ÖMSS Genel Kültür

YassaX

Üye
Üye
Katılım
Şub 21, 2011
Mesajlar
3,458
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
karamel ; Türk Kültür ve Medeniyetleri Konusunda ÖSYM Detay vermemis malesef.. Ben Şoyle bir mantık kurdum .. En son yapılan KPSS SInavında ÖSYM içerik olarak şoyle bir konu paylaşımı yapmış:

a ) Selçuklular ve Önceki Dönem
b ) Osmanlılar Dönemi

ÖMSS - 2012 yi de ÖSYM yapacağına göre konular bu paralellikte olacaktır düşüncesindeyim.. ben de olan 1-2 dokumanı paylaşıyorum
 

YassaX

Üye
Üye
Katılım
Şub 21, 2011
Mesajlar
3,458
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
TÜRK KÜLTÜR VE MEDENİYETLERİ - I

İlkçağ Medeniyetleri


Anadolu Medeniyetleri


Anadolu, göç ve ticaret yollarının üzerinde bulunması, Asya ile Avrupa’yı birbirine
bağlaması, topraklarının verimli olması ve ikliminin insanların yaşayışına uygun
olması gibi nedenlerden dolayı zengin ve yüksek kültürlerin beşiği olmuştur.
Karşılıklı kültür alış - verişleri Anadolu’da uygarlıkların gelişmesini hızlandırmıştır.


M.Ö. II. Binden M.Ö. VI.Yüzyıla Kadar Türkiye


Hititler

Hititler, M.Ö. 2000 yılı başlarında Kafkaslardan Orta Anadolu’ya gelerek Kızılırmak
kıvrımı içine yerleşmişlerdir. Hititler, M.Ö. 1400 yıllarında imparatorluk haline
gelmişlerdir.
Bu dönemin en önemli gelişmesi, Hititler ile Mısırlılar arasında yapılan Kadeş
Savaşı Antlaşması’dır. M.Ö. 1296’da yapılan Kadeş Antlaşması tarihte bilinen ilk
yazılı antlaşmadır.
Hitit Devleti, M.Ö. 1200 yıllarında batıdan gelen kavimler tarafından parçalanmıştır.
Ege göçlerinden sonra şehir devletleri halinde yaşayan Hititlere M.Ö. 700 yıllarında
Asurlular son vermişlerdir.
Asurlulardan sonra Türkiye’de Pers egemenliği kurulmuş ve Hitit halkı tamamen
Pers hakimiyetine girmiştir.



Frigyalılar

Frigler, Ege göçleri sırasında Anadolu’ya gelerek M.Ö. 800 yıllarında Gordion
(Polatlı) merkezli bir devlet kurdular.

Kafkaslar üzerinden gelen Kimmerlerin egemenliği altına giren Frigyalılara Persler
son vermişlerdir.



Lidyalılar

Lidyalılar, Frigyalılar gibi M.Ö. 1200’lerde Anadolu’ya gelerek, bugünkü Gediz ve
Küçük Menderes vadileri arasında kalan bölgede Kral Giges tarafından Sard
(Salihli) merkezli bir devlet kurmuşlardır. Pers saldırılarına dayanamayan Lidya
Devleti, M.Ö. 546 yıllarında yıkılmıştır.


İyonyalılar

Dorların baskısı sonucunda Akaların bir kısmı Yunanistan’dan Batı Anadolu’ya göç
etmişler ve İzmir çevresindeki yerli halkla kaynaşarak şehir devletleri kurmuşlardır.
Bu şehir devletleri arasında siyasal birlik sağlanamamıştır. İyon şehir devletleri
arasında en tanınmışları Efes, Milet, Foça ve İzmir’dir.
Ön Asya’dan gelen ticaret yollarının bitim noktasında bulunan İyonyalılar, kısa
zamanda ileri bir medeniyet kurmuşlar ve kolonicilik faaliyetleriyle
zenginleşmişlerdir.

