Candan Ünal

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
83F5059FE9475EA509FC6D71E.jpg



Geldiğim Gibi Giderim

O kadar zor değil bırakmak her şeyi, bazen bir sözcük yeter! geldiğim gibi giderim!

Aşka giden yollardan daha önce de geçtim, bakarım önüme, kafama uymazsa vazgeçerim! her emeğin bir anlamı olmalı, benim için artık geçerli kural budur.. ruhumu ortaya koyduğum ilişkilerden, kalbim de biraz yorgundur.

Hep seven ve veren, hep anlayan ve bilen olmayacağım bu sefer! üzgünüm sana denk geldi ama bu kez sen bir adım gel! senden önce geçen aşkların yükünü, henüz ömrümden silmedim.. kim haklıydı tartışmıyorum ama bunca yolu da boşuna yürümedim..

Herkes kadar acılarım var cebimde, hayat yolunda seferiyim.. bir kurban daha isterse aşk, kararlıyım, seni veririm.. oysa ne büyüktü yüreğim bilsen, sen o günleri göremedin.. ne yapalım, aşkla yıkadılar beni, gönülden bir beden çekiverdim..

Taviz vermeye halim yok.. empati de kuramam.. benden çok şey bekleme, artık öyle savrulamam.. dilime düşmez yaptıkların, kalbim çok kırılmışsa.. kendim sorup cevaplamam ama bazı şeyleri sormaya da gerek duymam asla!

Akıllı kadının kaderidir yalnızlık, bilirim.. bir maden kadar sert dururum ama doğru sıcaklıkta eririm.. benden daha kadınsa aklın, sana saygı duyamam.. mert ve güçlü ol karşımda, bak o zaman, gıkımı çıkaramam..

Devranı ben döndürmedim.. ben bozmadım kadını ve erkeği! madem böyle işliyor artık düzen, ben de çarkın içindeyim, gerek görmüyorum kendimi feda etmeyi! ilk hatan için tavrım çok mu sert? beni anlamanı dilerim! neyim varsa ruhumda fazla duran, geçmişten üstümde kalan, hepsinden soyunup tüm çıplaklığımla gelmiştim sana.. bir yanlış daha yaparsan, hiç halim yok uğraşmaya, giyindiğim gibi giderim!


Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Aşk Kendi Yarasını Sarar!

55CB82A0D0A6903E4F393C97C75E9.jpg



Birileri gider, birileri kalır.. nedeni olmaz bazen, sadece bitmesi gerekir.. kimi kalleşce, kimi insanca, kimi utangaç, kimi terbiyesizce ama birileri gider..

Neden gittiği, neden bittiği, kimin suçlu olduğu gibi konulara girilmez bu yazıda çünkü işin özü; kalanın yaşadıklarıdır..

Aşk, bir kalbe girip oturduğunda, sonsuza kadar orada kalmayacağını biliyordur.. akla sinyalini gönderir.. bilinçaltı hep tetiktedir..

Ancak insan bunu düşünmez, düşünmek istemez! yaşadıklarının büyüsündedir, doğrusu da budur.. insan aşık olunca, son nefesine kadar yanında kalsın ister.. bir ömrün yükünü birlikte çekmek ister.. sabah uyanınca sevdiğinin yüzünü görsün, dünya sadece ikisi için dönsün ister.. fakat istemek yetmez..

Aşk, uzun süre bir kalbin içine hapsedilmekten hoşlanmaz.. kendini mahkum gibi hisseder, kırar bir gün gelir zincirlerini, çıkıp gider..

Aşk giderken, yardımcılarına emreder, onlar gelir otururlar aynı kalbin ortasına.. önce acı başlar görevine.. o kadar çok yanar ki canın, sonunda acıyı bile hissedemez hale gelir insan.. bir yüreğin bu şiddette bir sancıya nasıl katlandığına şaşırır kalırsın..

Hani arı soktuğunda, böcek ısırdığında pis kanı dışarı akıtırsın ya; acının görevi de budur.. o dayanılmaz kalp sancılarıyla, pis kanı dışarı akıtır.. o acıyı çekmeden temizlenmez yürek! kanatarak, kanırtarak yapar işini acı..

Sırasını savar acı, arkadan öfke geçer yerine.. aklında, ruhunda, kalbinde ne varsa temizlemeye başlar.. kalbin dağınıklığını toparlamak için, sözcüklere döker her şeyi, konuşturur.. söylendikce, kızdıkca atar dışarı ne kalmışsa gönülde..

Son yardımcı umuttur.. temizlenmiş, dağınıklığı atılmış ama boş duran kalbin içine girer.. yeni bir sayfayı açabilme cesaretini hissettirir.. hiçbir şeyin son olmadığını, daha güzeline, daha iyisine ulaşabileceğini anlatır.. ve bir gün, umudun söyledikleri gerçekleşir..

Aşk bazen, kendisi kadar hercai olmayan ortağını ikna eder.. kendi gider, ortağı sevgi kalır.. sevgi pek nazlıdır, her kalbi beğenmez ama geldiğinde de, çok kırmazsan gitmez..

Aşk, her zaman girecek yeni kalpler arar ama unutmayın ki; her aşk kendi yarasını sarar!


Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Düşsek Bir Hayalin İçine, Olmaz mı?

51FDFE60C1FB3E899614588C25473.jpg



Bir düşün orta yerindeydim, doğdum, dünyaya geldim.. huzurluydum üstelik, keşke kimse ellemeseydi!

Benim tercihim mi gelmek, buradaki aklımla anlamam mümkün değil ama madem geldik şu gezegene, tadını çıkarmak derdindeyim..

Sana kör kütük aşık olmak istiyorum mesela.. bir rüyanın en huzurlu yerinden gülümser gibi, yaşama gülümsemek istiyorum..

Senin üstüne kurulan düşlere ihtiyacım var.. sana tutunmak, sana sarılmak, sana yaslanmak istiyorum..

Gözlerinde kaybolsam, birlikte gezsek nereye gidiyorsan! bütün sokakları, mekanları görsek birlikte.. insanları seyretsek ortaköy’de, deniz kenarında oturmuş gitar çalan güzel sesli çocuğa para versek, bir de bizim için söylese, olmaz mı?

Bir Pazar sabahı kahvaltı etmeye gitsek, yeşili bol, ağaç altında hamaklar kurulu, yerde minderleri olan bir kafede otursak.. kahvemizi içsek baş başa, gazeteleri didik didik okusak.. ülkenin durumunu konuşsak arada, sevdiğimiz köşe yazarlarının birkaç paragrafını sesli okusak, olmaz mı?

Yağmurlu bir günde sinemaya geç kalsak.. ıslanarak koşsak caddeler boyu, biletçi yüzümüze tuhaf tuhaf baksa “dışarıda çok yağmur var” desek, bize hiçbir şey sormamış olan asık suratlı biletçiye.. sonra gülüşerek girsek içeri.. insanları ıslatarak geçip otursak koltuğumuza, birbirimize sarılarak ısınsak, olmaz mı?

Senin evde oturup maç izlemek istediğin, benim caz konserine gitmek istediğim bir akşam saati kavga etsek, sen tabağını tepsiye koyup televizyon karşısına geçsen, ben söylenerek bulaşık yıkasam mutfakta.. senin takım maçı kazanınca keyfin yerine gelse, gelip sarılsan arkamdan sessizce, boynuma bir öpücük koysan.. biraz nazlansam bende, sonra yumuşasam, gülüşsek karşılıklı, sonra oturup film seyretsek meyve yiyerek, olmaz mı?

