Bugün paylaşmak istediğiniz şiir

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Seni Sevmek Bencilliğimdir

Seni Sevmek Bencilliğimdir…

Sana yaklaşmak istiyorum, kime ait olduğunu bilmeden! Bazen usulca dokunuyorum, sen hiç fark etmeden…



Seni Sevmek Bencilliğimdir…





Seni kendime çekmek istiyorum, gece yarısı düş saatlerinde. İki lafın belini kırmak, bir bardak kahveyi paylaşmak ya da sadece için…
Seni arıyor gözlerim. Yoksan, etrafımdaki onlarca insan da yok oluyor. Bomboş, soğuk, anlamsız bir kafese dönüşüyor bulunduğum yer.

Sana doyasıya sarılmak istiyorum. Başımı omzuna yaslayarak, uzun ve sakin bir uykuya dalmayı hayal ediyorum. Şöyle gülümseyerek, huzurlu bir uyku çekmeyeli ne kadar oldu, ben de bilmiyorum.

İçimdeki o büyük boşluğa bakıyorum. Öyle dipsiz ve karanlık duruyor ki! Bu kuyuya benzeyen derinliği dolduramazsam, nasıl biri olacağım diye düşünüyorum. Aşk yiyen bir canavara dönüşmekten korkuyorum.

Bir gün, hiç kimsenin ve hiçbir şeyin beni mutlu etmediği, hiçbir şarkının dilime dolanmadığı, hiç gözyaşı dökmeyen birine dönüşürsem! Kötülük girerse ruhuma, ben ve doymak bilmeyen ruhsal acizliğim, nefretle doyurursak karnımızı diye korkuyorum.

O yüzden sana çıkan her yolda böyle hızlı koşuyorum. Kendimi durdurma çabası benimki, kendimden ürküyorum. Aşkın yokluğu dönüştürürse beni de, bir zamanlar arkasından küfür ettiğim o insan görünümlü kötü yüreklere?

Sana kanmak istiyorum. Sana inanarak tutmak, zamanın o korkunç hızla sürükleyişini aklımı! Belki de seni siper ediyorum kalbime, kendimi çevrelemeye çalışıyorum seni severek.

Seni diliyorum dua saatlerinde. Seninle yaşanacak bir hayatın hayaline kuruluyum. Fotoğraflar çekiyorum, yanmış ve asla basılamayacak filmlerle.
Sana susuyor dilim, bedenim. Koyu ve sert bir sevişmenin tadına varamıyorum yalnızlığımda. Sesini, dokunuşunu, tenini arıyorum.
Seni seviyorum ve seni severek ne kadar bencil olduğumu gösteriyorum çünkü aşk, kendin için yapılan tek sanattır aslında!

Candan Ünal​
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Evinin, seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin…
Sokağa fırlayacaksın…
Sokaklar da dar gelecek…
Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi…
Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü…
Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin…
Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan…
“Önemli olan sağlık.”
“Yasamak güzel.”
“Boş ver, her şey unutulur.”
Sen hiçbirini duymayacaksın…
Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin…
Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok
seveceksin…
Hep ondan bahsetmek isteyeceksin…
“Ölüme çare bulundu” ya da “Yarın kıyamet kopacakmış” deseler başını kaldırıp Ne dedin?” diye sormayacaksın…
Yalnız kalmak isteyeceksin…
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak…
İkisi de yetmeyecek…
Geçmişi düşüneceksin…
Neredeyse dakika dakika…
Ama kötüleri atlayarak…
Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin…
Gittiğin yerlere gitmek…
Bu sana hiç iyi gelmeyecek…
Ama bile bile yapacaksın…
Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın…
Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yasamak için direneceksin…
Hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin….
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin…
Herkesi ona benzetip…
Kimseyi onun yerine koyamayacaksın…
Hiçbir şey oyalamayacak seni…
İlaçlara sığınacaksın…
Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan.
Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren…
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek… Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin…
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak…
Sabahı iple çekeceksin…
Bazen de “Hiç güneş doğmasa” diyeceksin…
Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler…
Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin…
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin
Nafile…
Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek…
Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin…
Her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin…
Telefonun çalmasını bekleyeceksin…
Aramayacağını bile bile…
Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek…
Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla…
Yüreğin burkulacak…
Canın yanacak…
Bir daha sevmemeye yemin edeceksin…
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden…
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın…
Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için nefret edeceksin…
Yasadığın şehri terk etmek isteyeceksin…
Onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek…
Ama bir umut…
Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu…
Bu umut seni gitmekten alıkoyacak…
Gel gitler içinde yasayacaksın…
Buna yaşamak denirse…