Urartular

Urartu Devleti, Doğu Anadolu’da Asya kökenli Hurriler tarafından kurulmuştur.
Urartuların merkezi Tuşpa (Van)’dır. Bölgenin en güçlü devletlerinden biri olan
Urartular, M.Ö. 600’lerde Medler tarafından yıkılmıştır.





M.Ö. II. Binden M.Ö. VI. Yüzyıla Kadar Türkiye’de Kültür ve Medeniyet


Devlet Yönetimi

İlkçağlarda Türkiye’de kurulan devletler krallıkla yönetilmiştir. Bütün yetkiyi elinde
bulunduran krallar, aynı zamanda başkomutan, baş yargıç ve baş rahiptir.

Bu durum kralların siyasi askeri ve dini yetkileri kendilerdinde topladıklarını ve
güçlerini arttırdıklarını göstermektedir
Başlangıçta Hitit Krallığı, feodal beyliklerden oluşuyordu. Daha sonraları bu
beylikler kaldırılarak yerlerine merkezden valiler atanmıştır. Böyle bir değişiklikle
Hititler merkezi otoriteyi güçlendirmeyi amaçlamışlardır.
Hititlerin ilk zamanlarında kralın yetkileri soylulardan oluşan Pankuş Meclisi
tarafından sınırlandırılmıştır. Ancak imparatorluk döneminde Pankuş Meclisi’nin
yetkileri azalırken kralın yetkileri artmıştır.
Dolayısıyla soylular yönetimden uzaklaştırılmıştır. Devlet yönetiminde kraldan
sonra en yetkili kişi Tavananna adı verilen kraliçeydi. Tavananna, dini törenlere ve
bayramlara başkanlık yapar, kral savaşa gittiğinde ülkeyi yönetirdi. Hatta Kadeş
Antlaşması’nda Hitit kralının yanında kraliçenin de imzası yer almıştır. Bu durum
Hititlerde kadınların devlet idaresinde etkili olduğunu göstermektedir.
Hititlerde Pankuş Meclisi'nin bulunması meşrutiyete benzeyen bir yönetim varlığını
ve kralların yetkilerinin bir dönem kısıtlandığını göstermektedir.

Ordu

Türkiye; topraklarının verimli olması ve ticaret yolları üzerinde bulunması sebebiyle
sık sık istilalara uğramıştır. Bu durum Anadolu’da kurulan devletleri askerliğe önem
vermeye zorlamıştır.
Ticaret faaliyetleriyle zenginleşen Lidyalılar, Anadolu’ da ücretli askerlik sistemini
kurmuşlardır. Ancak bu askerler arasında dil ve taktik birliği olmadığı gibi vatan -
millet sevgisi de yoktu. Sadece para için savaşan ücretli askerlerin başarı
kazanmasını zorlaştırmıştır. Bu durum Lidyalıların yıkılmasında etkili olmuştur.
Hukuk

Anadolu’da İlkçağ hukuku, komşu medeniyetlere göre yumuşak bir karakter
taşımaktadır. Anadolu’da yapılan kanunlarda komşu medeniyetlerin önemli etkisi
ve katkısı olmuştur.
Hititler, kanunlarını Mezopotamya’dan almakla beraber, ilaveler ve düzeltmelerle
Anadolu’da ilk kanunları yapmışlardır. Medeni hukuk ve ceza hukuku büyük
gelişme göstermiştir. Hitit kanunları, hür vatandaşlara olduğu kadar kölelere de
mülkiyet hakkı tanıyordu.
İlkçağ devletlerinin temel geçim kaynağı tarım ve hayvanlılık olduğu için tarım ve
hayvanlığı korumaya yönelik ağır cezalar içeren kanunlar
yapmışlardır.Örneğin;Frigyalılarda öküz kesene ölüm cezası verilmiştir
Hititlerde krallın buyruklarına karşı gelmek develete baş kaldırmak büyük suç
sayılmış ve ölümle cezalandırılmıştır Bu da Hititlerin merkezi otoriteye önem
verdiklerini göstermektedir