İşten yorgun geldiğin bir akşam, sana içinde gül yaprakları olan bir küvet dolusu sıcak su hazırlasam.. banyoda bir iki mum yanıyor olsa, biraz da fonda müzik.. girip uzansan küvete, bütün gerginliğin geçerken, beni düşünüp gülümsesen.. kapıyı çalsam, bir şey ister misin diye sorsam, yanına gelmemi söylesen.. aniden beni de küvete çeksen, ıslansa elbiselerim, sevişsek sabaha kadar, olmaz mı?

Aşık olsak birbirimize, bir şarkının sözü ve bestesi gibi uyumlu olsak, acı tatlı günler yaşasak, bir ömrü paylaşsak birlikte, inansan sen bu hayale, ben sana kansam, olmaz mı?


Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Sesini unutmuşum sevgili!

8C71CEB98E57FAAF1BDF9374678.jpg



Seni düşlüyordum bir akşam vakti, karşımda duruyordu yüzün.. birden fark ettim ki, sesini unutmuşum sevgili!

Ne kadar uzun zaman olmuş demek ki! yüzün duruyor aklımda, gelmezsen o da silinecektir korkarım ki! seni çok özlemişim sevgili.. içimde bir yerlerde kanadıkça yaram, daha çok anlıyorum.. bu hasret, bahar akşamlarında esen meltem gibi, ürpertiyor tüylerimi..

Çoktan burada olmalıydın oysa, dün gelmiş olmalıydın, hatta evvelki gün! çoktan bitmeliydi bu bekleyiş, bu zulüm!

Kafam karışıyor yokluğunda.. şeytan giriyor bazen aklıma.. şeytan bu girer mi, girer! uzaklaştırıyorum tüm kötü düşünceleri.. yol vermiyorum bedenimi dolduracak endişelere..

Sen yoksan, ben de yoksulum.. tuzum, ekmeğim, ocağım yok gibi.. daha kötüsü, özüm, gözüm, sözüm, dostum yok gibi.. biraz yetim, biraz öksüz gibi.. sensizlik, karanlık bir odada nefessiz kalmak gibi.. sensizlik, bensizlik gibi..

Kitapların satır aralarında yaşıyorum seni.. bir şarkının sözünde, bir duanın orta yerinde, ıssız bir sokağın köşesinde görüyorum izlerini.. tanımadığım insanlarla, gereksiz bir sohbetin ortasında, boğazıma düğümleniyor kelimeler.. gözyaşlarımı görsen, ha döküldüler, ha dökülecekler..

Bir defa daha kanıyor kalbim, adını her söylediğimde.. susmak galiba en iyisi! dudaklarımı mühürlesem? aklımı kim susturacak peki?

Apansız odama doluyor bir kehribar kokusu, heyecanla bakıyorum kapıya, ne gelen var ne giden.. hepsi aklımın bana oyunu; anlamalıyım artık, yoksun! kabullenmek zor geliyor ama budur işin doğrusu!

Sesini unutmuşum sevgili! heyecanla kontrol ediyorum, Allahtan hala hatırlıyorum gözlerini ve sözlerini.. biraz daha uzarsa yokluğun, kendimi unutacağım.. iyisi mi, sen çabuk dön sevgili..


Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Bildiğin Kadınlardan Değilim

40909C5E40FCAA26BD64EF9F48E1B3.jpg



Boşuna bahis oynama üstüme, ben bildiğin kadınlardan değilim.. onlardan biri olmak isterdim ama beceremedim..

Naz yapmayı ömrüm boyunca öğrenemedim.. kadının hası naz yapar.. bana zaman zaman komik gelir ama kadında iyi durur laf aramızda.. bir türlü üstüme giyemediğim bir elbise gibidir naz benim.. sahte bir edayla yapıldığında, dışarıdan ne kadar avam durduğunu bildiğimden, hiç denemedim..


Kendi işimi kendim hallederim.. tırnağım varsa başımı kaşırım.. ampul de takarım, eve telefon hattı da çekerim.. kavanoz kapağı açmanın bin bir yolunu bilirim.. matkapla duvar delebilir, modüler mobilyaları kendim birleştirebilirim..


Çalışır kazanırım, kimseden medet ummam.. kiramı da öderim, faturamı da, haftada bir gidip sevgiliye sulanmam.. tek taşı da severim, tek bir dal çiçeği de; etiketine bakmam hediyenin.. altın alsan, ertesi gün gidip kuyumcudan fiyatını sormam.. gönlünün gramına bakarım kaç külçe eder diye; gerisi bana nafile!


Elbise değiştirir gibi sevgili değiştiremem.. her gidenin ve her gelenin ruhumdan çalacaklarını bilirim.. biten aşklarımı değerli kılarım, yaşadıklarımdan gurur duyarım.. aşkı yaşadığım gibi yaşarım ayrılığın acısını.. çivi çiviyi sökmez bende, çekici olmayan çivinin işe yaramayacağını bilirim..


Gün içinde yüz kere aramam.. sürekli mesaj atıp, cevap verecek misin diye bakamam.. yaşım 40’a yaklaşırken, çocuklar gibi detektifçilik oynayamam.. ihanete dayanamam ama cebini de karıştırmam.. o kadar güvenmiyorsam, ayrılırım.. bir daha da dönüp bakmam..


Bildiğin kadınlardan değilim, yüreğim yorgun benim.. barını da, cazını da, çok önceleri yeterince gezdim.. her gece sokaklarda dolaşamam.. huzur ararım aşkın içinde, şehvetini de, tutkusunu da başka türlü tadarım..


Saçma kıskançlıklar yapamam.. zor kadını oynayıp, dürüstlükten şaşamam.. aklımdaki dilimdedir; derdim varsa konuşarak çözerim.. kelimelerim değerlidir, boş yere çene çalamam..


Adam olana adam gibi davranırım.. namertle vakit harcayamam.. sen düşersen tekme atmam; ya senle düşerim, ya kaldırırım, arkamı dönüp kaçamam..


Ben senin bildiğin kadınlardan değilim.. istediğin oyunsa, ben onları çoktan unuttum, oynayamam.. bir aşkı tanırım ve yaşarım doludizgin, bir de sevene sahip çıkarım.. saygı duyarım her yaşama ama taşıyamayacaksan seni de adam diye koluma takamam..


Yaşam yolunda seferiyim.. haritamı kendim çizerim.. katılacaksan yolculuğuma ne ala, seni her şeyimle severim.. aklım erkek gibi çalışır, kalbim kadın benim.. başaramayacaksan hiç yolumda durma; ben senin bildiğin kadınlardan değilim!



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Şöyle dolu dizgin bir aşık olasım var!

55DED51CFCCE6E240E955AD164A27.jpg



Şöyle dolu dizgin bir aşık olasım var! kana kana, tüm özgür irademi kullanıp, saçmalayarak aşık olmak isteğim var..

Aşık olduğun zaman ile olmadığın zaman arasındaki fark, mantıklı davranmak ise; benim gönlüm mantıksızlıktan yana.. aşık olup kendi içimde kaybolmak istiyorum.. o şanslı her kim olacaksa, onu düşünüp, yemeden içmeden kesileyim.. saatler o kadar çabuk geçsin ki, gün nasıl ölmüş anlamayayım..


