Candan Ünal

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
Sensiz de Yaşanıyor!

41C1DD74EF6F7389C6445C77C63A31.jpg



Sensiz de geçiyor işte günler! zaten gün dediğin ne ki? bir sabaha açıyorum gözümü, bir akşama yumuyorum.. gün günü kovalıyor, hafta dediğin aya dönüyor.. mür öylesine gelip geçiyor!

Sensiz de yaşanıyor işte! ilk zamanlar çok canım yanmıştı ama insan her şeye alışıyor.. yokluğu da öğreniyorsun, açlığı da, üşümeyi de, yanmayı da..

Sensiz de yeniyor yemek işte! gerçi ekmeğin köşesini hep sana ayırmak geçiyor içimden ama yapmıyorum.. inadına ben yiyorum.. olmayan hakkını kaybediyor!

Sensiz de gülünüyor işte! bazen öyle olaylar oluyor ki, elim telefona gidiyor.. anlatmak istiyorum çünkü sadece ikimiz anlarız, biliyorum fakat aramıyorum!

Sensiz de uyunuyor işte! ilk zamanlar dönüp durduğum o yatağa, şimdi kafamı koyunca kapanıyor gözlerim.. hayatın yorgunluğu, günün stresi derken, vücut da bitiyor.. bir ara yastığa sarılıyordum sen diye! şimdi uyanınca bakıyorum ki, elim kolum bomboş! vakti gelince saracaktır başka bedeni, bekliyorum!

Sensiz de içiliyor işte! akşamüstü bir yorgunluk kahvesi yapıyorum kendime, üstü bol köpüklü.. geçiyorum camın kenarına, hava güzelse balkona; fonda Edith Piaff, bazen sezen ya da müzeyyen abla, ses veriyorlar bana.. kahvenin tadı değişmiyor sen yoksun diye! sadece artık fal kapatmıyorum..

Sensiz de geziliyor işte! kendimi o dört duvarın arasından çıkardım.. kimi akşam dostlarla duble yanı sohbete, ülke kurtarmaya; kimi zaman tek başıma tiyatroya gidiyorum.. yollarda senin adın yazan dükkan isimleri çarpıyor gözüme, o an içim bir sızlıyor ama o da geçiyor.. kendi kendime gülümsüyorum..

Velhasıl, sensiz de bu ömür bir şekilde geçiyor.. zaman, kabuk bağlatıyor yaraları.. ölümün acısına katlanan insan, ayrılığınkine de dayanıyor.. uykusuz geceler de bitiyor, hiç dinmeyecek sandığım gözyaşlarım da!

Her hayat kendi hikayesini yazıyor.. kimi renkli, kimi garip, kimi sıradan ama hepsi bir yerinde aşka çarpıyor.. sonra bitiyor umutlar, ayrılık dediğin kapıyı çalıyor.. vakit geçtikçe, bitmez sandığın her şey yavaş yavaş bitiyor..

Sensiz de yaşanıyor yani; ancak aklımı kurcalayan soru şu;

Ne gerek var?


Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Yanlış Hayatın Peşinde Koşmayacaksın!

B468E1BE702624A54F29FC288C296B.jpg



Ne olmasını bekliyorsun? hayatın sana ne sunmasını bekliyorsun? dün akşam hayalini kurduğun şeylerin, sabah olunca gerçekleşeceğini mi umuyorsun?

Sistem böyle çalışmıyor! düşünce gücü, metafizik, parapsikoloji, din, matrix, secret, yoga, meditasyon, aklına her ne geliyorsa, neye inanıyor ve peşinden gidiyorsan, hepsi bir yerde tıkanıp kalacaktır!

Ummakla, dilemekle olmuyor, ayağa kalkacaksın! her şeyden önce farkına varacaksın! hangi öğretiye inanırsan inan, üstün körü anlamayacaksın.. bir bilgiyi gerçekten hayatında uygulayamıyorsan, o bilgiye sahip olduğun yanılgısına kapılmışsın demektir.. kendini kandırmayacaksın!

Gerçekleri anlayacak, sonu her ne olursa olsun kabul edeceksin.. bazen bildiklerin, öğrendiklerin acı verir.. onu da yaşayacaksın.. önce kendinin, ne olduğunun, nelere sahip olduğunun, gücünün, yeteneklerinin, bu hayata neden geldiğinin farkına varacaksın..

Hayatını, gereksiz şeyler uğruna harcamayacaksın.. kalbinde yaşadığın her duyguyu aşk sanıp, peşinden çöllere düşmeyeceksin.. aşkın adını ağzına almadan önce, uzun uzun düşüneceksin.. yüreğinle yüzleşeceksin.. sevgiyi, tutkuyu, şehveti, alışkanlığı, çekimi, aşkı birbirinden ayırt edeceksin..

Hiç kimsenin ve hiçbir şeyin senden daha önemli olduğunu düşünmeyeceksin.. bedenine, ruhuna, aklına sahip çıkacaksın.. hak etmeyenin ardından yas tutup, bunu da aşka bağlayıp, aşkın şanını kirletmeyeceksin.. kendini tanıyacaksın, hem de çok iyi tanıyacaksın! kimleri, neden ve niçin seçtiğini bileceksin..

İnsanız hepimiz, elbette zayıflıklarımız, düşkünlüklerimiz, saflıklarımız var ancak kendi huylarını, eksiklerini iyi tahlil edeceksin.. ardından gözyaşı döktüğünün adını doğru koyacaksın! yıllar süren yaslar yaşayıp, unutamadığını iddia edeceğine, neden hayatına başlayamadığını çözeceksin.. korkularınla yüzleşeceksin..

Yattığın yerden, kurduğun hayale uygun bir beyaz atlı prens beklemeyeceksin.. aklın çalışacak, elin ekmek tutacak, kimseye boyun eğmeden yaşamanın lezzetini bileceksin.. ister kocan olsun, ister oğlun, ister anan, ister baban, kimsenin sevgisiyle hükmünü birbirine karıştırmayacaksın..

Ezilen, zavallı, akılsız olmak kazandırır gibi dursa da, sonunda mutlak kaybettirir; bunu unutmayacaksın!

Başkalarına değil, kendi gücüne inanacaksın.. birinin boynuna asılarak durursan, karşındakini yormakla kalmazsın, bir gün kendi kolların bile çekemez ağırlığını düşersin; kimseye dayanmayacaksın!

Dünya da sensin, evren de!

Kendini geliştireceksin.. büyüyeceksin, olgunlaşacaksın.. ruhunu da, aklını da bedenin gibi besleyeceksin.. önce sen büyük olacaksın, farkında olacaksın, sonra dünyanın zevklerinin, aşkın, hayatın tadını çıkaracaksın..

Emanet hayatlara tutunup, ömrünü harcamayacaksın.. ne olmasını bekliyorsan, sen öyle oturdukça, olmayacak..

Boşuna hayal kurmayacaksın!



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Yapma Be Adam!

1E5A2577A5725CDA8E1BF4439E553.jpg



Yapma be adam, yapma! şimdi gidilir mi? tam demlenirken kalbimizin üstünde aşk, bırakılıp gidilir mi?

Mecburiyet, sorumluluk, hayat gailesi, neler sayabilir insan gitmek için ve hiçbiri nasıl da yakışmaz aşkın yanına! aşk; tek başına bir sözcük gibi dursa da, yanımızdayken anlam kazanır..

Sen gidiyorsun ya, ayağımın altındaki toprak kayıyor. üstüme çöküyor şu koca dünyanın bütün gailesi, kaldıramıyorum sensizliği..

Yapma be adam, yapma! şimdi gidilir mi? daha sevişecektik! tenlerimizin kokusu karışacaktı birbirine, sıcağa falan aldırmadan, bir geceliğine de olsa sarılıp uykuya dalacaktık..