Din ve İnanış

İlkçağlarda Türkiye’de çok tanrılı bir din anlayışı hakimdi. Bu nedenle Anadolu için
“Bin Tanrı İli” denilmiştir. Anadolu’nun batısında kurulan medeniyetler Yunan
tanrılarından, doğuda kurulan medeniyetler ise, Mezopotamya tanrılarından
etkilenmişlerdir. Bu durum, Türkiye’nin coğrafi konumundan doğan tabii bir
sonuçtur.
İlkçağ insanlarında uğraş alanlarındaki gelişmeler inançları üzerinde etkili
olmuştur.Örneğin tarım faaliyetlerine önem veren Frigyalılarda en büyük tanrı
olarak bereket tanrısı Kibele'yi kapul etmeleri gibi

Sosyal ve İktisadî Hayat

Anadolu’da halk sosyal sınıflara ayrılmıştı. En üst sınıf olarak kabul edilen kral ve
ailesi devletin yönetimini üstlenmiştir. Anadolu’da asillerden başka rahipler,
sanatçılar, askerler, memurlar ve köleler gibi sınıflar da bulunuyordu.

Anadolu'da bu sınıfların bulunması Türkiye'de yaşayan insan topluluklarının
arasında eşitsizliğin olduğunu göstermektedir.
Ticarete büyük önem veren Lidyalılar, bu amaçla Efes’ten başlayarak
Mezopotamya’ya kadar uzanan Kral Yolu’nu yapmışlardır. Bu yolun yapılması
sonucunda;
* Lidyalılar zenginleşmiştir.
* Doğu - Batı kültürleri arasında etkileşim artmıştır.
* Takas usulünün gelişen ticareti karşılayamaması üzerine M.Ö. 700 yıllarında
Lidyalılar ilk parayı kullanmışlardır.
Lidayalıların parayı icat etmeleri;alışverişi kolaylaştırmış ekonomik hayatı
canlandırmış sermaye birikimine ve finans sektorünün oluşmasına ortam
hazırlamıştır. Paranın kullanılmasına başlanmasından sonra değiş dokuş(takas)
uygulaması ortadan kalkmıştır.
Denizci bir medeniyet olan İyonyalılar, Akdeniz ve Karadeniz’de koloniler kurarak
ticaret faaliyetleriyle zenginleşmişlerdir.
Bir devletin ekonomik, siyasal ve sosyal nedenlerden dolayı, kendi sınırları dışında
ele geçirip yönettiği ülkeye veya topraklara koloni denir. Kolonilerin kurulmasında;
* Hammadde ihtiyaçlarının karşılanması
* Üretim fazlası mallar için pazar bulunması
* Askeri gücün artırılmak istenmesi
* Diğer devletlere askeri, siyasal ve ekonomik alanlarda üstünlük sağlama
düşüncesi etkili olmuştur.
Yazı ve Edebiyat

Anadolu’ya yazıyı Mezopotamya medeniyetlerinden Asurlular getirmiştir.

Hititler ve Urartular, Asurlulardan aldıkları çivi yazısını kullanmışlar, ayrıca Hititler
kendi icatları olan hiyeroglif yazısını da kullanmışlardır. Frigyalılar, Lidyalılar ve
İyonyalılar Fenikelilerin alfabesini kullanmışlardır.
Hititlerden kalan en önemli yazılı eserler anal adı verilen yıllıklardır. Hititler
anallarla (yıllıklar) Anadolu’da tarih yazıcılığını başlatmışlardır.
Hitit yıllıklarında kralların,zaferi kadar yenilgilerininde yıllıklara yazdırılması tarafsız
bir tarih anlayışına sahip olduğunu göstermektedir.Bu yıllıklar ,İlkçağ Anadolu
tahihinin aydınlanmasında önemli rol oynamışlardır.