Gözümün biri hep telefonda olsun, bir mesaj sesine heyecan duyayım.. otobüse binip, ineceğim durağı kaçırayım..


Sokağa çıkıp amaçsızca, caddeler boyu dolaşayım.. yağmur bastırsın aniden, insanlar etrafa koşuşurken, ben yüzümde salak bir gülümsemeyle yürümeye devam edeyim.. tam bunları yaşamaya kuruyorum yüreğimi, ruhum aşka doğru dönüyor; aklım giriyor devreye.. sonra diyor, ya sonra?


Önüme geliyor resimler, tadım kaçıyor.. vazgeçmeye başlıyorum aşktan da, ilişkilerden de! bir garip hüzün gelip çöküyor göğsüme, geçmişin sisleri arasında dolanıyorum.. hevesim kaçıyor..


Hep aynı film dönecek bu sinemada, başrol oyuncuları değişecek ama kurgu aynı olacak diyorum.. senaryoyu yazana küfür ediyorum sessizce, içimi umutsuzluk kaplıyor..


Sonra, aşık olunca devre dışı kalmasını istediğim mantığımın sesini duyuyorum “savrulma kendi içinde” aşk, sadece senin için var! sen güzel hisset, iyi yaşa diye var..


Önüne ardına bakmadan, yaşa gitsin.. hesap sorma, hesap alma, kırılma ve kırma, sadece tadına var.. en sevdiğin yemeyi yer gibi, Tanrı’ya dua eder gibi, sevdiğin bir kitabı okumak gibi, sevişmek gibi; aşkın tadını çıkar..


Aşık olasım var benim! güneşe, çiçeğe, denize, toprağa, bir şiire, bir adama..



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
“Geldim” Dedin Ya!

3B19B775A9F358193EAF70DE2D1E.jpg



Sen bana “geldim” dedin ya, biter artık dünyanın çilesi! kapının sesine kurulur aklım, her ayak sesine heyecanlanırım..

Hiç beklemiyordum oysa, daha nice zamana yaymıştım yokluğu.. bir aradın “geldim” dedin ya, ben artık güneşten bile mutluyum..


Sevdanın yükü beklemek ve beklemek ne ağır bir cezadır bilemezsin.. seven için saatten zoru olmaz, zaman dediğin ne yavaş ilerler, hayal bile edemezsin..


Sürpriz oldu gelişin, neyse geldin ya, ben şimdi ayçiçekleri gibi yüzümü güneşe dönerim.. ruhum dinginleşir, huzur bulur bedenim, artık hangi şarkı takılırsa dilime, bütün gün onu söylerim..


Sen geldin ya; artık ne kira bana derttir, ne elektrik faturası, bereketi gelir evimin, nasılsa hepsini öderim.. yokluğunda göğsüme oturan sorunlar, sevince döner bir anda.. sanki bütün gücü içime toplanır dünyanın, artık hepsiyle baş ederim..


Seni sevmeye kurulu kalbim benim.. bir sesini duydum, bak nasıl neşelendim! yokluğunda kurumuş bir toprak gibiydim, geldin ya, hemen filiz verdim..


İnsan nerede saklar aşkını? kalbe sığmıyor bu delilik! bir aşkı anlatmaya kaç satır lazım, benim kelimelerim bile yetmiyor üstelik!


Nasıl omuzlarım çökmüştü sensizlikten, anlatamam.. kokunu duyuyordum apansız bir yerlerde, hasretinden sızlıyordu burnumun direği..


Gözlerim acıyordu bazı geceler ağlamaktan, başımı okşamanın hayaliyle kaç akşamı sabah ettim! tek başıma otururken, birden ürperirdi içim, sanki bir el dokunurdu omzuma; melekler haber veriyordu, sen de tam o an beni düşünüyordun, onu hissederdim..


Yokluğunun en zor tarafı paylaşamamaktı.. bir filmin konusunu, bir yazarın fikrini sana soramamaktı.. çay demlemeyi özledim yahu, yokluğunda da şu çayın demini tavşankanı yapmayı beceremedim..


“Geldim” dedin ya telefonda, sanki bugüne kadar duyduğum en güzel besteydi.. yüreğim fırladı yerinden, sonra dinginleşti.. sen geldin ya, gerisi hikaye! bahar da gelir şimdi, kar da yağar benim gönül köşküme.. sen yeter ki üşenme, ellerinde kehribar kokusunu getirmeye..



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Kalbime Anlat Sevgili!

6A5EDBE0F19BD81D2F82E4ACB512E9.jpg



Yüreğimdekileri anlatacak sözcükleri bulamıyorum.. başka bir dil lazım, başka bir anlatım şekli, belki de kalp okumayı öğrenmek!

Bu yürek kendini kurban seçiyor sana, benimle ilgisi yok; tüm kararları tek başına veriyor.. sana akmak istiyor ırmak gibi, önünde durulmuyor..

Kendi kalbime yabancı gibiyim.. söz geçiremiyorum.. kafasına eseni yapıyor.. onun büyük sevdası karşısında hayranlık duymamak mümkün değil..

Seni sevmeye yemin etmiş bir kere, sözünden dönmüyor.. başkalarını çıkardım karşısına “önyargılı davranma, bak bir kere” dedim.. öyle bir inatla sevmiş ki seni, bana mısın demiyor..

Aşk dediğin, bir çeşit delilik! akıllı insan işi mi; geceler boyu tavana bakıp başka bir yüreği düşünmek? akıllı insan işi mi; belki de bir ömrü, olmayacak duaya amin diyerek geçirmek?

Ben kalbimi anlayamıyorum.. ne buldu sende, neyini sevdi, bilemiyorum.. aslında biliyorum da, dedim ya kelimeler yetmiyor, anlatamıyorum!

Yürekten sevdiğin insanlarla aranda bir telepati oluştuğunu biliyor musun? tam seni düşünüyorum mesela, telefon çalıyor.. bir bakıyorum arayan sensin.. içim sıkılıyor sabah saati nedensiz, seni arıyorum.. bakıyorum sesin bozuk, keyifsizsin.. anlıyorum ki, benim de sıkıntımın nedeni sensin..

O duygusal bağın adı ne bilemiyorum.. ister telepati de, ister sezgi, yine de bizi birleştirmeye yetmiyor işte! oysa şu karşı koltukta oturuyor olmalıydın! olmalıydın çünkü o koltukta oturmaya değecek başka kimseyi bilmiyor kalbim..

Ne dil döktüm yüreğime, bilemezsin.. vazgeçsin, bıraksın seni diye neler vaat ettim.. hiç birine kanmıyor.. sana kurulmuş bir kere, öldürsen dönmüyor..

Uzun uzun konuştum yüreğimle, sevecek başkalarının da çıkacağını söyledim.. asla dinlemiyor! sana dönmüş yüzünü, kıbleye döner gibi.. hep aklı gelişinde, yolunu gözlüyor.. olmayacağını mantıkla anlatmaya çalışıyorum.. kızıyorum, seviyorum, sövüyorum ama nafile! istersen gel de, bir kere de kendin söyle..


Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
İtirazı Olan Var mı?!