Razı mısın bütün bunlara?
Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye?
O halde aşık olabilirsin

Can Dündar


602512_422839914437948_2123373752_n.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
SUSMAK

Anladım ki susmak bir cüsse işi…
Derin denizlerin işi…
Serin sular en hafif rüzgârları bile coşturabiliyor..
Derin denizleri ise ancak derin sevdalar…

Derin denizlerin sükutu büyüler beni.
İçimi bir heybet hissi kaplar.
Benliğimi hasret duyguları istila eder.
Kalbim ürperlerle dolar.
Dalgalı denizler, durgun mavi denizler kadar heybetli gelmez bana.
Göklerin suskunluğu da öyle. Gök gürlemeleri, mavi derinliklerin heybetini siler diye düşünmüşümdür hep.
Sükut her zaman daha manalı, daha derindir.

Kalbe sözden çok sükuttan manalar akar.
İnsan evrendeki sükutu anlayabilseydi, kim bilir belki de söz olmayacaktı.
İnsanlar sükutun dilinden anlayacak, derin ve manalı bakışlarla konuşacaklardı.
Ve ses, sükutun heybetini bozamayacaktı.
Konuştuğum zamanlar hep acze düşmüşümdür de ondan kelama sarılmışımdır.
Evrendeki her varlıkta sükutu bir süs, bir hikmet olarak algılamışımdır.
Sözü ise ancak bir zaruret..

Hep derin denizler kadar heybetli bir sükut dinledim ondan.
Sanki durgun ve derin bir ummanın kıyısına varmıştım.
Derinliklerinde gönül ve hikmet incilerinin gülümsediği bir deniz bulmuştum.
Hayatın hiç bir kasırgası, hadiselerin hiç bir fırtınası onu dalgalandıramıyordu.
O denize imrendiğim an, gözlerim şu mısralara takılmıştı:

Gittim, gittim, denizin,
Sınır yerine vardım
Halin bana da geçsin!
Diye ona yalvardım
Bir çılgın vesvesede,
İçim didiklense de,
Olaydım o cüssede,
O’nun gibi susardım..

Gerçekten de öyle olmuştu. Sonsuza götüren bir denizin kıyısına varmıştım.
O zaman anladım ki, susmak bir cüsse işi. Derin denizlerin işi.
Sığ suları en hafif rüzgarlar bile coşturabiliyor.
Derin denizleri ise ancak derin sevdalar..
Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susuyor.
Anladım ki susan her şey derin ve heybetli.

ŞEMS-İ TEBRİZİ



tumblr_mceffj4rHk1rvppgco1_500.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
UNUTMA Kİ

Sen uykusuzluk nedir bilir misin,
Tırnaklarınla yastığını parçaladın mı hiç,
Gözlerini tavana dikip,
Düşündüğün oldu mu bütün gece,
Ve bütün bir gün,
Belki gelir ümidiyle bekledin mi hiç ,
Gelmeyince ,
Seni aramayınca ,
Ölesiye ağladın mı ,
Sonra çekilip en koyusuna yalnızlıkların ,
Ona ait ne varsa ,
Bir bir hatırladın mı ?Sen günden güne erimeyi bilir misin ,
Dev bir ağacın vakarı içinde ölmeyi ,
Bir teselli aramayı ,
Issız parklarda,tenha sokaklarda ,
Ve bütün bir şehir uyurken uzaklarda ,
Deli divane yollara düşüp ,
Yaşlanmış bir köpek gibi ,
Eskimiş bir gömlek gibi ,
Atılmışlığını hissettiğin oldu mu ?
Sevmekten ,
Günler geceler boyunca yürümekten ,
Elin ayağın yoruldu mu ?Sen yalnızlığın acısını bilir misin ,
Unutulmak bir hançer gibi saplandı mı sırtına ,
İçinde kıskançlığın zehirli çiçekleri açtı mı ,
Bütün gururunu çiğneyip ,
Sevdiğinin geçtiği yollarda ,
Bastığı toprakları eğilip öptün mü ,
Sen çaresizlik nedir bilir misin ,
Sen yokluk nedir gördün mü ,
Yanan başını ,
Duvarlara vurup parçalamak geldi mi içinden ,
Sen her gün bin defa öldün mü ?Böyleyim diye ayıplama beni ,
Bir gün kendimi ,
Sonsuzluğun koynuna bırakırsam ,
Yaralı ve yenik bir asker gibi ,
Darılma ,
Unutma ki ,
Her seven adsız bir kahramandır ,
Unutma ki ,
İnsan ; sevebildiği kadar insandır…

