim,vahyi- gücü nispetinde - uygularsa Cebrail o insanın içinden çıkar ve kainata:

“Yaradan’ın işte bunun böyle olmasını, eşref-i mahlukâttan bunu beklediğini “adeta haykırır. Şeytan çıldırır, kötülükler biter. Artık büyük ruh hakimdir; yani vahiy. Şeytan,kötülüğü temsil eder; büyük ruh Cebrail’se iyiliği temsil eder ve savaşır. Güzeller güzeli Hz. Muhammed’imiz, Peygamberimiz (sav) bize bu savaşı bildirmedi mi? Allah’ın nimetlerini insanlar bölüşebilseydi; bilgileri, sevgileri, güzellikleri bölseydiler; hırs,ihtiras ve nefislerine mağlup olmasalardı - yani ihtiraslarını, kötü isteklerini,nefislerini,içlerindeki şeytanlarını öldürselerdi. Güzeller Güzeli Hz. Muhammed’imizin, Peygamberimizin(sav) buyurduğu gibi ölmeden önce ölünseydi ve bu ölme bilinseydi dünyanın huzuru da kaçmazdı Âdem! dedi.


Çok etkilenmiştim.Bir ara masanın üzerine gözüm ilişti.Birkaç karınca masada geziyordu.İlhami Abi elindeki simit parçasının susamlarından adeta saygı değer birilerine ikram edercesine karıncalara ufaladı.Döndü ve

- Gücün nispetinde ekmeğini karıncaya bile böl dedi.

- Ben de hayvanları çok severim. Evde kediyle balık besliyorum diye de biraz gururlu bir ifadeyle İlhami Abi’ye belirttim.

İlhami Abi yine kaşlarını kaldırarak:

- Hayvan beslenmez onunla yaşanır dedi.

İnsan olarak, eşref-i mahlukât olarak onunla hayat paylaşılır.Evimizde olmasa da “dünya”da beraber yaşamıyor muyuz?

Hayvan beslenmez, hayvanla yaşanır ifadesi beni etkilemişti.

- İlhami Abi dedim. Bu konuyu biraz açabilir misin?

- İnsan yani eşref-i mahlukât, yaratılmış olan her şeyin efendisi. Ayın, güneşin, nebatâtın- bunların arasında hayvanlar da var- efendisi ama bu efendiliği ona Yüce Yaratan lütfetmiş. Dağlara, taşlara da teklif etmiş; ama onlar korkmuş. İnsan kabul etmiş.

O zaman efendi, efendiliğe yakışır olgunluk, nezaket ve alçak gönüllülükle bütün mahlukâta saygılı davranmalı.


Ya taşlar, eşref-i mahlukât olsaydı, onlar bize kötü davransalardı? İster miydik? Yaratılan her şeyle beraber yaşayacağız, istesek de istemesek de. Beraber yaşamayı bileceğiz.Hayvanla yaşıyorsak evimizde besleme kelimesini değil bölüşme kelimesini kullanacağız.Çiçekle yaşıyorsak sulama gibi üstünlük ve kibir, kokan kelime değil ikram kelimesini kullanacağız.

Unutma! Onların da gönlü var dedi.

Gülümsedim ve biz insanlar birbirimize nazik,sabırlı,hoşgörülü, saygılı olamıyoruz diyecektim ki birden sözümü kesti:

- Olamıyoruz diye bir şey yok, olmuyoruz. O potansiyel bizde var;ama kullanmıyoruz. Bir engel yok ki “mıyoruz” gibi külfet belirten ek kullanıyorsun dedi biraz sert bir ifadeyle ve devam etti: Eşref-i mahlukât bir olgu.

Onu temsil edeceksek hak edeceğiz.



(*)Oktan Keleş'in "Bir Meczubun Rüyası" Kitabından
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--

5061 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Allah Teâla hazretleri ferman etti ki: "Ben Azimu'ş-Şân, salih kullarım için gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insanın hayal ve hatırından hiç geçmeyen nimetler hazırladım." Ebu Hureyre ilaveten dedi ki:

"Dilerseniz şu ayet-i kerimeyi okuyun. (Mealen): "Yaptıklarına karşılık Allah katında onlar için göz aydınlığı olacak ne mükâfaatların saklandığını kimse bilemez" (Secde 17).