Sofrayı yeni toplamıştım daha, kahvemizi pişirmiştim.. heidegger’i konuşacaktık hani, foucault’u anlatacaktın., doğruyu söylemeyi tartışacaktık.. kaç yazar geçecekti soframızın yanından, nelere gülecektik, şimdi gidilir mi?

En sevdiğin yemeği sofrada bırakır gibi, en sevdiğin yüzüğün parmağından çıkıp denize düşmesi gibi, kendi doğurduğun çocuğu kucağına alamamak gibi, dilinin ucunda duran ama hatırlayamadığın bir kelime gibi, şimdi çıkıp gidilir mi?

Yapma be adam, yapma! tanrı bile razı gelmedi gitmene.. temmuz sıcağında alev alev kavrulurken ortalık, sen kapıdan çıkar çıkmaz parçalandı gökyüzü.. şimşekler çaktı, fırtına koptu.. gökyüzü başımıza yıkıldı.. yağmur gibi değildi üstelik, sel oldu aktı.. sen yukarıdan gelen mesajı anlayabildin mi?

Gitmeye hiç yakışmayan bir vakitte ayrıldın buradan.. daha neler paylaşacaktık oysa, daha neler anlatacaktım.. doyamamıştım, daha soracaklarım vardı!

Sen gidince bu şehir değişiyor gözümde.. boğaz kayboluyor, deniz kuruyor.. çorak, kurak bir toprak parçasına dönüşüyor koca istanbul! tadı kalmıyor istiklal’in, bağdat caddesi’nin, nişantaşı’nın, anadolu feneri’nin..

Yapma be adam, yapma! şimdi gidilir mi? koynuna saklanacaktım senin, yaşamın bütün dertlerinden uzaklaşıp kaybolacaktım.. aşkın kıyısında, bir duble rakı yanında, efkarlı bir türkü tutuşturup dudağıma, sana her gün olduğu gibi yeniden aşık olacaktım..

Şimdi gidilir mi? yapma yahu!



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Issız Adam, Issız Kadın, Issız Kaldık!

mor.jpg




Ne tarafa baksam, önüm, arkam, sağım, solum sobe, bu durumda aşk ebe!

Herkes aşkın peşinde!

Kiminle konuşsam, kime dokunsam, bin ah işitiyorum.. İlişkisi olanlar şikayetçi, olmayanlar daha çok sızlanıyor.. Peki, aşk nereye saklandı? Bulanlar yüksek sesle bağırsınlar, “sobe!”

Dengelerimiz, ezberlerimiz bozuldu.. Bir tarafımız eski aşklara öykünüyor, bir yanımız sırf gururundan, vazgeçmiş duruyor.. Ne büyük bir alaca karanlık içindeyiz.. İlişkiler gittikçe daha karmaşıklaşıyor..

Farklı yaşlardan, çeşitli statülerden, değişik yaşam şartlarından insanlarla sohbet ediyorum, konu hep aynı noktada kilitleniyor.. Evlenip ayrılanlar, evliliğe tövbe etmiş.. Hiç evlenmemişler, hem hevesli, hem korkuyor.. Erkekler dehşet içinde, kadınların kendilerini neden bu kadar taciz ettiklerini anlamadıklarını söylüyor.. Kadınlar, ihanetlerden, vurdumduymazlıktan, sahiplenilmemekten yakınıyor.. Aşka küskün bir toplum haline mi geliyoruz?

Artık kimse aşka inanmıyor mu?


Tedavisi mümkün olmayan bir aşk kadınıyım ama benim bile bir yanım uçurum.. Kırgınlıklarımız var.. Kalbimizin üstü çiziklerle dolu.. Her ilişkide biraz daha yıkılıyoruz.. Gün geliyor, aşka olan inancımız bitiyor.. Kadın, erkek el ele verdik, sevgiyi kemiriyoruz.. Tahammülümüz kalmadı.. Emek vermeyi unuttuk.. Bir çıkar kavgası içinde kısa zamanda tüketilen ilişkiler olağanlaştı, fark etmeden kaybediyoruz..


Bunun sadece büyük şehirlerde olduğunu düşünen varsa, yanılır.. Aşkı kaybetme hastalığı salgın oldu; ülkeyi, dünyayı sarıyor.. Daha acısı, alışıyoruz.. Sanki normali bu gibi duruyor..


Bir ilişkiyi bitirdiğimizde sevgimizi ne yapıyoruz?

Acaba kalbimizde bir depo mu var?

Kullanmadığımız sevgileri orada biriktirip dönüştürüyor muyuz?

Peki, iki saat konuşmadan duramayan çiftler, ayrılınca bir daha sesini duymadan nasıl duruyor?

“Sensiz yaşayamam” diyenler, ayrılınca bir daha hiç arkasına bakmadan nasıl yaşıyor?

Milenyum dediğimiz bu zaman, bir girdap gibi bizi içine mi çekiyor?


Kriz sadece ekonomide değil, duygusal dünyamızda da var.. Dönüşüyoruz.. Aşka küskün ama gizlice aşık; sevgiye inanmayan ama sevgiyi arayan yürekler, bir hayata tutunmaya çalışıyoruz.. Gururumuzdan, bir daha kandırılmak istememekten, inancımızı kaybettiğimizden, erkek gibi kadınlarımız çoğalıyor..

Seviştikten sonra yatağı ilk önce kim terk ederse, o birinci oluyor.. Telefon numarası vermemek, adını bile zor hatırlamak erdem sayılıyor.. Bu oyunu başarıyla bitirenler, kendini kazanmış sayıyor.. Öyle ya, ağlamak yok, acı yok, aldatılmak yok, hesap vermek yok, terk edilmek yok, telefon beklemek yok, yaşasın özgürlük.. Bu oyunu her gece oynayanlar var.. O yüzden “Issız Adam” filmi bu kadar ses getirdi..

Herkes biraz ıssız.
.

Bu çıkmazdan kurtulmak için kendi yollarımızı kazmalıyız.. Ne kadar düşsek de tekrar kalkmalıyız.. Kimse için değil, sadece yüreğimiz için, aşka inanmalıyız.. Aşkı aramaktan vazgeçersek, içimizdeki uçurumlara düşeceğiz.. Issız kalacak ruhumuz, kirlendikçe daha büyük yalnızlıklara gömüleceğiz.
.

Biz kurtuluş savaşında mermileri, topları taşıyan bir soyun kadınlarıyız.. Bu savaşı da kazanırız.. Tüm kırgınlıklarımıza, güvensizliğimize karşı, ayağa kalkıp, aşk için savaşmalıyız.. Bir ülkenin dik durması için önce kadınlarına ihtiyacı vardır, çünkü sadece kadın, bir evi yuvaya, bir toprak parçasını vatana, bir kalbi aşka dönüştürebilir..




Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Kapı Çalacak ve Sen Geleceksin!

EBEA2FCA34D306267C082F68EF7DD.jpg




Yarın akşam kapı çalacak ve sen geleceksin.. içim titreyecek yüzünü ilk gördüğüm anda, ayların özlemi kolay mı? sonra ne olacak sevgili?

İçeri gireceksin, sımsıkı sarılacağız.. belki saçlarımı koklayacaksın, belki boynuma bir öpücük konduracaksın.. belki, sen de özlemiş olacaksın.. ve belki bu kadar romantik olmayacak..


Sıcaktan terlemiş ve elindeki çantanın ağırlığından yorulmuş, bezgin bir halde çalacaksın kapıyı.. ben en güzel kıyafetlerimi giymiş, makyajımı yapmış olacağım.. belki onlarca kere ne giyeceğimi bilemeden, gardrobu yatağın üstüne boşaltacağım.. sen gecikeceksin mutlaka, terleyen bedenimi defalarca banyoya atacağım.. evim temiz, ocağımda yemek olacak..