69D1BD86330E8EE90E22213998841.jpg



“Ne zamandır kimse yok hayatında, hadi artık evlensene, birini bulalım sana!” dedi arkadaşım..

Niye?

Böyle gider miymiş canım, yalnızlık Allah’a mahsusmuş!

Ben yalnız mıyım?

Yalnızlığı nasıl değerlendirdiğine bağlı olarak değişir elbette!

Gece birisiyle uyumaksa yalnızlıktan kasıt, Milat (kedim) var, birlikte uyuyoruz..

Ancak bu cevap arkadaşımı tatmin etmedi..

“Kedi, bir erkeğin yerini tutar mı? saçmalıyorsun!”

Tutmaz mı?

Senin kedi dediğin, bazen pek çok insanın bile yerini tutar, bazen!

Yalnızlığımı önemli kıldığımı tam olarak nasıl açıklayacağımı bilemedim ancak şu klişe cevap onu mutlu edecekti;

“Ortada adam gibi adam mı var?”

Beni tatmin eden cevap bu değil!

İşin aslı benim bir cevabım yok..

Gerektiği kadar yalnız ve tek başınayım..

Sadece bir sevgilim olsun diye sevgili sahibi olmanın ne lüzumsuz bir eylem olduğunu 20 yıl önce fark ettim.. her önüme geleni denemekle zaman harcayamam.. herkesin, her zaman bir sevgilisi olmak zorunda değil..

Aşk güzeldir ki, kimse herhalde benim kadar aşka tutunmayı ve yakalamayı savunamaz..

Ancak saatler süren sohbetin özetinde anladım ki, konu zaten aşk değil!

Evlilik kısmında sıramı savmış olduğumu düşündüğümden, o konuya kendi adıma girmiyorum.. yaşımın geçiyor olduğu ve mutlaka bir çocuk sahibi olmam gerektiği hususunda yapılan baskıya ise mantıklı bir cevabım var..

Her kadın anne olmak zorunda değildir, hatta olmamalıdır!

Anneliğini, babalığını kendi içimde sorguladığım ve eleştirdiğim pek çok insan tanıyorum.. gerçek bir ebeveynin olması gereken niteliklere sahip değilsen, ille de olacağım diye bir çocuk dünyaya getirmek ne acımasız ve haksız bir tavırdır!

Bunun karşılığında, yolda bir çocuk görünce içi sızlayan, gözleri dolan arkadaşlarım da var.. onlar anne olmak için yanıp tutuşuyorlar, kısmet olmuyor..

Anne veya baba olmayı, iliklerinde hissetmek ve gerçekten istemekle başlamalı bu masal..

Yoksa, doğuralım evliliğimiz kurtulur, doğuralım nasılsa büyürle yürümüyor işler..

Bir şekilde hepimiz büyüdük ama gel gör nasıl büyüdük?

Bu sevgili meselesine gelince, kendimi ona doğru çekiliyormuş gibi hissetmediğim, aklından ve ruhundan etkilenmediğim bir adamla, sevgili olmak gibi bir derdim yok..

Olmayacak duayı önceden görüp, gereksiz test sürüşlerine çıkabilenlerden de değilim..

Hayatımıza giren herkes, ruhumuzdan bir parça alıp götürür..

Ne kadar çok yanlış insanla birlikte olursak, o derece eksiliriz kadınlığımızdan, adamlığımızdan..

Sadece birisi olsun diye bir ilişkiye girmek, peşinde pişmanlık ve mutsuzluğu da getirir..

Ben o yüzden, yalnızlığımla gerektiği kadar birlikte olup, zamanı ve doğrusu gelince sevebilenlerden olmak derdindeyim..

Var mı itirazı olan?


Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Çok Kızgınım, Sevişelim mi?!

buadambenim.jpg



İletişimin bir şekli de kavga etmek.. içinde şiddet olmadığı ve çok sık oluşmadığı takdirde hayata farklı bir tat kattığı da doğrudur..

Peki, bu kavgalar esnasında alttan alıp, konuyu kapatmanıza rağmen; şöyle okkalı bir tokat atasınız gelmedi mi hiç? hatta onu bir kaşık suda boğabilirdiniz değil mi? ama ne yaptınız?

Hırsınızı, öfkenizi içinize saklayıp, ya konuyu tamamen kapattınız; ya da daha sakin bir zamanda konuşmak üzere ileri bir tarihe attınız.. aslında bunlar sadece buzdağının görünen yüzü.. tüm hislerinizi bilinçaltına itelediniz.. bu olay da diğerlerinin yanında ve vakti gelince çıkarıp kullanılmak üzere raftaki yerini aldı..

Durumun geçiştirilmesinden mutlu olan partneriniz ise, saf saf ikinci aşamaya geçmek istedi..

Orası neresi mi?

Seks elbette!

Hani şu kavgaların ardından muhteşem yaşandığı iddia edilen, erkeklerin içindeki şehveti bir türlü çözemedikleri ancak sizin çok zevk aldığınızdan emin oldukları sekse! aslında bu yazıyı yazarak, beyleri konudan haberdar etmek hatta uyandırmamak lazım ama belki yöntemi bilmeyen kadınlar da vardır diye; bu sitede yazıyı okuyacak kadar da duyarlı erkeklerin birlikte oldukları kadınlara daha farklı davrandıklarını düşünerek, bu sırrı açıklayabilirim dedim..

Gelelim bir kadının en önemli kozuna.. tartıştınız, biraz da bağırıştınız, kavga bitti ama içinizde kaldı, hırsınızı alamadınız.. hani vursam diyorsunuz, o size bir vursa ağız burun kalmaz, eh biz zaten aile içi şiddete karşıyız..

Peki, bunun intikamı nasıl alınacak?

Sevişerek!

“Aman candan, adamla birbirimize girmişiz, ben salon koltuğuna yorgan bırakmayı ve burnu sürtülene kadar konuşmamayı, daha da önemlisi ceza olarak sevişmemeyi düşünüyorum..

Sen kalkmış ne diyorsun?”

Diyorsanız, dııııt!

Yanlış cevap!

Tam da tersi..

Öncelikle biraz nazlanarak yani sözüm ona istemeyerek yatağa yatılacak.. Direkt adamın üstüne atlanmadan, tesadüfen ayaklar ya da popo kısmı değecek “acaba bir sarılsam mı?” sorusu şeytani bir şekilde adamın aklında yanıp sönecek..

Ve bir müddet sonra, beklenen hamle gelecek..

İşte o andan itibaren tüm ipler elinizde..

İlk olarak tadını çıkarın, boşuna kaprise gerek yok..

Sevdiğin bir yemeği, sevmiyormuş gibi yemeye çalışmak çok saçma bir durum..

Ayrıca o da biraz üzgün az önce yapılan kavgadan, üzgünden de öte, konu bu sevişmeyle kapanacak ve siz gelecek hafta boyunca dırdır yapmayacaksınız diye daha azimle teşrikimesai içerisinde..

Yan gel yat!

İşin keyfi ise şurada başlıyor..

Kavga, öfke, şehvet, istek, bu duyguların hepsi sevişmenin içinde yerini aldı..

Şimdi bacım, sen bu adama bir saat önce okkalı bir tokat atmak istiyordun ya, ya bunu orgazm anına sakla yani elin yanlışlıkla gelsin; ya da daha küçük darbelerle öldürmeden süründür.. bunların arasında en çok kullanılan sırtta bırakılan tırnak izleridir.. saç çekme, ısırma, morartacak kadar emme ise diğer kullanılan teknikler olur..

