İki Uç

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,505
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
*Dilek olay… Aradan on bir sene geçmişti ve şevkle, kutla ve gururla yoluna devam ediyor...
İlkokulda bir gün bir şeyler ters gitmişti. Eve dönüş yolunda düşünüyordu öne eğik başı ve asık suratı ile. İleride meslektaşı olacağı, o zamanlarda komşusu olan bir ablası, evlerinin önünden geçerken sordu, Kenan’a hitaben: “Neyin var? Ne oldu Kenancığım? Moralin bozuk duruyorsun.” O ise içindeki fırtınalı kâbusu hissettirmek istemezcesine, Dilek ablasına kısa bir bakışın ardından burnunu çekerek bir omuz silkti ve yönünü çevirip yoluna devam etti… Yıllar öncesinden biliyordu. Bilmiyorsa da hissediyordu Kenan. Kendinde bir şeyler vardı ya da yoktu veya eksikti ya da fazlaydı. Ama içinde garip iniş çıkışları olan bir şeyler curcunası vardı.
Günler haftaları, haftalar ayları kovalayadursun bazen bir yangın yeri idi bazen de buzul çağı yaşıyordu içi esirin. Bir oluyor, onun için dünya cennetten farksız… Ama o nasıl bir cennettir ki her deminde Kenan’ın iliklerine kadar mutluluğu, sevinci, coşkuyu, ümidi, haddince sevgiyi hissettiği bir doyumsuzluk girdabı...
Sonra bir de bakıyordu ki ne kuşların sesinde tını ne de çiçekte koku… Bulutlar şekiller çizmeyi bırakmışlar. Köpeğinin ruhunu çalmışlar, kedisinin kaprisini… Beş duyusu da Kenan’a hükmeder olmuş. Dipsiz bir isli kazanın içerisinde gideceği yeri bilemediğinden tek adım dahi atamıyor; yorgun, bitkin, karamsar.
Lise son sınıfa kadar Kenan’ın yaşamı bu türden gelgitlerle böylece sürdü.
Bu daha ne idi ki?! Hikâye şimdi, Kenan için yeni başlıyordu.
Kenan lise son sınıfa gitmekteydi ve düşünüyordu. Olaylar Kenan’ın gözünün önünden bir şerit gibi geçmekteydi. Daha 3 hafta öncesine değin hissettikleri, tavrı, hareketleri, konuşması kısacası hayatı başkaydı şimdi bambaşka. Mesela, gece belirli bir vakitte yatıp sabah da belirli bir vakitte yataktan kalkan Kenan için uyumak artık rutin bir şey değildi. Gecenin sadece az bir kısmında uyuyor daha doğrusu uyumayı kendini zorlayarak başarabiliyordu. Çok az yiyecek tüketiyordu. Ancak kendini ayakta tutacak kadar katı ve sıvı gıda tüketir olmuştu. Okul içerisinde olsun, dışarıda olsun çok konuşuyor, çok hareket ediyordu. Herkese söyleyecek sözü, herkesle konuşacak bir şeyi kafasında muhakkak vardı. O önceki Kenan gitmişti sanki, yerine de deli dolu yaşantısıyla yepyeni bir Kenan gelmişti. Fazlasıyla etkin olduğu bir yaşantı içerisinde, tabiri caizse tek saniyesini boşa geçirmiyor, her anını bir şeylerle dolduruyor ve hayattan derinden zevk alıyordu. Kenan çok zeki, ancak genç ve tecrübesizdi.
Aradan geçen 3 haftadan sonra, ortalama 2 buçuk aylık bir dönem bu zihinsel ve fiziksel aktif yaşantısı devam etti Kenan’ın ta ki artık kendi vücudunu taşımaya, beynine art arda gelen düşüncelerini kontrol altında tutmaya takati kalmayıncaya dek. Nihayet, yine zorlu bir uğraşıdan sonra uyuyabildiği o gecenin sabahında Kenan için artık çok geçti. Görülen oydu ki, geçen iki buçuk aylık süre zarfında içerisinde bulunduğu hareketli dönem bitivermişti. Şimdi zihnine gelen düşünce bombardımanları onu müthiş derecede rahatsız ediyordu. Öyle ki düşünme işi onun enerjisinin neredeyse yüzde doksanını kullanmasına neden oluyordu. Vücudunu hareket ettiremiyordu artık Kenan. Put gibi donakalmıştı. Oynatabildiği bir yeri vardı. Orası da gözleriydi.
Kenan’ın durumu gerçekten içler acısıydı. Kafası karmakarışık olmuştu. Vücudu çok yorgundu. Hem bedenen hem de ruhen büyük bir çöküntü yaşıyordu ve bu kolay kolay aşılacak bir duruma da benzemiyordu. Nitekim de öyle oldu.
Ailesinden en yakınlarından olan amcası onu hemen şehre, bir doktora götürdü. Doktor, Kenan'ın tansiyonunu, nabzını, refleksini ölçtü. Elindeki aletiyle gözlerine baktı. Kenan'ın içi ürpertiyle doluydu. DEVAMI İÇİN TIKLAYIN
 
Tekerlekli Sandalye
Üst