Ümit Yaşar Oğuzcan
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Gitmek

Bu günlerde herkes gitmek istiyor
Küçük bir sahil kasabasına
Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara…

Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı sey…
Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.

Öyle “yanına almak istedigi üç şey” falan yok.
Bir kendisi
Bu yeter zaten.
Herşeyi, herkesi götürdün demektir..
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.

Hani kendimizden razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
Yani herşeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.

Böyle gidiyoruz işte.
Bir yanımız “kalk gidelim”,
öbür yanımız “otur” diyor.

“Otur” diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira…
İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
Güvende olma dugusu…
En kötüsü alışkanlık
Alışkanlığın verdiği rahatlık,
Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz…
Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.

Evlenmeler…
Bir çocuk daha doğurmalar…
Borçlara girmeler…
İşi büyütmeler…
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.

Misal ben…
Kapıdaki Rex’i bırakıp gidemiyorum.
Değil bu şehirden gitmek,
İki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki…
Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında
Herkes onu o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?

“Sırtında yumurta küfesi olmak” diye bir deyim vardır;
Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin
Kendi imalatımız küfeler.

Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
Ölüm var zira.
Ölüme inat tutunmak lazım.

Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabi yapanlar, ama az
Sadece kaymak tabakası
Hepimiz kaçabilsek…
Bütçe, zaman, keyif… Denk olsa.
Gün içinde mesela…
Küçücük gitmeler yapabilsek.

Ne mümkün
Sabah 9, aksam 18
Sonra başka mecburiyetler
Sıkışıp kaldık.
Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
Bu kadar ağir olmamalı.

Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı, bir ömür yani.
Ne saçma…
Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
Galiba.

Ben her bahar aşık olmam ama
Her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç.
Ama olsun… istemek de güzel

Can Yücel
 
G

güz gülleri

Guest
Sen gidersen başkent gider,içim üşür ayaz düşer.
İzmir'de Konak meydanı,İstanbul'da Taksim düşer.
Sen gidersen canım gider,
Adın geçer içim titrer.
Şu dağlanmış yüreğime,sevda denen akkor düşer.
Sen gidersen her şey gider.
Sesin gider,sesim düşer.
Sen gidersen ey sevgili,
Ben biterim,şiir biter...

- Ümit Yaşar OĞUZCAN -


67944_392898667459648_1689055769_n.jpg
 
G

güz gülleri

Guest

Lapa lapa düşlerim yağıyor bu kentin her sokağına
Ayaklar altındayım, yenik, çaresiz...
Bir soğuk fıkra, bir soğuk espri geçiyor tebessümlerimden,
İçim titriyor, dışım titriyor.
Sana kurulmuş koskoca bir gelecek üşüyor içimde.
Sen;
Sen sarıl sevdanın ateşine şimdi,
Ben hasret ayazlarındayım ve içim dışım
Senin olan her şey,
Ve sen fark etmesen de;
Düşlerim titriyor..!

k.koçyiğit


61407_563318487027529_993370719_n.jpg
 
G

güz gülleri

Guest
Yollarımız burada ayrılıyor
Artık birbirimize iki yabancıyız
Her ne kadar acı olsa, ne kadar güç olsa
Her şeyi evet her şeyi unutmalıyız
Her kaderin tesellisi bulunur, üzülme
İnsan ne kadar sevse unutabilir
Mevsimler, gelir geçer, yıllar geçer
Sen de unutursun bir gün gelir
Hiç yaşamamışçasına, hiç sevmemişçesine
Unutursun o günlerimizi, gecelerimizi
O günlerce gecelerce sevişmelerimizi
Her şeyi evet her şeyi unutabilirsin
Hatta bütün yazdıklarımı satır satır
Kalırsa, içinde bir derin sızı kalır

Ümit Yaşar Oğuzcan


532484_393030434113138_1855284588_n.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Bir Ayrılış Hikayesi

Erkek kadına dedi ki:
- Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
- Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
- Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...
Ve artık
biliyorum:
Toprağın
Yüzü güneşli bir ana gibi
En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...

Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olanın parmaklarına
başımı kurtarmam kâbil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak...

Sen
yürümelisin,
beni bırakarak...

Kadın sustu.

SARILDILAR

Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...

AYRILDILAR...

Nazım Hikmet Ran...
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Asla Korkma...


Bazen yalanlarla kendimi kandırıp beni seviyor diyorum
Tutanağım kalmayınca hayallere inanıyorum kendi uydurduğum
Hep, isminin iki harfi bile yanyana gelse senin olmanı umuyorum
Sen ol istiyorum ya da sadece yüreğinin yanımda olduğunu bilmek istiyorum

Sonra mantığım araya giriyor ve nasıl sevebilir ki, diyor;
'Senin gözlerin; onun güzel yüzüne dokunurken,saçını okşarken,
Yoktu çoğu zaman gözlerinde onunkiler, seni görmüyordu ki,nasıl olur?'
Bu sefer de mantığımla çakışırcasına yüreğimi gösteriyorum;
Sonra diyorum ki, görmüyorum ama 'O' hep işte şurda, 'O'nda da niye böyle olmasın...

Yine karışıyorum sonra, kendimin bile çözemeyeceği karışıklıklara
Yollarda arıyorum bazen seni, kimseyi görmüyor gözüm
Zaten görmek de istemiyor, sen yoksun ya başkalarının da önemi yok zaten.
Bilmiyorum, seni de gözlerim kaçırdı mı? Ama sadece seni istiyor gözlerim, tek seni...
Bunu bilmelisin...
Yanlış gözleri görmek istemiyor,
Sadece senin gözlerinden yüreğine inmek istiyor gözlerim...

Sonra geçmişe dönüyorum...
Seni gördüğüm anlara,
Ben senin sadeliğini,doğallığını sevdim.
Masum güzelliğini sevdim
Bazen de gözlerinden geçip yüreğini gördüm
Yüreğini sevdim.
Benim için ne süslenmene,ne de güzel kıyafetlerini giyip
Güzel gözükme çabasına girişmene gerek vardı.
Çünkü ben, seni 'sen' olduğun için sevdim her halinle.
Senin o anlarda da şimdi de ne düşündüğünü bilmememe rağmen.
Bu sözler ne bir kaç yalandan iltifat, ne de aldatıcı bir kaç cümle.
Bunlar benim duygularım ve benim gözümdeki 'gerçekler'.

Bu zamana kadar seni sensiz yaşayıp sevmişsem
Her zaman seni düşünüp hayal edebilmişsem
Gecelerce uykusuz kalıp kahırlar çekmişsem
Dileklerim hep, sana herşeyi anlatabilmek ve gönüllerimizin bir olabilmesi olmuşsa
Tek umudum olmuşsan
Bil ki bu yüreğimde sana olan sevgimin büyüklüğündendir
Ve sanma ki gelip geçici... Geçmeyecek...!
Bir gün bir yerde yollarımız kesişirse (bunun için umudum hep olacak, sen yok edene dek)
Sevgim hiç değişmeyecek, asla azalmayacak
Ben yollarımızın kesiştiği yerden sonra başka yollara sapmam
Hiç başka yollar aramam da çünkü en sevdiğim yol arkadaşım(herşeyim olmasını istediğim)la(e)yı(i)mdı(i)r o zamandan sonra
Ama sen benimle hep aynı yolda bıkmadan yürür müsün...? Buna ben cevap veremem...
Ben sevgimin gereğini yapmaya çalışırım sana karışamam...
Ama bir de ben sevgi nasıl gösterilir bilmem ki
Çünkü ben daha önce hiç sevmemiştim
Ve bu yüzden hiç kimseye gösterme ihtiyacım olmamıştı.
Umuyorum ki; zamanı geldiğinde, yollarımız bir olduğunda
Seninle yaşayıp anlayacağım nasıl gösterileceğini
(sen yok edene dek, tek umudum olacaksın ve o ana dek inancımı kaybetmeyeceğim senli(bizli) günlere)...!