İçeri gireceksin, temmuz ayının sıcağından bezgin, şöyle bir öpeceksin “çok sıcak yahu” diyeceksin.. içeri girip oturacaksın.. salon kapısında dikilip duracağım.. yüzüne bakacağım, aklımdan seni ne kadar özlediğim geçecek “soğuk suyun var mı?” diyeceksin, koşup getireceğim.. içinin harareti geçince, yolda yaşadığın terslikleri anlatmaya başlayacaksın.. otobüse binenleri, şoförün aptallıklarını, kimsenin olaylara ses çıkarmamasını, kızarak anlatacaksın..


Hepsini gülümseyerek dinleyeceğim.. aslında hiçbirini tam olarak dinlemeyeceğim çünkü aklım sana sıkıca sarılmakta olacak.. uzun uzun öpüşmenin tadını özlemiş ve seni arzulayan bir kadın olarak, içten içe konuyu kısa kesmeni dileyeceğim..


Aç olup olmadığını soracağım.. ne yemek olduğunu soracaksın.. ben sana deli gibi yemek hazırlamış ve uğraşmış olacağım.. yaz sıcağında ağır kaçacağını söyleyeceksin.. sonunda karpuz, peynire bağlanacak sofra.. yemekler ocağın üstünde öylece kalacaklar..


Ne vakit sonra aklına gelecek sevişmek, benim makyajım akmış, bedenim terlemiş ve uykum gelmiş olacak.. biraz tatsız ama yine de seninle olduğu için lezzetli bir sevişme yaşayacağız.. sabaha karşı gözlerimiz kapanacak.. güneş yüzümüze vurduğunda uyanacağız.. sen yine gideceksin ve ben yine seni bekleyerek ömrümü çürüteceğim..


Veya bütün bunlar benim kurgum olacak.. kapı çalacak, sen gülümseyerek gireceksin içeri.. beni kollarına alıp, sımsıkı sarılıp öpeceksin.. hiç konuşmadan yatak odasına gideceğiz.. hasretimiz diz boyu, sesimiz çarparken duvarlara, sevişeceğiz.. sabaha kadar birbirimize dokunacağız, gözlerimiz kenetlenmişken yorgun düşüp uyuyacağız.. güneş yüzümüze vurduğunda uyanacağız.. sen yine gideceksin ve ben yine seni bekleyerek ömrümü çürüteceğim..



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Kavuşamayacağız Biliyorsun?

BD3E6BCFF528F37579254FFC5A3EE.jpg



Ne yapsam olmuyor gözbebeğim, bizi kavuşturmuyor işte hayatın bu ağır dönen çarkı! Sen bir yanda, ben bir yanda duruyoruz, aramızda okyanus var sanki, bir türlü kavuşamıyoruz..

Her gün büyüyor hasretim, seni her gün biraz daha fazla seviyorum.. kalbimin içinde, adını bir türlü getiremediğim bir yere dokunuyorsun..


Bir yürek ancak bu kadar kanar diyorum.. ancak bu kadar acıtır bir insan kendini.. akıllının işi değil aşk veya aşka düşenin harcı değil akılla yaşamak!


Bugün bir kez daha anladım ki; dokunmanı istiyorum.. sevişmeye gitmeyen, içinde saf sevgi olan bir dokunuşa hasretim.. sevgi! meselem onunla benim..


Dokunmak ve dokunulmak ihtiyacı hepsi, bedenin gereksinimi, kalbim gibi! dokunsana bana; bir çiçeğe, bir heykele, bir resme ya da çocuğuna dokunur gibi..


Her geçen gün biraz daha eskiyorum.. kokum değişiyor, şeklim değişiyor, sana uzak kaldıkça ruhum çürüyor benim..


Düşlerden vazgeçtim, en kötü haline bile razı oldum şu aşkın.. gel gör ki, onu bile beceremiyoruz..


Canım efendim, bu hasret böyle sürecek ömür boyu biliyorum.. dilimizde bir türkü gibi, söyleyip duracağız aşkı..


Giderek büyüyecek içimdeki o koyu ve karanlık sancı, çığ gibi, gittikçe saracak bedenimi.. sonunda altında kalacağım hasretin.. nefesim kesilecek, boğacak beni özlemin elleri..


Hangi cephede savaşsam, kazanamayacağım.. kaderin hikayesine yazılı değiliz sanırım.. inanç da kurtaramaz bu aşkı!


Ne zaman biraz umut dolsa içime, bir sebeple gidiyorsun! bütün çektiklerimiz boşuna, hiçbir zaman kavuşamayacağız, bunu sen de biliyorsun!




Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Aşk Dediğin Tebessümdür!

9C1863A9E8379CE264BE9D98C9BFA.jpg




Tebessümdür aşk dediğin! bir çocuğun bayram sabahı yüzünde oluşan, gamzelerini ortaya çıkaran bir gülüş gibidir.. aşk, en kötü anında bile gülümsetmeyi becerir..

Bir şehirdir aşk dediğin! sadece şanslı olanların uğradığı ve mutlaka orada kalmak istedikleri bir şehirdir.. bahçesi olan bir ev alarak yaşamak istenilen bir düş tapusudur.. tatil bitince eve döneceğini bilmene rağmen, orada yaşama hayalleri kurulan bir yerdir aşk dediğin..


Aşk bir çeşit oyundur! kazanacağına inanarak oynadığın bir kumardır ve her kumar oyunu gibi, cebinde para olduğu sürece zevkli vakitler geçirmeni sağlar..


Aşk dediğin çatışmadır! aşık olduğunla değil; kendinle, egonla, zaaflarınla, gururunla verdiğin bir savaştır.. kendine dönük sandığın yüzünü aynada görünce tanıyamamaktır..


Aşk dediğin vazgeçiştir! her şeyden elini ayağını çekerek, sadece sevdiğinle bir olabilmektir.. kötüden, kinden, nefretten arınıp, doğayla bütünleşmektir..


Aşk bir çeşit bencilliktir.. kendin için hissettiğin, kendini yetiştirdiğin, ruhunu törpülediğin ve bütün hepsini bilmeden aslında kendin için yaptığın bir testtir..


Aşk dediğin yalnızlıktır! kimsenin seni anlayamadığı, bütün dünyanın yok olduğu ve içinde sadece sevdiğinin gözlerinin olduğu yeni bir evren inşa etmektir..


Aşk dediğin anlamsızlıktır! kendi içine gizleyip gerçekleri, bulduklarını, sorularını, aklını, ruhunu sorgulamaktır..


Aşk dediğin duadır.. en zor anında ellerini açarak, gözlerinde yaşla dilediğin dilektir.. kabul olmasının mucize sayıldığı, olmazsa suçun kadere atıldığı bir istektir.. aşk dediğin ibadettir; Tanrı’yı gördüğün, kendini bildiğin ve ne kadar küçüldüğünü hissettiğin bir andır..


Aşk dediğin kaybolmaktır..



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Bu gece biraz!

b-187976-gece.jpg



Bu gece gönlüme yağmur yağıyor

Korkularımla yüzleştim bu gece


Hayallerimle kavga ettim


Umutlarıma kızdım biraz


Ve nefret ettim kalbimden


Böyle deli sevdiği için seni


Yokluğundan mıdır nedir bilmem


Biraz yalnızım bu gece


Saatler mi zor geçiyor


Ben mi çok kaldım dünya da


Ya da çok şey mi bekledim hayattan bilinmez ama


Biraz üzgünüm bu gece


Ağlayasım yok, gözlerim dolu


İçim suskun, dudağımda adın


Kırgın mıyım sana nedir bilmem


Biraz canım sıkkın bu gece


Kapıyı çalsan koşup açarım da


Gelmesen daha mı iyi olur ne


Ben mi bıktım yanlış aşklardan


Aşkın kendi mi yanlıştır bilinmez ama


Biraz yorgunum bu gece


Kadere küfrü boş verdim


Yukarıyla zaten aramız açık


O, verdiklerini çok buluyor, ben az


Anlaşamadık gitti bu gece


Ben bu gece biraz üzgün


Biraz mahzun, biraz ağlıyasayım


Başım mı okşanmak ister


Gönlüm mü şımarmak ister


Tenim mi seni ister bilmem ama


Çok kalmaz


Buralardan giderim bu gece




Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Aşk mı? Sevgi mi?

kalpler.jpg




Aşk ve sevgiyi birbirinden ayıran özellik beklentidir..