Bilim ve Sanat

Anadolu medeniyetleri içinde her yönden en ileri olanı İyonyalılardır. İyonyalılar
özgür düşüncenin ve pozitif bilimlerin öncüsü olmaları yönüyle önem taşırlar.
Felsefe, matematik ve tıp bilimlerinin temeli İyonya’da atılmıştır.
Hitit sanatı, Mezopotamya sanatının etkisinde gelişmiştir. Heykelcilik ve
kabartmacılık gelişen başlıca sanatlar olmuştur. Hititlerin en önemli kabartmaları
Yazılıkaya ve İvriz kabartmalarıdır. Frigyalılarda dokumacılık, maden işçiliği, kaya
mimarisi, Lidyalılar da dokumacılık, çömlekçilik, dericilik ve madencilik, Urartular
da maden işlemeciliği, su mimarisi, İyonyalılarda ise, saray ve tapınak mimarisi
gelişmiştir.
 

YassaX

Üye
Üye
Katılım
Şub 21, 2011
Mesajlar
3,458
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
TÜRK KÜLTÜR VE MEDENİYETLERİ - II


İlk Türk Devletlerinde Kültür ve Medeniyet


Devlet Yönetimi

Türklerde hükümdarlar ülkeyi törelere, gelenek ve göreneklere göre yönetirlerdi.
Hükümdarların görevi dağınık boyları toplamak, halkın ihtiyaçlarını gidermek,
toplumda adalet ve eşitliği sağlamak, halkın huzur ve güvenini sağlamaktı.
Türklerde iktidarı ve hükümdarı kontrol eden, savaş ve barış gibi konularda devleti
ilgilendiren önemli konuları görüşen ve kurultay adı verilen bir meclis bulunuyordu.
Bazı Türk hükümdarları kurultayın aldığı kararların bir kısmını uygulamamıştır. Bu
durum kurultayın danışma meclisine benzediğini göstermektedir.
Eski Türklerde, devlet yönetme görevinin Hükümdarlara tanrı tarafından verildiğine
olan inanç halkın Hakan’a mutlak bağlılığını sağlamıştır. Osmanlılara kadar Türk
devletlerinde “Ülke toprakları hükümdar ailesinin ortak malıdır.” anlayışı devam
etmiştir.
Bu uygulamanın sonuçları şunlardır:
* Aile üyeleri arasında sık sık taht kavgaları yaşanmıştır.
* Türk devletleri kısa sürede parçalanmış ve yıkılmıştır. Ayrıca irili ufaklı birçok
devletin kurulmasına neden olmuştur.

* İç mücadeleler Türk devletlerinin zayıflamasına ve dış müdahalelere ortam
hazırlamıştır.




Ordu

Türk devletlerinde hemen her Türk savaşa hazır durumda olduğundan, askerlik
özel bir meslek sayılmazdı. Türk ordusunun temeli, atlı askerlerden meydana
gelmiştir. Düzenli ve disiplinli ilk Türk ordusunun kurucusu Mete Han’dır. Mete
Han, Türk ordusunu “onlu sisteme” göre teşkilatlandırmıştır (Onbaşı, Yüzbaşı,
Binbaşı ve Tümenbaşı gibi).


Hukuk

Eski Türklerde yazılı hukuk yoktu. Türklerin âdet, gelenek ve göreneklerinden
oluşan yazısız hukuka “töre” (türe) denilirdi. Bununla beraber, törenin anayasa
niteliğinde, adalet, eşitlik ve iyilik gibi değişmez ilkeleri vardı.
Uygurlarla birlikte hukuk daha sağlam ve şekilci bir nitelik kazanmıştır. Ticaret
hayatının gelişmesi, kişiler arasındaki ilişkilerin “kanıtlanabilir” nitelikte olmasını
gerektirdiğinden yazılı ve tanıklı sözleşmeler önem kazanmıştır.
Türklerin ceza işlerinin kesin hükme bağlanması ve devlet tarafindan takip edilmesi
toplumda ''kan gütme'' geleneğinide engellemiştir.