Şu çok önemli ayrıntıyı belirtmeden geçemem, yoksa sevişme yerine tekrar kavga çıkabilir.. bunların dozunu iyi ayarlamalısınız..

Adamın o anın büyüsünü bırakıp da canının derdine düşmesini istemiyorsanız, tadında bırakınız..

Erkeklerin acıya dayanıklılığı bildiğimizin tam da tersine bizden daha azmış..

Aslında hiç mantıksız değil..

Sünnet olduktan sonra 1 hafta boyunca elbiselerinin önünü tutarak gezdiklerini düşünürsek, doğum acısına katlanmalarının mümkün olmayacağı ortaya çıkacaktır..

Bu yüzden hepsini bir kerede harcamayın..

Azar azar..

Yani adam bu tatlı sertliği ancak sabah tıraş olmak için aynaya gittiğinde fark etsin ve gecenin muhteşem performansı için övünsün..

Sabah işe uğurlarken yanağına öpücük kondurmayı da unutmayın, bu size akşam bir demet çiçek olarak dönebilir..

Gözümün önüne şöyle bir sahne geldi..

Bu anlatılanların hepsi yaşanmış..

Kadın içi huzurlu bir şekilde, üstünde sabahlığı erkeğini yolcu etmektedir..

Tam kapıyı kapatırken, kamera kadının yüzünde kalır..

O da ne?

Kadının dudağında hain bir gülücük, gözünün kenarında bir yıldız parlamaktadır..

Eh!

Boşuna dememişler, kadın şeytana pabucunu ters giydirir diye..


Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
İçimdeki Kötüyü Çıkarma!

icimdeki.jpg



Her kadın kadar iyiyim, her kadın kadar kötü!

Kendime saygımdandır edebimle duruşum, içimdeki kötüyü çıkarma!

Bütün oyunları bilirim diye bağırıyorum; bunun kitabını ben yazdım yahu, biliyorum!

Kendime yakıştıramadıklarımı bana yaptırtma!

Efendi gibi yaşayıp gidelim işte!

Sen bana, ben sana yürek olalım..

Hayat zaten zor yeterince, neden üstüne tuz döküp ellerimizle, daha çok acıtalım?

Her şeyin ardını sorgulamaya kurulmuş akıllar..

Hep altında fesatlık mı arayalım?

İçten, sevecen, sımsıcak sarılıyoruz boynuna, zorla kötü mü olalım?

Ben bu yollardan çok önce geçtim be adam; senin yeni gördüklerini, unuttum bile!

Pandora’nın kutusunu gömmüşüm içime, açmasana işte!

Yumuşacık bir yürekle gelmişim önüne, ruhum acıkmış sevgiye, seni kendimden saymışım, sevmeye niyetliyim, bırak beni kendi halime!

Egon öyle büyümüş ki, üstünde plan yapılmaya değeceklerden sayıyorsun kendini.. oyunlar, kumpaslar, tuzaklar görmüşsün veya gördüğünü sanmışsın; sonra oturup kendini adamdan saymışsın..

Beylik lafların var, ağzından çıkana güvenilir mi, biliyor muyum?

İş karşılaştırmaya gelirse, çok mangalda kül bırakmayan gördüm ama seni kıyaslıyor muyum?

Derdim başka benim, bütün yalınlığıyla sevmeye hazırım..

İçimde fesatlık yok, plan yok; oyun oynamaktan yorgunum diye haykırıyorum..

Ya sen duymuyorsun, ya ben anlatamıyorum!

Hepinizin lisanı aynı, sözüm ona dürüstlük arıyorsunuz “al işte sana dürüstlük” dediğimizde, niye köşe bucak kaçıyorsunuz?

Bak efendi!

Biliyorum ki, üç beşinizi cebimden çıkarırım ama hanımlığımı bozmuyorum, üstüne alınma!

Kendini hint kumaşı sayıp, kafamın tasını attırma!

Değecek ilişkiler için sakladığım fedakarlıklarım var; saçmalayıp hepsini harcama!

Bunu bir daha söylemem, içimdeki şeytanı azdırma!...




Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Bir sen eksiktin zaten!

6D9DED85B73947F82882A9579DB5D.jpg




Bir sen eksiktin zaten! canın istedi diye, çık geçmişin tozlu raflarından gel; oldu! kalbimde hiç yer kalmadı canım, kusura bakma seni alamayacağım!

Geçmişin hayaletlerinin bu yüzsüzlüğü de beni öldürecek bir gün! bitmişsin, gitmişsin, eskimişsin, hayaletsin işte, ötesi var mı?

Yok, sen unut bütün bunları, canın istedi diye, elini kolunu sallayarak gel!

Üstelik gelişinden belli ki, kabul göreceğine eminsin. bu ne özgüven? daha doğru soru şöyle olmalı: nasıl bu kadar eminsin benden?

Benim anam ağlamış seni unutana kadar, kim bilir kaç sıkıntılı gece geçirmişim, sinirlerimi bozmuşsun zamanında, birlikteliğimizden elimde saygı duyulacak tek bir anı bırakmamışsın; sonra dikilmişsin karşıma:

“Beni özledin mi?”

Neden özlüyorum ki seni? özlemek bu kadar ucuz bir his midir? her önüne gelen özlenir mi? o zaman adı özlemek olur mu?

Her zamanki gibisin, hiç değişmemişsin. yine sıradan, yine sığ ve düşüncesizsin. insan bir yerlerden, birilerinden gittiyse; bu gidişe bir anlam katmalıdır. değişmelidir biraz, üstüne bir taş koymalıdır. yaşadıklarından, edindiği tecrübelerden ders almalıdır.

Bir yerlerden gittiysen, cebinde bir pusula bulunmalıdır. daha önce saptığın yanlış yollara sapmamak için, tekrar aynı hataya düşmemek için, kendini tekrar etmemek için, bir haritan olmalıdır. yoksa gidişlerin de bir anlamı olmaz, bazı kalışlar gibi..

Yok ama sen öyle yapma! sen canın sıkılınca, zoru ilk gördüğünde git. gittin, anladık, sorun değil. sonra başka yerde başka bir zorluk yaşayınca, çık gel! sonra tüm yüzsüzlüğünü giy üstüne, döndüğünü söyle. karşı taraftan sana anlayış göstermesini bekle!

Yok canım, benim kalbimde hiç boş yer yok! çünkü bizde adam olana ekmek var, olmayana zırnık yok!


Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Vuslat

271025473C7C46F2BDC3A351B8169A.jpg



Gönlümün bir yanı kış, baharı görmeden yaşamaya meyilli.. Sensizlik kokuyor üstüm başım, gözlerimden gitmiyor o son bakış..

Derdime çare çok ama benim gönlüm yok.. Sevmişim ya seni bir kere, bana bundan sonra huzur yok, uyku yok..

Dilimden adın düşmez, aklımdan yüzün.. Rüzgara kapılmış bir yaprak gibi sürüklenirim.. Yokluğunu saydığım geceler ayaz, kendi sessizliğimde bilenirim..

Kaç hece, kaç cümle yazsam anlatmaz içimdekileri.. Sözlerim gönlüme tercüman olmaz, sadece ben bilirim görüp geçirdiklerimi..