Gözün kör olup, her şeyi unutarak yalnız onu düşünmek, yaptığın her harekette onu anmak, adını söylerken kalbin çarpması, gözünü telefona dikmek, gelişini beklemek, buluşmalara koşarak gitmek, gardrobun karşısında üstüne giyecek kıyafet bulamamak, yolda yürürken kendi kendine gülümsemek, bunlar aşktır..

Aşk umutlu ve iyi bir duygudur..

İnsan kendini yeryüzünün kraliçesi zanneder.. aşk midende garip bir sıkışmadır.. aşık olan gözlerinden belli olur, parıldar.. yürüyüşü bile değişir.. dışarıdan bakan artık dünyada yer çekimi olmadığını düşünür, doğrudur, aşkın içeriği kimyayı, fiziği aşar..

Peki aşk ne zaman sevgiye dönüşür?

İşte en önemli soru bu.. günümüz için konuşacak olursak, ayda kaç para kazandığını düşündüğümüz, ettiği telefon sayısını bildiğimiz, elinde çiçek veya hediye ile gelmediğinde hayal kırıklığı yaşadığımız zaman..

Sevginin bendeki tarifi şöyle;

Aşk + beklenti + mantık = SEVGİ


Aşkın evrim geçirdiği nokta alışkanlığın başladı yerdir..

Aramasına, gelmesine, kokusuna, öpüşme stiline, tenine, sevişme tekniklerine alıştığınız anda aşk, yerini sevgiye bırakmaya başlamıştır..

Artık işin içine beklenti girer..

Her gün 10 defa arayan adam, o gün 6 kere ararsa; neden aramadı deriz?

Aldığı maaş artık bizim ilgi alanımıza girer, öyle ya bir evi geçindirecek midir?

Her hafta yemeğe götürürken artık evde yemeği tercih ediyorsa, kırılırız.. neden arkadaşlarıyla daha fazla vakit geçirdiğini merak ederiz.. maç seyretmesi sinirimizi bozar.. bunun gibi sayılabilecek yüzlerce durum şunu anlatır ki, bizim artık bu ilişkiden beklentimiz vardır..

Yani, bir çıkar söz konusudur..

Çıkarın olduğu yerde çatışma ve bencillik olur..

Aşıkken görmediğiniz her yönü artık sinir bozucu bir unsur olarak karşımıza çıkar.. hatta fiziksel özelliklerinden birkaçını bile sonradan keşfetmiş olabilirsiniz.. oysa birlikte olduğunuz her an gözlerine bakmıştınız, bunu nasıl kaçırmışsınız, hayret..

Sevgi gerçeklerle yüzleştiğimiz yerdir..

Artık birlikte olduğumuz adam hakkında yargılarımız, beklentilerimiz, hükümlerimiz vardır..

Böyle anlatınca kötü gibi durabilir ama değil, çünkü sevgi kabullenişi de barındırır..

Saygı duymak, anlamak, yerine koymak, inanmak, empati oluşturmak, onun iyiliği için kaynaklarını kullanmak, düşünmek hep sevginin çerçevesi içindedir..

Özetle, aşk güzel bir aptallık, sevgi ise kabulleniştir..


Sevginin uçurumun kenarında durduğu nokta, beklentiye odaklandığımız ve değiştirme arzusuna yenik düşerek savaşmaya başladığımız yerdir..

O andan itibaren tükeniriz, tüketiriz, dertlerimiz büyür, iletişim kopar ve yalnızlaşırız.. ne uğruna savaş verdiğimizi bile bir müddet sonra unutur, sadece yoruluruz..


İşte bu yüzden aşkı bulunca sonuna kadar keyfini çıkarmalı..

Acısını çekmeye de, sevgiye dönüşecekse onun için emek vermeye de gönüllü olmalıyız..

Kıymetini bilmeden kaybettiğimiz gençlik yılları gibi kayıp gider elimizden bu duygular..

Ne varsa bugünde var, ne yaşanacaksa bugün yaşanacak..

Yarın için yapılan planlar genellikle bozulmaya, geçmiş adına yapılan hesaplaşmalar ise körelmeye mahkumdur..


Ya aşkın tadını çıkarır, önüne arkasına bakmadan yaşarsın, ya bittiğinde zamanı geri getirmek için yollar ararsın..

Ya sevginin değerini algılar, aklınla yüreğini dengede tutarsın, ya giden sevgilerin ardından ağlarsın..

Bu iki duygu içinde nasıl sürerse ya da biterse bitsin, hep akılda kalması gereken soru şu olmalı..

Dünyada kaç insan bu duyguları yaşayacak kadar şanslıdır?



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Kime Emanet Ediyoruz Aşkı?

8BCED9CD49CCFC6D5E7D545E07AC.jpg




Kimlere emanet etmek istiyoruz hayatımızı? birine aşık olduğumuzda, aslında tam olarak ne ve kim olduklarını anlamadan, nasıl bir ömrü emanet etmeyi göze alabiliyoruz?

Sevginin açlığı sarınca bedenimizi, biraz şımartılmak isteyince ruhumuz, kalbimiz birine kanmak isteyince, başka bir yüreğin içine saklanıp bu dünyadan uzaklaşma özlemi çöreklenince; karşımıza çıkan ilk ışığa bir değer katıyoruz..

Var ediyoruz yok olanı, olmayanı olduruyoruz.. sıfatlar yüklüyoruz karşımızdakinin haberi olmadan, kimseye söylemediğimiz hayaller kuruyoruz..

Birine, hiç de layık olmadığı değerler veriyoruz.. üstelik onların böyle bir talebi olup olmadığını bilmeden! senaryoyu biz yazıp, filmi biz çekip, oyunculuğunu da biz üstleniyoruz..

Aslında ihtiyacımız olan şeyi unutup, kurduğumuz binayı süslemeye başlıyoruz.. bir evi dekore eder gibi, farklı renklerle boyuyoruz; perdeler, yastıklarla şenlendiriyoruz..

İyi de, deprem olunca ne olacak? bu binanın temeli sağlam değil ki! üstelik ihtiyacımız olan şey bina da değildi! bütün bunları yaparken, asıl olanı, yani sevgiye olan ihtiyacımızın doyurulması gerektiğini unutuyoruz..

İnandırıyoruz kalbimizi, kendi kurduğumuz hayale.. aklımız arada bir ikaz ediyor bizi, sesini duymamayı tercih ediyoruz.. çünkü elimizde –mış gibi yaptığımız, aşk sandığımız, bizimle ilişkisi olan biri oluyor..

Bütün bunlar yetmiyor; bir de hayatımızın merkezine oturtuyoruz o birlikteliği.. her şeyimizi ona göre ayarlıyoruz.. gereksizce fedakar, istenilmediği kadar verici, fazlaca cömert oluyoruz..

Hepsinin üstüne beklentilerimiz geliyor.. kendi inşa ettiğimiz binanın niteliklerinden şikayet ediyoruz.. isteklerimizi tam olarak karşılamadığından yakınıyoruz..