Din ve İnanış

Türklerde en eski din Göktanrı dinidir. Gökten başka bazı dağ, ırmak, vadi gibi
varlıklarda bir takım gizli güçlerin bulunduğuna inanılırdı. Bu arada güneş ve ay
kutsal sayılmıştır. Eski Türklerde tanrı, sonsuzdur ve herhangi bir şekle sokulamaz.
Bundan dolayı Türklerde putçuluk olmadığı gibi putları korumak için yapılan
tapınaklar da yoktur.
Öldükten sonra dirilmeye inanan Hunlar, ölülerini günlük eşyalarıyla birlikte
gömerlerdi. Türklerdeki tek Allah inancı ve yeniden dirilme düşüncesi Türklerin
İslâm dinini kolaylıkla benimsemelerinde etkili olmuştur. Türkler Maniheizm,
Budizm, Nasturizm (tabiatçılık), Musevilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık gibi
inançları kabul etmişlerdir.


Sosyal ve İktisadi Hayat

Hunlar ve Göktürkler dönemlerinde göçebe bir hayat süren halk çadırlarda
yaşıyordu. Türklerin yaşadıkları coğrafi şartlar hayvancılık faaliyetlerini öne
çıkarmıştır.
Türkler Uygurlar döneminde yerleşik hayata geçmişlerdir. Bu gelişmeler
sonucunda Türklerde mimari gelişmiş, şehircilik ve şehir kültürü ortaya çıkmıştır.
Türk devletlerinde sosyal hayat sınıfsızdı. Başarılı olan bir kişi en üst görevlere
kadar çıkabilirdi. Ayrıca Türklerde kölecilik anlayışı yayılmamıştır.
Elverişli bölgelerde tarım faaliyetleriyle uğraşılmıştır. Türkler arpa, buğday ve darı
gibi tahılları yetiştirmişlerdir.
Yenilgiye uğratılan ve egemenlik altına alınan ülkelerden alınan yıllık vergiler ve
halktan toplanan vergiler Türk ekonomisine destek olmuştur.
Türkler yakın komşularıyla yoğun ticari ilişkilerde bulunmuşlar, ticaret yaptıkları
ülkelere canlı hayvan, konserve et, deri, kösele, kürk ve hayvani gıdalar
satmışlardır.
Türklerin yaşadığı topraklardan geçen İpek ve Kürk Yolları Türk devletlerine önemli
ölçüde gelir sağlamıştır.
 

YassaX

Üye
Üye
Katılım
Şub 21, 2011
Mesajlar
3,458
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
TÜRK KÜLTÜR VE MEDENİYETLERİ - III


Osmanlı Kültür ve Medeniyeti


Osmanlılarda Devlet Anlayışı

I. Murat döneminde “devlet yönetiminin hükümdar ve oğullarına ait olduğu” kural
haline gelmiştir. Fatih döneminde devletin bütünlüğünü korumak için padişahlara
kardeşlerini öldürme izni verilmiştir. Bu kanunname ile Osmanlı İmparatorluğu
merkeziyetçi ve mutlakiyetçi bir karakter kazanmıştır.
XVI. yüzyıl başlarında halifeliğin Osmanlı padişahlarına geçmesinden sonra
Osmanlı Devleti, mutlakiyetçi ve teokratik bir imparatorluk haline gelmiştir. XVII.
yüzyıl başlarında I. Ahmet’ten sonra veraset sisteminde değişiklik yapılarak
“Yönetimin hanedanın en yaşlı üyesinin hakkı olduğu” kabul edilmiştir.

Merkez Teşkilatı

Divan-ı Hümayun

Bugünkü Bakanlar Kurulu’na benzeyen Divan-ı Hümayun’da devletin önemli
siyasal, sosyal, ekonomik, hukuksal sorunları görüşülürdü. Divan her milletten ve
dinden vatandaşlara açıktı.
Fatih’ten itibaren Divan üyelerinin fikirlerini rahatça söyleyebilmesi için padişahlar
Divan toplantılarına katılmamıştır. Bu uygulamadan sonra Divan’a sadrazamlar
başkanlık yapmaya başlamıştır.
Böylece;
* Sadrazamlık makamının önemi artmış ve sadrazamlar siyasal yönden
güçlenmiştir.
* Divan-ı Hümayun karar organı olmaktan çok danışma kurulu şeklinde
çalışmaya başlamıştır.


