Bebek

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,505
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Ağlama sesiyle uyanan kadın telaşla yatağından kalkıp aksayan ayağına aldırmaksızın koşar adımlarla sedanın geldiği yere yöneldi. Yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. “Benim canım uyanmış mı? Uyanmış mı benim gülüm?” demesiyse şarkı söyler gibiydi. Ağlama sesi kadın için bir işaretti, hemen bezi kontrol etti. İşaret doğruydu, yanılmamıştı. Mutfağa gidip su ısıtıcını çalıştırdı, su ısınırken yüzünü yıkadı. Isınmış suyu bir kaba döktü ve bir eline kap diğer elinde bir parça pamukla tekrar yatak odasına doğruldu. Kadın güler yüzle “Ağlamsın benim bir tanem. Hadi ağlama artık bak şimdi tertemiz olacaksın” dedi. Bezi açtığında pişik izlerini gördü, suyla temizlik yaptıktan sonra pişik kremini güzelce sürdü. Kadın odadaki radyoyu açtı, klasik müzik çalıyordu.
Tekrar mutfağa giden kadın cezvenin içine bir yumurta koydu, üzerini örtecek kadar da su ilave ettikten sonra kaynaması için ocağın üstüne yerleştirdi. Dört tane bebek bisküvisini alıp parçalayıcının içine attıktan sonra labne peynirinden bir çorba kaşığı kadar bisküvilerin üstüne koyup parçalayıcıyı çalıştırdı. Ardından üç ölçek kadar toz süt ilave ederek karışımı kaşık yardımıyla karıştırdı. Kaynamış yumurtayı soyup sarısını parçalayıcının haznesine ekleyip üzerine ılık su ilave edip makineyi çalıştırdı. Hazırladığı mamayı doğruca yatak odasına götürdü. Mamayı yedirdikten sonra ıslak mendili eline aldı ve “Afiyet bal şeker olsun” diyerek mama dökülen yerleri temizledi.
Elindeki mama kasesiyle mutfağa gitti. Su ısıtıcısında hala sıcak su vardı. Kendisi için granül kahve yaptı. Bir parça peksimet ve peynirle kahvaltısını yaptı. Granül kahvesinin yarısı bardakta duruyordu. Bir elinde bardakla balkona çıktı dışarıdaki masanın üstünde duran sigara paketinden bir sigara aldıktan sonra eli çakmağa gitti geldi. Sonra elindeki sigarayı ikiye bölüp balkondan aşağıya fırlattı.
İçeriye girdiğinde hala pijamasıyla olduğunu fark etti. Hemen yatak odasına geçip üzerini değiştirdi. Gözlerine kalem çekip kirpiklerini rimelledi. Aynadaki aksine baktı. Kazayağı çizgilerini inceledi. Yüzüne biraz krem sürdükten sonra ense köküne parfüm sıktı. Saçlarını tarayıp topladı. Tüm bunları büyük bir sükut içerisinde yapmıştı. Odada tek duyulabilen ses saatin tik taklarıydı. Kadın sol tarafına doğru yöneldi duvardaki saate baktı, dokuz buçuğu geçmişti.
Kadın yatak odasından çıkıp ince uzun koridorun nihayetindeki geniş mutfağa tekrar girdi. Buzdolabını açıp içini karıştırdı. Mutfak tezgahının üstüne kereviz, havuç, maydanoz, domates ve bir çorba kaşığı büyüklüğünde donmuş kıymayı sıraladı. Mutfak lavabosunun tıkacını tıkayıp musluğu açtı, akabinde dolurduğu suyun içine biraz sirke döktü ve tüm sebzeleri lavabonun içine boca etti. Masanın üstünde duran meyve sepetinden bir elma alıp sirkeli suyun içine atmıştı ki kapının zili çaldı.
Kadın kapıyı açtığı anda yüzünde bir gülümseme oluştu. “Hoş geldin Gülten” dedi. “Hoş bulduk. Sizin bebek için bir türlü hayırlısı olsuna gelemedim, kusura bakma. Bir lahza oturmaya geldim.” İki kadın gülen yüzlerle içeriye geçti. Geniş koltuklara yerleşen kadınlar günün popüler dizilerinden konu açtılar. Bir süre sonra ev sahibesi mutfağa geçip kahve yaptı. Gümüş tepside kahvelerin yanında pahalı olduğu anlaşılan bir kasenin içinde janjanlı kağıtların üstüne geçirilmiş tüllerle kaplı ikramlıkları da servis etti. Bu esnada misafir kadın çantasından bir paket çıkartıp masanın üstüne koydu. “Ne zahmet ettin” dedi ev sahibesi. Misafir kadınsa “Yarım elma gönül alma” dedikten sonra “Ayağın nasıl oldu? Paşa nasıl?” dedi. “Bundan böyle bir ayağım hep aksayacakmış dedi doktor. N’apalım? Keşke böyle olmasaydı... DEVAMI İÇİN TIKLAYIN
 
Tekerlekli Sandalye
Üst