Aşka ömür biçmişler, umurumda değil.. Seninle geçirilecek bir geceye bile razı gelirim.. Ay, güneş, yıldız şahidimdir sevgili, sensiz ben sadece zavallı bir avareyim..

Yastığımın altında birikiyor gözyaşlarım, kurşuni bir geceye bağlanmışım.. Ne deniz, ne fener, ne martı eyler gönlümü; onlara bile senin için ağlamışım..

Dil insan için derler ya, benim cümlelerim bitti.. Hangi lisanda yazıyorsa aşk, içimden akıp gitti.. Gülümsemeyi unuttu dudaklarım, gelişini beklemekle ömrüm bitti..

Bir tek benim lambam yanıyor, tüm şehir uyumuş.. Koynuna sevda alınca, rüyaların keyif dolmuş.. Hiç aklına gelmezmiş geride kalanların; bilemedim sevgili, demek senin huyun buymuş..

Zalime de aşık olunurmuş meğer.. Zulmün buncası hangi gönle değer..? Varlığınla yokluğun bir olacaksa eğer; dönme sevgili, bu kadar acı herkese yeter..



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Aşka İnanmaya Hakkımız Var!

9BFC4C44C232CEF2691FE39034FC.jpg



Yaşamındaki her şeyin suçunu kadere, yazgıya, bahtsızlığa yükleyenlerle ilgili düşüncelerim çok olumlu olmamakla beraber; konu aşk olunca alın yazısına sığınmak, işe biraz şirinlik katıyor..

Sözlerimizde ne kadar reddetsek de, içimizde o mucizevi aşkı arayan ve inanan bir çocuk yaşıyor.. Hayal kırıklıklarımızdan ve daha önce defalarca yara almış olmamızdan kaynaklanan bir duruşumuz ve söylemimiz var..

Kimimiz aşkı tamamen inkar ediyor, kimimiz dost sohbetlerinde bu fikri onaylasa da içinde kabullenmek istemiyor, kimimiz her şeye rağmen kuvvetle inanıyor.. Filmlerde ve romanlarda anlatılan aşklara gıptayla bakıyoruz..

En inanmadığını söyleyenimiz bile; “Pretty Woman” filminde Richard Gere, Julia Roberts’ı trene binmeden yakalasın diye sessizce dua ediyor..

Kim sevilmek istemez..? Sevmek ve sevilmek, yaşamın sebeplerinden biridir.. Gönül, eski Türk filmlerinde yaşanan, büyüklerin anlattığı o büyük aşklardan birine çarpılmak istiyor ama gel gör ki; modern çağ hepimizi başka yerlere kelepçelemiş..

Hayatın omuzlarımıza bindirdiği yükleri taşıyoruz.. Artık yaşamak eskisi kadar kolay değil.. Devran döndükçe, değişim de kaçınılmaz oluyor.. Bir yandan ayaklar üzerinde durmanın mücadelesi, bir yandan sosyal ve ailevi sorumluluklar, bir yandan maddi başarı sağlama endişesi..

Bir yanımız kadınlığını, zarafetini, dişiliğini korumaya çalışıyor; diğer yanımız tüm cinsel kimliğimizi yok sayarak yaşamın ortasında dimdik durmaya çalışıyor.. Bir elimizde çiçek, bir elimizde balta; biz gideriz ormana hey, ormana..

İşte tam bu noktada; sırtı biraz kadere yaslamak hoş görülmelidir.. İçimizde ruh eşimizi bulacağımıza, bizi sarmalayacak o büyük aşka kavuşacağımıza dair inançlarımız yeşermelidir..

Yüreğimizi, ruhumuzu, aklımızı anlayamamış onca insanla, yatağımızı, ekmeğimizi, düşlerimizi paylaştığımızı hesaba katarsak; biraz umuda ve kaderin bize gülmesine inanmayı hak etmiş sayılırız..

Adı ister hayalperestlik olsun, ister kadercilik; içimizdeki çocuğun hala aşka tutunmaya ve ona tüm gücüyle inanmaya hakkı var.. Ayrıca duaların ne zaman kabul olacağını kim bilebilir..?



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Beklerken Yanacağım.!

5268B62C8568B6334A9546961CA8C.jpg




Şu beklemek yok mu, kalbe hançer saplamak gibi.. ne uzun, ne sabırlı ve ne sonsuz bir zaman eylemidir beklemek!

Hani der ya şair; şeytan bile beklemez bir günahı, seni beklediğim kadar.. beklemek; canın tükenişidir.. yok sayılmalıdır dünyada bekleyen.. onun baktığı yer, onun attığı kalp başka yerdedir..

Beklemek kadar büyük bir yürek törpüsü var mıdır gönle? ne azap dolu bir iştir beklemek! bazen geleceğini bilerek, daha kötüsü belirsizliği beklemek..

Ben bir gün seni beklerken öleceğim.. korkarım ki, hiç öğrenemeyeceksin üstelik, bunca hasret kokusuyla özlendiğini.. güneşi bekleyen ayçiçekleri gibi, seni hiç bıkmadan bekleyeceğim..

Bilemezsin ne zordur bekleyene geçmek bilmeyen vakit. saatin arsızlığına denk gelirsin.. yelkovanla akrep bu kadar düşman mıdır birbirine? yıllardır peşi sıra giderlerdi oysa!

Seni beklerken kaybediyorum şu ufacık aklımı.. gündüz de karanlık bana, güneşe rağmen.. delirmemek elde değil birini beklerken; gel gör ki, onu bile beceremiyorum..

Beklemenin zulmünü bekleyen bilir.. bir pencereye, bir kapıya veya telefona dikip gözünü, hiç kırpmadan kirpiklerini, sonunda yorgun vücudunun ağırlığıyla uykuya yenik düşersin.. bedenin isyan eder aklına çünkü aklı uyumaz bekleyenin, gözleri kapansa da!

Kan ter içinde bir savaş verirsin bazen koltuğun üstünde, bazen yatağında.. neye sarılsan, beklediğine sarılmanın özlemini gidermez.. burnunun direği sızlar aklına düşünce; burnun direğinin sızlamasının sadece bir deyim olmadığını o zaman öğrenirsin..

Uzun bekleyişlerde gözyaşı olmaz çünkü o gözyaşlarını çok önceden tüketirsin.. kan damlar yüreğinden, dışarıdan bakan anlayamaz..

Ben seni; bir gece yarısı edilen duaya cevap gibi, sigaramda son nefes gibi, yağmura susamış toprak gibi bekliyorum..

Seni beklerken yaşlanacağım.. beyazlar düşecek saçlarıma, gözümün kenarındaki çizgilere bakıp kahrolacağım.. ömrüm geçip gidecek yokluğunun kıyısında.. seni beklemek cehennem gibi, kavuruyor tüm bedenimi ama biliyorum ki, vazgeçmeyeceğim.. yanacağım bu ateşlerle ve gün gelecek, yüzümde yokluğuna bile razı olmanın tebessümüyle öleceğim..



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Böyle Bitmez Ama Git.!

D08EA3AE7187455ACABC6B08019C8.jpg



“Gitmem gerekiyor” dedin ve gittin.. gitme diyemezdim.. dudaklarım tebessüm etti, yüreğim ağladı için için.. gitmen gerekiyordu demek, gittin..