Sonunda beklenen oluyor! hayal kırıklıkları, can acısı gelip çalıyor kapımızı.. kalbimizde bir yara daha açılıyor.. bağırıyoruz ardından, neden öyle olduğunu anlamaya çalışıyoruz.. cevabını bulamıyoruz..

Biraz zaman geçiyor.. külleniyor içimizin ateşi, sakinleşip alışıyoruz.. hayat eski haline dönüyor.. sevginin açlığı yine sarıyor bedenimizi.. tam da o zaman, biriyle çarpışıyor yollarımız.. ve sil baştan, yeniden aynı oyunları oynuyoruz, bir oyunun içinde olduğumuzu bilmeden..

Biz aşkı kime emanet ediyoruz?



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Seni Sevmek Bencilliğimdir.!

B8E17D9F636B178FA3A391CA57F591.jpg




Sana yaklaşmak istiyorum, kime ait olduğunu bilmeden! bazen usulca dokunuyorum, sen hiç fark etmeden..

Seni kendime çekmek istiyorum, gece yarısı düş saatlerinde.. iki lafın belini kırmak, bir bardak kahveyi paylaşmak ya da sadece sevişmek için..

Seni arıyor gözlerim.. yoksan, etrafımdaki onlarca insan da yok oluyor.. bomboş, soğuk, anlamsız bir kafese dönüşüyor bulunduğum yer..

Sana doyasıya sarılmak istiyorum.. başımı omzuna yaslayarak, uzun ve sakin bir uykuya dalmayı hayal ediyorum.. şöyle gülümseyerek, huzurlu bir uyku çekmeyeli ne kadar oldu, ben de bilmiyorum..

İçimdeki o büyük boşluğa bakıyorum.. öyle dipsiz ve karanlık duruyor ki! bu kuyuya benzeyen derinliği dolduramazsam, nasıl biri olacağım diye düşünüyorum.. aşk yiyen bir canavara dönüşmekten korkuyorum..

Bir gün, hiç kimsenin ve hiçbir şeyin beni mutlu etmediği, hiçbir şarkının dilime dolanmadığı, hiç gözyaşı dökmeyen birine dönüşürsem! kötülük girerse ruhuma, ben ve doymak bilmeyen ruhsal acizliğim, nefretle doyurursak karnımızı diye korkuyorum..

O yüzden sana çıkan her yolda böyle hızlı koşuyorum.. kendimi durdurma çabası benim ki, kendimden ürküyorum.. aşkın yokluğu dönüştürürse beni de, bir zamanlar arkasından küfür ettiğim o insan görünümlü kötü yüreklere?

Sana kanmak istiyorum.. sana inanarak tutmak, zamanın o korkunç hızla sürükleyişini aklımı! belki de seni siper ediyorum kalbime, kendimi çevrelemeye çalışıyorum seni severek.. seni diliyorum dua saatlerinde.. seninle yaşanacak bir hayatın hayaline kuruluyum.. fotoğraflar çekiyorum, yanmış ve asla basılamayacak filmlerle..

Sana susuyor dilim, bedenim..

Koyu ve sert bir sevişmenin tadına varamıyorum yalnızlığımda.. sesini, dokunuşunu, tenini arıyorum..

Seni seviyorum ve seni severek ne kadar bencil olduğumu gösteriyorum..

Çünkü aşk, kendin için yapılan tek sanattır aslında!



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Daha çok sevmeliyim!

29-kalp-resimleri.jpg



Bugün efkarlıyım, sebebi yok, öyleyim.. yine gece avutuyor gönlümü.. karanlığa sığınmış, bütün sevdaların ötesinde bir yüreğim..

Kaç sigara içmişsem bugüne kadar, kaç dostun omzunda ağlamışsam, kaç kahkaha savurmuşsam, kaç anı biriktirmişsem cebimde, kaç bedel ödemişsem, o kadarım..

Rüzgarda aralık kalmış pencere gibi kendime çarpıyorum.. kendime ne kadar zalimsem, dışarıya o kadar yumuşağım..

Bu bedene hapsolmuş, başka yerlere ait bir ruhum.. dünyanın tepesinden durmalıydım aslında, kuşlar gibi uçabilmeliydim.. oradan seyretmeliydim alemi, orada öğrenmeliydim benliği..

Gönlümün sevebildiği kadar insanım.. aşkı sonuna kadar, tutkusu, vahşeti, asaletiyle yaşayabildiğim kadar varım.. sevginin orta yerine uyuyakalırım.. rüyalarım bile sevdaya çıkar benim, ancak o zaman bu dünyayı anlarım..

Namerde muhtaç olmadan yaşamak derdindeyim.. paranın, pulun ötesindeyim.. ne kadar param olsa, yine iki tabakla doyacak karnım, biliyorum.. ben kendimi terbiye etme peşindeyim..

Ölümden korkmam.. ne olacak?

En fazla aslıma rücu ederim.. zaten koca evrende bir hiçtim, geldiğim yere geri dönerim..

Bütün mesele, elimde kaç sevgi tutacağımdır; ben bir tek o hesabı bilirim.. gereksiz yere gurur yapmam ama onurlu bir yaşamı becerebilmeliyim.. dik duran kafamı, kendi yanlışlarımla eğmemeliyim.. duvarlara çarparak öğreniyor insan fakat çarptığımın duvar olduğunu bilmeliyim..

Boş, yüreksiz, kötü insanlara ayıracak enerjim yok.. ben yaşamın acemisiyim.. öğrenecek öyle çok şey, gidilecek öyle çok yer, sevilecek o kadar çok canlı var ki; zamanımı iyi değerlendirmeliyim..

Akreple yelkovanın hışmına uğruyor hayat..

Bazen biz önde görünsek de, hep ileride duruyor zaman..

Değişiyoruz.. tenimiz, aklımız, ruhumuz değişiyor.. vakte yetişmek zor!

Vefadan yana bonkörüm de, daha çok affetmeyi öğrenmeliyim.. kulun kula ettiğine dayanmıyor yürek ama kendimi eğitmeliyim.. inzivaya çekilip yükselmek marifet değil, asıl bu kargaşanın ortasında sakin kalmayı becerebilmeliyim..

Daha çok sevmeliyim, daha koyu aşık olmalıyım..

Daha büyük özlemeliyim çiçeğin kokusu, dostun omzunu, annemin gülüşünü, sevdanın büyüsünü..

Sevdikçe büyürüm ben, daha fazla sevmeliyim..



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Nasıl Seveceğinizi Öğrendiniz mi?

AC868215B3F88826E9C52688AF559E.jpg




Sevgi, dünyayı bir arada tutmaya yarayan ilahi bir enerjidir.. bu gezegende kaç insan varsa, o kadar ilişki biçimi var.. ancak sevgiyi nasıl kullanacağınızı öğrenmediyseniz, tüm birliktelikleriniz bitmeye mahkumdur..


Sağlıklı bir ilişkiyi yürütebilmenin başlıca şartı, bireyselliği korumak ve karşı tarafında korumasına izin vermektir.. her insan, zaman içinde gelişir ve değişir.. öncelikle bu değişimin doğal olduğunu ve insanın değiştikçe farklı bakış açılarını yakalayabileceğini kabullenmek gerekir..

Özgürlük, ilişkilerin devam etmesini sağlayan unsurdur.. eşlerin karşılıklı, güven ve saygı duymaları gereklidir.. bu iki ana unsurdan biri yıkılırsa, o ilişki artık yıpranmaya, acıtmaya ve dengesini kaybetmeye başlayacaktır..

Bir ilişkide hem bir olduğunuzu, hem de ayrı olduğunuzu kabul etmeniz gerekir.. ilişkinin içine girdiğinde kendini harcamak, hayatın merkezini ona çevirmek, sadece ilişkinin ömrünü kısaltır..

