Nazım Hikmet

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest


Kadınlarımız


toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişemeyecekti

kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
ve onlar

ayın altında dönen ilk tekerlekti
ayın altında öküzler

başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık kısacıktılar

ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan

toprak
toprak
ve topraktı

gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı

ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında

geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine

ve kadınlar
bizim kadınlarımız

korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz

ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen

ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar

bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi

aynı yürek ferahlığı
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler

ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu

ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru


Nazım Hikmet
 
F

Fırtına

Guest
Kadın

kimi der ki kadın
uzun kış gecelerinde
yatmak içindir

kimi der ki kadın yeşil bir
harman yerinde dokuz zilli
köçek gibi oynatmak içindir

kimi der ki ayalimdir
boynumda taşıdığım vebalimdir

kimi der ki hamur yoğuran

ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek
ne ayal, ne vebal

'O' benim kollarım, bacaklarım
yavrum, annem, kız kardeşim
hayat arkadaşımdır



Nazım Hikmet
 
F

Fırtına

Guest
Aşk Mönüsü

Sen sabahlar ve şafaklar kadar güzelsin
Sen ülkemin yaz geceleri gibisin
Saadetten haber getiren atlı kapını çaldığında
Beni unutma
Ah! saklı gülüm
Sen hem zor hem güzelsin
Şiirlerimin ılıklığında açılmalısın
Sana burada veriyorum hayata ayrılan buseyi
Sen memleketim kadar güzelsin
Ve güzel kal



Nazım Hikmet
 
F

Fırtına

Guest
Mavi Liman

Çok yorgunum, beni bekleme kaptan
Seyir defterini başkası yazsın
Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman
Beni o limana çıkaramazsın


Nazım Hikmet
 
F

Fırtına

Guest
Yine de Seviyorum

Sevmek acı sevmek acı
Gözlerin ah.. ne mazi kaldı ne fani
Hayatın tamamı acı.. sevmek benim işim
Yine de seviyorum seni yinede büyüyor göz bebeklerim
İşte sevmek benim işim.. işte sen işte ahh



Nazım Hikmet
 
F

Fırtına

Guest
Ben Senden Önce Ölmek İsterim

ben
senden önce ölmek isterim
gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun
ben zannetmiyorum bunu
iyisi mi, beni yaktırırsın
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun
kavanoz camdan olsun
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin
fedakarlığımı anlıyorsun
vazgeçtim toprak olmaktan
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için
ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin
sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin
ve orada beraber yaşarız
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar
ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek
toprağa beraber dalacağız
ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasndan nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak
biri sen
biri de ben
ben
daha ölümü düşünmüyorum
ben daha bir çocuk doğuracağım
hayat taşıyor içimden
kaynıyor kanım
yaşayacağım, ama, çok, pek çok
ama sen de beraber
ama ölüm de korkutmuyor beni
yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini
ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde
hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde
içimden bir şey
belki diyor



Nazım Hikmet Ran
 
F

Fırtına

Guest
Seni Düşünmek

Seni düşünmek güzel şey
ümitli şey
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey
Fakat artık ümit yetmiyor bana
ben artık şarkı dinlemek değil
şarkı söylemek istiyorum


Nazım Hikmet
 
F

Fırtına

Guest
Seviyorum Seni

seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
ağır posta paketini
neyin nesi belirsiz
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
seviyorum seni
denizi ilk defa uçakla geçer gibi
istanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldayan birşeyler gibi
seviyorum seni
yaşıyoruz çok şükür der gibi



Nazım Hikmet
 

yade

Üye
Üye
Katılım
Tem 12, 2011
Mesajlar
27
Tepkime Puanı
0
Puanları
1
YASAMA DAİR

yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.

yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.

1947

2

diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.

diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

1948

3

bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.

bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
böylesine sevilecek bu dünya
"yaşadım" diyebilmen için...


NAZIM HİKMET RAN
 

yade

Üye
Üye
Katılım
Tem 12, 2011
Mesajlar
27
Tepkime Puanı
0
Puanları
1
HOŞ GELDİN
Hoş geldin!
Kesilmiş bir kol gibi
omuz başımızdaydı boşluğun...
Hoş geldin!
Ayrılık uzun sürdü.
Özledik.
Gözledik...
Hoş geldin!
Biz
bıraktığın gibiyiz.
Ustalaştık biraz daha
taşı kırmakta,
dostu düşmandan ayırmakta...
Hoş geldin.
Yerin hazır.
Hoş geldin.
Dinleyip diyecek çok.
Fakat uzun söze vaktimiz yok.
YÜRÜYELİM.....
N.Hikmet - 1932 Birinciteşrin 5, Çarşamba gecesi
 
F

Fırtına

Guest
Bence sen de şimdi herkes gibisin

gönlümle baş başa düşündüm demin
artık bir sihirsiz nefes gibisin
şimdi ta içinde bomboş kalbimin
akisleri sönen bir ses gibisin

maziye karışıp sevda yeminim
bir anda unuttum seni, eminim
kalbimde kalbine yok bile kinim
bence artık sen de herkes gibisin

gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
onlardan kalbime sevda geçmiyor
ben yordum ruhumu biraz da sen yor
çünkü bence şimdi herkes gibisin

yolunu beklerken daha dün gece
kaçıyorum bugün senden gizlice
kalbime baktım da işte iyice
anladım ki sen de herkes gibisin

büsbütün unuttum seni eminim
maziye karıştı şimdi yeminim
kalbimde senin için yok bile kinim
bence sen de şimdi herkes gibisin


Nazım Hikmet
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
48
Bir Ayrılış Hikayesi

Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...

Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz
yüzde hudutsuz kere yüz...

Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...

Ve artık
biliyorum:
Toprağın
Yüzü güneşli bir ana gibi
En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...

Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olanın parmaklarına
başımı kurtarmam kâbil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak...

Sen
yürümelisin,
beni bırakarak...

Kadın sustu.

SARILDILAR

Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...

AYRILDILAR...
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
24149.jpg
 
Son düzenleme:

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
1004856_1501992590027684_2066096184_n.jpg
 
Son düzenleme:

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
1239596_1501992353361041_607909096_n.jpg
 
Son düzenleme:

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
1240374_1523324961227780_8976936885574592425_n.jpg
 
Son düzenleme:

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
1972551_683949584976006_3905142131709436757_n.jpg
 
Son düzenleme:

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
10007022_1522382034655406_3688025368037518414_n.jpg
 
Son düzenleme:

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
10929063_849138581790438_7244613718052411673_n.jpg
 
Son düzenleme:
Tekerlekli Sandalye
Üst