Gideceğini söyleyecek kadar yürekli olduğun için, bir kez daha sevilmeye değerdin aslında.. sustu dilim, ses etmedim..

Oysa daha geniş zamanlar hayal etmiştim.. bir düşün ortasında uyanmaya meyilliydim.. madem gitmen lazım, ne diyebilirim?

Sensizliğe alışmak sorun değil, zaten hep sensizdim.. sen gelince eksik olanın ne olduğunu anlamıştım.. kalbimin ortasında duran o koca boşluğu kaplamıştı varlığın.. biraz daha kalsan, deli gibi sevecektim..

“Biraz zaman ver bana” dedin.. al bütün zamanlar senin olsun.. benim takvimle kavgam ömrüm boyunca sürecek zaten, yarısını da sana veririm, çok mu?

İlk gün anlaşmıştım aslında, sen çıkmaz bir sokaktın.. labirentin bile ışığı vardır ucunda, senin köşelerin kendine dönüyordu.. inat ettim!

Hiç önemli değil bu gidişin, biliyorum geleceksin.. bir kış gecesi, yani dönünce şu yazın güneşi, kar yağarken usul usul, kendini yalnız hissedeceksin.. eve sığmayacak yüreğin, sokaklarda kedi gibi dolaşırken, üstün başın ıslanmış, üşüyeceksin.. bir aşkı olmasa bile, dost elini arayacaksın ve nerde olduğumu bileceksin..

O vakte kadar delirecek yüreğim.. kendimi tanıyorum.. tırnaklarımı geçirip avucuma kanatırcasına, bekleyeceğim.. tam unutup alışıyorken, telefonum çalacak.. uykumu böleceksin “sana ihtiyacım var” diyen sesine dökülecek gözyaşlarım..

Ne kadar uzakta olursan ol, koşup geleceğim.. hangi duamın kabul olduğunu bilemesem de, gökyüzüne bir teşekkür göndereceğim..

Şimdi gitmek istiyorsun ya, git! bütün zamanları sende yitiririm.. bir müddet belki ararsın diye beklerim.. ümidimi kaybettiğimde dönersin.. gitmen gerekiyorsa git! sen bana, ben sana yazılmışsak eğer, biliyorum ki bu hikayeyi böyle bitiremezsin!



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Gözlerin Kadar Cesur Değil Sözlerin!

B0651DF3EE8A7F8E0A52DAD207FDE.jpg



İsminin bir anlamı yok, baktım sözlüğe! bir zat-ı muhteremin oğlusun enikonu, ben adına değer katıyorum kendi içimde!

Bütün karmaşamıza rağmen, bir an yakalıyorum ikimizde, tek bir uzun bakış anı! gözlerin gözlere ne anlattığını anlarım ama sende karışıyorum.. bana ne diyorsun be adam, ne anlatmaya çalışıyorsun?

Neden cümlelerin gözlerin kadar cesur değil diye düşünüyorum.. korktuğundan mı? benden mi korkuyorsun, aşktan mı, tekrar yaralanmaktan mı?

İnanç bağlar insanın yolunu, inandığına tutunur kalp, sen neye inanıyorsun? bitip tükeniriz diye mi düşünüyorsun? kiminle olursan bitmeyeceksin?

Garanti arıyorsan, yanlış adrestesin, haklısın! son nefese kadar yanında kalamayabilirim. şimdi isterim belki, sonra boğulur vazgeçerim, nereden bileyim? hepsi bize bağlı değil mi? belki de değil!

Her ilişki kendi kaderini çiziyor başında.. yaşarken, kendi hayatının sen bilmeden çekilmiş filmini izliyorsun aslında.. müdahale edip değiştirebilir misin sahneleri? çok akıllı, sağduyulu ve öngörülüysen, evet! ancak bu özelliklerinin ilişkinin içinde hala kullanılabilir olması şartını yabana atmamak gerekiyor..

Hiçbir beklentiye girmeden dalalım bence aşkın suyuna, baktık boğuluyoruz, çıkarız. zor mu? bir gece yarısı, mesela bir temmuz sıcağında, tenimiz değsin birbirimize.. sevişmenin o kutsal zevkine varalım.. terin, bedenin ve aşkın kokusu karışsın iç içe, çok fazla sıkıp sarılmadan uykuya dalalım..

Sabah seni seyrediyor olayım, gözlerini açtığında gözlerimi gör.. kaç kere kırpıyorsun kirpiklerini, kaç ben var yüzünde, sakallarının bazıları ters mi çıkıyor diye bakayım.. öylesine seyredeyim seni, lazım olduğunda hatırlamak için, tek bir kareyi çekip koyayım aklımın fotoğraf albümüne.. gözlerinin rengini sorduklarında biliyor olayım..

Uzun uzun öpüşelim mesela, hiç sevişmeden dudaklarımızın tadına varalım.. yan yana oturup konuşmayalım, kitap okuyalım ayrı koltuklarda ama bir el uzatması mesafesinde olalım.. canımız isterse bir deniz kıyısında, kayaların üstünde batıralım güneşi; geçmişin içinden, gereken meseleleri cımbızla çekip alalım, paylaşalım.. sonra sıkılırsak, tokalaşıp ayrılalım, bir sonraki hasret anına kadar uzak kalalım.. hiç veda etmeyelim birbirimize; bitsek bile, bir tebessümle hatırlayacak kadar onurlu ayrılalım..



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Gelecek Sevgiliye Mektup

sevgili0456.jpg




Sevgili gelecekte gelecek sevgilim, sana bu mektubu yazıyorum çünkü geldiğinde anlatacak gücüm olmayabilir..

Yaşam yolculuğumun çok renkli geçtiğini söyleyebilirim.. renkli dediğimde aklına hemen kırmızı, sarı, mavi, yeşil gibi canlı renkler gelmesin.. onlar da oldu elbette ancak siyah, gri, beyaz ve lila en büyük yeri işgal ediyorlar..


Dışarıda bin bir çeşit hayat var.. benimki de, sıradan olmayanların arasında sayılabilir.. aslında hepimiz seçimlerimizin sonuçlarını yaşıyoruz, yani çoğu zaman! seçtiklerim ve deneyimlerimden ortaya çıkan benle, halimden memnunum.. daha iyisini de yapabilirdim mutlaka, şimdiki aklım olsaydı ama bazı kadersel döngülere karşı çıkmak mümkün değil..


Hızlı koşan çabuk yorulur.. ben de, neden bilmiyorum ama kısa vakitlere çok şey sığdırmışım.. bilgisayardaki “zip” dosyaları gibiyim.. tıklayınca içimden yüzlerce klasör fırlıyor.. sonuç itibariyle yorgunum!


Geldiğinde bir enkaz bulmayacaksın ancak biraz tadilat istediğim kesin.. temelim sağlam fakat duvarlarımda çatlaklar var.. güzel bir boya badana paklar beni.. kalbimin kapısını çıkarken kapatmayanlar yüzünden, fırtına ve yağmurda içeriye su girdi.. ne kadar dirensem de, parkelerin kabarmasına engel olamadım.. o yüzden zarafetimi yitirmiş olacağım.. biraz zımpara ve cilayla çözülemeyecek gibi değil, merak etme!