Sen seviyorsan ve buna rağmen benim yüreğimdeki sana olan sevgimi kaybedeceğimden korkuyorsan
Asla korkma...! Asla...!



407308_500339753344632_1329433033_n.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Seninle Olmanın En Güzel Yanı

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.

Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.

Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...

Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.

Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.

Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.

Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.

Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
Nereden bileceksin?
Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu... Özlemezdim seni yanımdayken.Kıskanmazdım.

Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda... Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda sarhoş olmazdım.

Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... Ve her kulaçta haykırırdım seni..

a%C5%9Fk-s%C3%B6zleri-can-y%C3%BCcel-s%C3%B6zleri-e1341614254169.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Anladım !

Binmediğim hiçbir otobüs, beklemediğim hiçbir durak kalmadı bu şehirde.
Gittikçe azalıyor hayat!
Yıkık bir duvar kadar bile pişman değilsin benden gittiğine.
Beni hep bulmamak için aradın!
Yanılgımdın!
Yandığımdın!
Ben neyi erken yaşadıysam hep ona geç kaldım!
Ben kapıyı hiç kendi anahtarımla açmazdım ki?
O zaman anladım gittiğini…
Evin kapısı soğuk bir duvar, mevsim sonbahar!
O zaman anladım gittiğini…
Taşkaldırımdan on yedi adım atıp, köşeyi dönüp çektiğini!
Bir dönüm tütün paket paket ciğerlerimde!
O bile yetmedi…
Tan vaktiyle tanıştığımda anladım gittiğini…
Gece ile atıştığımda,
Hüznü dirhem dirhem atıştırdığımda,
Koca evde sıkıştığımda anladım gittiğini!
Anladım senin bana döneceğin yok!
Perişan halimi göreceğin yok!
Evin kapısını tam on yedi kez kendim açtım!
On yedi defa kapı komşuma “daha gelmedi” dedim.
Onbin defa kendime “O gelecek!” dedim.
“Gitti” demedim, diyemedim!
On yedi mevsim de beklerim, on yedi ömür de tüketirim.
Ben geldim demen için on yedi yanımı veririm.
Ama bilirim gelmeyeceksin, aramayacaksın, sormayacaksın…
Peki bir ömür böyle nasıl yaşayacaksın?
Ne unutacak kadar nefret ettin?
Ne de hatırlayacak kadar sevdin beni!
İçimde öldürülecek bir anı bile bulamayan iki yarım kaldık!
Tamamlayamadık BİZİ!
Ne yani?
Gözleri SANA BENZEYEN bir KIZIMIZ olmayacak mi şimdi?
Başkalarımı sevecek seni?
Başkalarımı tutacak ellerini?
Al geri veriyorum yanlış kapılara vurduğun kilitleri!
İçimin mavisi senin okyanusundandı halbuki…
Ağladım çare olmadı haykırdım olmadı.
El açtım dualar ettim kabul olmadı.
Seni sevip sensiz yaşamakmış benim kaderim…
Anladım senin bana döneceğin yok.
Perişan halimi göreceğin yok...


20129_512745112104096_894387883_n.jpg
 

güz gülleri

Üye
Üye
Katılım
Ocak 14, 2013
Mesajlar
914
Tepkime Puanı
0
Puanları
0

Bir daha asla demiyorum hiçbir zaman kendime…
Ne aşktan vazgeçiyorum
Ne sevmekten…Kendimi ihbar ediyorum," yalnızlıktan hükümsüzdür..."


19132_331404083351_8296903_n.jpg
 

Sairane

Üye
Üye
Katılım
May 23, 2012
Mesajlar
220
Tepkime Puanı
0
Puanları
16
Su Kasidesi

Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su

(Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan
su saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda
vermez.)

Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su

(Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa
gözümden akan sular, göz yaşları mı şu dönen gök
kubbeyi kaplamıştır, bilemem..)

Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su

(Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden
benim gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim
akarsu da zamanla duvarda, yarlarda yarıklar meydana
getirir.)

Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su

(Yarası olanın suyu ihtiyatla içmesi gibi, benim
yaralı gönlüm de senin ok temrenine, ok ucuna benzeyen
kirpiklerinin sözünü korka korka söyler.)

Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su

(Bahçıvan gül bahçesini sele versin (su ile
mahvetsin), boşuna yorulmasın; çünkü bin gül bahçesine
su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.)

Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna
Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su

(Hattatın beyaz kâğıda bakmaktan, kalem gibi,
gözlerine kara su inse (kör olsa, kör oluncaya kadar
uğraşsa yine de) gubârî (yazı)sını, senin yüzündeki
tüylere benzetemez. )

Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n'ola
Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su

(Senin yanağının anılması sebebiyle kirpiklerim
ıslansa ne olur, buna şaşılır mı? Zira gül elde etmek
dileği ile dikene verilen su boşa gitmez.)

Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ
Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su

(Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin olan
bakışını esirgeme; zira karanlık gecede hastaya su
vermek hayırlı bir iştir.)

İste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it
Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su

(Gönül! Onun ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste
ve onun ayrılığında duyduğum hararetimi yatıştır,
söndür. Susuzum bu defa da benim için su ara.)

Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su

(Nasıl sarhoşa şarap içmek, aklı başında olana da su
içmek hoş geliyorsa, ben senin dudağını özlüyorum,
sofular da kevser istiyorlar.)

Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr
Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su

(Su, her zaman senin Cennet misâli mahallenin
bahçesine doğru akar. Galiba o hoş yürüyüşlü, hoş
salınışlı; serviyi andıran sevgiliye aşık olmuş.)

Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek
Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su

(Topraktan bir set olup su yolunu o mahalleden
kesmeliyim, çünkü su benim rakibimdir, onu o yere
bırakamam.)

Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su

(Dostlarım! Şayet onun elini öpme arzusuyla ölürsem,
öldükten sonra toprağımı testi yapın ve onunla
sevgiliye su sunun.)

Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger
Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su

(Servi kumrunun yalvarmasından dolayı dikbaşlılık
ediyor. Onu ancak suyun eteğini tutup ayağına düşmesi
(yalvarıp aracı olması bu dikbaşlılığından)
kurtarabilir.)

İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile
Gül budağınun mizâcına gire kurtara su

(Gül fidanı bir hile ile (meşhur gül ve bülbül
efsanesindeki gibi yine) bülbülün kanını içmek
istiyor; bunu engelleyebilmek için suyun gül
dallarının damarlarına girerek gül ağacının mizacını
değiştirmesi gerekir.)

Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr'a su

(Su Hz. Muhammed'in (s.a.v) yoluna uymuş (ve bu hâli
ile) dünya halkına temiz yaratılışını açıkça
göstermiştir.)

Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ
Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su

(İnsanların efendisi, seçme inci denizi (olan Hz.
Muhammed'in s.a.v) mucizeleri kötülerin ateşine su
serpmiştir.)

Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın
Mu'cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su

(Katı taş, Peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını
tazelemek için (ve onun) mucizesinden dolayı su
meydana çıkarmıştır.)

Mu'cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim
Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su

(Hz. Peygamberimiz'in mûcizeleri dünyada uçsuz
bucaksız bir deniz gibi imiş ki, ondan (o
mucizelerden), ateşe tapan kâfirlerin binlerce
mâbedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür.)

Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ
Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr'a su

(Mihnet günü Ensâr'a parmağından su verdiğini (bir
mucize olarak parmağından su akıttığını) kim işitse
hayret ile (şaşa kalarak) parmağını ısırır.)

Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât
Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su

(Dostu yılan zehri içse (bu zehir onun dostu için) âb-
ı hayat olur. Aksine düşmanı da su içse (o su,
düşmanına) elbette yılan zehrine döner.)

Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz
El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su

(Abdest (almak) için el uzatıp gül (gibi olan)
yanaklarına su vurunca (sıçrayan) her bir su
damlasından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.)

Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl
Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su

(Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan
taşa vurarak ömürler boyu, durmaksızın başıboş gezer.)

Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr
Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su

(Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler halinde ışık
salmak (orayı aydınlatmak) ister. Eğer parça parça da
olsa o eşikten dönmez.)

Zikr-i na'tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ
Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su

(Sarhoşlar içkiden sonra gelen bat adrysını gidermek
için nasıl su içerlerse, günahkârlar da senin na'tının
zikrini dillerinde tekrarlamayı (dertlerine)
derman bilirler.)

Yâ Habîballah yâ Hayre'l beşer müştakunam
Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su

(Ey Allah'ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı!
Susamışların (susuzluktan dudağı kurumuşların) yanıp
dâimâ su diledikleri gibi (ben de) seni özlüyorum.)

Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râc'da
Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su

(Sen o kerâmet denizisin ki mi'râc gecesinde feyzinin
çiyleri sabit yıldızlara ve gezegenlere su ulaştırmış.)

Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner
Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su

(Kabrini yenileyen (tamir eden) mimara su lazım olsa,
güneş çeşmesinden her an bol bol saf, tatlı ve güzel
su iner.)

Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma
Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su

(Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmış,
(ama) o ateşe, senin ihsan bulutunun su serpeceğinden
ümitliyim.)

Yümn-i na'tünden güher olmış Fuzûlî sözleri
Ebr-i nîsândan dönen tek lü'lü şeh-vâra su

(Seni övmenin bereketinden dolayı Fuzûlî'nin (alelâde)
sözleri, nisan bulutundan düşüp iri inciye dönen su
(damlası) gibi birer inci olmuştur.)

Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr
Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su

(Kıyamet günü olduğu zaman, gaflet uykusundan uyanan
düşkün (yahut aşık) göz, (sana duyduğu) hasretten su
(gözyaşı) döktüğü zaman,)

Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam
Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su

(O mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat
çeşmenin su vereceğini, beni mahrum bırakmayacağını
ummaktayım.)

Şair Fuzuli
 

güz gülleri

Üye
Üye
Katılım
Ocak 14, 2013
Mesajlar
914
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Eksik bir şey mi var hayatımda
Gözlerim neden sık sık dalıyor
Eksik bir şey mi var hayatımda
Gökyüzü bazen ciğerime doluyor

Öyle bir şey ki bu, kolay anlatamam
Atsan atılmaz, satsan satamam
Eksik bir şey mi var, anlayamam
Bak çayım sigaram, her şeyim tamam

Kalksam duraktan dolmuş gibi
Arka koltukta unutulmuş gibi
Terliklerimle, gelsem sana


530848_522458741120329_680429828_n.jpg
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Anlattıkça kış vuruyor satırlarıma

Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim.
Bugün sardunyalarım da açmadı
Belki de küskün renklere
Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım
Sensiz soluyorum anlayacağın
Mavi mavi ölüyorum

Duyuyor musun, orada mısın,
Var mısın, yok musun?
Bir tek şeyi unutma!

Seni sevdim ben.

Yanarak, yıkılarak
Aklıma her geldiğinde ağlayarak.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim

Ben hayatta en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek
Nasıl koşarsa ardından bir devin

O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldi mi de gidici - hep, hep acele işi
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti
Öyle öyle ezber ettim gurbeti

Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul'a
Bi helallaşmak ister elbet , diğ'mi oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy'nunu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu,

En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim
Hayatta ben en çok babamı sevdim.


Can Yücel

734101_515414415170499_872826205_n.jpg
 

güz gülleri

Üye
Üye
Katılım
Ocak 14, 2013
Mesajlar
914
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Sendin bir âşina gibi heybetli hüznünü
Ruhunla karşı karşıya kaldım o med günü
Şekuânı dinledim ezeli muztârib deniz
Duydum ki ruhumuzla bu gurbette sendeniz
Dindirmez anladım bunu hiç bir güzel kıyı
Bir bitmeyen susuzluğa benzer bu ağrıyı

Yahya Kemal Beyatlı​


 

güz gülleri

Üye
Üye
Katılım
Ocak 14, 2013
Mesajlar
914
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Ey bâd-ı sabâ yâr ile vuslat ne zamandır?
Bir kerre suâl eyle ki ruhsat ne zamandır?
Dağ olsa bile eyleyemez hicre tahammül,
Taş olsa erir âteş-i hasret ne zamandır?

PESENDÎ​


 

güz gülleri

Üye
Üye
Katılım
Ocak 14, 2013
Mesajlar
914
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Bekle beni dönecegim ben.
Cok cok bikmadan bekle !
Sari yagmurlarin
Hüznü basinca
Kar kasip kavururken
Kizgin sicaklarda ... bekle
Uzak yerlerden mektuplar kesilince
Bekle beni
Birlikte bekleyenlerin beklemekten
Usandigina bakma bekle
Bekle beni dönecegim
Unutmak zamanı geldigini...

K. Mihavlovic *


252731_524788907553979_1580492072_n.jpg
 
Tekerlekli Sandalye
Üst