Kadına yönelik şiddet dediğimiz zaman akıllarımıza ilk gelen dayak fakat kadın'ın canını dayakdan daha çok yakan birde sözel şiddet varki bu bana kalırsa çok daha yıkıcı dayağın acısı çabuk geçer , fakat işitilen sözler insanın içine oturur sanki ,unutmak ve etkisinden kurtulmak çok güçtür.
Kadınlara yönelik şiddet, sanıldığı gibi sadece fiziksel şiddetle sınırlı değil hakaretler, aşağılamalar, küfürler le dolu birde sözel boyutu var bu işin. Kadınlara uygulanan sözel, duygusal ve hatta ekonomik şiddet de aynı şekilde ruh sağlığını olumsuz yönde etkiliyor kadının hayatını çekilmez boyutlara taşıyor.
Bana kalırsa atılan her tokat kadını nasıl örseliyorsa işitilen her kötü sözde o denli örseliyor. Sözel şiddet her şeyden önce kadınların, özgüvenlerini kendilerine olan saygılarını hayata bakışlarını ve dayanma güçlerini yok etmeyi amaçlayan çok etkin bir saldırı yöntemi olarak erkekler tarafından bir an bile tereddüt etmeden kullanılıyor. Ancak ne yazık ki, kadınlarımızın çoğu sözel ve duygusal şiddete maruz kaldıklarını en yakınlarından bile gizleyerek sadece kendi iç dünyalarında yaşıyorlar/ yaşıyoruz bu durumla yüzleşmek bile kadını rencide etmeye fazlasıyla yetiyor.
Her evlilikte ve ilişkide tartışmalar muhakkak'ki olur ancak her tartışmanın bir seviyesi, bir haddi, bir sınırı ve ölçüsü olmalıdır. Bu tartışmalar bağırma, iğneleme,azarlama hakaret boyutuna vardığı zaman işte sözel şiddet'in ilk adımları atılmış oluyor. Önceleri küçük tartışmalarla başlayan anlaşmazlıklar, zaman içinde kavgalara dönüşürken, erkeğin eşine ya da sevgilisine bağırması, gururunu incitmesi, kendi gibi düşünüp davranmaya zorlaması sözel ve duygusal şiddetin başlayıp ilerlediğinin göstergesi durumuna geliyor.
Bu tür durumları yaşayan kadınlarda bir çok sorunların başgöstermesi kaçınılmaz bunlardan ilk aklıma gelenler huzursuzluk, mutsuzluk, yalnız kalma isteği, sebepli sebepsiz ağlamalar, öfke, güvensizlik gibi kadını derinden etkileyen sorunlar yaşamasına sebebiyet vermektedir. Bu bakımdan vurmadım sadece bir kaç kelime söyledim bu anlamsız tavırlar nedir diye kadınlarına yüklenen erkekler birazdaha düşünsünler bence, şiddet sadece fiziksel olmuyor buda diğer bir versiyonu unutmayalım.
Kadınlara yönelik şiddet, sanıldığı gibi sadece fiziksel şiddetle sınırlı değil hakaretler, aşağılamalar, küfürler le dolu birde sözel boyutu var bu işin. Kadınlara uygulanan sözel, duygusal ve hatta ekonomik şiddet de aynı şekilde ruh sağlığını olumsuz yönde etkiliyor kadının hayatını çekilmez boyutlara taşıyor.
Bana kalırsa atılan her tokat kadını nasıl örseliyorsa işitilen her kötü sözde o denli örseliyor. Sözel şiddet her şeyden önce kadınların, özgüvenlerini kendilerine olan saygılarını hayata bakışlarını ve dayanma güçlerini yok etmeyi amaçlayan çok etkin bir saldırı yöntemi olarak erkekler tarafından bir an bile tereddüt etmeden kullanılıyor. Ancak ne yazık ki, kadınlarımızın çoğu sözel ve duygusal şiddete maruz kaldıklarını en yakınlarından bile gizleyerek sadece kendi iç dünyalarında yaşıyorlar/ yaşıyoruz bu durumla yüzleşmek bile kadını rencide etmeye fazlasıyla yetiyor.
Her evlilikte ve ilişkide tartışmalar muhakkak'ki olur ancak her tartışmanın bir seviyesi, bir haddi, bir sınırı ve ölçüsü olmalıdır. Bu tartışmalar bağırma, iğneleme,azarlama hakaret boyutuna vardığı zaman işte sözel şiddet'in ilk adımları atılmış oluyor. Önceleri küçük tartışmalarla başlayan anlaşmazlıklar, zaman içinde kavgalara dönüşürken, erkeğin eşine ya da sevgilisine bağırması, gururunu incitmesi, kendi gibi düşünüp davranmaya zorlaması sözel ve duygusal şiddetin başlayıp ilerlediğinin göstergesi durumuna geliyor.
Bu tür durumları yaşayan kadınlarda bir çok sorunların başgöstermesi kaçınılmaz bunlardan ilk aklıma gelenler huzursuzluk, mutsuzluk, yalnız kalma isteği, sebepli sebepsiz ağlamalar, öfke, güvensizlik gibi kadını derinden etkileyen sorunlar yaşamasına sebebiyet vermektedir. Bu bakımdan vurmadım sadece bir kaç kelime söyledim bu anlamsız tavırlar nedir diye kadınlarına yüklenen erkekler birazdaha düşünsünler bence, şiddet sadece fiziksel olmuyor buda diğer bir versiyonu unutmayalım.