Toprak Yönetimi

Öşrî ve Haraci topraklar özel mülkiyeti olan topraklardır. Bu toprakların sahipleri
mülklerini satabilir, vakfedebilir veya miras bırakabilirdi.
Miri topraklar ise devlete aittir. Devlet bu toprakları idaresine alır ve ekip biçmek
koşuluyla halka dağıtırdı. Bu tür toprakları ekip biçenler kiracı durumunda olup
toprakları satamazlardı. Toprağını üç yıl üst üste boş bırakanlardan üretim
faaliyetlerini aksattıkları için “çiftbozan akçesi” adıyla vergi alınırdı. Miri araziler
yirmibeş kısma ayrılmıştır. Başlıcaları şunlardır:

1. Dirlik

Asker yetiştirmek veya devlet memurlarının maaşlarını karşılamak amacıyla
ayrılan devlet topraklarına dirlik denir. Miri arazilerin en önemli bölümü olan dirlik
arazilerini işleyenler ödemeleri gereken vergileri devletin göstereceği memurlara
veya sipahilere verirlerdi.
Dirlikler gelirlerine göre; Has, Zeamet ve Tımar olmak üzere üçe ayrılmıştır.
Tımar sisteminin Osmanlı Devleti’ne;
* Devletin vergi toplama yükü azalmıştır.

* Osmanlı ordusunun büyük bir bölümünü oluşturan tımarlı sipahiler sürekli
savaşa hazır tutulmuştur.
* Üretimin artışı ve devletin iktisadî yönden güçlenmesi sağlanmıştır.
* Ülkede güvenlik sağlanmıştır.
gibi faydalar sağlamıştır.


2. İltizam Sistemi

Osmanlı İmparatorluğu’nda XVI. yüzyılda bazı eyaletlerin vergi gelirlerinin açık
artırma yoluyla belirli bir bedel karşılığında şahıslara satılmasına iltizam sistemi
denilmiştir. Bu kişilere de mültezim adı verilmiştir.
İltizam sisteminin uygulanması sonucunda;
* Devlet eyaletlerin vergi gelirlerini peşin alarak nakit ihtiyacını karşılamış, alınan
paralarla yönetici ve askerlerin maaşlarını karşılamıştır.
* Mültezime bırakılan topraklarda asker yetişmemiş, tımarlı sipahilerin önemi
azalmıştır.
* Osmanlı Devleti’nin zayıflaması ve gerekli denetimlerin yapılmamasından
dolayı halktan fazla vergi alınarak zor duruma düşürülmüştür.

Ekonomik ve Sosyal Hayat

Tarım ve Hayvancılık

Osmanlı nüfusunun büyük bölümü köylerde ve mezralarda yaşadığı için ekonomik
hayatın temeli tarımsal faaliyetlere dayanıyordu.
Osmanlı İmparatorluğu geniş topraklarından ve farklı iklim koşullarından
faydalanarak değişik ürünler yetiştirebilmiştir. Tarım ürünleri dünya ekonomisinin
şartlarında büyük değişimler olduğu XVIII. yüzyıl başlarına kadar genellikle
Osmanlı nüfusuna yeterli olmuştur. Ancak, zaman zaman susuzluk, çekirge
salgınları ve diğer afetler yüzünden kıtlıklar yaşanmıştır. Bu gelişmeler dışında
devlet, önlemler alarak toplumun sıkıntıya düşmesini engellemeye çalışmıştır.
Hayvancılık, tarım ekonomisinin önemli unsurlarından biridir. Osmanlı Devleti’nde
ulaşım, taşımacılık ve başta tarım olmak üzere insan gücünün üstünde kuvvet
kullanılması gereken bütün üretim dallarında hayvanlardan yararlanılmıştır.