Gözlerimin kenarında inatçı çizgiler var.. onlar için yapılacak bir şey yok, duracaklar! zaten dursunlar, şu tatlı-ekşi yaşamımın tek şahidi onlar.. ayrıca, çizgilerime baktıkça daha çok seviyorum geçmişimi, tecrübelerimi ve sevdiklerimi..


Pişmanlık odamı uzun zaman önce boşalttım.. orası hep boş kalacak çünkü bütün yaşadıklarım, şimdi beni ben yapanlar.. onlar olmadan bu kadar farkında olamazdım.. hayatımdaki her olaydan dersler çıkarırım ve hepsinin bana başka bir olguyu öğretmek, beni büyütmek için geldiğini bilirim.. o yüzden pişman olacağım şeyleri yapmam, yaptıysam da boşuna vicdanımla savaşmam..


İnançlarım, beni ayakta tutan temelimdir.. büyük bir deprem görmezlerse, kolay kolay yıkılmazlar.. aşka olan inancım yüksektir örneğin ama ilişkiler için aynı şeyi söyleyemem.. insanların kalleş olabileceği, sırtımdan vurabileceği ihtimalini cebimde tutarım..


İşin özü, bu mektubu sana şunun için yazıyorum; yorgunum! üstümde yılların tozu, kiri var.. senden sihirli bir değnekle dokunup, beni baştan yaratmanı beklemiyorum.. zaten bunu istemem de, aynı yolları bir daha yürüyecek gücüm yok.. senden tek beklediğim, eline kovayla bezi alıp, şu tozu silecek kadar cesaretli olman.. üstelik buna değeceğini göreceksin çünkü üstü kirlenmiş olsa da, bu bina zümrüt ve altınla yapıldı.. güneşi gördüğünde parlayacaktır.. dilerim çabuk gelirsin, daha önemlisi umarım gelirsin..



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Sadece Olasılıkları Arıyorum

8621368485D5F31119DBE3BB5A18.jpg



Burada yazdığım hiçbir cümle, bilge bir kadının sözleri değildir.. en sadece doğru olasılıkları arıyorum..

İlişkilerin düğümleri öyle sert ve karışık atılmış ki, insan doğasını anlamadan; aşka, kadına ve erkeğe sıfat bulmak zor oluyor.. o zaman da, başka noktalara takılıyor aklım.. insanın doğası da gelişen ve değişen zaman içinde değişmiyor mu?


Bana kalırsa hızla değişiyor.. bu da başka bir soruyu gündeme taşıyor.. insan, özünde var olmayan niteliklere, dış etkiler sonucu sahip olabilir mi? buna da “muhtemelen” diye bir cevap veriyorum içimden..


İnsan, içgüdüsel davranışlarının yanı sıra, öğrenerek gelişiyor.. aşk; açlık ve seks gibi bir davranış biçimi olmadığına göre, öğrenilen bir deneyimdir.. peki, neden bu kadar farklı öğreniyoruz?


Bu sorunun cevabı aşkın içeriğinde saklı olabilir.. aşk, tek başına oluşan bir duygu mudur? aşkı bir pasta gibi düşünüyorum.. keki, kreması mutlaka var ama bazı malzemeleri değiştirebiliyorsunuz.. çilekli, çikolatalı, karışık meyveli, cevizli..


İçeriğindeki malzemeler, bizim birikimlerimiz, yaşanmışlıklarımız, hislerimiz, tecrübelerimiz, anılarımız ve aklımızla şekilleniyor.. pastanın neyli olacağına da karar veren kaderimiz mi oluyor?


İyice kafanızı karıştırdım, değil mi? bazen benimki de karışıyor.. yaşamımızın seçimlerden oluştuğu fikrine katılsam da, bazı ana noktalara uğramamızın gerekliliğine de inanıyorum.. biraz yazgı, biraz seçimin karışımıdır hayat bence.. deneyimlerimiz, öğrendiklerimizi şekillendiriyorsa; o zaman, aşkı algılama şeklimiz de kaderimizle ilişkili olmalı..


Şimdi bütün bunları birleştirip, farklı bir noktaya çıkmak istiyorum.. aşkı en iyi şekliyle öğrenip, keyifle yaşamak istiyorsanız; yaşamınız boyunca kendinizi doğru ve güzel deneyimlere hazırlamalısınız.. yaşadıklarınızdan öğrendikleriniz, sahip olacağınız aşkı belirleyecek.. öğrendiğiniz ve seçtiğiniz aşk ise, sizi mutlu veya mutsuz edecek.. aşk dediğin, bir ömürlük iş vesselam..



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Aşktan Hasar Almış Yürekler

7AB7624282DA48AB2042D5E2B1885D.jpg



Aşktan hasar almış yüreklerin yaraları zor kapanır.. kendine kanar rengi solmuş kalpler.. bir çare arar sessizce, kimseye anlatamaz derdini..

Ayrılığın en zoru üçüncü gecedir.. ilk akşam farkına varmaz kalp olanların.. gözyaşı aksa da, gerçekliğinin farkında değildir yürek; kabullenmez yalnızlığını.


İkinci geceye de umudun kokusu yayılır.. ya ararsa, ya gelirse diye dikilir göz telefona, döner belki köşeden diye yolun kenarına..


Üçüncü gece, duvara çarpmış gibi kendine gelir yürek.. anlar ki sevdiği gitmiştir.. karanlığın arkadaşlığına sığınır.. ancak o zaman başlar panik olmaya!


Aşktan hasar almış yürekler yargılayamaz önce.. ölüm gibi, kederi sonradan çöreklenir kalbin orta yerine.. vakit geçtikçe anlaşılır boşluk, yaralı kalpler o zaman sürünerek savrulur..


Aşktan hasar almış yürekler isyan eder bir gün.. hayata karşı mağlup ve alacaklıdır.. hesabını kesmek ister yaşamla, sıkı bir pazarlık başlar..


Dualara karışır isyan; küfürle temenni arasına sıkışıp kalır acılı kalpler.. kaderin ağına, yazgısının bahtsızlığına, sevdiğinin vicdansızlığına bir “ah” çekerek; yapayalnız kalır sokağın ortasında kırgın bir yürek!


Aşktan hasar almış yürekler sorgulamayı öğrenir.. kendi mahkemesini kurar salonun ortasına.. suçluyu, suçsuzu arar, aradıkça daha çok boğulur, kendi içinde batar..


Güneş doğar, akşam olur, gün batar, gece döner ama zamanı bir türlü geçmez aşktan hasar almış yüreklerin.. her sabah aynı tatsız güne uyanır.. bir filmin orta yerinde, bir dostun acı kahvesinde ağlar.. ağladıkça silinecek gibi duran acısını atmaya çalışır..


Aşktan hasar almış yüreklere doktor da çare olamaz, falcı da! vakit geçtikçe kendi yarasını sarar kalp.. takvim yaprakları düşer durur, gönlün içi zamanı süpürge eder.. sonra bir sabah uyanıp bakar ki; güneş yine parlamakta gökyüzünde.. tebessüm eder onca günün ardında ilk defa.. yaşamın mucizesi kendi içinde saklı durur.. bir adım atar dışarıya, gözlerine vurur gerçekler.. aşktan hasar alan yürekler, bir gün bir yerlerde yeniden sevmeyi becerirler, ceplerinde duran inançsızlıklarıyla..



Candan Ünal
 
Tekerlekli Sandalye
Üst