--------------

Buhari, Bed'ü'l-Halk 8, Tefsir, Secde 1, Tevhid 35;
Müslim, Cennet 2, (2824);
Tirmizi, Tefsir, (3195).
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--

Bir Gece

Ondört asır evvel, yine böyle bir geceydi,
Kumdan, ayın ondördü, bir öksüz çıkıverdi!
Lakin, o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler,
Kaç bin senedir halbuki bekleşmedelerdi!
Neden görecekler, göremezlerdi tabii;
Bir kere, zuhur ettiği çöl en sapa yerdi,
Bir kerede, mamure-I dünya, o zamanlar,
Buhranlar içindeydi, bu günden de beterdi.
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!
Fevza bütün afakını sarmıştı zeminin.
Salgındı, bugün şarkı yıkan, tefrika derdi.
Derken, büyümüş kırkına gelmişti ki öksüz,
Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi!
Bir nefhada insanlığı kurtardı o ma’sum,
Bir hamlede kayserleri, kisraları serdi!
Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı dirildi;
Zulmün ki, zeval aklına gelmezdi geberdi!
Alemlere rahmetti evet şer-i mübini,
Şehbalini adl isteyenin yurduna gerdi.
Dünya neye sahipse, O’nun vergisidir hep;
Medyun ona cemiyyet-i, medyun O’na ferdi.
Medyundur o masuma bütün bir beşeriyet
Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret.

------------------------

Mehmet Akif Ersoy
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
Taha – Yıldızları da Al Yanına

Yıldızları da al yanına,
Güllerin efendisi,
Bir haber sal şu aşığına,
Ümmetin sevgilisi.

Ayağında toz olurum,
Yürüdüğün yol olurum,
Sen iste ey sevgili !
Ömür boyu kölen olurum.

Sevdalıları al yanına,
Güllerin efendisi,
Bir ümit yak şu aşığına,
Ümmetin sevgilisi.

Ayağında toz olurum,
Yürüdüğün yol olurum,
Sen iste ey sevgili !
Ömür boyu kölen olurum.

Yıldızları da al yanına,
Güllerin efendisi,
Bir haber sal şu aşığına,
Ümmetin sevgilisi.
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
---

- Hz. Peygamber son peygamberdir; zira insanlığın ortak aklı kemale ermiştir.

- Rasul vefat etmiş, fakat risalet sorumluluğu ümmete miras kalmıştır.

- Son Peygamber’den sonra rehberlik, insanlardan ilkelere geçmiştir.

--------------

Mustafa İslamoğlu
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
709
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
--

Bedir

Hazırlanın uzunca bir yolculuk var şimdi.
Asr-ı saadete Cezîretül araba gidiyoruz.
Bismillah diyin
Bedir’e öyle girin
Gökte melekler, yerde siz
Ve bekleyin sessiz…
Gelince
İyi bakın onlara;
Hem kendi zamanlarının
Hem tüm zamanların en cesur yiğitleridir onlar
Gökte yıldız; yerde arslandır onlar
Yüz yirmi beş bin beden
Ama bir tek ruh,
Muhammedî ruhtur onlar

Aslanlar çıkmıştır Medine’den
Şimdi yoldadır Bedrin Arslanları
İşte bakın şu Hz.Umeyr
Aslan yavrusu.
Yaşı küçük diye geri çevirecek rasulullah
Ama öyle ağlıyor ki umeyr izin veriyor nebi
Ey sad bin ebi vakkas!
Sen bağla kardeşin Umeyr’in kılıcını
Boyu kısa bağlayamıyor.

Hz.Hamza’nın belinde iki kılıç duruyor.
Attığı her adım bir kalbi durduruyor.
Ey Hamza
Gördüğün hiçbir şeyden korkmazsın bu doğru
Ama heybetini gizli tut
Yürüyüşün ölümü korkutuyor.

Dinleyin Âlemlerin sultânını
O konuşunca rüzgar bile susuyor;
“Ey ashap! Hazır mısınız?”
Sad bin muaz ayakta:
“Ya Rasulallah!” diyor
“Seni hak dinle gönderen Allah’a andolsun ki,
Sen bize şu denizi gösterip dalarsan,
Biz de seninle birlikte dalarız.
Allah’ın bereketiyle yürüt bizi!”
Tebessüm buyuruyor Habîb-i Zîşan!
O, gülünce suya kanıyor susamışlar.
Güller açıyor yüreklerde.
Kederler unutuluyor.
O gülünce, cennetler yaratılıyor.
Gülüyor nebi ve yürüyorlar!
Mekke’de çekilen acılar dinmiş
Yürüyorlar!
Sanki yıldızlar yere inmiş.
Önlerinde Kâinatın Güneşi

İşte Hz.Ömer ve Hz. Ali
Biri Hattaboğlu!
Biri Haydâr-ı Kerrar!
Ve kolkola
Ölümün ağzına giriyorlar!


--------------

Dursun Ali Erzincanlı
 
Tekerlekli Sandalye
Üst