Ticaret

Fatih döneminde, ülke sınırlarının genişlemesi ve doğudan gelen ticaret yollarının
Osmanlı Devleti’nin eline geçmesi ticaretin gelişmesini sağlamıştır. XV. ve XVI.
yüzyıllarda Türk tüccarları uluslararası alanda görülmeye başlamıştır.
Osmanlı Devleti, ticaret faaliyetlerini teşvik etmiş, vergileri düşük tutmuş, Avrupalı
devletlere ticari imtiyazlar vermiş, önemli ticaret şehirlerine kapalı çarşılar,
bedestenler ve hanlar yaptırmıştır. Bu çalışmaların yanında devletin doğudan
gelen ticaret yollarını ele geçirmesi ülkede ticari canlılığı artırmıştır.


Sanayi

Osmanlı Devleti’nde esnaflar, Lonca adı verilen teşkilatlara üye idi. Her esnaf
kendi çalışma alanıyla ilgili bir loncaya üye olarak koruma ve denetim altına girerdi.
Osmanlı şehirlerinde ekonomik hayatın temeli durumunda olan loncaların dışında
esnaflık ve zanaatkarlık yapmak mümkün değildi.
Loncaların başlıca görevleri;
* Ürünlerin kaliteli yapılmasını sağlamak ve fiyatları belirlemek
* Esnaflarla hükümet arasındaki ilişkileri düzenlemek
* Üyelere kredi sağlamak ve zararlarını karşılamak
* Mesleki eğitim vermek
idi.
Müslümanlar ile diğer dinlere mensup olan halk arasında ayrım yapılmamıştır.
Osmanlı ülkesinde gayrimüslimler diledikleri işlerde çalışırlar, ibadetlerini serbestçe
yaparlar, kendi dillerine ve dinlerine göre eğitim görürlerdi. Bütün halk aynı huzur,
güven ve varlık ortamını paylaşarak barış içinde beraberce yaşarlardı.
Gayrimüslimler askere alınmamış, bunun yerine askerlik yapabilecek erkekler
devlete cizye adıyla vergi ödemişlerdir. Ticaret hayatında sürekli ve istikrarlı bir
faaliyet gösteren gayrimüslimler zenginliklerini artırmışlar ve Osmanlı ülkesinde
ticari hayata hakim olmuşlardır.

Osmanlı Devleti’nde Hukuk

Osmanlı Devleti fethettiği yerlerdeki halkın Osmanlı yönetimine uyum sağlamasını
kolaylaştırmak amacıyla yürürlükteki kanunları bir süre kaldırmamıştır.
Osmanlı Devleti’nde hukuk; şer’i ve örfi hukuk olmak üzere iki temele dayanıyordu.
Örfi hukukun şer’i hukuk kurallarına ters düşmemesine özen gösterilmiştir.

Eğitim ve Öğretim

Medrese

Osmanlı tarihinde ilk medrese Anadolu Selçukluları örnek alınarak Orhan Bey
döneminde İznik’te kurulmuştur (1331).
Daha sonraki dönemlerde başta Bursa, Edirne ve İstanbul olmak üzere birçok
şehirde medrese kurulmuştur.
Osmanlı medreseleri Tanzimat’a kadar ülkenin bilim, adalet ve yönetim hayatında
etkili olan kişileri yetiştirerek XIV. yüzyıldan XIX. yüzyıla kadar geçen döneme
damgasını vurmuştur.

Enderun

Devlet memuru, idareci, komutan ve sanatkar yetiştirmek amacıyla kurulan saray
okuluna Enderun denilmiştir. İlk defa II. Murat tarafından Edirne sarayında kurulan
bu okul, bazı düzenlemeler yapılarak ve ismi değiştirilerek 1910 yılına kadar
devam ettirilmiştir.
 

karamel

Üye
Üye
Katılım
Şub 18, 2012
Mesajlar
52
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
tşkkrler Allah hepimize yardımcı olsunn
 

YassaX

Üye
Üye
Katılım
Şub 21, 2011
Mesajlar
3,458
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
gulay_06 & Vijdanatilla Rica Ederim ...
 

