Engel Sizsiniz!

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,505
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Elimde buruşmuş bir kağıt, uzun zamandır isteyip ama bir türlü gidemediğim bir öğrencimin iş yeri adresini, birkaç ay önce görüştüğüm bir arkadaşından almıştım. Şimdi bilmediğim bir şehirde hiç gitmediğim bir yer arıyorum. Umarım hala buradadır ve onu görebilirim.
- Afedersiniz birini arıyorum yardımcı olabilir misiniz acaba? Arkadaşım burada çalışıyormuş fakat ilk defa geldiğim için buraları bilmiyorum.
--İsmi neydi arkadaşınızın?
-Engin… Engin Çalışkan hani şey olan…
Ha bizim Engin Beyi arıyorsunuz siz. Doğru geldiniz şuradaki merdivenlerden ikinci kata çıkınca ilk soldaki kapı. Kapısı açıktır zaten.
-Peki teşekkür ederim kolay gelsin.
--Sağ olun.
Doğru gelmişim içimdeki duygular karmakarışık kızgın mıdır bana değil midir. Ondan önemlisi acaba tanır mı beni. Soldaki ilk kapı demişti burası olmalı.
-Engin…
Hemen ayağa kalktı sanki araya onca zaman girmemiş gibi elimi tuttu. Az çok anlayabileceğim tarzda elleriyle anlattı. Uzun boylu konuşacağımız belliydi. Kalem kağıt çıkardım sizin yazmanıza gerek yok dedi bana bakarak konuşursanız ağzınızı okuyabilirim.
- Pe ki öy le i se. Se ni bu ra da… cümlemi henüz tamamlamamıştım hecelemememi söyledi. Ona bakarak konuştuğum sürece sorun yoktu yani. Ben konuşuyordum o yazıyordu.
Merdivenleri çıkarken senin eski daha doğrusu en son halini hatırladım. Açıkçası çok şaşırdım benim tanıdığım Engin böyle değildi, belki küçük olmanın verdiği bir utangaçlık, çekingenlik belki de içinde bulunduğun durum itibariyle sessiz bir çocuktun, pek kimseyle konuşmazdın. Yani o günden sonrasını kast ediyorum. Benimle bile konuşmamıştın. Zor günler geçirmiş olmalısın. Ama şu an oldukça iyi bir yerde gördüm seni. Mutlu oldum. Araya uzun zamanlar girdiği için neler yaşadın bilemiyorum. Senden dinlemek güzel olur. Eğer yazmaktan yorulmayacaksan. Küçükken öyleydi ya yazsam mı yazmasam mı diye düşünür haldeydin sanki. Normal yazından çok daha yavaş yazıyordun. Kendi içine kapanmıştın. Kim bilir o küçük başınla neler neler düşündün o zamanlar keşke yanında olabilseydim ve yardım edebilseydim belki daha az acı çekmiş olurdun. İnsanların arasına karışman çok daha kolay olurdu belki.
Kağıda yazdıkları şu cümlelerle başladı. Evet, Hocam önceleri yazmayı sevmiyordum. Ve çok zahmetli geliyordu bana yazı yazmak Ama şimdi seviyorum. Yazım benim hem ağzım dilim bazen de kulağım oluyor. Hem yazmayıp ne yapayım hocam. Büyüdüm artık. Eskisi gibi değilim, eskiye inat hem çok okuyorum hem çok yazıyorum.
Babam çok okuyan bir insandı. Bundan dolayı birçok kitabı vardı. Başladığı bir kitabı ne zaman bitirip bir başkasına geçtiğini anlayamazdınız. Hiç boş vakti olmazdı ama çok okurdu. Zaten o boş vakitlerimde kitap okurum cümlesine inatla kitap okuyabilmek için kendine vakit oluştururdu. Okurken kendinden geçer çoğu zaman seslendiğimizi dahi duymazdı. Bense böyle okuma aşkı olan bir babam olduğu halde hiç haz etmezdim okumaktan. Evet birçok kitaba başladım birinden sıkıldığımda ötekine ondan sıkıldığımda bir diğerine başlardım. Tamamını bitirdiğim kitap sayısı oldukça az. Koşup oynamak, muzırlık yapmak dururken okumak bana göre değildi. Her gün yaptığım gibi o günde okul çıkışı koşa koşa eve gelip çantamı bıraktığım gibi dışarı atmıştım kendimi. Çocukluk işte sanki oyun bir yere kaçıyor. Ben kaçtığını sandığım oyunumun peşinden olanca hızımla koşarken, hiçbir güç beni durduramaz derken yakaladı o ses. DEVAMI İÇİN TIKLAYIN
 
Tekerlekli Sandalye
Üst