Aşk ve Güç

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,506
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Öykünün Adı: Aşk ve Güç

Yazar: Hasan KUYUCAK

Yazarın Özgeçmişi:

1959 Çal/Denizli doğumluyum. İlk ve Ortaokulu Akkent kasabasında okudum.
Liseyi ise Denizli’de bitirdim. Çocuk felcinden iki ayaklarımda sakat… Bir yaşımda kapmışım bu hastalığı… Bu dönemde ve üniversiteye ilk başladığım yıl yerde emekleyerek ‘’yürüyebiliyordum’’… Daha sonra ameliyat olup koltuk değneği ile yürümeye başladım. Şimdi tekerlekli sandalyeliyim…

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdim. Evliyim… Bir kız bir de oğlan iki çocuğum var… Emekliyim ama hala çalışmak zorundayım.

Aşk ve Güç adlı öyküden kısa bir bölüm:

Araba dayanır mı acaba bu İzmir yolculuğuna? Az biraz baktırsaydım keşke yağına suyuna… Kolay değil 18 yaşında bu düldül… 1974 model Renault… Ön takımdan gelen sesler pek de hayra alamet değil… Ama söz çıkıvermişti ağzımdan ‘’yarın gidelim’’ diye… Elçin’i Göztepe’deki benzin istasyonundan alacaktım… Saat dokuz demiştim… Erken varan bekler demeyi de unutmamıştım…
Sahi nerden çıkmıştı şimdi bu Elçin? Bu işin sorumlusu Aygür’dü… Belliydi apaçık… Bir ara sana geleceğim demiştim ona… Çok sevdiğim Ege’de güzel bir hafta geçirmekti asıl amacım… Temmuz ayı da bu kısa tatil için en güzel zamandı… İstanbul’un vahşi yaşamından bir haftalığına kurtulmak iyi gelecekti bana… İşteki sorunlar, evdeki sorunlar iyice bunaltmıştı beni… Sadece çocuk için yürüyen bir şeydi artık evliliğimiz… Kendimden vazgeçmeyi deniyordum… Kızım için kendimden vazgeçecektim… Bundan sonraki yaşamımdan vazgeçmiştim… Katlanıyordum ve bu da beni çok yıpratıyordu… Oysa bu işten en çok kızım zarar görüyordu… Bu sinirli halim en çok onu yıpratıyordu… İşte böyle bir zamanda hem ailemi ziyaret etmek hem de Aygür’le zaman geçirmek sinirlerime iyi gelir diye düşünmüştüm… Fakat tarih belirtmemiştim…
Demek ki Elçin Aygür’ü aradı… O da ‘’Murat Kuşadası’na geliyor’’ dedi… Benim iş telefonumu verdi Elçin’e… Yoksa zaten hep konuşuyorlardı da Aygür mü aradı Elçin’i? ‘’Murat geliyor sende gel.’’ Dedi… Yok daha neler… Aygür saklamazdı onunla konuştuğunu… Elçin’de Aygür’ün ailesine ait ev telefonu vardı demek ki, onu yaz tatilinde yakaladı… Önemli mi bu ayrıntılar? Boş versene sen…
‘’Alo!’’ İşte bu tek kelime dondurmuş beni uzun süre… Yerimden kıpırdayamamışım arkadaşlarımın dediğine göre… Ne derlerse bakmışım aval aval yüzlerine… ‘’Alo!’’ Bir sürü balonu denizin içindeki bir yere iple bağlayıp suyun içinde zorla tutarsınız da, o ip kesilince aniden fırlarlar ya yüzeye o balonlar… İşte bu etkiyi yaptı bende Elçin’in telefondaki sesi su… Bir anda zorla içime gömdüğüm, üstüne tonlarca ağırlık yığdığım ne kadar şey varsa fırladı bilincime…
İlk tanıdıklarım şarap ve Nietzsche oldu… Elbette yürek yangını… Elbette acıdan kıvranmak ve uykusuzluk… Sadece şarabın uyuşturabildiği ancak hep sınırda olan aklım, oyunlar oynardı bana… Sanırım o sınırın öte tarafına çok geldim gittim ben… Hatta günlerce o tarafta kaldım… Nietzsche okumak birçok insana göre bunalım getirir… Çünkü okuyucusunun değerlerini tartışır okuyucusu ile… Oysa bunalımdaki insanın zaten değerlerle başı derttedir… İşte bu yüzden koca usta, bunalımdaki insana yeni bunalımlar getirmez… Getirmek şöyle dursun bunalımının nedenini ortaya döker… Değerlerini gözden geçirme yolunu açar… Yeniden oluşmak isteyen insana yardımcı olur… O dönemdeki tek dostum O’ydu…
Nerden çıktın be Elçin bunca yıl sonra? Seni görmeye hazır mıyım daha bilmiyorum? Hiç hazır olabilecek miyim onu bile bilmiyorum? DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
 
Tekerlekli Sandalye
Üst