talihsiz

Üye
Üye
Katılım
Mar 7, 2012
Mesajlar
52
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Maşallah...ben bunların hepsini bilsem zatenn....prof olurum :)

tşkler paylaşım için
 

laylaylom

Üye
Üye
Katılım
Mar 13, 2012
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Şu an ki Hükümet 61. hükümettir

Adalat Bakanı Sadullah Ergin

Sağlık Bakanı Recep Akdağ

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek

Diş İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu

Çalışma ve soysa güvenlik bakanı Faruk Çelik (3512 kişi alacaz diyen ordan aklınızda kalsın)

Enerji ve Tabii kaynaklar bakanı Taner Yılmaz

Kültür Bakanı Ertuğrul Günay

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz

Gümrük bakanı Hayati Yazıcı

İç İşleri Bakanı İdris Naim Şahin

Kalkınma Bakanı( yeni bakanlık ) Cevdet Yılmaz

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım

Ekonomi Bakanı ( yeni bakanlık ) M.Zafer Çağlayan

Çevre Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar

MEB Ömer Dinçer

Sanayi Bakanı Nihat Ergün

Spor ve Gençlik Bakanı Suat Kılıç

Tarım Bakanı Mehdi Eker

Aile ve Sosyal Bakanı Fatma Şahin

Avrupa Bakanı ( yeni bakanlık ) Egemen Bağış
 

laylaylom

Üye
Üye
Katılım
Mar 13, 2012
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Avrupa Konseyi Parlementerler Meclisi bşk (AKPM) = Mevlüt Çavuşoğlu

İMKB Başkanı İbrahim Turahan

Avrupa Merkez Bankası Bşk Mario Draghi

BDDK Bşk Tevfik Bilgin

TMSF Bşk Şamil Ercan Gül

Merkez Bankası Bşk Erdem Başçı

İMF Bşk Cristine Lagarde (Bayan olduğunu Unutmayın)

BM Genel sekreteri Eski Koffi Anan yeni Ban ki Moon

2012 yılının iyi niyet elçisi Kıvanç TATLITUĞ geçen sene Türkan Şoraydı

Türkiye’de ilk defa Dolma Bahçe Sarayında anma programı düzenlenen padişah 1. Abdülmecid
 

YassaX

Üye
Üye
Katılım
Şub 21, 2011
Mesajlar
3,458
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
laylaylom; para piyasalarından bilgi veriyorsun. Bir ekleme de benden : Sermaye Piyasası Kurulu ( SPK ) Başkanı : Prof. Dr. A. Vedat AKGİRAY
 

laylaylom

Üye
Üye
Katılım
Mar 13, 2012
Mesajlar
110
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Evet iyi oldu sayın Özkan Ceylan eklemeyi unutmuşum
 

YassaX

Üye
Üye
Katılım
Şub 21, 2011
Mesajlar
3,458
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Bu konuda Güncel Bir Konu Olduğu ve Tarihimizi de ilgilendiren bir gelişme olmasi sebebiyle paylaşmak istedim :

Sultan Vahideddin'in torunu Neslişah Sultan vefat etti..
Son sultan Vahideddin ile son halife Abdülmecit Efendi'nin torunu ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde dünyaya gelen son sultan olan Neslişah Osmanoğlu, İstanbul'da ( Doğum Tarihi : 4 Şubat 1921 ve Ölüm Tarihi : 2 Nisan 2012 ) 91 yaşında vefat etti.
Neslişah Sultan Osmanoğulları iktidardayken doğan son sultan ve son Mısır Kralı’nın da geliniydi. Birkaç yıl önce İstanbul Nişantaşı’nda City’s Alışveriş Merkezi'nin açıldığı yerde doğdu.Osmanlı hanedanının Neslişah Sultan ile bittiği ifade edilir.
 

Sevda_Mevsimi

Üye
Üye
Katılım
Şub 8, 2012
Mesajlar
44
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
teşekkürler özkan bey
 
Tekerlekli Sandalye
Üst