Olgun bir sevgiyi yakalamak kolay değildir.. bir ilişki bazı merdivenlerden çıkmadan zirveye ulaşamaz.. tecrübe, sabır, sorumluluk, emek ve cömertlik, ilişkilerin iç dinamiklerini ayakta tutarlar..

Yenilik, ilişkileri tazeler.. eşler karşılıklı olarak yeniliğe açık olmalıdırlar.. eşiniz değişirken ve farklı bakış açıları yakalarken, sizin olduğunuz yerde kalmanız, ilişkiyi çıkmaza sürükleyecektir.. birlikte değişim göstermek, yeniliklere açık olmak ve tüm olanakları zorlayarak bunları birlikte yaşamak gerekecektir..

İlişkide desteklemek de diğer önemli faktörlerden biridir.. birlikteliğiniz süresince, sevdiğiniz kişinin yanında durmayı öğrenmelisiniz.. elbette sürekli hata yapan ve kayıp veren biri için bu geçerli değildir.. zaten bu durumda o kişiyle ilişkinizi devam ettirmeniz de mantıksız olur.. ancak sevdiğiniz kişinin sizi desteklediğini görmek, tüm mücadeleyi daha sağlam vermenizi sağlar..

İlişkilerde gerçekten yakın olmayı bilmek gerekir.. dostluk, bir sevgi ilişkisinin önemli basamakları arasında yer alır.. açık olmak, dürüst olmak, güven duymak, beraberliklerin dimdik durması ve kolay kolay yıkılmaması için şarttır..

Bazen ilişkiler ne yaparsanız yapın biter.. işte o an geldiğinde bunu kabullenmeniz gerekir çünkü akacak kan damarda durmaz.. bir ilişki bitmişse, sürdürmek ancak sürüklemek olur ki, sonunda yine de bitecektir.. olgunlukla bittiğini ve artık yollarınızı ayırmanız gerektiğini kabullenmeniz gerekir..

Birini sevmek kolaydır.. zor olan o sevgiyi bir ilişki boyunca büyütebilmektir!


Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Ben En Çok Yüreksizleri Tanırım!

8FA882853424FA0223272707D61A.jpg




Ben en iyi yüreksizleri tanırım çünkü en çok onlarla karşılaştım.. kaybetmiş insanları uzaktan görsem tanırım çünkü onların kokusuna aşinayım..


Kalleşliği hovardalık, insan kullanmayı iş bitiricilik, terbiyesizliği özgüven sananları tanırım..

Tüm kötülüklerin başladığı yerde, yani kalpte, yeni tohum ekecek yeri yoksa insanın; ondan köy kasaba olmayacağına inanırım..

Benim de yüreksizliklerim olmuştur elbette!

Şimdi kendimi kayırmayayım.. yürüdüğüm hayat yolu, beni bu kaybedenlerle karşılaştırdığında, yaşamın gerçeklerini öğrendim.. ilk başlarda ben de belki kendimi kaybetmişimdir ama çabuk toparladım..

Vicdanımın, aklımın ve yüreğimin sesi aynı şeyi söylemiyorsa, yapmamayı öğrendim..

Ağzımdan çıkan lafın ardında olmayı, onurumu satmadan gurur yapmamayı becerdim..

Erdemden saydım dik durmayı ama gerekirse gül ağacı gibi eğilmeyi de kendime öğrettim..

Kadınlığımı koruyarak adam gibi mücadele etmektir düsturum.. egomu törpüleyebildiğim kadar büyüyeceğimi gördüm..

Ne kadar darbe alsam da, aşktan vazgeçmedim..

Korkakların, kaybedenlerin, acıya dayanamayanların işidir kaçmak; her vurgunda yere yıkılıp orada kalmak! düştükçe kalktım inadına, inadına yeniden sevdim..

Ben en iyi yüreksizleri tanırım çünkü onlarla sınadı Yaradan beni..

Hep onları çıkardı karşıma, yolumu değiştirecek miyim diye! özümden de, sözümden de dönmedim!

Kadınlığımı masalara meze etmeden, üç kuruşa tenezzül etmeden, yalnızlığıma sarınarak bilendim.. bir kılıç kadar keskin olabilirdim çünkü çok dost kurşunu yedim ama kalbimi kirletmedim..

Aşık da oldum, acı da çektim, ayrıldım da, ihaneti de yaşadım, küfür de ettim, kavgaya da girdim, gözyaşı da döktüm, bekleyip sabır da ettim..

Bir kadının zarafetine sahiptim, onu içime gömdüm..

Erkek gibi durdum yaşamın hamleleri karşısında, sonra bir baktım, bütün yüreksizlerden daha adamdım!

Yolun yarısına geldiğimde biraz durup sakinledim.. neden bu kadar koşturduğumu düşündüm..

Temizledim ne varsa etrafımda, kirlileri ve geçmişin ağır yüklerini dışarı attım.. kendime sığındım yalnızlığımda, inançlarıma tutundum.. birileri gitmiş, birileri gelmiş, o adam kötüymüş, bu kadın iyiymiş, ilgilenmedim.. önce insan olmayı kavramak istedim ve ne kadar değiştiğimizi..

Dışarıda adam kalmadı diyen kadınlar ve dışarıda kadın kalmadı diyen adamlar gibi, kendime hiç bakmadan konuşmamak için, yeniden aşka yürüdüm.. orda ezdim kalbimi, orada yeniden ve yeniden acı çektim.. bir daha inandım sevginin gücüne ve artık kaybetmeyeceğime eminim..

Ben en iyi yüreksizleri tanırım çünkü en çok onlarla karşılaştım..

Veya onların sayısı o kadar fazlaydı ki, mutlaka birazına çarpmak zorunda kaldım..



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Hesabı Zaman Ödesin!

C9C952DF45F85379AC94501CBEE0.jpg



Bütün suçu zamana atabilirim aslında.. olmuş ve olmamış her şeyin bedelini takvim yapraklarına yükleyerek, sessizce sıyrılabilirim aklımın dipsiz karmaşasından..

Baktığım bütün güzellikleri gördüm diyemem, keza görüp bakmadığım da çok olmuştur.. etrafımda duran çiçeklere karşı kör olup, uzaklarda bir deniz manzarasına vurulduğum anlar aklıma gelince, gözlerimin nasıl bir oyuna daldığını anlıyorum..

Duyup hiç dinlemediklerim var ama dinlediklerimi hep duymuşumdur.. bazen, sadece kısa diye es geçtiğim melodilerin, büyüyüp senfoniye dönüştüklerine şahit oldum.. o zaman öğrenmiştim her notanın bir anlamı olduğunu ve aslında kıyıya vuran dalga sesinin, bir nota olduğunu..

Denizin derinliklerinde değil ama bu kara parçasının üstünde çok vurgun yedim.. bendenim kaskatı kesildi, nefesim durdu, ruhum dondu.. ölümün soğuğundan bile ayaz gecelerde, gözyaşlarım buz kesti.. o zaman anladım ki vurgun, çok karanlık kelimeymiş..

Hayat durağan bir seyir izlemiyor elbette! şen kahkahaların ovalara yayıldığı dost sohbetlerinde, masa başında ülkeyi kurtardığım da olmuştur; aşkı izlediğim de ama hiçbiri, evden gizlice kaçıp, sevgilimle güneşin doğuşunu seyrettiğim o gençlik günlerinin tadını vermemiştir..

Çok yüreksiz insan tanıdım, kötüye ise aşinayım.. ademoğlu, çıkarları için ne kadar vicdansız olur bilirim.. herkesin girmeye korktuğu sokaklarda, gece yarılarında tek başına yürürken anladım ki, cesaretten gelmiyor kabadayılık.. belindeki silahtan daha büyük mermiler sıkabilir adam olana, güçlü bir kalp!

