Rahmet Pınarının Çeşmesiydi Gözleri

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,506
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Öykünün Adı: Rahmet Pınarının Çeşmesiydi Gözleri

Yazar: Yasemin Bozkurt

Yazarın Özgeçmişi:

Merhaba. Ben Yasemin Bozkurt. 24 yaşındayım. Lise mezunuyum. Ankara-polatlı doğumluyum, İstanbul da yaşıyorum. Evliyim. 6 buçuk yıldır çağrı merkezi operatörü olarak çalışıyorum.
Öyküm tamamen gerçeklerden oluşmaktadır. Şuanda 32 yaşında olan görme engelli dayımın hikayesini ananemin gözünden anlatmaya gayret ettim. Amacım yarışmayı kazanmak vs değil, tamamen yarışmanızın konusunun benim için çok hassas bir nokta olmasından dolayı katılmak istedim. Dayım bizim gözümüzün nuru onu anlatmak istedim… Çalışmalarınızda başarılar diliyorum…

Rahmet Pınarının Çeşmesiydi Gözleri adlı öyküden kısa bir bölüm:

Sadece yılların değil günlerin, saatlerin hatta saniyelerin özlemiydi bu. Onun yokluğu kemiğe dayanan bıçak, kalbime saplanan sancı olmuştu. Onsuz füsul her dem hazan olmuştu. Yaratılan her zerre, bugünü bekleyen her kalp, gökten damla damla inen yağmur adedince bir hasret tılsımıydı o. Duaların kabulüydü o. Dilden dökülen duaların tecellisini yaşıyorduk bugün. Hasta gönlümün tabibi gelmişti yuvamıza. O bize beşaret olarak gönderilendi. Beni sa’d yurdunun nuru kadar nurluydu. Melekler kadar billurdu. Varlığı aşka susamış gönlüme zemzem oldu. Yetimlerin sığınağı olan gönlüme bir güneş doğdu, oğlum oldu. Oğlum yüreğime düşen cemreydi, yüreğimi yeşertendi. Gelişiyle yeşillendi kainat, yaralarıma yar oldu. Gökyüzü maviye boyandı, kalbimin karanlık yanı güneşin ışıltısıyla uyandı. Onun sevgisi çöle dönen yüreğimi damla damla aşk ile bereketlendirdi. İnsanlığa kefen kadar ahde vefa duyan hayatta varlığı en büyük hediyeydi. Hele gözleri huzurun mübeşşiriydi. Hasret ateşinin kalbimi dağladığı, renklerin siyaha çaldığı, umutların hazan sarısına döndüğü yerde mavi mavi ışıl ışıl bakıyordu anneciğine. Adeta cennet yamaçlarının rengini taşıyordu gözleri. Uykuya daldığı her an baharını bekleyen tohum gibi hasreti sarıyordu her yanımı. Güzellikler hakikatinin zübdesiydi gözleri. Gönlüme sükunet veren en güzel elçiydi. Kerbelamda bir damla suydu gözleri. Fecre, gece ve gündüze, aydınlığa ve karanlığa, güneşe, buluta, kara taşa, toprağa, sağnak sağnak rahmetle yağan yağmura and olsun deniz kadar eşsizdi, rahmet pınarının çeşmesiydi gözleri. Billurlaşan bakışı rayihalar taşır, can kırıklarını talan ederdi gülüşü. Gözleri ki yangın yeriydi yüreklerin. Ah bakışına doyamadığım gözleri, masmavi gözleri… Zaman zahiriydi. Hızla geçivermekteydi. Günler birbirini ışık hızıyla kovalamıştı sanki. Oğlum büyüyordu ve artık ellerinden tutulduğunda yürüyordu. Karanlık çağımı nurlandıran oğlum sanki güneşin ışıltısıyla dışarı çıkmak için var gücüyle beni ikna etmeye çalışıyordu. Henüz konuşamasa da gözleri her şeyi anlatıyordu. “Peki bakalım” diyerek kuşların cıvıltısıyla baharı yaşayan gönlümüze, güzel bir anı daha yaşatacağız sanarak yavrumu hazırladım, aldandım. Minicik adımlarına hayran kaldığım yavrum bir anda düşüvermişti ve onun gözlerinden akan artık yaş değildi, gözlerime karalar koyusu bir münzeviyi düşüren kandı. Bakmaya doyamadığım gözüne çivi mi saplanmıştı. Hayır hayır bu olamazdı, olmamalıydı! Bu acıya nasıl dayanılırdı? Göğsüme sanki bir hançer saplanmıştı. Gök parçalanmıştı. Doktor doktor, hastane hastane, şehir şehir gezdik. “Elimizden geleni yaptık, bekleyeceğiz” cümlesini harfi harfine ezberledik. Defalarca ameliyat edildi, diğer gözü de zamanla bu hayata yenildi. DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
 
Tekerlekli Sandalye
Üst