Yalnızlıkla uzun yıllardır tanışırız.. o beni, ben onu sevsek de; uzun süre birlikte olmaktan sıkıldık.. o, kendini atacak başka bir kapı arıyor şimdilerde.. her kim olsa, benden iyi olacağını düşünüyor.. oysa ben o yolu daha önce geçtim.. sonra gittiği yerde insan, geldiğini mumla arıyor.. hayat bu, bazen sıkılmak bile hepimiz için lüks kalıyor..

Yolumu aydınlatacak ışık bulamadığımda, el yordamıyla yürümeyi öğrendim.. ancak ömür dediğin hatalarla örülüyor, güneşin tepemde durduğu anlarda ayağımın taşa takılmışlığı da çoktur.. bile bile çarptığım bütün duvarlardan yara aldım.. sonra yaralarımı ağlamadan sardım..

Yapılacak daha çok yanlış var ama ondan daha fazla doğru birikti gönlümde.. hepsine tek tek zaman ayırmam lazım.. daha bir sürü kalp yarası alacağım, aşkı bin kere daha tadıp doyamayacağım.. ancak vakit yetmiyor.. yapacaklarıma, yapamadıklarıma ve yaptıklarıma zaman yok!

Veya benim canım, suçu şu gariban takvim yapraklarına atmak istiyor..



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Aradığın Kadın Ben Değilim!

561D995C8C4ABAA9C3D9283D422CF.jpg



Bakıyorsun, gördüğün ben değilim.. Gözlerimin içinde başka bir kadın arıyorsun.. Kim bilir beni nasıl hayal ediyorsun.?

Oysa elini uzatsan dokunacak mesafedeyim.. Gerçekliğime mi tahammül edemeyeceksin acaba.? Düşlerindeki kadına beni layık görmen bundan mı.?

Uzaktan, hayranlıkla baktığın ben miyim.? O yüzden mi kısa ama ağır sohbetlerden öteye gidemiyoruz.? Bana bakıyorsun, gözlerimin içine, görüyorum ama baktığın sanki ben değilim..

Her kadın hayalindeki prensi, her adam hayalindeki prensesi arar.. Neremi benzettin acaba.? Saçlarımı mı, gözlerimin rengini mi, ellerimi mi.?

Sende başka bir hava var.. Başka bir dünyaya ait gibi, buraya bir türlü uymamış gibi, hala arıyor gibi.. Belki sen de kendini aşkla onarmak derdindesin, herkes gibi.. Ve herkes gibi ne kadar yanlış sularda yüzüyorsun.!

O ben değilim biliyorum.. Güven bana hissediyorum.. Ruhumun derinliklerinden, ruhunun karanlıklarına açılan kapıdan bakıp, özlemlerini izliyorum.. Hala kanıyor yaraların, hala kabuk bağlamamış acılarla kaplı yüreğin, gizliyorsun..

Bir tomurcuğun saflığını arıyorsun düş bahçelerinde, ben gövdesi kalınlaşmış bir ağaç gibiyim.. Sen susmasını erdem saymayan, susmayı bilen bir kadın arıyorsun; ben sözlerimden kılıç takmışım belime..

Sen ürkek ve muhtaç bir yaralı güvercin arıyorsun, iyileştirdiğinde uçup gitmesin diye; ben savaşıyorum kartal misali hayatın içinde..

Hiç o kadınlardan olamadım ben, hayat izin vermedi.. Çok öğretti, çok biledi, çok kanattı; kendince şekil verdi.. Senin aradığın kadın ben değilim canım efendim.. Gönlüm isterdi ama ben kendimi bilirim..


Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Küçük Mutluluklarla Yetindim!

9ECF6B211BB0F097B7E4D65C89ECA.jpg



Hep küçük şeyleri sevdim.. Bir çocuğun gülüşünü, kaçamak bir öpücüğü, sabah ben uyurken fırına gidip simit alan sevgilinin düşüncesini.. Hep ufak şeylerle mutlu oldum..

Büyük dostlukların küçük jestleriyle gülümsedim.. Kocaman, gösterişli evlerde değil; yuva sıcaklığıyla bezenmiş dairelerde mutluluk buldum..

Kitap yanında içilen bir bardak kahveyi, deniz kenarında dalgaları dinlemeyi, evde mısır patlatıp film izlemeyi, doğum günümde ansızın gelen bir arkadaşı, hayatın büyük hediyesi saydım..

Evimdeki, hayatımdaki fazlalıkları attıkça, sadeleştikçe huzur buldum.. Az ve öz olana yöneldim.. Markalardan, üstüne iki düğme fazla kondu diye yüksek fiyatlara satılan ürünlerden kaçtım.

Gönül birliklerine sığındım.. Bir adım gelene, yüz adım gittim.. Az parayla alınmış büyük takılar taktım.. Konforu istedim ama lükse kaçmadım..

Yokluğu da gördüm dibine kadar, varlığı da.. Çok parasız günlerim oldu, parayı harcayacak yer bulamadığım günlerim de.. Hepsini paylaştım.!

Çok küçük sevdalara kandım, bedellerini büyük ödedim.. Fedakarlık ettim, bölüştüm, neyim varsa seve seve verdim dostluklara; bazen büyük hayal kırıklığı yaşadım..

Yine de vazgeçmedim sevgiden.. Umut biriktirmekten, hayal kurmaktan kaçmadım.. Köşeme çekilip, inançlarımı köreltmedim..

Hep küçük şeylerle mutlu oldum.. Bir kitaplarım ne kadar çoğalsa yetmedi; bir de aşkın şiddeti.. Ne kadar sevsem az geldi; gönlümü, ruhumu, aklımı önlerine serdim..

Şimdi dönüp bakıyorum.. Hep gerekenden fazla verdim.. Hep gerekenden az aldım.. Pişman mıyım.? Hayır.! Ancak törpüledi hayat yeterince.. Öğrenene kadar düşürüp, acı çektirdi..

Hala küçük şeylerden mutlu oluyorum.. Hala neyim varsa paylaşıyorum.. Hala aşka aşığım ve onunla yoğruluyorum ancak hak etmeyene fazlasını vermemeyi; iyi niyetle aptallığı karıştırmamayı öğrendim.. Bir tek sevdadan yana sınıfı geçemedim.. Kaderle didişmekten vazgeçtim.. Anladım ki ben; ömrümün sonuna kadar aşktan ikmaldeyim..



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Gözlerinde Ölür müyüm?

3A563757EEDA70A0D40E6B7C48B2.jpg



Gözlerinde ölür müyüm bir gece vakti.? Hani başka bir rengi seversen, olur ya hayat bu, gözlerinde son bulur muyum.?

Aşkın büyüsünü bulduğum o aynalarda, bir gün yok oluşu da tanır mıyım.? Seninle var olmadım elbette ama sendeki var oluşuma tutunmuşluğum çoktur..

Bir gün gelirde yok olursam içinde, bir yanım eksik kalır.. Sözüm eksilir düşlerden, sesim kaybolur.. Kına sürülmüş eller gibi, mühürlenirim bir zaman..

Eşin dostun diline düşerim; gerçi dost değildir muhtemelen dilinde taşıyan ama yine de bir söz işitirim arkamdan.. Aklım karışır biraz, yüreğim daralır, uzun süre elim kolum bağlanır..

Senin gözlerinde ölürsem, yüreğimin kırgınlıklarına bir yenisi eklenir.. Hamallığa alışmış kalbime, biraz daha yük binse ne olur.? Yıpranır.!

Aşktan yine vazgeçmem mutlaka, senden önce de inanır olduğumu hatırlarım.. Ancak çok zor geçer bu yangın.. Kırıp atmadan, çökmeden bırakmaz.. Ne olsa yaşın da yorgunluğu var..

Düşmesem de, sendelerim.. Biraz mola alırım hayattan.. Birkaç filmi art arda seyrederim, ne kadar abur cubur varsa yerim.. Koltuktan kalkmadan, banyo yapmadan, uyuyup uyanarak birkaç günü deviririm..

Sonra bir sabah güneş yüzüme vurur, kapalı perdelere rağmen.. Anlarım işareti, gidip suyla arınırım üstümdeki ataletten.. Banyo aynasında kendime bakarım.. Gözümden bir damla daha yaş süzülür.. “Kısmet değilmiş kızım, ne yapalım, topla kendini.! Birileri için ölmüş olsan da, kendin için yaşam devam ediyor.!” derim.. Kırmızı bir ruj sürer, üstümü giyinirim.. Havalanmamış, bulaşığı masa üstünde birikmiş ve izmarit kokan evimin camını açar, her şeyi bırakıp dışarı çıkarım..

Sokakta insanların arasına karışırım.. Yine tebessüm ederim kapıyı açan yabancıya.. Hayat kaldığı yerden devam eder.. Çocukları, arabaları, denizi, insanları seyreder, eve dönerim.. Temizlerim senden kalanları..

Yatağımda uyur, içinde sen olan rüyalar görürüm.. Sabah yeniden başlar gün, rutine dönerim.. Senin gözlerinde ölürsem, bir müddet kendimde de sönerim.. Lakin izin vermez hayat tükenmeme, yeniden kalkar ayağa, başka gönüllerde sevilmeyi beklerim..


Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Belki Hayat Alacaklıdır!

BC4E9ABFA2374CADC69A56AE38645.jpg



Neler dilemedim ki şu hercai hayattan.? Ne yüzsüzlükler ettim, hiç haddimi bilmeden. Sevdalar öldü gözlerimin önünde, üstelik en çok onlara güvenmiştim..

Yaşamla bir alıp veremediğim var benim, adını koyamadığım.. Belki de bu yüzdendir, geceler boyu kanatarak tırnaklarımı yazma ihtiyacım..

Ertelenmiş düşlerin son atımlık kurşunu gibiyim. Zulada saklanmışım. Kimseyi bulamazsa sevecek, her gördüğümde içimin titrediği; beni seçecek.! Bir kurşun değilsen, reva mıdır sevdayı tek başına taşımak.?

Belki hayat alacaklıdır benden, kim bilir.? Onun defterinde ne borçlarım yazılı sayamadım ki.! Hayasız sevişmelerin düşlerini kurduğum da oldu, bir tek papatya için ağladığımda; gece yarılarında yüreğimi kanattığım da oldu, ipiyle kuyuya inilemeyecek adamlara..

Ne kadar çok dileğim olduysa, ne kadar düşlediysem, o kadar alacaklı olabilir hayat benden.. Açarsak kara kaplıyı günü geldiğinde; onun sayfalar boyu yazılmış alacak hesabına karşılık; tek satırda bitivermiş borcu kazılıdır eskimiş sayfalarda..

Yaşıyormuş gibi yaptığım cahillik zamanlarından, elimde kalan yalnızca hayal kırıklığıysa eğer; bir kalemde silip atmalıdır tüm borcumu kader. Ama ne gezer.!

Kalbimin kıblesini aşktan başka yana çevirmemişim. Sadece bu sebepten bile cezalandırılıyor olabilirim. Haksız diyemem ama haklı da sayılmaz. Hayata katlanılmayı kolay kılıyorken sevda, benim her nefes alışımda aşkı sayıklamam yadırganamaz..

Bildiğim, bilmediğim bütün yollara girdim. Adamın hasını da, namerdini de sevdim. Bıçak da oldum, yara da; hem kanadım, hem ağladım. Köpeklerin bile sessizlikten öldüğü arka sokaklarda, gece yarıları hiç sigarasız dolaştım. Kadın da oldum, efelik de ettim. Sesim kimi zaman dağları deldi, kiminde çığlığım ancak yüreğime erdi..

Hayatla hep alıp veremediğim oldu ve olmakta ama sonunda yaşam şunu öğretiyor; Bu şehrin caddelerinde umutsuz dolaşılmıyor.!



Candan Ünal
 
F

Fırtına

Guest
Yalnızlığa Alışınca...

5A9C75EB0BDC054C2F3703E51E718.jpg



Serin bir yaz gecesi, Boğaz Köprüsü’nün üzerinden İstanbul’u seyrediyorum. Radyoda en sevdiğim şarkılardan biri çalıyor.

Candan Erçetin’in keyifli sesiyle dalıyorum uzaklara; boğaz sanki kucağımda.. “Yalnızlığa elbet alışır bedenim, yalnızlıkla belki de başa çıkabilirim. Çok zor gelse bile, yaşar öğrenirim. Sensizlik benim canımı acıtan..”

Ne güzel sözler.. Yalnızlıkla yaşamayı bir şekilde öğreniyor insan gerçekten.. Zor oluyor, özellikle gece yarıları vuruyor yüreğin orta yerine ama yine de alışılıyor. Birinin yokluğuna alışmak, yalnızlığa alışmaktan daha zor oluyor.

Yalnızlığı kabulleniyoruz sanırım.. Ben mesela, ne değerli kılmışım bu tek başınalığı diye düşünüyorum şarkıyı dinlerken.. Kim bilir, belki de diğer seçenekler daha keyifli gelmediğinden kendimi inandırıyorumdur.

Dolu dizgin bir aşka çarptığımda da, yalnızlığıma sahip çıkabiliyorsam; o zaman konuşmak gerekir belki de.. Daha önce çarptıklarımın aşk olmadığını mı, kendimle yaşamanın büyülü tadına inandığıma mı işarettir bu; bilemedim.!

Bu satırları yazarken durup düşündüm de; birilerinin yokluğuna alışmak daha kolay olmuş benim için.. Yalnızlık ise, uzun ve zor bir yolculuğun sonunda eşim olmuş.. O yüzden bırakmak istemiyorum herhalde.!

Bu durum, alışmanın tehlikesi olmalı.! Tek başına yaşamaya, rahata, sadece kendi sorumluluğunu almaya, istediğin gibi davranmaya alışınca; başka bir insanın istekleriyle çarpışma riskini göze alamıyorsun. Canımın istediği saatte uyumak, istersem yemek pişirmek, televizyon açmamak, sabaha kadar kitap okumak, ütüden hoşlanmadığım için ütü istemeyen kumaşlarda kıyafetleri seçmek, bütün geceyi sadece meyve yiyerek geçirmek, bir hafta boyunca dışarıda yemek, istediğin saatte eve dönmek, sessizliğe ihtiyaç duyduğunda tüm gürültüyü susturup mumları yakıp huzura ulaşmak gibi lükslerim var. Benim evim, benim kurallarım, benim isteklerim..

Peki; şu çarpan aşk evin içine yerleşirse ne olacak.? Şu anda size bu yazıyı yazarken, içerden bangır bangır açılmış televizyon sesi gelecek. Temiz gömleği kalmadığı, buzdolabında yiyecek bir şey olmadığı için söylenen bir adam olacak. Örnekler çoğaltılabilir..

Bencil olabilirim ama galiba ben yalnızlığımı seçiyorum. Orta yerde buluşabiliriz aslında.. Onun da bir evi olursa; kendi çamaşırlarından kendisi sorumlu olursa, bana çarpmasında hiçbir sorun olmaz. Hatta çarparsa, yüreğimde uzun zamandır susmuş olan birkaç notayı çalmayı da başarabilirim. Aşk, her yüreğe iyi gelir. Aşk hep olsun; yeter ki adı aşk olsun.!



Candan Ünal
 
Tekerlekli Sandalye
Üst